ÜNİTE İKNA VE İKNA PSİKOLOJİSİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER İNSAN PSİKOLOJİSİNE GİRİŞ

Benzer belgeler
ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı. ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri. ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri

araştırma alanı Öğrenme Bellek Algı Heyecanlar PSİKOLOJİNİN ALANLARI Doç.Dr. Halil EKŞİ

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

PSİKOLOJİ Konular. Psikolojinin doğası. Konular. Psikolojinin doğası. Psikoloji tarihi. Psikoloji Biliminin Doğası

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ

ÜNİTE:1. Sosyal Psikoloji Nedir? ÜNİTE:2. Sosyal Algı: İzlenim Oluşturma ÜNİTE:3. Sosyal Biliş ÜNİTE:4. Sosyal Etki ve Sosyal Güç ÜNİTE:5

DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÜZERİNE YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

DAVRANIŞ BİLİMLERİ TIPSAL PSİKOLOJİYE GİRİŞ. Doç. Dr. Lü)ullah Beşiroğlu

GİRNE AMERİKAN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ AKTS

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ

DAVRANIŞ BİLİMLERİ-II (SOS114U)

225 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ. Yrd. Doç. Dr. Dilek Sarıtaş-Atalar

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ

BÖLÜM 1 1. PSİKOLOJİYE GİRİŞ 1.1. Psikolojinin Tanımı ve Amacı

I. ÜNİTE PSİKOLOJİ BİLİMİNİ TANIYALIM

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER PSİKOLOJİDE TEMEL YAKLAŞIMLAR

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...III

Temel Kavramlar Bilgi :

G İ R İ Ş. SBÖ115 SOS. PSİ. - Prof.Dr. H. HARLAK

Eğitimin Psikolojik Temelleri

Nitel Araştırmada Geçerlik ve Güvenirlik

T.C. İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU AMELİYATHANE HİZMETLERİ PROGRAMI 2. SINIF 1. DÖNEM DERS İZLENCESİ

FSML / I.Dönem s.gky

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4

Ders İzlencesi Eğitim Yılı ve Güz Dönemi Program adı: ÇOCUK GELİŞİMİ PROGRAMI

Zeus tarafından yazıldı. Cumartesi, 23 Mayıs :50 - Son Güncelleme Pazartesi, 16 Ağustos :31

Bilim ve Araştırma. ar Tonta. H.Ü. Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü

SOSYAL PSİKOLOJİ G İ R İ Ş

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I

Sosyal Psikolojiye Giriş ve Araştırma Yöntemleri

Tasarım Psikolojisi (GRT 312) Ders Detayları

PSİ173 Psikolojiye Giriş, Prof.Dr. Hacer HARLAK [ADÜ- FEF]

SINIF YÖNETİMİNİN TEMELLERİ

Kişilik Psikolojisi (PSY 401) Ders Detayları

Wertheimer, Köhler ve Kofka tarafından geliştirilmiş bir yaklaşımdır. Gestalt psikolojisi, bilişsel süreçler içerisinde özellikle "algı" ve "algısal

1. Sosyolojiye Giriş, Gelişim Süreci ve Kuramsal Yaklaşımlar. 2. Kültür, Toplumsal Değişme ve Tabakalaşma. 3. Aile. 4. Ekonomi, Teknoloji ve Çevre

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLARIN TEDAVİSİ. PSİ154-PSİ162 Psikolojiye Giriş II

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar

Dersin Grubu. Dersin Kodu. Yarıyıl. Dersin Adı. Bölüm Zorunlu. 1 1 PSY101 Psikolojiye Giriş-I. Bölüm Zorunlu. 2 2 PSY102 Psikolojiye Giriş-II

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ

Öğrenme, Örgütsel Öğrenme

Veri Toplama Araçları

Doç.Dr.Nilüfer.Nilüfer Alçalar

1.Yönetim ve Yönetim Bilimi. 2.Planlama. 3.Örgütleme. 4.Yöneltme. 5.Denetim. 6.Klasik Yönetim. 7.Neo-Klasik Yönetim. 8.Sistem ve Durumsallık Yaklaşımı

4 GİRİŞ BİLİŞ NEDİR?

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

KIŞILIK KURAMLARı. Kişilik Nedir? Kime göre?... GİRİŞ Doç. Dr. Halil EKŞİ

Uzaktan Eğitim. Doç.Dr. Ali Haydar ŞAR

Sosyal Psikolojiye Giriş (PSY 201) Ders Detayları

Psikolojiye Giriş I (PSY 101) Ders Detayları

Bilim ve Bilimsel Araştırma

GÖRÜŞME GÖRÜŞME GÖRÜŞME. Sanat vs Bilim? Görüşme Yapma Becerileri. Hangi Amaçlar için Kullanılır? (mülakat-interview)

EĞİTİM PSİKOLOJİSİ KISA ÖZET KOLAYAOF

T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü. Eğitim Programları ve Öğretimi Tezsiz Yüksek Lisans Programı Öğretim Planı.

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...III ÜNİTE: 1. PSİKOLOJİ VE GELİŞİM PSİKOLOJİSİ15

Çalışma Hayatında Psikolojik Sorunlar. Doç. Dr. Ersin KAVİ

Trafik Psikolojisi Trafik psikolojisi,

DURUM ÇALIŞMASI. Aysun Ö. KAPLAN

Hazırlayan. Ramazan ANĞAY. Bilimsel Araştırmanın Sınıflandırılması

EĞİTSEL VE DAVRANIŞSAL DEĞERLENDİRME ASSESSMENT Ders 1: Tarihsel, Felsefi ve Yasal Boyutları. Prof. Dr. Tevhide Kargın

PSİKOLOJİNİN AMAÇLARI

Psikopatolojiye Giriş (PSY 301) Ders Detayları

DİKKAT!...BU ÖZET 8 ÜNİTE 29 SAHİFEDİR.BURDA İLK ÜNİTE

Sosyal Bilimler Enstitüsü. Beden Eğitimi ve Spor (Ph.D) 1. Yarı Yıl

1.Hafta. Klinik Psikoloji Nedir? Kimlere Klinik Psikolog Ünvanı Verilir? Prof.Dr.Nilhan Sezgin ders yılı Prof.Dr.

TREYT KURAMLARI. (Ayırıcı özellikler ya da kişilik çizgileri) Doç.Dr. Hacer HARLAK - PSİ154 - PSİ162

Psikoloji Psychology Psyche ology Ruh/zihin inceleme

T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü. Eğitim Bilimleri Tezli Yüksek Lisans Programı Öğretim Planı. Ders Kodları AKTS

Gelişim Psikolojisi (PSY 203) Ders Detayları

Ergenlik ve Yetişkinlik Psikolojisi (PSY 204) Ders Detayları

1. Ünite: PSİKOLOJİYE GİRİŞ PSĐKOLOJĐNĐN TANIMI, KONUSU

I. YARIYIL Psikolojiye Giriş Fizyolojik Psikoloji Türkçe I: Yazılı Anlatım Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Yabancı Dil I Bilgisayar I

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)

DUYGULAR - 1 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1

EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI EĞİTİM PROGRAMLARI VE ÖĞRETİM BİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI EĞİTİM ÖĞRETİM PLANI

Kurumlarda Toplumsal Cinsiyet Etkileri (PSY 326) Ders Detayları

Duyum ve Algı I (PSY 305) Ders Detayları

Endüstriyel ve Örgüt Psikolojisinde Seçme Konular (PSY 408) Ders Detayları

Örgüt Psikolojisi (PSY 309) Ders Detayları

Hedef Davranışlar. Eğitim Programının birinci boyutudur. Öğrencilere kazandırılması planlanan niteliklerdir (davranışlar).

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER SOSYAL PSİKOLOJİ

1. BETİMSEL ARAŞTIRMALAR

SINIF REHBERLĠĞĠ PROGRAMI. Prof. Dr. Serap NAZLI

BÖLÜM 5 DENEYSEL TASARIMLAR

TEMEL ALGISAL SÜREÇLER VE BİLGİ İŞLEMEDE ALGININ YERİ VE GESTALT PRENSİPLERİ BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

Bilimsel Araştırma Yöntemleri

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF PSİKOLOJİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) PSİ354 - Prof.Dr. Hacer HARLAK

Veysi Acar Muhammed Fevzi PARMAKSIZ Murat Çiftçi Reşat şilen

GEDİZ ÜNİVERSİTESİ PSİKOLOJİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

Gestalt Kuramı. Doç. Dr. Tülin ŞENER

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

SINIF ÖĞRETMENLĠĞĠ SOSYAL BĠLGĠLER ÖĞRETĠM PROGRAMI ÖMER MURAT PAMUK REHBER ÖĞRETMEN REHBER ÖĞRETMEN

DERS ÖĞRETİM PLANI TÜRKÇE. 1 Dersin Adı: Psikolojiye Giriş. 2 Dersin Kodu: PSİ Dersin Türü: Zorunlu. 4 Dersin Seviyesi: Lisans

1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK. Abdullah ATLİ

DAVRANIŞ BİLİMLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN İNCELENDİĞİ SİSTEMLER

