PARAGRAF-II İÇİNDEKİLER BAYBURT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI ANLATI TÜRLERİNDE BAKIŞ AÇILARI HEDEFLER TÜRK DİLİ Okt. Aslıhan AYTAÇ Bu üniteye çalıştığınızda; Düşünceyi geliştirme yolları ve anlatı türlerinde bakış açısı konularında bilgi sahibi olur. ÜNİTE 8
DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YÖNTEMLERİ 1. Tanımlama Bir varlığı, bir kavramı temel niteliğiyle belirtmedir. Yazılarda çoğunlukla soyut kavramlar tanımlanır. Yazar, okuyucunun kafasında sınırları tam çizilemeyen bu kavramları tanımlayarak hem kavrama bakış açısını verir hem de okurun kavrama gücünü artırır.kimi zaman sözlüksel tanımlara başvurulsa da çoğunlukla, yazar tanımlayacağı şeye, yazdığı savunduğu düşünceye uygun bir tanım getirmeyi dener. Tanım cümleleri ya "... denir." ya da "...dir." şeklinde biter. "Bu nedir?", "Kimdir?" sorusunun yanıtı tanım cümlesidir. "Dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir araçtır."cümlesinde dilin tanımı yapılmıştır. 2. Örnekleme Soyut kavramları, düşünceleri belirgin kılmak için uygulanan bir anlatım yoludur. Örnekleme soyut bir düşünceye somutluk katar, yazının anlaşılmasını kolaylaştırır. Bu nedenle en sık kullanılan anlatım yoludur. Yazıdaki Örnekler, yazarın okuduklarından, dinlediklerinden seçilmiş olabileceği gibi yaşadıklarından, duyup gözlemlediklerinden de seçilmiş olabilir. Yazıda bir sanatçı ya da eser adı verilerek de Örnekleme yapılabilir. Ben her okuduğum romanda asıl kendime yaklaştığıma inanıyorum. Her biri çok yanlı gerçeğimizi belli bir yandan açar bana. Neden söz ederse etsin, beni, başkalarını, yaşamayı tanıtır. Balzac "Eugenie Grandef'i yazmasaydı, gecem gündüzüm bencillerle geçtiği hâlde nerden bilecektim bencilliği? "Kızıl ile Kara" olmasaydı benim de öz geçmişimden haberim olmayacaktı. Goste Berling'le kuzeyi dolaşmasaydım, en soğuk geçen kışları bile sevmez, bahar gelince de toprağın coşkusuna kapılmazdım ki. Yazar, "Roman okumak, kişinin kendisini, başkalarını, yaşamı tanımayı öğretir." düşüncesini bazı eserlerden öğrendiklerini Örnekleyerek kanıtlamaya çalışıyor. 3. Karşılaştırma Herhangi bir düşünceyi açıklamak için iki varlık, iki kavram arasındaki benzerlik ya da karşıtlıklardan yararlanmaktır. Karşılaştırma da somutlaştırmayı sağlayan bir yoldur. Arı, on binlerce yıldır aynı işi en kusursuz biçimde yapar: Düzgün, geometrik ölçülerle peteğini örer ve topladığı bin bir çiçek tozundan, bir kimya laboratuvarının imbiklerinden Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 2
daha üstün biçimde balını süzer. Oysa insanoğlu uğraştığı on binlerce işi binlerce yıldır giderek geliştirmekte ve hâlâ en kusursuza ulaşmaya çalışmaktadır, işte insan budur. Bu parçada insanla arı karşılaştırılarak verilmiştir. Bu karşılaştırmadan "İnsanoğlu, uğraştığı işi giderek geliştirmekte ve kusursuzluğa ulaşmaya çalışmaktadır." ana düşüncesine ulaşılmıştır. Karşılaştırma üç biçimde yapılır 3.1. Benzerliklerden Yararlanma Varlık ya da kavramların yalnız benzeyen yönleri ele alınarak karşılaştırma yapılır. Andre Maurais'ya göre hikâye, romandan çok tiyatroya yakın bir türdür. Tiyatro gibi onun da sağlam bir çatıya, örgüye, becerikli bir sona, kısacası bir "perde"ye ihtiyacı vardır. Hikâyeden film çıkarmak, romandan film çıkarmaktan daha kolay değildir. Bu parçada öykü ile tiyatronun benzer yönleri sıralanarak karşılaştırma yapılmıştır. 