ATOPİK DERMATİTDE STAPHYLOCOCCUS AUREUS ENTEROTOKSİN A VE ENTEROTOKSİN B SPESİFİK İMMÜNGLOBULİN E ANTİKORLARININ ROLÜNÜN ARAŞTIRILMASI



Benzer belgeler
TİP I HİPERSENSİTİVİTE REAKSİYONU. Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu

ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI

%5 Her iki ebeveyn atopik

VİROLOJİ -I Antiviral İmmunite

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger

Otakoidler ve ergot alkaloidleri

İMMÜN YANITIN EFEKTÖR GRUPLARI VE YANITIN DÜZENLENMESİ. Güher Saruhan- Direskeneli İTF Fizyoloji AD

ALLERJİ AŞILARI. Prof. Dr. Ömer KALAYCI Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Allerji ve astım Ünitesi

5 Pratik Dermatoloji Notları

%20 En sık neden cilt kuruluğu Gebeliğe özgü cilt hastalıkları İntrahepatik kolestaz İlaç ve diğer allerjik reaksiyonlar Sistemik hastalıklara bağlı

Edinsel İmmün Yanıt Güher Saruhan- Direskeneli

Staphylococcus Gram pozitif koklardır.

Hücresel İmmünite Dicle Güç

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın

Tıp Fakültesi. Tıp Fakültesi. Olgu Sunumu Çocuk Allerji İmmünoloji Bilim Dalı. İnt. Dr. Yağmur ÇAKIR 25 Aralık 2018 Salı Dr.

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI

HUMORAL İMMUN YANIT 1

Solunum sistemi farmakolojisi. Prof. Dr. Öner Süzer

Kronik Hastalıklar Enfeksiyöz Nedenli mi? Solunum Yolu Hastalıkları /Alerji. Dr. Cengiz KIRMAZ

Tip 1 diyabete giriş. Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü

Astım hastalarında görülen öksürük, hırıltı ve nefes darlığı gibi yakınmaların sebebi, solunum

CİLT MİKROBİYOTASI PROF.DR. NİLGÜN SOLAK BÜLENT ECEVİT Ü. TIP FAK. DERMATOLOJİ AD

DERİ PRICK TESTİ (SPT) HASTA BİLGİLENDİRME VE ONAY FORMU

İlaç Allerjisi İle Oluşan Klinik Sendromlar

D Vitaminin Relaps Brucelloz üzerine Etkisi. Yrd.Doç.Dr. Turhan Togan Başkent Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji

FİZYOTERAPİDE KLİNİK KAVRAMLAR. Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ

ÇEKİRDEK EĞİTİM PROGRAMI

Takım: Bacillales Familya: Staphylococcaceae Genus: Staphylococcus

Nöroinflamasyon nedir? Temel mekanizmaları ve ölçümleme

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Alerji-İmmünoloji BD Olgu Sunumu 7 Ağustos 2018 Salı

GIDA KAYNAKLI HASTALIKLAR. Gıda orijinli hastalıklar gıda zehirlenmesi gıda enfeksiyonu olarak 2 ana gruba ayrılır.

ALLERJİNİN NEDENİ NEDİR?

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı

Anafilaksi İle Başvuran Olgu

VİRAL ENFEKSİYONLAR VE KORUNMA. Yrd. Doç. Dr. Banu KAŞKATEPE

*Hijyen hipotezi, astım, romatoid artrit, lupus, tip I diabet gibi otoimmün hastalıkların insidansındaki artışı açıklayan bir alternatiftir.

YAYGIN, KAŞINTILI, PAPÜLLÜ DÖKÜNTÜ. Araş. Gör. Dr. Nahide Gökçe ÇAKIR KTÜ AİLE HEKİMLİĞİ ANABİLİM DALI

Probiyotik suşları. Prof Dr Tarkan Karakan Gazi Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı

AKUT VE KRONİK İNFLAMASYON DR. ESİN KAYMAZ BEÜTF PATOLOJİ AD

I- Doğal-doğuştan (innate)var olan bağışıklık

İNFLAMASYON DR. YASEMIN SEZGIN. yasemin sezgin

LENFOİD SİSTEM DR GÖKSAL KESKİN ARALIK-2014

Atopik dermatitte yeni görüşler. Ped All Immonoloji 2008

mm3, periferik yaymasında lenfosit hakimiyeti vardı. GİRİŞ hastalığın farklı şekillerde isimlendirilmesine neden Olgu 2 Olgu 3

DİCLE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DÖNEM II. KAN-DOLAŞIM ve SOLUNUM DERS KURULU

HEREDİTER SFEROSİTOZ. Mayıs 14

Glomerül Zedelenmesi -İmmunolojik Mekanizmalar-

Yrd. Doç. Dr. İlyas Yolbaş Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD

WAO/EAACI Allerji Tanımlamaları

İMMUNİZASYON. Bir bireye bağışıklık kazandırma! Bireyin yaşı? İmmunolojik olarak erişkin mi? Maternal antikor? Konak antijene duyarlı mı? Sağlıklı mı?

İMMÜN SİSTEM HASTALIKLARI VE BAKIMI. Öğr. Gör. Dr. Ayşegül Öztürk Birge ARALIK 2016

Vitaminlerin yararları nedendir?

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Alerji-İmmünoloji BD Olgu Sunumu 27 Mart 2017 Salı

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 09 Nisan :25 - Son Güncelleme Perşembe, 09 Nisan :59

Hümoral İmmün Yanıt ve Antikorlar

PRİMER SİLİYER DİSKİNEZİ HASTALARININ KLİNİK DEĞERLENDİRMESİ

Romatoid Artrit Patogenezinde SitokinAğı

Prof. Dr. Aynur Akyol Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

BİRİNCİ BASAMAKTA PRİMER İMMÜN YETMEZLİK

MEMENİN PAGET HASTALIĞI. Doç. Dr. M. Ali Gülçelik Ankara Onkoloji Hastanesi

KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ VE TÜTÜN KULLANIMI: MEKANİZMA. Mini Ders 2 Modül: Tütünün Kalp ve Damar Hastalıkları Üzerindeki Etkisi

LENFÖDEM ERKEN TANI VE ERKEN TEDAVİ GEREKTİREN BİR HASTALIKTIR!