Transkript:

HEDEFLER İÇİNDEKİLER İNSAN PSİKOLOJİSİNE GİRİŞ Psikoloji: Tanımı ve Amaçları Psikolojinin Alanları Modern Psikoloji Tarihinde Düşünce Ekolleri Psikolojinin Yöntemleri Psikolojinin Diğer Bilimlerle İlişkisi İKNA VE İKNA PSİKOLOJİSİ Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Psikoloji kavramını tanımlayabilecek, Psikolojinin amaçlarını kavrayabilecek, Psikolojinin alanlarını açıklayabilecek, Modern psikoloji tarihindeki düşünce ekollerini ayırt edebilecek, Psikolojide kullanılan temel yöntemleri bilecek, Psikolojinin diğer bilimlerle ilişkisini kurabileceksiniz. ÜNİTE 1

GİRİŞ Psikoloji, insanın kendisinin ve diğer insanların davranışlarını daha güvenilir bir biçimde anlama isteğini karşılamaktadır. İnsanlık tarihi boyunca bütün insanlar, kendilerinin ve diğer insanların ne yaptıklarını, ne düşündüklerini ve ne hissettiklerini sorgulamışlardır. Psikoloji ise, tüm bu soruların yanıtlarına, insan davranışının altında yatan temel nedenleri bulmak için gösterdiği bilimsel bir çabayla katkıda bulunmuştur. İnsanlar hayatları boyunca birey olarak yaşantılarını sürdürdükleri toplum içinde, sosyal ilişki ağları içinde iletişim halindedirler. Tüm bu ilişki biçimleri içinde insan, psikoloji biliminin de yardımıyla önce kendini sonra ilişki içinde olduğu diğer insanları tanıyarak anlamaya ve çok yönlü yaşam biçimini yönlendirmeye çalışmaktadır. Bu bölümün amacı, psikolojiyi tanımlayarak insan ve toplum hayatı üzerindeki önemine işaret etmektir. Ayrıca psikolojinin çalışma alanının kapsamını çizerek, bu bilim üzerinde etkili olmuş ekolleri ve yöntemleri aktarmak, bu bilim dalının diğer bilim dallarıyla ilişkisini ortaya çıkarmak amaçlanmaktadır. Bu bölüm, ilerleyen bölümlerde ayrıntılı bir biçimde verilecek olan ikna süreçlerine ve unsurlarına ilişkin temel bir giriş niteliğindedir. PSİKOLOJİ: TANIMI VE AMAÇLARI Psikoloji, günümüzde var olan tüm bilimsel disiplinlerin en eskilerinden biridir. Konuya olan ilgi, zihinsel sorgulamaların erken dönemlerine dek uzanabilir. M.Ö. 4. ve 5. yüzyıllara kadar uzanan dönemlerde Platon, Aristo ve diğer Yunan düşünürleri, günümüz psikologlarının ilgilendiği pek çok sorunla uğraşmışlardır. Bellek, öğrenme, motivasyon, algı, tutum, ikna, otorite gibi pek çok kavrama ilişkin sorular bu nedenle çok erken dönemlere kadar götürülebilir. Psikolojinin zihinsel temelleri çok eskilere dayansa da modern anlamda aldığı biçim ancak bir yüzyıl ötesine uzanır (Schultz ve Schulz, 2002: 27). Psikoloji en genel anlamda davranışları ve zihinsel süreçleri inceleyen bir bilim dalı olarak tanımlanabilir. Hem insanlar hem de hayvanlar üzerindeki çalışmaları kapsar. Psikoloji, diğer bilimlere kıyasla kısa bir geçmişe sahiptir. Bu kısa süre içinde psikoloji değişik biçimlerde tanımlanmıştır. İlk tanım, insan zihninin yapısının incelenmesi biçimindeydi. İnsan zihnini gözleyebilmenin olanaksızlığı karşısında psikologlar, psikolojiyi "gözlenebilen davranışların bilimsel incelemesi" biçiminde tanımlamışlardır. İnsan zihninin davranış üzerindeki etkisini kabul etmeyen bu yaklaşıma, psikoloji içinde tepki oluşmaya başlamış, bellek süreçleri ve düşünme gibi zihinsel işlevleri inceleyen bilişsel psikoloji ortaya çıkmıştır (Cüceloğlu, 1996:34). Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

Psikoloji, sistematik gözlemle veri toplayan ve açıklayıcı kuramlar geliştirip öngörülerde bulunan bir bilim dalıdır. Bu gelişmeler, günümüz psikolojisinin tanımını etkilemiştir. Modern psikoloji günümüzde, davranışı ve davranışın altında yatan zihinsel süreçleri bilimsel olarak inceleyen çalışma alanı olarak tanımlanır. Bilişsel süreçleri doğrudan gözleme olanağı yoktur; ancak, organizmanın davranışları gözlenerek ya da nörolojik bulgular kullanılarak varlığı saptanır (Cüceloğlu, 1996:35). Psikologlar çalışmalarında bilimsel yöntemleri esas almaktadırlar. Dikkatli ve sistemli gözlemlerle veri toplarlar; gözlemlerini açıklayabilmek için kuramlar geliştirirler; kuramlara dayanarak yeni tahminlerde bulunurlar. Daha sonra bu tahminlerin doğru olup olmadığını, verilere dayanarak, sistemli bir şekilde sınarlar. Psikologlar da bütün bilimle uğraşanlar gibi; betimleme, açıklama, sonuç çıkarma ve inceledikleri olay üzerinde er ya da geç belirli oranda kontrol sağlamak için bilimsel yöntemlerden yararlanırlar (Morris, 2002:4). İnsanın, bir canlı olarak çevresine uyum sağlama ve kendi içinde dengeli bir gelişme eğilimi vardır. Psikoloji, insan davranışının nedenlerini bu tür yöntemlerle açıklamaya çalışarak, diğer bilim dallarının yaptığı gibi bir neden-sonuç ilişkisi kurmayı amaçlar, elde ettiği yasaları yine insana uygulayarak, onun davranışlarını açıklamaya ve önceden kestirmeye çalışır. Böylece, insana bu gelişim ve uyum sürecinde yardımcı olmayı hedefler. PSİKOLOJİNİN ALANLARI Psikoloji klinik, kişilik ve sosyal, gelişim, deneysel, bilişsel, endüstri/örgüt ve kültürel psikoloji olarak yedi çalışma alanına ayrılabilir. Psikolojiyi bir bütün yapan, davranışa duyulan ilgidir. Ancak bu ilgi çeşitli şekillerde ortaya çıkar ve davranıştan söz etmenin ve onu açıklamanın çok çeşitli yolları vardır. Bu bilgiler birbirinden öylesine farklıdır ki, Bir psikoloji yoktur, psikolojiler vardır. diyebiliriz. Ancak sonuç olarak hepsinin ortak noktası davranış üzerine odaklanmalarıdır. Psikolojinin alt dallarını şu şekilde özetlemek mümkündür. Klinik Psikoloji Klinik psikoloji, insanların zeka, kişilik, ruh hastalıkları gibi çeşitli konulardaki sorunlarının teşhis edilmesi ve ilgili olarak geliştirilen çeşitli teknikler üzerinde çalışan uygulamalı psikoloji dalıdır. Klinik psikolojisi, psikolojinin alt alanlarından biridir ve zihinsel, davranışsal ve duygusal bozuklukların nedenlerini, korunma yöntemlerini ve tedavilerini inceler. Kişinin zihinsel, davranışsal ve duygusal bozukluklarının değerlendirilmesi ve tanı konulması da (çeşitli testler ve ölçekler yardımıyla) yine klinik psikoloji alanına girer. Klinik psikologlar bu anlamda günlük sıkıntıların yarattığı stresten fobilere, cinsel işlev bozukluklarına, depresyona birçok ruhsal bozukluğun belirlenmesinde ve tedavisinde büyük rol oynarlar. Kliniklerde çeşitli duygusal bozukluklara tanı koyulur. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

