ÇOCUK İHTİYAÇLARI -Çocuk ve Anne-Baba Bakış Açılarıyla- Doç. Dr. Dolunay Şenol Doç. Dr. Sıtkı Yıldız



Benzer belgeler
ÇOCUK İHTİYAÇLARI -Çocuk ve Anne-Baba Bakış Açılarıyla- Doç. Dr. Dolunay Şenol Doç. Dr. Sıtkı Yıldız

Yaşam Boyu Sosyalleşme

Hamileliğe başlangıç koşulları

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ

OKUL ÖNCESİ REHBERLİK HİZMETİ

2. PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİKTE HİZMET TÜRLERİ. Abdullah ATLİ

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I

AİLE EĞİTİM PROGRAMLARI (AÇEV)

Kuşaklararası Öğrenme

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

AKRAN İ LİŞKİ LERİ. PDR Bülteni Sayı: 03

SİSTEM. Sosyal Sistem Olarak Sınıf. Okulun Sosyal Sistem Özellikleri. Yrd. Doç. Dr. Çetin ERDOĞAN

3/7/2010. ÇAĞDAŞ EĞİTİMDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİNİN YERİ ve ÖNEMİ EĞİTİM EĞİTİM ANLAYIŞLARI EĞİTİM

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ÇOCUK HAKLARI

ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ AÇISINDAN AİLENİN ROLÜ VE ÖNEMİ

Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü. Kadına Şiddet Raporu

ÇOCUK HAKLARI HAFTA 2

içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 B Ö L Ü M 2 PUBERTE, SAĞLIK VE BİYOLOJİK TEMELLER 49 B Ö L Ü M 3 BEYİN VE BİLİŞSEL GELİŞİM 86

TOPLUM TANILAMA SÜRECİ. Prof. Dr. Ayfer TEZEL

2013 / 2014 SAYI: 17. Haftanın Bazı Başlıkları

Ailenin çocuk yetiştirmedeki tutumunu ve çocuk yetiştirmeyle ilgili sorunlarını anlamak için aile tutum modeli ni bilmek yararlı bir yaklaşımdır.

Yard. Doç. Dr. Mine Afacan Fındıklı. İş Değerleri ve Çalışma Hayatına Yansımaları

Günümüzdeki ilke ve kuralları belirlenmiş evlilik temeline dayanan aile kurumu yaklaşık 4000 yıllık bir geçmişe sahiptir. (Özgüven, 2009, s.25).

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1

T.C. İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU AMELİYATHANE HİZMETLERİ PROGRAMI 2. SINIF 1. DÖNEM DERS İZLENCESİ

Psikolog Psikoterapist Aile Danışmanı Sibel CESUR AKYUNAK

ÖNSÖZ XI

ATATÜRK ORTAOKULU REHBERLİK SERVİSİ

gelişmesini sağlaması için gerekli birçok maddeye yer verilmiştir. Sözleşmede yer alan

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I: GERONTOLOJİ: YAŞLILIK BİLİMİ...1

TOPLUMSAL KURUMLAR VE AİLE ÇIKMIŞ SINAV SORULARI MURAT YILMAZ EGE ANADOLU LİSESİ

Tarihsel Süreç İçinde Baba Olma Kavramı

ÖRGÜT SAĞLIĞI OKULDA SAĞLIK, İKLİM VE. Sağlıklı örgüt için gerekenler: Yrd. Doç. Dr. Çetin Erdoğan. Örgüt Sağlığı. Örgüt Sağlığı.

AİLE YAPILARI. Psikolog Psikoterapist Aile Danışmanı Sibel CESUR AKYUNAK

3-6 YAŞ GELİŞİM ÖZELLİKLERİ

Türkiye Nüfusunun Yapısal Özellikleri Nüfus; 1- Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı Genç (Çocuk) Nüfus ( 0-14 yaş )

Ahlak Gelişimi. Prof. Dr. İbrahim YILDIRIM

SEDAŞ DÜNYA ÇOCUK GÜNÜNÜ KUTLADI

SOSYAL POLİTİKA II KISA ÖZET KOLAYAOF

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM

DEĞİŞEN ANNE BABA ROLLERİ

Irmak Neden Farklıdır? >> 20. Eğitim Yılımızı Tamamlarken...

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

Doç. Dr. Dilek GENÇTANIRIM KURT Ahi Evran Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalı

DARICA ANADOLU LİSESİ 9. SINIF REHBERLİK PLANI

2013 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması

KRONOLOJİK YAŞ NEDİR?

Dünya Nüfus Günü, 2013

Nüfus ve Kalkınma İlişkisi: Türkiye (TÜİK'in Yeni Nüfus Projeksiyonları Işığında)

DEĞERLERİN ÇOCUKLARA AKTARIMI

Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel İlkokulu/Ortaokulu TATİLDE ÇOCUKLA BİRLİKTE OLMAK

Tematik Yaklaşımla Çocuklarda Sosyal Becerilerin Kazandırılması

Öğr. Gör. Özlem BAĞCI

KONYA-KARAMAN YAŞAM MEMNUNİYETİ DEĞERLENDİRMESİ

ÇOCUKLARDA ÖZGÜVEN GELİŞİMİ

DEĞERLER EĞİTİMİ FARKLILIKLARA SAYGI

EĞİTİM PSİKOLOJİSİ KISA ÖZET KOLAYAOF

AÇEV AİLE EĞİTİM PROGRAMLARI

Örnek Araştırma Tek Ebeveynli Aileler

BİRLİKTE YAŞAMA(KASIM-ARALIK)

Çocuk Politikası FERAY SALMAN İNSAN HAKLARI ORTAK PLATFORMU

EDİTÖRDEN. Çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi olan ergenlik, insan hayatının en

Eğitim Bilimlerine Giriş

EĞİTİM İŞ ANNE BABALARIN ÖSS SINAVI SONRASI BEKLENTİ VE KAYGILARININ TESPİT EDİLMESİ ARAŞTIRMA NO:2 GENEL EĞİTİM SEKRETERLİĞİ

Proje Ekibi ve Sorumlulukları

ÇALIŞAN MEMNUNİYETİ VE MOTİVASYON ELİF SANDAL ÖNAL

ÖZEL KAŞGARLI MAHMUT ORTAOKULU MART 2016

İÇİNDEKİLER. 3. BÖLÜM BİLİM OLARAK EĞİTİMİN TEMELLERİ 3.1. Psikoloji Sosyoloji Felsefe...51

ÖĞRENCİNİN HAK VE SORUMLULUKLARI

İSTEK ÖZEL ACIBADEM İLKOKULU PDR BÖLÜMÜ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI

R E H B E R L İ K B Ü L T E N İ - 1

SOSYOLOJİ DERSİ 2.ÜNİTE TOPLUMSAL YAPI

İÇİNDEKİLER KAVRAMLAR BİR GÜNÜMÜZ. ROLLERİMİZ ve SORUMLULUKLARIMIZ HAKLARIMIZ OKULUMUZ AİLEMİZ SORUMSUZLUK ÇOCUK HAKLARI ÇOCUK HAKLARI BİLDİRGESİ

Can Kardeş Kreşi Rehberlik Servisi ARALIK 2014 REHBERLİK BÜLTENİ

Soru: Tanrı tasavvuru ne demektir?

ÇOCUK HAKLARINA DAİR SÖZLEŞME

18 Ocak 2002 de STK olarak kuruldu. 19 Ocak 2006 tarih ve no lu Bakanlar Kurulu kararı ile Kamu Yararına Çalışan Dernek statüsü kazandı.

BURDUR İLİNDE SPORA KATILIMIN SOSYO EKONOMİK BOYUTUNUN ARAŞTIRILMASI

DERS ÖĞRETİM PLANI TÜRKÇE. 1 Dersin Adı: PSI Dersin Kodu: Gelişim Psikolojisi (Sosyoloji) 3 Dersin Türü: Zorunlu. 4 Dersin Seviyesi: Lisans

Türkiye de Doğurganlık Tercihleri

Türkiye, OECD üyesi ülkeler arasında çalışanların en az boş zamana sahip olduğu ülke!

TÜRKİYE DE MESLEKİ EĞİTİM

Sosyal psikoloji bakış açısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Kurallara Uyma Durumunun İncelenmesi. Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş

Programda yer alan etkinlikler okul rehber öğretmeni, sınıf öğretmeni ve idarecilerin işbirliği ile yürütülecektir.

SOSYAL SORUMLULUK POLİTİKASI

REHBERLİK NEDİR? Bahsedilen rehberlik tanımlarının ortak yönleri ise:

Türkiye de Erken Çocukluk Gelişimi ve Binyıl Kalkınma Hedefleri Yolunda Gelişmeler. Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı Yıldız YAPAR.