3.2. Karşıtlıklardan Yararlanma Varlık ya da kavramların yalnız karşıt yönleri ele alınarak karşılaştırmaya başvurulur. 3.3. İlişki Kurma İki olay ya da iki durum arasındaki benzerlikten yararlanarak düşüncenin somutlaşması sağlanır. Okulda iken tahta sıraların üstüne isimlerini çakıyla kazıyan arkadaşlarımız vardı. Bir gün bunlardan birisine: - Ne işe yarayacak bu? diye sormuştum. Küçücük bıçağın ucuyla tahtayı oymaya devam ederek düşünmeden cevap verdi: - Hiiçç... yarına kalır. Günlerden bir gün Persespolis'i geziyordum. Şehrin girişindeki aslanlı kapının duvarında isimlere rastladım. Bunlar, vaktiyle harabeleri gezmeye gelmiş her milletten gezginlerdi. Herkes zamanla yumuşamış taşlara kendi adını kazımıştı. Bunlardan tarihin büyük duvarlarına tutunmak isteyen insanların duygularını gördüm. Sanırım içlerinden birini okul arkadaşım gibi yakalayıp davranışının sebebini sormak mümkün olsaydı, aynı cevabı verecekti. - Hiiçç... Yarına kalır. Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 3
Bu parçada "bilinçli" olmamakla birlikte sözün uçup gideceğini, ama yazının, böylece insanın yarına kalacağını düşünenlerin davranışı verilmektedir. Yazar, arkadaşı ile gezginlerin davranışlarındaki benzerlikleri arasında ilişki kurarak düşüncesini sunmuştur. 4. Tanık Gösterme Ve Alıntı Yapma Bir düşünceyi savunmak, doğruluğunu kanıtlamak için aynı görüşü paylaşan, destekleyen bir kişinin -kimi zaman karşıt görüşün yanlısı bir kişi de olabilir- yazılarından veya konuşmalarından alıntı yapmaktır. Tanıklığına başvurulan kişinin sözü edilen konuda yetkin olması gerekir. Yazar, bu yetkin kişinin sözünü ya kendi sözü hâline getirir (dolaylı anlatım) ya da sözünün tamamını veya bir bölümünü tırnak içinde vererek kullanır (doğrudan anlatım). Tanık gösterme iki yolla gerçekleşir: Yazar, ya tanığın sözünden yola çıkarak, onun inandırıcılığına dayanıp düşüncelerini geliştirir ya da kendi görüşünü belirttikten sonra tanığa başvurarak düşüncesini inandırıcı kılmaya çalışır. Tanık gösterme atasözleriyle de yapılır. Yazıda tanık göstermeye ve alıntılamaya başvurulmasının nedeni, öne sürülen düşüncenin inandırıcı olmasını, kanıtlanmasını sağlamaktır. Bu yüzden atasözleri, özdeyişler düşünceyi inandırıcı kılmak için kullanılabilir. Herkesi her yönüyle bağışlamak bir bakıma herkesi kendinden küçük görmek, kendini herkesten büyük görmek değil midir? Küçüktür, ne yaptığını, ne dediğini bilmez, bağışla; diye diye kişi kendini ne kadar çok yüceltir. Atalarımız boşuna dememişler: "Bağışlamak büyüklüğün ünündendir." Dahası herkesi bağışlamak, biraz olsun tanrısallık, insanüstülük sınavında bulunmak değil midir? Yazar bu paragrafta düşüncesini inandırıcı kılabilmek için atasözünden yararlanma yoluna gitmiştir. 