Kişilik Psikolojisi ve Sosyal Psikoloji Kişilik psikolojisi, bireylerin kendilerine özgü davranış, düşünce ve duygu biçimleriyle ilgilenir (Cüceloğlu, 1996:37). Kişilik psikologları normal bireyleri anlamaya çalışırlar. Kişilik psikoloğu, klinik psikolog gibi bireylerle ilgilidir ve testler uygular. Ancak benzerlikleri bu noktadan öteye geçmez. Klinik psikologlar sapkın bireylerin tedavisi ile ilgilenirken, kişilik psikologlar normal bireyleri anlamaya çalışırlar (Morgan, 1995:11). Kişilik psikolojisi bir başka uzmanlık dalı olan sosyal psikolojiyle yakından ilişkilidir. Sosyal psikoloji, bireyleri sosyal ve kültürel ortam içinde inceler. Sosyal psikoloji, birey ve çevrenin karşılıklı etkileşimini ve insanların sosyal gruplara katılmaları sonucunda ortaya çıkan davranışlarını inceler. Sosyal psikolojik analiz, kişinin özelliklerini göz önüne almayan salt sosyolojik analizden ve kişinin içinde bulunduğu toplumun özelliklerini göz önünde bulundurmayan salt psikolojik analizden ayrılır ve kişilik düzeyi ve toplum düzeyi arasındaki etkileşime yönelir (aktaran Kağıtçıbaşı, 1988:1,23). Gelişim Psikolojisi Gelişim psikolojisi, insanın doğum öncesi döneminden başlayarak ölümüne kadar uzanan yaşam sürecindeki gelişiminin evreleri üzerinde çalışmaktadır. Bireyin yaşa bağlı davranış değişikliklerinin tanımlanması, açıklanması ve ölçülmesiyle ilgilidir. Buna ek olarak gelişim psikologları, insan gelişimindeki ortak paydalar, ortak nitelikler; ayrıca kültürel ve bireysel farklılıklar üzerinde uzmanlaşırlar. İnsan gelişimi fiziksel, zihinsel, duygusal, sosyal gelişim olmak üzere çok boyutlu ve karşılıklı etkileşim içinde bir yapıya sahip olduğundan, gelişim psikolojisi de; biyoloji, fizyoloji, tıp, eğitim, psikoloji, sosyoloji, antropoloji gibi farklı alanlardan beslenerek faaliyet gösteren bir alt alan olma niteliği kazanmaktadır. Deneysel Psikoloji Deneysel psikologlar belli bir davranışı etkileyen çevre koşullarını ve uyarıcıları, ayrıntılı bir biçimde tanımlayıp ölçerek, uyarıcının hangi davranışı, nasıl ve ne derecede etkilediğini bulmayı amaçlamaktadırlar (Cüceloğlu, 1996:35). Bu alan, davranışın temel ilkelerini bulma ve anlama gibi konularla ilgilenir. Bu alandaki psikologların ilgi noktası, çoğunlukla duyum ve algı, öğrenme ve bellek, güdü ve duygu ile davranışın fizyolojik temelleri gibi konularda yoğunlaşır. Son yıllarda bazı deneysel psikologlar sosyal davranışlar, kişilik ve davranış bozuklukları gibi konular üzerinde de çalışmaya başlamışlardır. Ancak özel ilgileri ne olursa olsun, deneysel psikologlar uygulama olanaklarını değil, temel konuları incelerler (Morgan, 1995: 13). Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

Bilişsel Psikoloji Bilişsel psikoloji, düşünme, hissetme, öğrenme, anımsama, karar verme, dil, problem çözme ve yargılama gibi zihinsel süreçlerin en geniş anlamda incelenmesidir. Yani bilişsel psikologlar; insanların bilgiyi anlama, saklama ve bilincine geri getirmeleriyle ilgilenirler. Bilişsel psikologlar zihinsel süreçlerin incelenebileceğine ve incelenmesi gerektiğine inanırlar. Her ne kadar bilişsel süreçler doğrudan gözlenemeseler de, davranışlar gözlenebilir ve bu davranışların altında yatan bilişsel süreçler hakkında çıkarımlar yapılabilir (Cüceloğlu, 1996:38). Bilişsel psikolojinin temelini oluşturan en önemli fikir, insandaki bilişsel sistemin karmaşık hesaplamalar yapabilen dev bir bilgisayar gibi anlaşılabileceğidir. Bir bilgisayarın yaptığı karmaşık bir hesaplamanın simgeleri ya da ifadeleri saklama, geri çağırma ya da karşılaştırma gibi daha basit işlemlere bölünebilmesi gibi, bir kişinin eylemi de en temel zihinsel bileşenlere ayrılabilir ve bu şekilde incelenebilir (Atkinson vd., 2002:29). Endüstri/Örgüt Psikolojisi Endüstri/Örgüt psikolojisi, çalışanların eğitimi, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve otomasyonun insanlar üzerindeki etkileriyle ilgilenir. Endüstri/Örgüt psikolojisinin çalışma alanı, iş ortamlarındaki insan davranışlarıdır. Personel psikolojisi, örgütsel davranış, mühendislik psikolojisi, mesleki danışmanlık, örgüt geliştirme, endüstri ilişkileri gibi çalışma alanlarını kapsar. Endüstri/Örgüt psikolojisinin ortaya çıkışı işletme yöneticilerinin, üretim faktörlerinden birisini oluşturan insan a her geçen gün daha fazla önem vermeye başlamalarıdır. Bu alan, teori ve araştırmalarını örgütteki mevcut sorunlara uyarlar ve içindeki insan kaynağının doğru bir şekilde kullanımına yardımcı olmaya çalışır (Yiğit Işık, 1997:17). Kültürel Psikoloji Kültürel psikoloji kültürel yapının insanın zihinsel yapısını ve süreçlerini etkileyen yönleri üzerine çalışmaktadır. Batı da bilimsel psikoloji, genellikle bütün kültürlere ait insanların aynı psikolojik süreçlerden geçtiklerini varsaymıştır. Psikologları, antropologları, sosyologları ve diğer toplumbilimcileri kapsayan kültürel psikoloji savunucuları bu varsayıma gittikçe daha çok karşı çıkmaktadırlar. Kültürel psikoloji, içinde yaşadığı kültürün -gelenekler, dil ve dünya görüşü- bireyin zihinsel çalışmasını ve psikolojik süreçleri nasıl etkilediği sorunsalıyla ilgilenir. Kültürel yaklaşımı, Batılı ve Doğulu kültürler arasındaki karşıtlıkları da kapsayan iki örnekle gösterebiliriz. Batı da - Kuzey Amerika ile Batı ve Kuzey Avrupa nın büyük bölümünde- kişiler kendilerini yetenek ve özelliklerinin oluşturduğu bireysel özelikleriyle ayrı ve özerk bir yapıda görürler. Öte yandan, Doğu daki pek çok kültür -Hint, Çin ve Japon kültürleriinsanların bireyselliklerinden çok, aralarındaki ilişkileri vurgular. Bu tür kültürel Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

farklılıklar insan davranışlarını anlamlandırırken göz önünde bulunması gereken hususlardır (Atkinson vd., 2002: 29). MODERN PSİKOLOJİ TARİHİNDE DÜŞÜNCE EKOLLERİ Psikoloji bağımsız bir bilim haline geldikten sonra bazı düşünürlerin etkisi altında kalmış ve ortaya çeşitli psikoloji ekolleri çıkmıştır. Ekol, belirli alanlarda belirli yöntem ve görüşleri benimseyenlerin oluşturdukları birlikler ve düşünce akımlarıdır. Psikolojinin belli başlı ekolleri arasında Yapısalcılık (Strukturalizm), İşlevselcilik (Fonksiyonalizm), Davranışçılık (Behaviorizm), Psikodinamik Psikoloji ve Gestalt Psikolojisi yer almaktadır. Yapısalcılık Almanya da Leipzig Üniversitesi nde fizyolog ve felsefeci olan Wilhelm Wundt, 1879 da ilk psikoloji laboratuvarını resmen kurmuş; insan aklının doğal işleyiş yasalarını ortaya çıkarmayı amaçlayan yöntemler geliştirmiştir. Düşüncenin temel birimlerinin saptayabilmek için duyusal uyarıcılardan anlamlı kalıplar yaratma sürecini incelemiştir. Wundt un öğrencileri, Leipzig den ayrılıp yeni bir bilim dalı olan psikolojinin adını dünyaya duyurmuşlardır. Bu öğrenciler arasında Edward Bradford Titchener de bulunmaktadır. Titchener a göre, psikoloji bilincin bilimidir. En karmaşık düşünce ve duygular bile, fiziksel bir duyum, hissettiklerimiz ve imgeler gibi unsurlara ayrıştırılarak incelenebilir. Psikologların görevi bu unsurları belirlemek ve bunların nasıl bir araya geldiklerini göstermektir. Yaşantıların temel birimlerini ve nasıl bir araya geldiklerini, yani yapısını öne çıkardığı için psikolojideki bu okula Yapısalcılık adı verilir (Morris, 2002: 20). Yapısalcılığın çalışma konusu olan bilinç deneyimi oldukça kesin sınırlarla tanımlanmış ve gözlem, deney ve ölçümü kapsayacak şekilde araştırma yöntemleri kullanılmıştır. Bilinç en mükemmel şekilde bizzat o bilinç deneyimini yaşayan kişi tarafından kavrandığından, bu çalışma konusu için en iyi yöntem, kişinin kendini gözlemi olarak işaret edilmiştir (Schultz ve Schultz, 2002:188). İşlevselcilik Wilhelm Wundt, yapısalcılığın etkisinde kalan bir psikolojik akımın fikir babasıyken; James, aklın ve davranışın işlevsel bir açıklamasını gerçekleştirmiştir. Amerika doğumlu ilk psikolog olan William James; Wundt ve Titchener in temel yaklaşımının yanlış olduğunu düşünmüştür. James e göre, Wundt un yaşantının atomları dediği, ilişkilerden arınmış, saf duyumlar diye bir şey yoktur. Zihnimiz sürekli deneyimlerimizi gözden geçirerek, başlayarak, durarak, zaman boyutunda bir ileri bir geri gidip gelerek bağlar oluşturmaktadır. James, bilincin, algılar ve bağlar, duyumlar ve duyguların birbirinden ayrılamadığı, sürekli bir akış içinde olduğunu öne sürmüştür. James e göre zihinsel bağlar, deneyimlerimizden Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

