' Bizans denilince Ülkemizde entellektüel çevrelerde bile,



Benzer belgeler
İktisat Tarihi II

Helen Birliği/İskender İmparatorluğu

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

İktisat Tarihi I. 8/9 Aralık 2016

İktisat Tarihi II

AVRUPA DA MEYDANA GELEN TEKNİK GELİŞMELER : 1)BARUTUN ATEŞLİ SİLAHLARDA KULLANILMASI: Çinliler tarafından icat edilen barut, Çinlilerden Türklere,

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA)

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

İktisat Tarihi II. IV. Hafta

İktisat Tarihi I. 18 Ekim 2017

Balkanlarda Arnavutlar ve Arnavut Milliyetçiliği

İktisat Tarihi I

İktisat Tarihi I

istanbul'un fethinin türk ve dünya tarihi açısından sebepleri istanbul'un fethinin türk ve dünya tarihi açısından gelişmesi istanbul'un fethinin türk

HAÇLI SEFERLERi Orta Çağ'da Avrupalıların Müslümanların elinde bulunan ve Hristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs ve çevresini geri almak için

KAMU YÖNETİMİ PROGRAMI

1844 te kimlik belgesi vermek amacıyla sayım yapılmıştır. Bu dönemde Anadolu da nüfus yaklaşık 10 milyondur.

İktisat Tarihi I. 15/16 Aralık 2016

Edirne Tarihi - Bizans Döneminde Edirne. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

5. ÜNİTE: EKONOMİ VE SOSYAL HAYAT

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI

ÇEVRESEL TARIM POLİTİKASI

1- Aşağıdakilerden hangisi MÖ 800 MS 200 döneminde Akdeniz uygarlığının yakaladığı ekonomik gelişmenin temel nedenidir? a) Teknolojik yenilikler b)

İÇİNDEKİLER. A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiye"nin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Yunan Medeniyeti kendinden sonraki Hellen ve Roma Medeniyetleri üzerinde etkili olmuştur.

Atilla NALBANT ÜNİTER DEVLET. Bölgeselleşmeden Küreselleşmeye

Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Flash Anlatım Perşembe, 12 Kasım :53 - Son Güncelleme Çarşamba, 25 Kasım :14

Gü ven ce He sa b Mü dü rü

DURAKLAMA DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

Bu durum, aşağıdakilerden hangisin gösteren bir kanıt olabilir?

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

İktisat Tarihi II

SELÇUKLULARDA TARIM Dr. Osman Orkan Özer

Tenure, fief, villein, precaride, precaria, beneficium, kapalı mülk ekonomisi, Commenda, jus mercatorum, hote

İSLÂM ÖNCESİ İRAN DA DEVLET VE EKONOMİ -SÂSÂNÎ DÖNEMİ- (M.S )

İktisat Tarihi I. 5/6 Ocak 2017

1- Aşağıdakilerden hangisi tarih çağlarının başlangıcında ilkel endüstrinin ve sermaye birikiminin temelini oluşturmuştur.

Günümüzdeki ilke ve kuralları belirlenmiş evlilik temeline dayanan aile kurumu yaklaşık 4000 yıllık bir geçmişe sahiptir. (Özgüven, 2009, s.25).

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir.

AVRUPA VE OSMANLI (18.YÜZYIL) GERİLEME DÖNEMİ

İ Ç İ N D E K İ L E R

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TARİH

TARİH BÖLÜMÜ ÖĞRETİM YILI DERS PROGRAMI

İktisat Tarihi I. 3-4 Kasım 2016

HELEN VE ROMA UYGARLIKLARI

Sultan Abdulhamit in hayali gerçek oldu BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU B İ L G İ. NOTU BALKANLAR 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI

İlkçağ Anadolu Uygarlıklarında Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapı Bağlamında Kütüphane/Arşiv Kurumu

Türkiye nin Gizli Yoksulları 1

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

ve AHLAK BÝLGÝSÝ TESTÝ

ÖĞRETİM YILI DERS İNTİBAKLARI. I.YY ARY 105 Tarih Araştırma Yöntemleri 2+0 4,5 Z I.YY ARY 105 Tarih Araştırma Yöntemleri MS

EKONOMİ DEKİ SON GELİŞMELER Y M M O D A S I P R O F. D R. M U S T A F A A. A Y S A N

kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

İktisat Tarihi II. 1. Hafta

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

İktisat Tarihi II. XI. Hafta

DERS ÖĞRETİM PLANI Akdeniz İktisat Tarihi. Dersin Adı Dersin Kodu Dersin Türü

ÖSYM. Diğer sayfaya geçiniz KPSS / GYGK-CS

İktisat Tarihi II. 2. Hafta

Coğrafi İşaretli Ürünler Konusunda Üretici Algısı: Güneydoğu Anadolu dan Dört Ürün Örneği

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

ÜNİVERS ALIST TARİH. Prof. Dr. Karam Khella. Tarihin Yeniden Keşfi. Avrupa Merkezci Tarihsel Bilincin Yıkımı. Çeviren: İsmail KAYGUSUZ.

SOSYOLOJİ DERSİ 2.ÜNİTE TOPLUMSAL YAPI

ARAYIŞ YILLARI (17.YÜZYIL) (DURAKLAMA DÖNEMİ ) ISLAHATLAR AYAKLANMALAR

Değerli Basın Mensupları, Değerli Basın Mensupları,

İktisat Tarihi I. 29/30 Aralık 2016

ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI:

İktisat Tarihi I

tarih ve 495 sayılı Eğitim Komisyonu Kararı Eki

AVUSTURYA VE MACARİSTAN DA TAHIL VE UN PAZARI

TARIM POLİTİKASI. Prof. Dr. Emine Olhan. A.Ü.Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ

GÖÇ DUVARLARI. Mustafa ŞAHİN

DERS ÖĞRETİM PLANI. Avrupa İktisat Tarihi. Dersin Adı Dersin Kodu Dersin Türü

Kadınların Ġstihdama Katılımı ve YaĢanan Sorunlar

YAZILI SINAV SORU ÖRNEKLERİ TARİH

KAY 361 Türk İdare Tarihi. Ders 4: 2 Temmuz 2007 Konular: Ortaçağda Akdeniz Dünyası ve İtalyan Denizci Devletleri Okuma: Ortaylı, 2000:

Fevzi Karamuc;o TARIH 11 SHTEPIA BOTUESE LIBRI SHKOLLOR

İstanbul u Fethinin Dahi Stratejisi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU. Ekonomik Durum:

Ortaçağ Kenti & Endüstri Kenti

Nüfus ve Kalkınma İlişkisi: Türkiye (TÜİK'in Yeni Nüfus Projeksiyonları Işığında)

d. Devlet anlayışında meydana gelen değişmeler e. Savaş ve savunma harcamalarındaki artış b. Sivil toplum örgüt a. Tarafsız maliye b.

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Görsel İletişim Tasarımı Öğr.Gör. Elif Dastarlı

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet

Çöküş ve Toparlanma. Çöküş ve Toparlanma Diocletianus un Reformları. İ.S. 3. yüzyıl kargaşası,

Ekonomi II. 13.Bölüm:Makroekonomiye Genel Bir Bakış Doç.Dr.Tufan BAL

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS

TÜRKİYE DE EN FAZLA GÖRÜLEN BESLENME HATALARI

İktisat Tarihi I. 10/11 Kasım 2016

Devrim Öncesinde Yemen

1-MERKEZ TEŞKİLATI. A- Hükümdar B- Saray

Nitekim işsizlik, ülkemizin çözümlenemeyen sorunları arasında baş sırada yer alıyor.

Transkript:

' \ SON DÖNEM BiZANS EKONOMİSİ Mehmet Ali KILIÇBAY ( *) \ Giriş Ülkemizin tarihinin iyi incelenmediği, bundan da önemlisi, iyi öğretilmediği bir gerçektir. Orta öğrenimde bu toprakların tarihinin anlatılınasına genellikle Selçuklulardan başlanmakta, ondan önceki dönemler şükuta yakın bir boyutta ele alınmaktadır. ı ' Oysa, Anadolu toprağı, ilk tarımsal_ üreticiliğin ortaya çıkmasına sahne olan toprakdır. Bu nedenle de yerleşik kültürlerin beşiği olmanın 'ötesinde, Dünya tarihinin tüm büyük akımlarının içinde yer almış engin bir tarih' laboratuarıdır -da. Arkeoloji çalışmalarını «qacasız sanayi». denilen turizmin fonksiyonunda düşünme alışkanlığı, Side gibi bir antik kentin içinde modern bir yerleşme alanının oluşmasına olanak tanıyan tarih bilinçsizliğ!, Anadolunun tüm eski tarihi konusunda genel bir ilgisizliğin ve bunun da ötesinde genel bir bilgisizliğin oluşmasına yol açmıştır. ' Bizans denilince Ülkemizde entellektüel çevrelerde bile, çağrışımlar sınırlı kalmakta; ya saray entrikaları akla gelmekte, ya da İstanbul'da henüz ayakta kalmış olan bazı Bizans mimari yapıtlarıyla Hollywood filmleri birleştirilerek, ölçüsüz bir lüks düşlenmektedir. Roma İmparatorluğu'nun Doğu parçası olarak M.S. 395 yılında siyasal kimlik kazanan Bizansın,. 4 76 yılında imparator-. ' luğun Batı parçasının ortadan kalkmasıyla Roma İmparator- 1 ' ( ' ı'. (*) Dr., A.l.T.l.A. Ekonomi Fakültesi. 137