Epidermal bazal hücrelerden veya kıl folikülünün dış kök kılıfından köken alan malin deri tm

Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller. Dr. Dilara İnan Isparta

RENAL TRANSPLANT ALICILARINDA C5aR 450 C/T GEN POLİMORFİZMİ: GREFT ÖMRÜ İLE T ALLELİ ARASINDAKİ İLİŞKİ

IX. BÖLÜM KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011

Çocuklarda Atopik Dermatit

BİRİNCİ BASAMAKTA PRİMER İMMÜN YETMEZLİK

3. Sınıf Klinik İmmünoloji Vize Sınav Soruları (Kasım 2011)

Prof.Dr.Kemal NAS Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon AD, Romatoloji BD

Dr. Gaye Erten. 21. Ulusal İmmünoloji Kongresi, 9 Nisan 2011, Marmaris

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI T Ü R K İY E HALK SAĞLIĞI KURUM U Van Halk Sağlığı Müdürlüğü

BİRİNCİ BASAMAKTA PRİMER İMMÜN YETMEZLİK

GIDA İNTOLERANSI NEDENLERİ, SEMPTOMLARI VE TANISI

Prof. Dr. Cengizhan Erdem Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı

HÜCRESEL İMMÜNİTENİN EFEKTÖR MEKANİZMALARI. Hücre İçi Mikropların Yok Edilmesi

56Y, erkek hasta Generalize LAP ( servikal, inguinal, aksiller, toraks ve abdomende ) Ateş Gece terlemesi Lenfopeni IgG, IgA, IgM yüksek

Bacillus anthracis. Hayvanlarda şarbon etkenidir. Bacillus anthracis. Gram boyama. Bacillus anthracis. Bacillus anthracis

ORTOPEDİK PROTEZ ENFEKSİYONLARINDA SONİKASYON DENEYİMİ

Kök Hücrelere Güncel Yaklaşım.

Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen

Kan ve Ürünlerinin Transfüzyonu. Uz.Dr. Müge Gökçe Prof.Dr. Mualla Çetin

3 Pratik Dermatoloji Notları

DEJENERATİF RETİNA HASTALIKLARI. Dr Alparslan ŞAHİN

LÖKOSİT. WBC; White Blood Cell,; Akyuvar. Lökosit için normal değer : Lökosit sayısını arttıran sebepler: Lökosit sayısını azaltan sebepler:

Slayt 1. Slayt 2. Slayt 3 YARA İYİLEŞMESİ YARA. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger. Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir.

Chapter 10. Summary (Turkish)-Özet

T.C. MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ TAYFUR ATA SÖKMEN TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II VI. DERS KURULU (4 HAFTA)

ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Alerji-İmmünoloji BD Olgu Sunumu 03 Ekim 2017 Salı

TİROİDİTLERDE AYIRICI TANI. Doç.Dr.Esra Hatipoğlu Biruni Üniversite Hastanesi Endokrinoloji ve Diabet Bilim Dalı

CANDİDA İLE UYARILMIŞ VAJİNAL VE BUKKAL EPİTEL HÜCRELERİNİN SİTOKİN ÜRETİMİ

Alerjik deri hastalıklarının kapsamı 1 Alerjik deri hastalıklarında tanı testleri 1 Alerji hastasına yaklaşım 1 Klinikle uyum (relevans) kavramı 2

MEME KANSERİ. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler

İLK TRİMESTERDE PROGESTERON. Dr. Tuncay Nas Gazi Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim

ERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM

TÜLAY AKSARAY TECİMER 4 MAYIS 2013

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

BOTULİNUM ANTİTOKSİN. Uzm. Dr. Ş Ömür Hıncal SBÜ Bağcılar EAH Acil Tıp Kliniği

Transkript:

T.C. TRAKYA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI Tez Yöneticisi Prof. Dr. Mehtap YAZICIOĞLU ATOPİK DERMATİTDE STAPHYLOCOCCUS AUREUS ENTEROTOKSİN A VE ENTEROTOKSİN B SPESİFİK İMMÜNGLOBULİN E ANTİKORLARININ ROLÜNÜN ARAŞTIRILMASI (Uzmanlık Tezi) Dr. Sema YILDIRIM EDİRNE - 2007

TEŞEKKÜR Uzmanlık eğitimim süresince mesleki bilgi ve deneyimimi artırmamda büyük desteğini gördüğüm değerli hocam Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. A. Betül ACUNAŞ a; Tezimin planlanması ve yürütülmesi sırasında bana yol gösteren ve desteğini esirgemeyen değerli hocam Prof. Dr. Mehtap YAZICIOĞLU na; Ayrıca değerli hocalarım Prof. Dr. Serap KARASALİHOĞLU, Prof. Dr. Betül ORHANER, Prof. Dr. Özer PALA, Doç. Dr. Filiz TÜTÜNCÜLER, Doç. Dr. Ülfet VATANSEVER ÖZBEK, Doç. Dr. Naci ÖNER, Yrd. Doç. Dr. Neşe ÖZKAYIN, Yrd. Doç. Dr. Coşkun ÇELTİK, Yrd. Doç. Dr. Rıdvan DURAN, Uzm. Dr. Yasemin KÜÇÜKUĞURLUOĞLU, Uzm. Dr. Ahmet GÜZEL e; İstatistiksel değerlendirmelerde yardımını gördüğüm Doç. Dr. Mevlüt TÜRE ye; Onları tanımak ve birlikte çalışmaktan mutluluk duyduğum değerli çalışma arkadaşlarıma teşekkürlerimle

İÇİNDEKİLER GİRİŞ ve AMAÇ... 1 GENEL BİLGİLER. 3 ATOPİK DERMATİT 3 ATOPİK DERMATİT TANI KRİTERLERİ... 4 AYIRICI TANI 9 ATOPİK DERMATİT PATOFİZYOLOJİSİ.. 13 S. AUREUS VE ATOPİK DERMATİTDEKİ ROLÜ.. 20 GEREÇ ve YÖNTEMLER.. 26 BULGULAR.. 35 TARTIŞMA... 53 SONUÇLAR.. 61 ÖZET. 63 SUMMARY... 65 KAYNAKLAR.. 68 EKLER

SİMGE VE KISALTMALAR AD ASH ASY CLA EASI GMCS-F IgE IL INF LH MCP mrna : Atopik dermatit : Antijen sunan hücre : Allerjik solunum yolu : Cutaneous lymphocyte antigen : Eczema area and severity index : Granulocyte-macrophage colony-stimulating factor : Immunoglobulin E : Interleukin : Interferon : Langerhans hücresi : Monocyte chemotactic protein : Messenger ribonucleic acid PGE 2 : Prostaglandin E 2 RANTES : Regulated on activation, normal T-cell expressed and secreted SEA : Staphylococus aureus enterotoksin A SEB : Staphylococcus aureus enterotoksin B TCR : T cell receptor TGF-β : Transforming growth factor β TNF-α : Tumor necrosis factor α TSST-1 : Toxic shock syndrome toxin-1 1

