Benzer belgeler
TÜSAD İnfeksiyon Çalışma Grubu

Manyetik Rezonans ve Bilgisayarlý Tomografi Öncesi Hastalarda Anksiyete ve Depresyon

Larson'un 1960'larda veciz olarak belirttiði gibi,

Bir Eðitim Hastanesinde Psikiyatri Konsültasyon Hizmetlerinin Deðerlendirilmesi

Obsesif kompulsif bozuklukta sosyodemografik verilerin tedaviye direnç açýsýndan karþýlaþtýrýlmasý

Şizofreni tanılı hastada antipsikotiklerletetiklenen nonkonvulsif statusepileptikus olgusu

Bir Psikiyatri Kliniðinde Yatarak Tedavi Gören Geç Baþlangýçlý Þizofreni Hastalarýnýn Klinik ve Sosyodemografik Özellikleri

Çocuk Psikiyatri Hastalarýnda Yatýþ Süresine Etki Eden Faktörler

Madde Kullanma Eðilimi Ölçeðinin Geçerlik ve Güvenilirliði

YENÝ YAYINLARDAN ÖZETLER

Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu Tanýsý Alan Çocuklarýn Ebeveynlerinde Kiþilik Bozukluklarý

Açıklama Araştırmacı: YOK. Danışman: YOK. Konuşmacı: YOK

Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır.

Batman'da Çocuk Psikiyatrisi Polikliniðine Baþvuran Hastalarda Belirti ve Taný Daðýlýmlarý

Yatan hastalarýn anksiyete ve depresyon düzeyleri ve iliþkili faktörlerin incelenmesi

17a EK 17-A ÖYKÜ KONTROL LÝSTESÝ. ² Rahim Ýçi Araçlar - Ek 17-A²

Bir psikiyatri kliniði yataklý birimi hastalarýnda. birlikteliði: Retrospektif bir çalýþma

ŞİZOFRENİ HASTALARINDA TIBBİ(FİZİKSEL) HASTALIK EŞ TANILARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Bipolar bozuklukta bilişsel işlevler. Deniz Ceylan 22. KES Psikiyatride Güncel Oturumu Nisan 2017

DEHB Tanýlý Çocuklarýn Ebeveynlerinde DEHB Oraný

Anksiyete Bozukluðu ve Depresyonun Tanýsal Ýliþkileri

Bir Üniversite Hastanesinde Yatan Hastalardan Ýstenen Psikiyatrik Konsültasyonlarýn Deðerlendirilmesi

Depresyon, Pratisyen Hekimler ve Depresyon Eðitimi

Yataklý Tedavi Hizmeti Sunan Psikiyatri Kliniklerinde Ektanýlar

Bipolar Bozukluk Baþlangýç Yaþýnýn Klinik ve Gidiþ Özellikleriyle Ýliþkisi

Aðrý tanýsý klinik olarak, DITI ile konulabilir

Aile Hekimliðinde Genogram

Hemodiyaliz ve Periton Diyalizi Uygulanan Hastalarda Psikiyatrik Bozukluklar, Algýlanan Sosyal Destek ve Yaþam Kalitesi Düzeylerinin Karþýlaþtýrýlmasý

Bölüm: 11 Manik Depresyona Özel İlaç Fikri

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi




Madde Kullanýmý Nedeni Ýle Yatarak Tedavi Görenlerde Ýntihar Giriþimi Öyküsü

Genelevde Çalýþan Kadýnlarýn ve Ev Kadýnlarýnýn Cinsel Yolla Bulaþan Hastalýklar Konusundaki Bilgi Düzeylerinin Anksiyete ile Ýliþkisi

Týp Fakültesi öðrencilerinin Anatomi dersi sýnavlarýndaki sistemlere göre baþarý düzeylerinin deðerlendirilmesi

Bir Anadolu Þehrinde Psikiyatri Kliniðine Baþvuran Hastalarýn Hastalýk Açýklama ve Çare Arama Davranýþlarý

Yineleyici ve Tek Dönem Major Depresif Bozukluðu Olan Hastalarýn Kiþilik ve Affektif Mizaç Özellikleri

Nörosifiliz: çok merkezli çalışma sonuçları

Psikiyatrik Bozukluklara Baðlý Engellilik Hali; Üniversite Hastanesi Deneyimi. Disabilites Due to Psychiatric Disorders: Sample Of University Hospital

GATA Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi'ne yýllarý arasýnda viral hepatit nedenli yatýþlarýn sýklýðý ve daðýlýmý

Subklinik Hipotiroidili Hastalarda Tiroid Replasman Tedavisinin Anksiyete ve Depresyon Düzeylerine Etkisi

Dr. Sevim Buzlu*, Nihal Bostancý**, Derya Özbaþ***, Sevil Yýlmaz****

Yaygýn Anksiyete Bozukluðu Tanýlý Bireylere Verilen Psikoeðitimin Tedavideki Etkinliðinin Ýncelenmesi


YENÝ YAYINLARDAN ÖZETLER


Çekirdek belirtileri açýsýndan duygulaným alanýnda. Birinci Basamakta Depresyon: Tanýma, Ele Alma, Yönlendirme. Özet

Sivas Numune Hastanesi Acil Servisine Baþvuran Ýntihar Giriþimlerinin Deðerlendirilmesi

düþürücü kullanmamak c-duruma uygun ilaç kullanmamak Ateþ Durumunda Mutlaka Hekime Götürülmesi Gereken Haller:

Yaþa Baðlý Makula Dejenerasyonunda Risk Faktörleri

( iki uçlu duygulanım bozukluğu, psikoz manik depresif, manik depresif psikoz)

Demans, entellektüel yetilerde bozulma ile

DÝYABETLÝ HASTALARIN ÖZ-BAKIM GÜCÜ VE ALGILADIKLARI SOSYAL DESTEÐÝN DEÐERLENDÝRÝLMESÝ. Papatya KARAKURT, Rabia HACIHASANOÐLU AÞILAR, Arzu YILDIRIM

Sosyal anksiyete bozukluðu, ilk kez 1966'da Marks

Spor Bilimleri Derneði Ýletiþim Aðý

Sosyal Kaygý Bozukluðu ile Panik Bozukluðu Olgularýnýn Demografik ve Bazý Klinik Özellikler Açýsýndan Karþýlaþtýrýlmasý

PSİKOFARMAKOLOJİ 6. Duygudurum Bozuklukları Tedavisi Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül. HKU, Psikoloji YL, 2017 Bahar.

Psikiyatri Hastalarýnda Týp Dýþý Çare Arama Davranýþý: Türkiye'de ve Almanya'da Yaþayan Türkler Arasýnda Karþýlaþtýrmalý Bir Ön Çalýþma

2006 cilt 15 sayý

Dicle Üniversitesi Öðrencilerinde Madde Kullanýmýný Belirleyen Risk Faktörleri

Alkol/Madde Baðýmlýlarýnda Özkýyým Giriþimi Öyküsünün Klinik Belirtilerle Ýliþkisi

Psikiyatri Kliniðinde Yatarak Tedavi Gören Þizofreni Hastalarýnýn Sosyodemografik ve Klinik Özellikleri

DSM V madde kullanım bozuklukları için neler getiriyor? Prof. Dr. Yıldız Akvardar

Erken ve Geç Baþlangýçlý Erkek Alkol Baðýmlýlarýnda Sosyodemografik, Klinik ve Psikopatolojik Özelliklerin Karþýlaþtýrýlmasý

Hemþirelerin Genel Ruhsal Durumlarýnýn Ýncelenmesi

Kahta Devlet Hastanesi Psikiyatri Kliniðinde Yatan Hastalarýn Sosyodemografik ve Klinik Özellikleri

Obsesif Kompulsif Bozukluðun Belirti Daðýlýmýnýn ve Komorbiditesinin Çocuk ve Ergenler ile Eriþkinler Arasýnda Karþýlaþtýrýlmasý

Sýnav Kaygýsý ve Ýliþkili Psikiyatrik Belirtiler

Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðunda Beyin Kan Akýmý ve Elektriksel Beyin Aktivasyonunun Deðerlendirilmesi

Duygudurum Bozukluðunun Eþlik Ettiði Bir Nörobehçet Olgusu

Yaþlý hastanýn deðerlendirilmesi aþamasýnda bazý

Çocuk psikiyatrisinde acil durumlara iliþkin ortak bir yol

Mardin ili ilköðretim okullarýnda 6-15 yaþ grubu öðrencilerde kilo fazlalýðý ve obezite prevalansý

Fiskomar. Baþarý Hikayesi

Sifiliz, Treponema pallidumun neden olduðu

Siirt Verem Savaþ Dispanserinde tüberküloz tanýsýnda hatalý radyolojik yaklaþýmlar

Ýntihar Giriþimlerinin Ýncelenmesi: Risk Faktörleri ve Takip

Aurasýz migren ile epizodik gerilim tipi baþaðrýsý: Psikiyatrik morbidite ve ayýrt edici diðer özelliklerin araþtýrýlmasý

PSİKOZ İÇİN RİSK GRUBUNDA OLAN HASTALARDA OBSESİF KOMPULSİF VE DEPRESİF BELİRTİLERİN KLİNİK DEĞİŞKENLER VE BİLİŞSEL İŞLEVLERLE İLİŞKİSİ


Antipsikotik ilaçlar

Bilge Togay* Handan Noyan** Sercan Karabulut* Rümeysa Durak Taşdelen* Batuhan Ayık* Alp Üçok*

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Servisi Olgu Sunumu 14 Şubat 2018 Çarşamba. Dr.