luk idealini ve antik geleneği 1453 yılına }{ adar bu topraklar üzerinde yaşattığı hemen hemen hiç akla getirilmemektedir. Bin yıldan fazla bir süre Anadolu toprakları üzerinde egemen olan Bizansın ekonomik oluşumları iktisatçıları yakından ilgilendirmektedir. Dünü anlamak, bugünü anlamaya yardım. cı olduğu kadar, analiz aletlerinin gelişme.sine de katkıda bulunacaktır. Biz bu küçük çalışmamızda Bizans ekonomisine daha çok., tarımsal yönden baktık Bunun yanı sıra, cevaplamaya uğraştığımız temel soru Batı Roma ekonomik oluşumlarının feodal.üretim tarzına ulaşmasına karşılık, Bizansın neden bu tarzı doğuramadığı oldu. Son Dönem Bizans Ekononıisi Roma İmparatorluğunun Batısı ile Doğusu, 4. yy.'ın sonlarına kadar aynı siyasal birliğin içinde yer almakla birlikte, hiçbir zaman aynı hatta benzer ekonomik değişim süreçle_ri izlememişlerdir. Doğu Akdeniz bölgesindeki Roma işgali, bu bölgenin kendine özgü oluşumlarını- çözüp, Batı değişim kalıbına getirememiştir. Tersine, Helenistik çağda oluşan deniz ticaretine dayalı. büyük nüfuslu endüstri ve ticaret kentleri, Doğuda herzaman çok canlı kalmışlardır. Böylece, Roma tarafından işgal edilmiş 'Olmak, Doğunun Helenistik damgayı taşımasına engel olamamıştır. 1 Bu damganın iki önemli yansıması; çok sayıda kentin varlığı ile, kırsal alanda egemen toprak mülkiyetinin küçük top:- rak mülkiyeti olmasıydı. - \ Eski Yunan tarımı köle emeği kullanınakla birlikte, Batının egemen tarımsal işletme. tarzı olan latifundium tipi işletme Doğuda ortaya çıkmamıştı (1). Buna karşılık, Doğuda kentler, (1) Daha çok Batı Homa tarınısal ürgütlcnmcsiııiıı hir ürünü olurak ortaya çıkan latifuııdium, tarih :nızııııııda gcıwlliklc Honıa Imparatorluğunun tümüne mal edilıncktediı,' O~ sa latifundiunı. B.atı Avrupa ' topraklarının ilk kçz Roma egemenliğinde lhi'ıına açılnıalaı ının sonucu olarak oı taya ~~ıkmıştıı. Roma ya;. ılııııısıııııı hol \'<' ııcuza sağludıj'rı köle emeğinin. fetlıcdilen bakiı topraldada hirleşmesi sonucu. ortaya Roma egemen sınıfı olun seııatürlcı iıı nıülkivctiıu.lt< geııiş Larıınsal İşletmelerin çıkınasın,a neden olımışlm. Toprnk ve külcııiıı, yavıl- 138

hem nüfus, hem de sayılan bakımından Batıdakiler ile karşılaştırılamayacak kadar gelişkindiler (2). Latifundium tipi tarımsal işletmelerin oluşn1asında en büyük etken hiç kuşkusuz Roma senatör sınıfıdır. Romanın Cumhuriyet döneminde Roma vatandaşlığı ile devletin aynı anlama gelmesinin sonucu olarak, serratörler fetbedilen topraklara ve ele.geçen kölelere sahip çıkmışlardır. Ancak, M.S. ı. yy.'dan itibaren Cumhuriyetin yerini İmparatorluğun alması ve bu yeni \~ siyasal örgütlenmenin senatörleri haklarından mahr.um etmeye yönelmesi, Cumhuriyet döneminin bu etkin unsurlarını muhalefete yöneltmiştir. 3. yy.'dan itibaren Batı Roma imparatorluk dengelerinin bozulması sürecine girmeleri, senatörlere topraklar üzerindeki haklarını konsolide etme fırsatını vermiştir. Devletin zaafa düşmesinden yararlanan senatörler, doğrudan '. üreticiler üzerinde kurdukları himaye ( patroniciumj ile, merkezi askeri ve mali kaynaklardan, önemli ölçüde mahrum etmişlerdir. Doğuda ise serratörler hem sayıca az, hem de etkisizdirler. Ayrıca; sahip oldukları topraklar, İmparator topraklarının Doğuda yer alması nedeniyle,. Batı latifundium'larına oranla çok küçük, hükmettikleri doğrudan üretici sayısı çok azdı. Bu nedenlerle, Doğulu serratörler merkeze karşı durumlarını konso- ude edemediler ve kısa sürede merkez güçleri tarafından yok edildiler (3). Doğuda ekonominin daha çok kentlere dayanması, kentlerin genellikle deniz bağlantılı olmaları ve bu nedenle de çok iyi korunabilmelerinden ötürü, 3. yy.'dan itibaren İmparatorluma dönemindeki, sınırsız arzı, Batı Homa tarımsal teknolojisinin sabit kalmasına neden olmuş, ürün artı~ı ımcak ülc:ek hüyiitcrck sağlanır hale gelmiştir. Bu olgunun getirisi olarak, Roma laı ıınsal Yayılması lateral olmak zorunda kalmıştır. Bu durumda, ürün artışı arzusu yeni topraklar ve Yeni köleler i.alcbinc dönüşmüştür. Fctlıedilen her yeni toprağ-ın kölevi ~~ağ'ırınası, ele ge~:cn her kölenin veııi biı toprak parçasının larıma açılmasma neden olması sonucu. Batı Romada çok büyük ölçekte tarımsal işleımelcr oluşmuştur. Buna lmrşılık, tarımsal üreticiliğin başlangıcınet tanık olmuş Doğ'u Roma top-. rakları, küçük toprak mülkiyetinin gelişmişliği ncdcnivlc, l\öle emeğ ini yer yer kullanmalda birlikte, tannın açılmamış t.oprnk vok)ui{u nedeniyle, latifundium tipi işletme ohışt.uraınnmışlır. (2) Perr~r Anderson, Passngcs from Antiquity to Fcudalisın, London. NLŞ, 1977, s. 267. (3) ~<Byzantinc Empiı c.., Encyclopacdia Brittanica, C. 3. s.!)go. /. 139

. '.,. ğu kasıp kavurmaya başlayan Barbar saldırıları, Doğuda Batıya oranla çok daha az zararla atlatıldı. Barbar saldırılarının ilk şoku geçtikten sonra, Batı kentleri genellikle kara. kentleri olmanın getirisi olarak can çekişme sürecine girdiler (4). Buna karşılık Bizans kentleri büyp.me eğilimindeydiler. Ör~ neğin, İstanbul'un hiç durmadan artan nüfusunu barındırabiirnek için kale duvarlarını genişletmek gerekmiştir. İskenderiye, İskenderun gibi liman kentlerinin durumları da pek farklı değildir (5). Diyarbakı~ 'gibi, denizyollarından uzak bir kentin bile surları 5,5 km.'ye kadar uzatılmıştır. 72 kulesiyle kenti güvenlik içinde tutan bu surlar, Kent araplar. tarafından fethadilineeye kadar bir kaç kez daha uzatılmak zorunda kalmıştır(6). Tüm Bizans kentleri içinde İstanbul'un bir milyona yakla Şan nüfusa sahip olması merkezin eyajetler üzerinde sağlam bir denetim kurabilmesinin önemli unsurlarından biriydi. Bu kadar kalabalık bir nüfusu besieyebilmek için merkez, eyaletleri doğrudan denetim altında tutmak zorunda kalmaktaydı. Bu - denetim ise, büyük bir bürokrasi ve kalabalık bir ordu gerektirmekteydi. Bunların. sağlanabilmesi ise, eyajetlerden düzenli vergi alınabilmesine bağlıydı. Bu. açıdan, Bizansllların gözünde en iyi imparator, arkasında dolu bir hazine bırakan imparatordu (7). (4).(5) (6) (7) 140 Batı Roma kentlerinin büyük bir kısmı, Roma eyajet sistemi (prq: vincia) gereği olarak, Balı Avnıpaıım içlerinde oluşınuşlıı. Halil Demireioğlu, 1 Romn Devletinin Eyalet (Provincia) Sistemi Hakkında,., Tarih Araştırmaları Dergisi. C. 'V, Sayı: 8-D, 1967, s.lılı3-459. Bunun yanında, latifundiuın tipi larıınının pazm a yönelik olması. buna karşılık kara ulaşlırmasmın deniz ulaştıı masma ormıla çok pahalı olması gibi nedcıılcrdcn öliil'ii. Roma lıııpamt.oı luih~nun batısında çok. sayıda küçük yerel pazarlar oluşınuştu. l3u pazar Yerlerinin zamanla kcntleşmclcri, Batıda,. Dof.{unun aksine çok sityhla ama az nüfuslu kentin ortaya çıkmasına neden olmuştu. Frank \:Villiam \Valbanl\, ~<Trade and Industry Unclcr the Lat.cr Roman Empirc in the \' 7 cst,., M. Postan, E.E. Rich (rds.). Tiıc Cambridge Economic History of Eu~opc, vol. Il. Canıbridı.rc. Universitv Pı css. t 052. s. :3.'3- H5 v~ Lew-is Mumford, The City in llistch"y. ~cw Yoık Han:omt Bı ncc.jovanovisdı, 1961. ş, 20s - 21~3.. M.V. Levtcheııko. Bizans. lstanbul. MilliYet Y.. 1979. s. L) Vl' Louis Brehier: Vie ct Mort de Bvzahcc. Paris. ~\lhin Michel. 1969. s. 15-1.6. Friedrich - Karl Kienitz~ Biiyiik Sancağın Gölgesinde. IstanbuL Tercüman Y., t.y., s. 69. Steven Runciman, «Byzantiııc Trade anel Indnstı v,.., The Camhrid!!c Economic. History of Europc, vol. IT, ~p. cit., s. 87.

