ATATÜRK ÜN GENÇLİĞE HİTABE



Benzer belgeler
İSTİKLÂL MARŞI. Mehmet Akif Ersoy

AAA AYŞE HASAN TÜRKMEN ORTAOKULU MÜDÜRLÜĞÜ YILLIK FAALİYET PLANI

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

Dr. Kemal Akkan BATMAN

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

Mustafa Kemal ATATÜRK

Kiraz Öğretmen Evi ve Akşam Sanat Okulu Müdürlüğü YILLIK FAALİYET PLANI

BAĞYURDU KAZIM DİRİK ORTAOKULU Müdürlüğü YILLIK FAALİYET PLANI

KKTC MİLLİ EĞİTİM VE KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINIDIR

İSTİKLÂL MARŞI. Mehmet Akif ERSOY

Karşıyaka İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü KARŞIYAKA ÖZEL EĞİTİM MESLEKİ EĞİTİM MERKEZİ (OKULU) YILLIK FAALİYET PLANI

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Bu kitapta neler var?

Refet Bele Anaokulu Müdürlüğü YILLIK FAALİYET PLANI

Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

MateMito AKILLI MATEMATİK ATÖLYEM

UETD Genelmerkez Gençlik Kolları Mart 2014 Faaliyet Raporu

T.C. BURDUR VALİLİĞİ İl Milli Eğitim Müdürlüğü...İİÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜNE...MÜDÜRLÜĞÜNE...BÖLÜMÜNE

1. A. Ali ERSOY, Hezarfen Ahmet Çelebi İ.Ö Türkçe Öğretmeni. 2. Emel OKKIRAN, Sultantepe İ.Ö Türkçe Öğretmeni

STRATEJÝK PLANI

Kazanım: : Vatanımız için mücadele eden insanların fedakarlıklarını öğrenerek vatanseverlik duygusunu artırır.

T.C. İSTANBUL VALİLİĞİ İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

Konak Halk Eğitimi Merkezi ve Akşam Sanat Okulu Müdürlüğü YILLIK FAALİYET PLANI

VERGİ ADRESİ FATİH VD. VERGİ NUMARASI BİNA KONTENJANI 114

T.C KÖRFEZ KAYMAKAMLIĞI Körfez Anadolu Öğretmen Lisesi BRİFİNG DOSYASI

Türkçe. 6. Sınıf. Ali PEHLİVAN. Okula Yardımcı, Sınavlara Hazırlık. Konu Anlatımı Konu Etkinlikleri Konu Testleri Yazılıya Hazırlık Çalışmaları

Atakent Anadolu Lisesi Müdürlüğü YILLIK FAALİYET PLANI

Rafet ÖZTÜRK. Üniteye Hazırlık

Bu kitapta neler var?

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

BAHARA MERHABA. H. İlker DURU NİSAN 2017 İLKOKUL BÜLTENİ

Buse Akbulut. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Bu kitapta neler var?

Selçuk Yaşar Alaybey Ortaokulu Müdürlüğü YILLIK FAALİYET PLANI

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

İZMİR ÖZEL EĞİTİM İŞ UYGULAMA MERKEZİ ( OKULU ) MÜDÜRLÜĞÜ YILLIK FAALİYET PLANI

Semiha İrfan Çalı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürlüğü YILLIK FAALİYET PLANI

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

ilkokulu E-DERGi si 23 Nisan ın Önemi Sorumluluk Okulumuzda 23 Nisan Hedef Siir: Egemenlik Ulusundur 2017 Nisan Sayısı Bu Sayımızda:

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden

19 MAYIS YÖNETMELİĞİ

Başarının Yöntem i İLKOKUL KOLEJİ.


Selam size ey yüce şehitler, Yahya Çavuşlar, Koca seyitler. Uyuyan nice adsız yiğitler, Adınızı tarihe yazmaya geldim.

T.C. DARICA KAYMAKAMLIĞI İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü DARICA ASLAN ÇİMENTO İLKOKULU BRİFİNG DOSYASI

İstiklal Marşının Kabulü

OKULUMUZUN SESİ ***DEĞERLERİMİZ*** Zübeyde Hanım Huzurevi nden Misafirlerimiz Geldi

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

10 KASIM ATATÜRK. Kültür2000 Koleji Anadolu Lisesi

Defne Öztürk: Atatürk ün herkes mutlu ve özgür olsun diye hediye ettiği bayramdır.

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası

İNSANLIĞIN SAVAŞI YENDİĞİ YER; ÇANAKKALE SAVAŞ ALANLARI PROJESİ (TR R5)

MEVSİM İLKBAHAR SAĞLIKLI YAŞAM. İlkbahar mevsiminin özelliklerini öğreniyoruz.

KINALI HASAN. Ey gözümün nuru Hasan ım,

Dil Öğrenme ve yazım dili öğrenme

FARELER VE İNSANLAR ADLI ROMAN ÜZERİNE DÜŞÜNCELER Fareler ve İnsanlar İnsan ilişkilerine ve alt tabaka insanların umut dolu

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı.

Kahraman Kit Misafirlikte

YAPACAĞIMIZ SANAT ETKİNLİKLERİ

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

Azrail in Bir Adama Bakması

ZEYTİNBURNU İMKB KIZ TEKNİK VE MESLEK LİSESİ BRİFİNG DOSYASI

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Aliağa Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürlüğü YILLIK FAALİYET PLANI

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

1. SINIF MATEMATİK KİTABI 2

Vakıfların toplumsal yaşamımızdaki hizmetlerini şöyle sıralayabiliriz. 1. Dini hizmetler. 2. Sağlık hizmetleri. 3. Eğitim ve öğretim hizmetleri

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

Bu kitapta neler var?

ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ

Bu kitapta neler var?

Benimle Evlenir misin?

HABAŞ Hamdi Başaran Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürlüğü YILLIK FAALİYET PLANI

EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI

Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu adına hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

T.C. BEYOĞLU KAYMAKAMLIĞI Özel Saint Benoit Fransız Lisesi STRATEJİK PLAN İSTANBUL

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ

İSTİKLÂL MARŞI NA DİLBİLİMSEL BİR YAKLAŞIM

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

2013 / 2014 SAYI: 17. Haftanın Bazı Başlıkları

Selam vermekle karşımızdaki kimseye neyi ifade etmiş oluruz?

Adım Adım Başarıya...

ÖZEL ANAKENT İLKOKULU EĞİTİM ve ÖĞRETİM DÖNEMİ DEĞERLER EĞİTİMİ PROJESİ MART NİSAN FEDAKARLIK FEDAKARLIK BİLİNCİ

SOSYAL BİLGİLER (COĞRAFYA)

Bu etkinler resim yapma, boyama, hamurla oynama, sınıf içinde veya oyun salonlarında düzenlenen oyun alanlarında oyun oynama gibi öğretmen gözetimi

KURTULUŞUN 95. YILI COŞKUYLA KUTLANDI

NOKTALAMA İŞARETLERİ MUSTAFA NAZIM ÖZGEN

Türkiye nin köklü şirketlerinden PET HOLDİNG 40 yaşında

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

İSTİKLÂL MARŞI'MIZ. Her milletin bir milli marşı var fakat bizimkisi ayrı. Bizimkisi İstiklal Marşıdır, başka yazılamaz gayrı.

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ YERLEŞKESİ OKULLARI EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8. VELİ BÜLTENİ

Editör Reyhan KAYA. Dil Uzmaný Rabia Eda ÖZDEMÝR. Görsel Tasarýmcý Özlem KAYMAZ. Program Geliþtirme Uzmaný Nihal AHÝOÐLU

Transkript:

YIL: 1 SAYI: 2 - MAYIS 2010 İSTİKLÂL MARŞI Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl! Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl... Hakkıdır, Hakk a tapan, milletimin istiklâl! Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar, Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, Medeniyet! dediğin tek dişi kalmış canavar? Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın. Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana va dettiği günler Hakk ın... Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Bastığın yerleri toprak! diyerek geçme, tanı: Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda! Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda. ATATÜRK ÜN GENÇLİĞE HİTABE Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli: Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli. Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli- Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli. O zaman vecd ile bin secde eder-varsa-taşım, Her cerihamdan, ilâhî, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır ruh-ı mücerret gibi yerden naşım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım. Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl: Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakk a tapan, milletimin istiklâl Mehmet Akif ERSOY WWW.selcukimkanadolulisesi.k12.tr 1

SELÇUK İMKB ANADOLU LİSESİ DERGİSİ SELÇUK İMKB ANADOLU LİSESİ YIL: 1 SAYI: 2 MAYIS 2010 SAHİBİ YAKUP ATASEVER Okul Müdürü YAYIN KURULU TUFAN ARIKAN Türk Dili ve Edebiyat Öğretmeni ESMA GÜVEN Tarih Öğretmeni TÜRKAN ÇETİN İngilizce Öğretmeni TASARIM VE BASKI Sarıyıldız Ofset (312) 395 99 94-95 İLETİŞİM www.selcukimkbanadolulisesi.k12.tr Tel: (0.232) 892 44 68 Faks: (0.232) 892 60 70 İÇİNDEKİLER Okulumuz Okul Müdürü Uzm. Öğr. Yakun ATASEVER / 3 Okulumuz - BAŞAK AKBABA / Okul Personeli / Harf Devrimi, Dil Devrimi ve MUSTAFA KEMAL ATATÜRK - GÜLNİHAL DAĞLIOĞLU / İnsan İlişkilerindeki Yedi Söz / Halk Bilim (Folklor) Nedir? - FATİH YURTLAK / İstiklal Marşım - FERDİ GARİP / Her Şey Seninle BaşlarR / Yakın Dönemi Anlamada Tarihi Romanların İşlevi ve Önemi - Alim DAVARCI / Aynı Şeyin Peşinde / Bir Damla - KÜBRA BACAK / Kargayla Bülbülün Arkadaşlığı / Türküyse Türküler Kutlu Olsun - UFUK YILDIZ / Türk Gencinin Milli Gurur Günü - YİĞİT GÖKTÜRK ÖZEL / Şirince Village - ELİS SONGUN / Şirince Nasıl Bir Yer? - AYHAN YAMAN / Bardağın Dolu Tarafı / Şimdiki Zaman - MACİDE TAŞKIN / Saklambaç - ESRA AKTUĞ / Sahte Masallardayızk - COŞKU ŞAHİN / Öğremneni Yaşı Yok - KÜBRA BACAK / Körü Körüne - MERVE ARSLAN / Kitap Okumak Mı? - ÇAĞLAR BİLGEÇ / Kavrayamadıklarımız - SAADET ÇELİK / İnsan Olabilmek - MİHRİBAN DİNÇ / İnsan Ne Zaman İnsan Olacak? - HAN TEK / Hayat - SİMGE ÇELİK / Geleceğe Yön Verenler - NİMET ERDEM / Dostluğa - SALİHA AK / Büyüklerimiz - ÖZGE ÇAKIR / Buldum - BUSE TABAK / Bencillik - BARIŞ DÖKMETEPELİOĞLU / Başka Bir Dünya - MELİS SONGUN / Bahçe - AYŞE NUR BULUT / Bahar - MELEK ULU / Atatürkçü Olmak - EZGİ İBİLİ / Atatürk ve Çağdaşlaşma - EMRE UZUN / Atam ın Eseri - BERKAN TEPE / Yavru Kedi / Meslek Değil Hayatınızı Seçiyorsunuz / Altınlar - GÜVEN MUSTAFA / İnci - MACİDE TAŞKIN / Tembel Köpek Öyküsü / Tavsiye Almak / 2 WWW.selcukimkanadolulisesi.k12.tr