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim Öğretim Yılı. Dönem 5 PSİKİYATRİ STAJ TANITIM REHBERİ

Psikiyatri Polikliniðine Baþvuran Bir Grup Yaþlýda Huzurevi ya da Aile ile Kalmanýn Depresyon ve Anksiyete Düzeyine Etkisi

TOPLUMSAL SAÐLIK DÜZEYÝNÝN DURUMU: Türkiye Bunu Hak Etmiyor

Yaşlılarda Dirençli Anksiyete Bozukluklarının Tanı ve Tedavisi

Duygudur um bozuklarında bilişsel işlevler ve yapısal beyin görüntüleme bulguları. Dr. Emre Bora

Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar

İntihar Girişimlerinde İlk Yardım: Yapılması ve Yapılmaması Gerekenler. Danışman: Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVEN

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

Akut ve Geçici Psikotik Bozukluk Ýzleminde Taný Stabilitesi: Bir Ön Çalýþma

SINIF 5 Saat Ders Düzey Öğretim Üyesi Anabilimdalı SİNİR-DUYU BLOĞU

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn


Beyin Omurilik Sıvısında Myelin Basic Protein Testi; CSF myelin basic protein; BOS da myelin basic protein;

BOS GLUKOZ DÜġÜKLÜĞÜ ĠLE SEYREDEN TÜBERKÜLOZ MENENJĠT ÖN TANILI VARİCELLA ZOSTER MENENJİTİ OLGUSU

Transkript:

PB 1 Alkol Baðýmlýlýðý Olan Hastalarda Leptin, Grelin ve Prolaktin Düzeylerinin Deðerlendirilmesi Uður Zeren Trakya Üniversitesi Týp Fakültesi Alkol baðýmlýlýðý, bireyin beden ve ruh saðlýðýný, aile yaþamýný, iþ ve toplumsal uyumunu bozacak kadar sýk ve fazla alkol içmesi, alkol içme isteðini durduramamasý ve alkol içmediði dönemlerde yoksunluk belirtilerinin ortaya çýkmasý ile tanýmlanan bir bozukluktur. Alkolle tanýþan ve yaþmalarýnýn belli dönemlerinde alkol kullanan bireylerin tümünde alkol baðýmlýlýðýnýn geliþmemesi, baðýmlýlýk için risk etkenlerini, etyolojisini ve bireyin alkol alma isteðinin,dürtüsünün temelinin araþtýrýlmasýný gerektirir. Bunun için vücutta çeþitli rolleri olan hormonlar araþtýrma konusu olmuþtur. Gýda alýmýný etkileyen hormanlarýn alkol alýmý ilede iliþkili olabileceði düþünülebilir. Çalýþmaya TÜTF Ruh Saðlýðý ve Hastalýklarý Anabilim Dalýna baþvuran ve DSM IV ölçütlerine göre yapýlan klinik deðerlendirme sonucu alkol baðýmlýlýðý tanýsý alan ve yatarak tedavi görmeyi kabul eden 21 hasta dahil edildi. Hastalara sosyodemografik form ile SCID-I uygulandý. Dahili ve nörolojik muayeneleri yapýldý, rutin biyokimyasal tetkikleri deðerlendirildi. Kontrol grubu olarak alkol baðýmlýlýðý olan hastalarla eþleþtirilmiþ 21 kiþilik kontrol grubu oluþturuldu. Alkol baðýmlýlýðý olan hastalarýn leptin, grelin ve prolaktin deðerlerinin günlere deðiþimi ve saðlýklý kontrolerin deðerleri ile karþýlaþtýrýldý Alkol baðýmlýlýðý olan hastalarda leptin, grelin ve prolaktin seviyeleri ile alkol baðýmlýlýðý olmayan kontrol grubu arasýnda istatistiksel olarak anlamlý bir farklýlýk bulunmamýþtýr. Alkol baðýmlýlýðý olan hastalarýn leptin ve prolaktin deðerleri günler içinde anlamlý bir deðiþiklik göstermemiþtir. Alkol baðýmlýlýðý olan hastalarda grelin düzeylerinde 0.gün ile 28.gün ve 1.gün ile 28.gün arasýnda istatiksel olarak anlamlý bir azalma görülmüþtür. Grelinin alkoliklerde günler içinde azalmasý bu konuda daha fazla çalýþmanýn yapýlmasýna gerek olduðunu ve daha uzun süreli ayýklýk dönemlerinin deðerlendirilmesinin faydalý olabileceðini düþündürmektedir.

PB 2 Yatarak Tedavi Olan Alkol Baðýmlýsý Eriþkin Hastalarda Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu (DEHB) ve I.eksen Psikiyatrik Komorbiditeleri Devran Tan1,Beril Taþkýn2,Öyküm Bilge Fýndýk3,Figen Karadað4, Yanký Yazgan5,Mansur Beyazyürek6 Maltepe Universitesi Tip Fakultesi Psikiyatri Anabilim Dalý1, Maltepe Üniversitesi Týp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatri2, Derince E.A.H Psikiyatri Kliniði3,Maltepe Universitesi Tip Fakultesi Psikiyatri A.D4, Üniversitesi Týp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi A.D5, Balýklý Rum Hastanesi Psikiyatri Kliniði6 Amaç:Yetiþkin Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu (DEHB) tanýsý alan hastalarda alkol kötüye kullaným veya baðýmlýlýðý oraný %34 bulunmuþtur (1). Ek tanýlý durumlarda eriþkinlerde DEHB'nin alkol ve madde kötüye kullaným riskini artýrdýðý belirtilmiþtir (2). Çalýþmamýzýn amacý yatarak tedavi gören alkol baðýmlýlýðý tanýsý almýþ hastalarda yetiþkin DEHB ve eþlik eden eksen-i psikiyatrik komorbiditelerini araþtýrmaktýr. Yöntem:Alkol baðýmlýlýðý tanýsý alan ve iki haftalýk alkol detoksifikasyon tedavisini tamamlayan, 18-50 yaþlarý arasýndaki 65 hasta çalýþmaya dahil edilmiþtir. Yaþam boyu ve þu anda DEHB tanýsý alanlar hasta grubunu, diðer hastalar kontrol grubunu oluþturmuþtur. Hastalara Turgay Eriþkin DEHB Envanteri, SCID-I, Durumluk-Sürekli Anksiyete Ölçeði, Beck Depresyon Ölçeði, Ruhsal belirti tarama listesi uygulanmýþtýr. Baðýmlýlýk þiddeti Michigan Alkolizm Tarama Testi ve Baðýmlýlýk Þiddeti Belirleme Ölçeði iþ/yasal durum alt grubu ölçekleriyle deðerlendirilmiþtir. Bulgular:Kýrk sekiz hasta (%73.8) þu anda DEHB tanýsý almazken, 21 hasta (% 32.3) yaþam boyu DEHB, 17 hasta (%26.2) þu anda DEHB tanýsý almýþtýr. DEHB olan gruplarýn alkol baðýmlýlýðý þiddeti daha yüksek, daha fazla sorun yaþamakta, depresyon skorlarý daha yüksek, hem stresin yoðun olduðu durumlarda hem de sürekli olarak daha yoðun anksiyete içindedir. Alkol dýþý madde kullaným bozukluklarý (%21,5) ve major depresyon (%18,46) DEHB grubunda en sýk görülen psikiyatrik I. Eksen komorbiditeler olmuþtur. Tartýþma:Sonuçlar DEHB olan gruplarýn alkolle tanýþtýktan sonra alkol baðýmlýlýðý açýsýndan yoðun risk altýnda olduklarýný düþündürmektedir. DEHB olan gruplarda duygudurum bozukluklarý ve madde kullanýmý ile iliþkili bozukluklar daha sýk görülmektedir. DEHB ve eþlik eden psikiyatrik komorbiditelerin alkol baðýmlýsý hastalarda tanýnmasý belli risk faktörlerinin, tedavi ve önleme programlarýnýn belirlenmesi açýsýndan önemlidir. Kaynaklar 1. Shekim WO, Asarnow RF, Hess E, Zaucha K, Wheeler N (1990) A clinical and demographic profile of a sample of adults with attention deficit hyperactivity disorder residual state. Compr Psychiatry, 31: 416-442. 1. Wilens TE (2004) Impact of ADHD and its treatment on substance abuse in adults. J Clin Psychiatry, 65(Suppl 3): 38-45.

PB 3 Üniversite Öðrencilerinde Sigara ve Alkol Kullanýmýnýn Depresyon ve Umutsuzluk Yönünden Ýncelenmesi Aysun Babacan Gümüþ1,Seher Þen Güneyli2,Öznur Duran3,Esra Engin4, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Saðlýk Yüksekokulu1, Çanakkale Il Milli Eðitim Müdürlüðü2, Memorial Hastanesi3,Ege Üniversitesi Hemþirelik Yüksekokulu4 Amaç:Sigara ve alkol kullanýmýnýn beden ve ruh saðlýðý üzerindeki olumsuzlarý bilinmesine karþýn, ülkemizde bu maddeleri kullanma oranlarý yüksek düzeydedir (1,2). Sigara ve alkol kullanýmý genellikle gençlik dönemlerinde baþlamakta, belli sýklýk ve yoðunlukta tekrar edilerek alýþkanlýk haline dönüþmektedir (3,4). Oysaki sigara ve alkole erken yaþlarda baþlamak, beden ve ruh saðlýðý açýsýndan ciddi bir risk oluþturmaktadýr (2,4). Bu çalýþmanýn amacý üniversite öðrencilerinde sigara ve alkol kullanýmý ile depresif belirti ve umutsuzluk arasýndaki iliþkileri incelemektir. Yöntem:Çalýþmanýn örneklemini 2008-2009 öðretim yýlýnda Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde öðrenim gören 374 öðrenci oluþturmuþtur. Örneklem seçiminde tabakalý rastgele örnekleme yöntemi kullanýlmýþtýr. Veriler Tanýtýcý Bilgi Formu, Beck Depresyon Envanteri (BDE) ve Beck Umutsuzluk Ölçeði (BUÖ) ile toplanmýþtýr. Bulgular:Öðrencilerin %39'unun sigara, %57.8'inin alkol kullandýðý belirlenmiþtir. Öðrencilerin %25.9'unun depresif belirti düzeyi yüksek bulunmuþtýr. Öðrencilerin depresif belirti ve umutsuzluk düzeyi arasýnda istatistiksel olarak anlamlý düzeyde iliþki saptanmýþtýr (r=0.577, p<0.001). Gelir durumu yetersiz olan, aile, okul ve kaldýklarý yerdeki kiþilerle iliþkilerinde sorun yaþayan öðrencilerin depresif belirti ve umutsuzluk düzeyi daha yüksektir (p<0.05). Sigara kullanan öðrencilerin depresif belirti düzeyi, alkol ve yüksek miktarda sigara kullanan öðrencilerin ise umutsuzluk düzeyi daha yüksek bulunmuþtur (p<0.05). Sonuç:Gençlerin sigara ve alkol kullanýmýný önleyici ve ruh saðlýðýný koruyucu uygulamalar arttýrýlmalýdýr. Kaynaklar 1.Altýntaþ H, Temel F, Benli E, Çýnar G, Gelirer Ö, Gün FA, ve ark. Týp Fakültesi birinci sýnýf öðrencilerinin madde baðýmlýlýðý ile ilgili bilgi, görüþ ve tutumlarý. Baðýmlýlýk Dergisi 2004;5:107-114 2.Özen Þ, Arý M, Gören S, Palancý Y, Sýr A. Týp Fakültesi birinci ve altýncý sýnýf öðrencilerinde sigara ve alkol kullaným sýklýðý. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2005;6:92-98. 3.Özerkmen N. Ergenlerde sigara içme davranýþýný etkileyen faktörlerin sosyolojik analizi. Sosyoloji Araþtýrmalarý Dergisi 2004;1:77-105. 4.Öðel K, Çorapçýoðlu A, Sýr A, Tamar M, Tot Þ, Doðan O ve ark. Dokuz ilde ilk ve ortaöðretim öðrencilerinde tütün, alkol ve madde kullaným yaygýnlýðý. Türk Psikiyatri Dergisi 2004;15:112-118.