GİRİŞ VE AMAÇ Atopik dermatit (AD) sütçocukluğu döneminde başlayan, kronik seyirli ve tekrarlayıcı, inflamatuar bir deri hastalığıdır. Sıklıkla astım ya da allerjik rinit gibi diğer atopik hastalıklarla birliktedir. AD çocukluk çağının en sık görülen kronik deri hastalığıdır. Hastalık prevalansı çeşitli ülkelerde son yıllarda yapılan ankete dayalı çalışmalarda %15.6 - %23 arasında bildirilmektedir (1,2). Ülkemizde yapılan çalışmalarda ise %15-20 oranında bildirilmiştir (3-5). Japonya da 7000 çocuk ve adolesanı kapsayan, cilt muayenesi yapılarak tanı konulan bir çalışmada ise prevalans 5-6 yaş arasındaki çocuklarda %24, 7-9 yaş arasındaki çocuklarda %19, 10 12 yaş arasındaki çocuklarda %15, 13-15 yaş arasındaki çocuklarda %14, 16-18 yaş arasındaki çocuklarda %11 olarak ifade edilmiştir (6). Atopik dermatit klinik olarak iyi karakterize edilmesine rağmen patogenezi tam olarak bilinmemektedir. AD nin patogenezinde genetik faktörler, immünolojik faktörler ve epidermal tabakanın fonksiyon bozukluğunun rol aldığı öne sürülmektedir (7,8). AD li olguların %80-100 ünde deri lezyonlarında Staphylococcus aureus (S. aureus) kolonizasyonu saptanmaktadır. Kolonizasyon ekzamatöz lezyonlarla sınırlı değildir. AD lezyonlarında S. aureus kolonizasyon yoğunluğu ile deri inflamasyonu arasında sıkı bir ilişki gösterilmiştir (7,9). Deri yüzeyinde kuruma ve kabuklanma mikroorganizmanın adezyonunu, deride sıyrılma ise derialtı infeksiyonlarının gelişimini kolaylaştırmaktadır. AD li hastalardan izole edilen S. aureus bakterilerinin %30-60 oranında enterotoksin A-B-C-D ve toksik şok sendrom toksin-1 (TSST-1) gibi süperantijen özellikte ekzotoksin ürettiği gösterilmiştir (7,9,10). Bu ekzotoksinler deriye penetre olarak AD nin aktiflenmesine ve inflamasyonun ortaya çıkmasına katkıda bulunurlar. Bu süperantijenler çeşitli immünkompetan hücreler ile doğrudan etkileşirler. Ayrıca klasik antijen gibi etki ederek spesifik IgE üretimini uyarır ve 2

bazofillerden mediatörlerin salınımını başlatırlar (8). Yapılan çalışmalarda AD li olgularda sağlıklı çocuklara oranla önemli derecede yüksek serum stafilokok enterotoksin A (SEA) ve stafilokok enterotoksin B (SEB) spesifik IgE saptanmıştır. SEB duyarlılığı ile deri lezyonlarının şiddeti arasında ilişki gösterilmiştir. (7,8,10). Ayrıca eksfoliatif toksin X in özellikle süt çocuklarında spesifik IgE oluşumundan farklı bir mekanizma ile AD alevlenmesine neden olduğu bildirilmiştir (8). Çalışmamızda AD li çocuklarda SEA ve SEB spesifik IgE düzeylerinin solunum yolu allerjisi olan ve sağlam çocukların sonuçları ile karşılaştırılması böylelikle S.aureus ekzotoksinlerinin AD patogenezindeki rolünün belirlenmesi amaçlanmıştır. 3

GENEL BİLGİLER ATOPİK DERMATİT Atopik dermatit kronik, relapslarla seyreden, oldukça kaşıntılı, inflamatuar bir deri hastalığıdır. Sıklıkla astım ya da allerjik rinit gibi diğer atopik hastalıklarla birliktedir (11-13). Atopik dermatit sütçocukluğu ve çocukluk döneminde görülen en sık deri hastalığıdır. İlk semptomlar sıklıkla erken sütçocukluğu ve çocukluk döneminde ortaya çıkmakla birlikte, erişkin yaşa kadar devam edebilmekte, nadiren erişkin yaşta da ortaya çıkabilmektedir. Olguların yaklaşık %50 si 1 yaşında, %85 i ise 5 yaşından önce tanı alır (14,15). Atopik dermatitin kendine özgü patognomonik deri lezyonu ve laboratuvar bulgusu olmayıp, tanı klinik özelliklere göre konulur. İlk kez 1980 yılında Hanifin ve Rajka tarafından tanımlanan bu tanı kriterleri 2001 yılında tekrar düzenlenmiş ve 2003 yılında pediatrik atopik dermatit tanı kriterleri olarak Eichenfield ve ark. (16,17) tarafından yayınlanmıştır. Bu kriterler Tablo 1 de özetlenmektedir. Avrupa Allerji ve İmmünoloji Akademisi tarafından atopik dermatit terimi yerine hastalığın allerjik (ekstrensek) ve nonallerjik (intrensek) şekilleri olması nedeni ile 2001 yılında atopik ekzema dermatit sendromu (AEDS) terimi kullanılması önerilmiştir (18,19). 4

Tablo 1. Uluslararası atopik dermatit konferansı sonuçlarına göre tanı kriterleri (16) A. Temel özellikler ( mutlak olması gerekenler) 1. Kaşıntı 2. Ekzema (akut, subakut, kronik) a. Tipik morfoloji ve yaşa özgü dağılım 1,2,3 b. Kronik ya da tekrarlayıcı seyir B. Önemli özellikler (çoğu vakada görülen ve tanıyı destekler nitelikte) 1. Erken başlangıç yaşı 2. Atopi a. Kişisel ve/veya aile hikayesi b. IgE reaktivitesi 3. Cilt kuruluğu C. İlişkili özellikler (bunlar AD tanısı konulmasına yardımcıdır, ancak araştırma ve epidemiyolojik çalışmalarda tanımlanması ve saptanması için spesifik değildir) 1. Atipik vasküler yanıt (yüzde solukluk, beyaz dermografizm, gecikmiş kızarıklık yanıtı) 2. Keratosis pilaris/avuç içlerinde aşırı çizgilenme/iktiyozis 3. Oküler/periorbital değişiklikler 4. Diğer bölgesel bulgular (ağız ve kulak çevresinde lezyonlar) 5. Perifoliküler belirginleşme/likenifikasyon/kaşıntıya bağlı lezyonlar 1) Süt çocuğu ve çocuklarda yüz, boyun ve ekstansör yüzeylerde tutulum 2) Herhangi bir yaşta fleksör yüzeylerde lezyonlar 3) Nadiren kalça ve aksiler bölge tutulumu. ATOPİK DERMATİT TANI KRİTERLERİ Kaşıntı Kaşıntı hikayesi olmadan aktif AD tanısı konulamaz. Çünkü deri lezyonları kaşıntıya sekonder olarak gelişir. Kaşıntı AD nin olmazsa olmaz özelliği olarak düşünülebilir. Hafif ya da şiddetli olmak üzere değişkenlik gösterebilir. Kaşıntı eşiğinin düşmesinin bu semptomlardan sorumlu olduğu düşünülmektedir. Atopik dermatitli hastalarda kaşıma eylemi olmazsa deri kızarır, fakat travma olana kadar ekzema ortaya çıkmaz. Bu durum Koebner fenomeni olarak tanımlanır (20). Nassif ve ark. (21) aktif AD si olan hastaların iritanlara karşı deri yanıtının atopik olmayan hastalara göre daha fazla olduğunu göstermişlerdir. AD li hastalarda kaşıntıyı en 5

