ANLAM, BAĞINTILARDAN DOĞAR



Benzer belgeler
KAVRAMLARIN ANLAMINI KARŞITLARI BELİRLER

Dil olgusu :DEĞİŞMEYENLER Dil dışı olgu : DEĞİŞENLER ARABA. Aynı değişimi soyut olarak şöyle formülleştirebiliriz:

Bernard Pottier e göre Dilbilimsel İşaret: Sem, Semem, Klasem:

BİR METİN ANALİZİ MODELİ

SOMUT VE SOYUT NEDİR?

Prof. Dr. Rıza FİLİZOK SEM (SÉME)

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 6. SINIF TÜRKÇE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

5. SINIF TÜRKÇE DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKÇE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ DERS SAATİ

ÖZEL BİLGE OKULLARI 2. SINIFLAR NİSAN AYI BÜLTENİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF TÜRKÇE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

6. SINIF TÜRKÇE DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

Metin Edebi Metin nedir?

OKUMA YAZMAYA HAZIRLIK ÇALIŞMALARI

ÖZEL BİLGE OKULLARI 3. SINIFLAR ŞUBAT AYI BÜLTENİ

3. SINIFLAR BU AY NELER ÖĞRENECEĞİZ? OCAK

1) Okuma 1.1. Okumanın Öğeleri:

KAZANIMLAR(KISA DÖNEMLİ AMAÇLAR)

HER CÜMLEDE ÜÇ ZAMAN VARDIR

KKTC de ilkokulda zihin engelli öğrencilere okuma öğretiminde uygulanan yöntem cümle çözümleme yöntemidir. Bu yöntem Türkiye deki Eğitim Uygulama

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI. İLKOKULU 2. SINIF TÜRKÇE DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI

II.Ünite: KLASİK MANTIK (ARİSTO MANTIĞI)

. İLKOKULU 3-B SINIFI I.DÖNEMDE TÜRKÇE DERSİNDEN BAŞARISIZ OLAN ÖĞRENCİLER İÇİN II.DÖNEMDE UYGULANACAK ÖZEL ÇALIŞMA PLANI

MATEMATİĞİ SEVİYORUM OKUL ÖNCESİNDE MATEMATİK

7. SINIF TÜRKÇE DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

II) Hikâye Dışı düzlemi

Zihinsel Yetersizliği olan bireylere Okuma- Yazma Öğretimi. Emre ÜNLÜ

ODTÜ GV ÖZEL DENİZLİ İLKOKULU EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3. SINIFLAR MART AYI KAZANIMLARI TÜRKÇE DERSİ

Erken (Filizlenen) Okuryazarlık

7. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI OKUL ÖNCESİ EĞİTİM PROĞRAMI (60-72 AY)TAM GÜNLÜK AYLIK EĞİTİM PLANI ŞUBAT 2017 AYLIK PLAN

HESAP. (kesiklik var; süreklilik örnekleniyor) Hesap sürecinin zaman ekseninde geçtiği durumlar

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3. SINIFLAR VELİ BİLGİLENDİRME MEKTUBU 2

SEYYİT MAHMUT HAYRANİ ANADOLU LİSESİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI

Zaman Çizgisi. Venn Şeması

MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI OKUL ÖNCESİ EĞİTİM PROGRAMI (48-60) TAM GÜNLÜK AYLIK EĞİTİM PLANI OCAK 2017 AYLIK PLAN BİLİŞSEL GELİŞİM Kazanım 1.

1 TEMA OKUMA KÜLTÜRÜ SÖZCÜKTE ANLAM

Mantıksal Operatörlerin Semantiği (Anlambilimi)

ÖZEL ATACAN EĞİTİM KURUMLARI

O Öğretme-öğrenme sürecinde araçgereçler genellikle öğretimi desteklemek amacıyla kullanılır.