PB 4 Ankara Ametam'de Yatarak Tedavi Gören Damariçi Opiyat Kullanýcýlarýnýn HBsAg, Anti-HCV, Anti-HIV Seroprevalansý Hasan Kaya,Nesrin Dilbaz,Mustafa Çetin Ankara Numune Hastanesi Amaç:Ankara AMATEM'de 2004-2009 yýllarý arasýnda yatarak tedavi gören opiyat kullanýcýlarýnýn HBsAg, Anti-HCV, Anti-HIV seroprevalansýný saptamak amaçlandý. Yöntem:Þubat 2004-Aralýk 2009 tarihleri arasýnda merkezimizde yatarak tedavi gören olgularýn yatýþ dosyalarý ve bilgisayar kayýtlarý geriye dönük olarak incelendi. Toplam 598 olgunun kaydýna ulaþýldý Bulgular:Toplam 310 olgunun %96.8'Ý erkek, %3.2'SÝ kadýndýr. Yaþ ortalamasý 30.7(SD:7.7) olarak tespit edilmiþtir. Damariçi opiyat kullanan hastalarýn 229'ünde(%73.9) ortak enjektör paylaþýmý mevcuttu. Tablo.1 Damariçi opiyat kullanýmý olan hastalarda göre HBsAg, anti-hcv ve anti-hiv 1-2 pozitiflik oranlarý: n yüzde HBsAg 21 6.8 Anti-HCV 192 61.9 Anti-HIV 1-2 4 1.3 Sonuç:Opiyat baðýmlýlýlarý ortak enjektör kullanýmý ve steril olmayan enjektör kullanýmý gibi nedenler ile kanla bulaþan hastalýklar açýsýndan yüksek risk gruplarýndan birini oluþturmaktadýr. Damariçi uyusturucu bagýmlýlýgýna baðlý HCV infeksiyonu %80'lere varan oranda bütün dünyada yüksektir. Ülkemizde de yapýlan çalýþmalarda damariçi uyuþturucu baðýmlýlarýnda %44.9-53.6 oranýnda anti- HCV pozitif bulunmustur(1,2,3). Damariçi opiyat kullanýcýlarýnda %61.9 oranýnda Anti-HCV pozifliði saptanmýþtýr. HbsAg pozitifliði oraný normal populasyondaki oranlara yakýn bulunmuþtur. Parenteral kullanýcýlarda %1.3 oranýnda Anti-HIV pozitifliði bulunmuþtur. Bu denli yüksek enjektör paylaþýmýnýn olduðu hasta grubunda HIV dolaþýmýnýn yakýn olacaðý düþünülmektedir. Kaynaklar 1.Yenen OS Damariçi uyusturucu bagýmlýlarýnda HBsAg, anti-hbc, anti-hcv, anti-htlv-1, HIV ½ arastýrmasý. Klimik Dergisi 1993;6:35-6. 2. Ackerman Z Intrafamilial transmission of hepatitis C virus: a systamatic review. J Viral Hepat 2000;7:93-103. 3. H Mýrsal, ÖA Kalyoncu, Ö Pektaþ, D Tan, M Beyazyürek Damar yolundan eroin kullananlarda hepatit B, hepatit C ve HIV yaygýnlýðý Baðýmlýlýk Dergisi 2003

PB 5 Üniversite Öðrencilerinde Ýnternet Baðýmlýlýðý ve Alkol/Sigara Kullanýmý Arasýndaki Ýliþki Kongrede sunulmamýþtýr.

PB 6 Alkol ve Madde Baðýmlýlarýnýn Stresle Baþetmeleri Ýle Sosyal Destek Algýsý Arasýndaki Ýliþki Melike Bilek,Ayça Gürkan,Serap Yýldýrým Ege Üniversitesi Hemþirelik Yüksekokulu Amaç:Araþtýrma, alkol ve madde baðýmlýlarýnýn stresle baþetmeleri ile sosyal destek algýsý arasýndaki iliþkiyi incelemek amacýyla yapýlmýþtýr. Yöntem:Tanýmlayýcý araþtýrma, Eylül 2009-Mayýs 2010 tarihleri arasýnda, EÜTFH Psikiyatri Kliniði Baðýmlýlýk Servisi'nde, gerekli izinler alýndýktan sonra, yatarak tedavi gören ve araþtýrma ölçütlerine uyan 60 hasta ile yapýlmýþtýr. Araþtýrma verileri, Tanýtýcý Bilgi Formu, Stresle Baþa Çýkma Tarzlarý Ölçeði (SBÇTÖ) ve Çok Boyutlu Algýlanan Sosyal Destek Ölçeði (ÇBASDÖ) ile toplanmýþtýr (1,2). Bulgular: Hastalarýn %43.3'ünün 18-30 yaþ grubunda, %76.7'sinin erkek, %45.0'ýnýn bekar, %70.0'ýnýn ailesiyle birlikte yaþadýðý, %45.0'ýnýn sosyo-ekonomik durumunu "orta" düzeyde algýladýðý ve %85.0'ýnýn sosyal güvencesinin olduðu bulunmuþtur. Hastalarýn SBÇTÖ'nin, iyimser yaklaþým alt ölçek puan ortalamalarý ile ÇBASDÖ'nin özel kiþi desteði ve aile desteði alt ölçek puan ortalamalarý ile toplam destek puan ortalamasý arasýnda pozitif yönde zayýf bir iliþki saptanmýþtýr (p<0.01). SBÇTÖ'nin, kendine güvenli yaklaþým alt ölçek puan ortalamalarý ile ÇBASDÖ'nin özel kiþi desteði ve aile desteði alt ölçek puan ortalamalarý ile toplam destek puan ortalamasýarasýnda pozitif yönde zayýf bir iliþki saptanmýþtýr (p<0.01). SBÇTÖ'nin, sosyal destek arama alt ölçek puan ortalamalarý ile ÇBASDÖ'nin özel kiþi desteði, aile desteði ve arkadaþ desteði alt ölçek puan ortalamalarý ile toplam destek puan ortalamasýarasýnda pozitif yönde zayýf bir iliþki saptanmýþtýr (p<0.01). Sonuç:Araþtýrmada, hastalarýn algýladýklarý sosyal destek düzeyleri arttýkça, stresle baþ etmek için iyimser yaklaþým, kendine güvenli yaklaþým ve sosyal destek arama yaklaþýmý gibi olumlu yaklaþýmlarýnýn da arttýðý sonucuna varýlmýþtýr. Baðýmlý bireylerde yaþamla etkili mücadele edebilmek nükslerin önlenmesi demektir. Stres yaratan yaþam olaylarýnýn kiþide yarattýðý etkiyi azaltmada ve kiþinin bu olaylarla baþ edebilmesinde sosyal desteðin önemli bir rolü vardýr. Bu nedenle, baðýmlý bireylerin yakýnlarýnýn tedavinin her aþamasýna dahil edilmesi oldukça önemlidir. Kaynaklar 1.Þahin NH, Durak A. Stresle baþa çýkma tarzlarý ölçeði: üniversite öðrencileri için uyarlanmasý.türk Psikoloji Dergisi 1995;10(34):56-73. 2.Eker D, Arkar H. Çok boyutlu algýlanan sosyaldestek ölçeðinin faktör yapýsý,geçerlik vegüvenirliði.türk Psikoloji Dergisi 1995;10:45-55.

PB 7 Alkol ve Madde Baðýmlýlarýnda Özkýyým Giriþim Öyküsünün Ýncelenmesi Hülya Aktaþ, Esra Engin, Serap Yýldýrým Ege Üniversitesi Hemþirelik Yüksekokulu Amaç:Araþtýrma, alkol ve madde baðýmlýlarýnda özkýyým giriþim öyküsünün incelenmesi amacýyla yapýlmýþtýr. Yöntem:Tanýmlayýcý araþtýrma, Ege Üniversitesi Týp Fakültesi Hastanesi Psikiyatri Kliniði Baðýmlýlýk Servisi'nde gerekli izinler alýndýktan sonra, 2009-2010 yýllarýna ait arþiv taramasý ile yapýlmýþ ve yatarak tedavi gören 105 hastanýn verilerine ulaþýlmýþtýr. Araþtýrma verilerini deðerlenmek amacýyla araþtýrmacýlar tarafýndan geliþtirilen tanýtýcý bilgi formu kullanýlmýþtýr. Bulgular: Hastalarýn %49.5'inin 38-58 yaþ grubunda, %81.9'unun erkek, %39.0'ýnýn evli, %96.2'sinin büyükþehir/þehirde yaþadýðý, %46.7'sinin ortaokul/lise mezunu olduðu, %42.9'unun sosyo-ekonomik durumunu "düþük" düzeyde algýladýðý ve %91.4'ünün sosyal güvencesinin olduðu, %90.5'inin fiziksel bir hastalýðýnýn olmadýðý, %61.0'ýnýn eþlik eden bir ruhsal hastalýðýnýn olduðu belirlenmiþtir. Hastalarýn %81.0'ýnýn alkol yada maddeye 15-25 yaþ grubu arasý baþladýðý, %72.4'ünün alkol kullandýðý, %69.5'inin en uzun ayýklýk süresinin 2-10 ay olduðu, %89.5'inin tedavi için 1-5 kez hastaneye yattýðý, %61.0'ýnýn ayaktan izlendiði bulunmuþtur. Hastalarýn %22.8'inin özkýyým giriþiminde bulunduðu, %54.2'sinin bir kez giriþimde bulunduðu, %29.2'sinin fazla miktarda ilaç alarak giriþimde bulunduðu, %62.5'inin giriþim sonrasý hastaneye yattýðý, %55.2'sinin ise özkýyým düþüncesinin devam ettiði saptanmýþtýr. Sonuç: Araþtýrmada alkol ve madde baðýmlýlarýnda yarýsýndan fazlasýnýn özkýyým düþüncesi olmasýna karþýn giriþimde bulunanlarýn sayýsýnýn bu orandan düþük olduðu görülmüþtür. Özkýyým giriþiminde bulunmuþ baðýmlý bireylerde eþlik eden diðer psikiyatrik hastalýklarýn yüksek oranda gözlendiði bildirilmiþtir (1,2,3). Bu nedenle baðýmlý bireylerde özkýyým giriþimi için riskleri belirlemek, eþlik eden psikiyatrik hastalýklarýn erken taný ve tedavisi, giriþimi önlemek için oldukça önemlidir. Kaynaklar 1. Evren EC, Üstünsoy S, Can S, Baþoðlu C, Çakmak D. Alkol/madde baðýmlýlarýnda özkýyým giriþimi öyküsünün klinik belirtilerle iliþkisi. Klinik Psikiyatri 2003;6:86-94. 2. Çelik S, Demirbaþ H, Özgür-Ýlhan Ý, Doðan YB. Alkol baðýmlýlarýnda intihar olasýlýðý ile depresyon, anksiyete ve kiþilik bozukluðu ek tanýlarý arasýndaki iliþki. Baðýmlýlýk Dergisi 2002; 3(1): 17-20. 3. Ekici G, Savaþ HA, Çýtak S. Tamamlanmýþ intiharlarda alkol madde kullaným öyküsünün rolü.baðýmlýlýk Dergisi 2001;2(3):113-116.