fazla tetikleyen etkenler; ısı ve terleme, yün, emosyonel stres, bazı besinler, alkol, üst solunum yolu infeksiyonları ve ev tozu akarlarıdır (20). Histamin salan ya da vazodilatasyon yapan bazı besinlerle (alkol, baharat gibi) oluşan eritem, IgE aracılı reaksiyondan daha fazla kaşıntıyı tetikler, çünkü bu reaksiyonlar immünolojik olmayıp dozla ilişkilidir ve önceden duyarlılaşmaya bağlı değildir. AD li hastaların çoğunda bu gibi tetikleyici besinlerden (sıcak ve baharatlı yiyecekler, sıcak çikolata, çay veya kahve gibi sıcak içecekler, soya sosu ve sirke) kaçınmak fayda sağlamıştır (22). Şiddetli kaşıntı ve buna bağlı uykusuzluk çocuk ve ailenin yaşam kalitesinin önemli derecede bozulmasına neden olmaktadır (7). Ekzema Ekzema allerjik kontakt dermatit, AD, pitriazis rosea, kronik liken simpleks ve seboreik dermatit gibi çeşitli hastalıkların klinik ve histopatolojik tanımlanmasında kullanılan spesifik olmayan bir terimdir. Histopatolojik olarak ekzema değişik evrelerde spongioz (intersellüler ödem) gösteren papüler veya papüloveziküler hastalıktır (20). Klinik olarak akut, subakut ve kronik olmak üzere üç farklı evreye ilerleyebilir. Akut AD lezyonları şiddetli kaşıntı, seröz sızıntı, vezikül ve sıyrılma ile birlikte eritemli papüllerdir. Subakut lezyonlarda eritem, pullanma ve sıyrılma gösteren papüller, kronik lezyonlarda ise deride kalınlaşma, deri çizgilerinin artması (likenifikasyon) ve fibrotik papüller görülür. Ancak kronik AD li hastalarda her üç tip lezyon birlikte de görülebilir (11). Atopik dermatitde ekzema lezyonlarının dağılımı oldukça değişken olabilir, fakat genellikle yaşla ilişkilidir. Sütçocukluğu ve çocukluk döneminde yüz ve ekstansör bölgeler, adölesan dönemde ise fleksural bölgelerde tutulum olur. Sıcak ve nemli olan fossa ve kıvrım yerlerinde hemen hemen daima tutulum olurken, burun ve çevresi sıklıkla korunmuştur. Bez bölgesinde lezyon genellikle yoktur. Ekskoriasyon şiddetli kaşıntının işaretidir. Lezyonlar kronik ve tekrarlayıcı özelliktedir (20,23,24). Atopik dermatit özellikle 2-6 ay arasında olmak üzere erken yaşlarda başlar. AD ilk defa geç çocukluk döneminde görülüyorsa şüphe ile yaklaşılmalı ve kontakt dermatit ve derinin T hücreli lenfoması dışlanmalıdır. Atopik dermatitin akut alevlenme döneminde lezyonlar generalize ve simetrik iken, subakut ve kronik evrede kaşıntının olduğu yerlere bağlı olarak daha lokalizedir. Geç evrelerde postinflamatuar olarak hipopigmentasyon veya hiperpigmentasyon gelişebilir. 6

Atopik dermatitde lokalize tutulum alanları; palmar-plantar dermatit, gözkapağı dermatiti, meme başı dermatiti, cheilit ve pitriazis albayı içermektedir (20). Atopi Atopi immünolojik bozukluklara yol açan kompleks genetik yatkınlığı belirtmek için kullanılır. Çevresel faktörlerle etkileşim sonucu en az 20 gende ortaya çıkan genotipik değişiklikler belirlenmiştir. Sonuç olarak ortaya çıkan immünolojik değişiklikler; olağan antijenlere karşı artmış allerjen spesifik IgE yanıtı, bazofil ve mast hücrelerinden mediatör salınımda artış, eozinofili, TH1/TH2 oranının TH2 lehine değişmesi ve Langerhans hücreleri (LH), mast hücresi, eozinofil ve TH2 hücrelerinde yüksek afiniteli IgE reseptörlerinde artış olarak sıralanabilir (25,26). Atopik bireylerde ev tozu akarı, polen, küf ve yiyecekler gibi sık karşılaşılan maddelere karşı spesifik IgE üretimine eğilim tanımlanmıştır. Palmar/Plantar Dermatit Atopik dermatitli çocukların %70 kadarında bildirilmiştir. Avuç içinde kuruluk ve deride kalınlaşma ile sonuçlanır. Kalınlaşan deride yüzeysel eritem ve pullanma ve parmak uçlarında çatlaklar görülebilir. El sırtında benzer tutulum olabilir veya olmayabilir, fakat ekzema varlığında allerjik veya iritan kontakt dermatit düşünülmelidir (20). Göz Kapağı Dermatiti Atopik dermatitli hastaların tümünde yüz tutulumu olmasına rağmen göz kapağı dermatiti az bir kısmında görülür. Hiperpigmente likenifikasyondan hafif eriteme kadar değişik klinik varyasyonlar gösterebilir. Alt ve üst göz kapağı simetrik olarak tutulur (20). Meme Başı Dermatiti Meme başı dermatiti AD li hastaların %3-20 sinde bildirilmiştir. Meme başında simetrik, sızıntılı, papüloveziküler eritem şeklindedir (20). Cheilit Atopik dermatitli hastaların alt ve üst dudaklarında yaygın ekzema olabilir. Eritem dudak sınırlarını aşabilir. Ayrıca dudak yalamak rahatlatıcıdır. Dudaklarda zararlı yiyecek ve içeceklerle temas sıktır (20). 7