ÇOCUK, GENÇ, AİLE PSİKOLOJİSİ VE DİN

YAŞLILARA YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi

Maslow a Göre İhtiyaçlar Hiyerarşisi

ÖZEL SEYMEN EĞİTİM KURUMLARI EĞİTİM ÖĞRETİM YILI REHBERLİK BÜLTENİ MESLEK SEÇİMİNİN ÖNEMİ

1. BÖLÜM ÇOCUK PSİKOLOJİSİNE GİRİŞ

2 de PDR ÇALIŞMALARIMIZ. 6 da ARALIK AYI 2. SINIF ETKİNLİKLERİMİZ ARALIK AYI ANA SINIFI ETKİNLİKLERİMİZ. sayfa. sayfa

YERELYÖNETİM TARKANOKTAY

Okulumuzda gelişimsel rehberlik anlayışı benimsenmiştir. Rehberlik

Prof. Dr. Yeşim GÖKÇE - KUTSAL

Transkript:

ÇOCUK İHTİYAÇLARI -Çocuk ve Anne-Baba Bakış Açılarıyla- Doç. Dr. Dolunay Şenol Doç. Dr. Sıtkı Yıldız ANKARA-2013 I

Bu araştırma Mutlu Çocuklar Derneği tarafından finanse edilmiş olup, 2846 Sayılı Kanuna göre bu eserin bütün yayın, tercüme iktibas hakları Mutlu Çocuklar Derneği ne aittir. Kitapta yer alan açıklama ve görüşler yazarlarına ait olup Derneğin görüşlerini yansıtmaz. Çocuk İhtiyaçları Çocuk ve Anne-Baba Bakış Açılarıyla- (2013: Ankara) Çocuk İhtiyaçları Çocuk ve Anne-Baba Bakış Açılarıyla- / Yazarlar: Dolunay ŞENOL, Sıtkı YILDIZ. Mutlu Çocuklar Derneği Yayınları, Ankara: 2013. ISBN: 978-605-5307-06-6 (MÇD) Mutlu Çocuklar Derneği Yayınları Mutlu Çocuklar Derneği Mebusevleri Ayten Sokak No:39/8 Çankaya-ANKARA Tel: (+90 312) 2220355 Fax: (+90 312) 2220309 Web: www.mutlucocuklar.org E-Posta: info@mutlucocuklar.org Kapak Tasarım: Baskı: Tarcan Matbaacılık Adres: Zübeyde Hanım Mahallesi Samyeli Sokak No:15 İskitler-ANKARA Tel: (+90 312) 3843435 Haziran 2013 II

ARAŞTIRMADA GÖREV ALANLAR Araştırma Koordinatörü Hasan KALA (Mutlu Çocuklar Derneği Ankara Koordinatörü) Araştırma Yürütücüleri Doç. Dr. Dolunay Şenol (Kırıkkale Üniversitesi) Doç. Dr. Sıtkı Yıldız (Kırıkkale Üniversitesi) Saha Sorumluları Eşref KÜLLEBİ (Mutlu Çocuklar Derneği İstanbul Şubesi Temsilcisi) Asım KURUMAHMUT (Mutlu Çocuklar Derneği Trabzon Şubesi Temsilcisi) Serdal PEKER (Mutlu Çocuklar Derneği Gaziantep Şubesi Temsilcisi) Çelebi KIYICI (Mutlu Çocuklar Derneği Bursa Şubesi Temsilcisi) Yunus ÇELİK (Mutlu Çocuklar Derneği Diyarbakır Şubesi Temsilcisi) H. Mustafa Yılmaz (Mutlu Çocuklar Derneği) Analiz ve Raporlama Doç. Dr. Dolunay Şenol (Kırıkkale Üniversitesi) Doç. Dr. Sıtkı Yıldız (Kırıkkale Üniversitesi) Sekreterya H. Mustafa Yılmaz (Mutlu Çocuklar Derneği) III

IV

ÖNSÖZ VE TEŞEKKÜR Çocuklar, toplumların geleceği ve teminatı adına önemli varlıklardır. Çocukların sağlıklı bir hayat sürmeleri, toplumla bütünleşmelerinin kolay ve sorunsuz gerçekleşebilmelerinin yolu istek ve arzularının, ihtiyaçlarının iyi tespit edilmesinden geçmektedir. Değer verilen çocuklar değer vermeyi öğrenirken, eleştirilen ve dışlanan çocuklar da aynı şekilde eleştirmeyi ve dışlanmayı öğrenirler ve toplumsallaşma adına da önemli sorunlar yaşamaktadırlar. Sosyal sorunların temeline bakıldığında fert özelinde sorunların neredeyse tamamın küçüklüğünden itibaren yeterince kabul göremeyen, değer verilmeyen bireyler tarafından kaynaklandığı görülmektedir. Bu nedenlerden dolayı, çocuklarla ilgili yapılacak olan araştırmalar, toplumsal bütünleşme adına önem arz etmektedir. Çocukların tam anlamıyla anlaşılabilmesi, ebeveynlerin onların ihtiyaçlarını sağlıklı görebilmeleri ve çözümler üretebilmeleri açısından da araştırma sonuçlarından elde edilen bulgular yol gösterici olacaktır. Mutlu Çocuklar Derneği olarak 2012 yılı içerisinde Aile İçi İletişimi Geliştirme Projesi kapsamında Türkiye genelinde Ankara, Adana, Erzurum, Malatya, Trabzon, İzmir ve İstanbul olmak üzere 7 ilde 3500 çocuk, 3500 anne-baba üzerinde uygulanan anket çalışmasıyla çocuk ihtiyaçlarının tespit edilmesine yönelik araştırma yapılmıştır. Çocuk ihtiyaçlarının sağlıklı tespit edilmesi açısından araştırma kapsamına annebabalar da alınmıştır. Uygulanan anket sonunda ortaya çıkan verilerin yer aldığı araştırma kitabını, geliştirilecek politikalara ve konuyla ilgili yürütülen akademik çalışmalara yardımcı olması umuduyla yayınlıyoruz. Araştırma çalışmasının yürütülmesinde katkı sağlayan başta danışmanlarımız Doç. Dr. Dolunay ŞENOL ve Doç. Dr. Sıtkı YILDIZ olmak üzere tüm araştırma ekibine teşekkürlerimi sunarım. Sevgi MERMERCİ Mutlu Çocuklar Derneği Yönetim Kurulu BaşkanıİÇİNDEKİLER V

ÖNSÖZ VE TEŞEKKÜR...V İÇİNDEKİLER...VI TABLOLAR LİSTESİ... VII GRAFİKLER LİSTESİ... IX GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM TEORİK ÇERÇEVE 1.1. ÇOCUK OLGUSU...2 1.1.1. Çocuk Hakları...3 1.1.2. Dünya Hukuk Sisteminde Çocuk...3 1.2. DEĞER KAVRAMI...4 1.2.1. Dünyada Çocuğun Değeri...5 1.2.2. Batı Toplumlarında Çocuk...6 1.2.3. Doğu Toplumlarında Çocuk...6 1.2.4. Sanayi Toplumlarında Çocuğun Değeri...7 1.2.5. Türk Toplumunda Çocuğun Değeri...8 1.2.6. Günümüz Türkiye sinde Çocuğa Yüklenilen Değer...9 1.3. ÇOCUĞUN SOSYALLEŞMESİ VE AİLE İÇİ İLİŞKİLER... 10 İKİNCİ BÖLÜM ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ 2.1. ARAŞTIRMANIN AMACI VE KONUSU... 13 2.2. ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ... 13 2.3. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ... 13 2.3.1. Varsayımlar... 14 2.3.2. Evren ve Örneklem... 14 2.3.3. Veri Toplama Teknikleri... 16 2.3.3.1. Veri Toplama Aracı... 16 2.3.3.2. Veri Toplama Süreci... 16 2.3.4. Verilerin Çözümlenmesi... 17 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ÇOCUK İHTİYAÇLARI ALAN ARAŞTIRMASI BULGULARI 3.1. ÇOCUKLARIN BAKIŞ AÇISINDAN ÇOCUK İHTİYAÇLARI... 19 3.1.1. Araştırma Grubundaki Çocukların Demografik Özellikleri... 19 3.1.2. Çocukların Sahip Olduğu Maddi İmkanlar... 22 3.1.3. Çocukların Maddi İhtiyaçları... 30 3.1.3.1. Çocukların Ailelerinin Sahip Olmasını İstedikleri Maddi İhtiyaçları... 30 3.1.3.2. Çocukların Kendilerinin Sahip Olmasını İstedikleri Maddi İhtiyaçları... 31 3.1.4. Çocukların Manevi İhtiyaçları... 40 3.1.4.1. Sevgi İhtiyacı... 41 3.1.4.2. İlgi İhtiyacı... 44 3.1.4.3. Özgüven ve Özsaygı İhtiyacı... 49 3.2. ANNE-BABA BAKIŞ AÇISINDAN ÇOCUK İHTİYAÇLARI... 55 VI

