Sosyolojik Düşünce Sözlüğü



Benzer belgeler
Ders Kodu Dersin Adı Yarıyıl Teori Uygulama Lab Kredisi AKTS RI-701 Dış Politika ve Karar Alma Süreçleri

Bourdieu den Sonra Ekonomik Sosyoloji

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Siyaset Bilimine Giriş PSIR Temel siyasal deyimleri ayırt eder 1,2,3 A,C

İktisadi Düşünceler Tarihi (ECON 316) Ders Detayları

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS ULUSLARARASI POLİTİK İKTİSAT ECON

1. Sosyolojiye Giriş, Gelişim Süreci ve Kuramsal Yaklaşımlar. 2. Kültür, Toplumsal Değişme ve Tabakalaşma. 3. Aile. 4. Ekonomi, Teknoloji ve Çevre

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞTA GRUP SÜRECİ: LİDERLİK Doç. Dr. Cevat ELMA

İKTİSADÎ DÜŞÜNCENİN EVRİMİ (Başlangıcından Neoklasiklere) (İktisada Giriş I dersi için yardımcı kısa notlar)

bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

DERS ÖĞRETİM PLANI. İktisat Tarihi. Dersin Adı Dersin Kodu Dersin Türü. Seçmeli Doktora

Savaş ve Barış Okumaları PSIR Uluslararası savaş ve barış hallerini tahlil eden yazının kullandığı

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS SOSYOLOJİYE GİRİŞ SPRI Program Öğrenme Çıktıları 3,7,9,13 3,11,13 7,9,10,11,13

1 SOSYOLOJİNİN DÜNYADA VE TÜRKİYE DE GELİŞİMİ

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... iii GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM SOSYOLOJİYE GİRİŞ

Toplumsal Eylemin Yapısı

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS

FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ SOSYOLOJİ LİSANS MÜFREDATI I. ÖĞRETİM (GÜNDÜZ) ZORUNLU DERSLER

DERS PROFİLİ. POLS 337 Güz

Editörler Prof.Dr.Mustafa Talas & Doç.Dr. Bülent Şen EKONOMİ SOSYOLOJİSİ

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

TOPLUM VE KURUMLAR. Öğretim dili (Ön Koşul, Bağlantı Koşul)

Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Akademik Yılı Yaz Öğretimi Üniversite İçi Ders Eşdeğerlik Tablosu

Editörler Prof.Dr. Mimar Türkkahraman & Yrd.Doç.Dr.Esra Köten SİYASET SOSYOLOJİSİ

MEDYA EKONOMİSİ VE İŞLETMECİLİĞİ

DERS PROFİLİ. Makroekonomi ECO202 Bahar Yrd. Doç. Dr. Özlem İnanç

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Çağdaş Siyasal Düşünceler PSIR

İktisat Tarihi

DERS PROFİLİ. POLS 433 Güz Mehmet Turan Çağlar

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Siyaset Bilimine Giriş I SBG Yüz Yüze / Zorunlu / Seçmeli

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7

ÜNİVERS ALIST TARİH. Prof. Dr. Karam Khella. Tarihin Yeniden Keşfi. Avrupa Merkezci Tarihsel Bilincin Yıkımı. Çeviren: İsmail KAYGUSUZ.

DERS PROFİLİ. Siyaset Kuramı I POLS 305 Güz

İÇİNDEKİLER. Yedinci Baskıya Önsöz 15 İkinci Baskıya Önsöz 16 Önsöz 17 GİRİŞ 19 I. BÖLÜM FELSEFE ÖĞRETİMİ 23

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Siyasal Düşünceler Tarihi PSIR

1. BÖLÜM KAVRAM, TARİHÇE VE KAVRAMLAR ARASI İLİŞKİLER BAĞLAMINDA KENDİ KADERİNİ TAYİN

ZORUNLU GÖÇLER, SÜRGÜNLER VE YOL HİKAYELERİ: ULUPAMİR KIRGIZLARI ÖRNEĞİ ZORUNLU GÖÇLER, SÜRGÜNLER VE YOL HİKAYELERİ: ULUPAMİR KIRGIZLARI ÖRNEĞİ

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Türk Düşünce Tarihi PSIR

EĞİTİMİN TOPLUMSAL(SOSYAL) TEMELLERİ. 5. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Jeopolitik POLS

ÜNİTE:1. Sanayi Sonrası Toplum: Daniel Bell ÜNİTE:2. Alain Touraine: Modernlik ve Demokrasi ÜNİTE:3. Postmodern Sosyal Teori ÜNİTE:4

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ

DERS BİLGİLERİ Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS Siyaset Sosyolojisi SPRI

Nasıl Bir Deniz Feneriyiz?

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler PSIR

Kadir CANATAN, Beden Sosyolojisi, Açılım Yayınları, 2011, 720 s. İstanbul.

