YÖNETİCİ ÖZETİ. Genel Bakış

Benzer belgeler
ÖMER FARUK BACANLI. DTD Genel Sekreteri 10 Eylül 2015

4. Düzenleyici Reformlar ve AB Uyumu: Bir Değerlendirme

FASIL 10 BİLGİ TOPLUMU VE MEDYA

İKİNCİ KUŞAK YAPISAL REFORMLAR:

Liberalleşmenin Türkiye Enerji. 22 Şubat 2012

TÜRKİYE de ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU UYGULAMA POLİTİKALARI

3. Ekonomik Kriterler 3.1. İşleyen bir piyasa ekonomisinin varlığı Makroekonomik istikrar (s ) Piyasa güçlerinin etkileşimi (s.

Lojistik. Lojistik Sektörü

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ

DEMİRYOLLARI DÜZENLEME GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TARAFINDAN HAZIRLANAN YASAL DÜZENLEMELER

Dış Ticaret Politikası. Temel İki Politika. Dış Ticaret Politikası Araçları Korumacılık / İthal İkameciliği

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

DOĞAN GRUBU İNSAN KAYNAKLARI POLİTİKASI

FASIL 5 KAMU ALIMLARI

Dünya Bankası Finansal Yönetim Uygulamalarında Stratejik Yönelimler ve Son Gelişmeler

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ

Elektrik Perakende Sektörü. Perakende Pazarında İş Geliştirme Fırsatları. 30 Eylül 2015

FASIL 29 GÜMRÜK BİRLİĞİ

Makroekonomik Hedeflere Ulaşmada Rekabet Politikası ve Uygulamalarının Rolü

Dünya Bankası. 8 Nisan 2014 İstanbul

FASIL 6: ŞİRKETLER HUKUKU

TURQUALITY Projesine Nasıl Başvurulur?

Dr. Aslı Sezer Özçelik, Bileşen 1 Teknik Lideri 30 Ocak 2018, Bilkent Hotel- Ankara

Yatırım Ortamı Değerlendirme Raporu: Türkiye nin ikinci nesil reform gündeminin tasarımı

FASIL 6 ŞİRKETLER HUKUKU

Sürdürülebilir Gelecek İçin Sürdürülebilir Enerji: Kısa ve Orta Vadeli Öneriler Rapordan Önemli Satır Başları

DEMİRYOLU EMNİYET YÖNETİM SİSTEMİ EMNİYET ÇALIŞTAYI 2016

ISSAI UYGULAMA GİRİŞİMİ 3i Programı

Dış Ticaret Politikasının Amaçları

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POLİTİKASI. Sürdürülebilirlik vizyonumuz

TÜRKİYE DEMİRYOLU ULAŞTIRMASININ SERBESTLEŞTİRİLMESİ HAKKINDA KANUN

Altyapı Erişim, Şebeke Bildirim ve KHY Paydaş Toplantısı

PPP KONFERANS 8 KASIM КİEV KAMU ÖZEL ORTAKLIĞI

Rekabet ve Düzenleme Politikaları

Telekomünikasyon sektöründe düzenleme, rekabet ve yatırım ortamı

6- REKABET POLİTİKASI

T.C. İSTANBUL KALKINMA AJANSI

Elektrik Enerji Sistemlerinin Ekonomik İşletilmesi ve Enerji Verimliliği

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ NE ÜYELİK SÜRECİNDE SAĞLIKTA İNOVASYON

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

Dr. ÖMER FARUK EROL İDARENİN SİVİL HAVACILIK ALANINDA HAVA TAŞIMACILIĞINA İLİŞKİN FAALİYETLERİ

FASIL 3 İŞ KURMA HAKKI VE HİZMET SUNUMU SERBESTİSİ

ELEKTRİK PİYASASINDA BUGÜN İTİBARİYLE KARŞILAŞILAN TEMEL SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ. Aralık 2015

Serbestleşmenin Neresindeyiz?

4646 SAYILI DOĞAL GAZ PİYASASI KANUNU NUN İTHALAT VE TOPTAN SATIŞ SEGMENTİNDE UYGULANMASI

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

Piri Group ve Neti Danışmanlık

AB nin İstihdam ve Sosyal Politikası

TÜRKİYE ÇEVRE POLİTİKASINA ÖNEMLİ BİR DESTEK: AVRUPA BİRLİĞİ DESTEKLİ PROJELER

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

Türkiye: Verimlilik ve Büyüme Atılımının Gerçekleştirilmesi

ÖNGÖRÜLEBİLİR PİYASA PERSPEKTİFİNDEN DOĞALGAZ PİYASASINDA REKABET

SAĞLIK DİPLOMASİSİ Sektörel Diplomasi İnşası

2013/101 (Y) BTYK nın 25. Toplantısı. Üstün Yetenekli Bireyler Stratejisi nin İzlenmesi [2013/101] KARAR

2. Siyasi Kriterler ve Güçlendirilmiş Siyasi Diyalog 2.1. Demokrasi ve Hukukun Üstünlüğü Kamu Yönetimi (s. 12)

MEVZUAT BİLGİLENDİRME SERVİSİ

KONYA HAVA KARGO TERMİNALİ Ahmet ÇELİK

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu nun tarih ve 2010/DK-07/87 sayılı Kararı ile;