/ Bu ilkenin ekonomik anlamı, devletin dış ticaret açığı vererek, paranın ayarıyla oynamak zorunda kalmamasıdır. Böylece, Batı Romanın aksine, Doğu Roma, ri yi para ödeyerek, m er. keze bağlı bir ordu besleyebilmekte ve bu askerlere nakit kıtlığından ötürü toprak. vermek zorunda kalmayarak, _onların merkez - kaç güçler haline dönüşmelerini engelleyebilriıektedir. İstanbul'un yeri' Bizans merkezinin bu avantajlı durumu koruyabilmesi açısından çok önemlidir. Bizans merkezinin büyük ticaret yollarının üstünde olması,.imparatorluğun dış ticaret açığı vermesine en büyük engeldir {8). Batıyı yıkan Germen saldırılarına karşı sağlam bir biçimde direnebilen. Bizans, 7. yy.'da, bundan sonraki oluşumları önemli ölçüde etkileyecek üçlü bir saldırı karşısında kalmıştır. Slav ve Avarların Balkanları işgali, İranllların Anadolu içlerine kadar girmeleri ve Arapların Suriye ve Mısır'ı ele geçirmeleri, Bizans'da önemli değişikliklere yol açmıştır (9). Bu yoğun saldırıların sonucu olarak, işgallerden insan ve toprak varlıklarının önemlice bir bölümünü yitirerek çıkan toprak aristokrasisi, Bizansın ilk yıllarındakinden daha da önemsiz hale geldi. B~nun yanı sıra, orta büyüklükte toprak sahip-. lerin de durumları sarsıldı. Bu iki sınıfın gerilemelerine karşılık, 3.. yy.' dan beri Batı etkisiyle yaygınlaşmakta olan colof!-us' ları toprağa bağlama her~keti önemli ölçüde yavaşladı (10). Bütün bu gelişmeler, devletin vergi endişeleriyle tarımsal alana daha yoğun olarak müdahale etmesi sonuc:unu doğurdu. Bu müdahaleler kapsamında, daha fazla vergi toplayabiirnek amac~yla. devletin,. köy cemaatlerini_ müteselsilen sorumlu vergi mükellefleri sayınağa başlaması sonucu, colonus'iuk iyice gerileyip, küçük tarımsal mülkiyet egemen toprak tasarrufu biçimi halini aldı. -.. ' ~ ' 1 / '/ ~--... '/,_,-; ı, Böylece, köy cemaati ( chorin veya koinotes chorionj artık, Bizans tarımsal oluşumlarının temelini oluşturmaktadır. A~cak, (8) Stephan \'iljoen, Economic Syslcms iıı World History, London, Long- man, 1974, s. 88. (9) Saldırıların ayrıntısı içiıı bkz.: George Ostrogqrsky, History or t1ıc Byzantinc State, Oxford, Basil Blackwell, 1956, s. 92-107, 133-3(. ve A.A. Vasiliev, Histoire de l'enıpirc Byzantin,. 2 vols., Paris, Editions A. Picard, 1932, vol. I, s. 275-292. (10). Ostrogorsky, op, cit., s. 134. 141

bu cemaatleri kapsamında yer almayan bağımsız çiftçiler (ktesisj de ihmal edilemeyecek bir oran oluşturmaktadırlar.. Köy cemaatinin temel özelliği, vergi karşısındaki zorunlu. dayanışmadır. Köy cemaatinin üyeleri, devlet vergisine karşı müteselsilen sorumludurlar. Bağımlı köylülüğün arttığı bir dönemde, bu müteselsil sorumluluk r epibole), hem bağımsız köylüleri yerel güçlülere karşı korumakta, hem de devleti vergi hasılatı açısından güvenli kılmaktaydı (ll). Bir süre sonra, devlet verginin güvenliğini daha da artırmak için köylülerin topraklarını terketmelerini de yasaklamıştı <12>. Müteselsil sorumluluğun uzantısı olarak, köy cemaati, köy~ de bulunmayan ama köy halkından sayılanların da vergilerini ödemek zorundaydı. Buna karşılık olarak, köy cemaatinin bu kimselerin tarlalarını işleyip, ürünlerine cemaat adına sahip ol-. ma hakkı da bulunmaktaydı. Bu müteselsil sorumluluk aslında, Bizans öncesi Helenistik dönemin ho'mokenson chorion (aynı vergiye tabi köy) uygulamasının kalıntısıdır. Bizans döneminde bu uygulama, vergi dışına da taşırılarak, devletin yüklediği tüm görevlerin köy cemaati tarafından ort~klaşa yapılmasının zorunlu hale getirilmesi sonucunu d~ğurmuştur. Fakat, ıo. yy.'dan itibaren köy cemaatleri, bir yandan merkezin zayıflaması, diğer yandan da merkez - kaç güçlerin etkin hale gelmeleriyle, gerilerneye başlamışlardır. Özellikle, vergilerin ağı_rlığı nedeniyle, k9y cemaatlerinden kaçarak ayrı çiftlikler kuran köylülerin (idiostataj sayılarının artması ve 11. yy.' dan itibaren de merkez- kaç güçlerin devlet yönetimini ele geçirmeleriyle, köy cemaatleri yerel güçlerin insafına kalmışlardır ( 13). Gerçekte; devletin topladığı vergiler büyük rakamlara ulaşmaktadır. 10.. yy.' da her yıl hazineye giren vergi tutarının 600 milyon altın olduğu hesaplanmıştır (14l. Ancak devletin ge- (11) Louis Brclıier, Lcs lnstitutions de l'empirc Byzant.in, Pnl is, Albin Michel, 1968, s. 205. (12) Karl \ıvittfogel, Oricntal Despotism, New Havcn, Yalc University, 1964, s. 288. (13) 1-Ielenc Antoniadis - Bibicou, «Byzancc ct Mode de Production Asiatique», CERM, Sur le Mode de Production Asiatique, Paris, Editions Social es, 1974, s. 207-8. _ (14) Jacques Pirenne, Les Grands Courmıts de l'histoire Universelle. 4 vols., Ncuchatcl, Ed. de la Baconnicrc, 1947, c. II, s. 44. ~ \.. 142