PB 8 Herpes Simpleks Ensefaliti Sonrasý Sekonder Mani Volkan Topçuoðlu1, Aylan Gýmzal Gönentür1, Emel Kurt1, Özgür Bilgin Topçuoðlu2 Marmara Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalý1,Erenköy RS EAH, Nöroloji Kliniði2 Sekonder mani olgularý yaþlýlýktaki iki uçlu duygudurum bozukluðu ve bu bozukluðun nöroanatomisine ýþýk tutmalarý açýsýndan önemlidirler (1). Olgu:61 yaþýnda, ailesinde ve özgeçmiþinde psikiyatrik öykü olmayan erkek hasta 6 ay önce ateþ, baþ dönmesi ve konfüzyon ile bir nöroloji kliniðine yatýrýlmýþ. EEG de frontal ve temporal bölgelerdeki yavaþlama ve kraniyal MRI da temporal lobdaki enfarkt ile herpes simpleks ensefaliti tanýsý konmuþ; asiklovir ile tedavi edilmiþ. Üç hafta süren yakýnmasýz bir dönemin ardýndan iki ay süren içe kapanma, aðlama, aþýrý endiþelenme sergilemeye baþlamýþ. Arada iyileþtiði bir dönem olmadan ve herhangi bir ilaç almadan bu depresif dönem aþýrý hareketlilik, ihtiyacý olmadýðý halde borç para alýp aþýrý harcama yapma, uykularýnda azalma ile giden bir manik döneme dönmüþ. Ruhsal durum muayenesinde duygudurumu öforik, çaðrýþýmlarý hýzlý, dikkati kolay çeliniyor ve bellek bozukluðu vardý. Görsel varsaný tanýmlýyordu. Muhakemesi bozuktu. Kraniyal MRI serebral ve serebellar atrofi, sað temporal lobda kortikal ve subkortikal iskemik alanlar; SPECT sað temporal kortekste, sað bazal gangliyon ve sað talamusta hipoperfüzyon ortaya koydu. 1000 mg/gün valproat ve 300 mg/gün ketiyapin baþlandý ve yaklaþýk 1 ay içinde ötimik duruma geldi. Yedi yýldýr takip edilen hasta valproat kullandý, net bir manik ya da depresif dönemi olmadý. Sonuç:Olgumuzun yapýsal ve iþlevsel görüntülemelerinde defekt izlenen tüm beyin bölgelerinin sað beyinde yer almasý sekonder manide sað hemisfer baskýnlýðýný desteklemektedir (2). Ýki uçlu duygudurum bozukluðu ile iliþkili beyin bölgeleri prefrontal ve temporal lob yapýlarý, subkortikal yapýlar ve bunlarla baðlantýlý diðer beyin bölgeleridir (3). Olgumuz da bipolar bozukluðun frontal-subkortikal beyin devreleri ile iliþkili olduðu görüþünü desteklemiþtir. Kaynaklar: 1-Brooks JO ve Hoblyn JC. Secondary mania in older adults. Am J Psychiatry 162:11, 2033-2038, 2005 2-Shulman KI. Disinhibition syndromes, secondary mania and bipolar disorder in old age. J Affect Disord 46, 175-182, 1997 3- Strakowski et al. The functional neuroanatomy of bipolar disorder. Mol Psychiatry 10, 105-116, 2005

PB 9 Psikiyatrik Belirtilerle Baþlayan Frontal Lob Sendromu Olgusu Volkan Topçuoðlu1,Serkut Bulut2,Özlem Çakýcý2,Devran Süer3,Selda Özþahin3,Neþe Tuncer Elmacý3 Marmara Üniversitesi1,Marmara Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalý2, Marmara Üniversitesi Nöroloji Anabilim Dalý3, 32 yaþýnda kadýn hasta, bekar, lise mezunu, bir yýl öncesine dek özel sektörde çalýþýyor. 2009 yýlýnda davranýþ deðiþiklikleri baþlamýþ; açýk saçýk ve kaba konuþmalarla ve sözel yolla saldýrganlaþarak iþ arkadaþlarýný rahatsýz ettiðinden sosyal iliþkileri bozulmuþ. Beraberinde aþýrý tatlý yeme (dondurma) gözlenmiþ. Psikiyatrik öyküsünde major depresyon tanýsý ile ayaktan tedavi gören hasta, mart ve aðustos 2009 da, ilkinde obsesif nitelikte düþünceler, ikincisinde agresif davranýþlar, anlamsýz sesler çýkarma, perseveratif konuþma, iþitsel halüsinasyonlar þeklinde yakýnmalarla 2 kez psikiyatri kliniðinde yatarak tedavi görmüþ. Ýlk yatýþýnda OKB tanýsý ve klomipramin tedavisi ile, ikincisinde þizofreni tanýsý ve klozapin tedavisi ile taburcu edilmiþ. Ardýndan konuþmasý gittikçe azalmýþ. Uygunsuz yerlerde tuvaletini yapma ve enkontinans þikayetleri eklenince nöroloji kliniðine yatýrýlmýþ. RDM de bilinç açýk, koopere deðil, oryante deðil, özbakýmý azalmýþ, amaçsýzca dolaþýyor, spontan konuþma hiç yok, bazen hipofonik þekilde yanýtlar veriyor ancak bunlar anlaþýlmýyor, duygulanýmý apatik, düþünce içeriði deðerlendirilemiyordu. NM alt ekstremite reflekslerinde canlýlýk, küçük adýmlý yürüme ve bradikinezi dýþýnda doðaldý. Kraniyal MRG'de bilateral frontal atrofi, EEG'de jeneralize yavaþlama izlendi. Stereotaksik beyin biyopsisi sonucunda frontal atrofi görüldü. Klozapin azaltýldý ve rivastigmin patch 1x1 baþlandý. Bu olgunun kliniðindeki disinhibisyon, apati, konuþmanýn progresif azalmasý, hiperoralite ve enkontinans frontal iþlev bozukluðunu düþündürmektedir ( ). Beyin biyopsisi sonucunda ortaya konan frontal atrofi tanýnýn frontotemporal dejenerasyon tablolarýndan biri olma olasýlýðýný güçlendirmektedir ( ). Frontotemporal demansýn dezorganize tipte þizofreni ile karýþabileceði bildirilmiþtir ( ). Bu vakanýn erken baþlangýcý da göz önüne alýndýðýnda ayýrýcý taný zorluðu daha da belirgindir. Özellikle farklý yatýþlarýnda farklý tanýlar alan ve tedaviye yeterli yanýt vermeyen, atipik olgularda, ayýrýcý tanýda "organik" bozukluklarý akýlda bulundurup, erken dönemde görüntüleme yöntemlerine baþvurulmasý ve nöropsikolojik deðerlendirmeden yardým alýnmasý yararlý olacaktýr.

PB 10 Demans ve Koreatetozla Seyreden Bir Nörosifiliz Olgusu Sencer Tabakçý,Ferda Can Güngör,Nesrin Karamustafalýoðlu,Ferhan Yener,Cem Ýlnem Bakýrköy Ruh ve Sinir Hastalýklarý Hastanesi Amaç:Sifilizin bir formu olan nörosifiliz, SSS ile iliþkili klinik bir sendromdur ve nöropsikiyatrik belirtilerle kendini gösterir (1). Amacýmýz, nörosifilizin farklý psikiyatrik tablolarda görülebileceðine, atipik ve tedaviye dirençli olgularda akla getirmek gerektiðine dikkat çekmektir. Yöntem:Sifiliz enfeksiyonundan 10-20 yýl sonra geliþen paralitik nörosifilizde (demans paralitika) mizaç dalgalanmalarý, emosyonel kontrol güçlüðü, davranýþ bozukuðu ve hafýzada ilerleyici bozulmalar görülür (2). Diðer yandan, nörosifiliz korenin ender nedenlerinden olmakla birlikte diðer nedenler dýþlandýðýnda düþünülmelidir (3). Bulgular:Bu yazýda 3 yýl önce baþlayan ve giderek artan demansiyel tablo nedeniyle takip ve tedavisi devam ederken son bir yýlda dört ekstermitede gözlenen koreatetoid hareketlerin eklendiði ve hastane baþvurusundan iki hafta önce baþlayan uykusuzluk, hareketlilik, çok konuþma, sinirlilik, saldýrganlýk þikayetleri ile getirilen 54 yaþýndaki bir vaka sunulacaktýr. Ýlk psikiyatrik baþvurusu olan vakanýn ileri incelemelerinde kan VDRL ve TPHA, takibinde BOS VDRL ve TPHA pozitif saptanmasý üzerine hastaya 'nörosifiliz' tanýsý konulmuþ ve Penisilin tedavisi uygulanmýþtýr. Sonuç:Penisilin tedavisiyle klinik tabloda ve mini mental test puanlarýnda iyileþme izlenen hasta, özellikle tedaviye iyi yanýt alýnamayan ve hýzlý ilerleme olan vakalarda, konfuzyon ve demans tablolarýnýn ayýrýcý tanýsýnda, nörosifiliz açýsýndan incelemenin gerekliliðini göstermektedir. Kaynaklar: 1)Bharucha NE (1996) Infections of the Nervous System. Bradley WG, Daroff RB, Fenichel GM, Marsden CD, editors. Neurology in Clinical Practice - The Neurological Disorders Vol. 2 Chap. 60. 2nd Edition, Butterworth- Heinemann Newton MA, 1181-1243. 2)Alpay N: Nörosifiliz: Bir Vaka Bildirimi Düþünen Adam Dergisi; 2007, 20(2):113-118. 3)Verma A, Solbrig MV. Infections of the nervous system. In: Bradley WG, Daroff RB, Fenichel GM, Jankovic J, editors. Neurology in clinical practice: Principles of diagnosis and management. Vol. 2. 4 th ed. Philadelphia: Elsevier; 2006. p. 1496-8.