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri

Prof. Dr. OKTAY UYGUN Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi DEMOKRASİ. Tarihsel, Siyasal ve Felsefi Boyutlar

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Latin Amerika da Toplum ve Siyaset PSIR

İktisat Tarihi I. 27 Ekim 2017

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS EKONOMİYE GİRİŞ I ECON Yrd. Doç. Dr. Alper ALTINANAHTAR

DERS ÖĞRETİM PLANI. Avrupa İktisat Tarihi. Dersin Adı Dersin Kodu Dersin Türü

Siyaset Psikolojisi (KAM 318) Ders Detayları

Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN GELİŞİMİ VE TANIMI DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN UYGULAMA ALANI EĞİTİM KURUMLARINDA DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN YERİ VE ÖNEMİ

DERS PROFİLİ. Diplomasi Tarih I POLS 205 Güz

KIŞILIK KURAMLARı. Kişilik Nedir? Kime göre?... GİRİŞ Doç. Dr. Halil EKŞİ

Editörler Prof.Dr. Ahmet Onay / Prof.Dr. Nazmi Avcı DİN SOSYOLOJİSİ

SİYASET SOSYOLOJİSİ (SBK307)

KURAMSALLAŞMANIN YÖNÜ İNCELEME DÜZEYİ

DERS PROFİLİ. POLS 260 Bahar

Bilimsel Metin Üretimi 1

DERS PROFİLİ. POLS 303 Güz

EĞİTİM BİLİMİNE GİRİŞ. 1.Eğitim Bilimi Nedir? 21

DERS PROFİLİ. İnternet ve Siyaset POLS 377 Bahar Doç. Dr. Rabia Karakaya Polat

KAYNAK: Birol, K. Bülent "Eğitimde Sanatın Önceliği." Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ

FELSEFE BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ I.YARIYIL DERSLERİ

TARİH BÖLÜMÜ ÖĞRETİM YILI DERS PROGRAMI

ZANAATLA TEKNOLOJİ ARASINDA TIP MESLEĞİ: TEKNO-FETİŞİZM VE İNSANSIZLAŞMIŞ SAĞALTIM

SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI GÜZ DÖNEMİ PROGRAMI

DERS PROFİLİ. Asker-Sivil İlişkileri POLS 436 Bahar Yrd. Doç. Dr. Özlem Kayhan Pusane

Ders Adı : TÜKETİCİ DAVRANIŞI Ders No : Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 5. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri.

DERS PROFİLİ. POLS 238 Bahar

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

Uluslararası Ekonomi Politik (IR502) Ders Detayları

Uygarlık Tarihi (HIST 201) Ders Detayları

SOSYOLOJİNİN TEMELLERİ

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Türkiye Ekonomisi SPRI

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ..i. İÇİNDEKİLER.iii. KISALTMALAR..ix GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM DEMOKRASİ - VESAYET: TEORİK VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

İÇİNDEKİLER. Çeviri Ekibi /5 Çeviri Önsözü / 6 Şekiller Listesi / 8 Tablolar listesi / 9 Ayrıntılı İçerik / 10

KÜRESELLEŞME VE BÖLGESELLEŞME

Cilt / Volume: 5 Sayı / No: 2 Kasım/November 2015 ISSN

Dr. Serdar GÜLENER TÜRKİYE DE ANAYASA YARGISININ DEMOKRATİK MEŞRULUĞU

T.C. İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ MESLEK YÜKSEK OKULU SOSYAL HİZMETLER PROGRAMI 1. SINIF BAHAR DÖNEMİ DERS İZLENCESİ

SOSYAL BİLGİLER DERSİ ( SINIFLAR) ÖĞRETİM PROGRAMI ÖMER MURAT PAMUK REHBER ÖĞRETMEN REHBER ÖĞRETMEN

DERS PROFİLİ. Türk Siyasi Hayatı POLS 401 Güz Yrd. Doç. Dr. Ödül Celep

DERS PROFİLİ. Siyaset Bilimine Giriş POLS 101 Güz Yrd. Doç. Dr. Seda Demiralp

ÜNİTE:1. Sosyal Psikoloji Nedir? ÜNİTE:2. Sosyal Algı: İzlenim Oluşturma ÜNİTE:3. Sosyal Biliş ÜNİTE:4. Sosyal Etki ve Sosyal Güç ÜNİTE:5

YBÜ SBF Uluslararası İlişkiler Bölümü Lisans Programı Department of International Relations Undergraduate Curriculum

Yeni bir dönem açılıyor: Mali çöküş, depresyon, sınıf mücadelesi

Temel Kavramlar Bilgi :

DERS PROFİLİ. Uluslararası İktisat ECO311 Güz Yrd. Doç. Dr. Aslı Şen-Taşbaşı

Transkript:

Sosyolojik Düşünce Sözlüğü Dictionnaire de la pensée sociologique HAZIRLAYANLAR Massimo Borlandi Raymond Boudon Mohamed Cherkaoui Bernard Valade ÇEVİREN Bülent Arıbaş İ L E T İ Ş İ M

Önsöz Sosyolojinin başlangıçtaki hedefi bir bilgi üretiminde bulunmaktı. Bu, Émile Durkheim, Vilfredo Pareto ya da Max Weber in ortak hedeflerinden biriydi. Ama başlangıç döneminden itibaren ayrılıklar boy gösterdi. Gerçekten de, kimisi için sosyoloji veriler üretmeyi amaçlar, kimisi için toplumsal olayları açıklamayı öngörür, kimisi için de siyasal karara katkıda bulunmayı hedefler. Bazıları pozitivisttir, bazıları toplum bilimlerine özgü bir epistemoloji salık verir. Mübadele kuramı gibi bazı kuramlar birçok olgu sınıfını kuşatmayı sağlayacak bir soyutlama ve genellik düzeyine sahiptir; sekülerleşme kuramı gibi diğer bazı kuramlar ise daha dar bir alanda kalıp yalnızca sınırlı sayıda bir olgular bütününü kucaklar. Bu durum kuramlar için olduğu gibi kavramlar için de geçerlidir. Kavramlar da aynı ölçütlere göre ayırt edilebilir. Bununla birlikte bu sözlüğün kapsadığı alan yalnızca kuramlarla ve kavramlarla sınırlı değildir. Sözlük aynı zamanda sosyolojik araştırma kurumlarını ve bu disiplinin ilerlemesine az ya da çok, doğrudan ya da dolaylı katkıda bulunmuş bazı yazarları da kapsamına dâhil etmiştir. Kolayca anlaşılır nedenler gereği disipline katkıda bulunan ama henüz hayatta olanların hepsi liste dışında tutulmuştur. Elinizdeki yapıt aslında tarihsel bir sözlük olmamakla beraber tarih bu çalışmanın önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Sosyolojik düşünce tarihi bu bağlamda hem historiyografik tarz üzerinden hem de epistemolojik düşünce tarzı üzerinden tasarlanmıştır. Elbette geçmişin açıklamalı bir dökümünü sunmuş ama ayrıca kendi alanındaki programları ve kavramları belirlemeyi ve gün ışığına sermeyi de hedeflemiştir. Bunların gelişmesini ve iç tutarlılığını ortaya koymuş, üretilmiş oldukları bağlamların bir analizini sunmuştur. Ve nihayet sosyolojinin, antropoloji, demografi, iktisat, felsefe ya da psikoloji gibi bağlantılı diğer disiplinlerle geliştirdiği ilişkileri yöntem alıntılarına da özel bir önem atfederek incelemeyi öngörmüştür. Bu sözlük ilk tasarlandığı sırada bir sosyolojik düşünce tarihinin kaleme alınmasını hedefliyordu. Bu tarih, düşünsel planda, J.A. Schumpeter in İktisadi Analiz Tarihi nin (1954) eşdeğerlisi olacaktı. Tarihin özellikle iktisat düşüncesinin bilimsel yanlarının tarihi olduğu görüşündeki Schumpeter bundan günümüzde önerilen entelektüel proje ile önceki çağların projesi arasındaki karşılaştırmadan çıkarılmış pedagojik kazançlar bekliyordu. Disiplinin tarihi onun gözünde aynı zamanda yeni düşüncelerin esin kaynağıydı. İnsan zihninin işleyiş tarzlarının incelenmesini mümkün kılan bir laboratuardı. Kuşkusuz sosyoloji iktisat değildir. Biri iyi tanımlanmış programlar etrafında birleştirilmiştir; öteki daha bölünmüştür. Sosyolojide birleştirme girişimleri sosyolojik üretimin büyük çeşitliliğiyle geniş çapta dengelenmiştir. Ayrıca sosyolojinin bölünmesi, kuramlarının ve alt-alanlarının zıtlıklar oluşturan ve kimi kez nerdeyse tekil gelişimleri, bu yorum farklarının gerektirdiği büyük esneklik, tamamen olgusal bir işlemeye bağlı olmayan temaların doğrusal her türlü açıklamasını yasaklamaktadır. Dolayısıyla tarih burada olguların anlatısı olarak tasarlansa da aynı zamanda ve özellikle sosyolojik bilginin sosyolojisi gibi düşünülmüştür. Schumpeter in projesi bizi yönlendirse de onun tek başına gerçekleştirilemeyeceği açık biçimde anlaşılacaktır. Bu anlamda elinizdeki sosyolojik düşünce sözlüğü uluslararası eğilimli kolektif bir girişimdir. Birçok uzmanlığın katkısını gerektirmiştir: İki yüz yirmi iki araştırmacı ve üniversite öğretim üyesi bu çalışmaya katılmayı kabul etmiş, her yazar yazdığı makalelerin sorumluluğunu üstlenmiştir. Dolayısıyla okuyucu farklılıklarla ve hatta kimi kez de görüş ayrılıklarıyla karşı karşıya kalacaktır. Ama bunlar tamamen disiplinimizin durumunun dışavurumudur. Makalelerin üçte biri kadarı Fransızca bilmeyen meslektaşlarımız tarafından İngilizce ve Almanca kaleme alınmış olup dilimize sayın Francois Cusin, Robert Davreu, Lilyane Deroche-Gurcel, Cédric Gossart, Laurent Tessier tarafından kazandırılmıştır. Kendilerine bu yapıta katkıda bulunmayı kabul ettikleri, bilimsel uzmanlıklarından ve dilbilimsel ustalıklarından yararlanmamızı sağladıkları için teşekkürü bir borç biliriz. Massimo Borlandi, Raymond Boudon, Mohamed Cherkaoui, Bernard Valade 5