3.2.1. Araştırma Grubundaki Anne Babaların Demografik Özellikleri... 55 3.2.2. Anne Babaların Çocuklarına Sağlamak İstedikleri İmkânlar... 57 3.2.3.Çocuklara En Fazla Kimin Zaman Ayırdığı ve Çocukların Hayatındaki En Önemli Kişi... 60 3.2.4. Anne Babaların Çocuklarının Maddi İhtiyaçları İle İlgili Düşünceleri... 64 3.2.5. Anne Babaların Çocuklarının Manevi İhtiyaçları İle İlgili Düşünceleri... 74 3.3. ÇOCUKLARIN VE ANNE BABALARIN KARŞILAŞTIRILMASI... 88 3.4. TUTUM VE DEĞER YARGILARINA İLİŞKİN İSTATİSTİKLER... 97 SONUÇ... 103 KAYNAKLAR... 104 EKLER... 104 Ek-1: Çocuklara Uygulanan Anket Formu... 105 Ek-2: Anne-Babalara Uygulanan Anket Formu... 108 TABLOLAR LİSTESİ Tablo 1: Türkiye Nüfusunun 2011 Yılı İtibariyle Yaş Grubu ve Cinsiyete Göre Dağılımı... 14-15 Tablo 2: Örneklemin illere göre dağılımı... 15 Tablo 3: Çocukların yaş dağılımı... 19 Tablo 4: Çocukların eğitim durumu... 20 Tablo 5: Çocukların annelerinin eğitim durumu... 20 Tablo 6: Çocukların babalarının eğitim durumu... 21 Tablo 7: Çocukların ailelerinin ekonomik düzeyi... 22 Tablo 8: Evinizde size ait özel odanız var mı?... 22 Tablo 9: Evinizde size ait özel bilgisayarınız var mı?... 22 Tablo 10:Evinizde size ait özel İnternetiniz var mı?... 23 Tablo 11:Evinizde size ait özel televizyonunuz var mı?... 23 Tablo 12:Evinizde size ait özel oyuncaklarınız var mı?... 23 Tablo 13:Ailenizin size en çok hangi imkanı sağlamasını istersiniz?... 24 Tablo 14:En fazla hangi ihtiyaçlarınızın karşılanmadığını düşünüyorsunuz?... 25 Tablo 15:Aşağıdakilerden hangisi sizin hayatınızdaki en önemli kişidir?... 26 Tablo 16:Size hayatınızda en fazla kim zaman ayırıyor?... 27 Tablo 17:Eğitiminizle en fazla kim ilgileniyor?... 29 Tablo 18:Ailemin daha fazla parası olsun isterim... 30 Tablo 19:Çok lüks bir evimiz olsun isterim... 31 Tablo 20:Özel odam olsun isterim... 32 Tablo 21:Kendi bilgisayarım olsun isterim... 33 Tablo 22:Çocukların yaşlarına göre kendilerine ait bir bilgisayar isteği... 33 Tablo 23:Çok özel oyuncaklarım olsun isterim... 33 Tablo 24:Çocukların yaşlarına göre kendilerine ait özel oyuncaklar isteği... 34 Tablo 25:Markalı kıyafetlerim olsun isterim... 35 Tablo 26:Çocukların yaşlarına göre markalı kıyafetler isteği... 35 Tablo 27:Özel okulda okumak isterim... 36 Tablo 28:Spor yapma imkanım olsun isterim... 36 Tablo 29:Kendime ait TV olsun isterim... 37 Tablo 30:Serbestçe kullanacağım İnternetim olsun isterim... 38 VII

Tablo 31:Sınırsız televizyon izlemek isterim... 38 Tablo 32:Ailem beslenmeme daha fazla dikkat etsin isterim... 39 Tablo 33:Çocukların yaşlarına göre ailelerinin beslenmelerine dikkat etmesi isteği... 39 Tablo 34:Zengin çocuklarının tüm haklarına sahip olabilmek isterim... 40 Tablo 35:Annem beni çok sevsin isterim... 41 Tablo 36:Babam beni çok sevsin isterim... 41 Tablo 37:Şımartılmak istiyorum... 42 Tablo 38:Çocukların yaşlarına göre şımartılmak isteği... 43 Tablo 39:Anne babamın derslerime yardım etmesini isterim... 44 Tablo 40:Çocukların yaşlarına göre anne-babalarının derslerine yardım etmesi isteği... 44 Tablo 41:Annem babam bana daha fazla zaman ayırsın isterim... 45 Tablo 42:Çocukların yaşlarına göre anne-babalarının kendilerine daha fazla zaman ayırma isteği... 45 Tablo 43:Tatil yapmak isterim... 46 Tablo 44:Ailemle birlikte daha fazla zaman geçirmek isterim... 46 Tablo 45:Arkadaşlarımla birlikte daha fazla zaman geçirmek isterim... 47 Tablo 46:Anne babamla oyun oynamak isterim... 48 Tablo 47:Çocukların yaşlarına göre anne-babaları ile oyun oynama isteği... 48 Tablo 48:Çocukluğumu güzel yaşamak isterim... 49 Tablo 49:Ailem bana güvensin isterim... 50 Tablo 50:Okulun en başarılı çocuğu olmak isterim... 50 Tablo 51:Ailemin içinde kendimi değerli hissetmek isterim... 51 Tablo 52:Kendimle ilgili kararları kendim almak isterim... 51 Tablo 53: Çocukların yaşlarına göre kendileri ile ilgili kararları kendi alma isteği... 52 Tablo 54: Evde alınan kararlarda söz hakkım olsun isterim... 53 Tablo 55: Özgüvenimi kırmasınlar isterim... 53 Tablo 56:İsteklerime hayır denmesini istemiyorum... 54 Tablo 57:Anne-babaların yaş dağılımı... 55 Tablo 58:Anne-babaların cinsiyet dağılımı... 56 Tablo 59:Anne-babaların sahip oldukları çocuk sayısı... 56 Tablo 60:Anne-babaların medeni hal dağılımı... 56 Tablo 61:Anne-babaların eğitim durumu... 57 Tablo 62:Anne-babaların çocuklarına en fazla hangi imkanı sağlamak istedikleri... 57 Tablo 63:Anne-babaların çocuklarının en fazla hangi ihtiyacının karşılanmadığını düşündükleri... 59 Tablo 64:Anne-babalara göre çocuklarının hayatlarındaki en önemli kişinin kim olduğu... 60 Tablo 65:Anne-babalara göre çocuklara kimin en fazla zaman ayırdığı... 62 Tablo 66:Çocuğunuzun veli toplantıları, derslere yardım, okul ihtiyaçları gibi eğitim ihtiyaçları ile en fazla kim ilgileniyor?... 62 Tablo 67:Özel odası olsun istiyor... 64 Tablo 68:Kendi bilgisayarı olsun istiyor... 65 Tablo 69:İnternete serbestçe girmek istiyor... 65 Tablo 70:Çok ve özel oyuncakları olsun istiyor... 66 Tablo 71:Özel TV si olsun istiyor... 67 Tablo 72:Markalı kıyafetleri olsun istiyor... 68 Tablo 73:Çok lüks bir evimiz olsun istiyor... 68 Tablo 74:Özel okul imkanı sağlamamızı istiyor... 69 Tablo 75:Kendi seçtiği yemekleri yemek istiyor... 70 Tablo 76:Daha fazla parası olan bir ailesi olsun istiyor... 71 VIII

Tablo 77:Sık sık kendi tercih ettiği yerlerde tatil yapmak istiyor... 72 Tablo 78:Anne-babaların yaşlarına göre çocuklarının tatil tercihlerini değerlendirmeleri... 72 Tablo 79:Kendisine sunduğumuz maddi imkanları yeterli bulmuyor... 73 Tablo 80:Kendisine güvenilmesini istiyor... 74 Tablo 81:Herkes zamanını ona ayırsın istiyor... 75 Tablo 82:Okulun en başarılı çocuğu olmak istiyor... 75 Tablo 83:Aile içindeki tüm kararların kendisine göre alınmasını istiyor... 76 Tablo 84:Kendi kararlarını kendisi almak istiyor... 77 Tablo 85:Hiçbir uyarıyı kabul etmiyor... 77 Tablo 86:En çok kendisini sevmemizi istiyor... 78 Tablo 87:Yanlışını göstermemizi istemiyor... 79 Tablo 88:Eleştiri kabul etmiyor... 80 Tablo 89:Tüm zamanımızı kendisine ayırmamızı istiyor... 80 Tablo 90:Çocukken yeteri kadar oynayamadığını düşünüyor... 81 Tablo 91:Anne-babaların yaşlarına göre çocuklarının yeteri kadar oynayıp oynayamadıklarını değerlendirmeleri... 82 Tablo 92:Sevgi ve ilgiye doymuyor... 83 Tablo 93:Çocukluğunu daha güzel yaşamış olmayı istiyor... 84 Tablo 94:Anne-babaların yaşlarına göre çocuklarının daha güzel bir çocukluk yaşamasını arzu etmeleri... 84 Tablo 95:Anne babayla daha fazla zaman geçirmek istiyor... 85 Tablo 96:Derslerini anne babasının yardımıyla yapmak istiyor... 86 Tablo 97:Şımartılmak istiyor... 86 Tablo 98:Aile içindeki kararlarda etkili olmak istiyor... 87 Tablo 99:Kendisine sunduğumuz manevi imkanları yeterli bulmuyor... 88 Tablo 100: Çocukların tutum ve değer yargılarının yüzde dağılımı... 97 Tablo 101: Anne-babaların tutum ve değer yargılarının yüzde dağılımı... 99 Tablo 102. ANOVA testi sonuçları (Çocuklara uygulanan anket)... 100 Tablo 103. ANOVA testi sonuçları (Anne babalara uygulanan anket)... 101 GRAFİKLER LİSTESİ Grafik 1: Özel oda... 89 Grafik 2: Özel bilgisayar... 90 Grafik 3: Çocuklara sağlanan imkanlar... 90 Grafik 4:Karşılanmayan ihtiyaçlar... 91 Grafik 5:Çocukların hayatlarındaki en önemli kişi... 92 Grafik 6:Çocuğa en fazla zaman ayıran kişi... 93 Grafik 7:Çocuğun eğitimi ile en fazla ilgilenen kişi... 94 Grafik 8:- Çocuğun istekleri... 95 Grafik 9:Çocuğun kendisi ile ilgili kararları... 95 Grafik 10: Çocuğun evde alınan kararlardaki söz hakkı... 96 Grafik 11: Çocuğun ailesinin zengin olma isteği ve daha çok sevilme isteği... 97 IX