'ı lir ihtiyacının,\ vergi hasılatının önünde gitmesi, Justinianus döneminden beri her 15 yılda bir yapılan kırsal kesime ilişkin sayımların (15) yanında, devletin: özgür köylüyü yok edecek derecede vergiler koyması, bu altın yumuruayan tavuğun merkezin elinden kaçmasına neden olmuştur. Bizans vergi sistemi özünde, 3. yy. Diocletianus reformlarıyla ortaya çıkan Roma vergi sisteminin aynıdır. Roma vergi birimi olan capitatio <baş v~rgisi) ve iugatio <toprak vergisi)~ nun Bizans çağında da uygulanması ve vergisel sistemlerde verginin artık ürünle oransal bağlantısını sabit tutmanın olanaksızlığı nedeniyle, Devletin gelir sıkıntısı çektiği dönemlerde, bu vergi ikilisi doğrudan üreticinin gerekli ürününe büyük ölçüde tecavüz edilmesine neden olarak, onların yerel güçlülere sığınmalarına veya kentlere kaçmalarına yol açmıştır (16). Tersine bir oluşum ise, vergil(3rin köylünün artığından az olduğu durumdur ki, bu da sonuna kadar Bizans'da ticaretin canlı kalabilmiş olmasını açıklamaktadır. Bizans vergi sistemi zamanla, Roma sisteminin özünü 'korumakla birlikte ondan farklılaşmağa başlamıştır. 12. yy.'a kadar Bizans köylüsü toprağının büyüklüğüne ve verimine göre değişen zevgaritikon adı verilen bir 1 toprak vergisi ile Roma capitatio'nun karşılığı olan kephalitory, adlı bir baş vergisi vermekteydi (ı 7). 4. Haçlı saferinden sonra (1204-1261) latin baronlarının eline geçen Yunanistan ve Ege adalarında yeni bir düzenin ege- ~- men olması, Bizans vergi sistemini kökünden etkilemiştir. 12. yy.'dan itibaren Batı Avrupa'da feodalite çözülmekte ve feodal (15) (16r (17) Prokopius, Gizli Tarih. lstanlul, Milliyet Y., 1U73, s. iür Antoniadis - Bibicou, art. cit. s. 216. lı b er Ortaylı bu verginin, 1 TırisLiyon olmayan unsudardaıı alınan h ir vergi olduğunu ve sadeec gayrimüslimlcrdcıı alınan, 1 s lam vergi lıukukundaki, eizyeye karşilık olduğunu ileri sürıncktediı. Kanım~ca, bu bir yakışlırmadan ibaı clliı. Kephaletion. tüm antik Doğu'nun tanıdığı yaygın' bir vergi türüdiiı. I lclcnisı.ik devletlerden Romaya capitatio olarak ge(~en b-aş vergisinin Yunanca çevirisinden başka birşey, değildir. Zaten lı cm capilalio hem de kophaletion kelime anlamı olaı ak da bn~ Ycrıtisi anl:unına ~clnıektcdirlcr. Bunun dışında, merkezin eg emenliğini tck inanç etrafında oluşturmağa çalışan Bizans açısından, Hıristiyan olmayan unsurlara 'tahammül mümkün değildir. Gerçekte de Bizans ülkesinde, Hıristivan olmayan nüfus yok denilccek kadar az savıda olmuştu ı. Bkz.: llbcı Or taylı, Türki ye Idare Tarihi, Ankara, TO DAl E Y., 1979, s. 23.... ~ ~ 143 \

.. rant <emek- ran tl yerini para ranta bırakmaktaydı. Bizansa \ ithal edilen latin baronlarının düzeni, çözülmekte olan Batı Avrupa feodalitesinin bu aşamasıydı. Fransız ve İtalyan baronlarının Bizans köylülerinden aldıkları para- rant, Batıda feodal çözülmeyi belirleyen ödentilerden ibarettir. Bizans soylulan bu ödentiler yunancaya çevirerek kendi topraklarında da uygula :'luşlar ve klasik capitatio - iugatio biçimindeki Bizans vergi sistemi böylece büyük bir değişim sürecine girmiştir. Bu vergiler başlıca, zevgarion (toprak vergisil, topos (tapu resmil, ippoforyi <at yemi karşılığı), ennomion <otlak kullan~ ma bedeli), mandriatikoın <süt hayvanları resmil, xirodekatiya (domuz resmil, melissonomion <kovan resmi}, kapnikon <köyün sürekli sakini olmayanlardan alınan harç), part.enofforiya (ilk gece hakkının ~araya Çevrilmiş D. Görüldügü üzere, tüm bu vergiler feodal - rant'ın. paraya çevrilmiş biçi~inden başka birşey olmayıp, Bizans oluşumları-.. nın ürünü değillerdir (18). Bizans doğrudan üreticisinin maruz kaldığı. ödenti biçünlerindeki bu değişikliklerin yanı sıra, Devlet gelirlerinin gider-.. lerini karşılayaniaması, ordu ve bürokrasinin maaşlarının ödenmesinde aksamalara yol açmaktadır. Bu aksama ise, askerlerin -". (18) Bu ödentilerin vergi bile sayılınaları kuşkuluykcn ve bunların latinkökenli oldukları ortadayken, Türk tarih yazınında bunlar genellikle Bizans kökenli vergiler olarak kabul edilmekte ve bazılarının karşılıklarının Osmanlı vergi sisteminde de bulunması nedeniyle, Osmanlı vergi şisteminin.bizans kaynakjı olduğu ileri sürülmektedir. Oysa, bu ödenti türleri, Osmanlı vergi sisteminin bütününü etkileycmeyecek kadar az sayıda olmanın ötesinde, Osmanlı ülkesinin tiimünde uygulanmayıp, büyük yerellik arzeden vergi cinslerinden- dir ler. Ayrıca, Osmanlı kendi vergi. sistemini oluşturma aşamasmda, fethettiği ülkelerin vergi sistemini bir süre korumakta ve zamanla / bu bölgeleri de kendi asıl vergi sisteminin içine almaktadır. Osmanlı tarih incelemelcrinde, genellikle Batı feodalilesi pek incelenmeden hükümlere varılmaktadır. Yukarıda saydığımız bazı son dönem Bizans ycrgileriııin Datı feodalitesinin çözülme aşamasının ürünü olduğunu farkedemeyen birçok hatılı yazar, bunları Bizansın öz ürünü saymakta ve Osmanlının bu vergileri ondan aidı-. _ ğını ileri sürmektedirler (örneğin, Ludwig Feketc,.Jean Dcny, Jorga, Alfred Rambaud, Charles Diehl, Gibbons vb.). Oysa, Louis Brehier'nin çok kapsamlı araştirmasında da görül düğü üzere, yukarıda sayılan vergilerin hiçbiri 13. yy.'dan önce Bizansta yoktur. Brehier, Les lnstitutions..., op. dt., s. 223-27. 144

;: ' sık sık devlete karşı ayaklanmaianna yol açmaktadır (19). Ayaklanmalar karşısında çoğunlukla çaresiz kalan devlet, ordu maaşlarını ödeyemediği durumlarda askerlere pıaaş yerine toprak vermek zorunda kalmaktadır. Heraclius (610-641) thema.adı verilen bir sistemle bazı as-: kerlere, orduda hizmet karşılığı toprak veren ilk imparatordur (20). Thema Bizans İmparatorluğunun bölündüğü eyaletlerin adıydı. Sayıları 7. yy.'da 18'den 30'a çıkarıldı. Her thema turme' lere bölünür ve turmarkos adında bir merkez görevlisi tarafından yönetilirdi (21L Turme'ler ise belli sayıda banda'ya bölünürdü. Her banda'. nın topraklannın verimine ve buradan elde edilen gelirine gö- re, ordudane kadar adamı ne kadar sürede bulunduracağı önceden belirlenmişti. Bu yükümlülük, kuramda toprağa yüklenmiş bir sorumluluk olduğundan, doğrudan üretici açısından fiili bir ırsi yükümlülük ortaya çıkmaktaydı. Bu sistemde yıllık geliri 4 altın Bizans lirası olan bir banda, stratiote adı verilen. bir süvari beslemek ve donatmakla yükümlüydü. Getirisi 3 altın lira olan bir banda ~ahibi ise, bir denizeiyi beslemek ve donatmak zorundaydı. Bu topraklar, babanın ölümüyle oğula geçerdi. İşlenmeden duran topraklar ise, isteyene verilirdi. Eğer boş toprağa talip olan kimse bulunamazsa, savaş esirleri ve (19) Ostrogorsky, op. cit., s. 133. (20) Thema sisteminin başlangıcı ve içeriği literatürde tartışmalıdır. Ostrogorsky'ye göre bu sistemi Heraclius'un başlattığı tartışmasızdır. Lemerle'e göre ise, 7. yy.'dan itibaren oluşmaya başlayan bu sistem, 10. yy.'da tam anlamıyla işlerlik kazanmıştır ve kimin başlattığı belirsizdir. Ayrıca gene Lemerle'e göre, bu askeri topraklar (strateia) 'dan alanlar, kendileri asker olmayıp, ordu için birer süvari beslemekle yükümlü köylülerdir. Bkz.: P. Lemerle, -«Esquisse pour une Histoire Agraire de Byzance*, Revuc Historique. vol. 119, s. 70-77, vol. 120, s. 43-70' den, Anderson, op. ci ı. s. 269. (21) Turmarkos'ların Bizanslı olması gerekınediği gibi, bunların merkez bürokrasisine mensup olmaları da şart değildi. Bu konuda tek şart, turmarkos olarak atananların sadece Bizans merkezine hizmet etmp. leriydi. Orneğin, lmparator Leon (886-912) döneminde Ermenileri~ sınır :oluşturan Sebasteia thema'sında 3 Yasak, 1 Ermeni, 1 Rum ve 1 Arab'a turmatos'luk verilmiştir. Ernest Honigmann, Bizans Devletinin Doinı. Sınırı, İstanbul, İstanbul Vniversitesi Edebiyat Fakültesi Y., 1970, s. 62. (22) Levtchenko, op. cit., s. 163. 145.