BOUDON R., Études sur les sociologues classiques, Paris, PUF, 1998; (1982), Élite(s), R. BOUDON (ed.), Dictionnaire critique de la sociologie içinde, Paris, PUF, 2000. - BUSINO G., Élites et bureaucratie, Cenevre, Droz, 1988; Critiques du savoir sociologique, Paris, PUF, 1993; Les Théories de la bureaucratie, Paris, PUF, 1993. - DAHL R. (1961), Qui gouverne?, Paris, A. Colin, 1971. - DAHRENDORF R. (1957), Classes et conflits de classes dans la société industrielle, Paris, Mouton, 1972. - FIELD G.L., A New Elite Framework for Political Sociology, Cenevre, Droz, 1990. - FIELD G.L., HIGLEY J., Elitism, Londra, Routledge, 1980. - KEL- LER S., Beyond the Ruling Class. Stratégie Elites in Modern Society, New York, Random House, 1963. - LAS- SWELL H.D., Power and Personality, New York, W.W. Norton, 1948. - MILLS C.W. (1956), L Elite du pouvoir, Paris, Maspero, 1969. - SCOTT J., The Sociology of Elites, Aldershot, Elgar, 1990, 3 Cilt Giovanni BUSINO a Michels; Mills; Mosca; Pareto; Sosyal Tabakalaşma. Emperyalizm R. Koebner emperyalizm üzerine kaleme aldığı tanınmış makalesine şu açıklamayla başlar: Emperyalizm terimi, hızlı yaşamı içinde, çok çeşitli anlamlara büründü ve kavranılamaz bir hale geldi (Koebner, 1949, I). H. Daalder ise emperyalizmle ilgili metnine aşağıdaki saptamayı yaparak başladı: Emperyalizm terimi, geniş ölçüde duygusal ve daha seyrek biçimde kuramsal bir araç olarak kullanılmış olup, devletlerin diğer devletlere karşı saldırgan davranışlarının bazı özgül biçimlerini belirtir (Daalder, 1968). İki öğe, yani sözcüğün çok çeşitli biçimlerde kullanılması ve bu farklı kullanımların ağır bir polemik yüküyle dolu olması, sözü geçen kavramın belirgin özelliğini oluşturdu. Emperyalizm sözcüğü, izm li hemen bütün sosyo-politik terimler gibi 19. yüzyılda yaratıldı. Önceden beri kullanılan, Fransızca imparatorluk anlamındaki empire sözcüğünden ve imparatora veya imparatorluğa ait anlamına gelen impérial sıfatından yola çıkılarak türetildi. Sözcük tarihsel dört evreden geçti, bu evrelerin her birinin sınırı açıkça dünya sistemindeki siyasal değişimler tarafından belirlendi. Terimin en eski kullanımı İngilizce dir ve Fransa tarafından kurulan bir rejime bir bakış tan gelir (Koebner ve Schmidt, 1964, 1). Fransa da ikinci imparatorluğa denk düşen 1852-1870 döneminde bu kullanım öne çıktı. Dolayısıyla sözcük, Fransa da amcasından sonra yeniden bir imparatorluk kuran ve Büyük Britanya da pek de hoş anımsanmayan III. Napoléon un rejimini aşağılayıcı biçimde betimlemek üzere Britanyalı analizciler tarafından yaratıldı. Bu kullanıma göre, III. Napolyon un emperyalizm i her şeyden önce ülke içindeki siyasetinde ve bunun yanı sıra militarizmden, demagojiden ve despotizmden oluştuğu kabul edilen bir bileşimde yer buluyordu. Özetle, emperyalizm o dönemde yalnızca Bonapartizmin eş anlamlısı olarak bu davanın düşmanlarının görüş açısından kullanılıyordu. III. Napoléon a ilişkin bu olumsuz yaklaşım elbette Büyük Britanya dışında Avrupa da da kimileri tarafından paylaşılıyordu. Bununla beraber sözcüğün bu ilk anlamında jeopolitikle pek ilişkisi yoktu ve akademik söylemde kullanılan bir terim değildi. 1870 ten sonra III. Napoléon sahneyi terk etti. Fransa Prusya tarafından yenilgiye uğratıldı ve bir cumhuriyet haline geldi. 1880 lerde Afrika da, Güneydoğu Asya da ve Okyanusya da büyük bir sömürgeleştirme dalgası başladı. Bu hareket çok sayıdaki Avrupa ülkesinin dünyanın geniş alanları üzerinde, beyaz olmayan halkların yaşadığı kesimlerde siyasal bir kontrol hakkı talep etmesine yol açtı. 1898 de ABD bu sömürgeci güçler listesine katıldı. 1884-1899 arasındaki bu ikinci dönemin, iki yönden de emperyalizmin altın çağı olarak kabul edilmesi gerekir. Birincisi, uzak sömürgelerin fethi o dönemde Avrupalı güçler için öncelikli mesele haline geldi ve bu fetih onlar tarafından başarıyla, oldukça kolay biçimde gerçekleştirildi. İkincisi, bu duruma hiçbir zaman utanç verici bir olay gözüyle bakılmadı; tam tersine fetihte bulunmak işgalci güçler açısından büyük bir gurur kaynağı oldu. Zaten bu güçler terimi de kendilerine malettiler. Sonuç olarak, emperyalizm 1852-1870 arasında siyasal açıdan olumsuz bir yan anlama sahipken, 1884-1899 döneminde, tam tersine, öncelikle kültürel yönden olumlu bir yananlam taşıyordu. O sıralarda, sömürgeler edinmiş Avrupa ülkelerinin tümünde emperyalist bir cephe, sömürgelerin korunmasını ve genişletilmesini kararlılıkla savundu. Öncelikli hedef, Avrupalı diğer güç- 229