Yahut İLETİŞİMİN TEMEL ELEMENTLERİ

3. SINIFLAR KASIM AYI BÜLTENİ

Öğretim Teknolojileri ve Materyal Tasarımı

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ ÖĞRETİM PROGRAMI

T I M U R K A R A Ç AY - H AY D A R E Ş C A L C U L U S S E Ç K I N YAY I N C I L I K A N K A R A

PROBLEM ÇÖZME BASAMAKLARI ve YARATICI DÜŞÜNME

SÖZCÜKTE ANLAM (MECAZ-SOYUT- SOMUT)

ZAMBAK 3.Sınıf Hayat Bilgisi Konu Başlıkları

2. SINIFLAR ŞUBAT MART AYI BÜLTENİ

ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI:

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3. SINIFLAR VELİ BİLGİLENDİRME MEKTUBU 3

Sayı Kavramı ve Sayma

1. Aşağıdakilerden hangisi birebir eşleme örneğidir?

2. SINIF TÜRKÇE YILLIK PLAN ( ) 1.hafta Eylül Zeynep'in İyiliği (Okuma Parçası) 9 2.hafta Eylül Alfabemiz 10 1

BİREYSELLEŞTİRLMİŞ EĞİTİM PLANI (B.E.P)

Yazılı Materyaller. Yazılı Materyaller. Yazılı Materyaller. Yazı boyutu Yazı boyutu. Görsel Araç-Gereç ve Materyaller

4.Sınıf Okulistik Sınavı Konu-Kazanım Tablosu

TÜRKÇE UYGULAMALI ÖĞRENME SETİ. Her Haftaya Bir Bölüm ÇEK KOPAR SINIF

Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ. Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi

Öğretim Materyallerinin Eğitimdeki Yeri ÖĞRETİM TEKNOLOJİLERİ VE MATERYAL TASARIMI. Dr. Ümmühan Avcı Yücel Esin Ergün

ÇALIŞKANLIK NİSAN 2017

YÖNLENDİRİLMİŞ ÇALIŞMA I DERS NOTLARI

Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi

sayıların kümesi N 1 = { 2i-1: i N } ve tüm çift doğal sayıların kümesi N 2 = { 2i: i N } şeklinde gösterilebilecektir. Hiç elemanı olmayan kümeye

..OKULU ÖZEL EĞİTİM SINIF I. EĞİTİM-ÖĞRETİM YLILI HAFİF DÜZEYDE ZİHİNSEL ENGELLİLER; SINIFLAR TÜRKÇE DERSİ ÇERÇEVE PLANI

5. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

YAZARIN AMACI ve ANAFİKİR

Zambak 2. Sınıf Hayat Bilgisi

Matematiksel Beceriler

Matematikte Sonsuz. Mahmut Kuzucuoğlu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Matematik Bölümü İlkyar-2017

Gerçekçi (Realistic) görseller, üzerinde durulan gerçek nesneyi gösterir. Örneğin bir arabanın resmi gerçekçi bir görsel öğe olarak kullanılabilir.

PEK OKULLARI 1A KASIM. İzimden gelin gençler! Bocalamadan, yorulmadan, sıkılmadan Tek çıkış yolunuz budur!

BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ TÜRKÇE DERSİ EĞİTİM PLANI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI. İLKOKULU 1. SINIF TÜRKÇE DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI

SAYILAR VE SAYMA TEKRAR TESTİ

Hangi onluğa daha yakın dan limite doğru

AKDAY 3.Sınıf Türkçe Konu Başlıkları

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...III

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (20 Ekim Aralık 2014 )

4. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

İlkokuma Yazma Öğretimi

Sayı Kavramı ve Sayma

KİM OLDUĞUMUZ TEMASI BİLGİ OKURYAZARLIĞI KAZANIMLARI 1.SINIF

TÜRKÇE BİÇİM KISA ÖZET.

Gelişim Analizi P P P P P P P P P P P P P P P P P ÖZ BAKIM BECERİLERİ BİLİŞSEL GELİŞİM Ocak. Tehlikeli olan durumları söyler.

TÜRKÇE DERSĠ NASIL ÇALIġILIR?