Balkanlardan sürülen slavlar bu topraklara yerleştirilirlerdi. 8tratiote'ler ayni ödemeler ve devlet angaryalarından bağışıktılar. Eğer bunlara bazı hizmetler yaptınlmak zorunda kalınırsa, karşılığı mutlaka ödenirdi (22). Stratiote beslemekle yükümlü topraklar stratiotikon ktema (askeri mülk) adı verilirdi. Bu topraklar genellikle devlet toprağı olmakla birlikte, özel toprak sahipleri de, topraklarının bir bölümünü stratiotikon ktema olarak sicile işletebilirler~i. Bu cins toprakların sahipleri bu toprakları satamazlardı. Toprağın karşılığı olan askerlik hizmetini bizzat kendileri yapabilecekleri gibi, bir başka kimseyi teçhiz ederek yollayabilirlerdi de (23). Özgür köylülerin kendi topraklarını stratiotikon k tema ola- rak kaydettirmelerindeki en önemli amaç, yerel güçlülerin baskısına karşı devlet desteği sağlayarak, hiç olmazsa ellerindeki toprağın bir bölümünü mülkiyetlerinde tutabilmekti (24). Bizans merkezinin yukarıda ana hatlarını verrneğe çalıştığımız askeri topraklar rejimini devletin temel dayanaklarından bir yapmak için çaba sarfetmesinin başlıca nedeni, İzoryalılar hanedanı döneminde (717-867) merkezin Araplara ve Slavlara karşı giriştiği karşı saldırıdır. Bu dönemde ilk kez bir devlet donanınası oluşturularak Araplar durdurulmuştur. Kara ordusu ise güçlendirilerek, Balkanların yeniden fethine başlanmıştır. Bu politikanın Bizans merkezi açısından dayanağı, vergi sağlayabilmek için özgür köylülüğü; asker sağlayabilınek için de the ma sistemini ayakta tu tabilmekti (25). / Bizans merkezinin askeri ve vergisel nedenlerle küçük ve orta köylüyü sonuna kadar savunabilmesi ve onu yok olmaktan kurtarabilmesi, Bizans üretim tarzının,. köleci tarzla, feodal tarz arasında kendine bir yer bulamayışının sonucuydu. Bizansın toparlanma döneminde yürüttüğü savaşlar, gerçekte büyük çapta köle elde edecek genişlikte olmadığı gibi, tarımsal mülkiyet yapısı da büyük çapta köle istihdamına izin verecek nitelikte değildir. Böylece, savaşlarda ele geçen esirler, ya orduda topraklı asker olarak kullanılıyor ya da İran veya Arabis- (23) (24) (25) Stefanos Yerasimos~ Azgelişmişlik Si.ireciııde Türkiye, 3 cilt, İslan bul, Gözlem Y~. 1977, c. 1, s. 41. Antoniadis - Bibicou, aı t. cit. s. 212. Ostrogorsky, up. cit., s. 272-4, 30G - 7. 146

tan'a köle olarak satılıyorlardı. Esirlerin bir bölümü de azad edilerek toprağa yerleştiriliyorlardı (26). Latifundium tarımına izin verecek çapta köle elde edilememesi, devleti yerel güçlüklere göre ayrıcalıklı duruma getiriyordu. Nüfus azlığı nedeniyle, işlenebilir toprakların boş kalmaması için devlet zorunlu iskan politikasına başvurarak (27), merkeze bağlı unsurların sayısını artırıyordu. Böylece, Bizans merkezi tehcir ve zorunlu iskan politika. sıyla bir yandan vergi gelirlerini korumakta, diğer yandan da doğrudan üreticilerin büyük kitlesinin yerel güçlükler eline geçmesini engellemektedir. Bu iki olgunun birleşmesi, küçük üretici ile merkez arasında bir kader birliğinin doğmasına yol açmakta, ve iki tarafın da birbirlerini ayakta tutabiirnek için ciddi çabalar harcamaları sonucunda Batı oluşumlarının aksine, feodaliteye doğru gidiş engellenınektedir (28). Ayrıca, nüfusları onbinlerle ve yüzbinlerle ifade edilen çok sayıda kentin varlığı, toprakların pazarla bağlantılarının kesi- (26) Levtchenko, op. cit., s. 17. Bizansın fazla esir elde ederneyişinin bir diğer nedeni de, lran - Bizans ve Arap - Bizans savaşlarında cl~ geçen esirlerin mübadele edilmesiydi. Honigmann, op. cit., s. 80. (27) Bizansta tehcir (bir bölge halkıııın zorla göç ettirilerek başka bir bölgede yerleştirilmesi) Doğu imparatorluklarından miras kalan eski bir uygulamadır. Bu politikanın ekonomik mantığı, boş topraklara doğrudan üretici yerleştirerek, merkezin vergi gelirlerinin sürekliliğini sağlamaktır. Bununla birlikte, tehcirden, yerel direnme odaklarının kırılmasının amaçlandığı unutulmamalıdır. Bizansta tehcir başlangıçtan. beri uygulanmaktadır. O rneğin 577 yılında Maurikios, Araplara geçme olasılığı olan Mezopotamyadaki Arzarıane bölgesinin 10.000 kişilik üretici kesimini Kıbrısa nakletmiştiı< Honigmann. s. 80. Fakat Bizans telıcirleri özellikle 10. yy.'da yoğunlaşmışlardır. Orneğin 900 yılındaki Kayşun seferinde 15.000 kişi ve 915'de Maraş ve Tarsustan 50.000 kişi Anadolu içlerine sürülınüştür. Honigmann, s. 21-82. (28) Bizans merkezi küçük köylülüğü, yerel güçlüklcrc (dunatoi) karşı korumak için çeşitli önlemler almışlardı. -..Köylünün ensesine fizik. ve moral bir baskı boyunduruğu yüklememeleri için~ dunatoi'nin köylülerden bağ-ış kabullenmeleri ve küçük toprakları satın alma-. ları yasaklanmıştı. Charles M. Brand (ed.), Icon and Miııarct, Sources of Byzantine and Islamic Civilization, Englcwood Clilfs, N.J., Preııtice- Hall, 1969, s. 66-97. Justinianus yasalarıyla belirlenen kurallara göre ise, devlet görevlileri köylülcı c... babaca» davranmak, onları tüm haksızlıklara karşı korumak, ama vergilerini tam ödemclerini gözetmek zorundaydılar. Lcvtchcnko, op. cit., s. 89. 147

\ lerek kendilerine yeterli birimler haline dönüşmelerini engelliyordu (29). Bunun yanında, devletin ticaret tekelini elinde tutması ve genellikle ayni olarak ödenen vergilerin ticarileşmesini devletin sağlamas'ı, belirli ölçüde ürün uzmanlaşmasına ulaşmış Bizans tarımında kendine yeterli tarımsal işletmelerin oluşmasına bu açıdan da olanak vermiyordu (30}. Bizansta, büyük özel toprak mülkiyeti, Batı Romanın aksine, imparatorluk merkezinin tekelinde bulunan ticaretle bütünleşmişti. Aynı bağlamda, milyonları çok aşan kentsel nüfu: sun toplam tarımsal talebi, büyük toprak mülkiyetinin içine kapanmasını gereksiz hale getiriyordu (31). Ancak, bu koşullara ve merkezin yoğun desteğine rağmen, büyük toprak sahipleri, emek kıtlığı nedeniyle, özgür köylüyü toprağa bağlı colonus haline dönüştürme kavgasından asla vazgeçm.emişlerdi. Devletin tüm çabaları küçük köylülüğün bağımhiaşmasını yavaşlatmakla birlikte durduramamıştır. 9. yy.'dan itibaren, özellikle Anadolu'da büyük toprak mülkiyetlerinin sayısı artmaya başlamıştır. Açlıktan, vebadan ve sınır savaşlarıyla ayaklanmalardan ötürü mahvolan birçok. küçük köylü kendiliklerinden Anadolu dunatoi ailelerine kapılanmak zorunda kalmışlardır. Bu gelişmelerle birlikte, Anadolu dunatoi aileleri, İslamla girişilen savaşlar sırasında. elde edilen toprakları kendi topraklarına ekleme olanağını bularak, merkez otoritesini teh-. tid eder hale gelmişlerdir. Anadolu merkez- kaç güçlerinin, eyalet ordusunun önemli kademelerini. de ellerinde tutmaları nedeniyle, dunatoi'ler 976-979 yılları arasında meydana gelen ayaklanma sonucu, Bardas Skeloras başkanlığında Anadoluda a~eta bağımsız hale gelmişlerdir. Anadolu guçlülerinin ayaklanma halinin sürekli. hale gelmesi ve giderek merke~i ciddi ölçekte tehdit eder boyut kazanması karşısında merkeze sadık Makedonyalı güçlerin 987-89 arasında isy~ncılara karşı geçici üstünlük kazanmaları, Anadolu merkez- kaç unsurlarını zayıflatınaktan çok, merkeze karşı birleşmelerini güçlendirdi. Digenis Akritas efsanesinde anlatıldığı üzere, 10. yy. Aıiadolusu, birbirleriyle savaşan soylular, şatolar, serf haline getirilmekte olan köylülerle, adeta K~rolenjlerin son dönemlerindeki Batı Avrupanın bir benzeridir. sağlayarak, aksine (29) Ihid., s. 23.. (30) Antoniadis - Bibicou, art. cit. s. 214. (31) G.L. Seidler, Bizans Siyasal Düşüncesi, Ankara, Ankara tjnivcrsitcsi SBF Y., 1980, s. 7. 148