lerin de aynı işi gerçekleştirmesini engellemekti. Aksi takdirde ülke potansiyel piyasalara giremeyecek yani bu gelişmeden zarar görecekti. Sömürgelerin genişletilmesi ayrıca geri kalmış ırk ların sözde çıkarı adına da savunuldu. Bu ırkların böylelikle imparatorluk yasasından yararlanacakları ileri sürüldü. Daha genel olarak, emperyalizmin erdemlerini ilan eden gruplar çoğunlukla siyaseten tutucuydular ve güçlü bir militer yapıdan yanaydılar. Ne var ki bu emperyalizmin popüler bir emperyalizm olduğu da doğrudur; çünkü halk bu yaklaşımı geniş ölçüde destekledi ve kullandığı oylar muhafazakâr partilere gitti. Uygarlaştırıcı misyon bu dönemin emperyalistlerinin temel tezi oldu. Bu terminoloji Fransa da ve ABD de açık açık, diğer emperyalist ülkelerde ise üstü kapalıca kullanıldı. Esas gerekçe, beyaz Avrupalıların dünyadaki diğer halklardan daha yüksek bir uygarlık düzeyine eriştikleri ve bu halkları uygarlaştırmak için eğitmenin onlara düşen bir hak ve görev olduğuydu. Dolayısıyla bu eğitimin emperyal egemenlik yolundan geçtiği ileri sürüldü. Bu egemenlik tarih ve modern bilim (özellikle sosyal Darwinizm) üzerinden aklandı. Günümüzde ırkçı olarak sayılacak gerekçeler, o zamanlar, yalnızca siyasetçiler ve gazeteciler saflarında değil bilim camiası saflarında bile geçer akçeydi. Belirli bir anlamda, bu dönemin sosyolojik analizinin özünü bu emperyalizm anlayışı oluşturdu. Bu anlayış, geri kalmış ırkların uygarlaştırıcı bir misyon adına siyasal egemenlik altında tutulmasını, insanlığın önüne geçilemez evrim sürecinde kaçınılmaz bir geçiş olarak kabul etti. Günümüzde bu tür sosyolojik analizleri, artık ancak bilgi sosyolojisine ilişkin uygulamalar çerçevesinde, şimdilerde böylesine tuhaf (ve utanç verici) gelen görüşlerin o dönemin üniversite dünyasında nasıl bu kadar geniş çaplı bir onay alabildiğini açıklamak üzere inceliyoruz. Sözünü ettiğimiz durum 1899 da sözcüğün kullanılmasında üçüncü bir evrenin başlamasıyla oldukça kökten biçimde değişti ve bu evre 1945 e kadar, hatta 1960 lara kadar sürdü. Bu ani değişiklik siyasal bir olayla, Boerler Savaşı yla (bu savaş, benzer bir savaştan, 1898 deki Amerikan-İspanyol Savaşı ndan hemen sonra patlak verdi) tetiklendi. Boerler Savaşı, emperyalizm açısından en karmaşık uygulamalardan birini