GİRİŞ Bütün toplumlarda varlığı önemsenen çocuk, toplumların geleceğini hazırlayan birey olma özelliği ile son derece önemli bir fonksiyonu yerine getirmektedir. Geçmişi geleceğe taşıyan her çocuk hem toplumsal mirasın aktarılmasını hem de devamlılığını sağlama gibi önemli bir pozisyonda bulunmaktadır. Bugünün küçüğü olan çocuk, geleceğin yöneticisi ve yönlendiricisi olacağından, bu donanım ile yetiştirilmek zorundadır. Çocuğun doğumundan itibaren sosyal hayata uydurulması ve hazırlanması gerekmektedir. Bu sebep ile çocukların eğitimi, yetiştirilmesi, zihin ve sosyal gelişimleri önem kazanmaktadır. Son yıllarda konunun önemi fark edildiği için çocuk, çocukluk ve geleceğe hazırlanmaları ile ilgili çalışmaların sayısında önemli bir artış bulunmaktadır. Ülkelerin en önemli zenginliklerindendir sahip oldukları çocuk ve genç nüfus sayısının fazlalığı. Bugün özellikle gelişmiş ülkelerde yaşlı nüfusun fazlalığı, genç nüfusun sayısının azlığı son derece önemli bir problem olarak algılanmakta ve etkili çözüm önerileri üretilmeye çalışılmaktadır. Bir ülkedeki çocuk sayısı, eğitimleri, çocukların eğitimlerinin nitelik ve niceliği, vb. toplumların sosyal ve siyasal yapılarını son derece etkilemektedir. Dünya tarihine bakıldığında, çocuğun ayrı bir birey olarak algılanmasının 16. yüzyıla kadar uzadığı düşünülecek olursa, çocukların tarihin her döneminde hak ettikleri ilgiyi görebildiklerini söyleyebilmek mümkün değil. 16. Yüzyılla birlikte çocuk kavramı gelişmeye başlamış, çocuğun ayrı bir varlık olarak algılanması bilinci, 19. Yüzyılla birlikte yerleşmeye başlamıştır. Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında genellikle çocuğa yüklenilen değer Doğu ülkelerinde hep daha fazla olmuştur. İmkanlar açısından karşılaştırıldığında Batılı ülkelerin çocuklarına sağlamış olduğu maddi imkanlar daha fazla olmasına rağmen Doğulu ülkelerde çocuğa yüklenilen sorumluluk ve değerin daha fazla olduğu kabul edilmektedir. Türkiye de çocuğa verilen değere baktığımızda, çocuğa verilen değerin, Avrupa ülkelerine göre daha fazla olduğu, ailenin soyadını sürdüren ve neslin devamlılığını sağlayan son derece önemli bir pozisyon yüklenilmiştir. Türkiye de çocuk, ailelerin temelini oluşturan, aile bağlarını kuvvetlendiren, ailelerin devamlılığını ve güçlülüğünü sağlayan bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk toplumunda, tarihin bütün dönemlerinde aile ve aile değerleri son derece önemsenmiştir. Ailenin bu kadar önemseniyor olması, doğal olarak çocuğun da önemsenmesini sağlamıştır. Bu, aynı zamanda çocuğun toplumda baskın bir rol edinmesine yol açmıştır. Çocuğa yüklenilen değer fazla olsa da çocuk her zaman yakınlarının yardımına ihtiyaç duymaktadır. Çocuğun ihtiyaç hissettiği şey maddi olmaktan daha fazla manevi boyuttadır. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamayan, içine doğduğu toplumu ile sağlıklı ilişkiler kurmakta zorluk çeken çocuk için ailesinin desteği son derece önemlidir. Bu çalışmada, bir çocuğun kendisi için ihtiyaç hissettikleri ile anne babaların çocukları için ihtiyaç olarak hissettiklerinin neler olduğunu Türkiye genelinden belirlemiş olduğumuz yedi ilde yapmış olduğumuz anket verileri ile ortaya koyup karşılaştırmayı hedefledik. Böylece, çocukların kendileri için ihtiyaç olarak gördükleri ile anne babalarının onlar için ihtiyaç olarak gördükleri arasındaki benzerlik ve farklılıkların kaynağını ortaya koyarak, ihtiyaçlarını tatmininin nasıl sağlanacağını ortaya koymaya çalıştık. Böylece anne babalara çocuklarının nelere daha fazla ihtiyaç hissettiklerini söyleyerek, bu ihtiyaçların giderilmesini ve aralarındaki iletişimin çok daha iyi bir boyuta getirilmesine hizmet etmek istedik.birinci BÖLÜM 1

BİRİNCİ BÖLÜM TEORİK ÇERÇEVE 2 1.1 ÇOCUK OLGUSU İnsanoğlu biyolojik, sosyal, kültürel, psikolojik, ekonomik, vb. pek çok boyutu olan bir varlıktır. Bu çok boyutluluk bireyin hayatını zaman zaman kolaylaştırırken zaman zaman da zorlaştırmaktadır. Bu çok boyutlu varlık, bütün özelliklerini doğuştan beraberinde getirmez, var olan potansiyellerinin pek çoğunu zaman içinde, uygun ortamlar bulduğunda veya bulabildiğinde ortaya çıkacaktır. Sosyal bir varlık olan insan, sosyal bir varlık olarak doğmaz ama zaman içinde sosyalleşir. Çocuk, dünyaya onu sarıp sarmalayan ve sürekli etkileşim içinde olduğu sosyal çevre içinde gelir. İçinde bulunduğu çevre ve insanlar ona her tür imkanı sağlamaya çalışırlar. Öte yandan toplum, bir yandan çeşitli kurallar koyarak devamlılığını sağlamaya çalışırken diğer yandan kurallar koyarak bireyi sınırlamaya çalışır. Bu süreç hayatın ilk nefesi ile başlayıp son nefese kadar devam eden son derece uzun ve meşakkatli bir yolculuktur. Fiziksel, zihinsel, sosyal ve psikolojik gelişimini tamamlayamamış olan insan yavrusu, toplumun koymuş olduğu kurallarla ne kadar uyumlu ise toplum ile bütünleşmesini o oranda sürdürebilmektedir. Bu bütünleşmeyi sağlayabilmek için önce aile bireyleri, özellikle de anne önemli görevler üstlenmektedir. Ailede başlayan bu süreç, akran grupları arasında, okulda, boş zaman faaliyetlerinde, vb. devam etmektedir. Çocuklar, toplumların geleceğini oluşturup, varlıklarını sürdürecek olan varlıklar olarak kabul edilmektedir. Çocuğun ailesinin sosyo-kültürel ve ekonomik şartları ne kadar iyi olursa olsun bütünü ile korunması gereken bir varlık olduğu düşüncesi yaygın kabul görmektedir. Eskiden çocuğun korunması, kollanması, sosyalleşmesi ve eğitiminde ailenin rolü son derece fazla iken, günümüzde ailenin etkisi giderek azalmaktadır. Çocuk, toplumda birey olmaya hazırlanan bir varlık olarak kabul edilmektedir. Bu sebep ile de çocukluk yılları son derece önemsenmektedir. 18 yaşından küçük, aynı zamanda da birey olmaya çalışan bu varlıklar, geleceğin teminatları olacakları için ve çocuklukta yaşanılanlar, yetişkinlik dönemlerini etkilediği bilimsel verilerle bugün ortaya konulduğu için çocuklar ve çocukluk dönemleri son derece önemsenmektedir. Çocukluk, yetişkinlik döneminden farklı, ancak bir o kadar da önemli bir dönemi işaret etmektedir. O halde çocuk ve çocukluk kavramlarına bakmak gerekirse Türkçe Sözlüğün insan yavrusu olarak tanımladığı görülecektir. Solak, çocuğu Gelişim dönemlerini yaşayan, toplumsal anlamda birey olmaya hazırlanan, on sekiz yaşından küçük bireylerdir (Solak, 2009: 156) şeklinde tanımlamaktadır. Sevük (1998: 1) ise çocuğu, büyük insanın küçüğü değil, başka bir varlık, ayrı bir dünyadır şeklinde tanımlamaktadır.