COŞKU 2.Sınıf Hayat Bilgisi Konu Başlıkları

TÜRKÇE MODÜLÜ BİREYSEL EĞİTİM PLANI (TÜRKÇE DERSİ) (1.ÜNİTE) GÜZEL ÜLKEM TÜRKİYE

İŞİTME YETERSİZLİĞİ OLAN BİREYLER İÇİN PERFORMANS BELİRLEME FORMU

EĞİTİM ÖĞRETM YILI MUSTAFA ŞIK İLKOKULU 4. SINIF TÜRKÇE KONU VE KAZANIMLARI

BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ EĞİTİM PROGRAMI (BEP) FORMU

ÇOCUĞUMUN OKUMA ALIġKANLIĞINI VE DÜġÜNME BECERĠSĠNĠ DESTEKLĠYORUZ

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI TÜRKÇE DERSİ 2. SINIF ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI ATATÜRKÇÜLÜK, ARA DİSİPLİNLER VE DİĞER DERSLERLE İLİŞKİLENDİRME

PYP VELİ MEKTUBU 1. SINIFLAR PRIMARY YEARS PROGRAMME EĞİTMEN KOLEJİ SORGULAMA HATLARI ÖĞRENEN PROFİLLERİ

Zambak 3. Sınıf Hayat Bilgisi

4. SINIFLAR BU AY NELER ÖĞRENECEĞİZ? 02 OCAK 20 OCAK

Konunun Müfredattaki Yeri DERS PLANI

Transkript:

ANLAM, BAĞINTILARDAN DOĞAR Rıza FİLİZOK Giriş: Günümüz eğitiminde artık, bilginin yerine yahut yanına, düşünceyi koymanın zamanı gelmiştir. Bilgisayarların olmadığı zamanlarda bilginin doğrudan kendisi büyük bir değerdi ve bilgili olanlar saygı görürdü. Günümüzde ise ancak düşünen ve üreten insanlar saygıya layık olacak ve iş bulabilecektir. Bundan dolayı gençlerimizin ve eğitim dünyamızın düşünme sanatına yönelmesi bir zorunluluktur. Fakat uzun yıllardan beri toplumumuz, yanlış yönlendirmelerle, düşünme alışkanlığını ve yöntemlerini kaybetmiştir. Onu tekrar bulmamız gerekmektedir. Kanaatimizce eğitimimizi ve insanımızı düşünmekten uzaklaştıran şey, toplumsal ihtiyaçların acil olarak karşılanması zorunluluğu oldu. Çağın gelişmelerine ve tekniklerine kısa yoldan ulaşalım derken bilimsel düşüncenin kendisini ihmal ettik. Bilimsel düşüncenin ayırt edici niteliklerinden birisi, belki de birincisi bir yarar gözetmeksizin hakikati aramaktır. Bu ise düşünmeye yönelen bir insandan boş zaman, hakikat sevgisi, sabır gibi zor bulunur şeyler ister. Acelesi olana bilimsel düşünce gülümsemez. Eski Yunan filozoflarının rahat ve sakin bir hayatları vardı ve zeytin ağaçlarının gölgesinde huzur içinde hakikat sevgisiyle derin düşüncelere dalıyorlar, kılı kırk yararak bilginin el değmemiş zirvelerine ulaşıyorlardı. İtiraf edelim ki günümüzde birçok bilgi alanı düşünmeyi keşfetmemiş olanlara kapalıdır. Düşünmeyi öğrenmeden onları ancak ezberleyebiliriz ve ezberletebiliriz ama asla yaratıcı olarak kullanamayız, onlar yardımıyla yaratıcı düşünceye ulaşamayız. Anlam olguları, oldukça karışık, güç anlaşılır olgulardır. Ama güç olduğu ölçüde de önemli ve yararlıdır. Her türlü metnin doğru anlaşılması anlam olgularının kavranmasıyla mümkündür. Çağımızda anlam biliminin hızla ilerlemesinin sebeplerinden birisi bilgisayar teknolojisinin ihtiyaçlarını karşılama zorunluluğudur. Düşünen, konuşan, anlayan bilgisayarların, robotların yaratılmasında en büyük pay anlam bilimcinin olacaktır. Bundan dolayı anlam olgularını kavramaya yönelmenin zamanı gelmiştir. Günlük hayatımızda duyduğumuz sözleri, okuduğumuz yazıları, çevremizde olup biten şeyleri anlamaya çalışır yahut anlarız. Ancak onlara verdiğimiz anlamların çok zaman sadece onlar arasındaki bağıntılardan, ilişkilerden doğduğunu pek fark etmeyiz. Evet! Anlam çok zaman

kelimelerden, nesnelerden değil onlar arasındaki bağıntılardan ve farklardan doğar. Anlamın nasıl olup da bağıntılardan doğduğunu önce görsel nesneler üzerinde kavrayalım: 1) Önce elimize birkaç çubuk alalım: 2) Sonra bu çubuklarla değişik kompozisyonlar yaratalım: Yahut onlardan matematiksel işaretler yapalım: + - = < >