YIL: 1 SAYI: 2 - MAYIS 2010 Merhaba Uzm. Öğr. Yakup ATASEVER Okul Müdürü Sizlerle yeniden birlikte olmanın kıvancı içerisindeyiz. Bıldır çıkardığımız ilk dergimizden sonra bu yıl ikincisi ile tekrar birlikteyiz. İlk dergimiz için, dergimizin ilmi bir çalışma olduğu konusunda birçok müspet tenkit aldık. Hele hele bir yazımızın Seviye Belirleme Sınavında soru olarak çıkması bizleri mesut etti. Dergimizin küçük boyda olması ve kuşe kağıt olmaması konusunda da tenkit aldık. Hoşgörünüze sığınarak imkânlarımızın bu kadar olduğunu söyleyerek mazeret beyan etmek istiyorum. Muhtevanın doyurucu olması bizim için çok önemliydi ve bunu başardık. Kıymetli okuyucular güzel İzmir imizin en güneyindeki tarihi ilçesi olan Selçuk tan sizlere seslenmekten gurur duyuyoruz. İlçemiz eğitim alanında da birçok mesafeler kaydetmiş, okulumuzla birlikte İzmir de bilhassa son 3 senede hak ettiği yeri almıştır. Okulumuzda okul- veli- hayırsever dayanışması en yüksek seviyededir. Bizler öğrencilerimiz için çırpındıkça velilerimiz ve Selçuklu hayırseverlerimiz kadirşinaslığını göstererek bizlere her türlü desteği vermektedirler. Bu vesile ile hem velilerimize, hem de hayırsever Selçuklulara bir kere daha teşekkürlerimi sunuyorum. Onlar şunu çok iyi biliyorlar ki öğrenciler burada bize emanet ve onları kendi çocuklarımızdan ayırt etmiyoruz. Öğrencileri zararlı alışkanlıklara bulaştırmadan, tehlikeleri bertaraf ederek onların en iyi şekilde yetişmeleri için gecemizi gündüzümüze katıyoruz. Saygıdeğer velilerimiz ve hayırsever Selçuklular da bunun çok iyi farkındalar. Bizim için önemli olan da bu Daha nice dergilerde birlikte olmak ümidiyle hepinize saygılarımı sunuyorum. Hoşçakalın WWW.selcukimkanadolulisesi.k12.tr 3

SELÇUK İMKB ANADOLU LİSESİ DERGİSİ Okulumuz Selçuk İMKB Anadolu Lisesi masmavi görüntüsüyle, herkesin içini aydınlatan, pek çok öğrencinin imrenerek baktığı, gerek derslerinde gerekse sosyal etkinliklerdeki başarılı öğrencileriyle Selçuk un en seçkin en gözde okulu. Biz öğrencileri içinse burası evimiz gibi huzur bulduğumuz, rahat olduğumuz bir yer. Bizler sabahları evimizden çıkıp okula değil de sanki evimizden çıkıp evimize gidiyoruz. Hayatımızın en güzel sayfalarını burada dolduruyoruz. Bu güzel eğitim yuvasından yakında mezun olacak biri olarak söylüyorum ki bu yılları ileride çok güzel hatıralarla anacağız. Bize sadece bir nehrin nereden doğup nereye döküldüğünü, çemberin alanını yahut Orhan Veli nin sanatını değil de yaşamı, güçlü olmayı, sorunlarla başa çıkabilme olgunluğunu kazandıran öğretmenlerimizi de sevgiyle saygıyla anacak, hiç unutmayacağız. Burası bizim için herhangi bir okul değil. Burası bizim okulumuz. Eğlendiğimiz, öğrendiğimiz, yaşama sarıldığımız, gelecek için umut tohumları attığımız sımsıcak bir yer. Diğer arkadaşlarım gibi ben de bu okulun daha doğrusu bu ailenin bir bireyi olmaktan dolayı kendimle gurur duyuyorum. BAŞAK AKBABA 12 SOS Okul Personeli YAKUP ATASEVER (OKUL MÜDÜRÜ) AHMET KARAŞAHİN (MÜDÜR YRD.) G.ERHAN GÜZEL (COĞRAFYA ÖĞRT.) ALİ GÜRBÜZ (RESİM ÖĞRT.) TUFAN ARIKAN (TDE ÖĞRT.) AYDIN BAŞARAN (FİZİK ÖĞRT.) MUSTAFA KÖSEOĞLU (PSK. DAN.) YAHYA MURAT UKAP (MÜZİK ÖĞRT.) ALİ OSMAN CAN (DİN K. AHLAK BİL. ÖĞRT.) HÜLYA KIRBIYIK (MATEMATİK ÖĞRT.) NURAY GÜNDEN (MATEMATİK ÖĞRT.) BERAY ÇELİK (BİYOLOJİ ÖĞRT.) ESMA GÜVEN (TARİH ÖĞRT.) TÜRKAN ÇETİN (İNGİLİZCE ÖĞRT.) EMİNE BEKDEMİR (İNGİLİZCE ÖĞRT.) ATİLLA BEKDEMİR (İNGİLİZCE ÖĞRT.) FATİH YURTLAK (BEDEN EĞT. ÖĞRT.) SADETTİN GÜNDEN (MATEMATİK ÖĞRT.) Y. ÖZLEM KAPANCI (İNGİLİZCE ÖĞRT.) NECLA CEVRİM (TDE ÖĞRT.) KADRİYE ORAL (TDE ÖĞRT.) ALİM DAVARCI (TARİH ÖĞRT.) ALPASLAN BEKEZ (FELSEFE ÖĞRT.) UFUK YILDIZ (TDE ÖĞRT.) REYHAN AKAR (KİMYA ÖĞRT.) FECİ KAYA (ALMANCA ÖĞRT.) DURCAN ATİLLA (MATEMATİK ÖĞRT.) GÜLNİHAL DAĞLIOĞLU (TDE ÖĞRT.) ALİ HASDEMİR (BİYOLOJİ ÖĞRT.) AYHAN YAMAN (MEMUR) AYHAN KARADAYI (HİZMETLİ) NURİ YAĞCI (HİZMETLİ) 4 WWW.selcukimkanadolulisesi.k12.tr

YIL: 1 SAYI: 2 - MAYIS 2010 Harf Devrimi, Dil Devrimi ve MUSTAFA KEMAL ATATÜRK GÜLNİHAL DAĞLIOĞLU Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Atatürk baba sordu: -Yeni yazıyı tatbik etmek için ne düşündünüz. -Bir on beş yıllık uzun, bir de beş yıllık kısa Süreli teklif var, dedim. Yüzüme baktı: Bu, ya üç ayda olur ya hiç olmaz, dedi. (F.Rıfkı ATAY Çankaya IV) Türkler, 8. yüzyılda Talas Savaşı ile Araplarla karşı karşıya gelmişler ve 11. yüzyılda Müslüman olmuşlardır. Müslümanlığın kabulü ile Arap alfabesini kullanmaya başlamışlardır. Ancak Arap alfabesi yazılış ve okunuş biçimi ile Türkçeye uygun bir alfabe değildir. Bunun sonucu olarak Osmanlı İmparatorluğu döneminde nüfusun ancak %10 u okuma yazma biliyordu. 29 Ekim 1923 te ilan edilen Cumhuriyet rejimi ile Mustafa Kemal ATATÜRK Modern Türk Devletini kuruyor ve devletin kurumlarını da Cumhuriyet rejimine uydurma ve adapte etme düşüncesi içerisindeydi. Yılların vermiş olduğu alışkanlıklardan toplumu bir anda soyutlamanın ne kadar zor olduğunun da farkındadır. ATATÜRK; omuz omuza vererek vatanını koruyan Türk halkının her kesiminin düşünce yapısını, örf, adet ve törelerini çok iyi biliyor, yenilikleri bu sağlam teşhisin ışığı altında bir zaman çerçevesi içerisinde gerçekleştiriyordu. Yeni Türk devletinin kurulduğu ilk yıllarda, pek çok alanda, akılcı düşünce yoluyla devrimler gerçekleşmiştir. Bunlardan biri de Harf Devrimidir. Mustafa Kemal ATA- TÜRK 8 Ağustos 1928 tarihinde Sarayburnu Parkı nda yaptığı bir konuşmasında: Arkadaşlar, bizim uyumlu, zengin dilimiz yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Yüzyıllardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulunduran, anlaşılmayan ve anlamadığımız imlerden kendimizi kurtarmak ve bu gerçeği anlamak zorundayız. Çok işler yapılmıştır. Ne var ki, bugün yapmak zorunda olduğumuz son değil; ama çok gerekli bir iş daha vardır: Türk harflerini her yurttaşa, kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu yurtseverlik ve vatanseverlik ödevi biliniz. diyerek Harf Devriminin müjdesini vermiştir halkımıza. Dil konusunda geçmişin yanlışlarını kökünden temizlemek için ilk adım 1 Kasım 1928 tarihinde altmıştır. 3 Kasım 1928 de yürürlüğe giren bir yasayla, 1 Ocak 1929 tarihinden itibaren Türkçe kitapların ;Türkçeye uygun ve Türk halkının kolayca okuyup yazabileceği, bilimsel çalışmalar sonucunda Latin alfabesinden seçilen harflerle oluşturulan Türk alfabesi ile basılması zorunlu kılındı. Arap alfabesiyle kitap basımı yasaklandı. Aynı yıl, okullardan Arapça ve Farsça dersleri kaldırıldı. Harf devriminden sonra, Türkçenin özleştirilmesi ve geliştirilmesi aşamasına gelinmişti. Atatürk bu aşamayı şöyle açıklıyordu: Ulusal duygu ve dil arasındaki bağ çok güçlüdür. Dilin ulusal ve zengin olması, ulusal duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil bilinçle işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. (2 Eylül 1930) Dilimizin özleştirilmesi ve geliştirilmesi aynı zamanda yabancı dillerin boyunduruğundan kurtulabilmesi için Türk tarihinin ve Türk dilinin geçmişi araştırılmalı ve incelenmeliydi. Bir ulusun dili tarihinden bağımsız değildir. düşüncesinden hareketle 15 Nisan 1931 tarihinde Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti kuruldu. 12 Temmuz 1932 de, dilimizi bilimsel yollardan geliştirip özleştirmek amacıyla, Türk Dili Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) kuruldu.26 Eylül 1932 de birçok aydının katılımıyla Birinci Türk Dil Kurultayı toplandı. Toplanma günü (26 Eylül) nü Dil Bayramı olarak kabul eden bu ilk kurultay yapılan bilimsel tartışmalardan sonra şöyle bir sonuca ulaşmıştır: WWW.selcukimkanadolulisesi.k12.tr 5