Gelişim psikolojisi Çocukluk, bireyin 14 yaşına kadarki süresini kapsar (Göç, 2006: 16) kabulünden hareket etmektedir. Genellikle ergenliğin başlangıcı ülkeden ülkeye, ırktan ırka, kültürden kültüre farklılık göstermektedir. Sıcak iklimlerdeki bireylerin biyolojik ve zihinsel olgunluğa çok daha çabuk erişmeleri, çocukluğun çok daha çabuk son bulmasına sebebiyet verir. Çocukluk dönemi ile ilgili olarak araştırmacılar arasında farklılık bulunmaktadır. Bazı bilim adamlarına göre 18 yaşından önceki, bazı bilim adamlarına göre de 14 yaşından önceki yaşlar çocukluk dönemi olarak kabul edilmektedir. Dündar (1995: 32), insanın doğumundan ölümüne kadar olan süreci çocukluk, ergenlik, erişkinlik ve yaşlılık olmak üzere belirli dönemler halinde yaşadığını belirtmektedir. Bu evreleri birbirinden kesin olarak ayırmanın mümkün olmadığını, her evrenin bir öncekinin etkisinde oluştuğunu ve bir sonraki evreyi etkilediğini savunur. Bir önceki evreden bir sonraki evreye geçiş, sadece bireyin bedensel gelişimi ile değil, sosyo-kültürel, duygusal, vb. pek çok faktörün etkisi ile ortaya çıkan bir oluşma ve gelişme olarak ortaya çıkmaktadır. 1.1.1 Çocuk Hakları İnsanlar her zaman hakları ihlal edildiğinde kanunlara ihtiyaç hissederler. İnsanlığın farklı aşamalarında farklı haklar ihlal edilmiş, her ihlal edilen hakkı elde edebilmek, mağduriyeti en aza indirebilmek için insanlar o konu ile ilgili kanunlar üretmişlerdir. Bir konu ile ilgili olarak kanunların çıkarılıyor olması, o konunun ihlal ediliyor olduğunu göstermektedir (Çevik, 1997:10). Çocuk Hakları Beyannamesi de çocuk haklarının ihlal edildiğinin bir göstergesi kabul edilmektedir. Çocuk Hakları Beyannamesi nin birinci ilkesi, bütün çocukların bu beyannamedeki haklara sahip olması gerektiğini bildirmektedir. İkinci ilkede de çocukların özel bir himayeden faydalanması, hürriyet ve haysiyet içinde, sıhhatli ve normal şekilde bedeni, ruhi, ahlaki, fikri ve sosyal olarak gelişmesini sağlayacak imkan ve kolaylıkların kanun ve diğer vasıtalarla temin edilmesi gerektiğini belirtmektedir. İnsan Hakları Bildirgesi ne göre de çocuklar, yaşama, beslenme ve eğitim hakları açısından da eşit kabul edilmişlerdir. Her çocuk, yetişkin bir birey olduğunda kültür aktarıcısı gibi çok önemli bir rolü yerine getirecektir. Geleneksel eğitim sürecinden geçen bugünün çocukları, anne baba olduklarında bugün öğrendiklerini kendi çocuklarına öğreterek kültür aktarımının nesiller boyu devam etmesini sağlamak gibi çok önemli bir fonksiyonu yerine getirmektedirler. O halde bu dönemin olması gerektiği gibi geçirilmesi son derece önem arz etmektedir. Her aile çocuğunu özenle büyütmek ister. Çünkü aileler için çocuk son derece önem arz etmektedir. Genellikle bütün çocuklar istenilen beklenilendir. Bu sebep ile de mümkün olan en üst düzeydeki ilgi ve özen gösterilmektedir. 1.1.2 Dünya Hukuk Sisteminde Çocuk Özellikle 20. Yüzyılın ilk yarısında yaşanan Birinci ve İkinci Dünya savaşları ve bu savaşların etkilediği sosyal olayların etkisiyle kimsesiz, yoksul, evlilik dışı, vb. çocuk sayısındaki artış ve bu çocukların sorunlarında görülen fazlalaşma, çocuk hakları ve bu hakları konu alan çalışmalar yapan çocuk hukukunun gelişimini hızlandırmıştır (Akyüz, 2000: 43 ). Konu ile ilgili ilk çalışma 1924 yılında Cenevre de beş ilkeden oluşan bir bildirge ile olmuştur. Bu bildirge daha sonra 20.11.1959 tarih ve 1386 karar ile Birleşmiş Milletler genel Kurulu tarafından benimsenmiştir. 1978 yılı, Uluslararası Çocuk Yılı kabul edilmiş ve bu yılda Polonya 1959 tarihli karara 3

dayanarak, Birleşmiş Milletlere, çocuk hakları ile ilgili sözleşme taslağı sunmuştur. 1987 yılına kadar Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu tarafından sürdürülen çalışmalar sonucunda sözleşme taslağı, 20 Kasım 1989 da Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi genel kurula sunulmuş ve kabul edilmiştir. Türkiye, Çocuk Hakları Sözleşmesini, 1990 yılında imzalamış ve 27.01.1995 tarih ve 22184 sayılı Resmi Gazete de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Uluslararası hukukta, çocuk hakları ile ilgili çok sayıda sözleşme bulunmaktadır. Bunlardan birkaçını verecek olursak (Saldırım, 1999: 21) : *30 Eylül 1921 tarihli, Kadın ve Çocuk Ticaretinin Kaldırılmasına Dair Sözleşme, *24 Ekim 1936 tarihli, Deniz İşlerinde Çalıştırılacak Çocukların Asgari Yaş Haddinin Tespiti Hakkında Sözleşme, *5 Ekim 1961 tarihli, Küçüklerin Korunması Konusunda Makamların Yetkisi ve Uygulanacak Kanuna Dair Sözleşme, *28 Mayıs 1970 tarihli, Küçüklerin Vatana İadesine Dair Sözleşme, *5 Eylül 1980 tarihli, Evlilik Dışı Çocukların Tanınmasına Dair sözleşme *14 Aralık 1990 tarihli, Özgürlüğünde Yoksun Bırakılmış Çocukların Korunmasına İlişkin Birleşmiş Milletler Kuralları ( Havana Kuralları), *29 Mayıs 1993 tarihli, Çocukların Korunması ve Ülkelerarası Evlat Edinmeye İlişkin İşbirliği Hakkında Lahey Sözleşmesi. Uluslararası alanda devletler çocuk haklarının korunması ile ilgili olarak kendi hukuk sistemlerini düzenliyor olmaları, çocukluk döneminin başlama ve bitiş zamanı ile ilgili farklı düzenlemelerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Çocukluk döneminin başlangıcı ile ilgili olarak ülkeler arasında fikir birliği bulunmaktadır. Tam ve sağ doğma şartı ile başlayan çocukluk dönemi ile ilgili fikir birliği, çocukluğun sona ermesi ile ilgili olarak sağlanamamıştır. Ülkeler arasında fikir birliği olmasa da 20 Kasım 1989 tarihli BM Genel Kurulu nda kabul edilen Çocuk Haklarına Dair Sözleşme nin 1. Maddesi, erken yaşta reşit olma durumunu hariç tutarak 18 yaşına kadar her insanın çocuk olarak kabul edileceğini belirtmektedir (UNICEF,1998). 4 1.2. DEĞER KAVRAMI İnsanlarda fiziki ve metafizik olmak üzere iki boyutun olduğu kabul edilmektedir. Canlı bir varlık olan insan, fiziki dünyada yaşar ve varlığını devam ettirir. Fiziki dünyanın bireyin dışında, bireyden bağımsız olduğu ve bireyin nesneler dünyasında varlığını sürdürdüğü kabul edilmektedir. Metafizik alem olarak kabul edilen insanın içinde yaşadığı öteki boyut ise ahlak ve değerler dünyasıdır (Sağnak, 2005:35). Fiziki alemdeki nesneler, onlara yüklenilen anlamlarla anlamlandırılır. İnsan eylemleri, insanlar tarafından atfedilen değerlerden bağımsız değildir. Birey, çevresinde etkileşime girdiği diğer insanlarla oluşturduğu ortak ilke ve değerlerden yani değerlerden etkilenmektedir. Bu değerleri temel alarak tutumlarını oluşturmaktadır. Değer kavramı, hayatın pek çok alanında kullanılmasına rağmen, kavramın net bir tanımı ile ilgili tam bir fikir birliği bulunmamaktadır. Değer, sosyalizasyon süreci içinde bireyin kazandığı davranış örüntüleri, öğrendiği roller, bu rollerle gerçekleştirmiş olduğu sosyal ilişkiler ve bunların örüntülenmiş