4. Gün: Strateji Uygulama Konu: Kanun Tasarısı Hazırlamak

Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi (UN Global Compact)

Temel İlkeler: Genel Organizasyon İlke 1: Kanuni Temel İlke 2: Yönetim İlke 3: Kapsamlı Risk Yönetimi için Altyapı

Özet Tanıtım Dokümanı

Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. Ücretlendirme Politikası

DEVLET BAKANI SAYIN MEHMET ŞİMŞEK İN YAPISAL REFORMALARIN MAKROEKONOMİK ETKİLERİ KONFERANSI AÇILIŞ KONUŞMASI (26 EKİM 2007 ANKARA)

Dünya Bankası KOBİ & İhracat Finansmanı Aracılık Kredileri. Alper Oguz Finansal Sektor Uzmani Dunya Bankasi Ankara Ofisi

Yapı Kredi Finansal Kiralama A. O. Ücretlendirme Politikası

Enerji Piyasaları İşletme Anonim Şirketi C Grubu Pay Sahiplerinin Belirlenmesine İlişkin Süreç

GİRİŞ. A. İç Kontrolün Tanımı, Özellikleri ve Genel Esasları:

TÜBİSAD Bilişim Çözümleri Platformu

TÜRK TELEKOM GRUBU ÇEYREK FİNANSAL SONUÇLARINI AÇIKLADI

Tedarik Zinciri Yönetimi -Temel Kavramlar- Yrd. Doç. Dr. Mert TOPOYAN

Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL

KURUM İÇ DEĞERLENDİRME RAPORU HAZIRLAMA KILAVUZU

T.C. Kalkınma Bakanlığı

İlgi: B.06.1-ABG / Sayılı, tarihli Mektubunuz

Bilişim ve İletişim iş yapış şekillerini ve sosyal hayatı doğrudan etkileyen ana-yapıtaşı konumundadır.

YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I

Özet Tanıtım Dokümanı

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır.

Türkiye de Stratejik Çevresel Değerlendirme: İhtiyaçlar, Zorluklar ve Fırsatlar

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

Toplam Erkek Kadin Ermenistan Azerbaycan Gürcistan Kazakistan Kırgızistan Moldova Cumhuriyeti. Rusya Federasyonu

Türkiye de Yeşil Büyüme : Zorluklar ve Fırsatlar. Prof. Dr. Erinç Yeldan Bilkent Üniversitesi

Faaliyetin Adı. Görev Yöneticisi. Faaliyet Türü. Tarih Yer Şehir Açıklama Ortaklar Hedef Katılanlar

T.C. EKONOMİ BAKANLIĞI ULUSLARARASI REKABETÇİLİĞİN GELİŞTİRİLMESİNİN DESTEKLENMESİ (UR-GE)

Evrensel Taşınmaz Geliştirme ve Ticaret Ltd. Şti.

G20 BİLGİLENDİRME NOTU

FASIL 14 TAŞIMACILIK POLİTİKASI

Kadın Dostu Kentler Projesi. Proje Hedefleri. Genel Hedef: Amaçlar:

SAF GAYRİMENKUL YATIRIM ORTAKLIĞI A.Ş. RÜŞVET VE YOLSUZLUKLA MÜCADELE POLİTİKASI

SEKTÖREL ALIMLAR: MÜNHASIR HAKLARDAN SERBESTLEġMEYE 2004/17 SAYILI DĠREKTĠFTE TANINAN ESNEKLĠĞĠN MANTIĞI

Süreç Danışmanlığı. KPMG Türkiye. kpmg.com.tr

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ NE ÜYELİK SÜRECİNDE SAĞLIKTA İNOVASYON

Rusya nın DTÖ Üyeliğinin Türk-Rus Ticari İlişkilerine Olası Etkileri

Özet. Gelişen küresel ekonomide uluslararası yatırım politikaları. G-20 OECD Uluslararası Yatırım Küresel Forumu 2015

AB Ar-Ge Politikaları Çınar ADALI TÜBİTAK AB Çerçeve Programlar Müdürlüğü

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI

Türkiye nin Sera Gazı Emisyonlarının İzlenmesi Mekanizmasına Destek için Teknik Yardım Projesi

Örgütsel Yenilik Süreci

Sayın Arsuz Belediye Başkanım,/ Saygıdeğer Konuşmacılar,/

Transkript:

Genel Bakış YÖNETİCİ ÖZETİ Son birkaç yıl içerisinde, Türkiye, yürürlükteki regülasyonların kapsamını daraltmak ve düzenleyici çerçevenin kamu çıkarlarına daha iyi hizmet vermesini sağlamak amacı ile önemli reformlar gerçekleştirmiştir. Sektörler arasında önemli farklılıklar olsa da, bu reformlar genellikle, bir taraftan piyasaların açılmasını ve özelleştirmeyi, diğer taraftan da piyasaya girişe, fiyatlara ve normal ticari uygulamalara ilişkin kısıtlamaların serbestleştirilmesini ve darboğaz unsurlarına rekabetçi erişimin sağlanmasını içermektedir. Bu çalışma, temel şebeke altyapısı sektörlerinde (telekomünikasyon, enerji ve ulaşım) gerçekleştirilen düzenleyici reformlara odaklanmaktadır. Bu sektörlerin düzenlenmesi, dolaylı etkileri nedeniyle tüm ekonominin performansı için önem taşımaktadır. Bu endüstrilerde sektörel düzenleme sadece ilgili sektörlerde piyasa koşulları üzerinde doğrudan bir etki yaratmakla kalmayıp, aynı zamanda bu endüstrilerin çıktılarını üretim süreçlerinde ara girdi olarak kullanan birçok farklı sektörü de dolaylı olarak etkilemektedir. Ayrıca, birçok gelişmiş ülkede hizmete dayalı ekonomiye geçiş yaşandığı göz önüne alındığında, temel altyapı sektörlerinin mikro düzeydeki performansı ile ulusal ekonomilerin makro düzeydeki performansı arasındaki bağ her geçen gün daha da güçlenmektedir. Dolayısıyla, bu sektörlerin doğru bir şekilde düzenlenmesi daha da büyük bir önem kazanmaktadır. Son birkaç yıl içerisinde, hem yerel hem de küresel etkenler, Türkiye de düzenleyici reformlara yönelik çalışmaları tetiklemiştir. Şebeke sektörlerindeki düzenleyici reformların en temel özelliği, katı yönetmelikler ya da işletmelerin devlete ait olması gibi kamu politikası enstrümanlarının zorlayıcı unsurlar olarak kullanılmasından, tedrici olarak, piyasa mekanizmalarına ve özel yatırıma daha fazla ağırlık verilmesine yapılan geçiştir. Türkiye nin AB müktesebatına uyum sürecindeki gelişimi, her sektörde eşit düzeyde olmamakla birlikte genel olarak başarılıdır. Yasal çerçevedeki mesafeye kıyasla, uygulama ve etki, yani etkin rekabetin gelişim düzeyi konusundaki mesafenin daha büyük olduğu gözlenmektedir. Bunun nedenleri aşağıda açıklanmaktadır. Rekabetin düzenlenmesi, genel düzenleyici yaklaşımın ayrılmaz bir parçasıdır. Dolayısıyla, rekabet kurallarının uygulanması ve Rekabet Kurumu ile sektörel bağımsız düzenleyici kurumlar arasındaki ilişkinin türü, sektörel politikalar üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Türkiye de rekabet yasasının uygulanmasında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Ancak özellikle üç alanda hala sorunlar mevcuttur: a) Rekabet Kurumu ile diğer düzenleyici kurumlar arasındaki ilişkiler, b) Devlet yardımları ve c) Adli inceleme. Rekabet yasaları ile sektörel yasaların mükerrer olarak uygulanması ve çakışmasının işletmeler açısından doğurduğu belirsizlik son derece ciddi bir sorun oluşturmaktadır. Yatırıma yönelik engel teşkil etmesini önlemek amacı ile Rekabet Kurumu ile Bağımsız Düzenleyici Kurumlar (BDK) arasındaki ilişkinin yasalarla düzenlenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, yasalar açık bir şekilde belirlenmiş terminler içeren istişare yükümlülükleri getirmelidir. Yasalarda ayrıca, Rekabet Kurumu ile BDK lar arasındaki görev bölümü de çok açık ve net bir şekilde tanımlanmalıdır. Türkiye de devlet yardımlarına yönelik bir mevzuatın bulunmaması, altyapı sektörlerinde rekabetin gelişmesinin önünde bir engel teşkil etmektedir. Altyapıda devlet mülkiyetinin ağırlıklı olduğu göz önünde bulundurulduğunda, kamunun karar ve eylemlerinin rekabeti önleyici etki yaratmasını engellemek amacı ile, devlet yardımlarına ilişkin mevzuatın düzenlenmesi şarttır. Türkiye Gümrük Birliği Kararı ile, devlet yardımlarını izlemeye yönelik bir rejimi 1997 yılına kadar kabul etme sorumluluğunu üstlenmiştir. Türkiye deki kanun koyucular, o tarihten bu yana, ülkenin Gümrük Birliği nden kaynaklanan taahhütlerini yerine getirmek amacı ile, devlet yardımlarının izlenmesine yönelik bir mevzuat çıkartılması konusunda varolan kurumsal çekişmeyi aşama- 19