SELÇUK İMKB ANADOLU LİSESİ DERGİSİ Halkımız, aydınların dilini anlayamamaktadır. Türkçemiz tarihsel gelişimi içerisinde Arapça ve Farsça sözcüklerin baskınına uğrayarak öz benliğini yitirmiştir. Ayrıca, Doğu uygarlığı alanından çıkmış, Batı uygarlığına geçmiş bulunuyoruz. Bu bakımdan dilimizi, içerisine girdiğimiz bu uygarlığın getirdiği yeni kavramları karşılayabilecek bir düzeye ulaştırmalı, geliştirmeliyiz. Bunun için de dilimizin kendi olanaklarından yararlanmalıyız. Özellikle halkın konuşma dilinden, eski yapıtlardan tarama ve derlemeler yapmalıyız. Türkçenin sözcük türetme yollarını araştırmalı, bunlarla yeni sözcükler türetmeliyiz. Bu doğrultuda, halk ağzından derleme çalışmaları yapılmış, on dokuz ayda 130.000 civarında fiş derlenmiştir. Bilimsel bir temele oturtulan çalışmalar sonucunda anadil bilinci gelişmiş, bu devrimci dalga kısa sürede tüm topluma yayılmış, kullanılan dildeki Türkçe sözcüklerin sayısı%30 dan % 80 lere ulaşmıştır. Mustafa Kemal ATATÜRK ün öncülüğünde, bilim adamlarımız, aydınlarımız ve ozanlarımızın başlattığı bu onurlu süreç, 80 li yıllarda yaşanan Amerikan kültürüne özenti, Türkçenin yeniden bozulması gibi bir tehlikeyi gündeme getirmiştir. Teknoloji alanındaki gelişmeler, iletişim araçlarının yaygınlığı dünya dillerinin etkileşimini kolaylaştırmaktadır günümüzde ancak özellikle radyo ve televizyonlarda, dilimizi yeterince bilmeyen konuşmacıların vurgulama ve tonlamalarında, kelime seçimlerinde İngilizcenin etkileri görülmeye başlandı. İşyerlerine verilen İngilizce adlar, konuşma dilinde kimilerince İngilizce sözcük ya da kuralların kullanılması, filmlerin bozuk çevirileri vb. oldukça dikkat çekici bir boyuta ulaştı. Bunlar, dilimizin yeniden bozulma içerisinde olduğunu gösteriyor. Bu olumsuzluğu İngiliz Dili ve Edebiyatı Prof.Mina URGAN ın gözlemleriyle somutlaştıralım: Bayağılıkla züppelik çoğu zaman el ele gittiği için, Bodrum daki dükkan ve lokallerin çoğunun adı İngilizcedir. Bütün kuyumcuların vitrininde Jewerlly yazılıdır. Gözlükçüler güneş gözlüklerini sun glasses diye satar. Bir pastanenin adı Ladies Patisserie dir vb. İkisi de Mehmet adını taşıyan iki kişinin diskosu Mehmet ile Mehmet değil, M and M dir ve bu Mehmet ler İngiliz ya da Amerikalıymış gibi em end em okunur. Dilimiz bugün de kuşatma altındadır. Türkçemiz anlatım olanakları çok zengin olan bir dildir. Aynı zamanda sistemli bir dildir. Ve dünyanın en eski dillerinden biridir. Güzel Türkçemize sahip çıkalım. Dil devrimi devam ediyor Kaynakça: Türkçemiz (Muhittin BİLGİN) Kültür Bakanlığı Yayınları İnsan İlişkilerindeki Yedi Söz 1) En önemli altı söz : Ben hatanın kendimde olduğunu kabul ediyorum. 2) En önemli beş söz : Siz büyük bir iş başardınız. 3) En önemli dört söz: Bu konudaki düşünceniz nedir? 4) En önemli üç söz : Sizden..rica ederim. 5) En önemli iki söz : Teşekkür ederim. 6) En önemli bir söz : Biz 7) En önemsiz bir söz: Ben Hayatınızın %98 i yolunda gidiyorsa ve dikkatinizin % 100 ünü o berbat giden %2 ye yöneltiyorsanız, hayatınızın % 100 ü berbat gidiyor demektir. Hayatınızın %98 inin kötü gittiğini düşünüyor ve enerjinizin % 100 ünü iyi giden o % 2 ye odaklamışsanız, hayatınızın % 100 ü iyi gidiyor demektir. 6 WWW.selcukimkanadolulisesi.k12.tr

YIL: 1 SAYI: 2 - MAYIS 2010 HALK BİLİM (Folklor) NEDİR? FATİH YURTLAK Beden Eğitimi Öğretmeni Halk bilimi doğumdan ölüme kadar insanın yaşantısında yer alan maddi ve manevi bütün kültür öğelerini bilimsel olarak derleyen, sınıflandıran, değerlendiren kültürler arasındaki farklılıkları ortaya çıkaran gerektiğinde bu sonuçları halkın yararına olacak şekilde ortaya koyan ve birtakım öneriler ortaya koyan bir bilim dalıdır. Her ne kadar böyle tanımlar ortaya koymaya çalışsak da Halk biliminin tam olarak tanımını ortaya koymak çok kolay değildir ve olmamıştır da. Günümüze kadar birçok tanım ortaya konmuştur ve hepsi tek tek incelendiği ve araştırıldığı zaman hiçbirisine de yanlış diyemeyiz ve diyemiyoruz da. Çünkü bu konuda yapılan tüm tanımlar birbirlerinin eksikliklerini ve boşluklarını tamamlamaktadır. Ayrıca her bilim adamı öncelikle kendi kültürel dokusu içerisinde çalıştığı için bu tanımlamaları kendi toplumsal kültür değerlerine göre kendi ülkesindeki alanda gerçekleştirdiği için böylesine farklı tanımların çıkmış olması yapması da çok doğaldır. Gerçek bilimsel temellere ve sistematiğe bağlı olarak yapılan tanımlar ancak 19.yüzyıldan sonra ortaya konabilmiştir. Ve hala tartışılagelmektedir. Çünkü halk bilim yaşan bir olgudur ve dinamiktir durağan değildir. Bu konuyla ilgili olarak tüm bilim adamları 18. yüzyılda ve sonlarına doğru bu çalışmalarını şekillendirmeye başlamışlardır. Gerçek anlamda halk bilimiyle ilgili sistematiğe dayalı gerçek bilimsel temeller ışığında çalışmalar ve tanımlamalar bu yüzyılda yapılmaya başlanmıştır. Bu yüzdendir ki yapılan bu tanımlar farklı farklı ülkelerdeki bilim adamlarının birbirlerinden habersiz olarak yaptıkları ve kendi toplumlarındaki kültürel değer farklılıklarından dolayı bu kadar çok tanım ortaya konmuştur. Ülkemizde de bu tür çalışmalar ancak 20. yüzyılın başlarına rastlamaktadır. Dünyada bugüne kadar yapılmış olan tüm tanımlamalarının yanında da bizim bu konuda çalışan bilim adamlarımız, halk bilimcilerimiz de bazı tanımlar ortaya koymuşlar, bazıları kabul görmüş bazıları da pek kabul görmemiştir. Çünkü bizim ülkemizdeki ilk bilimsel çalışmaları yabancı bilim adamları başlatmışlardır. Genellikle Macar, Rus ve Alman bilim adamları alan çalışmaları yapmışlar ve bu çalışmaların bir kısmını sonuçları ve elde edilen bulgularla birlikte ülkemizdeki bilim insanlarıyla paylaşmışlar, ama ne yazık ki çoğunu da yanlarında götürmüşlerdir. O yüzdendir ki bizdeki yapılan bilimsel çalışmalar hep yabancı araştırmacıların sistematiğinde uzun süre ilerlemiştir. İşte bu nedenledir ki bizim birçok alan çalışmalarında elde edilen değerlerimiz Almanya da, Macaristan da Avusturya da ve Rusya dadır. Maalesef halk bilimiyle uğraşanlar olarak gerçek kaynaklara ulaşmak istediğimizde bu yabancıların yıllar önce ülkemizde yapmış olduğu çalışmalar ışığında sonuca ulaşmaya çalışıyoruz. Ve yine büyük bir acıdır, Anadolu da ilk türkü derlemeleri Almanlar tarafından 18. yüzyıl sonlarına doğru yapılmış ve 19. yüzyılın ortalarına kadar da devam etmiştir. Almanya da Berlin deki bir müzede şu anda TRT repertuvarlarınkinden çok daha fazla bilgi, belge ve dokümanlar bulunmaktadır. Halk biliminin ilgi alanına giren konular ortaya koymak gerekirse efsaneler, masallar, hikayeler Dede Korkut Masalları, halk hikayeleri, orta oyunu, köy seyirlik oyunları, aşık-maşuk, bilmeceler, bulmacalar, tekerlemeler, atışmalar, tekerlemeler, çocuk oyunları, düğünler kına eğlenceleri, asker eğlenceleri, doğumlar, ölüm törenleri, hayvan betimlemeleri, bayramlar kutlamalar, alaylar, selamlaşmalar, semahlar, vedalaş- WWW.selcukimkanadolulisesi.k12.tr 7