PB 11 Katatoni Tablosuyla Baþvuran Bir Tüberküloz Lenfadenit Olgusu Pýnar Güzel Özdemir,Yavuz Selvi,Abdullah Atli Yüzüncü Yýl Üniversitesi Týp Fakültesi Psikiyatri ABD Giriþ:Týbbi hastalýklarýn birçoðu psikiyatrik semptomlarla seyredebilir. Bu nedenle psikiyatrik belirtilerle baþvuran hastalarda organik nedenlerin ayýrýcý tanýsýnýn yapýlmasý önemlidir. Bu yazýda kliniðimize katatoni tablosuyla baþvuran ve sonrasýnda tüberküloz lenfadenit tanýsý alan bir olgu sunumu yapýlmýþtýr. Olgu:E.L. 17 yaþýnda, kadýn, 3 aydýr giderek artan konuþmama, durgunluk, yemek yememe þikâyetleriyle baþvurmuþtu. Nadiren idrar inkontinansý vardý ve 3 ayda 15 kilo kaybetmiþti. Katatoni tablosu ile yatýrýlan hastanýn ruhsal ve nörolojik muayenesinde mutizm, balmumu esnekliði, rijidite, alt extremitelerinde hipertonisite ve DTR canlýlýðý mevcuttu. Laboratuvar incelemelerinde hemogram, biyokimya deðerleri, EEG ve Beyin MR sonuçlarý normal sýnýrlardaydý. PA-AC grafisinde her iki hiler bölgede geniþlemesi mevcuttu. Klinik gözlemde 380C ateþ tespit edilen hastanýn yapýlan PPD testi pozitifti ve Torax BT'de paratrakeal, pre-subkarinal, preaortik alanlarda, her iki hiler bölgede büyüðünün kýsa aksý 15 mm olan lenf nodlarý izlenmekteydi. Bu sýrada 5 kez EKT yapýlan hasta kýsmen gýda almaya ve iletiþime girmeye baþladý. Ancak tam iyilik hali saptanamayan hasta tedavisi düzenlenerek göðüs hastalýklarý kliniði tarafýndan takibe alýndý. Tartýþma:Katatoni; stupor, katalepsi, mannerizm, ekopraksi, negativizm, mutizm gibi belirtilerle giden bir sendromdur (1). Tüm katatonilerin %20-30'unun genel týbbi duruma baðlý olduðu bildirilmiþtir. Bunlar enfeksiyonlar, intoksikasyonlar, metabolik bozukluklar, tümörler, nörolojik hastalýklar ve ilaçlar baþlýðý altýnda incelenebilir (2). Tüberküloz lenfadenit ise, extrapulmoner tüberküloz sýnýfýnda, mikobakteriyel lenfadenitler içinde en fazla görülen grubu oluþturmaktadýr. Kadýnlarda ve 20-40 yaþlarý arasýnda daha sýktýr. Subfebril ateþ, kilo kaybý gibi semptomlarla seyreder. Tedavisi çoðunlukla medikaldir (3). Literatürde týbbi duruma baðlý birçok katatoni bildirilmiþ olsa da tüberküloz ve lenfadenit birlikteliðinde katatoni vakalarý oldukça nadirdir. Bu durum; katatoni varlýðýnda enfeksiyon hastalýklarýnýn ayýrýcý tanýsýnýn önemine iþaret eder. Kaynaklar: 1. Weder ND, Muralee S,Penland H. Catatonia: a review. Ann Clin Psychiatry. 2008; 20:97-107. 2. Daniels J. Catatonia: clinical aspects and neurobiological correlates. Neuropsychiatry Clin Neurosci. 2009; 21:371-80. 3. Karagöz T, Þenol T, Bekçi T. Tüberküloz Lenfadenit. Toraks. 2001; 1:74-79.

PB 12 Bir Diyaliz Hastasýný Anlamak: " Napolyon Para Demiþ Ben Su Diyorum" Ayþe Kuzu1,Gülten Özaltýn2, ZKÜ Saðlýk Yükseokulu1,Marmara Üniversitesi (Emekli)2 Kronik böbrek yetmezliði medikal yönünün yaný sýra hastalarýn sosyal, ekonomik ve psikolojik durumlarýný da etkilemektedir. Diyaliz ünitelerinde çalýþan hemþirelerin hastalarýn verdikleri duygusal tepkileri anlamalarý ve verilen bakýmý bu yönde düzenliyor olmalarýnýn hastalarýn hastalýða uyumunu ve bakýmýn kalitesini etkileyeceði düþünülmektedir. Bu çalýþma Marmara Üniversitesi Saðlýk Bilimleri Enstitüsü Psikiyatri Hemþireliði Doktora eðitimi sýrasýnda supervizyon alýnarak yürütülmüþtür. Bir hemodiyaliz ünitesinde hizmet alan A.A. çalýþmaya burada görev yapan hemþirelerin yönlendirmeleri ile alýnmýþ ve haftada bir gün 1'i ev ziyareti olmak üzere toplam 28 görüþme yapýlmýþtýr. Yapýlan görüþmelerin yayýnlanabilmesi için gerekli izinler alýnmýþtýr. Olgu:A.A. 56 yaþýnda erkek hasta. Ýlkokul mezunu, evli, 3 çocuk babasý. Böbrek yetmezliði tanýsý almasýyla malulen emekliye ayrýlmýþ. 20 yýldýr hipertansiyon, 15 yýldýr diyabet hastasý. Son 5 yýldýr diyalize giriyor. A.A.diyalize girmesi gerektiðini öðrendiði ilk günlerde bunu kabul etmemiþ ve evden çýkmamýþ, hastaneye gitmeyi reddetmiþ. "Her yerim þiþip de bayýlýnca beni kaldýrýp getirdiler, kendi isteðimle gelmedim ilk diyalize" diyor. Hastalýkla beraber huyunun deðiþtiðini, tahammülünün azaldýðýný, hemodiyaliz ünitesindeki doktor ve hemþirelerle kavga ettiðini, kendini tutamadýðýný anlatýyor. Ýlk görüþmede doktorlarýn þeker hastalýðýnýn tedavisi için insülin yerine oral antidiyabetikleri tercih etmelerinin "böbreklerini bitirdiðini" söylerken; ilerleyen görüþmelerde bu hastalýðýn geçmiþ yaþantýsý nedeni (alkol alma, ailesini ihmal etme) ile kendisine "ceza" olarak verildiðini ifade etti. Diyalize girmesi gerektiðini öðrendiði ilk zamanlar ölümü beklemektense kendimi öldüreyim dediðini, ancak dini inancý nedeniyle bundan vazgeçtiðini, "ölmenin zor olduðunu" anlattý. Hastalýða uyumdaki en büyük sorun su içmekle ilgili:"napolyon para para para demiþ ya, ben de su su su diyorum" diyor. Ýlerleyen görüþmelerde uyku düzenindeki bozulmanýn, diyeti ile ilgili kýsýtlamalarýn, fistülü koruma gereðinin, yorgunluðun herhangi bir fiziksel uðraþla ilgilenmesini engellediðini; hastalýðýnýn kendisini yaþlý iþe yaramaz, baþkalarýna muhtaç bir adam haline getirdiðini ifade etti. Sonuç:Yapýlan görüþmelerin sonunda A.A.'nýn yoðun olarak ölüm korkusu yaþadýðý, benlik saygýsýnýn bozulduðu, deðiþen yaþam ve beslenme tarzýna uyumda güçlük ve umutsuzluk yaþadýðý belirlenmiþtir.

PB 13 Nöropsikiyatrik Belirtilerle Seyreden Meningovasküler Nörosifilis Vakasý Erhan Akýncý, Barýþ Topçular, Gülsüm Yýlmaz Cantürk, Abdullah Yýldýrým, Dursun Kýrbaþ Bakýrköy Ruh ve Sinir Hastalýklarý Hastanesi Amaç: Sifilis enfeksiyonu günümüzde halen taný ve tedavi açýsýndan önemini korumaktadýr. Progresyonu esnasýnda bir çok sistemik ve nöropsikiyatrik hastalýk ile benzer prezentasyon gösterebilir. Sifilisin tanýnmasý ve erken dönem tedavisinin uygun þekilde yapýlmasý hastalýðýn progresyonu açýsýndan önemlidir. Yöntem:S.K. 35 yaþýnda, ilkokul mezunu erkek hasta; psikiyatri acil servisine getirilerek yatýþý yapýldý. Psikiyatrik ve nörolojik muayenesi yapýldý. Rutin plazma ve beyin omurilik sývýsý (BOS) laboratuar tetkikleri, sedimentasyon, VDRL,TPHA, Hepatit-B, hepatit-c ve HIV açýsýndan kan deðerlendirilmesi, idrarda toksik madde taramasý, elektroensefalografi ve kraniyal MRI tetkikleri uygulandý. Bulgular:Psikiyatrik muayenesinde; yaþýnda gösteren, öz bakýmý kýsmen azalmýþ hastanýn affekti kýsýtlýydý. Hastanýn ara ara eksitasyonlarý olmasý ve Macarca konuþma ýsrarý nedeniyle iletiþime kýsýtlý girilebildi. Yer ve kiþi yönelimi bozulmuþ, zaman yönelimi tamdý. Hastanýn konuþma miktarý artmýþtý; çaðrýþýmlarýnýn gevþek, amaca yönelmekte zorlandýðý saptandý. Ýþitsel ve görsel varsanýlar, referans ve perseküsyon hezeyanlarý mevcuttu. Nörolojik muayenesinde hastanýn her iki elinde kaba tremoru ve hafif ense setliði mevcuttu. Hastanýn tetkiklerinde beyin omurilik sývýsýnda (BOS) protein 75mg/dl, glukoz 73mg/gl, hücre 40/mm3 saptandý. Kan testlerinde lökositoz mevcuttu. Sedimentasyon yüksek saptandý. Kanda VDRL pozitif (1/256) ve TPHA pozitif (1/20.480) saptanan hasta nörosifilis olarak deðerlendirildi. Kraniyal manyetik görüntülemede (MRI) beynin belirli bölgelerinde birkaç adet 3-4mm. çaplarýnda hiperintens foküsler gözlemlendi. Sonuç:Hastanýn klinik takibinde, ilk doz parenteral seftriakson sonrasýnda hastanýn nöropsikiyatrik bulgu ve belirtilerinde dramatik düzelme gözlemlendi. Hastanýn öyküsü, nöropsikiyatrik kliniði ve muayenesi, laboratuvar sonuçlarý ve nörogörüntüleme sonuçlarý ile nörosifilis tanýsý konulan hastanýn parenteral seftriakson 3gr./gün tedavisine 14 gün devam edildi. Kaynaklar Walter G. Bradly, Robert B. Daroff, Gerald M. Fenichel, Joseph Jankovic. Neurology In Clinical Practice. Erdem S.,Tan Ö.(Çeviri Ed.), 5.Baský, Veri Medikal Yayýncýlýk, 2008, 1439-1442. Hutto B. Syphilis in clinical psychiatry. Psychosomatics 2001;42:453-460. Tiryaki A, Kandemir G, Aktepe E,Ak Ý. Farklý klinik görünümlerle baþvuran iki nörosifilis olgusu. Klinik Psikiyatri 2005;8: 100-104.