yararlanmamıza izin verir. Bu düşünce biçimi ile James, aklın ve davranışın işlevsel bir açıklamasına ulaşmıştır. Bu kuram öğrenme, duyum ve algının ötesine geçerek ve bir organizmanın öğrenme veya algı yeteneklerini, bulunduğu çevrede işlev görebilecek şekilde nasıl kullandığını inceler (Morris, 2002: 21). Psikodinamik Psikoloji Viyanalı bir nörolog olan Sigmund Freud, hastalarının çoğunun rahatsızlıklarının fizyolojik olmaktan çok psikolojik olduğunu fark etmiştir. Rüyaların, hastalarının sinirsel şikâyetleri altında yatan bilinçdışı arzular ve çatışmalar hakkında ipuçları verdiğini iddia etmiştir. Freud, klinik gözlemlerini kapsamlı bir zihinsel kurama dönüştürmeyi başarmıştır. İnsan davranışlarının ve düşüncelerinin çoğunun bilinçdışı süreçler tarafından yönlendiriliyor olduğunu iddia eden bu kuram, 1920 lerin sonlarından itibaren psikolojide, diğer sosyal bilimlerde ve sanatta önemli etkiler ortaya çıkarmıştır. Freud, hastanın koltukta uzanması ve aklına gelenleri serbestçe söylemesini içeren yaklaşımıyla ün kazanmıştır. Psikanaliz denilen psikoterapi yaklaşımıyla Freud, insanların davranışlarını etkileyen bilinçdışı arzular ve istekleri ortaya çıkarmayı amaçlamıştır. Kişiliğin, doğumu izleyen ilk birkaç yıldaki kritik dönemlerde oluştuğunu söyleyen Freud a göre, eğer bu dönemlerde ortaya çıkan çatışmalar başarı ile çözümlenirse, daha ileride ortaya çıkabilecek psikolojik sorunlar engellenebilecektir. Eğer bu dönemlerden herhangi birinde sapma ortaya çıkarsa, bu dönemle ilgili kaygı ve aşırı korku duyguları yetişkin döneme taşınabilir. Davranışın insan içindeki çatışmalar gibi bilinçdışı dinamiklerden kaynaklandığını öne süren bakış, psikodinamik psikoloji olarak adlandırılmaktadır. Freud ayrıca birçok bilinçdışı arzu ve çatışmaların kökeninde cinsel bastırmaların yattığını iddia etmektedir. Cinsel isteklerin kişilik oluşumundaki rolü üzerine saptamalarıyla pek çok eleştiriye maruz kalan Freud un çalışmaları, birçok farklı yoruma rağmen, psikodinamik psikolojinin özellikle kişilik ve normal dışı davranışları inceleyen psikologlar üzerinde büyük etkide bulunmuştur ve etkisi bugün de devam etmektedir (Morris, 2002:21-22). Davranışçılık Davranışçılığın psikolojideki en önemli temsilcisi durumunda olan Watson, bilincin ve ruhun tanımlanması, saptanması ve ölçülmesinin oldukça zor olduğunu ve bilincin bilimsel araştırmaların konusu olamayacağını öne sürmüştür. Watson a göre, psikoloji ancak gözlenebilir ve ölçülebilir davranışın bilimi olabilir, bilinç asla görülemez, dokunulamaz, koklanamaz, tadılamaz veya hareket ettirilemez, bu nedenle de bilimin konusu olamaz (Morris, 2002:22; Schultz ve Schultz, 2002:328). Davranışçı yaklaşıma göre birey, bazı durumlarda çevresindeki kişilerin davranışlarını ve sonuçlarını gözler. Gözlediği davranışlardan sonucu olumlu Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

Pavlov un köpekler üzerinde yaptığı deney, davranışlar üzerinde koşullanmanın etkisini vurgulamıştır. olanları model olarak alırken, sonucu olumsuz olanları davranış olarak sergilemez. Buna model alarak öğrenme (gözlem yoluyla öğrenme) denir. Örneğin sınıfta doğru cevap veren arkadaşının yüksek not aldığını gören öğrenci, sınıf içinde daha çok söz almaya çabalayabilir, bu da derse katılımı yükseltir. Söz alıp azarlandığını gören öğrenci ise derse katılmama eğilimi gösterebilir. İnsanlar bu şekilde okulda, ailede arkadaşlarından ve kitle iletişim araçlarından pek çok davranış öğrenebilirler. Watson ın davranışçılığının temel ilkeleri basit, dolaysız ve belirgindir. Watson ın nesnel psikoloji veya bir davranış bilimi adını verdiği bu anlayış, yalnızca nesnel gözlemler yoluyla değil, etki ve tepki (stimulus-response) açısından nesnel olarak betimlenebilecek gözlemlenebilir davranışsal etkilerle ilgilenir. Watson ın psikolojiye bakışını özetleyen davranışçılık ekolü, Rus fizyoloğu İvan Pavlov un ünlü deneylerine dayanmaktadır. Pavlov, laboratuarındaki köpeklerin henüz yemeklerini görmeden, kendilerini beslemeye gelen bakıcının ayak seslerini duyar duymaz ağızlarının sulandığını fark etmişti. Bunun üzerine, köpeklerin bir zil çalındığında aynı tepkiyi verip veremeyeceklerini araştırdı ve zili önce yemek varken, sonra da yemek gelmeden çalarak aynı tepkiyi elde etti. Pavlov bu deneyden sonra, her davranışın çevredeki bir uyarıcıya ya da canlıya verilen bir tepki olduğu sonucuna vardı. Pavlov bu eğitime koşullanma adını vermiştir. Watson, insanların korkularının koşullanma ile ortaya çıkarılabileceğini ve yok edilebileceğini göstererek Pavlov un bulgularını bir adım ileri taşımıştır. Gestalt Psikolojisi Gestalt psikolojisi, zihnin çalışma ilkelerinin bütünsellik, paralellik ve kendi kendisini düzenleme olduğunu öne süren bir ekoldür. 20.yy ın ilk yarısında, Almanya da ortaya çıkmıştır. Gestalt sözcüğü Almanca da bütün ya da biçim anlamına gelmektedir. Duyularımızın, özellikle görme duyumuzun şekillendirme eğilimine, parçaları bütünleştirerek algılamasına Gestalt Etkisi denir. Gestalt psikolojisine göre algı bir bütündür. Bütün, parçaların toplamından farklı ve fazladır. Yani parçalar bir araya gelerek kendilerinden daha farklı bir şeyi meydana getirir. Organizma, çevresi ile birlikte ele alınır ve bu bir tedavi yöntemi olarak uygulanır. Gestalt psikolojisinde bütüncül yaklaşım önemlidir, eğer parçalara yoğunlaşıp bütünü göremezsek asıl anlam gözden kaçabilir. Gestaltçılar, Davranışçı Ekolü eleştirmişlerdir. Bu eleştirilerden biri, bilim anlayışlarındaki güvenilirlik, geçerlik ve ölçülebilirliğin görülebilen, gözlemlenebilen davranışlar olduğu şeklindeki yaklaşımlarıdır. Ancak bu saptama, dolaysız olarak gözlemlenemeyen derin işlemler için yetersizdir. Gestaltçıların eleştirdiği bir başka nokta, Davranışçıların insan davranışlarını uyarıcı tepki şeklinde fazlasıyla basite indirgemeleridir. Gestaltçılar, algıya dayalı tepki formülünü önermişlerdir. Algılama, farklı bireylere göre değişen olgulardır ve görecelidir. Fakat genel Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