Pitriazis Alba Atopik dermatitli hastaların %30-40 ında hafif egzema alanlarında yüz, kollar ve gövdede hipopigmente alanlar şeklinde ortaya çıkar. Postinflamatuar hipopigmentasyon sonucu oluşur. Tinea infeksiyonları ve vitiligo sıklıkla yanlış tanıya neden olur, ancak pitriazis albaya göre çocuklarda daha nadir görülürler (20). Kserozis Kserozisin tam tanımı olmayıp, inflamasyonun olmadığı ciltte vücudun büyük alanlarını kapsayan ince pullanma olarak tanımlanabilir. Atopik bireylerde gözlenen en sık deri bulgusudur ve diğer atopi semptomlarına bağımlı olmadan tüm yaşam boyunca devam eder. AD li hastaların %75 inde mevsimsel değişkenlik gösterdiği bildirilmiştir. Genellikle sonbahar aylarında başlar ve kışın alevlenir. Keratinositlerin su bağlama yeteneğinin genetik olarak azalması ve transepidermal sıvı kaybındaki bariz artış sonucu oluşur (20). Keratozis Pilaris Atopik dermatit olsun ya da olmasın atopik hastaların %55 inde, nonatopik hastaların ise %15 inde keratozis pilaris bildirilmiştir. İzole veya ağır inflamatuar dermatozlarla birlikte olabilir. Sıklıkla üst ekstremite proksimali, uyluk ve kalça ekstansör yüzeylerde bildirilmiştir, fakat generalize de olabilir. Keratozis pilaris kıl foliküllerinde keratinizasyon defekti ile ilgilidir. Deri pürtüklü ve kurudur. Çocuklukta ortaya çıkar, adölesan dönemde pik yapar ve erişkinde daha nadir olarak görülür. Asemptomatiktir, fakat kozmetik problem oluşturur. Özellikle koyu tenli kişilerde perifoliküler belirginleşme tanımlanmıştır (20). Avuç İçi ve Ayak Tabanında Aşırı Çizgilenme Bu çizgilenmeler daha sık olarak cilt kuru olduğunda oluşmasına rağmen, sadece cilt kuruluğu sonucunda gelişen bir olay değildir. Atopik hastalarda atopik olmayanlara göre daha sık bildirilmiştir (20). Göz Bulguları Atopik hastaların %60 ında, atopik olmayanların ise %38 inde bildirilmiştir. Dennie-Morgan çizgileri: Dennie-Morgan çizgileri alt göz kapağının köşesinden başlayan ve aşağıya doğru uzanan çift deri kıvrımlarıdır. Etnik kökenle ilişkili olması mümkündür (20,23). 8

Periorbital milia: Periorbital milia 1-2 mm çapında ufak beyaz veya sarımsı papülonodüllerdir. Periorbital alanda tek tek ya da küme halinde olabilirler. Bu intraepidermal inklüzyon kistleri atopik hastaların kuru epidermisinin yağ bezlerini tıkaması sonucu oluşur (20). Ön kapsüler katarakt: Ön kapsüler katarakt adolesan veya erken erişkin döneminde gelişme eğiliminde olup, 15-25 yaşları arasında sık görülür. AD li hastaların %3-10 unda bildirilmiştir. Ön kapsüldeki ve yarımay şeklindeki katarakt AD li hastalar için tipiktir. Hemen hemen daima bilateral olarak görülür (11,20). Keratokonus: Keratokonus kornea deformitesi olup, AD li hastalarda kontrol grubuna göre 10 kat daha fazla bildirilmiştir. Ekzemalı ve alerjik rinitli hastalarda gözlerin aşırı kaşınmasına bağlı olarak oluştuğu düşünülmektedir (11,20). Atopik keratokonjuktivit: Atopik keratokonjuktivit inflamatuar bir olay olup, gözün herhangi bir yüzeyini tutabilir ve genellikle AD ile ilişkilidir. Sıklıkla bilateraldir. Oldukça kaşıntılıdır ve yanma hissi vardır. Şiddetli mukoid akıntı olur. Sıklıkla gözkapağı dermatiti ile birliktedir. AD li hastalarda göz bulguları %25-45 oranında bildirilmektedir (11,20). Vasküler Bozukluklar Atopik dermatitde görülen vasküler bozukluklar deride solukluk, beyaz dermografizm, soğuğa maruziyette aşırı vazokonstrüksiyon, parmaklarda soğukluk ve histamin, nikotinik asit esterleri ve asetilkoline paradoks deri yanıtını içermektedir (20,23). Atopik hastaların derilerine hafifçe deri basısı yapıldığında beyaz dermografizmle sonuçlanır. Başlangıçtaki eritematöz reaksiyon hızla beyaz çizgiye dönüşür. Bu bulgu AD li hastaların %80 inden azında görülür. Bununla birlikte yaşa bağlı olduğu ve 1-2 aylık hastalarda %11 oranında iken, 7 aydan büyük hastalarda %85 e çıktığı kaydedilmiştir. Erken sütçocukluğunda beyaz dermografizm ile AD prognozu arasında kanıtlanan bir ilişki yoktur. Atopik olmayan hastalarda intradermal asetilkolin veya metakolin enjeksiyonu veya nikotinik asitin topikal uygulanımından sonra eritemden ziyade beyaz dermografizme benzer şekilde beyaz reaksiyonun görüldüğü kaydedilmiştir (20). Terleme Anomalileri Atopik dermatitli hastalarda egzersize bağlı kolinerjik ürtiker sıklıkla görülür. Sulzberger ve Hermann AD li hastalarda ter retansiyonu ile dermatit arasındaki kısır döngüyü göstermişler ve ter retansiyonunun kaşıntı ve deri iritasyonuna yol açtığını öne sürmüşlerdir (20). 9