SELÇUK İMKB ANADOLU LİSESİ DERGİSİ malar, halk müziği, halk çalgıları ve icraları, halk hukuku, yemek geleneği, halk takvimi, halk botaniği, halk hekimliği, sportif oyunlar (okçuluk, cirit, ata binme, güreş vb.) süsleme sanatları, halk oyunlarımız, el sanatları, dokumacılık, oymacılık, keçecilik, kökboyama teknikleri, oya işlemeciği yani hayatımızda bilerek ve bilmeyerek kullandığımız tüm kültür değerlerimiz hepsi halk biliminin uğraş alanıdır. Buradan bir yanlışa da değinmek gerekirse, Halk bilimin içerisinde olan halk kültürümüzün bir parçası olan halk oyunlarımız için çoğu zaman folklor denilmekte ve bu işle uğraşan veya gönül vermiş birçok gencimiz de folklor oynadıklarını söylemektedirler. Oysaki yukarıda da kısaca anlatmaya çalıştığım üzere folklor İngilizcede halk bilim demektir umarım bundan böyle halk oyunlarıyla uğraşanlar kendilerini folklor cü diye tanımlamazlar. Ve de yetiştirdikleri gençlere de doğruyu öğretirler. Halk Bilimci olmak o kadar kolay olmasa gerek. İSTİKLAL MARŞIM FERDİ GARİP 10-B Bağımsızlığı kazanan her ulusun, özgürlüğünün simgesi olan bir marşı vardır. Binlerce, on binlerce şehidimizin kanlarıyla sulanan bu vatan için yazılan bir destandır İstiklal Marşımız. Türk ün dünü, bugünü ve yarını en güzel ifadeyle işlenmiştir o eşsiz dizelere. Tarihimizin bir aynasıdır İstiklal Marşımız. İstiklal Marşımıza bakarak geçmişimizi ve geleceğimizi çok daha güzel göreceğiz. Kurtuluş Savaşı henüz kazanılmadan yazılan Marşımız adeta güzel günlerin, bağımsızlığın müjdecisidir. Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy un Türk ulusuna olan güvenidir. Türk ün ezelden beri özgür olduğuna ebediyete kadar da özgür kalacağına olan inancıdır. Hangi çılgın, Türk ü esir edecekti? Hangi canavar, bağımsızlık inancıyla dolu imanı boğacaktı? Ve tabi ki hangi Türk, yurdunu alçaklara uğratacaktı, cennet vatanının uğruna canını feda etmeyecekti? Atatürk ün Ya istiklal ya ölüm sözüyle çıkılan bu bağımsızlık yolunda her şey göze alınmıştı. Ya bu bağımsızlık kazanılacaktı ya da dünya üzerinde tek bir Türk bile kalmayacaktı. Sonunda Türk milleti çelik zırha, iman dolu göğüsle karşı koymuş, Kurtuluş Savaşı nı kazanarak şanlı bayrağını göklerde dalgalandırmıştır. Ve bizler, gözlerini kırpmadan kendilerini savaş meydanlarına atanların, bağımsızlık için canlarını verenlerin torunlarıyız. Her şey artık bize emanet, bir sonraki nesle devretmek üzere Ulu Önderim Atatürk ve silah arkadaşları! Bizler yani bu vatanın ve cumhuriyetin bekçileri varken bu ülke bir daha marş yazmak zorunda kalmayacak. Ay yıldızlı bayrak göklerden asla inmeyecek. İstiklal Marşımız başlar dik, gururla söylenmeye devam edecek. Her şey bu vatan için! Ne mutlu Türküm diyene! HER ŞEY SENİNLE BAŞLAR Çaresizlik öğrenilmiştir. Başarılı olmak da öğrenilebilir. Sende sandığından fazlası var! Gelebileceğin en iyi yerde değilsin. Yeni bir hayat için gereken, yeni bir akıldır. Doğru şeyi yapmak için yanlış zaman yoktur. Rüzgarı suçlamayı bırak, yelkenleri kullanmayı öğren! Seyirci koltuğundan sıkıldıysan, sahneye çık. Zirvede her zaman bir kişiye daha yer vardır. 8 WWW.selcukimkanadolulisesi.k12.tr

YIL: 1 SAYI: 2 - MAYIS 2010 Her şey seninle başlar! Başkaları yapabildiyse, sen de yaparsın. Hayatta ya tozu dumana katarsın, Ya da tozu dumanı yutarsın. Seçim senin! Dünyanın gördüğü en büyük başarı, önce bir hayaldi. En büyük çınar bir tohumdu, En büyük kuş bir yumurtada gizliydi. Er veya geç, başarmış bir kimse, Başaracağına inanmış bir insandır. YAKIN DÖNEMİ ANLAMADA TARİHİ ROMANLARIN İŞLEVİ VE ÖNEMİ Alim DAVARCI Tarih Öğretmeni İçindeki belli bir kişi ya da bir grup insanın başından geçenleri, bu insan ya da insanların iç ve dış yaşantılarını belli bir kronolojik, mantıksal, duygusal ya da sanatsal ilişkiyi gözeterek öyküleyen ve belli bir uzunluğu aşan anlatılar için kullanılan edebi terimdir roman. Romanda; kentler, kasabalar, köyler, sokaklar, evler, insanlar vardır. Kimi zaman yaşanılan çevrenin tasviri yapılır, kimi zaman insanın iç dünyası yansıtılır. Ağdalı, anlaşılmaz bir dilden uzak sade bir üslupla dönemin yaşantısı, insanların iç dünyası anlatılır. Romanlar yazıldıkları ya da anlatılan dönemin toplumsal görüntüsünü tasavvur etmemizi sağlar. Bu yönüyle toplumsal değişime ve tarihe kopmaz bir şekilde bağlıdır. Örneğin Ankara romanında Yakup Kadri nin anlatımı ile Milli Mücadeleye merkez olmuş bir kenti tanıyoruz öncelikle. Ardından romanın kahramanı Selma Hanım ile Ankara yı geziyoruz, insanları tanıyoruz, onların hem iç dünyaları hakkında fikir ediniyoruz hem de yaşadıkları çevre hakkında fikir sahibi olabiliyoruz. Cumhuriyet inkılâbı ile birlikte Anadolu nun yeniden dirilişine ve yeniden yapılanmasına şahitlik ediyoruz. Özellikle Cumhuriyetin ilk yıllarındaki yazarlar genellikle topluma eğilmişler, birtakım gerçekleri aktarmayı amaçlamışlardır. Hatta aralarında sorunlara çözüm getirmek isteyen olduğu gibi genellikle gözlemlerini yansıtmak çizgisinde kaldıkları görülmüştür. Bu noktada yakın döneme tanıklık etmiş önemli yazarların romanları üzerinden örnekler vermek gerekirse ilk akla gelenler Reşat Nuri, Yakup Kadri ve Halide Edip olacaktır. Bu önemli romancılarımızdan Reşat Nuri Güntekin çocukluğundan itibaren Anadolu yu gezip tanıma fırsatı elde etmiştir. Anadolu yla ilgili olarak Çalıkuşu, Kan Davası, Acımak, Kavak Yelleri, Yeşil Gece romanlarını yazmıştır. Yazar Kızılcık Dalları, Miskinler Tekkesi ve Son Sığınak ta toplumun sorunlarına sessiz kalmamıştır. Gizli El, Eski Hastalık, Yaprak Dökümü, Acımak ise toplumu daha çok da aileyi yansıtan eserlerdir. Damga, Harabelerin Çiçeği, Gökyüzü gibi eserlerin yanında bireysel konuların ele alındığı Dudaktan Kalbe, Akşam Güneşi ve Bir Kadın Düşmanı romancının diğer eserleridir. Halide Edip in Ateşten Gömlek ve Vurun Kahpeye romanlarında Milli Mücadelede Anadolu nun çeşitli sorunlarını görebiliriz. Zeyno nun Oğlu romanı ile Doğu Anadolu ve Diyarbakır a götürür okuyucuyu. Dönen Ayna da toplumun çok farklı kesimlerini bir arada buluruz. Sinekli Bakkal ve Tatarcık ise töre romanları olarak dikkat çeker. Genellikle romanlarında olaylara bir kadın kahramanın gözünden bakmayı tercih etmiştir. Yakup Kadrinin yukarıda bahsettiğimiz Ankara romanı dışında bizi geçmişe ve tarihin ayrıntılarına götüren çok önemli romanları vardır. Yaban romanında Milli Mücadele dönemi Anadolu, Anadolu köylüsü ve köylünün durumunu görebiliriz. Yakup Kadri nin romanlarında genellikle toplumun geçirdiği tarihsel evreleri de bulabi- WWW.selcukimkanadolulisesi.k12.tr 9

SELÇUK İMKB ANADOLU LİSESİ DERGİSİ liriz. Bununla ilgili olarak Kiralık Konak ta tanzimattan itibaren kuşaklar arasındaki çatışmayı da bulabiliriz. Yazar diğer eserleri Bir Sürgün, Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore, Panorama da Cumhuriyetten 1952 ye kadar yaşanan yılların değerlendirmesini yaparken Nev Bahar da ise tekkelerin yozlaşmasını anlatmıştır. Bu üç yazar örneğinde görüldüğü gibi yazarlar romanlarının içeriğinde dönemin siyasi yapısı, toplumsal olayları ve çevre hakkında okuyucuya bilgiler ve ipuçları verebilmektedir. Kimi zaman dönemin olaylarının romanın karamanına kimi zaman da aileye veya topluma yansımaları nakledilmiştir. Orhan Asena, tarihin iki, sanatın ise bir üçüncü boyutu olduğunu, tarihte en önemli boyut olan can boyutunun eksikliğini belirterek, Tarihin kuş bakışı fotoğrafında kabartılar da, çöküntüler de gözükmez. Ormandaki ağaç gözden kaçar. Oysa sanatçı, haritayı, haritada(ki) ormanı değil, o ağacı görür; ağaca kuş dalışı yapar. Kısaca, o ağacın yaşamını canlı bir süreç olarak yakalar demiştir. Tarihsel romanın, bilimsel ve objektif olmak iddiasındaki tarihin içindeki insan faktörünü tekrar canlandırabileceğine dikkat çekmiştir. Tarihi bilimsel ve akademik çalışmalardan ayrı düşünmek mümkün değildir. Ancak tarih ders kitapları ya da akademik çalışmaların geniş incelemeleri dışında, bir tarihi roman yazarı, tarihin bir parçasını ele alarak insan yaşamına dair ayrıntıları sunabilir. Anlatımını daha renkli hale getirip okuyucuyu rahatlatır. Bu yüzden bazen akademisyenlerin yapamadığını yukarıda zikredilen yazarların dışında Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Falih Rıfkı Atay, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Atilla İlhan ve daha birçok romancı gerçekleştirebilir. Selim İleri şöyle diyor kitabında; Yüz yıl önce yazılmış bir romanın kişileri, gönlünüzü dinleyin, kimileyin çevremizdekilerden çok daha yakındır bize. Bihterler, Suadlar, Hakkı Celisler, Mümtazlar bende hala yaşıyor. Günler var ki, onlarla buluşuyor, onlarla görüşüyor, onlarla söyleşiyorum. Kalbim onlara ne çok şey borçlu. Geçmişi bilhassa yakın dönemi öğrenmek ve anlamak için akademik çalışmaların yanında muhakkak ki tarihi romanları da okumak, incelemek faydalı olacaktır. http://tr.wikipedia.org/wiki/roman_(edebiyat) Prof. Dr. Olcay ÖNERTOY; Cumhuriyet Döneminde Roman, Anadolu Üniversitesi Yayınları, s, 117-118 Ahmet Şimşek; Tarihsel Romanın Eğitimsel İşlevi, Bilig- Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi, Ankara 2006 Selim İleri; Türk Romanından Altın Sayfalar, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2005, s, 10 Aynı Şeyin Peşinde Bir adam dört kişiye borç para verdi. Birisi parayla engura alacağını söyledi. İkinci kişi Arap tı, Hayır dedi. Ben inep istiyorum. Üçüncüsü de bir Türk tü ve Ben üzüm isterim. dedi. Dördüncüsü ise Rum du ve Bırakın bunları ben istafil istiyorum. dedi. Böylece başladılar kavga etmeye. Aslında istediklerinin hepsi de aynıydı, sadece farklı isimler kullandılar. BİR DAMLA KÜBRA BACAK 10/B Seni bir serçenin gözyaşları kadar seviyorum. Biliyorum ne kadar da az diyeceksin. Ama bilmediğin bir şey var: Serçeler ağladıklarında ölürler. HAYKIRIŞ Sözlerin değil, Gözlerin anlattı Bana her şeyi. Gözlerinde tattım sevgiyi Sözlerinde değil. Gerçek sevgi budur. Gözlerinde buldu Gözlerim O büyük umudu. 10 WWW.selcukimkanadolulisesi.k12.tr