simgelemektedir. Bu savaşta Britanya, Afrikalı toplulukları değil, Avrupa kökenli kırsal topluluklar olan Boerleri hedef almıştır. Sözü edilen bölge maden zenginlikleriyle tanınıyordu. Avrupa daki ve özellikle Büyük Britanya daki kamuoyu emperyalizm yandaşları ile sert muhalifleri arasında bölünmüş durumdaydı. J.A. Hobson ı emperyalizm hakkındaki literatürün hiç kuşkusuz en önemli yapıtı olan çalışmayı yazmaya yönelten konu Boerler Savaşı oldu. Hobson, emperyalizm tartışmasını, siyasal-kültürel bir olgu (olumlu ya da olumsuz) boyutundan, açıklamasını özellikle iktisadi alanda bulan siyasal bir olgu boyutuna kaydırdı. Bu, Hobson dan sonra sözcüğün temel anlamı ve sosyal bilimlerdeki kullanılışının ilkesi haline geldi. Sözcüğün kullanılışındaki temel değişti ama polemik değeri yine de kaybolmadı. Hobson a göre emperyalizm otantik bir milliyetçiliğin bozulmasını, bir sapkınlığı ve ulusal yaşamın mecrasından çıkmış bir seçimini temsil ediyordu (Hobson, 1965, 6, 11, 368). Hobson ın analizine göre, emperyal egemenlik (onu gerçek sömürgecilikten ayrı tuttu) mübadelelerde bir gelişmeye neden olmuyor (savunucularının telkin ettiği gibi), daha ziyade, başka şekilde emperyal ülkedeki işçi sınıfına ayrılacak kaynakları kullanıyordu. Hobson, emperyalizmin her şeyden önce sanayinin büyük denetçileri (Hobson, 1963, 85) tarafından kendi kârları uğruna teşvik edildiğini düşünüyordu. Dolayısıyla söz konusu olan kör tutku lar değildi; ulusun bazı sınıflarının (Hobson, 1963, 47) çıkarlarının dışavurumuydu. Hobson emperyalizmi bir asalaklık biçimi olarak sınıflandırıyordu. Ona göre, sonunda en büyük kaybeden, Roma nın yazgısıyla karşı karşıya kalan Büyük Britanya olacaktı. Hobson kitabının sonunda şu hükme vardı: [Emperyalizm] refah içindeki devletlerin tümünü tehdit eden bir günahkârlıktır ve doğa düzeninde cezası kesindir (agy, 368). Top böylece liberal Hobson safından, Lenin safına geçti. I. Dünya Savaşı ortasında Lenin en çok tanınan ve en çok okunan makalesini kaleme aldı: Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması* (Imperialism: The Highest Stage of Capitalism). Lenin, Rusça baskının önsözünde Hobson ın katkısından şöyle söz etti: Bu çalışmadan, hak ettiğini düşündüğüm derecede büyük bir titizlikle yararlandım (Lenin, 1925, 3). Le- 230