eğilimler belirlenmiştir. Gestalt Psikolojisi nde anlam, analiz edilen birimlerin toplamında değil bu birimler arasındaki etkileşimli ilişkilerle bütünlük kazanır. Algısal örgütleme yasalarında şekil-zemin ilişkisi, şekille zemin arasında bir ayrımın olduğunu ve bireyin odaklandığı şeyin, şekil olduğunu ve zeminden daha dikkat çekici, daha çarpıcı özelliklere sahip olduğunu ileri sürer. Neyin şekil, neyin zemin olduğuna karar verilemediği durumlar da yaşanır. Bu karar, bakış açısına göre değişebilir. Şekil olarak algılananın bakış yönü değiştiğinde zemin olarak algılanabildiği durumlar ortaya çıkabilmektedir. Gestalt psikolojisine göre insan, algılamasında benzer maddeleri renk, doku, şekil, cinsiyet ve benzeri özelliklerin bir arada olduğu gruplara ayırarak algılama eğilimindedir. Benzerlik faktörü sadece görsel değil işitsel uyarıcıların algılanmasında da geçerlidir. Birçok kişinin konuştuğu kalabalık ve gürültülü bir ortamda sadece karşımızdakinin konuşmasını algılamamızın nedeni, bu kişinin sesinin bir andan diğer bir ana, devamlılığındaki benzerliktir. Gestalt hareketi algı, öğrenme, kişilik, sosyal psikoloji ve motivasyon gibi alanlarda yaptıkları çalışmalarla psikoloji üzerinde silinmez bir etki bırakmıştır. Geleneksel görüşlere karşı çıkan diğer hareketler gibi Gestalt psikolojisi de psikoloji üzerinde bir bütün olarak canlandırıcı ve teşvik edici bir etki bırakmıştır (Schutlz ve Schultz, 2002:493). Varoluşçu ve İnsancıl (Hümanistik) Psikoloji Varoluşçu psikolojinin etkilediği insancıl psikoloji anlayışı, anormal tutum ve davranışların yanında insanların iyi ve olumlu değerlerini de incelemek gerektiğini öne sürmüştür. Varoluşçu psikoloji, 1940 larda felsefeci, oyun yazarı ve romancı Jean-Paul Sartre tarafından ortaya atılan varoluşçu felsefe ye dayanmaktadır. Varoluşçu psikoloji, çağdaş yaşamdaki anlamsızlık ve yabancılaşma üzerinde duran ve bu duyguların diğer insanlarda duyarsızlık ve psikolojik sorunlara yol açtığını iddia eden psikoloji ekolüdür. Örneğin, psikanalist Rollo May, çağdaş Amerikalıların kaybolmuş ruhlar, efsaneleri ve kahramanları olmayan insanlar olduklarına inanıyordu. Bir diğer varoluşçu R. D. Laing ise, psikotik davranışlara yönelik tutumların yeniden gözden geçirilmesi gerektiği görüşündeydi. Laing e göre psikotik davranışlar anormal değil, anormal bir dünyaya verilen makul, normal tepkilerdi. Varoluşçu psikoloji insanları, kendi içlerinde bulabilecekleri ve davranışlarının sorumluluğunu üstlenerek özgürleşmelerini sağlayacak bir kimlik duygusuna yöneltmektedir (Morris, 2002:23-24). İnsancıl psikoloji, varoluşçu psikolojiyle yakından ilgilidir. Her iki ekol de insanların potansiyellerini gerçekleştirebilmeyi öğrenmelerini amaçlamaktadır. İnsancıl psikolojinin ana temaları şunlardır (Schultz ve Schultz, 2002:603): Bilinç deneyimleri üzerinde durmak İnsan doğasının bütünlüğüne inanmak Özgür irade, spontanlık ve bireyin yenilikçi gücü üzerine odaklanmak İnsan koşullarına ilişkin tüm faktörleri araştırmak Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

İnsancıl psikologlar şu soruyu sormuşlardır, eğer psikologlar sadece ruhsal hastalıklar üzerinde yoğunlaşırlarsa ruhsal sağlık hakkında, olumlu insan özellikleri hakkında nasıl bir şeyler öğrenilebilir?. Psikoloji, neşeli olma, hoşnutluk, coşku, şefkat ve cömertlik gibi nitelikleri önemsemeyerek, insanın pek çok erdemini göz ardı etmektedir. İnsan doğasının o zamana dek ihmal edilen yönleri üzerine ciddi çalışmalar yapan psikologlar arasında Abraham Maslow ve Carl Rogers sayılabilir (Schultz ve Schultz, 2002: 604-605). Bilişsel Psikoloji Bilişsel psikoloji, düşünme, hissetme, öğrenme, anımsama, karar verme ve yargılama gibi zihinsel süreçleri en geniş anlamda incelemeyi hedefler. Yani, bilişsel psikologlar insanların bilgiyi algılama, saklama ve bilincine geri getirmeleri üzerinde çalışırlar. Davranışçıların aksine bilişsel psikologlar zihinsel süreçlerin incelenebileceğine ve incelenmesi gerektiğine inanırlar. Davranışçıların dışarıda bıraktığı zihinsel süreç ve olayları araştırma merkezlerine almışlardır. Bilişsel psikologlar da davranışı önemserler ancak onların araştırmalarının tek amacı davranışsal tepkileri incelemek değildir. Davranışsal tepkiler, kendilerine eşlik eden zihinsel süreçler hakkında sonuç çıkarma kaynağı olarak kullanılır. Bir diğer önemli nokta ise, bilişsel psikologların zihin deneyimlerinin nasıl yapılandırıldığı veya düzenlendiğiyle ilgilenmeleridir. Ayrıca bilişsel görüşte birey, çevreden aldığı uyarıcıları aktif bir şekilde düzenler ve bazı olaylara bilerek, katılarak ya da bu olayları hafızaya işlemeyi seçerek bilginin elde edilmesi ve uygulanması sürecine katılma yeteneğine sahiptir. İnsanlar davranışçıların iddia ettiği gibi dış güçlere pasif bir şekilde tepki vermezler. Tüm bu nedenlerle, bilişsel psikolojinin zihinsel süreçleri en geniş anlamda inceleyen psikoloji ekolü olduğu söylenebilir (Schultz ve Schultz, 2002:624). PSİKOLOJİNİN YÖNTEMLERİ Yöntem, bir amaca erişmek için izlenen yol anlamına gelmektedir. Psikoloji de insan davranışını bilimsel yöntemlerle incelemektedir. Psikologlar, insanları, düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını anlamaya çalışırken her birinin kendine özgü olanakları ve sınırlılıkları olan birçok araştırma yöntemi kullanırlar. Bilimsel bir yöntemin genel özellikleri şunlardır (Cüceloğlu, 1996: 41): Düzenlidir: Konuları gelişigüzel değil, bir düzen içinde inceler. Veriye dayanır: Gözlenebilen, toparlanabilen verilerle uğraşır. Nesneldir: Bu konuda eğitilmiş biri tarafından tekrarlanabilir. Analitiktir: Olguları parçalara ayırarak ve her bir olgunun altında yatan temel değişkenleri ayırt ederek, neden-sonuç ilişkisine ulaşır. Tekrar edilebilir: Yalnız bir kez olan ve bir daha ortaya çıkmayan olaylar bilimsel yöntemlerle incelenemez. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

Psikologların kullandıkları araştırma yöntemleri ise betimleyici ve tanımlayıcı yöntemler (tarama yöntemi, doğal gözlem, görüşme ve vaka incelemesi), korelasyon yöntemler, deneysel yöntemler olarak sıralanabilir. Betimleyici ve Tanımlayıcı Yöntemler Tarama yönteminde kullanılan test ve anketler, önce küçük bir gruba uygulanarak, ölçüm geçerlilik ve güvenilirlikleri saptandıktan sonra tüm gruba uygulanır. Betimleme, bir durum, olay ya da sürecin, bir evrenin konu olarak alınan özelliklerini sayıp dökme anlamına gelir. Betimleyici araştırma ise; ilişki kurucu, varsayım sınayıcı, ilk gözlemlerden hareket ederek olgulara eşlik eden özellikleri belirlemeyi amaçlayan araştırma türüdür. Betimleme ve tanımlama amacıyla gerçekleştirilen araştırmalar; tarama yönteminden, doğal gözlem, görüşme ve vaka incelemesinden yararlanır. Tarama Yöntemi: İncelenmek istenen olayın doğrudan gözlenme olanağı olmadığında soru listeleri aracılığıyla ve mülakat yöntemiyle, dolaylı bir biçimde araştırmada bulunulur. Tarama yöntemi pazar araştırmalarında siyasal oyların dağılımının belirlenmesinde ve kamuoyu yoklamalarında sıkça kullanılır. Soruların içeriği, soruluş biçimi, sıralanması, birbirleriyle ilişkisi, soruları soran kişinin sorma biçimi ve soruyu yanıtlayan kişiyle ilişkisi, göz önüne alınması gereken hususlardır. Kimlere soruların verildiği ve elde edilen bulguların kimlere ne derecede genelleştirilebileceği, dikkat edilmesi gereken yönler arasında yer alır (Cüceloğlu, 1996:43-44). Tarama amacıyla test ve anketler kullanılabilir. Araştırmalarda ölçme aracı olarak bazı testler ve ölçekler kullanarak daha sistematik bir gözlem yapma olanağı vardır. İnsanların yetenekleri, ilgileri, özellikleri, düşünceleri ya da tutumları bu şekilde araştırılabilir. Test ya da anket çalışmalarında toplanan bilginin geçerli olması için soruların çok açık ve anlaşılır olması, anket uygulanan insanların da dikkatli bir biçimde seçilmesi gerekir. İlgili psikologlar oldukça belirgin ve standart işlemler uygulayarak bu türden araçlar geliştirirler. Testin alacağı son biçim karara bağlandıktan sonra, test ilerde uygulanması amaçlanan kişileri temsil edecek nitelikte bireylerin oluşturduğu büyükçe bir gruba verilerek yanıtları kaydedilir (Morgan, 1995:16; Morris, 2002:10). Doğal Gözlem Gözlemin sosyal bilimlerde uzun bir geçmişi vardır. Psikologlar ve eğitim alanındaki araştırmacılar tarafından sıkça kullanılmıştır (Punch, 2005:174). Psikologlar doğal gözleme, hayvan ve insanların davranışlarını laboratuvarda belirlenen koşullar altında izlemek yerine, doğal ortamlarda izlerler. Gerçekçi bir yaklaşımın izini süren psikologlar, bir okuldaki ya da işyerindeki insanların davranışlarına ilişkin yerinde gözlem yapabilirler. Doğal gözlemin avantajlı yanı, Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