5. Sayısal Verilerden Yararlanma Düşüncelerin kanıtlanması, inandırıcı kılınması için araştırma sonuçlarından yararlanma yoluna gidilir. İstatistiklerin -sayılara karşı beslenen güvene bağlı olarak- inandırıcı etkisi, savunulan düşüncelerin sayısal verilerle desteklenmesini getirmiştir. Güvenilir kaynakların sunduğu verilerin kullanılması yazarın inandırıcılığını büyük ölçüde artırır. Ancak genelleşmiş istatistik bilgiler ve kasıtlı olarak veritenler güvenirliği sarsar. Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 4
6. Somutlama Soyut kavramları benzetme yoluyla açıklamaktır. Kavram, benzetilen varlığın bazı nitelikleriyle kavratılmaya çalışılır. Bu yolla kavram zihinde canlanır, görünürlük kazanır. Örnekleme, tanımlama, karşılaştırma gibi düşünceyi geliştirme yollarında somutlamaya başvurularak düşünce kolayca kavratılır. Benim ruhum hava ile dolu bir şişeye benzer. Bu şişe hiçbir zaman hayat kaynağı olan oksijenden mahrum kalmaz. Bu şişenin içindeki havayı bir boşaltgaç ile istediğiniz kadar boşaltmaya çalışınız, yine içinde biraz olsun oksijen kalır. Ruhumun kanına can veren manevi oksijen de "ümit'tir. Soyut bir kavram olan ümit, oksijene benzetilerek somutlaştırılmıştır. 7. Soyutlama Düşünceleri; somut kavramlara, soyut anlamlar vererek açıklamaktır. Soyutlama yoluyla anlam yoğunlaştırılır. Okurun bilgi ve yaşam birikimine bağlı olarak yorumu sağlanır. Kavramın netleşmesi, okurun çağrışımına bağlıdır. Bu yol daha çok şiirde kullanılır. Saat Çini vurdu birden: pirinççç Ben gittim bembeyaz uykusuzluklardan Kasketimi üstüne eğip acılarımın Sen yüzüne sürgün olduğum kadın Karanlık her sokaktaydın gizli bir köşedeydin 8. Benzetme Çoğunlukla cümle düzeyinde kullanılan, anlamı zenginleştirmeyi amaçlayan bir düşünceyi geliştirme yoludur. Paragrafın içinde yer yer bulunur, anlatıma güç katar. Benzetme, aralarında benzerlik olan iki şeyden benzerlikçe zayıf olanı güçlü olanla anlatmaktır. Erkenden yağan yoğun kar, sanki beyaz bir ölümdü. Bu olaydan sonra kendimi kuş gibi hafif hissediyorum. Bülbülün güle kavuşması gibiydi iki sevgilinin buluşması. Güneş bu sabah, dalından koparılmış taptaze portakalı andırıyor. Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 5
9. Anlatımda Bakış Açıları ve Anlatıcı Türleri 9.1. Hakim Bakış Açılı Üçüncü Tekil (O) Anlatıcı (İlahi = Tanrısal bakış açısı): Yaşanmış, yaşanan ve yaşanacak olan her şeyi bilir, görür ve duyar. Kahramanların gönlü veya kafasından geçenleri okumaya kadar uzanır. Anlatıcı, anlattığı olayların dışında durur, gören durumundadır. Üçüncü tekil şahıs ağzıyla konuşur. Yazarın dilini kullanır ve bu sebeple ona "yazar-anlatıcı" da denilir. Zaman zaman okuyucu ile diyaloga girmekten, onlarla sohbet etmekten ve onlara yol göstermekten geri durmazlar. "Lafa nasıl başlayacağını düşünüyor ve." 9.2. Kahraman Bakış Açılı Birinci Tekil (Ben) Anlatıcı: Kahramanlardan birisidir. Bu anlatıcı, aynı zamanda olay örgüsünün bütün yükünü üstlenen asıl kahraman olabileceği gibi, daha