bir parçası kabul edilen kurumların hayatiyet bulduğu bir kavram olarak kabul edilmektedir. Kağıtçıbaşı (1980:17) da değerin bireysel, sosyal ve kültürel açılardan incelendiğini belirtmektedir. Güney (2000: 40) de değeri, bireyler ya da toplum tarafından benimsenen, kendi varlık, birlik, işleyiş ve devamlılığını sağlamak ve sürdürmek, toplumdaki sosyal ihtiyaçları karşılamak için üyelerin büyük çoğunluğu tarafından oluşturulan; doğru ve gerekli olduğu kabul edilen, sadece bilinci değil, duygu ve heyecanları da ilgilendiren, bireyin bilincinde bulunan, davranışı yönlendiren, ortak amaç, düşünce, ahlaki ilke ve inançlar gibi fonksiyonları olan olgular olarak tanımlamaktadır. Değer kavramını, toplumların belirli durum ve şartlara bağlı kalmadan, istenilen, arzu edilen, gerekli görülen ve beğenilen amaçların, sosyo-kültürel hayattaki kıstasların, tavır ve hareketlerin standardı olarak kabul edilebilir. 1.2.1. Dünyada Çocuğun Değeri Değer kavramına çocuk açısından bakıldığında, anne babalar tarafından çocuklara atfedilen yararlı ve zararlı niteliklerin kastedildiği görülmektedir. Kağıtçıbaşı (1980: 58), çocuklara yüklenen olumlu ve olumsuz değerleri ekonomik, psikolojik ve sosyal olmak üzere üç alanda değerlendirilebileceğini belirtmektedir. Çocuklara yüklenilen ekonomik değerler, çocukların ev işleri ve ev ekonomisine ekonomik katkısı, aile bireylerinin gelecek sigortası olarak değerlendirilmesi ile ekonomik olarak olumlu değer yüklenirken, çocukların yetişme sürecinde yapılan tüm masraflar da ekonomik olarak olumsuz değerler yüklenmektedir. Çocuğun aileye getirdiği eğlence, sevgi, arkadaşlık, eşler arası olumlu iletişim ve yakınlaşma, çocuklarla ailenin varlığını ve devamlılığını sürdürme, başarma ve kuvvet duygusu, vb. çocuğa yüklenen olumlu psikolojik değerlere örnek gösterilirken, çocuk yetiştirmenin evliliğe verdiği zararlar, yorgunluk, anne babanın çalışma zaman ve davranış imkanlarının kısıtlanması vb. de olumsuz psikolojik değerlere örnek gösterilmektedir. Sosyal açıdan çocuğa yüklenilen olumlu değer, neslin devamlılığının sağlanması, topluma ve toplum kurallarına uyma, ataerkil toplumlarda erkek çocuğun anne babaya sağlamış olduğu saygı ve statü, vb. olarak özetlenirken, çocuğun yetiştirilmesi, geleceğinin teminat altına alınması, toplum içinde çocuğa sağlanacak statü, vb. etkenlerden doğan sorunlar, çocuğa yüklenilen olumsuz sosyal değerleri içermektedir. Toplumsal norm ve aile içi ilişki ve etkileşimlerinden kaynaklanan, anne b, abanın ihtiyaç ve güdülenmelerini tatmin eden, doğurganlıkla ilgili karar ve tercihleri belirleyen değerdir (Kağıtçıbaşı, 1980: 17). Anne babanın çocuklarına yüklemiş oldukları olumlu ve olumsuz değerler, çocuğun toplum içindeki yerini, psikolojisini ve önemini belirlemektedir. Ailesinin çocuğa yüklemiş olduğu değer, çocuğun kendisini algılama sürecinde de son derece önem arz etmektedir. Kadın ve erkeğin toplum içinde çocuğa farklı değerler sunuyor olması, kadın ve erkeğin ihtiyaçlarının farklılığına dayanmaktadır. Aynı şekilde toplumların ve anne babaların, kız ve erkek çocuklarına farklı değerler yüklemesi, çocuğun sosyalleşme ve statü kazanmasında önemli bir role sahiptir. 20. yüzyıl çocuk paradigması, çocukların yetişkinlerden farklı bireyler olduğunu ve yetişkinlerden özel bir biyolojik kategori olduklarını kabul eder (Tan, 2006:1). Yetişkinlerden farklı olan bu grubun yetişkinliğe hazırlanması gerekmektedir. Sosyalizasyon süreci olarak adlandırılan bu süreçte, sosyal bir varlık olmayan, ama zaman içinde sosyalizasyon sürecinden geçerken sosyal bir varlık olmayı öğrenen çocuk için çocukların yetiştirilme sorumluluğunu alanlar son derece önemli fonksiyonlar yüklenmektedirler. 5

1.2.2. Batı Toplumlarında Çocuk Batı toplumlarına genel olarak bakıldığında çocukların hayatlarının tüm evrelerinin devlet kontrolü altında olması dikkatleri çekmektedir. Batı toplumlarında çocuk kavramı ilk kez Rönesans ile kullanılmaya başlanmış olup, bugünkü şekli ile Aydınlanma Döneminde kullanılmaya başlanmıştır. Çocukluk, sosyal ve psikolojik bir varlık olarak 16. Yüzyılda ortaya konmuş, günümüze kadar da varlığını sürdürmüştür. Çocuk 17. Yüzyılda aile içinde önem kazanmaya başlamış, aynı zamanda çocuklara özgü resim, hikaye, müzik, vb. çalışmalar başlatılmıştır. Çocuk alanında önemli çalışmaları olan Aries, Ortaçağ Batı Toplumlarında çocukların sevildiğini, ancak çocukların yetişkinlerden farklı, kendilerine has özelliklerinin farkında olunmadığını belirtir. Bu döneme kadar cinsiyetler arası ayrım da keskindir. Kızlar bir şey kazandırmayan hatta kaybettiren bir varlık olarak kabul edildikleri için manastıra gönderilir ya da hizmetçilik yaptırılırdı. Erkek çocuklar, özellikle de en büyük erkek çocuklar büyük değer görmüşlerdir. 18 yüzyılla birlikte, çocuğun da toplumun bir ferdi olarak kabul edilmesi fikri kabul edilmeye başlandı. Annenin çocuğun yanında bulunmasının önemi fark edildi. 19.yüzyılla birlikte, çocukların yetişkinlerden farklı oldukları düşüncesi iyice pekiştiği için çocuk hastalıkları uzmanlığı da gelişmeye başlamıştır. Bu dönemde kültürel ve düşünsel ortamda başlayan değişim, ekonominin dinamiklerinin tarımdan sanayiye kayması, orta sınıfın gelişmesi, ailenin yapı ve fonksiyonlarında yaşanan farklılaşma, tıpta yaşanan gelişmelerin etkisi ile çocuk ölümlerinin azalması, aile içi ilişkilerde duygusal bağın öneminin fark edilmesi gibi pek çok etkenin rolü, çocuk ve çocukluk dönemine bakışı değiştirmiş ve ilgiyi arttırmıştır. Aydınlanma çağı bilim adamlarının çocukluk kavramına bakışlarının öncekilerden farklılık arz etmesi, yoğunlaşan ve kendine özgü, sürekli bir çocukluk anlayışını ortaya çıkarmıştır. Bu çalışmalar, 20. Yüzyıla gelindiğinde de meyvesini, çocuğun toplumun geleceğini belirleyen en önemli kaynak kabul edilmesinde etkili olmuştur. 20. yüzyıla gelindiğinde, Batı da çocuklara yönelik yasalar ve eğitim anlayışları şekillenmeye başlamıştır. Kökeni eskilere dayanmakla birlikte, çocuk haklarının korunması düşüncesi 20. Yüzyılın başlarında ortaya atılmıştır. Benlik ve şahsiyetin kazanılmasında kültür, coğrafya, din, vb. etkili kabul edilmektedir. Batı düşüncesindeki ben merkezli anlayış, onların çocuk yetiştirmelerinde de etkili olmuştur. Batı düşünce yapısında ben düşüncesi biz düşüncesinin önünde yer almaktadır ( Aydın, 2006: 9 ). Sosyalizasyon sürecinde öğrenilen bu bilgiler çocuğa, işlerini kendilerinin yapmalarının ve kararlarını da kendilerinin alamsının gerekliliğini öğretmektedir. Böylece Doğulu ve Batılı insan tipleri arasındaki farklılığın da sebepleri ortaya çıkmış bulunmaktadır. 6 1.2.3. Doğu Toplumlarında Çocuk Sosyalizasyon sürecinde çocuğa öğretilenlerin, önceki nesillerin tecrübelerinin, toplumun değişmez kabul edilen kurallarının olduğu bilinmektedir. Çünkü toplumlar devamlılıklarını sağlamak isterler. Bu kural, bütün toplumlar için geçerli ve evrensel olup, toplumlar arasındaki farklılığın da kaynağıdır.