Görüldüğü gibi kullandığımız çubuklar aynı olduğu halde, düzenlenince sihirli bir el dokunmuş gibi onlardan harfler, kelimeler, resimler ve matematiksel işaretler doğmuştur. Birinci şekilde Ev yazısı, ikinci şekilde bir ev resmi, üçüncü şekilde matematik işaretleri elde ettik. Onlar, bu anlamlarını çubuklara verdiğimiz düzenden (kompozisyon!) ve aralarındaki bağıntıdan aldılar. Çubukların birbirine bağlanma şekilleri değiştikçe anlamları da değişti. Bizler dilimizi kullanırken de aynı şeyler olmaktadır: Kelimeler, cümleler, paragraflar anlamlarını onlar arasında bulunan bağlantılardan alırlar. Bundan dolayı anlam incelemesi, büyük ölçüde bağıntıların incelenmesidir. Anlam o derece soyuttur ki onu doğrudan incelemek mümkün değildir. Ama anlam yaratan somut bağıntıları görmek ve göstermek mümkündür. Aşağıdaki şekillerde cam ve kağıt parçaları farklı şekillerde düzenlenerek, farklı bağlantılar kurulmuş, anlamı farklı nesneler yaratılmıştır:

Vazo resminde cam parçaları, şemsiye ve ördek resimlerinde kağıt parçaları farklı biçimde düzenlenmiş, yeni bağıntılar kurulmuş ve böylece anlamı farklı olan nesneler doğmuştur. Buradan anlamı incelemek demek, büyük ölçüde bağıntıları incelemek demektir sonucuna varıyoruz. Anlam incelemesi yaparken, işe bağıntıları incelemekten başlamamız gerekmektedir. Şimdi de şu soruyu sormamız gerekiyor: Peki, bağıntı nedir? Yukarıdaki görsel şekillerde bağıntı, şekillerin birbirine göre konumları olarak, yakınlık, uzaklık, paralellik, zıtlık, açı vb. olarak karşımıza çıkmaktadır: = ve + işaretlerindeki çubukların anlamını belirleyen onların birbirine göre konumlarıdır. Birincisi paralel, ikincisi karşıt doğru parçalarından oluşmaktadır. Anlamı yaratan da bu iki nesne arasındaki konumlanma farkıdır. Dilde de durum aynıdır. Kelimeler, cümle unsurları, metin parçaları anlamlarını büyük ölçüde birbirlerine göre konumlarından alırlar. Bu basit olgu bize şunu öğretmektedir: 1) Anlam, mukayeseden doğar: + işaretiyle karşılaştığımda onun diğer matematik işaretlerinden farkını zihnî bir karşılaştırma, mukayese yaptıktan sonra anlarım. Eğer düşey çizgisi olmasaydı, ona eksi derdim. 2) Anlam farklardan doğar: Kulübe, ev, saray kelimeleri anlamlarını birbirleriyle farklarından alırlar. Bu üç kelimenin hem ortak yönleri, hem farkları vardır. Kulübe, ev, saray dizisindeki her kelimenin anlamını belirleyen ise diğerlerinden farklı olan yönüdür. Bu durumda bağıntı incelemelerinin bir konum incelemesi olduğunu, bunun da beraberinde mukayeseyi ve fark tespitini gerektirdiğini söyleyebiliriz. Anlam biliminde kelimelerin, cümle öğelerinin, metin birimlerinin birbirleriyle nasıl bağıntılar kurduğu ayrı ayrı ve ayrıntılı bir biçimde incelenir. Böylece anlamın nereden ve nasıl doğduğu kesin bir biçimde gözlenir. Anlam yaratan bağıntı tiplerinin başlıcaları şunlardır: 1) Sözlükte yer alan kelimeler arasındaki bağıntılar: Sözlüklerde bir dilde bulunan kelimeler alfabetik bir düzende yer alır. Alfabetik düzen pratik olmakla birlikte kelimeler arasındaki bağıntıları parçalayan bir düzen oluşturur ve kelimeler arasındaki bağıntıları tam olarak kavramamızı engeller. Bir dilde anlam yönünden ilişkili kelimeler, birbirine bağlı salkımlar, kelime alanları, anlam alanları oluştururlar. Anlam bilim öncelikle kelimeler arasındaki bu tür ilişkileri inceler:

Tay, at, beygir, kısrak, aygır kelimeleri Türkçe de bir anlam alanı oluşturur ve bu kelimelerin her biri anlamını birbirine göre olan konumundan alır: 1) tay ve at kelimeleri küçükten büyüğe doğru giden bir derecelenme ilişkisi içinde yer alır. 2) at ve beygir, işleve, göreve göre yapılmış bir ayırımı ifade eder. Beygir in attan farkı, yük çekmekte kullanılmasıdır. 3) kısrak ve aygır, atların cins farkını ifade eder. İki kelime arasında bir cins bağıntısı vardır. Buradan çıkarabileceğimiz sonuç şudur: Tay, at, beygir, kısrak, aygır kelimeleri Türkçenin anlam sistemi nde üç ayrı ilke ile sınıflandırılmıştır ve bu kelimeler, anlamlarını bu sınıflandırmadan alırlar. TDK nun Resimli okul sözlüğünde Beygir kelimesinin sadece at kelimesiyle açıklanmış olması noksan tanımın tipik bir örneğidır ve x=y yahut y=x demek gibidir, bize yeni bir şey öğretmez. Kelimelerin tanımında, bağıntıların, konumun, sınıflamanın, farkın göz önünde bulundurulması gerekir. Anlam bilimci Guiraud, kelimeleri birbiriyle bağıntıları içinde üç sınıfa ayırır: Kelimeler, genel olarak birbiriyle ya ayırt edici, ya sınıflayıcı, ya da anlamlayıcı bağıntılar, ilişkiler içindedir ve bunun sonucunda ayırt edici, sınıflayıcı, anlamlayıcı görevler yüklenirler. Bir cümlede Kelimeler arasında bağıntı yoksa anlam da yoktur; kelimeler sadece belirticidir. Kelimeler, kapsama bağıntısı içinde olabilir, bu durumda işaretlerin tanımı vardır; İşaretler kesişim kümesi bağıntısı içinde olduklarında ise anlam taşırlar. "Kuş" "vida", "kalem" gibi birbirinden ayrı, aralarında hiçbir ilişki kurulmamış üç işaret, bize hiçbir şey ifade etmez. Buna karşılık, "varlık", "hayvan", "insan" işaretleri arasında bir ilişki kurulmamış olsa da bu kelimelerin içlemlerinden doğan bir kapsama ilişkisi vardır. Bunlar, farklı soyutlama derecelerini ifade ederler. Buna karşılık "Kuş yuvaya döndü" gibi bir cümleyi oluşturan kelimeler ise anlam yönünden bir kesişim kümesi oluştururlar; yani aralarında ortak ve farklı olan yönler vardır. Yani bu cümleyi oluşturan kelimelerin anlam birimciklerinden bazıları ortak, bazıları farklıdır: Ortak öğelere örnek verelim: "kuş" ve "yuva" kelimelerinde "canlılık" anlam birimciği ortaktır. Bu bağıntıları şekiller yardımıyla açıklayalım: 1) Ayırdedici bağıntılar: Bu durumda kelimeler arasında hiçbir bağıntı yoktur:

Dam, saksağan, kalem A B C 2) Sınıflayıcı bağıntılar: Bu durumda Kelimeler, kapsama bağıntısı içindedir: Okul, sınıf, kürsü A B C 3) Anlamlayıcı bağıntılar: İşaretler, kesişim kümesi bağıntısı içinde olabilirler. Ortak bir kesişim kümesi vardır, yani ortak olan en küçük anlamlı birim leri (sem) vardır. Okul, öğretmen, öğrenci A B C