AYIRICI TANI Seboreik Dermatit Seboreik dermatit (SD) AD ile en sık karışan hastalıktır. Her ikisi de doğumdan sonraki ilk 8 haftada başlar ve benzer alanlar etkilenir. Her ikisinde de ilk tutulan bölge sıklıkla verteks ve frontal bölgedir. SD de lezyonlar sıklıkla yağlı pullanma şeklinde ve asemptomatiktir, bazen birlikte eritem görülebilir. AD de deri lezyonları oldukça kaşıntılıdır ve sıklıkla kaşıntı izleri görülür. Yüz her ikisinde de etkilenir. SD de lezyonlar kaş üzeri ve nasolabial sulkusa lokalizedir. AD de yanaklar karakteristik olarak etkilenmiştir ve kuru eksudatif eritem ve pullanma mevcuttur. Lezyonlar kaşıntılıdır ve sürtünmeye bağlı olarak erozyon meydana gelir. Seboreik dermatitde fleksör yüzeyler, özellikle kulak arkası ve aksiller bölgeler tutulabilir. Lezyonlar eritemli ve etrafı yağlı sarı pullanma ile çevrilidir. AD de ise özellikle antekübital ve popliteal fossalar tutulur. Eritemli lezyonlarda eksudasyon ve kabuklanma görülür. AD de korunmuş olan diaper bölgesinde seboreik dermatitde tutulum olabilir. Geniş lezyonlarına rağmen SD li sütçocukları mutlu iken, AD li sütçocukları kaşınan ve huzursuz bebeklerdir (27). Psöriazis Psöriazis süt çocukluğu döneminde nadir olmayıp sıklıkla AD ve SD ile karıştırılır. Kafa derisi, kıvrım yerleri ve bez bölgesi gibi SD ye benzer alanları tutar. Diğer tutulum yerleri yüz ve göbek çevresidir, fakat lezyonlar aynı zamanda gövdeyi de etkileyebilir. İyi sınırlı üzerinde beyaz pullanmaların bulunduğu eritemli yama ya da plak şeklinde lezyonlardır (28). İmmün Yetersizlik Deri bulguları ile seyreden en yaygın immün yetersizlik hastalıkları; Wiscott-Aldrich Sendromu, Omenn sendromu ve hiperimmünglobulin E sendromudur. Ağır kombine immün yetersizlikte de AD yi anımsatan maküler-papüler, eritrodermik veya ekzematöz erüpsiyon olabilir. Tekrarlayan infeksiyonlar, büyüme geriliği, hepatosplenomegali ve lenfadenopati ile birlikte iç organ tutulumu olması AD den ayırmaya yarayan özelliklerdir. İmmün yetersizliği 10

olan süt çocuklarında şiddetli kaşıntılı generalize ekzematöz döküntü olduğu halde lokalizasyonları AD de görülenlerden farklıdır (29). Omenn Sendromu: Anormal eozinofili ve histiositik hücre infiltrasyonu ile birlikte T-hücre yetersizliğidir. Generalize, ekzematöz, papüler ve kaşıntılı erüpsiyonlar genellikle yenidoğan döneminde mevcuttur. Genellikle büyük lenfadenopati ve hepatosplenomegali bulunur. Ayrıca alopesi, tekrarlayan infeksiyonlar ve büyüme geriliği mevcuttur (30). Wiscott-Aldrich Sendromu: X kromozomuna bağımlı olup erkek çocuklarda görülür. Sütçocuklarında purpura, ekimoz ve kanlı ishal şeklinde ortaya çıkar. Bu bulgular düşük sayıda veya anormal yapıdaki trombositlere işaret etmektedir. Pnömokok, meningokok ve H. influenza ile tekrarlayan deri apseleri yaygındır. Adolesan ve erişkin yaşta nefropati ve lenfoproliferatif malignansi ile ilişkisi mevcuttur. Dermatit AD den klinik olarak ayırt edilemez. Ancak kanama diyatezinin olması ve AD deki gibi lokalize bulguların olmayışı ile ayırt edilir (31,32). Hiperimmünglobulin E ve Job Sendromu: Bebeklerde kronik dermatit ile karakterize immün yetersizlik durumlarıdır. İskelet ve diş anomalileri, soğuk apseler, eozinofili ve IgE düzeyinde yükseklik mevcuttur. Genellikle yenidoğan döneminden sonra ortaya çıkar. Kaba yüz yapısı ve kranial sinositozis görülebilir. Job sendromu hiperimmünglobulin E sendromunun bir varyantıdır ve sıklıkla kızıl saçlı ve açık tenli bayanlarda görülür. Mukokutanöz kandidiazis, tekrarlayan pnömoni ve osteomiyelit bu hastalığın özelliğidir (33). DiGeorge sendromu, Bruton hipogamaglobulinemisi ve basit değişken hipogamaglobulinemi gibi immün yetersizlik sendromlarında da maküler, papüler, ekzema veya eritrodermi şeklinde kaşıntılı deri döküntüleri gözlenebilir. Ateş, ishal, tekrarlayan infeksiyonlar ve büyüme geriliği bu hastalıkları AD den ayırmada yardımcıdır. DiGeorge sendromunda kronik mukokutanöz kandidiazis ve hipoparatiroidizm görülür (34,35). Numular Dermatit Numular dermatit sıklıkla 5 yaş civarında görülür. Küçük, kaşıntılı, foliküler plaklar ve bunların birleşimi ile olan geniş, eksüdatif ve kabuklu plaklar ile karakterizedir. Lezyonlar vücudun herhangi bir yerinde ortaya çıkabileceği gibi, yüz genellikle korunmuştur. Cilt kuruluğu görülmez ve adolesan döneminden sonra genellikle devam etmez (29). 11

Çinko Eksikliği Çinko ve biotin eksikliğinde ekzematöz erüpsiyon veya eritrodermi olabilir. Sıklıkla diğer semptom ve bulgular ortaya çıkmadan önce AD gibi yanlış tanı alırlar. Çinko eksikliği sıklıkla anne sütü ile beslenen preterm sütçocuklarında görülür. Diğer bir sebebi ise resesif kalıtım gösteren akrodermatitis enteropatikadır. Deri erüpsiyonu yüzdeki dermatitden oluşmaktadır ve tipik olarak yanaklarda ve çenede atnalı şeklindedir. Kabuklanma ve erozyon sık olarak görülür. Kandida ve bakteriler ile oluşan paronişi sıklıkla mevcuttur. Çocuklar AD deki gibi huzursuzdur, ancak cilt kuruluğu yoktur ve kaşıntı çinko eksikliğinin bir bulgusu değildir. Daha büyük çocuklarda AD de fleksural tutulum söz konusu iken, çinko eksikliğinde dirsek ve dizde lezyonlar görülür. Çinko eksikliğindeki diğer özellikler ise alopesi, ishal, tekrarlayan deri infeksiyonlarıdır (29). Biotin Eksikliği Biotin eksikliği (multipl karboksilaz eksikliği) otozomal resesif kalıtım gösteren nadir bir hastalıktır. Holokarboksilaz eksikliğinde yenidoğan döneminde veya biotinidaz eksikliğinde geç sütçocukluğu döneminde ortaya çıkabilir (36). Deri lezyonları çinko eksikliğine benzer ve gözler, ağız çevresi, ayak, eller ve perianal bölge çevresindedir. Lezyonlar ekzematöz, psöriatik veya yenidoğan döneminde eritrodermi şeklindedir. Kronik kandidiazis gelişebilir. Diğer semptom ve bulgular ise kusma, konvülziyon, gelişme geriliği, hipotoni ve ataksidir (37). Uyuz Uyuz sütçocukluğu ve çocuklarda görülebilir ve sıklıkla AD ile karışır. Lezyonlar Sarcoptes scabeii ye karşı gelişen alerjik reaksiyonlardır. Yüz genellikle korunmuştur, diğer tutulum yerleri AD ye benzer. Lezyonlar polimorfiktir. Sütçocuğunda aksilla, inguinal bölge, ve penis gibi fleksural alanlarda nodüller, el ve ayaklarda küçük vezikül ve fistüller tipiktir. Çocuklarda el ve ayakta parmak aralarında ve süt çocuğunda el ayası ve ayak tabanında küçük çizgisel kabuklanmalar görülür. AD nin aksine cilt kuruluğu görülmez (29). Kontakt Dermatit İritan kontakt dermatit sütçocuğu ve çocuklarda görülebilir, ancak nadirdir. En sık şekli ağız etrafına lokalizedir ve AD ile karıştırılmamalıdır. 12