mışlardır. Bu arada üyelik müzakerelerinde rekabet faslının görüşmelere açılabilmesi için devlet yardımlarına ilişkin mevzuatın kabulü bir ön şart haline gelmiştir. Bazı hizmet sektörlerinde de-regülasyon ve rekabetin getirilmesi genellikle bu hizmetlerin bütün topluma sürekli olarak sunulabilirliği sorusunu gündeme getirmektedir. AB, rekabetçi bir çerçeve kapsamında, toplum menfaatine yönelik hizmetlerin sunulması konusunu çözümleyebilmek için belirli bir strateji geliştirmiştir. Devlete ait şirketlere, hatta özel şirketlere, işletmenin zarar eden kısmının şeffaf ve ayrımcılık gütmeyen bir şekilde finanse edilmesi koşuluyla, kamu hizmeti sunma yükümlülüğü getirilmektedir. Bu çerçeve hem hizmet sağlayıcılar için eşit bir rekabet alanı yaratmakta hem de temel hizmetlerin evrensel düzeyde sunulmasına olanak sağlamaktadır. Türkiye de bu kritik konuya ilişkin özel bir çerçeve bulunmamaktadır. Kamu hizmetleri yükümlülüğü konusu yeknesak ve şeffaf bir şekilde ele alınmamaktadır. Sosyal amaçlarla rekabetin geliştirilmesi arasındaki potansiyel çatışmaları asgari düzeye indirme amacı güttüğünden, kamu hizmeti yükümlülüğüne ilişkin yasal ve düzenleyici çerçeve, düzenleyici reformun kritik önem taşıyan bir bileşenidir. Tüm hizmet sektörlerine yönelik, kurallara dayanan ve şeffaf kamu hizmetleri yükümlülüğü metodolojisinin uygulanması gerektiğini dikkate alan uygun bir düzenleyici çerçevenin yokluğu, devlet makamlarının temel hizmetlerin yaygın bir şekilde sunulmasına yönelik olarak anlık çözümler üretmelerini gerektirmektedir. Bu durum, en iyi ihtimalle maliyetlerin artmasına, en kötü ihtimalle de rant peşinde koşanların teşvik edilmesine neden olmaktadır. Evrensel erişimin bu tür anlık çözümlerle sağlanabileceği de oldukça şüphelidir. Kamu hizmeti yükümlülüğüne ilişkin genel bir çerçevenin bulunmaması, şebeke sektörlerinde faaliyet gösteren ve her an, evrensel hizmet hedeflerine ulaşma çabasındaki resmi makamlar tarafından uygulanan kısıtlamalar ya da koşullarla karşı karşıya kalan işletmeciler için de belirsizlikler yaratmaktadır. Rekabeti destekleyen düzenlemelerin yanı sıra, doğrudan yabancı yatırımlar da (DYY), düzenleyici reformlar ile üretkenlik arasında bağlantı kuran ilave bir boyut oluşturmaktadır. DYY nin genellikle sektörel verimlilik üzerinde olumlu bir etkisi olduğuna inanılmaktadır. Dolayısıyla, DYY yi kolaylaştıran bir düzenleyici ortam, verimliliğin daha fazla artmasına da katkıda bulunacaktır. Bu açıdan bakıldığında, şebeke sektöründe AB müktesebatının kabulü, Türkiye nin ilgili sektörlerde yabancı yatırımı cezbetme potansiyelini önemli ölçüde arttıracaktır; çünkü Türkiye nin enerji, havayolu taşımacılığı ve denizyolu taşımacılığına dair sektörel mevzuatında hala yabancı yatırımlara engel hükümler bulunmaktadır. Şebeke sektörlerine yönelik düzenleyici reformların kilit bileşenlerinden biri de özelleştirme sürecidir. AB mevzuatı, mülkiyetin türü konusunda bir kıstas belirlememiştir. Diğer bir deyişle, AB mevzuatında, devlet şirketlerinin ya da tekellerinin özelleştirilmesine yönelik bir yükümlülük öngörülmemektedir. AB müktesebatı daha çok, önceden devlet tekelinde bulunan sektörlere rekabetin getirilmesi ve düzenlenmesi ile ilgilenmektedir. Dolayısıyla, AB müktesebatının kabulüne ilişkin yükümlülük, Türkiye nin şebeke sektörlerinde özelleştirmeye ilişkin yaklaşımında bir rol oynamamıştır. Birbirini takip eden Türk hükümetlerinin özelleştirmeye ilişkin yaklaşımları, daha çok, mali dengenin korunmasını sağlamak amacı ile gelir elde etme ihtiyacından etkilenmiştir. Makro ekonomik istikrar sağlandıktan sonra bile, hükümetin birincil amacı hala azami düzeyde gelir yaratmaktır. Bu yaklaşımın dezavantajı, ex post düzenleyici çerçeveye gerekli önemin verilmemesidir. Özelleştirme kanalıyla sağlanacak gelirler en önemli amaç olmayı sürdürdükçe, ilgili sektörde uzun vadede etkin piyasa sonuçlarının elde edilmesine yeteri kadar ilgi gösterilmeyecektir. Gelirlerin azami düzeye çıkartılması hedefi, en azından kısa vadede, ilgili sektörlerde rekabetin geliştirilmesinin sağlanması için alınması gereken önlemlerle çelişecektir. Türkiye de, yetkili makamlar, bu denklemi, gelirlere daha fazla ve rekabete daha az önem vererek çözmüşlerdir. Hem telekomünikasyon hem de elektrik sektörlerinde bu savın kanıtlarına rastlamak mümkündür. Genel olarak, yetkili makamların, mülkiyet değişiminden sosyal refah elde edilmesinde rekabetin önemini dikkate almadıkları görüntüsünü verdikleri söylenebilir. BDK ların performanslarında iyileştirme sağlanması mümkündür. Yeni rekabet çerçevesinin 20