Doğu toplumlarında genellikle anne babaların çocuklar üzerinde hakimiyeti söz konusudur. Anne babanın bu hakimiyeti, çocuklarının yerine karar verme ve çocuklarını kendilerine bağımlı kılmaya kadar sürebilmektedir. Bu sebep ile Doğu toplumlarındaki çocuklar, Batı toplumlarındakiler kadar bağımsız ve kendi ayakları üzerinde durabilen şahsiyetler olarak yetişmezler. Doğu toplumlarında çocuklar, dış dünya ile çatışmalarını en alt seviyeye indirerek toplumla uyumlu yaşayabilecekleri orta yolu tercih etmeyi öğrenerek büyürler. Asya kültüründe egonun toplumdaki fonksiyonu, Batı daki gibi, üstünlük veya farklılık oluşturmak değil, destekleyici sosyal münasebetler ağı içinde uyum kurmak, grup veya cemaatin hedeflerini gerçekleştirmede kendisine düşen rolü etkisiz oynayabilmektedir. (Aydın, 2006: 26). Doğu toplumları, biz duygusu temeli üzerine kurulu olan bir sosyo-kültürel yapı özelliği gösterdikleri için çoğunluğun tercihlerine uyumlu ve alçak gönüllü olma eğiliminde bireyler yetiştirirler. Doğu ve Batı toplumlarında yaşayan bireylerin kültürlerinin, hayata bakışlarını, benlik anlayışlarını etkilediği, genetik, coğrafi, ekonomik, sosyo-kültürel, dini, vb. unsurlara bağlı olarak farklılık göstermektedir. Doğu toplumlarında, kişisel tercihlerinden, toplumun menfaatleri için vazgeçebilen bireyler yetiştirilmektedir. Bu da aile yapısının güçlü olmasında son derece önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. 18. ve 19. Yüzyıllarda Batı toplumlarında olduğu gibi kırsal alanda geniş aile hayatı daha yaygın olarak yaşanmaktaydı. İlber Ortaylı (2001: 103) bu durumun olumsuz sonuçlarının çok da yaşanmadığını belirtmektedir. Bu durumun, Batı toplumlarındaki gibi dağınık ve eğitime ayak uyduramayan bireyler yetiştirmeyi engellediğini, gençlerin sokağa ve buhrana düşmesi gibi sonuçlar doğurmadığı düşüncesindedir. 19. Yüzyılla birlikte, asıl pedagojik değişim yaşanmaya başlanmıştır. 19. Yüzyılda refah seviyesindeki artış ile birlikte, daha az çocuğa daha iyi ve etkili eğitim verme fikri gelişmeye başlamıştır. 19. yüzyılla birlikte değişen dünya ile birlikte, bireyin değişmesinin gerekliliği de savunulmaya başlanmıştır. Bu değişim, çocuğun eğitiminin ön planda tutulmasının gerekliliğini fark ettirmiştir. Doğu toplumlarında geleneksel yapının da etkisi ile çocuk, anne baba ve sosyal çevre tarafından sürekli bir eğitime tabi tutulmaktadır. Çocuk, üyesi olduğu toplumun üyeleri ile mutlu olmayı, sevinç ve acılarını menfaat ilişkisi kurmadan hayatını sürdürmeyi öğrenir. 1.2.4. Sanayi Toplumlarında Çocuğun Değeri Modern çocukluk kavramı Batı dünyası kaynaklıdır ve Rönesans ile birlikte oluşmaya başlamıştır. Çocukların sağlık, eğitim, sanat ve hukuki hakları, vb. çocukların yaşama alanları olarak ortaya çıkmıştır (Haktanır, 2008: 21). Çocuk evrensel bir varlık olmasına rağmen, çocukluk bütün toplumlarda aynı anlama gelmemektedir. Her medeniyet, çocukluğu farklı norm ve değerlerle oluşur. Ortaçağda çocukluk Hristiyanlık inancına göre tanınırdı. Modern dönemin başlarında, çocuğun aileye ait olduğu kabul edilirken postmodern dönemle birlikte çocuğun kime ya da kimlere ait olduğu anlayışı ortadan kalkmaya başlamıştır. Sanayi toplumları ile birlikte, anne babanın eğitim seviyesi ile çocuğun toplumdaki değeri arasında bir ilişki oluşmuştur. Eğitim seviyesi düşük olan ailelerde çocuk ekonomik değer yaratan bir varlık olarak değerlendirilirken, eğitim seviyesi yüksek olan ailelerde çocuk ekonomik değer yaratan bir varlık olarak değerlendirilmemeye başlanmıştır. Modernleşme ile birlikte toplumun değerler sisteminde meydana gelen değişim, bireyi kültürlü ve bilinçli bir birey haline getirmiştir. İnsanlar artık çocuk sahibi olmaya karar verdiklerinde, bunu bilinçli 7

ve sorumluluk sahibi bir birey olarak planlarlar ve çocukların geleceğini ve sayısını buna göre belirlemektedirler (Sayın, 1990: 117). Son yıllarda yaşanılan isteğe göre çocuk sayısının belirlenmesi, tarım toplumlarında kas gücüne duyulan ihtiyaç sebebi ile çok sayıda çocuk sahibi olma, güvence olarak algılanmaktadır. Öte yandan sanayi kentlerinde, hızlı sanayileşme sonucunda işgücüne ihtiyacın azalması, insana olan ihtiyacı azaltmıştır. Makineleşme ile birlikte insanlar kamusal alandan çekilmeye, özel yaşama daha fazla yönelmeye başladılar. Bu da daha az çocuk sahibi olmayı, ancak onları hayata daha donanımlı hale getirmeyi beraberinde getirmiştir. Sanayileşme, kurumlaşmayı da beraberinde getirmiştir. Modern toplumun karmaşıklığı, kurumların birbirleri ile etkileşimini zorunlu hale getirmiştir. Aileler diğer sosyal kurumlarla işbirliği ilişkisi içine girmişler. Sanayi toplumu, çocuk için yeni bir dünya meydana getirdi. İkincil ilişkiler ağırlık kazanmaya başladı. Çocuklar eskisi kadar aileleri ile değil eğitim ve sağlık kurumlarında aile ortamlarından farklı bir dünyada yaşamaya başladılar. Çocukların zamanlarının büyük kısmı, planlı bir hayatın sunulduğu bürokratik kurumlarda geçmeye başladı. 8 1.2.5. Türk Toplumunda Çocuğun Değeri Sağlam bir toplumun ayakta kalması ve devamlılığını sağlayabilmesi için yeni yetişen neslin eğitimi son derece önem arz etmektedir. Bu realitenin fark edilmesi, günümüzde çocuğun değeri ve çocuk eğitimine verilen önemin artmasında etkili olmuştur. Yaşanılan çağa ve toplumlara göre çocukların anlamları ve fonksiyonları farklılık göstermektedir. Mesela kırsal kesimlerde çocuğun çok küçük yaşlardan itibaren aileye maddi katkı sağlıyor olması, özellikle erkek çocuğun statü kaynağı olarak görülmesi ve yaşlılıkta da anne babaya bakacak kişi, yaşlılık güvencesi olarak algılanması sebebi ile çocuğa yüklenilen değer oldukça yüksektir. İçinde yaşanılan tolum ve özellikleri, meslek, yaş, cinsiyet vb. faktörler, anne babaların çocuklarına verdikleri değerin, farklılık göstermesinde son derece etkilidir. Türk toplumunda çocuğun değerini belirleyen en önemli faktörün ekonomi olduğu kabul edilmektedir. Küçük yaşta çalışma hayatına giren çocuktan ekonomik destek beklenmektedir. Bu amaçla ya ücretsiz aile işçisi konumunda çalıştırılmaktalar, ya dışarıda kazandıkları gelirin bir kısmını aile ekonomisine destek amaçlı ailelerine vermeleri, kardeşlerinin ve kendilerinin okul harçlıklarını ve okul ihtiyaçlarını karşılamaları ve en fazla görülen şekli ile yaşlılıkta anne babaya maddi ve manevi anlamda destek olmaları beklenmektedir. Özellikle erkek çocuktan bahsedilen beklentiler daha fazla olduğu için, erkek çocuğa verilen değer de daha fazla olmaktadır. Türk toplumu, ataerkil özellik gösterdiği için erkek çocuklardan beklenti düzeyi daha yüksek ancak bir o kadar da yüklenilen değer çok daha yüksek seviyededir. Türk toplumunda kız ve erkek çocuklardan beklenti düzeyinin farklı olması, cinsiyet rollerini de farklı öğrenmelerine sebep olmaktadır. Özellikle aile ve sosyal etkileşim ağının karşılıklı bağımlılığa dayanıyor olması, başta geleneksel aileler olmak üzere çekirdek ve modern ailelerde de karşılıklı bağımlılığa dayanmaktadır. Türk toplumunda, aile bireylerinin karşılıklı birbirlerine bağımlılıklarının göstergelerinden birisi olarak, Batı toplumlarının aksine 18 yaşını doldurduktan sonra hatta evlendikten sonra da aileleri ile birlikte yaşamaya devam ediyor olmalarını ya da birbirlerine yakın evlerde yaşıyor olmalarını gösterebiliriz.