Bireysel Etkinlik İnsan Psikolojisine Giriş günlük yaşamda gözlenen davranışın daha doğal, daha kendiliğinden ve çeşitli olmasıdır (Morris, 2002:7-8). Doğal gözlemin temel sorunlarından birisi gözlemci etkisi dir. Gözlemci olarak eğitilmiş psikologlar bile bazen farkında olmadan gördüklerini değiştirerek ya da görmek istedikleriyle uyumlu hale getirerek aktarabilirler. Bu nedenle gözleme dayalı çalışmalarda davranışlar, çoğu zaman görüntü ve ses kayıt cihazları tarafından kaydedilir. Bir diğer sorun ise psikologların, gözlemlerinin ayrıntılı raporlarını tutarken ilgisiz gördükleri davranışları atlayabilmeleridir. Bu nedenle bazen, bir grup eğitilmiş gözlemcinin notlarını bir araya getirip, birleştirerek kullanmak daha uygun olabilir. Bu uygulama genellikle bir gözlemcinin tek başına resmettiğinden daha zengin bir görüntü sunabilir (Morris, 2002: 8). Doğal gözlemden yararlanan araştırmacılar, gözledikleri davranışın belirli bir zamana, yere ve bir grup insana bağlı olması sorunu ile yüz yüze gelirler. Laboratuarda üst üste yinelenebilen deneylerin aksine, herhangi bir doğal durum yalnızca bir defa görülecek bir durumdur. Bu nedenle psikologlar, yalnızca doğal gözlemlere dayanarak genel sonuçlar çıkarmamaya özen gösterirler. Bunun yerine edindikleri bilgileri başka durumlara genellemeden önce, laboratuarlarda denetim altında sınamayı tercih ederler. Bu eksikliklerine rağmen, doğal gözlem psikologlar için değerli bir araçtır. İnsan etkileşimlerinin karmaşık dünyasını anlamak ne denli zor olsa da, doğal gözlem psikologlara, laboratuvarda daha sistemli ve ayrıntılı olarak araştırılabilecek yeni konular bulma olanağı sunar (Morris, 2002:8). Ailenizdeki bireylerin birbirleriyle iletişimleri nasıldır? Doğal gözlem yaparak bu soruyu yanıtlayınız. Görüşme Görüşme tekniğinde sorular sorularak bireyin iç dünyası anlamaya çalışılır. Görüşme, sosyal bilimlerin genelinde özelde de psikolojide oldukça sık kullanılan bir araştırma yöntemidir. 20. yüzyılın son çeyreğinde pek çok alanda görüşme, etkili bir veri toplama yöntemi haline gelmiştir. İlk bakışta görüşme, kolay bir veri toplama yöntemi gibi görünebilir ve sadece konuşma ve dinleme gibi herkes tarafından kullanılan temel becerileri gerektirdiği düşünülür. Ancak görüşme beceri, duyarlık, yoğunlaşma, bireylerarası anlayış, öngörü ve disiplin gibi pek çok boyutu kapsar. Görüşme, önceden belirlenmiş, soru sorma ve yanıtlama tarzına dayalı karşılıklı ve etkileşimli bir iletişim süreci olarak tanımlanabilir. Görüşmenin amacı, bir bireyin iç dünyasına girmek ve onun bakış açısını anlamaktır. Görüşme yoluyla deneyimler, tutumlar, düşünceler, niyetler, yorumlar, zihinsel algılar ve tepkiler gibi gözlenemeyen anlamaya çalışılır. Bu Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

süreçte, sorulan sorulara, karşı tarafın rahat, dürüst ve doğru bir şekilde tepkide bulunmasını sağlamak gerekmektedir (Yıldırım ve Şimşek, 2006:119-120). Vaka İncelemesi Bir insanı dolaylı olarak gözlemlemenin bir aracı da onun yaşam öyküsünü çıkarmaktır. Araştırmacı, kişinin davranışlarını gözlemlemek yerine onun geçmişte yaptıkları hakkında sorular sorar. Bilimsel amaçlarla çıkarılan yaşam öykülerine vaka tarihçeleri denir ve bunlar, bireyleri inceleyen psikologlar için önemli veri kaynaklarıdır. Pek çok vaka tarihçesi, bir kişinin hatırlanan olaylar ve belgeler temelinde yeniden kurgulanan yaşam öyküsüyle hazırlanır. Yeniden kurgulama zorunludur, çünkü bireyin geçmişi, genellikle kişi bazı sorunlar geliştirene kadar ilgi alanına girmez. Sorunlar ortaya çıktığında, geçmiş hakkında bilgi, şimdiki davranışın anlaşılması bakımından önemlidir. Geriye bakış yöntemi, doğrudan gözleme kıyasla olayların çarpıtılmasıyla ya da göz ardı edilmesiyle sonuçlanabilir, çoğunlukla klinik psikoloji alanında kullanılır (Atkinson vd., 2002:24). Korelasyon Yöntemi Korelasyon, iki ya da daha çok değişken arasındaki ilişkidir. Korelasyon yöntemi ise, iki ya da daha çok değişken arasında kendiliğinden oluşan ilişkileri istatistiki olarak inceleyen araştırma yöntemidir (Morris, 2002:10). Denetleyemediğimiz bir değişkenin bir başka değişkenle birlikte yer alıp almadığını ya da değişkenlerin ilişkili olup olmadığını belirlemek için korelasyon analizlerine başvurulur. Örneğin bazı yetenek, başarı ya da diğer psikolojik özelikleri ölçmek için yapılan testlerde de korelâsyon yöntemi kullanılır. Örneğin zekâ testinden alınan puanla, okuma testinden alınan puan arasında bir korelasyon yapıldığında zekâ puanıyla, okuma becerisi arasında bir korelasyon, bir ilişki biçimi olduğu/olmadığı sonucuna varılabilir. Korelasyon pozitif ya da negatif yönlü çıkabilir. Korelasyonun pozitif biçimde çıkması, karşılaştırılan iki şey arasında anlamlı bir ilişki ve bağlantı olduğu anlamına gelirken; negatif yönde çıkması karşılaştırılanların arasında anlamlı bir ilişki olmadığını göstermektedir (Atkinson vd., 2002:22; Morgan, 1995:23). Deneysel yöntemler araştırmacının şartları kontrol etmesine ve değişkenler arası ilişkileri ortaya koymalarına olanak sağlar. Deneysel Yöntemler Deneysel yöntemlerin temelinde yer alan deneyi yapan araştırmacılar, bir şeyleri değiştirir ya da yönlendirir; diğer koşulları olabildiğince sabit tutar ve değişkenlerin ya da değişimlerin incelenen nesne üzerindeki etkilerine bakarlar (Morgan, 1995:17-18). Deneysel yöntemlerin en belirgin özelliği deney yoluyla değişkenler arasındaki ilişkilerin keşfedilmesidir. Değişkenler, gözlenebilen ve farklı değerler alabilen özellikler olarak tanımlanabilir. Örneğin cinsiyet bir Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

Örnek İnsan Psikolojisine Giriş değişkendir, çünkü gözlenebilir bir özelliktir ve erkek-kadın olmak üzere iki farklı değer gösterir. Gözlenebildiği ve farklı değerler alabildiği için ağırlık başka bir değişken olarak tanımlanabilir. Örneğin, cinsiyetle ağırlık arasında bir ilişki var mı? sorusu, iki değişken arasında olası bir ilişkiye yöneliktir. Bireyin yaşı ve öğrenme yeteneği de ayrı değişkenlerdir ve yaşla öğrenme yeteneği arasında bir ilişki var mı? sorusu bir araştırma konusu olabilir. Deneysel yöntemde, değişkenlerin denetim altında tutulabildiği ortamlar hazırlanır. Bu ortamlara laboratuvar (deney odaları) adı verilir. Deney odaları incelenen değişkenlerin değerlerini saptamaya olanak sağlar. Deneysel yöntemde bağımlı ve bağımsız değişkenler kullanılır (Cüceloğlu, 1996:41). Kaynak: Atkinson vd., 2002:18. Deneysel araştırmaların üstün yanı, değişkenlerin ve koşulların deneyi yürüten kişi tarafından kontrol edilebilmesine ve neden-sonuç ilişkileri hakkında yargıya varılmasına olanak tanımasıdır. Ancak laboratuvarın yapay bir ortam olması deneklerin davranışlarını etkileyebilir, beklenmedik ve kontrol edilemeyen değişkenler sonuçları etkileyebilir (Morris, 2002:12). Araştırma ve Etik Deneyi yapan kişi, hatırlama yeteneğinin uyku süresine bağlı olup olmadığını bulmaya çalışıyorsa, geceyi laboratuvarda geçiren çeşitli denek grupları kullanılarak uyku süresi denetlenebilir. İlk grubun, sırayla saat 23.00 te ve 01.00 de uyumasına izin verilirken, üçüncü grup saat 04.00 e kadar uyanık tutulabilir. Deneyci, bütün denekleri aynı saatte, örneğin 07.00 de uyandırarak ve hepsine aynı hatırlama görevini vererek, çok uyuyanların az uyuyanlardan daha fazla hatırlayıp hatırlamadıklarını belirleyebilir. Bu araştırmada uyku miktarı bağımsız değişkendir. Çünkü deneğin yaptığı işten bağımsızdır (denek ne kadar uyuyacağını karar veremez ve bunu deneyi yapan kişi belirler). Hatırlananların miktarı ise bağımlı değişken dir. Çünkü bu değişkenin değerleri sonuç olarak bağımsız değişkene bağlıdır. Kısaca bağımsız değişken, deneyi yapan kişinin yönlendirdiği değişken, bağımlı değişken de deney yapan kişinin gözlemlediği değişkendir. Tüm araştırmaların etik bir boyutu vardır. Araştırmacılar bir çalışma tasarlarken etik kaygıları göz önünde bulundurmak zorundadırlar. Etik meseleler, araştırma yürütmenin en doğru yoluna dair ortaya çıkan kaygılar, ikilemler ve çatışmalardır. Etik, neyin meşru olup neyin olmadığını ya da ahlaki araştırma prosedürünün neyi gerektirdiğini tanımlar. Bu konuda genel doğrulardan çok, üzerinde uzlaşılmış ilkeler mevcuttur. Araştırmacı bir çalışmayı yürütmeden önce, yürütürken ve yürüttükten sonra, araştırma eylemleri üzerine düşünmeli ve vicdanının sesini dinlemelidir. Etik açıdan sakıncalı durumlar şu şekilde sıralanabilir (Neuman, 2007:193-212): Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