YIL: 1 SAYI: 2 - MAYIS 2010 Kargayla Bülbülün Arkadaşlığı Kargayla bülbülün arkadaşlık yaptıklarını gören biri Bu nasıl iş? diyerek onları izlemişti. Sonunda çözülmüştü bu birlikteliğin sırrı. Onları izleyen kişi, beraber yürümeye başladıkları zaman ikisinin de bacağının aksadığını hayretle fark etmişti. İnsanları birbirine yaklaştıran benzerlik, aksayan bacaktan daha mı önemsizidir? İnsanlar birbirini önemsemiyor bugün Oysaki ölüm araya girse, insan en küçük hatırayı özlemle anlatabilmek için ne kadar arar o gün! Gerçekten, en azından bir sevgi sözcüğüyle insanı sevindirebilmek için toprak olmadan önce fırsat bilinmeli bugün! TÜRKÜYSE TÜRKÜLER KUTLU OLSUN UFUK YILDIZ TDE ÖĞRETMENİ Kızım Nahide Meryem e Türküler, türkülerimiz bizi biz yapan İnsanımızın yaşam tarzını, mutluluklarını, ıstıraplarını, zafer ve mağlubiyetlerini, aşklarını; kısacası ruhumuzu terennüm eden türkülerimiz değil midir sizce? Ne zaman bir türkü dinlesem başka dünyalara kanatlanmak, uçup gitmek ister gönlüm hep Birden çocukluk günlerim gelir aklıma, hatıralar serilir gözlerimin önüne Ah! O radyodan her sabah ailece dinlediğimiz türküler Hicran, ıstırap Kimi zaman da sevinç, aşk kokan, bazen gözyaşı, bazen tebessüm Onlarla ilkin ta ana kucağında tanışırız bilmeden, vefalı analarımızın bal dudaklarından dökülür kulaklarımıza ilk defa saf, berrak Uyusun da büyüsün ninni Tıpış tıpış yürüsün ninni Türkülerimiz Ana sütü kadar temiz, ana sütü kadar helal. Milletimizin ruhunda silinmeyecek izler bırakan, adeta kalbimizi kanatan tatsız öyküler, savaşlar, ıstıraplar dile gelir türkülerde kimi zaman. Çanakkale içinde vurdular beni Ölmeden mezara koydular beni Of gençliğim eyvah! Yine türkülerde dile gelmedi mi giden, ama bir türlü dönmeyen sevgiliye duyulan hicran acısı Ezgilerde yaşamadık mı vuslat özlemini? Burası Huş tur yolu yokuştur Giden gelmiyor acep ne iştir? Herkesin gençlik yıllarında ve belki de bütün ömrü boyunca tadabileceği duygulardan Mecnun u çöle, Şirin i dağa, Aslı yı Kerem e mahkum eden Nice karayağız delikanlıları yere çalan Yüreklerimizi yakan, o tarifi imkansız duygu aşk dile gelmedi mi? İnce bir ezgiyle seslenmedi mi bu insanlara? Ferayi dir kızın adı Ferayi yar yandım aman Esmer yarime yandım aman Ferayi Türkmen de kızı katarlamış mayayı Yar yandım aman esmer yarime aman da Ferayi Ninna ninna ninna nay ninay ninoy nom aman da Ferayi Türkülerimizi unutmamak dileğiyle Ha unutmamak dedim de, unutmamak, bizi biz yapan türkülerimizin yaşaması ve paylaşılması ile mümkündür. Türkülerle kalın WWW.selcukimkanadolulisesi.k12.tr 11

SELÇUK İMKB ANADOLU LİSESİ DERGİSİ TÜRK GENCİNİN MİLLİ GURUR GÜNÜ YİĞİT GÖKTÜRK ÖZEL 11/C Türk tarihinde önemli bir yeri, anlamı olan bu gün; ulusun bağımsızlık mücadelesinde attığı ilk adımdır. Anadolu da yeni Türk Devleti nin temelleri bu günde atılmış, Türkiye Cumhuriyeti bu temeller üzerine kurulmuş ve yükselmiştir. 19 Mayıs günü Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettişliği rütbesiyle Samsun a çıkarken Osmanlı Hükümeti içinde Şehzadelerin de bulunduğu Nasihat heyetlerini bölgeye göndermişti. Medyada ise Nasihat Heyetleri kendilerine geniş yer bulmuşlardı, çünkü hükümet onlardan çok şey bekliyordu. Lakin umulanın aksine Mustafa Kemal Paşa yaptıkları ve yapacaklarıyla ön plana çıktı. Osmanlı Hükümetinin uzun yıllar boyunca unuttuğu Anadolu yu uyandırıp bağımsızlık yolunda milletin desteğini arkasını aldı. Bu desteği milletine olan güveniyle elde etti. Mustafa Kemal in Samsun a gönderiliş amacı Pontus Rumlarının bölgedeki art niyetli faaliyetlerine karşı koyan Türkleri engellemek ve Samsun daki ortamı yumuşatmaktı. İngiliz desteğini arkasına alan Rumlar bölgedeki faaliyetlerini artırmış Karadeniz de bağımsız bir Pontus devleti kurmak için çabalıyordu. Mustafa Kemal durumun ciddiyetini anlamış bölgedeki halkı durumla ilgili bilgilendirmiş ve Pontus hayaliyle başkaldıranlara karşı koymuş, onları kendi hayal dünyasına hapsetmiştir. İşte bütün bu anlatılanların ve daha nicesinin gerçekleşmesine önayak olan bu kutlu tarih günümüzde 19 MAYIS GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI olarak kutlanmaktadır. Hiçbir Türk evladı unutmamalıdır ki böyle büyük liderler her zaman gelmez, bu 19 Mayıslar her zaman yaşanmaz. Bu millet aklıyla hareket eder ve dünyadan geri kalmazsa yeni bir 19 Mayıs a ihtiyaç duymayacaktır. ŞİRİNCE VILLAGE ELİS SONGUN 10 TM-A Çirkince means an ugly place because the clever Greeks didn t want other people to come and live there as this place was like a heaven. After the foundation of Turkish Republic and exchange, the governor of İzmir, Kazım Dirik changed its name as Şirince. Şirince means a nice place. Today it is famous for its grapes and wine.every year villagers organize a festival in Şirince to introduce the village and its products. During the festival they hold a contest and choose the most beautiful girl. They give presents to the girl.şirince is a very popular touristic place.a lot of tourists from Turkey and abroad visit Şirince. How to go to Şirince: You can take minibuses to the village from Selçuk bus station every hour.it is 8 km far from Selçuk and 10 km far from Ephesus.If you go there by car, you should drive carefully because the road to the village is very narrow and winding up to the mountains. What to do in Şirince: People in Şirince are hospitable and friendly.nearly all people in streets welcome you with smiling faces.most people like talking to you about the history of Şirince. If you wish, they can show you their houses. Most of the houses have traditional architecture and decorations. The village is under protection so people can t build houses as they wish.they can only restore old buildings without spoiling its originality. In the village center there are a lot of wine houses and souvenir shops.people exhibit their products in front of their shops and in the streets. 12 WWW.selcukimkanadolulisesi.k12.tr