Dünyada yaşanan değişime paralel olarak Türkiye de de yaşanan değişimler, bu bağımlılık ilişkisini de etkilemiştir. 1990 larda yaşanan köyden kente göç hareketi, geniş aile fertleri arasındaki bağımlılık ilişkisinin kırılmasında etkili olmuştur. Göç sayesinde cinsiyet ayrımı yavaş da olsa ortadan kalkmaya başlamıştır. Geleneksel ailelerde daha fazla görülen otorite ve baskı yerini demokratik anlayışa bırakmıştır. 1.2.6. Günümüz Türkiye sinde Çocuğa Yüklenilen Değer Çocukluğu tanımanın temelinde çocuk bilgisi olduğunu kabul edecek olursak, günümüzdeki çocuk bilgisinin daha çok Batı merkezli olduğuna da dikkat etmek gerekecektir. Daha önce de bahsetmiş olduğumuz gibi çalışmaları yaparken sosyo-kültürel hayatı dikkate almamak gerçekçi bilgileri ortaya koyamamaya sebep olur. Yani ve sosyo-kültürel yapıya uymayan çalışmalar yapılması, bilgilerin olumlu desteğinden daha fazla bilginin tüketilmesine yol açabiliyor. Bugün, çocuğa yakın çevresi tarafından yüklenilen değer, çocuğun ailesinin ne şekilde işlediğini de ortaya koymaktadır. Sosyo-kültürel ve ekonomik yapının daha yüksek olduğu toplumlarda çocuğun yaşlılık güvencesi olarak değerlendirilmesinde azalma görülmektedir. Kağıtçıbaşı (1980: 79), çocuğun yaşlılık güvencesi değerinin küçük esnaf ve sanatkarlar arasında en yüksek seviyede olduğunu, ücretli çalışanlar için daha düşük, beyaz yakalılar için çok daha düşük seviyede olduğunu belirtmektedir. Buna göre günümüzde bireylerin çalıştıkları işlerde yaşlılık güvenceleri arttığı oranda, çocuğun gelecek güvencesi olarak algılanması, önemini kaybetmeye başlamaktadır. Dünyada meydana gelen ekonomik gelişmeler sonrasında çocuğun ekonomik değeri azalmış olmasına rağmen psikolojik değerinin artmasını sağlamıştır. Eskiden çocuğun ev ekonomisine desteği beklenirken, ekonomik gelişmeler, kentleşme ve temel eğitimin zorunlu hale getirilmesi, çocukların çalıştırılması ile ilgili çıkarılan yasalar, vb. çocuklar için ailelerin harcamış oldukları para miktarını arttırmıştır. Sosyal hayatta yaşanılan bu değişimler, aile bireylerinin birbirlerine daha fazla kenetlenmesini sağlamıştır. Aile içindeki bağımlılık hem maddi hem de manevidir. Türkiye deki modern kentli yapılarda, geleneksel yapılarda olduğu gibi maddi bağlılığın azalması, manevi bağımlılığın da azalmasını sağlamamıştır. Bu sebep ile sanayileşme ve kentleşme Türkiye de de yoğun bir şekilde yaşanmasına rağmen akraba ilişkileri hala önemini korumaktadır. Aile içi ilişkilerin yapısı, çocuk yetiştirme değerlerini ortaya koymaktadır. Ekonomik olarak daha az gelişmiş sosyo-ekonomik yapılarda çocuklardan beklenen itaat, ekonomisi gelişmiş toplumların çocuklarında bağımsızlık baskın özellik haline gelmektedir. Türk kültüründe çocukluk çağında çocuktan aile bireylerine koşulsuz itaat beklenirken, bağımsızlık ve kendine güven daha az değer verilen özellik olmuştur. Anne babanın çocuğundan beklemiş olduğu bu itaat ve bağımlılık zaman geçip de anne babanın bakım ve geçim sorumluluğu evlada geçtiğinde tersine dönmekte ve anne baba çocuğuna kendisini bağımlı hissetmeye başlamaktadır. Çocuğun sosyal değeri, erkek çocuğunun anne babaya yaşlılıkta bakmasından dolayı geleneksel olarak tercihine ve ailenin soyadını devam ettirmesine dayandırılmaktadır (Yörükoğlu, 1992:151). Buna göre, maddi kaygılarla büyütülen çocuğun bağımsız olması aile açısından işlevsel olmayıp, aile için bir tehdit olarak algılanmaktadır. Çünkü bağımsızlığına özen gösteren çocuğun, ailesinin çıkarlarından çok kendi çıkarlarını ön plana almasından korkulmaktadır. Toplum devamlılığını istendik yönde devam ettirebilmek için genel bir nesiller arası aile etkileşimi kalıbı oluşturmakta ve bireylerinin de bu kalıba uymasını beklemektedir. 9

Değişen şartlar, hayatın diğer alanlarına da yansıdığı için ve toplum da devamlılığını sağlama noktasında kararlı olduğunda, toplumlar genellikle esas değerlerinden fedakârlık yapmadan değişime de ayak uydurmayı tercih etmektedirler. Türkiye de çocuğa maddi karşılıklı bağımlılıktan, duygusal karşılıklı bağımlılığa, ekonomik değerinden psikolojik değerine geçiş, çocuk yetiştirme yöntemlerinde de değişimi zorunlu hale getirmiştir. Çocuğun aile için maddi katkısının öneminin azaldığı, çocuğun bağımsız karakterli olmasının aile ve toplum için tehdit oluşturmadığı durumlarda çocuğun sosyalleşmesinde özerkliğe de yer verilebileceği kabul edilmeye başlandı. Özerkliğin duygusal bağımlılığı olumsuz yönde etkilememesi için sınırlı olması tercih edilmektedir. Bu sayede sosyalizasyon sürecinde anne baba ve çocuk ilişkileri hem denetimli hem de özerkliği içerdiğinde hem sosyo-kültürel değerler hem de modern dünyaya uygun bireylerin yetiştirilebileceği kabul edilmekte ve bu yönde çalışmalara hız verilmektedir. 10 1.3. ÇOCUĞUN SOSYALLEŞMESİ VE AİLE İÇİ İLİŞKİLER İnsanın içine doğduğu ilk sosyal ortam ailesidir. Aile, insana toplumun norm ve değerlerini öğretir, benimsetir ve onu toplumun istediği şekle sokar. Çocuğun sosyalleşmesinde bu kadar önemli olan aile, dünyaya geldiğinde toplumun bir üyesi olur ve etkileşime girdiği bireyler vasıtası ile onlara benzer davranışlar geliştirir (Onur, 2001: 297). Sosyalizasyon süreci olarak adlandırılan bu süreçte, mensubu oldukları toplumun değerlerini, davranışlarını, inançlarını kazanır. Bu süreçte birey, toplumun kabul ettiği ve kendisine benzettiği bir kişi konumuna gelir (Erkal. 2006:103 ). Birey doğduğu andan itibaren varlığını sosyal çevresi ile besler. Her toplumda benzerlikler kadar farklılıklar da bulunmaktadır. Toplum, sürekli değişime açık ve karmaşık bir yapı özelliği göstermektedir. Sosyal bir varlık olan insan, tek başına yaşayamadığı gibi hep bir gruba da ait olmak ister. İnsanlar, öncelikle içine doğdukları sosyal gruplar sayesinde toplum içindeki hayatlarını sürdürebilecek kadar gerekli olacak bilgileri ve değerleri öğrenir. Karmaşık etkileşimlerin yaşanması ile deneme yanılma ve duyusal ilişkiler içinde bulunmaları ile bu süreç devam eder (Güney, 2000:48). Doğum öncesinden başlayan bu süreç, birey yaşadığı sürece devam eder ve bireylerin mevcut kültürü ve toplum içinde yaşama becerisi kazanmalarını ve topluma uyum sağlamalarını kolaylaştırmış olur. Çocuk, toplumun onay verdiği ve onay vermediği davranışları, içinde bulunduğu sosyal çevrenin uyarı ve tepkileri ile öğrenir (Şerif-Şerif, 1996: 10). Topluma uygun davranışları sergilediklerinde ödüllendirilirler, uygun olmayan davranışları sergilediklerinde de cezalandırılırlar. Bireyin toplumdan almış olduğu uyarılar ile kendi değerleri birbirine ne kadar yakın ise topluma uyumu o kadar kolay gerçekleşmektedir. Bireyin özellikle çocukluk yıllarında öğrenmiş olduğu tutum ve davranışlar, ilerleyen yıllarda diğer insanlar ve sosyal hayata karşı uyumunu büyük ölçüde belirlemektedir. Elkin (1995:15), bir çocuğun sosyalleşebilmesi için üç ön şarta ihtiyaç duyulduğunu belirtmektedir. Birinci şart, sosyalleşmenin gerçekleşebileceği bir toplumun varlığı, ikinci şart bireyin gerekli biyolojik ve kalıtsal özelliklere sahip olması ve üçüncü şart da bireyin tabiatı gereği birtakım ilişkiler kurma isteği içinde olması, sevgi, şefkat, kıskançlık, utangaçlık, acıma, merhamet, beğenilme, vb. bir takım duygusal deneyimler kazanmasının gerekliliğidir. Yetişkin ve toplumun onayladığı bir birey olması için dünyaya geldiği çevrenin yardımına ihtiyacı olan bireyin uzun bir zaman dilimine ihtiyacı bulunmaktadır. Dünyaya gözünü açtığı andan itibaren çevresindeki diğer insanlarla etkileşim kurmak zorunda olan ve toplumun bir bireyi haline gelmeye çalışan çocuğun, toplumsal ilişkilerin nasıl kurulacağını ve geliştirileceğini öğrenmesi gerekmektedir.