uygulanmasında düzenleyici kurumların oynadığı rolün önemi göz önüne alındığında, bu kurumların performanslarının düzenleme kapsamındaki sektörün performansı üzerinde ciddi bir etkiye sahip olduğu görülmektedir. Türkiye de bağımsız düzenleyici kurumların başarı sicilleri farklı düzeylerdedir. Profesyonel ve gerekli bilgi ile donatılmış bilge kişiler den oluşan bir yönetişim yapısının oluşturulmasını sağlamak amacı ile görevlendirme mekanizmalarının iyileştirilmesi, BDK ların performansının artırılmasını sağlayacaktır. Düzenleyici kurumların performansı, yönetim kuruluna seçilen kişilerin etkinlik düzeyine bağlıdır. Örneğin, Rekabet Kurumu gerekli beceriye sahip, yetkin bir kuruluş olarak yapılanmayı hızlı bir şekilde başarmıştır. Kurumsal bir kültür oluşturulmasına öncelik vermiştir. Ayrıca, insan kaynaklarının zenginleştirilmesine yatırım yapmıştır. Türkiye de rekabet kurallarının uygulanmasına ilişkin diğer sorunlar -örneğin, Rekabet Kurumu nun devlet yardımları konusunda yasal bir yetkisi olmaması ya da Türkiye nin idari hukuk sistemi nedeniyle yargı tarafından yapılan incelemelerin yetersizliği gibi- Rekabet Kurumu açısından harici nitelikte olan sorunlardır. Süreci daha şeffaf bir hale getirmek ve adayların paydaşlar tarafından sorgulanmasını sağlamak suretiyle atama mekanizmasında da iyileştirmeler yapılabilecektir. Düzenlemelerin tasarım ve uygulama kalitesini artırabilmek amacı ile alınacak ek önlemler arasında şunlar yer almaktadır: şeffaflığın ve hesap verebilirliğin daha da iyileştirilmesi, özellikle BDK ların vermiş oldukları kararların gerekçelerini sunmalarının sağlanması; istişare mekanizmalarının kalitesinin artırılması ve özellikle ekonomi alanında, bir baş ekonomist pozisyonu oluşturmak suretiyle BDK ların teknik kapasitesinin artırılması. Son olarak, Rekabet Kurumu ile sektörel düzenleyici kurumların yetki alanlarının net bir şekilde belirlenmesi düzenleyiciler konusundaki belirsizliği azaltacaktır. Altyapı sektörlerinde gerçekleştirilecek reformlar, ancak net bir şekilde belirlenmiş bir strateji ile yönlendirilmesi ve siyasilerce güçlü bir şekilde sahiplenilmesi halinde refahın artmasına katkıda bulunabilecektir. Türkiye de yaşanan deneyimler, bu iki destek olmadan, düzenleyici reformların fayda sağlama konusunda çok geç kalabileceğini, hatta daha da kötüsü, hiç fayda sağlamayabileceğini göstermiştir. Dolayısıyla, düzenleyici reformların başarıya ulaşabilmesi için yapılacak en önemli tavsiyelerden biri, reform çabalarının politik düzeyde açık bir şekilde sahiplenilmesidir. Ancak, sahiplenmek yeterli değildir. Reform politikasının bir uygulama stratejisine dönüştürülmesi gerekmektedir. Sektörel Bakış Telekomünikasyon: Türk telekomünikasyon piyasası, kamu işletmecisinin özelleştirilmesi ve mobil telefon hizmetlerinin önemli ölçüde yaygınlaşmasıyla, son bir kaç yıl içerisinde önemli değişikliklere sahne olmuştur: sabit telefon hizmetlerinde yayılım oranı %27 ye, 2G mobil hizmetlerinde ise %60 a ulaşmış; buna karşılık geniş bant hizmetlerinde çok düşük kalmıştır. 3G hizmetlerinde ise büyüme potansiyeli bulunmaktadır. Rekabetin korunmasına yönelik tedbirlerinin yetersiz kalması ve zayıf yatırım ortamı, geniş bant hizmetlerinin Türkiye de yeterli düzeyde gelişememesinin temel nedenleri arasına yer almaktadır. Serbestleşme süreci 2004 yılında başlamış olmasına rağmen sınırlı alanları kapsamakta ve yavaş ilerlemektedir. 2006 yılında AB müktesebatı paralelinde çeşitli yasal değişiklikler yapılmıştır. Ancak bu değişikliklerin bir kısmı henüz piyasada uygulamaya konulmamıştır. Özellikle, Telekomünikasyon Kurumu nun müdahalelerini uygulama ve hayata geçirme konusunda daha hızlı ve etkin bir şekilde hareket etmesi gerekmektedir. Ayrıca münferit lisans düzenleme rejiminin, piyasaya girmek isteyen işletmeciler için büyük bir engel teşkil ettiği anlaşılmaktadır. Mobil sektörde, yüksek vergiler yayılım oranının artmasını engellemektedir. Ancak, AB müktesebatına tamamen uyum sağlanması da Türkiye yi diğer AB ülkeleri ile aynı düzeye getirmeye yetmeyebilir. Türk telekomünikasyon pazarının daha hızlı büyümesi için iş ortamının geliştirilmesi, özellikle mobil hizmetlerdeki çok ağır vergi yükünün azaltılması; rekabet sürecinde, sektörel düzenleyicilerin bağımsızlıklarının kazandırılması ve yargıda ilerleme sağlanması gerekmektedir. Ayrıca pazar lideri işletmecinin işbirliğinde bulunmasının sağlanması da sektörde 21