da geri planda yer almış kahramanlardan biri de olabilir. Bir insanın sahip olduğu veya olabileceği bilme, görme, duyma, yaşama imkânları ile sınırlıdır. Her zaman kendi yaşadıkları, bildikleri, duydukları ve hissettiklerini öne çıkarır. Kahraman anlatıcının söz konusu olduğu roman ve hikâyeler, çoğunlukla "otobiyografik" karakterlidir. Kahraman anlatıcı, kendi dil ve üslubunu kullanır ve birinci tekil şahıs ağzıyla konuşur. Okuyucu ile daha sıcak, samimi ve inandırıcı bir diyalog kurmasıyla okuyucuya daha yakındır. Özellikle eserin hatıra defteri, günlük, mektup tarzında kaleme alınması, bu etkiyi daha çok güçlendirir. "Çok çalışıyorum. Onlardan ziyade kendim için."(reşat Nuri Güntekin- Çalıkuşu) Bu sıkıntıların başında "bakış açısı"ndaki sınırlılık gelir. Böyle bir anlatıcıyı tercih etmiş olan bir yazar, eserinin itibari dünyası çok büyük ölçüde tek bir kişinin yaşadıkları, bildikleri, gördükleri, yorumları ile sınırlandırmış olur ki, hakim bakış açılı anlatıcıya göre, bu, çok daha geniş imkanların bir tarafa itilmesi anlamına gelir.bir başka sıkıntı, okuyucunun, anlatıcı ile yazar arasında ilişki kurma kolaycılığına zemin hazırlamasıdır. Pek çok okuyucu, hatta eleştirmen, ciddi bir araştırmaya lüzum görmeden eserdeki ben anlatıcı ile yazarı özdeşleştirmeye kalkışır. 9.3. Gözlemci Bakış Açılı (Ben veya O) Anlatıcı: İtibarı dünyada olup bitenleri, sadece müşahede etmekle yetinir. İkinci aşamada da gözlemlerini adeta bir tarafsızlığı ile okuyucuya nakleder. Bir "yansıtıcı" konumundadır. Çok Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 6
daha az bilgilidir. Onun bilme, görme, duyma yetenekleri geçmiş ve geleceğe uzanmadığı gibi, kahramanların ruh hallerine de yetişemez. Hem üçüncü tekil hem de birinci tekil olabilir. Anlatıcının bakış açısı sınırları ve anlattıkları karşısındaki tutumuna dikkat etmek zorundadır. 9.4. Çoğulcu Bakış Açısı ve Anlatıcıları: Anlatıcılardan iki veya daha fazlasının aynı eserde kullanılması tarzıdır. Asıl çoğulcu bakış açısı, tek bir anlatıcının esas olduğu eserde, olay örgüsünde yer alan kahramanlardan birkaçının da bakış açılarına yer verilmesi biçiminde gerçekleştirilir. Bu tür bir tavır, (X) olayının okuyucuya takdimini daha çok inandırıcı hale getirecek ve okuyucuyu tek bir anlatıcının esiri olmaktan kurtaracaktır. Oğuz Atay'ın Bir Bilim Adamının Romanı'nda çoğulcu bakış açısı yöntemi kullanılmıştır. Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 7
ÜNİTE DEĞERLENDİRME SORULARI Paragraf II DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Röportajla öykü arasında kimi benzerlikler vardır. İkisi de yaşamın gerçekleriyle beslenir Röportajın gerçekliği belgelere, kanıtlara, somut olay ya da olgulara dayanmasından ileri gelir. Öyküde ise bunlar hayal gücüyle yeni bir renk, yeni bir görünüm kazanır Öte yandan bütün anlatı türleri için geçerli olan dilin güzel ve etkili kullanımı, röportaj ve öykü için de söz konusudur Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır? a) Betimleme b) Karşılaştırma c) Tanımlama d) Öyküleme