Nikel en sık alerjik reaksiyon oluşturan maddedir. AD den ayrılması zor olan bir dermatite neden olur. Hem AD, hem de kontakt dermatit ciddi anlamda kaşıntılıdır. Kontakt dermatitte etkene maruz kalınan yerin etrafında dermatit görüntüsü oluşur, bu da AD nin erüpsiyonundan ayırmada yardımcıdır. AD de görülen kserozis kontakt dermatitde görülmez. Allerjik kontakt dermatitin tek tedavisi etkenden uzaklaştırmaktır. Topikal steroidlere rağmen erüpsiyonun tamamen kaybolması aylar alabilir (38). Perioral Dermatit Perioral dermatit çocuklukta oldukça sıktır. Ağız kenarında erüpsiyon şeklindedir. Aynı zamanda tek taraflı ya da iki taraflı gözlerde etkilenme olabilir. Vulva gibi yüz dışında da tutulumlar bildirilmiştir. Sütçocuğunda nadirdir ve kaşıntı görülmez (39). İktiyozis İktiyozis genellikle erken dönemde görülür. AD deki cilt kuruluğunu iktiyozisten ayırmak zor olabilir ve bazen ikisi birlikte görülebilir. İktiyozisli hastalarda kaşıntı şikayeti yoktur ve AD de görülen tipik paterne sahip değillerdir. AD de lezyonlar sıklıkla inflame iken, Netherton Sendromu dışında iktiyoziste inflamasyon nadirdir (29). Netherton Sendromu Sütçocuğunda pullanma ile birlikte eritrodermi şeklinde başlar, 1-2 yaşlarına doğru iktiyozis gelişir. Diğer karakteristik özellikleri spesifik saç anomalileri (trichorrhexis invaginata) ve IgE yüksekliği ve yiyeceklere özellikle de yerfıstığına karşı olan allerjik reaksiyonlar ile birlikte atopi eğiliminin olmasıdır (29,40). Molloskum Dermatiti Molloskum kontagioza pox virüsünün etken olduğu sık görülen bir deri lezyonudur. Çocuklarda 3-9 yaşları arasında görülür. Az miktarda dağınık renkli papüller tek bir alana lokalizedir. Erüpsiyon birkaç ay sonra yayılabilir ve çok sayıda lezyon gelişebilir. Bunlar 1-2 yılda sonlanır ve inflamatuar yanıtla spontan olarak iyileşir (29,41). Tinea Corporis Sütçocuklarında nadir olarak bez bölgesinde görülen tinea corporis, çocuklarda daha sık olarak görülür. Microsporum canis ve Trichophyton mentagrophtes etken mikroorganizmalardır. Lezyonlar yuvarlak, iyi sınırlı yama veya plak şeklindedir. Bunlar 13

sıklıkla ekzema gibi topikal steroidlerle tedavi edilirler, bunun sonucunda yama şeklindeki lezyonlarda yayılım olur ve AD ye benzerler. Topikal antifungaller ile kısa zamanda tedaviye yanıt alınır (42). Mycosis Fungoides Mycosis fungoides derinin T hücreli lenfomasıdır. Deride değişik şekillerde bulgu verebilir. Sıklıkla hipopigmente yamalar şeklinde tanımlanmıştır, fakat kronik dermatit şiddetli kaşıntı ile seyredip kolaylıkla AD ile karıştırılabilir. Daha sonraki evrelerde plaklar veya tümör gelişir, fakat bunlar erişkinlerde çocuklardan daha fazla görülür (43). ATOPİK DERMATİT PATOFİZYOLOJİSİ Derinin bariyer fonksiyonundaki bozukluk atopik dermatit patogenezinde önemlidir. AD li vakaların normal ve etkilenmiş deri bölgelerinin her ikisinde de keratinositlerden seramid üretimi azalmış olup bunun sonucunda transepidermal sıvı kaybı ve çevresel allerjen ve iritanlara karşı geçirgenlikte artış meydana gelir (13). Atopik dermatit patogenezinde ayrıca immün sistem hücrelerinin rolü araştırılmıştır. Deri lezyonları antijen sunan hücreler (ASH), T hücreleri, mast hücresi, keratinosit, eozinofiller ile erken ve geç hücresel immün yanıtların birlikte etkileşimi sonucu ortaya çıkar. T-hücre aracılı immün yanıt AD patogenezinde esas rol oynar (44). Tablo 2 AD patogenezinde rol alan bazı sitokin ve kemokinleri içermektedir (13). 14