nin, bir asalaklık dışavurumunun söz konusu olduğu ve sonuçların emperyal güçler açısından kaçınılmazlığı konusunda aynı düşünceyi paylaşarak emperyalizmin iktisadi köklerini daha ayrıntılı biçimde inceledi. Bununla birlikte, bu analizi kapitalizmin gelişme evrelerine dair özgül bir kuram bağlamına yerleştirdi. Lenin in analizleri, kapitalist üretimin yeni bir tarihsel evreye ulaştığı değerlendirmesi üzerine kuruludur. Bu evrede, sermayenin yoğunlaşması ve mali sermayenin artan rolü, tipik özelliğinin artık meta ihracı değil, daha ziyade sermaye ihracı olduğu anlamına gelmektedir. Bu, dünya piyasadaki sektörlerin büyük güçler tarafından kontrol edilmesi mücadelesine ve dolayısıyla kapitalizmin tekelci aşaması nı (agy, 74) temsil eden emperyalizme yol açmaktadır. Kapitalizmin tekelci aşamasının ayırt edici beş temel özelliği vardır ve bunların sonuncusu dünyadaki bütün toprakların bölüşülmesidir (agy, 75). Ertesi yıl, Schumpeter, Lenin e yanıt verdi, iki temel öğeyi içeren bir toplumsal-tarihsel analiz önerdi: Çok sayıda emperyalizm biçimi vardır, başlıktaki [...] çoğul bu nedenledir. Lenin in açıkladığı iktisadi biçim, aslında temel serbest mübadele ilkesine ters düştüğü andan itibaren kalıtsal özellik tedir. Bu anlamda Lenin in değerlendirmesi kendi temelinde dolaylı bir yol içermektedir (Schumpeter, [1918-1927] 1984). Tartışma 1945 e kadar bu çerçevede donup kaldı. Bu sırada büyük bir sömürgelikten kurtulma dalgası baş gösterdi. Bu dalga günümüzde büyük çapta tamamlandı. O halde Lenin in emperyalizmin beşinci temel özelliği olarak vurguladığı özellik kaybolup gitmek üzeredir. Peki, ama bununla birlikte, emperyalizmin kendisi de silinip gitmekte midir? Schumpeter in argümanında iktisadi emperyalizmin bir soyaçekim olduğu açık gibidir. Kavram, yine de analitik literatürün bu dördüncü evresinde kaybolmamış, daha ziyade gözden geçirilip düzeltilmiştir. Gerçekte bunun üç versiyonu bulunmaktadır. Bunların ilki, K. Nkrumah ın Yeni Sömürgecilik, Emperyalizmin Son Aşaması* (Neo-Colonialism, The Last Stage of Imperialism) başlıklı bir kitabında somutlaştı. Nkrumah a göre emperyal egemenlik sadece biçimsel yönden aşılmıştı. Nkrumah, Lenin in argümanının geri kalan bölümünün her zaman geçerli olduğunun altını çizdi. Bu yaklaşım günümüzdeki siyasal polemiklerde ve bilimsel literatürün bir kısmında da geçerliliğini korumaktadır. İkinci revizyon çok farklı bir kaynaktan, liberal tarih yazımı (historiografi) kaynağından geldi. Gallagher ve Robinson 1953 tarihli ünlü makalelerinde 1940 ta C.R. Fay tarafından üretilen enformel imparatorluk terimini geliştirdiler. Bu anlamda, Hobson ve diğerleri tarafından çözümlenen formel emperyalizmin, sürekli bir emperyal siyasetin alternatif evrelerinden yalnızca biri olduğu, bu siyasetin ayrıca uzun enformel emperyalizm evrelerini yani serbest ticaret emperyalizmi diye adlandırdıkları evreleri de içerdiği üzerinde durarak Britanya nın 19. yüzyıldaki uluslararası siyasetini çözümlediler. Bu konudaki kilit değerlendirmelerine göre Britanya siyaseti, kontrolünü mümkünse enformel, gerektiğinde ise formel olarak yaygınlaştırmaya dayalı bir ilke doğrultusunda şekilleniyordu (Gallagher ve Robinson, 1953, 13). Bu çözümlemeden hareketle Nkrumah ın gayriresmî (enformel) imparatorluğun yeni bir evresini betimlediği söylenebilir. Üçüncü revizyon, ise dünya sistemleri analizinden geldi: Bu literatürde, devletlerarası sistem, kapitalist dünya ekonomisinin işleyişinde zorunlu bir kurumsal öğeyi temsil eder ve bu 16. yüzyıldan beri böyledir. Bu sistem, kabul edilmiş egemen (hegemonik, hâkimiyete dayalı) bir gücün kendisini dayatmadığı anda, ardı ardına gelen egemenlik biçimlerine ait dönemlerden ve formel (resmî) emperyal egemenliklerden geçer. Bu anlamda dünya sistemleri analizi, Gallagher in ve Robinson ın argümanını yenilemesine karşın, emperyalizmi (formel ya da enformel) kapitalizmin başka bir yüzü olarak tanımladı. Temel olarak 1945 sonrası dönemin üç revizyonu da, emperyalizmi artık modern dünya tarihinin belirli bir anındaki özel bir olgu olarak değil, daha ziyade kurucu öğelerinden biri haline gelen bir kavram biçiminde yeniden tanımladılar. DAALDER H., Imperialism, International encyclopedia of the social sciences içinde, New York, Macmillan, 1968, Cilt 7, 101-109. - GALLAGHER J., ROBINSON R., The imperialism of free trade, Economic History Review içinde, 2. seri., 1953, 6 (1), 1-13. - HOBSON 231