PB 14 Remisyonda Bipolar Bozukluðu Olan Bir Olguda D Vitamini Eksikliði Ýle Geliþen Sanrýsal Bozukluk: Bir Olgu Sunumu Taner Yýlmaz1,Figen Karadað2,Devran Tan2,Peykan Gökalp2 Maltepe Üniversitesi Týp Fakültesi1, Maltepe Üniversitesi Týp Fakültesi Psikiyatri2 Bayan A, 65 yaþýnda, dul, emekli, lise mezunu. 40 yýldýr bipolar bozukluk tanýsýyla tedavi altýnda olan hasta sadece lityum karbonat 900 mg\ gün kullanmakta ve tam remisyondaydý. 1 ay içinde geliþen saçlý deride karýncalanmalar giderek artarak parazitik enfenfestasyon hezeyanýna-yani saç diplerinden ve yüzünden ufak böcekler çýkmasý- dönüþtü. D vitamini deðeri ileri derecede düþük (<4.00) ve parathormon düzeyi yüksek (161.6) saptanan hasta psikotik bulgularýnýn artmasý üzerine yatýrýldý. Hasta yatýþýnda; Hamilton Depresyon Ölçeði:4, Young Mani Ölçeði:3, Pozitif Semptomlar Deðerlendirme Ölçeði:29, Negatif Semptomlar Deðerlendirme Ölçeði:13, Kýsa Psikiyatrik Deðerlendirme Ölçeði:14 ve KAM:33 olarak saptandý. MR ve EEG'si normal bulundu. Duygudurum düzenleyicisi, D vitamini ve kalsiyum replasman tedavisi ile 2 mg\gün risperidon baþlanan hasta 10 gün içinde remisyona girmiþtir. 1 ay sonra yan etkilerinden dolayý antipsikotiði kesilen hastanýn 3 aydýr duygudurum bozukluðu ve psikotik belirtileri remisyondadýr ve D vitamini ve parathormon düzeyleri normaldir. D vitamini eksikliðinin psikoz veya psikoz-benzeri bulgularýn ortaya çýkmasýnda etkili olduðunu gösteren çalýþmalarda1,2 D vitamininin kan düzeyinde düþüklüðü ile somatik belirtiler arasýnda iliþki bulunmuþtur.2 Ülkemizde psikiyatrik bozukluklar ve D vitamini iliþkisi ile ilgili bir çalýþma bulunmamaktadýr. Bu konuda kontrollü çalýþmalar yapýlmasýna gerek vardýr. 1. Maria Hedelin, Marie Löf, Marita Olsson ve ark. Dietary intake of fish, omega-3, omega-6 polyunsaturated fatty acids and vitamin D and the prevalence of psychotic-like symptoms in a cohort of 33 000 women from the general population. BMC Psychiatry2010, 10:38 2. Berg AO, Melle I, Torjesen PA ve ark. A cross-sectional study of vitamin D deficiency among immigrants and Norwegians with psychosis compared to the general population. J Clin Psychiatry. 2010 Apr 6.

PB 15 Bilateral Anterior Kapsülotomi Sonrasý Frontal Disfonksiyon ve Psikoz Geliþen Bir Olgu Özlem Devrim Balaban,Murat Ýlhan Atagün,Esra Sena Cevahirli,Özgecan Tuna,Erhan Akýncý, Latif Ruhþat Alpkan Bakýrköy Ruh ve Sinir Hastalýklarý Hastanesi Giriþ:Obsesif kompulsif bozukluðu (OKB) olan vakalarýn %30-40 kadarý günümüzdeki mevcut tedavilere yanýt vermemektedir (1). Tedaviye yanýt vermeyen ve iþlevsellikte þiddetli kayýplara neden olan vakalarda cerrahi tedavi bir seçenek olarak gündeme gelmektedir (2). Bu yazýda dirençli OKB nedeniyle iki kez kapsülotomi iþlemi yapýlmýþ olan bir olgu literatür ýþýðýnda tartýþýlmýþtýr. Olgu: 42 yaþýnda, erkek. 12 yýl önce aþýrý temizlik uðraþý, kontrol takýntýlarý, aklýna küfürlü sözler gelme gibi þikayetleri baþlamýþ. OKB tanýsýyla gördüðü tedavilerden fayda görmemesi üzerine üçüncü basamak saðlýk kuruluþuna sevk edilerek, dirençli OKB tanýsýyla 2007 ve 2008 yýllarýnda iki kez anterior kapsülotomi operasyonu yapýlmýþ. Hasta yerinde duramama, kendi kendine konuþma, içinde cinlerin olduðunu söyleme, temizliði önemsememe þikayetleriyle kliniðimize yatýrýldý. Psikiyatrik muayenesinde uygunsuz gülmeleri dikkati çekiyor, engel olamadýðýný söylüyordu. Düþünce içeriðinde içinde cinni þeytan, cinni yahudi, cinni kafiri ve cinni müslümanýn olduðu, onu yoldan çýkarmaya çalýþtýklarý, boðazýna kadar gelerek yemeðini yedikleri, bu nedenle zayýfladýðýna dair bizar tarzda persekütif hezeyanlarý vardý. Algý muayenesinde cinlerin sesini duyduðu ve onlarý gördüðüne dair varsanýlarý mevcuttu. Obsesyon veya kompulsiyon saptanmadý. Hastaya "Genel Týbbi Duruma (Geçirilmiþ Kapsülotomi Operasyonuna) Baðlý Psikotik Bozukluk" ve "Frontal Lob Disfonksiyonu" tanýlarý konuldu. Tartýþma:Kapsülotomi'ye baðlý yan etkilerden biri kiþilik deðiþiklikleridir ve 116 kapsülotomi vakasýnýn deðerlendirildiði bir çalýþmada vakalarýn %30'unda frontal lob sendromu geliþtiði bildirilmiþtir (3). Literatürde kapsülotominin güvenli ve etkili bir yöntem olduðunu destekleyen çalýþmalarýn çokluðuna raðmen bu olguda olduðu gibi hastanýn iþlevselliðini oldukça olumsuz yönde etkileyen sonuçlar da oluþabilmektedir. Kaynaklar: 1.Lopes AC, Greenberg BD, Noren G ve ark. Treatment of resistant obsessive-compulsive disorder with ventral capsular/ventral striatal gamma capsulotomy: a pilot prospective study. J Neuropsychiatry Clin Neurosci. 2009 Fall;21(4):381-92. 2.Jenike MA. Neurosurgical treatment of obsessive-compulsive disorder. Br J Psychiatry Suppl. 1998;(35):79-90. 3.Herner T: Treatment of Mental Disorders With Frontal Stereotaxic Thermo-Lesions: A Follow-Up Study of 116 Cases. Copenhagen, Munksgaard, 1961

PB 16 Ýki Uçlu Bozukluk Kliniðinde CADASYL SENDROMU: Bir Olgu Esra Kaymak, Sermin Kesebir Erenköy Ruh ve Sinir Hastalýklarý Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi Giriþ ve Amaç:Otozomal dominant bir arteriopati olan Cadasyl Sendromu, subkortikal enfarktlar ve lökoensefalopati-derin beyaz cevher hiperintensiteleri ile karakterlidir. Ýskemik doðadaki bu lezyonlar geriatrik duygudurum bozukluklarýyla iliþkilendirilmektedir. Bu sunumun amacý oldukça genç yaþtaki bir Cadasyl olgusunun iki uçlu kliniðinin paylaþýlmasýdýr. Olgu:23 yaþýnda, kadýn, ev hanýmý ve iki çocuk annesi olan olgu, ailesiyle birlikte yaþýyor. Ýki aydýr olan uyuyamama, ara ara aðlama ve gülme nöbetleri, peygamberin kokusunu duyduðunu, þarký ve ilahi söyleme, onunla evlenmek isteyen insanlarýn eve geldiðini anlatma gibi yakýnmalarla acil olarak baþvuran olgu, sodyum valproat 1000 mg/gün ve ketiapin 200 mg/gün þeklindeki tedavi ile on gün sonraki kontrolünde iyilik döneminde görülmüþtür. Yapýlan beyin görüntülemesinde sað paryetalde subkortikal enfarkt ve derin beyaz cevher hiperintensiteleri mevcuttur. 3 yaþýndan bu yana ara ara baþ aðrýsý ve baþ dönmesi tarif eden olgunun 14 yaþýnda iken ani baþlayan kesik kesik konuþma ve bir tarafýnýn aniden tutmadýðý bir dönem olmuþ. 19 yaþýndaki ilk gebeliði tansiyon düzensizlikleri nedeniyle problemli geçen olgunun bebeði beklenen doðum aðýrlýðýnýn altýnda dünyaya gelmiþ. Doðum sonrasý depresif yakýnmalarý essitalopramla tedavi edilen olgu bir süre sonra ilacýný býrakmýþ. 22 yaþýnda ikinci gebeliði abortusla sonlanmýþ ve bu durum bebekteki geliþme geriliðine baðlanmýþ. Bunun üç ay sonrasýnda olgunun depresif yakýnmalarý ortaya çýkmýþ. 10 mg/gün Essitalopram baþlanan olgunun ilacý 20 mg/gün'e çýkýldýktan onbeþ gün sonra yukarýdaki yakýnmalarla acile baþvurmuþtur. Olgunun babannesi, babasý ve halasýnda da inme öyküsü mevcuttur. Tartýþma:Cadasyl sendromunun iki uçlu bozukluk kliniði sergileyebileceðine iliþkin ilk yayýn 1997'dedir (Kumar ve Mahri). Notch 3 genindeki bir mutasyon sonucu, bu genin ürünü olan interlökin 1 beta konverting enzim inhibitör protein (cflip) ortadan kalkar ki bunun iþlevsel izdüþümü hücre içi sinyal iletiminde görevli Fas aracýlý hücre ölümü demektir. Ayný protein hücre dýþý sinyal düzenleyici kinazlar tarafýndan da kullanýlmaktadýr (ERK yolu). Valproatýn ERK protein kinazlarý uyardýðý gibi cflip düzeyini arttýrarak damar hücresinin yaþam süresini uzattýðý gösterilmiþtir.