Ancak, basileus (Bizans imparatoru) 'un kendine doğrudan bağlı bir merkez ordusuna (tagmata) sahip olması ve Balkanlı. unsurların merkeze her durumda sadık kalmaları nedeniyle, Anadolu soyluları henüz imparatorluk merkezini ele geçirememektedirler (32). Fakat, merkez. ile Anadolu dunatoi'ieri arasındaki ölüm kalım savaşı sürmektedir. Makedonya hanedanı döneminde (877-1057) yayınlanan yüzlerce ferman, dunatoi'lerin köylü topraklarına el koymalarının yasaklanmasıyla ilgilidir. Fermanlar etkisiz olunca, 922'de bir yasa çıkarılarak, dunatoi'lerin özgür köylülerden toprak satın almaları veya kiralamaları yasaklanmıştır (33).. Ancak, bu konuda çıkarılan fermanların çokluğu, 7. yy.'da güçleri kırılmış bulunan büyük toprak sahiplerinin 9. yy.'dan itibaren büyük güç kazanmaya başladıkları-. nın kanıtıdır. Merkez, Batıda yaşanan patronicium (zayıfların güçlülerin himayesine girerek merkez denetim alanından çıkmaları) ve colonus'iuk oluşumlarının ortaya çıkmasıyla, asker ve vergi bulamayarak zayıflayacağının ve yerel güçlülerin eline düşeceğinin bilincindedir (34). F~kat, iki yüz yıl boyunca birçok imparatorun dunatoi güçlenınesini engelleme çabaları pek de başarılı olamamıştır. Yerel güçlülerin sadece özgür köylü topraklarını değil, ay:nı zamanda thema topraklarını da ele geçirmeye başlamaları, Bizansı feodalleşme sürecinin içine sokmuştur. Ancak, Batı Roına;dakinin aksine, büyük toprak 'sahiplerinin devlet desteği sağlayamamaları, onların tam anlamıyla bağımsız birinıler haline dönüşmelerini engellemiştir (35). Bütün bunların yanı sıra, Bizansın girdiği bu feodalleşme sürecinden Batı tipi bir feodalite çıkmasının ciddi engelleri vardır. Bir kere, Justinianus'un 6. yy.'da qluşturduğu bürokrasi beşyüz yıl sonra dahi tüm gücüyle bile olmasa, henüz ayaktadır. İstanbul'daki merkez örgütü ülke üzerindeki, yönetsel, mali ve askeri denetimini hala büyük ölçüde korumaktadır. Genel vergileme hala sürdürülmektedir. Devletin, endüstri ve ti~aretin büyük bölümünü elinde tutması, merkezin gene de ülkenin en güçlü unsuru olarak kalmasını sağlamaktadır. (32) (33) (3lı) (35) Piel'l'e Riche~ Grandes lnvasions el Eınpircs~ Paı is, Laroussc, 1968, s. 397. K. Ritteı, Dünya Ziraat Tarihi, Ankaw, Ankara üniversitesi Ziraat Fakültesi Y., :1962, s. 58. Anderson, op. cit. s. 271. Y erasimos, op. cit., s. 38. 149

İkinci olarak, merkez feodal aristokrasinin devleti ele geçirmesini engellemek amacıyla, devlet görevlilerinin hadımlardan olması uygulamasını had safhaya çıkartmıştır. Akamenidlerden kaynaklanan hadım devlet memurları uygulaması, Helenistik devletlerde gelişmiş, Bizansta şahikasına ulaşmıştır. 10. yy.'da 18 yüksek görevden 8 tanesi hadımlar tarafından yürütülmektedir (36). Merkez bürokrasisinde hadımların yoğun olarak kullanılmasının mantığı çok açıktır. Bu yolla devlet görevlerinin ırsileşmesi ve bunun sonucu olarak da bizzat merkezden kaynaklanan bir hizmet aristokrasisinin ortaya çıkarak bunların taşradaki yerel güçlülerle birleşmelerinin önlenmesi sağlanmak istenmektedir. Bizans merkezi, köksüz ve kökleşmesimümkün olmayan kimseleri yüksek devlet görevlerine getirerek, merkezden kaynaklanabilecek bir parçalanmayı veya otorite dağılımını önlemek istemektedir (37). Diğ~r yandan, Roma Cumhuriyet döneminin özerk kent yönetimleri, tüm dayanağını bağımsız köylülük üzerine oturtan Bizans merkezi tarafından yok edilmiştir. Böylece, thema sistemi ve küçük köylülüğün korunmasıyla kırları; kentsel bağımsızlığın yok edilmesiyle de kentleri denetim altında tutan merkez, iktidarın tir (38). Ayrıca, parçalanmasını uzunca bir süre engelleyebilmiş imparatorun kendi de dahil, hiçbir merkez görevinin ırsi hale getirilmemesi için gösterilen özen, merkezden kaynaklanan Karolenj tipi bir hizmet aristokrasisinin oluşmasına ve buradan da feodaiieşmenin hızlanmasına olanak vermemektedir. Anlatmaya çalıştığımız biçimde, sürekli kendini yeniden üreten Bizans merkeziyetçiliğinin odak noktası basileus kimliğinde ortaya çıkmaktadır. Bizans imparatoru. hem Roma imparatorlarının yetkilerini hem de doğu monarşilerinin mutlak ege- (36) Wittfogel, op. cit., s. 357. Runciman, devlet görevlerinde hadım memurların kullanılmasmı «feodal soyluluğ'un iktidarı ele geçirip merkezi yok etmesine karşı Bizmısın en büyük silahı,.. olarak nitejemektedir. Steven Runciman, Byzantine Civilization, New York, 1.933, s. 20/ı'den, ibid., s. 357. (37) Aynı amaca yönelik benzeri bir davranış Osmanlılarda devşirıneler aracılığıyla yürütülmüştür. (38) 934 yılında Romanos Lecapenes'in yazdığma göre,. merkez özgür köylünün korunmasının kendisi İçin ne kadar önemli olduğunun bilincindedir. «zayıfların güçlüler tarafından ezihnesi devleti çökün tüyc götürür, çünkü küçük köylü verginin temelidir. Eğer küçük köylü ortadan kalkarsa her şey yok olur... Riche, op. cit., s. 396. ıso

menliğini kendilerinde toplamışlardır. Basileus, Roma imparatorunun aksine, iktidarını senatodan veya lejyonlardan değil, Tanndan almaktadır. Tanndan kaynaklanan bu iktidar ise tam anlamıyla mutlaktır (39). Hıristiyanlığın devletin resmi dini olmasıyla, basileus aynı zamanda Tanrının yer yüzündeki temsilçisi olına sıfatını da kazanmıştır. Doğu manarklarının mutlak egemenliklerinin Hıristiyan ideolojisinin monolithique yapısıyla birleşmesi sonucu ortaya çıkan bu statü, Bizans imparatoruna tek kanun koyucu olına ve tüm iktidarın hem tek kaynağı hem de tek sahibi olma hakkını vermektedir (40). İmparatorun bu gücü büyük oranda, tamamen kendine bağlı olan bürokrasiden gelmektedir. Bürokrasinin başı, doğrudan imparator tarafından atanan büyük domesticus (büyük hizmetçi) 'dur. Diğer tüm kademeler hiyerarşik bir loiçimde büyük domesticus'a bağlanmakta ve basileus, do tüm bürokrasinin denetimini elinde tut mesticus aracılığıyla maktadır. Taşra yönetimi ise, gene doğrudan basileus tarafından atanan the1na yöneticileri strategicos'lar aracılığıyla, merkez denetiminde kalmaktadır. Bürokrasinin iki teınel görevi vardır. Merkeze gelir sağlamak ve hiçbir etnik ve dilsel bağı olmayan uluslardan meydana gelen bir imparatorluğu bu unsurlar arasında, sürtüşmeye yol açmadan yönetmek. Bizans bürokrasisi. değişik ırk ve dillere mensup 20 ulustan meydana gelen «bu yapay oluşumu» (41) «tek egemen, tek inanç» formülüyle yönetiyordu (42). (39) (40) (41) (42) Charles l\l Brand (ed.), Icon and Minarcı... op. cit., s. 3- J3 ve Augusta Bailly, Bizans Tarilıi, İstanbul, Tercüman Y., t..y.. c. I. s. 44. 534 yılında derlerren ve JU:stinianus vasaları olaı ak tanınan Bizans vasaları~ Roma hukukunun bir derlemcsi olınalarına raihneıı. ondan temel hil' noktada faddılaşmaktadırl:u. Klasik Roma hukukunun vazgeçilme7. öğesi olan bireysel davranış Ü7.gürlüğii, Justinianus vasalarıyin tamamen yok edilmiş ve herşev hasi1cus'u~ı iradesinp bağlanmıştır. Bu yasaları Bizanslı kılan özellik de budur. Bu konu. da bkz.: Jacques Pirenne. op. cit., s. lı.lı.7 ve Ziva Uınur, Postldasik. (Roma - Elen) Devrinde Kanuniaştırma Hareketleri, İstanbul. tstanbul t1nivcrsitesi Hukuk Fakültesi Y.. 1.962, passim. Charles Diehl, Histoire de l'empire Byzantin, Paris, Aup;usl.e Picard, 1924. s. 116. Bn formülün başlangıcı.justinianus döncmindedir. Onun çağında, tek devlet, tek kilise, tek yasa>+ denilmckteydi, Kicnitz, op. cit., s. 70. Zamanla, kilise. devlet ve ~vasa, basileus'un şahsında birleşince formül yul\andaki hk.imine ulaşl.l. 151