e) Örneklendirme (1997- ÖYS) 2. (I) Dünyanın en güzel, en lezzetli inciri Türkiye'de yetişir. (II) Yıllık üretim 185 bin ton civarındadır. (III) Kalkınabilmemiz için bu üretimi daha da artırmalıyız. (IV) Öteden beri dışa sattığımız mallar arasında incir önemli bir yer tutar. (V) Bu da incirlerimizin dış ülkelerde nasıl arandığını gösterir. Bu paragrafı oluşturan cümlelerden hangileri, ötekilere göre daha kesin bir biçimde ve kolaylıkla kanıtlanabilir yargılar niteliğindedir? a) I ile V b) I ile IV c) I ile III d) II ile V e) II ile IV (1981 /I) Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 8
ÜNİTE DEĞERLENDİRME SORULARI Paragraf II 3. Andre Gide bir yazısında şöyle der: "Sanatçının konusu insandır. Bir insanın yaşamı o insanın düşlerinin de kaynağıdır." Bu söze katılıyorum; çünkü yaşananlarla düşler iç içedir. Sanatçı, yazar, ozan da insan yaşamını, insan düşlerini bir yapıtta gerçeğe dönüştürendir. Başkasına, geleceğe bakandır. Kendi yaşadıklarına, düşlerine herkesi ortak edendir. Bu parçada yazarın, Andre Gide'den bir alıntı yapmış olmasının nedeni aşağıdakilerden özellikle hangisi olabilir? a) Anlatımına akıcılık kazandırma b) B)Okuyucunun ilgisini çekme c) Sanatçı konusundaki görüşlerini inandırıcı kılma d) Karşıtlıklardan yararlanarak düşüncesini geliştirme e) Yaşamla sanat eseri arasındaki ilişkiyi kanıtlama (1981 / II) 4. Ankara, tarihin şaşırtıcı terkipleriyfe doludur. Burada kerpiç bir duvardan İyonya tarzında sütun başlığı fırlar; bir türbe merdiveninin basamağında bir Roma konsülünün şehre gelişini kutlayan bir taş görünür, Ahi Şerafettin in türbesini, asırlardır Greko Romen aslanı bekler. Bu yüzden Aslanhane adını alan caminin mihrabında Etilerin toprak ve bereket ilahesinden başka bir şey olmayan bir yılan, meyveler arasında dolanır. Yazar, parçanın ilk cümlesindeki savını inandırıcı kılmak için aşağıdakilerden hangisine özellikle başvurmuştur? a) Örneklere ağırlık verme b) Öyküleyici anlatım yolunu seçme c) Konuyu tartışma içinde sunma d) Okurun hayal gücüne dayanma e) Kanılarını öne çıkarma (1982- ÖYS) Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 9
ÜNİTE DEĞERLENDİRME SORULARI Paragraf II 5. Andre Gide bir yazısında şöyle der: Sanatçının konusu insandır. Bir insanın yaşamı o insanın düşlerinin de kaynağıdır. Bu söze katılıyorum. Çünkü yaşananlarla düşler iç içedir. Sanatçı, yazar ozan da insan yaşamını, insan düşlerini bir yapıtta gerçeğe dönüştürendir. Başkasına, geleceğe bakandır. Kendi yaşadıklarına, düşlerine herkesi ortak edendir. Bu parçada yazarın, Andre Gide den bir alıntı yapmış olmasının nedeni aşağıdakilerden özellikle hangisi olabilir? a) Anlatımına akıcılık kazandırma b) Okuyucunun ilgisini çekme c) Sanatçı konusundaki görüşlerini inandırıcı kılma d) Karşıtlıklardan yararlanarak düşüncesini geliştirme e) Yaşamla sanat arasındaki ilişkiyi kanıtlama (1931 ÖYS) 6. (I) Toroslar, Çukurova nın bereketli topraklarını İç Anadolu nun bozkırlarından ayırır, (II) Çukurova yı bir at nalı biçiminde kuşatmış bir duvardır sanki. (III) Ovadan bakılınca çelikten dev bir testere ağzını andıran tepeler, yaz kış ışıl ışıldır. (IV) Toroslar öylesine sarp ve yüksektir ki kolay kolay geçilmez. (V) Tren bile Toroslar ı geçerken tünelin birinden çıkıp ötekine girer. Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde benzetme yapılmıştır? a) I ve II b) I ve III c) II ve III d) II ve IV e) IV ve V (2000 ÖSS) 7. I) Sonbahar, kendisinden sonra gelecek kış mevsiminin gizli telaşını yaşatıyor doğaya. (II) Amasra da bir Roma yapıtı olan Kuşkayası Yol Anıtı sarı bir örtüyle kaplanıyor. (III) Hasankeyf teki Artukoğulları zamanından kalma camii minaresindeki son leyleği yolcu ediyor. (IV) Kaçkarlarda yağmur fazla mesai yapmaya başlıyor. (V) Bolu Dağları nda, Istrancalarda gezinirken yerlerde ağaç gövdelerinin hüzünlü yüzlerini, acılı bakışlarını görüyoruz. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde insana özgü bir nitelik doğaya aktarılmamıştır? a) I b) II c) III d) IV e) V (2001 ÖSS) Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 10
ÜNİTE DEĞERLENDİRME SORULARI Paragraf II 8. Eleştirmenlerimizin eleştiriyi yan meslek olarak algılamaları bilinen bir gerçek ama işin korkutucu boyutu birçok kimsenin ilgisini çekmiyor. Eleştirmenlerimizin yüzde 83 ünün ekmeğini kazandığı mesleği eleştirmenlikle ilgisiz: yüzde 33 ü ticaretle uğraşıyor, yüzde 10 u tekstilci, yüzde 40 ı doktor, çok az bir kısmı da yazar, işin en ürkütücü yönü, aydınlarımızın yüzde 72 sinin, eleştirmenlerin eleştiri dışında işler yapmalarını oldukça doğal karşılamaları. Sanki bu durum eleştiriyi olumsuz yönde etkilemezmiş gibi. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır? a) Sayısal verilerden yararlanma b) Karşılaştırma c) Tanımlama d) Benzetme e) Örneklendirme 9. Edebiyatın konusu insandır, doğadır; edebiyat bütün olanaklarıyla insanı tanıtmaya yönelmiştir. Eleştirinin konusu ise eserdir; amacı eseri tanıtmak ve değerlendirmektir. Edebiyatta dolaysız bir yaratma söz konusudur. Eleştirmen ise dolaylı yaratan kişidir. Yargılanan bir eser olmadıkça eleştiri de olmaz. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır? a) Karşılaştırma b) Tartışma c) Örneklendirme d) Tanımlama e) Öyküleme (1988/11) 10. İnsanlığın adım adım ilerlemesini sağlayan şey, kuşkusuz, kişisel kazançların ürün ve buluşların kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır. Hayvanlar dünyasında buna benzer bir olay yoktur; eğitim görmüş bir köpek, başka bir köpeği eğitemez. Bu paragrafın anlatımında aşağıdakilerden hangisi daha ağır basmaktadır? a) Kanıtlama b) Karşılaştırma c)benzetme d) Örneklendirme e) İlişki kurma (1981 /1) CEVAPLAR 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 B E C A C C B A A B Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 11
KAYNAKLAR http://www.turkedebiyati.org/dusunceyi-gelistirme-yollari.html http://www.edebiyatogretmeni.org/paragrafta-dusunceyi-gelistirme-yollari-konu-anlatimi/ http://www.turkedebiyati.org/anlatici-turleri-bakis-acilari.html Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 12