Aralarında münasebet bulunmayan kelimeler bir cümle oluşturduğunda hiçbir şey ifade etmezler yani işaretler arasında bağıntı yoksa anlam yoktur: Vida, okula gitti. Gitmek fiili ile vida kelimesi arasında ortak bir anlam birimi (sem) yoktur. Bundan dolayı cümle anlamsızdır. Mantık biliminde de benzer bir sınıflandırma kullanılır: Bu bilim dalına göre iki kavram arasında dört türlü ilişki vardır: Bu ilişkiler, eşitlik, ayrılık, tam girişimlik ve eksik girişimliktir: Eğer iki kavramdan herbiri diğerinin bütün bireylerini karşılarsa aralarında eşitlik vardır (konuşan ve gülen gibi); iki kavramdan biri diğerinin hiçbir bireyini içine almazsa aralarında ayrılık vardır (insan ve at gibi); İki kavramdan yalnız biri diğerinin bütün bireylerini içine alırsa aralarında tam girişimlik vardır ( hayvan ve at gibi); iki kavramdan herbiri diğerinin bazı bireylerini içine alırsa aralarında eksik girişimlik vardır (memeli ve balık gibi). 2) Cümlede düzlemindeki bağıntılar: a) Sıralama ekseni bağıntıları: Bir cümlenin öğeleri arasındaki ilişkilerdir. Bir cümle içindeki kelimeler çevresindeki kelimelerle ilişki halindedir. Bu ilişki içinde onlar yeni anlamlar kazanırlar. "Kitap aldım, Karar aldım, Soğuk aldım" cümlelerinde aynı fiil, yanındaki kelimelere göre farklı anlamlar kazanmıştır. Bu, söz diziminden (sentaks) doğan anlamdır. "Yüz kişi geldi." cümlesindeki "yüz" kelimesinin " Yüz kızartıcı suçları yoktu." cümlesindeki "yüz" kelimesinden farklı bir anlama sahip olduğunu kelimenin sıralama eksenindeki yeri ve çevresindeki kelimelerle bağıntısından anlarız. "Mahkûm oldu" ile "Mahkûmu oldu." cümlelerinin farkını söz dizimi ekseninde gerçekleşen değişiklikten anlarız. Kedi fare yedi. cümlesi ile, Fare kedi yedi. cümlesinin anlamı aynı değildir.

b) Seçme ekseni bağıntıları: Kelimeler, cümlede yer almayan işaretlerle, kelimelerle de bağıntı halindedir. Meselâ bir metinde yer alan "taş" kelimesi, metinde yer almayan baş, yaş kelimeleriyle tamamen ses çağrışımına dayalı bir ilişki halindedir; benzer bir seriyi taşkın, taşmak, taşıt kelimeleriyle kurar; taşçı, taşlık, taşçılık, taşlama kelimeleri ile kök birliğine dayanan ayrı bir seri kurar; kaya, çakıl, kum kelimeleriyle anlam yakınlığına dayanan ayrı bir seri oluşturur. Bu serilerin kuruluşu tamamen serbest çağrışımlara dayanır. Her çeşit çağrışım, yeni bir sınıf oluşturabilir. Çağrışım ilişkilerinin kurduğu düşey eksene "seçme ekseni" Axe paradigmatique (paradigmatic axis - paradigmatische Achse) adı verilir. Seçme ekseni, bir cümle kurarken dilin her kelime için bize sunduğu bir menü olarak tanımlanabilir. Sıralama ve seçme eksenlerini bir örnek üzerinde basit bir şekilde şöylece gösterebiliriz: "O bayramda burada kalacak." cümlesini ele alalım. Aşağıdaki tabloda yatay sütunlar "sıralama eksenini ifade etmektedir; düşey sütunlar, dilin "seçme ekseni"ni ifade etmektedir. Yan yana bulunan öğeler "görev birimi bağıntıları" içindedir, alt alta gelen öğeler ise "seçme bağıntıları" içindedir. Her kelime değerini bu çift eksende kazanır: o Bayramda burada kalacak Ahmet 29 Ekimde Ankara'da oturacak Bizimki tatilde evde olacak Arkadaşım o gün evden çıkmayacak Cümlede yapılan bu değişiklikler, eş anlamlılığı olduğu kadar, karşıtlığı da ifade ederler. Seçme ekseni hem bir benzerlik hem bir karşıtlık eksenidir, dilin sunduğu imkânların bir listesidir. Bazı kelimeler, bütün anlamını yanındaki kelimelerden, yani sıralama ekseninden alırlar: Şu örneği inceleyelim: büyük karınca küçük fil