Tartışma İnsan Psikolojisine Giriş Bilimsel Yanıltma ve Sahtekârlık Sorunu Bilimsel yanıltma, bir araştırmacının veriler veya veri toplama yöntemleri üzerinde tahrifat yapması, onları çarpıtması ya da başkalarının çalışmasını çalmasıdır. Ayrıca bilimsel topluluğun araştırma yapma ya da rapor etmeye dönük genel kabul gören pratiklerinden ciddi sapmaları da içerir. Bir araştırmacı gerçekte toplanmamış olan veriler uydurduğunda veya varmış gibi yaptığında ya da araştırmanın nasıl yürütüldüğü konusunda yalan rapor verdiğinde de etik dışı davranmış olur. En ünlü sahtekârlık olaylarından biri, İngiltere de eğitim psikolojisinin babası sayılan Sör Cyril Burt ünkidir. Burt, 1971 yılında zekânın genetik temelini gösteren ikizlerle ilgili çalışmaları sayesinde ünlü olan saygın bir araştırmacıdır. 1976 yılında ise verileri ve ortak yazarların isimlerini uydurduğu tespit edilmiştir. İktidar Sorunu Araştırmacı ve araştırılan ya da araştırmayı yürüten-araştırmada çalışan arasındaki ilişki, iktidar ve güvenle ilgilidir. Araştırmayı yürüten kişi uzmanlığıyla, eğitimiyle, modern toplumda bilimin üstlendiği rol nedeniyle iktidar sahibidir. Araştırmacı bu yetkisini kötüye kullanmamalı ve incelenen insanlara kılavuzluk etmekten, onları korumaktan ve çıkarlarını gözetmekten sorumludur. Bir araştırmacı, araştırdığı kişi üzerinde iktidar kurmaktan kaçınmak için ne tür yollar izleyebilir? Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan tartışma forumu bölümünde paylaşabilirsiniz. Fiziksel ve Psikolojik Zarar Etik ilkeler gereği araştırmacı katılımcılarına fiziksel, psikolojik, yasal ya da kişinin kariyerine ve gelirine zarar verecek herhangi bir uygulamadan kaçınmalıdır. Araştırmaya katılanların fiziksel bütünlüklerine yönelik zarara ilişkin olarak Zimbardo nun Hapishane Deneyi örnek gösterilebilir. Araştırmaya katılanların fiziksel güvenliği kadar, psikolojik güvenliği de garanti altına alınmalıdır. Psikoloji alanındaki araştırmalarda insanları stresli, utanç verici, kaygıya neden olan ve hoş olmayan durumlara sokmamak gerekir. Milgram, klasik deneyi olan itaat çalışması yla Nazi soykırımının yol açtığı dehşetin nasıl gerçekleştiğini, otoriteye itaat etmeye yönelik toplumsal baskının gücünü inceleyerek keşfetmeye çalışmıştır. Araştırmaya katılan denekler öğretmen olarak atanırken, deneyin kurgusundan ve gerçeklerinden haberdar olan biri öğrenci rolü üstlenmiştir. Öğretmen, öğrencinin kelime belleğini test Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

Örnek İnsan Psikolojisine Giriş Milgram ın deneyi, insanları otoriteye boyun eğdiren nedenleri ortaya koymayı amaçlamıştır. edecek ve öğrenci hata yaptığında elektrik şokunu artıracaktır. Öğrenci yakındaki bir odaya yerleştirilmiştir, öğretmen öğrenciyi duyabilmektedir ama görememektedir. Şok aletinde artan voltaj açık biçimde işaretlenmiştir. Öğrenci hata yaptıkça öğretmen düğmeleri çevirmiş ve öğrenci büyük acı çekiyormuş gibi sesler çıkarmıştır. Araştırmacı orada bulunmakta ve öğretmene devam etmelisiniz yorumunda bulunmaktadır. Tehlikeli düzeylere kadar şok veren öznelerin yüzdesi beklenenin üzerindedir. Ancak bu araştırma aldatmanın kullanılması ve öznelerin aşırı duygusal stres yaşamaları yüzünden etik dışı araştırma kapsamına bir örnektir. Zimbardo, hapishane deneyinde erkek öğrencileri iki rol grubuna ayırmıştır: Gardiyanlar ve mahkûmlar. Deneyden önce gönüllü öğrencilere kişilik testleri uygulanmış ve yalnızca normal aralıktakiler seçilmiştir. Gönüllüler iki haftalığına yazılmış, mahkûmlara gözetim altında tutulacakları ve bazı vatandaşlık haklarının askıya alınacağı, ama hiçbir fiziksel kötü davranışa izin verilmeyeceği söylenmiştir. Stanford Üniversitesi ne ait bir binanın zemin katında oluşturulan hapishane benzeri bir yerde, mahkûmlar kimliklerinden arındırılmıştır. Mahkûmlara standart üniformalar giydirilmiş ve yalnızca numaralarıyla çağrılmışlardır. Gardiyanların kimlikleri ise, üniformalar, coplar ve güneş gözlükleriyle güçlendirilmiştir. Gardiyanlara makul düzeni sürdürmeleri ve 8 saatlik vardiyalarla çalışmaları söylenmiştir. Mahkûmlar ise günün 24 saati kilit altında tutulmuşlardır. Beklenmedik bir biçimde gönüllüler kendilerini rollerine fazla kaptırmışlar, mahkûmlar pasif bir hale gelirken, gardiyanlar saldırgan, keyfî ve insanlıktan uzak davranışlar sergilemişlerdir. Altıncı günde etik nedenlerden ötürü Zimbardo deneyi iptal etmiştir. Bu deneye katılanlar kalıcı psikolojik hasar ve fiziksel zarar görmüşlerdir. Araştırmalarda bütün katılımcılar araştırma hakkında bilgilendirilerek onlardan katılımları yönünde onay alınmalıdır. Açıkça ve özgür biçimde katılmayı kabul etmediği sürece hiç kimse araştırma kapsamına alınmamalıdır. PSİKOLOJİNİN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ İnsan unsuru sosyal bilimlerin temel ögesidir. Ertürk (2010), psikolojinin diğer bilimlerle ilişkisini insan unsurunun davranışlarını açıklamada bulundukları kapsamında oldukça geniş bir biçimde açıklamaktadır. Ertürk e göre (2010:3-5), davranış bilimleri kapsamı içinde, insan davranışını konu alan sosyal bilimlerin ana disiplinleri bir araya getirilerek, insanın toplum ve/veya toplumun insan üzerindeki etkisi genel hatlarıyla incelenmeye çalışılmaktadır. Davranış bilimleri davranıştan yola çıkarak, sebep ve sonuç ilişkisi içinde, davranışa yönelten faktörleri inceleyen çeşitli disiplinlerin bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Çalışma alanını bu nedenle tek bir bilim dalı değil, bilimler grubu oluşturur. Sosyal bilimler alanında birbiriyle ilişkilendirilmiş bir bütünü oluşturmaktadır. Bu nedenle sosyoloji, antropoloji, Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