Tablo 2. Atopik dermatit patogenezinde rol alan sitokin ve kemokinler (13) Sitokin/kemokin AD deki rolü CCL22/MDC CCL17/TARC TSLP IL-4 IL-5 IL-13 CCL27/CTACK IL-11 IL-17 TGF-β RANTES INF-γ TNF-α T-hücrelerinden IL-4, IL-5, IL-13 ve TNF-α üretimini artırmak T-hücrelerinden IL-4, IL-5, IL-13 ve TNF-α üretimini artırmak Dendritik hücreleri aktive ederek TARC ve MDC üretimini artırmak B-hücrelerinden IgE üretimi Kronik AD de eozinofil sağkalım süresini artırmak B-hücrelerinden IgE üretimi Lenfosit göçü ve migrasyonu Kronik AD de Tip-І kollajen üretimi Akut AD de deri yenilenmesi Antiinflamatuar etki ile deri yenilenmesi Eozinofil ve T-hücre migrasyonu/aktivasyonu Endotel hücre yüzeyine lenfosit adhezyonunda artış Kronik AD de keratinositlerden MCP-1 ve RANTES üretiminde artış Kronik AD de keratinositlerden MCP-1 ve RANTES üretiminde artış CCL: Cytokine/chemokine; MDC: Macrophage-derived chemokine; TARC: Thymus and activation-regulated chemokine; TSLP: Thymic stromal lymphopoietin; CTACK: Cutaneous T-cell-attracting Chemokine; RANTES: Regulated on activation, normal T-cell expressed and secreted. Her iki tipteki sitokinler AD de deri inflamasyonunun patogenezinde rol alırlar. Her sitokin AD nin farklı fazlarında katkıda bulunurlar. Sağlıklı bireylerle karşılaştırıldıklarında AD li hastaların sağlam derisinde IL-4 ve IL-13 mrna yı taşıyan hücrelerin daha fazla bulunduğu gösterilmiştir. Akut ve kronik lezyonlar normal bireyler ve AD li hastaların sağlam derileri ile karşılaştırıldığında IL-4, IL-5 ve IL-13 mrna önemli derecede fazla bulunmuştur. Ancak AD lezyonları INF-γ ve IL-12 mrna taşıyan hücreleri önemli oranda içermez (45,46). Kronik lezyonlarda akut lezyonlara göre daha az oranda IL-4 ve IL-13 taşıyan hücreler bulunurken IL-5, GM-CSF, IL-12 ve INF-γ mrna taşıyan hücreler daha fazla sayıdadır. Böylece AD deki akut T-hücre infiltrasyonu IL-4 ve IL-13 ekspresyonu ile birliktedir. Ancak kronik inflamasyonun devamı IL-5, GM-CSF, IL-12 ve INF-γ ekspresyonuna eşlik eden eozinofil ve makrofajların infiltrasyonu ile birliktedir. Kronik lezyonlarda IL-12 nin artışı 15

önemlidir. Çünkü bu sitokin TH1 hücre gelişiminde esas rolü oynar ve bu sitokinin eozinofil veya makrofajlarda eksprese edilmesinin kronik AD de TH1 e dönüşümü başlatmakta etkili olduğu düşünülmektedir (47,48) (Şekil 1). SAĞLAM DERİ AKUT FAZ KRONİK FAZ ALLERJENLER KAŞIMA Mikrobial toksinler Sitokinler Kemokinler CLA + T hücresi Eozinofiller Makrofajlar KAN DOLAŞIMI Şekil 1. AD gelişiminde immünolojik süreç T lenfosit ve IgE bağlayan langerhans hücresi ve mast hücresi varlığı ile birlikte tutulum olmayan deride dahi TH2 immün yanıt mevcuttur. Bu da serum IgE düzeylerinin artışı ile sonuçlanır. Kaşıma ve inflamasyon gibi faktörlerle deri bütünlüğünün bozulması sonucunda allerjenler deri içine girerek proinflamatuar sitokinler salan keratinositleri aktive ederler. Bunlarda inflamatuar hücrelerin göçüne ve toksik mediatörlerin salınımına yol açar. Akut lezyonlarda allerjen duyarlılığı gelişir ve TH2 ile oluşan inflamasyon baskındır. Kronik lezyonlarda ise INF-γ üretimi ile TH1 tipi inflamasyon ve IL-12 üretimi söz konusudur (48). Akut AD de periferik mononükleer kan hücrelerinde INF-γ ve IL-18 yetersizdir (49). INF-γ üreten TH1 bellek hücrelerinin ve efektör T hücrelerinin periferik kandaki apopitozu TH1/TH2 immün yanıtlarındaki dengenin bozulmasına neden olmaktadır (50). Keratinositlerin proinflamatuar sitokinleri oluşturabilmesi kaşıma ile TH2 aracılı deri inflamasyonunun oluşması arasındaki ilişkiyi izah etmektedir (13). 16

Kronik AD de hem TH1 hem de TH2 sitokinleri etkilidir (44). AD li hastalarda deride eozinofil yaşam süresi IL-5 ve GMCS-F in yüksek düzeyleri nedeni ile uzamıştır. RANTES yüksek miktarda salgılanmakta olup deriye eozinofillerin ve CCR3 taşıyan T-hücrelerinin göçünü kolaylaştırır. Keratinositler TNF-α ve INF-γ ile uyarıldıklarında yüksek miktarda RANTES ve monosit kemotaktik protein-1 (MCP-1) salgılayarak ve daha fazla T hücresi, dendritik hücre ve eozinofil toplanmasına neden olarak devam eden iltihabi olaya katkıda bulunurlar. TGF-β, IL-17 ve IL-11 AD li hastalarda deri lezyonlarının yeniden şekillenmesinde önemlidir ve bu sitokinler etkilenmiş deride değişik evrelerde salgılanmaktadır (51). IL-11 kronik lezyonlarda önemli derecede artmış olup, Tip I kollajen depolanması ile ilişkilidir. Bunun yanında IL-17 daha akut lezyonlarla ilişkilidir (13). İmmünregülatuar Anomaliler Atopik dermatitdeki diğer immünregülatuar anomaliler Tablo 3 de tanımlanmıştır. Tablo 3. AD de tanımlanan immünregülatuar anomaliler (11) IgE sentezinde artış Yiyecekler, aeroallerjenler, mikroorganizmalar ve entorotoksinlere karşı spesifik IgE düzeyinde artış B-hücreleri ve monositlerde CD-23 ekspresyonunda artış Bazofillerden histamin salınımında artış Geç tip hipersensitivite yanıtında yetersizlik CD8 süpresör/sitotoksik T hücre oranında azalma TH2 hücrelerinde ve bu hücrelerden salınan IL-4, IL-5 ve IL-13 salınımında artış TH1 hücrelerinden INF-γ salınımında azalma IL-2 reseptör düzeyinde artış IL-10 ve PGE2 artışı ile birlikte monosit camp-fosfodiesteraz düzeyinde artış Atopik dermatitli hastalarda B-hücrelerinde IgE sentezi yüksektir. Lenfositlerde IL-4 yapımı ve IL-4 reseptör ekspresyonu artmıştır (52). AD li hastalardan izole edilen perifer kan mononükleer hücrelerinin INF-γ yapım kapasitesi azalmıştır ve INF-γ düzeyleri serum IgE düzeyleri ile ters orantılıdır. 17