YIL: 1 SAYI: 2 - MAYIS 2010 You can buy needleworks, traditional clothes,food such as olive oil, olive, home made bread, yoghurt, cheese, butter, noodles, raisins, dried fruit, grape molasses,home made wine, herbal tea,etc You can also buy soap, ornaments, jewellery, fresh fruit, vegetable and so on The roads are narrow and covered with stones.you can go for a walk and breathe fresh air. You can visit the churches ŞİRİNCE NASIL BİR YER? Ayhan YAMAN Şirince, Selçuk un tepelerinde bağlar ve meyve bahçeleriyle örtülü güzel bir çanağın yamacında kurulu eskiden Rumların yaşadığı bir köy. Tarihi dokusunu büyük ölçüde koruyor. Halkı Rumeli göçmeni. Güler yüzlü ve konuksever. Bu insanlar için temizlik, titizlik çok önemli. Ev işi şarap yapıyorlar. Dantel, zeytinyağı, sabun, keçi peyniri, kantaron yağı satıyorlar. Son yıllardaki turizm artışına karşın Köy atmosferi henüz kaybolmadı. Geceleri son derece sakin. Şirince Köyü nde doğa adeta üretme çabasındadır. Önünde denize kadar uzanmış Efes Ovası, zeytinlikler, üzüm bağları, meyve bahçeleri, sebze tarlalarıyla sanki cennetten bir görünüm sunmaktadır. İnsanların hayatında en az bir kez gezip görmesi gereken yerler vardır. Şirince bunlardan bir tanesi. Şirince Köyü nün eski kaynaklarda Dağdaki Efes veya Eski Efes adı ile anılması, bu köyün köklü bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir.küçük Menderes Deltasında üreyen sivri sineklerden kaçan Efesliler yaz aylarında Şirince de yaşarlarmış. Tarihi MS 5. yüzyıla kadar inen Şirince Köyü nü, Küçük Menderes nehrinin getirdiği alüvyon ve taşkınlar nedeniyle yaşanmaz hale gelen bölge sakinlerinin kurdukları söyleniyor. Bu dönemlerde Şirince Köyü büyük bir din merkeziydi. Aziz Yohannes Kilisesi ve Aziz Dimitrios Kilisesi ve 40 kadar manastırın bulunduğu bir merkez olduğu biliniyor. Hatta Hz. Meryem in bu köylü tarafından bakıldığı, yiyecek vb. ihtiyaçlarının buradan Bülbül Dağı na götürüldüğü söyleniyor. Daha sonra Beylikler döneminde yaşam devam etmiş olup Şirince evlerinin bazıları Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşımaktadır. 100 yıl öncesi de Türklerle Rumların birlikte yaşadıkları 4000-5000 nüfuslu önemli bir yerleşim yeri idi. Şirince de doğup büyüyen Yunanlı Aksiyotis Manoli nin çarpıcı hayatını kaleme alan Dido Sotiriou kitabında Şirince deki mübadele öncesi dönemin yaşantısından ilginç bir kesit sunuyor. Ve diyor ki ; BİR CENNET VARSA EĞER, ORASI ŞİRİNCEYMİŞ MEĞER. BENDEN SELAM SÖYLEYİN ANADOLU YA MEHMEDİN DAMADI TOPRAĞINI KAN- LA SULADIM DİYE BANA GÜCENMESİN LAKİN KARDEŞİ KARDEŞE KIRDIRANLARA LANET OLSUN BENİM KÖYÜMÜN DAĞLARINDAN YAĞ AKAR, OVASINDAN BAL BİR CENNET VARSA EĞER, ORASI ŞİRİNCEYMİŞ MEĞER.. Köyün KIRKINCA olan eski adı, Rum söyleyişiyle KİRKİNCE şeklini almış. Türkler tarafından ÇİRKİNCE olarak telaffuz edilen isim, 1930 larda İzmir Valisi Kazım DİRİK Paşa nın Şirince ziyaretinde köyün ilk cumhuriyet öğretmeni olan ve şiirle ilgilenen Suat adındaki öğretmenin şiirini Paşa ya takdim etmesiyle, Paşa nın da bu şiiri res- WWW.selcukimkanadolulisesi.k12.tr 13

SELÇUK İMKB ANADOLU LİSESİ DERGİSİ mi dilekçe kabul ederek köyün ismini resmen değiştirmesi ile ŞİRİNCE olarak kabul edilmiştir. 1923-24 nüfus mübadelesinde boşaltılan köyde Makedonya nın Kavala, Müştiyan bölgesinden gelen muhacirler yerleştirildi. Cumhuriyet döneminde iç göç nedeni ile nüfus azaldı. 1950 lere dek 2000-3000 nüfuslu bir belediye olan Şirince de bugün yaklaşık 550 kişi yaşamaktadır. Bardağın Dolu Tarafı Eğer bir berber hata yaparsa, bu yeni bir tarzdır. Eğer bir şoför hata yaparsa, bu bir kazadır. Eğer ebeveyn hata yaparsa, bu yeni bir kuşaktır. Eğer bir politikacı hata yaparsa, bu yeni bir hukuk kuralıdır. Eğer bir terzi hata yaparsa, bu yeni bir modadır. Eğer bir patron hata yaparsa, bu personel hatasıdır. Eğer bir personel hata yaparsa, bu bir HATA dır. MACİDE TAŞKIN 11/C Şimdiki zaman bir başka İnsanın hırsları, çabaları hep vardı. Ama hiç bugünkü kadar insanı hapseden, karakterini yiyip bitiren bir noktaya ulaşmamıştı. Hep tek bir amaç için değil midir bütün çabalar? Tüm zorluklara katlanıp elimizi taşın altına koymaz mıyız? Başkaları istiyor diye hayatımızı onların kuralları ve yaşama bakışları çerçevesine resim yapıp kondurmaz mıyız? Evet, her şey bundan ibarettir. Ve bu yüzden hırslarımız ele geçirir benliğimizi. Hayata bakışımıza, benliğimize, duygumuza, düşüncemize hükmeder. Neden bu noktaya geldi insanlık, faili meçhul? Neden insan olma özelliğimizi kaybedip robot gibi bir yaşam biçimi tercihimiz bilinmez? Cevaplanması zor, bir o kadar da kolay aslında. Herkesin cevabı kendinde saklı. Özümüze ulaşmakta İnsanın kendisine Sen kimsin? Ne istiyorsun? sorusunu sormasında Belki o zaman fark eder insan, hayatını kör bir kuyuya sürüklediğini. Birlikte yaşıyor gibi görünüp aslında herkesin kendi krallığında, kendi tahtında oturduğunu o zaman anlar. İşin aslı şu Hırslarımızın, başkalarının isteklerinin, bize dayatılanların kölesi olmamak. Bu benim hayatım, bu benim tercihimdir. diyerek yaşamımıza yön vermek. Zor olan da bu zaten. Bu gemiyi başkalarının istekleriyle, zoruyla götürmek değil; kendi çabanla yürütmek, yön vermek olmalı. Yoksa göz yaşları kahkahadan olabilecekken; boşa giden, yaşanmamış hayat yüzünden de akabilir. Mutluluk elin yetişebileceği çiçeklerden bir demet yapmak sanatıdır. Godernard ŞİMDİKİ ZAMAN Bir kişinin atacağı dev adımları değil, bin kişinin atacağı insan adımlarını özlüyorum. Hasan Ali YÜCEL SAKLAMBAÇ ESRA AKTUĞ 11/C Sizin için her şeyin bittiğini, karanlıkta kaldığınızı düşündüğünüz anda bir ışık beliriverir, zifiri karanlığınız aydınlanır. Nedir o ışık? Bizi hiç bırakmayan sadık dostumuz mutluluk. Biz insanlar onu bırakırız; ama o bizi hiç terk etmez. Saklanır sadece. 14 WWW.selcukimkanadolulisesi.k12.tr

YIL: 1 SAYI: 2 - MAYIS 2010 Mutluluk saklandığı anda öfke, kıskançlık ve umutsuzluk yarış eder tüm benliğinizi sarmak için; ama dedim ya en sadık dostumuz diye hemen çıkıverir saklandığı yerden. Mutluluğun aydınlığından kör olurlar, kaçarlar hemen. Kalbinizi bir beyazlık kaplar. Mutluysanız dünya sizin için döner adeta. Herkesi her şeyi seversiniz. Mutluluk, küçük bir tebessüm hikâyesi, ufak bir hediye veya sevdiklerinizi yanınızda görmektir. Bazen bir damlayla yetinip mutluluğu yudumlarsınız. Bazen her görüşünüzde kalbinizin bedeninizi terk edercesine atışıdır ve de bazen sevdiklerinizin bıraktığı son hatıradır. Mutluluk hayatın başlama noktasıdır. Mutlu olmayı da bilmeliyiz. Küçük de olsa bir umutla baktığımız şu hayatta bazen zor da olsa çaba sarf etmeliyiz mutlu olmak için. Mutluluk en güzel duygudur yaşamda. Eğer mutluysanız yaşamı ertelemezsiniz. Her şeyi zamanında yaparsanız mutlu olursunuz. Şimdi mutlu değilseniz bir yerden başlamak gerekir. Mesela sabah arkadaşlarınıza ilk siz günaydın deyin ki mutlu olun. Sevdiğiniz, değer verdiğiz yakınlarınıza gidip onları sevdiğinizi, hayatınızdaki önemlerini söyleyin. Bağırın duysun hayat mutlu olduğunuzu. Karşılık beklemeden iyilik yapın, onlar yapmasın bırakın ama siz yapın iyiliğinizi. Belki de yarın çok geç olabilir. Birileri çıkıp sizden daha hızlı davranıp bazı şeyleri elinizden alabilir. Şimdi başlayın, okumayı bitirdiğiniz anda sorgulayın kendinizi. Mutlu olun, mutlu olun ki herkes, her şey güzel olsun sizin için. Üzüldüğünüz şeylerin aslında size ne yarar sağladıklarını düşünün bir de mutlu olduğunuz da başardığınız işleri. Belki hayat kahkahalarla gülünemeyecek kadar acıdır; ama küçük bir tebessümü hak edecek kadar önemlidir. Unutmayın SAHTE MASALLARDAYIZ COŞKU ŞAHİN 11/B Neydi içimdeki o büyüme merakı? Daha dün soğuktan buruşmuş ellerimle kardan adam yapıp, anneannemin el emeği göz nuru ördüğü atkıyı kendi boynumdan çıkarıp onun boynuna asarken çaresizce erimişti kardan adam. Elimde olmadan Engelleyememişti bu yok oluşu hiçbir güç. Ellerim izlemeyi tercih etmişlerdi bu haksızlığa itiraz etmek yerine. Benim gözlerimden dökülüyordu hayatın en masum gözyaşları. Ve hatırlıyorum onun simsiyah zeytin gözlerini. Evden kaçırarak götürmüştüm burnu için ayırdığım havuçları. Ağzı için çeşitli şekiller düşünmüştüm aklımdan. Oysa o bir gün bile konuşamadı benimle. Ve en yakın arkadaşımı kaybetmiştim ben hayatın en sıcak kış gününde. Bunun için hep nefret ettim kışlardan. Ve atkım artık ne beni ısıtmaya yetiyordu ne de en yakın arkadaşımı yeniden canlandırmaya. Sahici arkadaşlarım oldu işte böyle. Yitip gidenler de oldu, benimle büyüyenler de. Tıpkı arka bahçemizdeki iğde ağacı gibi Odama çekilip seyre dalarken; o her bakışımda beni soyutlayan gökyüzünü ve arada gözüm kayarsa yeryüzüne, hep özenerek gözümde büyüttüğüm büyük insanları. Ben de bir gün kocaman olabilecek miyim deyip bir hışım attım kendimi sokağa. Koştum, bağırdım, zıpladım doyasıya. Yeri geldi kaçtım bir köşeye, ağladım sessizce. Çamurdan hayatlar kurdum kendime. Çamurdan hayatım solumdaydı, babam ise sağımda. Beraber oynardık sıkılmadan. WWW.selcukimkanadolulisesi.k12.tr 15