rekabetin gelişmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Yine de Türkiye nin AB müktesebatı ile uyum sağlamasının ve aynı zamanda İngiltere ve Finlandiya da uygulanana benzer bir serbest telekomünikasyon politikasını kabul etmesinin Türkiye nin GSYİH sini %0.428 oranında arttıracağı tahmin edilmektedir. Elektrik: Türkiye 2001 yılında, önceden dikey olarak entegre olan sektörde serbestleştirme ve özelleştirme vasıtasıyla rekabetin oluşmasını sağlamak amacı ile iddialı bir program başlatmıştır. Elektrik Piyasası Kanunu (EPK) Türk elektrik sektörünün organizasyonunda, radikal olarak nitelendirilebilecek yeni bir düzenleyici ve yasal çerçeve oluşmasını sağlamıştır. Yeni piyasa yapısında, elektrik üretimi ile perakende elektrik arzının rekabete dayalı bir şekilde gelişmesi öngörülmüş, elektrik iletimi ile dağıtımı ise, piyasadaki tüm katılımcıların ayrımcılığa tabi olmadan erişim sağlayabilecekleri bir şekilde düzenlenmiştir. Bu kanun ile ayrıca Enerji Piyasaları Düzenleme Kurumu da (EPDK) kurulmuştur. Gerekli düzenleyici çerçevenin, ikincil mevzuatı, tüzükleri ve tebliğleri de içeren önemli bir bölümü de hazırlanmış ve yürürlüğe konmuştur. Ancak daha sonra ilerleme yavaşlamıştır. Türk elektrik sektörünün yeniden yapılandırılmasında, devletin sahip olduğu şirketlere rekabetin getirilmesindense, dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesine ağırlık verilmesi benimsenmiştir. İletim sistemi, AB 2003 yönergesinin ayrıştırmaya ilişkin hükümlerine uygun şekilde ayrı bir devlet teşekkülü olarak organize edilmiştir. Ancak dağıtım alt pazarında durum farklıdır. Ayrıştırma, hesap ayrıştırılması, yasal ayrıştırma ve mülkiyetin ayrıştırılması gibi farklı şekillerde gerçekleştirilebilmektedir. Türkiye de, elektrik üretimi ile dağıtımı sadece hesap ayrımına tabidir. Dağıtımın perakende elektrik arzı işinden ayrıştırılmasına ilişkin olarak da, Elektrik Piyasası Kanunu nda sadece hesap ayrımı yeterli görülmektedir. Dolayısıyla mevcut düzenlemeler, AB yönergeleri ile uyumlu değildir. Bu durumda, konu, Rekabet Kurulu nun, özelleştirme sonrası yasal ayrım gerekeceğine dair kararı ile dengelenmektedir. Türkiye de dikey ayrıştırma düzeyinin yetersiz olduğu göz önüne alındığında, yeni yatırım yapılmaması ve buna bağlı olarak arz güvenliğinin sağlanamaması sektörün en acil ve önemli sorunları arasında bulunmaktadır. Doğal Gaz: Elektrik üretiminin doğal gaza bağımlılığı göz önüne alındığında, doğal gaz arzında güvenlik ve ekonominin sağlanması sektörün büyümesi için önemli bir koşuldur. 2001 yılı Nisan ayında yürürlüğe giren Doğal Gaz Piyasası Kanunu, ulusal iletim hatları dışında, BOTAŞ ın tekeline son vermiştir. Mevcut sisteme bağlanmaları koşuluyla, özel iletim şirketlerinin iletim hatları inşa edip bunlara sahip olmalarına izin verilmektedir. Doğal gaz dağıtımını belediyeler ve özel şirketler üstlenmiştir. Uyum konusunda bir miktar ilerleme kaydedilmiş olmasına rağmen, doğal gaz sektöründe fiili rekabet henüz oluşmamıştır ve BOTAŞ ın tekel konumunu korumasına olanak sağlanmıştır. AB müktesebatı ile uyum konusunda ilerleme kaydedilmiş olmasına rağmen, doğal gaz sektöründe rekabetin gelişmesi, elektrik sektöründe olduğundan daha derin sorunlarla karşı karşıyadır. Bu konuda temel sorun, BOTAŞ ın hakimiyetidir. Yeni girenlere karşı ayrımcılık yapılmasına neden olabilecek teşvikleri önlemek amacı ile, BOTAŞ ın dikey olarak ayrıştırılması planlandığı şekilde uygulanmalıdır. Dağıtım şebekelerinin yasal olarak ayrıştırılması da, AB müktesebatına uyum konusunda atılacak önemli bir adım olarak beklemektedir. Demiryolu Taşımacılığı: Ulaştırma sektöründe demiryolu taşımacılığının payı, hem Avrupa da hem de Türkiye de, önemli ölçüde azalmıştır. 1950 yılında Türkiye de yük taşımacılığının %78 i demiryolu ile yapılırken 1999 yılında bu oran %5 e düşmüştür. Demiryolu taşımacılığının verimli olabilmesi için, bir yandan coğrafi erişimi, teknoloji düzeyini ve birlikte çalışabilirliği arttırabilmek amacı ile demiryolu altyapısına yatırım yapılırken, diğer yandan, kamu mülkiyetindeki demiryolu işletmecisinin yeniden yapılandırılması, piyasanın, yeni girişe olanak sağlayacak şekilde serbestleştirilmesi ve özellikle karayolu taşımacılığından pazar payı alabilmek için, demiryolu taşımacılığı sektöründe rekabetin arttırılması gerekmektedir. 22