PB 17 Ýki Uçlu Bozukluk Kliniðinde CADASYL SENDROMU: Bir Olgu Gülsel Yalçýn, Sermin Kesebir Erenköy Ruh ve Sinir Hastalýklarý Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi Giriþ ve Amaç:Ýleri yaþta görece nadir görülen maniler, sýklýkla yatýþý gerektirir þiddettedir ve nörolojik bozukluklar ile birliktedir. Bu sununun amacý iki uçlu bozukluk kliniði sergileyen orbitofrontal sendromlu bir olgunun paylaþýlmasýdýr. Olgu:58 yaþýnda, erkek, inþaat iþlerinde çalýþan, ilkokul mezunu olgu, Ýstanbul'da ailesiyle birlikte yaþýyor. 2009 Haziranýnda baþlayan sinirlilik, küfürlü ve çok konuþma, uyumama yakýnmalarý ile polikliniðimize getirildi. Öncesinde maddi sýkýntýlarý olduðu ve kaybettiði muhtarlýk seçimlerine çok üzüldüðü öðrenildi. Yakýnmalarýnýn baþladýðý dönemde gören doktor tarafýndan Risperidon uzun etkili iðne ve hatýrlamadýklarý birkaç hap reçete edilmiþ. Bu tedaviden yarar görmediði gibi zaman içerisinde dengesizlik, elindekini düþürme gibi yakýnmalar ortaya çýkmýþ. Nöroloji polikliniðine yönlendirilen olgu nörolojik bir bozukluk düþünülmeyerek tarafýmýza geri gönderildi. Olgunun özgeçmiþinde psikiyatrik hastalýk bulunmazken babada psikotik bulgulu depresyon öyküsü mevcuttu. Psikiyatrik bakýda irritabilite, uyku ihtiyacýnda azalma, psikomotor aktivite artýþý, konuþma hýz ve miktarýnda artýþ saptandý. Basýnçlý konuþmanýn dýþýnda konuþmanýn motor bileþeninde bir anormallik dikkat çekici idi. Ataksi ve tremoru olan olgunun görsel ve iþitsel varsanýlarý vardý. Manik dönem olarak deðerlendirilen olguya sodyum valproat 1000 mg/gün ve EPS bulgularýna yönelik diazepam 15 mg/gün olarak baþlandý. Organisite þüphesi ile tarama ve inceleme tetkikleri yapýldý. 2 hafta sonrasýnda duygudurumu yatýþan olgunun psikotik bulgularý silindi. Ýlaç yan etkisi geriledi. MRG'de sað orbitofrontal bölgede yer kaplayan oluþum ve derin beyaz cevher hiperintensiteleri, EEG'de orta derecede zemin aktivitesi görülmesi üzerine Beyin Cerrahisi ile konsulte edilen olgu opere edilmek üzere devredildi. Tartýþma:Orbitofrontal sendrom adý verilen nöropsikiyatrik bozukluk dezorganize hiperaktivite ile karakterlidir. Görece korunmuþ biliþsel iþlev dikkat çekicidir. Sýklýkla soldaki lezyonlar klinik görünüme antisosoyal özellikler olarak yansýrken,saðdaki lezyonlar, bizim olgumuzda olduðu gibi mani ya da hipomani tablolarý yaratmaktadýr. Bu olguda duygudurum bozukluðunun,pozitif aile öyküsüne raðmen,genel týbbi duruma baðlý olduðu þüphesini doðuran geç baþlangýç yaþý, atipik klinik özellikler ve eþlik eden nörolojik bulgulardýr. Antipsikotik tedaviye þiddetli ve hýzlý geliþen EPS yanýtý doðrulanan varsayýmýn bir baþka destekleyicisidir.

PB 18 KARBON ve MANÝ: Eriþkin Bir Pika Olgusu Hale Yacý, Sermin Kesebir Erenköy Ruh ve Sinir Hastalýklarý Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi Giriþ ve Amaç:Pika yiyecek olmayan maddeleri aþerme ve ardýndan tüketme davranýþýna karþýlýk gelir. Eriþkinde sýklýkla zeka geriliði ve psikoz durumlarýnda izlenmektedir ve en çok mineraller tüketilmektedir. Bu sunumda kurþun kalem ucu yiyen bir mani olgusu tartýþýlacaktýr. Olgu:18 yaþýndaki kýz öðrenci, onbeþ gündür devam eden uykusuzluk, sinirlilik, çok konuþma, tanýmadýðý insanlarla çok çabuk yakýnlýk kurma, cinsel istekte artma, çok para harcama, dikkatini toplamakta güçlük, unutkanlýk, karýn aðrýsý, iþtahsýzlýk, bulantý ve kusma yakýnmalarý ile ikna edilerek polikliniðimize getirildi. Ýlk kez dört yýl önce, sýkýntý hissini gidermek için kalem ucu yemeye baþlamýþ. Þimdiki sýnav döneminde ise kalem uçlarýný kutu kutu yiyormuþ. YMRS'den 25 puan alan olgunun tanýsý iki uçlu bozukluk, manik dönem, orta þiddette olarak deðerlendirildi, 1000 mg/gün sodyum valproat baþlandý. Hafif derecede demir eksikliði anemisi saptandýðý için demir tedavisi verildi. Ýkinci haftanýn sonunda duygudurum belirtileri yatýþan olguda, birinci ayýn sonunda ve demir ile iliþkili ölçümler normal sýnýrlarda iken, kalem ucu yeme davranýþý azalmakla birlikte sürüyordu. Kurþun kalemdeki grafitin yapýsýný oluþturan elementel karbonun, vücuttaki herhangi bir dokuda gösteriminin biyokimyasal olarak mümkün olmadýðý öðrenildi. Beyin görüntüleme (manyetik rezonans- MR) ve elektroensefalografi (EEG) bulgularý olaðan olarak deðerlendirilen olgunun Stroop testinde her bölümde hata düzeltme yaptýðý, kurulumu deðiþtirme ve yanlýþ tepkiyi ketleme becerisinde güçlük çektiði, Wisconsin kart eþleme testinde çalýþma belleði açýsýndan güçlük çektiði, perseveratif tepki eðilimleri bulunmakta olup kavram oluþturma ve kavramsal irdelemeyi de içeren yönetici iþlevlerde aksama olduðu gözlendi. Tartýþma:Buolguda pika, impulsif kompulsif yelpaze içerisinde deðerlendirilmiþtir. Pek çok element için santral sinir sisteminde zehirlenme belirtilerinden sözedilmiþtir. Oldukça toksik bir madde olan karbonla ilgili bugüne dek yapýlmýþ bir bildirim bulunmamaktadýr. Hastalýk öncesi hipertimik mizaç yapýsýndaki olguda, stres verici yaþam olayý ile birlikte fazla miktarda alýnan karbon, bir duygudurum epizodunu tetiklemiþ olabilir. Ya da sadece ilk iki durum buna neden olmuþ olabilir. Ancak bilgi iþleme süreçlerindeki bozukluklar bir maddenin olasý etkisini hissettirmektedir.

PB 19 Diyaliz Ýle Yaþan Süzgeçinden Pýnar Çiçekoðlu Çankýrý Karatekin Üniversitesi Diyaliz uygulamasý, hastanýn týbbi, psikolojik durum ve uyumunun yaný sýra tüm yaþantýsýný olumsuz yönde etkiler. Eþe baðýmlýlýk gereksinimin artmasý ve hastalarýn aile içi deðiþen rollerine uyum güçlüðü, fizyolojik fonksiyonlardaki bozukluklar, yeni çevreye ve strese uyumu gerektirir. Bütün bu nedenlerle bu grupta psikiyatrik morbidite yüksek orandadýr. Bu çalýþmamýzda, diyalize giren vakada KLP hemþireliði kapsamýnda, haftada bir gün yüz yüze görüþme yöntemiyle görüþmeler yapýldý. Bu görüþmelerde vakanýn bireysel farkýndalýðý arttýrýlarak, mevcut problemleri ile baþ edebilme becerisini arttýrmak amaçlanmýþtýr. F.K, 34 yaþýnda, evli, iki çocuk annesi (12y ikiz kýz), ilkokul mezunu, ikinci hamileliði sýrasýnda yaþadýðý problemlerle diyalize girmeye baþlamýþ, hamileliði bebeðinin ölümü ile sonuçlanmýþtýr. Bayan F doktorlarýn uyarýlarýna raðmen tekrar hamile kalmýþ, bu hamileliði de düþükle sonuçlanmýþtýr(görüþmelerimizde saðlýðý için tehlikeli olmasýna raðmen ýsrarla hamile kalmak istemesi, erkek çocuk doðurarak kendisinin kazanacaðý deðer olduðunun farkýna vardý). Bayan F diyaliz hastasý olduktan sonra eþi ve çocuklarý dahil çevresindeki herkesin ona sakat gözüyle baktýðýný, kimsenin onu anlamadýðýný, yalnýzca diyaliz sýrasýnda hastanede mutlu olduðunu, kendini burada yalnýz hissetmediðini ifade ederek, yaþadýðý aitlik duygusuyla hastalýðý kýsmen de olsa kabullenmiþti. Bayan F eþinin ona karþý olan ilgisizliðinden ve eþinin ailesinin hastalýðýndan dolayý onu aþaðýlamasýndan üzüntü duyuyordu. Bayan F kendine bile görüþmenin çok sonlarýnda itiraf edebildiði bir gerçekle yüzleþti, "Doðduklarýnda kýz olduklarý için çok üzülmüþtüm, ama þimdi tek dayanaðým onlar, diyalize girmeye baþladýðýmda çok küçüklerdi bana bir þey olursa ne yaparlar duygusu onlar için yaþamam gerektiðini söylüyor." Bu çalýþma aracýlýðýyla, Bayan F'nin kendini algýlamasý, beden imgesi, benlik saygýsý, çevresi ile olan iliþkileri, hastalýðý süresince yaþadýðý duygular, yaþadýðý kayýplar, korkularý, özlemleri, beklentileri, karþýlaþtýðý engeller, çatýþmalarý, ölüm, kendi yaþamýna nasýl baktýðý, umutlarý, kullandýðý baþ etme stratejileri, yaþamýnda kimlere rol verdiði, geleceðe nasýl baktýðýný ve daha bir çok konuda konuþma ve farkýndalýk yaratma fýrsatý doðmuþtur. Sonuç olarak diyaliz hastalarýnýn sadece dahili açýdan deðil, psikiyatrik açýdan da izlenmesi psikiyatrik morbiditeyi azaltýp, yaþam kalitesini arttýracaktýr.