SELÇUK İMKB ANADOLU LİSESİ DERGİSİ Bana yardım ederdi çamurdan hayatımı kurmaya ve hep sağımdaydı, yanımdaydı. Gerçek hayatta da bu hep böyle oldu. Kendi hayatım hep solumda oldu, babam ise sağımda. Görüşlerimde, çamur oyunumda bana fikir verirdi. Hayata alıştırmıştı bu beni farkında olmadan. Bir durumu birden fazla bakış açısıyla görmemi sağlayan küçük bir oyundu sadece ama sonra asıl hayata dönüşmüştü benim için. Masallar da tattım her çocuk gibi. Yerine göre Sindirella oldum, yerine göre Külkedisi. Pinokyo burunları yalana doydu, ben bir dokundum; masal yok oldu. İşte o zaman öğrendim masalların sahte olduğunu ve hayatın masallardaki gibi kurgu olmadığını. Şimdi kaç çocuk biliyor bu kurgu Sahte masalları? Ve zaman akışta. İstediğin oluyor, büyüyorsun yavaş yavaş. Uzaklaşıyorsun çocukluktan. İki gün önce güle oynaya yaşayacağını sandığın bu günleri bir telaşla, tedirginlikle geçiriyorsun. Sahte masallarda büyüdüğünü, sahte oyuncaklarla süslendiğini öğrendiğin gün işte o gün çocukluk bitiyor. Şimdi hayat daha zor gelmiyor mu size de? Çocuk olmak varken. ÖĞRENMENİN YAŞI YOK KÜBRA BACAK 10/B Yaşımız ne olursa olsun öğrenmenin, bilgi sahibi olmanın zamanı yoktur. Bir bakarsın yedisinde bir bakarsın yetmişinde öğrenirsin. Bilgi sınırsız olunca öğrenmede bitmeyecektir. Bizim yapacağımız bilgiye her zaman aç olmak, öğrenmeye olan isteğimizi köreltmemektir. Anlamadıklarımız, en az bildiklerimizidir. Bilgisizlik de korkuyu doğurur. Yaşa bakmadan herkes bilgi sahibi olmaya, öğrenmeye devam etmelidir. Bilgi sahibi olanın rüyaları olur. Rüyası olanın hayata bağlılığı olur. Hayata bağlı insan da genç olur, genç kalır. Yaşlanmakla büyümek arasında, zaman öldürmekle zaman geçirmek arasında da çok büyük fark vardır. Bilgi sahibi yaşlanmaz, büyür; zaman öldürmez, zaman geçirir. Büyümek için de öğrenmeye, bilgi edinmeye, üretmeye ihtiyacımız vardır. Ne kadar çok bilirsek, öğrenirsek; hayat da güzelliklerini, sırlarını o derecede bize sunacaktır. KÖRÜ KÖRÜNE MERVE ARSLAN 10/A Hayat ne kadar da monoton değil mi? Eskiden her şey ne kadar da saf, temiz, güzelmiş. Bize mutluluk verecek şeyleri en yüksekte arıyoruz hep. Sonrada ya yarı yola gelmeden yoruluyoruz ya da pat diye düşüveriyoruz. En yükseklerde, en tepelerde arıyoruz hep mutluluğu. En hakikisinden ve en süreklisine ömür boyu mutluluğa kim hayır der ki? Peki bu mutluluğu her yakalamak istediğimizde en tepeye çıkacak kadar vaktimiz, sabrımız var mı dersiniz? Hayır. Bu yüzden bu kadar uzak işte bize mutluluk. Her şeyi körü körüne silmek evet her şeyi körü körüne siliyoruz, bir mutluluğa bin mutluluk feda ediyoruz.nereye çıkarsak çıkalım, adım atmadan ulaşamayız o noktaya. Ama adım atmaya bile korkar olmuşuz artık. Bunu biliyoruz. O zaman nedir bu yaprağın yeşilliğine doymadan güle ulaşma arzusu? Nedir toprağa selam vermeden meyveyi kapma, dalgalarla dans etmeden denize dalma telaşı? Eğer çizginin kapısını çalmak istiyorsak, noktalardan geçmemiz gerekmez mi? İşte biz bunları unutmuşuz. Körü körüne yaşadığımız her şeyle birlikte ruhumuzun, duygularımızın polyannası da körelmiş. Bakar görmez olmuşuz. Konuşur konuşur, anlatamaz olmuşuz. Dinler dinler, an- 16 WWW.selcukimkanadolulisesi.k12.tr

YIL: 1 SAYI: 2 - MAYIS 2010 lamaz olmuşuz. Durur durur da hep bekler, hiç peşinden gitme lütfunda bulunmaz olmuşuz. İşlemeyen demir pas tutmuş işte. Körü körüne birbirine çarpıp duran, bir of uyla karşıki dağları yıkan çok değişlik kişiler olmuşuz. Bir tebessümü bile sanki sayıylaymış gibi çok görür olmuşuz birbirimize. Duygularımızı bilemenin zamanı geldi. Karaköklerimizden kurtulmanın, çizdiğimiz doğrunun noktalarından geçmenin tadına varmalıyız artık. KİTAP OKUMAK MI? ÇAĞLAR BİLGEÇ 11/C Kitap okumamak için herkesin bahanesi hazırdır. -Okuldan, işten geldim yorgunum. -TV ve internet varken okumaya ne gerek var. -Zamanım yok. Bu sözler en genel tavırlarımız. Kitap okuyanların çoğu da belli bir temaya sıkıştırılmış siyaset veya aşk kitapları okuyorlar. Günde ortalama 5 saat televizyon seyreden bir toplumuz. Bu zamanı televizyona ayıran bizler günde birkaç sayfa kitap okuma zahmetine katlanamıyoruz. Yukarıdaki basit bahanelerimiz diziler, filmler için geçerli olmuyor internet bize sınırsız olanaklar sağlarken aynı zamanda bizi asosyal yapıyor. Okumak insanın kişisel gelişimini sağlayan en önemli etkenlerden biridir. Kitap vakti bilgiyle buluşturmak, insanı ruhuyla konuşturmaktır. Yönünü kitaba çeviren insan, çevresini daha iyi tanır, görür ve böylece hayatı anlam kazanmış olur. Okuyan insan, düşünen insandır. Düşünen, yani nesneleri erişilmez diye bilenlerin ve onları bulutlar arasında görenlerin aksine sisleri yırtarak aydınlığa kavuşandır. Kitabı sevmeyen insan, düşünmeyen ve hayal edemeyen insandır, buna bağlı olarak sürekli gerileyen insandır. Kitap okumak insanın düşünce yapısını, hayal dünyasını geliştirir. Sözcük dağarcığını arttırır. İnsana bilgi ve birikim kazandırır. Okuma yazma becerisi eğer çocukluk dönemden yaşlılık dönemine kadar süreklilik özelliği gösterirse bir anlam ifade edecektir. Okumada süreklilik bireysel gelişmenin temelini oluşturduğu gibi, sosyolojik açıdan da kalkınmanın en önemli unsurunu oluşturmaktadır. Bütün bunları yapmak kitaplarla, okumayla olur. Ancak Türk milleti olarak nedense okumuyoruz. Yapılan araştırmalar bunu çok açık bir şekilde ortaya koyuyor. Bir Japon yılda ortalama 25 kitap okuyor, bir İsveçli yılda 10 kitap okuyor, bir Fransız yılda 7 kitap okuyor. Türkiye de ise 6 kişiye yılda bir kitap düşüyor. Türkiye de kitap okuma alışkanlığına sahip olan kişi sayısı ortalama 40.000 kişidir. Peki neden az okuyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı nın yaptırdığı bir ankete göre okumamamızın sebepleri oran olarak şöyledir: 1-Kitap okuma alışkanlığının olmaması % 50,2 2-Yeterince zaman bulunamaması % 16,6 3-Boş zamanlarında yoğun olması % 10,6 4-Televizyonun tercih edilmesi % 10,5 5-Kitap fiyatlarının yüksek olması % 4,6 6-Dersleri sebebiyle okuyamama % 3,4 7-Diğer sebebler % 1,9 8-cevap yok % 2,2 Bu kadar veriden sonra kendimizi tekrar sorgulayalım. Gelişme arzusunu içinde taşıyan bir toplum olarak kitap okuma alışkanlığı kazanmayı ne zaman önemseyeceğiz? Okumak, anlamak, anlatabilmek Bu kavramların hepsi kitap okuma alışkanlığında yatıyor. WWW.selcukimkanadolulisesi.k12.tr 17