Büyük karınca mı büyüktür, küçük fil mi? Bu örnek bize bazı sıfatların yanındaki kelimeye göre göreceli bir anlamı olduğunu göstermektedir. Seçme ekseninde kelimelerin karşıtları yani mukabilleri (opposition) bulunur. Kelimelerin karşıtlık sistemleri, çok zaman değişik dillerde farklılık gösterir. Bundan dolayı yabancı bir dil öğrenenler karşıt kelimeleri seçerken çok zaman yanılırlar. Türkler ve Japonlar için dağ kelimesinin karşıtı deniz dir. Biz, dağları, denizleri aştığımızı söyleriz. Amerikalı için ise dağ kelimesinin karşıtı vadi dir. Karşıt kelime bağıntıları her dilde farklıdır. Gerek ana dili öğretiminde gerek yabancı dil öğretiminde dilin bu tür bağıntılarının öğretilmesi oldukça önemli bir iştir. İşaretlerin Seçme Ekseni İlişkilerini şöyle özetleyebiliriz: a) Karşıtlık, mukabiliyet ilişkisi (opposition): "Kitap, gazete, dergi, broşür" gibi bir kelime kümesinin en azından bir ortak anlam birimciği (sem) vardır; diğer taraftan her birini diğerinden ayıran en azından bir farklı anlam birimciği vardır, bundan dolayı herbiri diğerinin karşıtı, mukabili (opposition) durumundadır. b) Dahil olma, içerme ilişkisi (inclusion): Meyva kelimesi, "Elma, armut, karpuz, kavun" kelimelerini içerir. Bu bir içerme ilişkisidir. Bazı kelimeler ard arda içerme ilişkisi içindedir: "Hayvan" kelimesi (semem), kaburgalı kelimesini, kaburgalı kelimesi insan kelimesini içerir. Fakat buna karşılık insan, kaburgalıyı, kaburgalı, hayvanı içerir. Her insan kaburgalıdır, ama her kaburgalı insan değildir; her kaburgalı hayvandır, ama her hayvan kaburgalı değildir. İçlem (compréhension) halinde, "Elma, armut, karpuz, kavun" kelimeleri "meyva" kelimesini kapsar; kaplam (extension) halinde; "meyva" kelimesi, "Elma, armut, karpuz, kavun"u kapsar. İşaretlerin Sıralama Ekseni İlişkilerini şöyle özetleyebiliriz: a) İştirak ilişkisi (participation): Bazı kelimeler, birbirini gerektirirler. Buna iştirak ilişkisi denir: Mesela "Anne", ancak "çocuk" kelimesiyle tanımlanabilen bir kelimedir.

b) Çağrışım ilişkisi (association): Her kelime, çeşitli ilişkilerle birçok kelimeyi çağrıştırır. Bir varlık yahut bir kelime, ya benzerliğinden ya da bitişikliğinden dolayı bizlere pekçok başka varlık ve kelimeyi hatırlatabilir. Meselâ tilki birçok dilde kurnazlığı çağrıştıran bir kelimedir. Çağrışımlar, temel olarak ferdî niteliklidir ve sonsuz sayıdadır. Bununla birlikte dilin belli bir döneminde, belli bir kültür çevresinde kelimelerin kalıplaşmış belirli bir çağrışım alanı oluşturduğu kabul edilebilir. "Kitap" kelimesinin diğer kelimelerle kurduğu anlam ilişkilerini şöyle bir tablo halinde gösterebiliriz: Kullanılan işaretler: :Karşıtlık ilişkisi C : İçerme ilişkisi ω : iştirak ilişkisi ~ : Çağrışım ilişkisi SEÇME EKSENİ gazete basın c kitap ~ kültür ω cilt SIRALAMA EKSENİ "Yazmak" kelimesinin diğer kelimelerle kurduğu anlam ilişkilerini şöyle bir tablo halinde gösterebiliriz:

SEÇME EKSENİ söylemek ifade etmek c yazmak ~ zevk ω daktilo SIRALAMA EKSENİ 3) Metin Düzlemindeki bağıntılar: Metin anlam bilimi, metnin kavranma düzeyleriyle ilgilenir, kapalı metinlerle meşgul olur. Kapalı bir metin (texte), söz dizimi yönünden belirlenmiş, anlam bilimi yönünden bağlanmış bir önermeler dizisidir. Gerek kültürlerin yarattığı atasözü, koşma, gazel, kaside, hikâye, roman gibi formlar, gerek diyalog gibi hale bağlı formlar kapalı bir metin sayılabilir. Metin anlam bilimi, metni okurken ard arda elde edilen kavrayışların toplam bir kavrayışa ulaşım şemalarını ve mantığını inceler. sonuç kavrayışı araştırır 1 Metnin anlam gelişim çizgisi Önerme 1 Önerme 2 Önerme 3 Önerme n kavrama A kavrama B Kavrama I kavrama C kavrama II kavrama n Sonuç kavrama ııı Bu tablo bir metni okurken oluşan "kavrama"nın nasıl aşamalar geçirdiğini ve nasıl bir sonuca ulaştığını göstermektedir. Meselâ bir 1 Potier, Linguistique Générale, s.79.

metnin özetini veren başlıklar, "sonuç kavrama"yı ifade eder: "Çok Bilen Çok Yanılır" bir eserin sonuç kavramasıdır. Fakat her zaman metin başlıkları sonuç kavramayı ifade etmez. Sonuç kavrama, bütün kavramaların matematiksel toplamı manasına gelmemektedir. Metin anlambilimi, ilk kavramalardan daha genel kavramalara geçerken ilk kavramaların bazılarını eler. Bir romanın ilk sahifelerinde tasvir edilen bir odadaki perdelerin meselâ mavi olduğunu kavrarız. Ancak bu romanı bitirdiğimizde vardığımız sonuç kavramanın içinde bu perdelerin rengiyle ilgili bir unsur bulunmaz, okuyucuların büyük bir kısmı bu ayrıntıları hatırlamaz. Tahsin Yücel, Lévi-Strauss'un metinlerin anlam bağıntılarını çözümleme yöntemini şöyle özetlemektedir: " Sözü geçen bilgin, bir efsaneyi (mit) anlatmak için, bunu soldan sağa, yukarıdan aşağıya doğru okumanın (diachronique okuma) yeterli olduğunu, ama anlamak söz konusu olunca, bu alışılmış okumanın yetmeyeceğini, birbirleriyle bağıntılı unsurları kolonlara ayırarak okumak (synchronique okuma) gerektiğini belirtmektedir. Bu ise, eserin unsurlara ayrılmasını (la décomposition), sonra da başka bir açıdan ve eserin ilk şeklinde bulunmayan bir açık yapı içinde yeniden kurulmasını (la recomposition) içermektedir. Bu yeniden kurma sırasında en çok dikkat edilmesi gereken şey, elbette, birbirlerinden farklı ya da birbirlerine zıt kavramlar arasındaki çeşitli bağıntıları bulmaktır. Bu bağıntılara göre gruplandırmalar ise, Russell'ın belirttiği gibi, nesneler ancak niteliklerinin bütünüyle tanımlanabildiklerine göre, kavramların eserde büründükleri niteliklerin bütününe göre tanımlanmasıyla yapılacaktır." 2 4) DIŞ BAĞINTILAR: Yazılı veya sözlü her türlü metin içinde doğmuş olduğu şartların izlerini taşır ve bu şartlarla sıkı bağlantılar içindedir. Birçok sözü doğru anlayabilmemiz için o sözün kim tarafından, nerede, ne zaman, hangi şartlarda söylendiğini bilmemiz gerekir. Bunlar, sözün dış bağlamlarını oluşturur. Söylenen sözlerin onu söyleyene, söylenme yeri ve zamanına göre anlamları değişir. Sözün dış bağlamlarını pragmatik adlı bilim dalı ele alır ve sözün doğuş şartlarıyla ilişkisini ortaya koyar. (Pragmatik hakkında bilgi edinmek için sitemizin ilgili bölümüne bakınız.) Görüldüğü gibi anlamın araştırılması, büyük ölçüde bağıntıların, bağlantıların araştırılmasıdır. http://www.ege-edebiyat.org 2 Tahsin Yücel, L'imaginaire de Bernanos, İstanbul: İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yayını, 1969, s. 120.