PB 20 Behçet Hastalýðý Olan Hastada Geliþen Ýki Uçlu Duygudurum Bozukluðu: Olgu Sunumu Özge Þahmelikoðlu,Harika Özhan,Özge Hýsým,Hande Fenerci Sarý Ahmetoðlu,Özlem Girit Çetinkaya, Nihat Tümay,Mehmet Emin Ceylan,Ayþe Fulya Maner Bakýrköy Ruh ve Sinir Hastalýklarý Hastanesi Amaç:Behçet Hastalýðý tanýsýyla tedavi edilen ve 20 yýl sonra iki uçlu duygudurum bozukluðu geliþen erkek hasta aktarýlacaktýr. Yöntem: 23 yaþýndan beri Behçet Hastalýðý olan, 7 yýl önce bir kez mulltiple skleroz ataðý geçiren 43 yaþýndaki hasta sinirlilik, konuþma miktarýnda artýþ, kendinin diðer insanlardan daha akýllý olduðunu söylemesi, uykusuzluk, gereksiz yere kredi çekip harcama, iþtah artýþý, çeþitli iþlere baþlamak amacýyla baþvurularda bulunma gibi belirtilerle hastanemize getirildi. Hastanýn ilk psikiyatrik baþvurusuydu. Bu yakýnmalarý yaklaþýk 7 yýldýr özellikle geçirmiþ olduðu üveit ataklarýnýn ardýndan dönem dönem ortaya çýkýyordu. En son üveit ataðýný 1 ay önce geçiren hastanýn bu yakýnmalarý 1 aylýk dönem içerisinde belirginleþmiþti. Bulgular:Hasta ruhsal durum muayenesinde genel görünümü yaþýndan büyük gösteriyordu, öz bakýmý normaldi, psikomotor aktivitesi artmýþtý, konuþmaya istekliydi, göz kontaðý kuruyordu, konuþma hýz ve miktarý artmýþtý. Duygudurumu 'çok iyiyim, çok enerji doluyum' þeklinde ifade ediyordu. Düþünce akýþý hýzlanmýþtý amaca yöneliyordu, düþünce içeriðine uygundu. Ýþitsel ve görsel varsaný tariflemedi. Grandiyoz hezeyanlarý mevcuttu. Ýçgörü yoktu. MR incelemesinde global atrofi, sol temporal lob kaudal kesimde 4x5x4,5 cm araknoid kist, saðda kaudat nukleus baþý, talamus ve lentiformis nukleus düzeyinde ve internal kapsül ön bacaðý düzeyinde birkaç adet laküner enfarktlar ve buna sekonder sað lateral ventrikülde dilatasyon, korona radiata, sentrum semiovale düzeylerinde birkaç adet milimetrik çaplý iskemik gliotik foküsler izlendi. Psikotik özellikli manik atak tanýsýyla bir hafta oral klorpromazin 100 mg/gün, ketiapin 300 mg/gün baþlandý. Yakýnmalarýnda deðiþiklik olmayýnca zuklopentiksol 25 mg/gün, sodyum valproat 1000 mg/gün eklendi. Psikotik bulgularý tamamen kayboldu. Bir ay sonraki psikiyatrik kontrol muayenesinde klinik düzelmenin devam ettiði görüldü. Sonuç:Ýki uçlu duygudurum bozukluklarý organik-immun bozukluk zemininde görülebilmektedir. Kaynaklar Alevizos B, Anagnostara C, Cristodoulou GN. Resistant bipolar disorder presipitated by Behçet's syndrome: Case Report. Bipolar Disord.6:260-263, 2004. Deniz O, Çayköylü A, Vural G ve ark. A case study of Neuro-psycho- Behçet' Syndrome presenting with psychotic attack. Clin Neurol and Neurosurg 111:877-879, 2009.

PB 21 Fahr Hastalýðý Kongrede sunulmamýþtýr.

PB 22 Sað MCA Enfarktý Sonrasý Geliþen Akut Halusinasyon Delüzyon Sendromu Vakasý Erhan Akýncý,Barýþ Topçular,Özlem Devrim Balaban,Gülsüm Yýlmaz Cantürk,Dursun Kýrbaþ Bakýrköy Ruh ve Sinir Hastalýklarý Hastanesi Amaç:Ýnme, dünyada üçüncü mortalite nedeni ve birinci morbidite nedenidir. Ýnme sonrasý geliþen fiziksel ve ruhsal sorunlar, etkilenen beyin bölgeleri ile korelasyon göstermektedir. Bu vakada, literatürde nadir görülen inme sonrasý geliþen akut halusinasyon delüzyon sendromu bildirimi yapýlmaktadýr. Yöntem:H.Ö. 61 yaþýnda erkek hasta; nöroloji acil servisine unutkanlýk ve garip davranýþ þikayetleri nedeni ile getirilerek akut sað MCA enfarktý ön tanýsýyla yatýþý yapýldý. Psikiyatrik ve nörolojik muayenesi yapýldý. Tüm rutin tetkikleri, difüzyonlu kraniyal MRI, doppler USG tetkikleri ve nöropsikometrik inceleme testleri uygulandý. Bulgular:Psikiyatrik muayenesinde; yaþýnda gösteren, özbakýmý yeterli hastanýn affekti anksiyöz görünümdeydi. Hastanýn konuþma hýzý ve miktarý normal, çaðrýþýmlarý düzgün ve amaca yöneliyordu. Baþvuru sýrasýnda "Sabah ensemden birisi eller, iter gibi oldu. Elimi attým, sanki parmaðýný tutar gibi oldum. Hanýma sordum birisi var mý diye." þeklinde yakýnmalarý vardý. Ailesi, hastanýn evin kapýsýný açýp merdivenlerde birilerini aradýðýný "Beni itti yataktan yere düþürdü." þeklinde tepkili olduðunu belirttiler. Nörolojik muayenesinde hastanýn gözleri spontan açýk ve orta hattaydý. Sað üst ekstremitede früst hemiparezi dýþýnda motor defisiti yoktu. Plantar yanýtlar bilateral fleksördü. Serebellar testler ve duyu muayenesi doðaldý. Hastanýn tetkikleri, sedimentasyonda hafif artýþ ve hiperkolesterolemi haricinde normal sýnýrlardaydý. Difüzyon kraniyal manyetik incelemede sað temporooksipital loblar bileþkesinde akut enfarkt ile uyumlu lezyon gözlemlendi. Sonuç :Ýnme sonrasý sekonder geliþen akut psikotik atak nadir olmakla birlikte halusinasyonlar, sað temporooksipitoparietal bölge lezyonlarý ile iliþkilidir. Olguda lezyonun sað MCA border-zone sulama alanýnda olmasý ve parietal loba doðru devamlýlýk göstermesi ile nöropsikiyatrik bulgularýn belirginleþtiði düþünüldü. KAYNAKLAR 1) Starkstein SE, Robinson RG, Berthier ML. Post-Stroke Hallucinatory Delusional Syndromes. Neuropsychiatry, Neuropsychology, & Behavioral Neurology, 1992; 5(2):114-118. 2) Nishant KM, Shirish H. Poststroke Hallucination Delusion Syndrome. Neuropsychiatry Clinical Neurosciences 2008; 20:116. 3) Dilbaz N. Akut Ýnme Sonrasý Geliþen Patofizyolojik ve Nöropsikiyatrik Sonuçlar. Klinik Psikiyatri 2001;4:166-174.

PB 23 Bir Eðitim Hastanesi Psikiyatri Konsültasyon Hizmetlerinin Deðerlendirilmesi Ayþe Köroðlu,Fatma Gül Helvacý Çelik,Murat Aslan,Çiçek Hocaoðlu Rize Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi Giriþ:Bu çalýþmada bir eðitim hastanesinde verilen psikiyatrik konsültasyon hizmetlerinin hastalarýn sosyodemografik özelliklerine, istenen kliniklere, isteme nedenlerine, psikiyatrik tanýlara ve tedavilere göre daðýlýmý incelenmiþtir. Yöntem:1 Temmuz 2009-1 Temmuz 2010 tarihleri arasýnda Rize Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi'nde yatarak tedavi gören ve psikiyatri konsültasyonu istenen hastalarýn psikiyatrik deðerlendirmeleri yapýlandýrýlmýþ bir forma kaydedilmiþtir. Tanýsal deðerlendirme, DSM-IV-TR taný ölçütlerine göre yapýlmýþtýr. Bulgular:Çalýþma grubunu yatarak tedavi gören ve psikiyatri konsültasyonu istenen 405 hasta oluþturmuþtur. 137'ü (%33.8) erkek, 268'si (%66.3) kadýn olan hastalarýn yaþ ortalamasý 43±18.6'dir. En sýk psikiyatri konsültasyonu isteyen bölümler; iç hastalýklarý (%24.2), göðüs hastalýklarý (%15.2) ve kardivovasküler cerrahi (% 13.6).Konsültasyon istemlerinin büyük kýsmý; ajitasyon (%27.3), depresif bulgular (%16.7) konsültasyon isteme gerekçesi belirtilmeksizin hastanýn psikiyatrik yönden deðerlendirilmesi (%16.7), intihar giriþimi (%14) nedeniyledir. Psikiyatrik taný daðýlýmý depresif bozukluklar (%31.8), anksiyete bozukluklarý (%15), uyum bozukluklarý (%14.3), psikotik bozukluklar (%4.6), organik mental bozukluklar (%18.3), somatoform bozukluklar (% 3,8), bipolar bozukluk (%1.4), alkol ve madde kullaným bozukluklarý (%2.8), kiþilik bozukluklarý (%1.7), normal bulgular (%4) ve diðer (%2.3) þeklinde sýralanmýþtýr. Hastalarýn %65.4'ü antidepresanlarla, %10.8'i antipsikotiklerle, %6.7'si benzodiazepinlerle tedavi edilmiþ; %17.1'üne ilaçsýz takip önerilmiþtir. Sonuç:Fiziksel hastalýðý olan hastalarda depresyon baþta olmak üzere çeþitli psikiyatrik bozukluklar sýk görülmektedir. Çalýþmamýzýn sonucunda psikiyatri dýþý kliniklerde deðerlendirilen hastalarýn taný ve tedavilerinin düzenlenmesinde psikiyatrik konsültasyonun önemini vurgulayan sonuçlar elde edilmiþtir Kaynaklar: 1. Kuloðlu M, Çayköylü A, Akyol ES ve ark.bir Eðitim Hastanesinde Ýstenen Psikiyatri Konsültasyonlarýnýn Deðerlendirilmesi. Kriz Dergisi 2008;16(1):19-23. 2 Canan F, Koçer E, Ýçmeli C ve ark. Bir Üniversite Hastanesinde Yatan Hastalar için Ýstenen Psikiyatri Konsültasyonlarýnýn Deðerlendirilmesi.Düzce Týp Fakültesi Dergisi 2008; 1:22-27. 3. Göktaþ K, Yýlmaz E, Kaya N ve ark. Bir eðitim hastanesinde istenen psikiyatri konsültasyonlarýnýn deðerlendirilmesi Anadolu Psikiyatri Dergisi 2006;7(1):27-32. 4. Sertöz ÖÖ, Doðanavþargil GÖ, Noyan MA ve ark. Bir üniversite hastanesi konsültasyon liyezon servisinde psikiyatrik hastalýklarýn psikiyatri dýþý hekimlerce doðru tanýnma oranlarý. Klinik Psikofarmakoloji Bülteni 2008;18(4):288-295.