Psikoloji, sosyoloji, antropoloji, tarih, ekonomi, hukuk, siyasal bilim gibi sosyal bilim dalları ile ilişki halindedir. psikoloji, tarih, ekonomi, hukuk, siyasal bilimler gibi sosyal bilim dalları ve tıp, fizyoloji, biyoloji gibi davranışı organik olarak açıklayan temel bilim dalları insan zihni ve davranışına ilişkin açıklamaları bir bütün olarak üretmekte ve birbirlerine yardımcı olmaktadır. Psikolojinin insanların iç ve dış etkiler karşısında gösterdikleri tepkileri ve sebeplerini inceleyen bir bilim dalı olduğu daha önce ifade edilmişti. Sosyoloji, psikolojinin yakından ilişkili olduğu bir bilim dalıdır. Bu bilim dalı, toplumu, toplumsal grupları, kültürü, aile, din, siyaset, ekonomi gibi toplumsal kurumları inceler. Bunların insan davranışları üzerindeki etkisini araştırır. Toplumun toplumsal grupların ve kültürün, insan davranışlarını yönlendirme süreçleri üzerinde durur. Sosyoloji, küçük veya büyük grupların oluşmasını, organizasyonunun ve toplumsal değişmek gibi konuları inceler. Sosyal hayatımızda varolan sosyal gerçekleri, insanların meydana getirdiği grupları, grupların davranışlarını ve sosyal kurumları olduğu gibi inceleyen pozitif bir sosyal bilim dalıdır. Tüm açılardan insan davranışını açıklama konusunda psikolojiye yardımcı olmaktadır. Antropoloji, diğer bilim dallarının insana getirdiği açıklamalara ek olarak, özellikle sosyal antropolojik açıklamalarla getirdiği insan davranışı bakışı ile davranış bilimleri içinde önemli bir yerde durmaktadır. Antropoloji, toplumları tüm kuruluşlarıyla birlikte ele alır. Toplum içindeki çeşitli kültürlerin kişi, grup ve organizasyonların etkileşiminde oynadığı rolü araştırır ve bu sosyal yapı içinde her toplumun kendine has davranışları, alışkanlık, örf ve adetlerini inceler. Antropolojinin insanları inceleyen diğer bilimlerden farkı, biyolojik, toplumsal, kültürel, dil bilimsel, tarihsel ve çağdaş bakış açılarının bir karışımı olarak bütüncül bir yaklaşım ortaya koymasıdır. Felsefe, insanı ve evreni tanımaya, bilginin nasıl oluştuğunu anlamaya yönelik zihinsel etkinlikleri içeren bir bilgi alanıdır. Felsefenin en önemli özelliklerinden biri eleştiridir. Bundan dolayı tüm bilimler gibi, psikoloji de felsefe ile sıkı bir ilişki içerisindedir. Davranış bilimleri içinde yer alan bilim dalları içinde, psikoloji geniş bir tabana yayılmış durumdadır. İnsan davranışına getirdiği toplumsal tabanlı bakış açısı ile sosyoloji, psikolojinin açıklayamadığı davranış nedenlerini aktarma niteliğiyle önemli bir katkı sağlamaktadır. İnsan bilimi olarak da ifade edilen antropoloji, özellikle de sosyal antropoloji, kültürel ve yapısal etkileşimiyle insan, toplum davranışlarını ve değişimini konu ederek davranış bilimlerinin bir başka eksik kalmış alanını açıklayarak tamamlar. Hukuk, iktisat, siyasal bilimler, tarih, biyoloji, ekonomi gibi bilim dallarının katkısı da küçük boşlukları doldurarak insan davranışının daha bütüncül olarak ele alınmasını sağlar. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

Özet İnsan Psikolojisine Giriş Psikoloji kısaca organizmanın davranışlarını ve zihinsel süreçlerini inceleyen bir bilim dalıdır. İncelemelerinde hem insanları hem de hayvanları konu edinir. Önceleri felsefenin alt dallarından biri olan bu çalışma alanı, bu alandaki sistematik ve bilimsel çalışma pratikleri sonucunda ayrı bir bilim dalı olma niteliği kazanmıştır. Psikolojinin alanları arasında klinik psikoloji, kişilik psikolojisi ve sosyal psikoloji, gelişim psikolojisi, deneysel psikoloji, bilişsel psikoloji, endüstri/örgüt psikolojisi ve kültürel psikoloji bulunmaktadır. Psikolojide zaman içinde pek çok ekol türemiştir. Ekoller belli bir çalışma anlayışı ve yöntemi benimseyen ve savunan görüşlerdir. Modern psikoloji tarihinde yapısalcılık, işlevselcilik, psikodinamik psikoloji, davranışçılık, Gestalt psikolojisi, varoluşçu ve insancıl psikoloji, bilişsel psikoloji gibi çok sayıda ekol bulunmaktadır. Tüm bu ekoller insanların davranışlarına ve bilişsel süreçlerine ilişkin farklı yaklaşımlar ve açılımlar sunmaktadırlar. Psikoloji, nicel ve nitel olmak üzere pek çok araştırma tekniğini kullanmaktadır. Psikolojideki araştırma yöntemleri temel olarak betimleyici ve tanımlayıcı yöntemler (tarama yöntemi, doğal gözlem, görüşme, vaka analizi), korelasyon yöntemi ve deney yöntemi olarak üçe ayrılır. Tüm bu araştırma yöntemleri uygulanırken araştırmacılar etik ilkeleri ihlal etmemeye özen göstermelidir. Psikoloji; fizyoloji, psikiyatri, sosyoloji, antropoloji, ekonomi, siyaset bilimi, felsefe gibi diğer bilim dallarından, insan zihni ve davranışları üzerine yaptığı çalışmalarda faydalanmaktadır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

Ödev Ödev İnsan Psikolojisine Giriş Sosyolojinin sosyal ilişkileri, sosyal grupları, kurumları ve örgütleri yani sosyal yapının bütün bileşenlerini incelediğini de göz önünde bulundurarak, psikolojiye nasıl bir katkıda bulunulabileceğini araştırınız. 200 kelimeyi geçmeyecek şekilde hazırlayınız. Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan ödev bölümüne yükleyebilirsiniz. Katılımcılara, yürütülen deneyle ilgili bilgi vermeden gerçekleştirilen psikoloji alanındaki bir labaratuvar deneyini yürüten araştırmacı hangi etik sorunlara yol açmış olabilir? Bu konuya ilişkin düşüncelerinizi 200 kelimeyi aşmayacak bir şekilde yazınız. Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan ödev bölümüne yükleyebilirsiniz. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

DEĞERLENDİRME SORULARI Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan bölüm sonu testi bölümünde etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz. 1. Aşağıdakilerden hangisi psikolojinin tanımıdır? a) İnsan davranışlarını inceleyen bilim dalıdır. b) İnsanın zihinsel süreçlerini inceleyen bilim dalıdır. c) İnsanın davranışlarını ve zihinsel süreçlerini birlikte inceleyen bilim dalıdır. d) İnsanların kendilerine bakışlarını inceleyen bilim dalıdır. e) Kişilerarası iletişim süreçlerini inceleyen bilim dalıdır. 2. Aşağıdakilerden hangisi psikolojinin kişilik düzeyi ve toplum düzeyi arasındaki etkileşimi ele alan alanıdır? a) Sosyal Psikoloji b) Kültürel Psikoloji c) Gelişim Psikolojisi d) Klinik Psikoloji e) Bilişsel Psikoloji 3. Aşağıdaki ifadelerden hangisi Gestalt Psikolojisinin insana bakışını özetlemektedir? a) İnsanlar dış dünyadan gelen etkilere tepki veren varlıklardır. b) İnsanlar dış dünyadan gelen etkilere koşullu tepkiler veren varlıklardır. c) İnsanlar dış dünyaya ilişkin algılamalarında benzer maddeleri, renk, doku, şekil, cinsiyet ve benzeri özelliklerin bir arada olduğu gruplara ayırarak algılama eğilimindedirler. d) İnsanlar özgür iradeleri dahilinde spontan eylemlerde bulunan varlıklardır. e) İnsanlar ödül ve ceza mekanizmalarına göre davranan varlıklardır. 4. Aşağıdakilerden hangisi söz ettiği araştırma yöntemine ilişkin yanlış bir yargıda bulunmaktadır? a) Vaka incelemesinde araştırmacı, kişinin davranışlarını gözlemlemek yerine onun geçmişte yaptıkları hakkında sorular sorar ve yaşam öyküsünü çıkarır. b) Korelasyon yöntemi; iki ya da daha çok değişken arasında kendiliğinden oluşan ilişkileri istatistikî olarak inceleyen araştırma yöntemidir. c) Görüşme tekniği sadece dinleme ve konuşma gibi temel becerileri gerektiren bir yöntemdir. d) Araştırmalarda ölçme aracı olarak testlerin ve ölçeklerin kullanılması, araştırmacıya daha sistematik bir gözlem yapma olanağı verir. e) Doğal gözlemin dezavantajlı taraflarından biri; psikologların bazen farkında olmadan gördüklerini değiştirerek ya da görmek istedikleriyle uyumlu hale getirerek aktarabilmeleridir. 5. Aşağıdaki araştırmalardan hangisi deneklere fiziksel zarar verdiği gerekçesiyle, etik açıdan bir ihlal sayılır? a) Zimbardo nun hapishane deneyi b) Milgram ın itaat deneyi c) Maslow un deneyleri d) Pavlov un deneyleri e) Watson ın deneyleri Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20