81 il merkezinden sadece 37 sine ulaşan Türk demiryolu altyapısına yeteri kadar yatırım yapılmamıştır. Ayrıca bu konuda Türkiye deki düzenleyici çerçeve de yetersizdir. Demiryolu piyasasında rekabete AB müktesebatına uygun bir şekilde geçilmesini sağlamak amacı ile gerekli yasal ve kurumsal çerçevenin oluşturulması için Demiryolu Çerçeve Kanunu adını taşıyan bir kanun taslağı hazırlanmıştır. Bu kanun tasarısına göre, altyapı yönetimi ile operasyonlar, bir holding yapısının ortak çatısının altında, ayrı Genel Müdürlükler olarak faaliyet gösterecektir. Yeni çerçeve kanun, demiryolu piyasasında adil rekabete olanak sağlayabilmek amacı ile, güvenlik, ruhsatlar ve birlikte çalışma ile ilgili konularda demiryolu şirketlerini ve altyapı yöneticisini denetleyecek, demiryolu taşımacılığına ilişkin bağımsız bir demiryolu düzenleme kurumu oluşturulmasını öngörmektedir. TCDD nin dikey olarak ayrıştırılması, taşımacılık hizmeti sunan şirketlerin altyapıya, ayrımcılık gütmeyen ücretlerle eşit düzeyde erişim hakkına sahip olarak rekabet edebilmeleri için demiryolu sektörü reformunda atılması gereken bir adımdır. Demiryolu hizmetlerinin kamu hakimiyetinden çıkartılması ve serbestleştirilmesi, karmaşık ve zor bir süreçtir. AB de demiryolu hizmetlerinin serbestleştirilmesi süreci halen devam etmektedir. Demiryolu sektöründe AB düzenlemelerinin belkemiğini muhasebe düzeyinde ya da kurumsal düzeyde dikey ayrışma oluşturmaktadır. Bunu, demiryolu şebekesine, serbest ve ayrımcılık gütmeyen erişim sağlanması; yolcu ve yük taşımacılık hizmetleriyle kamu hizmeti yükümlülüklerinin muhasebe hesaplarının ayrılması desteklemektedir. Türkiye, AB müktesebatını yapacağı düzenleyici reformlar için bir model olarak kullanmaktadır. Düzenleyici reformlar, piyasalarda rekabete daha uygun koşullar sağlanmasını, müşterilere rekabetçi fiyatlarla kaliteli hizmet sunulmasını, şeffaflığı ve hesap verebilirliği amaçlamaktadır. Ayrıca, verimsiz ve zarar eden operasyonların daha iyi bir şekilde tespit edilmesini ve rekabetçi faaliyetlerin zarar vermek amacı ile, rekabetçi olmayan faaliyetlerden çapraz sübvansiyonunu önlemeyi hedeflemektedir. Karayolu Taşımacılığı: Karayolu, Türkiye de en çok kullanılan taşımacılık yöntemidir. Son 20 yıl içerisinde karayollarına yapılan yatırımlar sayesinde Türkiye de karayolu ağı oldukça gelişmiştir. Sektörde çok sayıda hizmet sağlayıcı bulunmaktadır. Bunun sonucunda bu sektör, alternatif taşımacılık yöntemlerine kıyasla son derece rekabetçi bir ortam sunmaktadır. 2005 yılında Türkiye de toplam yük taşımacılığının %95 i karayolu ile gerçekleştirilmiştir. Türk karayolu taşımacılığı mevzuatının AB müktesebatı ile uyumlaştırılması konusunda ciddi bir ilerleme kaydedilmiştir. 2003 ve 2004 yıllarında kabul edilen yeni Karayolu Taşımacılığı Kanunu ve ilgili yönetmelikler, karayolu taşımacılığı hizmetleri için AB dekine benzeyen bir düzenleyici çerçeve oluşturmuş ve piyasaya erişim kurallarını, yine AB de olduğu gibi, mesleki saygınlık, mali yeterlilik ve mesleki yetkinliğe sahip olma ölçütlerine göre tanımlamıştır. Bununla beraber düzenleyici çerçevede, piyasa yapısından kaynaklanan bir takım farklılıklar bulunmaktadır. Karayolu Taşımacılığı Kanunu ve ilgili yönetmelikler, sektörün çok fazla bölünmüş olduğu ve oyuncuların büyük bir çoğunluğunun küçük firmalardan oluştuğu gerçeği göz önünde bulundurularak hazırlanmıştır. Bunun sonucunda, piyasaya erişim kuralları ve ruhsat işlemleri Türk piyasasına göre uyarlanmıştır. Yasaların usulü çerçevesinde uygulanması halinde, sektörde bir birleşme ve dönüşüm yaşanmasına yardımcı olması ve piyasadaki oyuncuların ölçek ekonomisine ulaşmalarını sağlaması beklenmektedir. Böylelikle, sektörün AB yönergelerini daha doğru bir şekilde uygulaması mümkün olacaktır. Havayolu Taşımacılığı: Tarifelerin serbestleştirilmesine yönelik olarak 2001 yılında kabul edilen kanun, havayolu sektörünün hızlı bir şekilde gelişmesine olanak sağlamıştır. Geçtiğimiz üç yıl içerisinde uçak sayısı 150 de 261 e yükselmiştir; iç hat yolcu sayısı 9,1 milyondan 28,8 milyona, iç hat sefer sayısı da 156.301 den 343.956 ya çıkmıştır. Kamu sektörü özel sektör ortaklığı modeli ve özellikle de yap işlet devret seçeneği sayesinde son birkaç yıl içerisinde havaalanı inşasına 1,15 milyar ABD doları aktarılmıştır. Havayolu taşımacılığı konusunda Türk mevzuatı, ruhsatlandırma, uçuş izinleri ve slot tahsisi gibi birçok açıdan AB müktesebatına uyumludur, ancak uyum süreci henüz tamamlanmamıştır. 23