J.A. (1902), Imperialism, a Study, Ann Arbor, Univ. of Michigan Press, 1965. - KOEBNER R., The concept of economic impérialisme, Economic History Review, 2. seri 1949, 2 (11), 1-29; Imperialism, the Story and Significance of a Political Word, 1840-1960, Cambridge, The Univ. Press, 1964 (H.D. SCHMIDT ile). - LÉNI- NE V.I. (1917), L Impérialisme, dernière étape du capitalisme, Paris, Libr. de l Humanité, 1925. - NKRUMAH K. (1965), Le Néocolonialisme, dernier stade de l impérialisme, Paris, Présence africaine, 1973. - SCHUMPE- TER J. (1918-1927), Impérialisme et classes sociales, Paris, Flammarion, 1984. - WALLERSTEIN I., The three instances of hegemony in the capitalist worldeconomy, The Politics of the World-Economy içinde, Cambridge, Cambridge Univ. Press, 1984, 37-46. Immanuel WALLERSTEIN a Gelişme; Sömürü Kuramı; Savaş ve Barış; Ulus ve milliyetçilik. ENGEL Ernst, 1821-1896 19. yüzyılda yaşamış Alman istatistikçi. F. Le Play dan etkilendi. 1860-1882 arasında Berlin de istatistik kurumu genel müdürlüğü yaptı; özellikle aile bütçelerini konu alan araştırmalarıyla tanındı. Engel yasası adıyla bilinen bir toplumsal düzenlilik belirledi. Buna göre gelir düzeyinin artışıyla birlikte tüketim de artmaktadır; ama tüketimdeki artış, gelir düzeyindeki artıştan daha düşük oranda gerçekleşmektedir. Engel bundan iktisadi gelişme bağlamında sonuçlar çıkardı: Tarımın ulusal üretimdeki payı ekonominin diğer sektörleri karşısında göreli olarak azalacaktır. Engel yasası M. Halbwachs ın tezinde eleştirel bir değerlendirmenin konusu oldu ama çağdaş iktisat kuramı tarafından geçerli kabul edildi. Der Kostenwerth des Menschen, Berlin, Simion 1883; Die Lebenskosten belgischer Arbeiter-Familien früher und jetzt, Dresden, Heinrich, 1895. HALBWACHS M., La Classe ouvrière et les niveaux de vie, Paris, Alcan, 1913. - HOUTTHAKKER H.S., An international comparison of household expenditure patterns. Commemorating the centennial of Engel s Law, Econometrica, 1957, 25, 532-551. Philippe STEINER a Tüketim. Entegrasyon Giriş Entegrasyon kavramı aynı toplumsal yapının bireylerinin ve kurumlarının aynı biçimde davranmalarını sağlayan süreçleri (formel ya da enformel kontrol, toplumsallaşma) belirtir. Dolayısıyla entegrasyon kavramı bireysel davranışlar arasındaki ilişkilerle, toplumsal yapıların eylem tutarlılığıyla ve davranış-yapı şeklindeki temel ilişkisiyle bağıntılıdır. Bu karmaşık kavram ayrıca sosyolojik düşüncenin ve sosyal gerçekliğin gelişmesine göre bir anlam çeşitliliği de getirir. Bu gelişme en açık seçik biçimde çatışkılarından (antinomi) hareketle izlenebilir. Entegrasyonun zıddı aslında a priori olarak uyumsuzluk tur ve toplumsallıkla ilgili uzun bir düşünce çizgisine göre bu anlamda kavranır. Entegrasyonun zıddı aynı zamanda modern toplumların mağdur toplulukları söz konusu olduğunda dışla(n)ma dır. Daha sonra entegrasyon, bu gruplar ve öteki grupların bazıları merkezkaç baskılar uyguladıkları zaman bölünme nin zıddı olur. Entegrasyon kavramı globalleşme sürecini belirttiğinde dağılma yla çelişir. Entegrasyon kavramının derin anlamını, ancak bu değişkeleri bütünlükleri içinde düşündüğümüzde ve her birine özgü bağlamdan hareket ettiğimizde açıklayabiliriz. Entegrasyon ve uyumsuzluk Entegrasyonun anlamı, içerdiği uygulamaların karşılıklı düzeni sorgulandığında öncelikle toplumsal varoluşla ve özellikle de özerk bir varoluş olarak görülen toplumla ilişkilidir. Entegrasyonun zıddı burada uyumsuzluktur ve ilk olarak toplumsal düzeni destekleyen ve dayatan yapılar perspektifiyle açıklanır. İkinci bir perspektif entegrasyonun temellerini daha çok insan davranışlarının özelliklerinde görür. Yapı kavramı yandaşları arasında örgütlü bir toplum öneren Platon u hatırlarız burada; bu toplum biçimi insanları, felsefi etkinliklerini engelleyen her şeyden kurtaracaktır. Hobbes ta yukarıdan entegrasyon uygun yapılarla toplumun çıkarı için bireylerin bencil doğasının zararlı etkilerini denetim altına almalıdır. Saint- Simon sanayi değerleri adına seferber olabilecek şekilde yapılanmış bir toplum özlemi içindedir. Karşı tarafta Aristoteles ve Locke saygın 232