ı. Bürokrasi bu çok uluslu topluluğa, ortodoks ideolojisi ve basileus'un kişiliği etrafında oluşturulan kutsal ve karizmatik yapı aracılığıyla egemen olabiliyordu (43. Yunancanın resmi dil olması ve çok eski bir kültürün mirasçısı olan bu dile, imparatorluğun diğer dillerinden hiçbirinin rakip olmamf:l,sı, ayrılınayı veya en azından özerkliği sağlayacak kültür adacıklarının oluşmasını engellayerek imparatorluğun yekpare yapısını sürdürebilmesine yardımcı oluyordu. Halkları birarada tutan çimentonun dinsel açıdan da, yönetsel açıdan da ve kültürel açıdan da basileus ve onun emrindeki bürokrasi olması, yerel merkez - kaç güçleri engelleyici en önemli faktördür (44). Bunun yanı sıra, Doğu'da Batının aksine, Kilise ile devletin bir ve beraber olmaları ve bu birliğin devletin varoluşuyla özdeşleşmesi, doğu insanının gözünde din ile etnik unsurun aynı şey olarak algılanmasına neden olmuştur (45). Bu açıdan, Bizans kendine saldıran barbarlarla, yerli halkın bunlarla uzlaşamamaları nedeniyle, asla uyuşamamış ve onlarla bir sentez oluşturmak yerine, onları kendi sistemi içinde eritmiştir. (43) Charles Diehl, et. al., Histoire de l'europe Orientale de 1081. it 1.453, s. 7-13. Eisenstadt'a göre, bu egemenli~in nedeni, Bizans merkezi-~ nin değiştirici unsurlara karşı esnek davranabilmesi ve bunları birbirlerine karşı kullanabilmesidir. S.N. Eisenstadt, Revolution and the Transformution of Socfeiies, New York, The Free Press, 1978, s. 128... Bizans imparatorunun resmi ünvanı *<hükümdarlara hükmeden hükümdarların hükümdarıdır~ Semavi Evice, Bizans Devrinde Bo ğaziçi. lsianbul, İ.lJ. Ed. Fak. Y., 1976, s. 81. Bunun anlamı, basileus'un bu kadar farklı unsuru birarada tutan çimento olduğudur. Bu olgunun sonucu olarak, Batı Romada olmayan hanedan usulü Bizansta ortaya çıkmıştır. Brehier, ibid., s. 21-27 ve 79. (44) Diehl, Histoire de l'empire Byzantiıı, op. cit., s. 117. İmparat.orun halkın refahını düşünen tek adalet kaynağı olduğu inancı o kadar güçlü ve yaygındır ki, Bizans tarihinin en kanh ve büyük ayaklanması olan Nika isyanı sırasında bile, isyancılar basileus'dan adalet istiyorlar ve bizzat imparatoru bağlı olan ve onun emirlerini yerine getiren bazı bürokratları haksızlıkların kaynağı olarak görüp, im paratora şikayet ediyorlardı. Nurdoğ-an Taçalan ve Turgut Etingü (der.), Suikastlar ve Ayaklanmalar Tarihi, İstanbul, Milliyet Y., 1973, s. 44. (45) Christopher Dawson, The Making of.europe, New York, Meridian. 1960, s. 68.. 152 ~...

Tüm bunların yanında, Bizansın zaman zaman giriştiği yeniden fetih savaşları, lmperium Romanum (Roma.fmparatorluğu) 'u diriitme ülküsü, merkezi sürekli olarak yerel güçlülere karşı ayakta tutmuştur. 6. yy.'da İtalyayı ve Kuzey Afrikayı yeniden fethaderken 16.000 askerden ibaret olan Bizans ordusu, Slav, Arap,.franlı ve nihayet Türklerin Bizans topraklarında görülmeleriyle, 9. yy.'dan itibaren 120.000 askere yükselmiştir. Bu kadar büyük bir askeri güç barındıran merkez, yerel güçlülere herzaman boyun eğdiremes_e de, onların merkezi ele geçirmelerini engelieyebilmektedir (46). Ancak, 10. yy.'dan itibaren Bizans ordusunun dış saldırılar karşısında yetersiz kalması, önemli değişikliklere yol açmıştır. Cataphract adı verilen ağır zırhlı askerlerin, yenilgileri önlemek için ordu içindeki sayılarının artırılması, bu askerleri de besleinekle yükümlü kılınan thema birimlerinin mali bakımdan güç duruma sokmuştur. Bir yandan, bu yeni ve ağır yüke dayanamayan themata köylüleri, yerel güçlülerin eline düşmeye başlarken, diğer yandan da sınırların savunması daha da güçlükle sağlanır hale gelmiştir. Bu durum karşısında, imparatorlar, ordunun ağırlığını eyajetlerden merkeze taşımayı yeğlemişlerdir. Tagmata adı verilen ve sürekli İstanbul'da tutulan, devamlı ve profesyonel süvari birliği, imparatorluk merkezinin lwrunmasının eyaletlerin korunmamndan daha önemli hale geldiğini belirlemektedir. Bu merkez ordusu, zamanla gittikçe artan bir oranda yabancı unsurlardan oluşturulmuştur (47). Bu gelişmeyle (46) Fetih nedeniyle ülke topraklarının çok büyük bir bölümü devlete aittir. Sürekli müsadereler ve miras yoluyla genişleyen devlet top-. rakları herzaman ülkenin en büyük bölümünü oluşturmuşlardır. Ay-. rıga, imparatorların şahısiarına ait toprakların da önemli miktarlaı:~ ulaşmaları, tüm çabalarına roğmen, dunatoi'lerin ülkenin tümüne e,u;emen olmalarına olanak vermiyordu. Antoniadis - Bibicon, art. cit.. s. 205. Bizans hukukunda hükümdar toprağı (patrimoniuın principis veya episkepsis) ile devlet toprağı (deınosial,e) arasında a:vırı01 olmakla birlikte~ hangi toprağın devlet toprağı, hangi toprağın hükümdar toprağı olacağına hasileus'un karar vermesi, basileus'u diğer güç unsurlarının yanında, merkez - kaç unsurlara karşı önemli bir direnç olanağı sağlıyordu. Honigmann. op. ciı. s. 71. (47) Tagmata askerlrei, scholes, excubiteres. aritlımos, hicantes adlarını taşıyan 4 ala:vıa dağılmış 16.000 süvari ilc bir o lwdar ııumcri adı verilen piyadeden oluşuyordu. 10. yy.'dan itibaren tagmata'lar tamamen Hazar, Peçenek, 1ber ve Ruslardan meydana gclıneğ-e başladılar. Levtchenko, s. 200ve Honigınann, s. 110. Tagınata'nın kö- kü Justinianus döneminde sırf Ermenilerden oluşturulan scholarii 153