Güzergah izinleri verilebilmesi için havayolu taşıyıcılarına kamu hizmeti yükümlülüğü getiren şeffaf olmayan mevcut sistemin, AB müktesebatı ile uyumlu olan, daha nesnel ve şeffaf bir dizi kural ve koşul ile değiştirilmesi gerekmektedir. Düzenleyici çerçevenin uyumu ayrıca, Türkiye nin mevcut iki taraflı havayolu taşımacılığı anlaşmalarını da tadil etmesini gerektirecek ve bazı uluslararası güzergahlarda milli havayolu şirketi olan THY nin lehine düzenlenmiş olan yasal düopolleri ve fiyat belirlemeye yönelik hükümleri ortadan kaldıracaktır. Bu durum, özel sektöre ait olan diğer havayolu şirketlerinin bu güzergahlarda THY ile eşit koşullarda rekabet etmelerine olanak sağlayacaktır. Ayrıca Türkiye, henüz devlet yardımlarının izlenmesine ilişkin mevzuatı yürürlüğe koymamıştır. Bazı alanlarda halen rekabet kurallarına ters düşen uygulamalar mevcuttur. AB müktesebatı ile uyumun arttırılması; rekabetin, verimliliğin ve şeffaflığın artması gibi ek avantajlar sağlayacak ve hem maliyet hem de kalite üzerinde olumlu etkiler yaratacaktır. Türkiye nin Tek Avrupa Seması na dahil edilmesi, AB taşıyıcılarının Türk piyasasına hizmet vermesini ve Türk taşıyıcılarının da herhangi bir ayrıma maruz kalmadan AB ülkeleri arasında çalışmasını sağlayarak sektörde rekabeti arttıracaktır. Denizyolu Taşımacılığı: Türk denizcilik sektörü, devletin mülkiyetinde olan ve devlet tarafından işletilen varlıklardan, aşamalı olarak özel kuruluşlara geçiş sürecindedir. Özelleştirme süreci liman yönetimi konusunda, önemli bir mesafe kat etmiş ve Türkiye nin ana limanlarından bazıları başarılı bir şekilde özelleştirilmiştir. Denizyolu taşımacılığı alanında ise, kabotajın ve transit taşımacılığın büyümesinin önündeki engellerin ortadan kaldırılmasını sağlamak amacı ile, ticarete daha elverişli bir düzenlemenin gerektiği görülmektedir. Avrupa Komisyonu nun Türkiye İlerleme Raporu nun denizyolu taşımacılığına ilişkin bölümünde de ifade edildiği üzere, ilerleme sadece AB müktesebatına yasal uyum ile sınırlı kalmıştır. Uluslararası Denizcilik Örgütünün SOLAS 78, SOLAS 88, Load Line 88 ve Mar-Pol gibi deniz emniyetine ve güvenliğine yönelik düzenlemeleri, henüz Türkiye tarafından kabul edilmemiştir. Piyasaya giriş düzenlemeleri konusunda ise, gemi tesciline yönelik ayrımcılık güden hükümler elden geçirilmelidir. Son olarak, kurumsal uygulama kapasitesine yapılacak yatırımlar, uluslararası sularda yolculuk yapan Türk gemilerinin itibarının artmasını sağlayacaktır. Böylelikle alıkoyma oranları daha da azalacak ve Türk filolarının uluslararası taşımacılık hizmetleri sunma konusunda daha rekabetçi olması sağlanacaktır. Denizyolu taşımacılığı sektöründe AB müktesebatının kabul edilmesi, kabotaj hizmetlerinde rekabetin artmasına ve liman hizmetleri ile gümrük prosedürleri konularında bürokrasinin azaltılmasına yardımcı olarak sektör üzerinde önemli bir etki yaratacaktır. 24