SELÇUK İMKB ANADOLU LİSESİ DERGİSİ KAVRAYAMADIKLARIMIZ SAADET ÇELİK 10/A Çalışmak, ömrümüz boyunca çalışmak. Hep bir yerlere ya da bir şeylere ulaşmak için devamlı çalışmak. Bitmeyen bir yarışta deli gibi çırpınmak, kazanmak için elinden gelenin en iyisini yapmak. İşte bizim için hayat bu olsa gerek. Hayatta hepimizin geleceğe dair hayalleri ve umutları var. Bu hayalleri gerçekleştirmek için de devamlı bu yolda koşuşturmak. Kimi zaman yorulsak da takılıp düşşek de hiç bıkmadan ayağa kalkıp tekrar denemek. Artık her şey bitti diye düşünmemek. Karamsar olmamak, çünkü karamsar olmak zor değil. Zor olan çılgın bir fırtınadan sonra gökkuşağı gibi gülümsemek. Asıl marifet bu işte. Tabi ki de her yapamadığımızdan öğrendiğimiz şeyler olacak. Öğrendiklerimizle yola devam etmek daha kolay olacak. Bunu yaparken aslında başarı basamaklarını çıkmaya başlamış olacağız. Tabi ki de hayal kırıklıkları da yaşayacağız; ama anlamalıyız ki her engel bizi başarıya ulaştırmada bir ödül. Eğer yanlışlarımızın farkında olup o hataları bir daha yapmamaya çalışırsak başarı kendiliğinden gelecektir. İnsanlar ağaçlara koşarken ayakları altında ezdikleri çiçekleri görmezler. Ağaca da ulaşamadıkları zaman hayal kırıklığı yaşarlar. Oysa o çiçekleri görseler hiç de üzülmeyecekler. Hiç pes etmeden devam ettiğinizde hayatın karşısına geçip İşte kazandım! diyebilmek. İşte önemli olan da bunu kavrayabilmek İNSAN OLABİLMEK MİHRİBAN DİNÇ 336 Duyarlı olmak belki de yaşadığımız pek çok sıkıntının çözümü bu sözde gizli. İnsan toplumsal bir varlıktır. Her ne kadar toplumdan, insanlardan şikayet etsek de hiç kimse yalnız başına yaşamayı seçmiyor. Toplumun içinde bulunmak istediğimize göre o zaman görev ve sorumluluklarımızdan da kaçamayız. Toplumsal bir varlık olmayı kabul ettiğimiz için toplumun kurallarına da uymak zorundayız. Her birey elinden geldiğince toplum hayatını kolaylaştırmalıdır. Kimse kimseye yük olmamalıdır. Toplum hayatının kolaylaşması da bireylerin ortak bir paydada buluşmasıyla mümkündür. Bu paydayı yaratmak da duyarlılıkla mümkündür. İnsan olarak ne kadar duyarlıyız? Bana dokunmayan yılan bin yaşasın misali mi yaşıyoruz yoksa. Eğer böyle yaşıyorsak aslında yaşamıyoruz demektir. Çünkü çevrede her olup bitene Bana ne demek bir çeşit kendini hayattan koparmak, soyutlamaktır. Belki de gördüğünüz ama müdahale etmediğiniz yanlışın dönüp dolaşıp size de bir gün uğramasıdır. Hak ve hukuk herkes içindir. Bana zararı yok diyemeyiz. Bu düşünce yanlışların, hataların, hukuksuzlukların yaşaması demektir, daha da güçlenmesi demektir ve nihayet bir gün sizi de bulacak demektir. Bu nedenle ister toplum ister birey olsun zarar gördüğü durum, olay karşısında ilgisiz kalmamalıdır. Yanı başında işlenen suçları, haksızlıkları görmezlikten gelmek, kuralların uyulmamasına göz yummak mıdır insanlık? Bir yanlış bizi ilgilendirse de ilgilendirmese de yanlış olduğu için ilgilendirmelidir. Bu böyle olmalıdır ki ortaya çıkan veya çıkabilecek yanlışlardan toplum olarak birey olarak kurtulalım. İnsan olarak görevimizi, sorumluluklarımızı yerine getirmek yanlışlar karşısında duyarsız kalmamak insanlığa en büyük hizmettir. 18 WWW.selcukimkanadolulisesi.k12.tr

YIL: 1 SAYI: 2 - MAYIS 2010 İNSAN NE ZAMAN İNSAN OLACAK? HAN TEK 11/A Neden insanlar değerlerine sahip çıkmıyorlar? Gerek bölgesel, gerek ulusal değerler neden artık önemsiz? Neden insanlar tüm dinlerde de emredildiği gibi barış içinde yaşamıyor? İnsan ne zaman insan olacak? Her milletin, her ülkenin belirli değerleri, belirli gelenekleri vardır. Tüm bunlar, insanları ve toplumları birbirlerinden farklı kılan özelliklerdir. Ancak bazı evrensel değerler de vardır. Bunlar genellikle sevgi, barış, dostluk, hoşgörü vb. soyut değerlerdir. Ancak geçmişten günümüze dünyada baktığımızda bu değerlerin birçok yerde ihmal edildiği hatta yok sayıldığı görülmektedir. Örneğin; insanlar, kendi çıkarlarını düşünürken diğer insanların hayatını olumsuz etkilememeli ve barışçıl yollar izlemelidir. Yani bunun temelinde barış ve huzur yatar. Ancak günümüzdeki birçok savaş, bu değere uyulmadığını göstermektedir. Durum böyleyken soruyorum; insan ne zaman insan olacak? En kötü barış, en haklı savaştan daha iyidir. Ciçero İnsanlar, kendilerine yapılan iyiliklere karşılık kötülük bile yapabiliyorlar. Bir insana yardım ederken iki kere düşünür oldu insanlar. Bu iyi niyetler neden su istimal ediliyor, neden insanlar yardımlaşmanın, iyilik yapmanın önemini anlamıyorlar? İnsan ne zaman insan olacak? Her şeyden önce iyi olalım, ondan sonra mutlu oluruz J J Rousseau HAYAT SİMGE ÇELİK 11/C Hayat: Doğumdan ölüme kadar geçen süre, ömür İşte bu hayat kelimesinin sözlükteki anlamıdır. Fakat Hayat kavramını bu birkaç kelimeyle açıklayamayız. Hayat bazen öyle karışık anlamsız bir hal alır ki İşte böyle zamanlarda bu kelimenin anlamını kimse bilemez. Aynı gün içinde hayat bizi hem yorar, üzer hem de mutlu eder. İşte bizi hayata bağlayan bu çelişkilerdir belki de... Bizi hayata bağlayan pek çok şey varken neden biz hayatta sürekli yoruluruz, mutsuz oluruz? Neden birçok insan kendini yalnız hisseder? Neden hep dostlarımız bir süre sonra avuçlarımızdan kayıp gider? Niçin kimsenin kendine kendinden yakın biri yok? Peki ama nedir bizi bu hale getiren? Herkesin birbirine yakın olması gerekirken, bütün insanlar bir tarafa savrulmuş. İnsanımızın en önemli en güzel yönü olan hoşgörüyü unutmamız mı? Hepimizde var bu vurdumduymazlık. Kendimiz karşımızdakinin kırıldığını fark etmiyoruz, ama biri bize aynı hareketi yaptığında inciniyoruz. Farkında olmuyoruz. dedim çünkü; bu hareketler bizim doğal yapımız olduğu için hareketimizde bir yanlışlık görmüyoruz. Çünkü bu yozlaşmadan biz de nasibimizi almışız. Arkadaşımızın bir hareketini, bir ayıbını görsek hemen gülüyoruz. Onunla eğlenmeyi çok güzel bir şey sanıyoruz. Peki ya o durumda biz olsak? Bunu hiç düşünmüyoruz ya da yeni tanıdığımız bir insanın kusurunu görsek tamamen yargılayıp Bundan adam olmaz deyip selam bile vermek istemiyoruz. Niçin dostumuz yok? Olanlar da neden bizi bırakıp gidiyor? Gururumuzun kölesi oluyoruz. Uzun yıllar tanıyıp dost bildiğimiz nice kişileri bir anda silip ona söylemememiz gereken sözleri söyleriz. WWW.selcukimkanadolulisesi.k12.tr 19

SELÇUK İMKB ANADOLU LİSESİ DERGİSİ Dostlarımızı kaybetmemek için daima hoşgörülü olmalıyız. Toplumumuza da bu yansıyacaktır. İlk olarak sınıfımızdan başlamalıyız. Bir arkadaşımıza ne kadar kibar ve anlayışlı yaklaşırsak belki bir, belki de üç kez aynı kaba hareketi sürdürecek; fakat bizden gelen olumlu davranışlar karşısında onun da davranışlarında belirli değişiklikler olacaktır. Bunlar bize hayal gibi gelebilir, fakat olmayacak şeyler değil. Düşünsenize her gördüğünüz arkadaşınıza merhaba demek, onun halini hatırını sormak, insanlar için ne güzel davranışlardır. GELECEĞE YÖN VERENLER NİMET ERDEM 11/D İnsanoğlu toplumsal bir varlık olarak her zaman siyasi, felsefi, ekonomik ve sosyal hayatın bir parçasıdır. Bu unsurlardaki olumlu veya olumsuz gelişmeler, sonuçlar tamamıyla insanın eseridir. Dolayısıyla insan önemlidir, değerlidir. İnsanlar, bireysel anlamda donanımlı, bilgili olursa o insanların oluşturduğu toplum da ulus da elbette ki istediği sonuçlara ulaşır; uygarlığa, bilim ve tekniğe kendi damgasını vurur. İnsanın bireysel olarak kendini yetiştirmesi de ancak eğitim ve öğretimle olur. Eğitim ve öğretim deyince de akla ilk gelen öğretmendir. Geleceğe yön veren, şekillendiren, insanları dolayısıyla toplumun ve ulusun kaderini belirleyen öğretmenlerimizin sorumluluğu ne kadar büyük ve önemlidir. Bizler öğretmenlerimiz sayesinde her anlamda bilinçli ve duyarlı insanlar oluyoruz. Onlar sayesinde haklarımızı, sorumluluklarımız, görevlerimizi öğreniyor; kendi geleceğimiz gibi, ulusumuzun geleceğinde de söz sahibi bireyler oluyoruz. Başöğretmen Atatürk: Benim en büyük eserim Türkiye Cumhuriyeti dir. demiştir. Ve bu büyük eseri gençlere emanet etmiştir. Çünkü Cumhuriyet; yeniliklere açık, elindeki meşalesi bilim olan körpe dimağlarla varlığını sürdürecektir. Ulu Önder bu anlamda gençlerin önemini, değerini bilerek onları yetiştirecek öğretmenlere de: Öğretmenler! Yeni nesil sizlerin eseri olacaktır. diyerek öğretmenlere olan güvenini de göstermiştir. Başöğretmenimiz Atatürk ün bizleri görmek istediği yere yani bilime, sanata ve uygarlığa emin ve sağlam adımlarla yol alırken öncümüz cehaletin düşmanı öğretmenlerimiz olacaktır. DOSTLUĞA SALİHA AK 10/B Bazı hatalar yaparsın istemeyerek ve bilmeyerek. Düşünmeden hareket edersin bazen. En yakınının bile kalbini kırabileceğini, onu üzeceğini düşünmeden. Ama çok üzülürsün sonra her şeyin farkına vardığında. O, sana her baş çevirişinde için acır. Aslında sen onu kırmayı hiç istememişsindir. O da üzülür, belli etmemeye çalışsa da sen onun üzüldüğünü bilirsin. Ne yapman gerektiğini bilemezsin, bocalarsın. Düşünürsün Umursamamaya çalışırsın ama hep içinde bir huzursuzluk; rahat bırakmaz seni. Ve yalnız kaldığın her an daha çok anlarsın onun senin için ne kadar önemli olduğunu. Bazılarına anlatamadıklarını sadece onunla paylaşabiliyormuşsun meğer. Yokluğunda anlarsın. Hiçbir şey yokken birden aklına gelir, gözlerin dolar, sesin titrer. Anlarsın ki ona ihtiyacın var. Ne yapman gerektiğini bilemediğin zamanlarda, kalabalığın içinde yalnız kalırsın, zamana bırakırsın belki de ama yardımcı olmaz zaman da sana. Özür dilemek her şeye rağmen, işte budur belki çözüm. Onu kaybetmenin bir an için bile olsa ne kadar zor olduğunu görür- 20 WWW.selcukimkanadolulisesi.k12.tr