ı birlikte, eyalet askerlerinin merkez açısından güvenilirliklerini giderek yitirmelerinin sonucu olarak, tagmata askerleri, sınırlarda ve eyaletlerde; giderek artan bir yoğunlukta thenıata as-. kederinin yerine geçrneğe başladılar. Ordunun bil~şimindeki bu değişiklik, Bizansın iç dengelerinde önemli bozulmalara yol açmıştır. Tagmata askerlerinin egemen silahlı güç olmasından önceki dönemlerde eyalet askerleri, Anadolu büyük 'toprak sahiplerinin komutasında, ordunun ağırlığını oluşturuyorlardı. Profesyonel ordunun kurulması ve gelişmesi sonucu, ordu komutanlıklan daha çok yabancı unsurların eline geçmeye başlayınca, ayrıca buna ilave olarak, merkezin eyalet askerlerine bağımlılığının azalması sonucu, themata birliklerinin asker mevcutlarının 4.000'e kadar inmesi (48) karşısında Anadolu dunatoi aileleri Bizans sisteminden taına-. men dışlandıkları duygusuna kapıldılar. Anadolu büyük topra~ sahiplerinin, son dönem Batı Roına toprak sahipl~rinin aksine, kentlerde oturmajan ve zaman za.: man da merkez }?ürokrasisinin içinde yer almaları, bu yeni durum karşısında, merkezin asker ve sivil kanat olarak ikiye bölünmesine yol açtı. Bu bölünmenin sonuçlarından birincisi, Anadolu feodallerinin, artık merkezi yok etmeğe karar vererek ve bürokrasi için-. deki yerlerinden yararlanarak. Anadoludaki toprak kazanımlarını genişletrneğe başlamaları oldu. Bunun yanında, merkez ordusunun yerel korunma ihtiyacını karşılamakta yetersiz kalması, yerel güçlülerin Arap, İranlı ve Türk unsurlara karşı, Ana- dolu köylüsünün güvenliğini üstlenmelerine yol açtı. Bunun sonucu, kendilerine bağlı vassalleri ve topraklarını bağışiayarak himaye altına giren köylülerle, Anadolu aristokratları batılı anlamda birer senyör olmaya yöneldiler. Merkezin kendilerine zaman zaman tanıdığı bağışıklıklardan yararlanarak vergi ödemekten kaçınmaları ve kendilerine ~ağlanan köylüleri ~skere yollarnamaları karşısında, merkezin bu duruı:nun oluşturauğu tehlike karşısında gözü açıldıysa da, 971 Bardas Phocas ayaklanidi. Prokopius, s. 205. Anndoluduki Grek soylularının en büyük düşmanı olan Ermenilerden oluşan hn lıassa ordu~u, Ermeni unsurların da Anadolu feodalleşmesinde etkin rol oynama~ n hnşlaınalanv]a, 10. yy.'dmı itibaren tamamen J3jznns dışı unsuı lardaıı oluşlmulına~ va başlanmıştır. ( 48) Auguste Bailly, c. I, s. 2G YC' Levtdıcnko. s. 201. 154

masından beri sürekli isyan halinde olan Anadolu feodalleriyle artık başa çıkamaz hale geldi (49L Merkez ordusunun sınırları savunmadaki aczi, 1071 Malazgird savaşından sonra Selçukluların Anadolu içlerine kolaylıkı~ girmelerine olanak sağladı. Bu durum ise, 1081 yılında Anadolunun büyük merkez- kaç ailelerinden Komnenos'ların imparatorluğu ele geçirmelerine yol açtı. Bir Anadolu toprak soylusunun imparator olması, feodalleşme süre.einde devlet engelinin. önemli ölçüde ortadan kalkmasına neden oldu. Alexius Komnenos'un 1081 yılında tahta geçmesinden itibaren Bizans devlet eliyle feodalleşme dönemine girdi. Alexius, diğer soylu rakiplerini alt ederek taht üzerindeki egemenliğini sağlamlaştırmak amacıyla, doğruda n kendine bağlı bir soyluluk oluşturma yolunda bazı çabalar gösterdi. Alexius' un amacı, devlete bağlı soylular ve olmayan soylular ikiliği yaratarak Anadolu merkez- kaç güçlerini bölmek, buradan da kendi hükümdarlığını tartışılmaz hale getirmekti. Bu amacına ulaşmak için Alexius'un başvurduğu sisteme pronoia adı verilmektedir. Pronoia <hükümdarın lütfuyla) imparator yanlısı soylulara bu sadakatleri karşılığı, belirli topraklar. üzerinde mali, yargısal ve askeri egemenlik kurmalarına olanak tanıyacak, bağışıklıkların verilmesiydi (50). Pronoia'nın ortaya çıkışından kısa bir süre sonra, Alexius yanlısı toprak soylularına belirli hizmetler karşılığı belirli devlet topraklarının kullanım hakkının da bağışlanması, pronoia uygulamasını büyük.çapta Karolenj beneficium'unun benzeri haline getirdi. Komnenoslar zamanında görev süresince geçerli olan pronoia'lar 'Paleologos hanedanı döneminde (1261-1453) ırsi hale geldiler. Gene aynı dönemde, toprak soylularının tümü, Bizans uygulamasında ekslwusseiai adını alan ve Batı immunitas'ına benzeyen yargı ve vergi bağışıklıkları kazandılar. Bunun yanında, gene toprak soyluları, merkezin desteğiyle Kilise topraklarının bir bölümüne el koyarak, kendilerine ırsen bağlı topraklar ( charistikaj haline getirdiler. Bu oluşumlar sırasında özgür köy- (49) Diehl, Histoirc... Byzantin~ op. cit.~ s. 126-28. (50) George Ostrogorsky, Pour l'histoire de la Feodalilk Byzantinc, Bruxelles, 1954, s. 9-257'den, Anderson, op. cit.~ s. 281.. 155

lüler, giderek bağımlı hale getirilerek, Batı serfini andıran paroikoi statüsüne indirildjler (51). Pronoia sisteminin kökünde, zengin çiftçileri fakirierin ver-. gi borcundan sorumlu tutan alleleng~on uygulaması yatar.. Büyük toprak sahiplerinin küçüklerini yutmalarını önlemek için düşünülmüş olan allelengyon uygulaması (52) 11. yy.'da pronoia' ya dönüşerek küçük çiftçinin,bağımlı hale gelmesine neden olmuştur. Pronoia sisteminin başlangıcında da her büyük toprak sahibi, onun hesabına çalışan küçük çiftçilerin vergilerinden sorumlu tutulmuştu. Ancak, Anadolu soylularının merkeze karşı hareketlerinin yoğunlaştığı Roman os Argyros döneminde ( 1028-1034), soylular arasında destek bulmak isteyen imparator, pronoia'yı tam bir vergi bağışıklığına dönüştürdü. Uygulamanın özellikle Anadoluda yaygınlaşması, küçük köylülüğün büyük çapta ortadan kalkmasın~ neden oldu (53). 12. yy.'da pronoia sahipleri ellerindeki toprakları ırsi hale getirdikten başka, alanlarını genişletmeye ve devlete vermekle 'yükümlü oldukları vergileri ödernekten kaçınn1aya başladılar (54). II. Alexius Komnenos döneminde ( 1180-1183) asker sıkıntısı çeken merkezin elinde pronoia bir başka nitelik Kazandı. Kendine pro.noia temlik edilen toprak soylusu, bu toprağın vergilerini toplamaya ve bunun karşılığı olarak da, orduya bu gelire orantılı sayıda asker sağlamağa başladı (55). Yaşal olarak, pronoia'nın sahibi ölünce devlete dönmesi gerekirken, ll. yy.'dan itibaren fetihlerin sona ermiş olması, pro- noia temlik edilenlerin n1erkeze direnerek bu kazanımlarını ırsileştirmelerine olanak sağladı, (56). Pronoia sahiplerini bu bağlamda merkeze karşı güçlü kılan etken, merkez ordusunun ülke dışı savaşlara artık çıkmaması veya çıkamamasıydı. Böylece, merkez ordusunun görevi sadece iç isyanların hastınlmasına inhisar edince, pronoia sahipleri, orduya asker yollamama konusunda güçlü bir gerekçe elde ~tmiş olmaktaydılar. Ancak, asker yollamamalarına rağmen, pronoia'ları gene de m uhafaza etme- (51) (52) (53) (54) (55) (56) Loc. cit. Riche, op.cit., s. 396... Levtclıcnko, op. cit., s. 2/ı 1 ve Brchicr, Lcs Institutions..., s. ::308. Levtchenko. s. 292 ve Bı ehier. s. 3:10. Charles Diehl, ct. al., L'Europc Orienta)c..., s. 30. «Byzantinc Empirc~, Encylopaedia Brittanicn, c. 3. s. 565. '156

leri bu kurumun en önemli merkez- kaç unsurlardan biri haline gelmesine yol açtı (57). Feodalleşmenin,Yoğunlaştığı dönem, aynı zamanda Bizansın Doğu Akdenizdeki ticaret üstünlüğünü kaybettiği dönem oldu. ll. yy.'a gelinineeye kadar endüstri ve ticareti tekelinde tutan devlet, 1084'de verilen bir chrysobull (imtiyaz) ile Venedik ve Cenova tüccar kentlerine vergi bağışıklığı tanıdı. 12. yy.'da ve özellikle 13. yy.'da İtalyan endüstrisinin canlanması ve Bizans endüstrisinin feodalleşmenın etkisiyle gerilemesi sonucu, Bizans İtalyan mamullerinin ithalatçısı haline geldi. Bunlara karşılık, ihraç edilen sadece buğday ve zeytinyağdan ibaret hale geldi (58). Son dönemde ise, Bizans ticareti tamamen İtalyanların eline geçti. Floransalı bankacıların 1385-1458 yılları arasında (57) Türk lldisat tarihi yazınında sıklıkla yapılan hatalardan başlıcası, Batı Avrupa iktisadi oluşumlarına ait bazı kurumların Osmanlı kurumlarıyla karşılanması veya tersine bazı Osmanlı kurumlarının batı kurumlarıyla bir ve-aynı sayılarak birbirinin yerine ikame edilmesidir. Bu konuda, çok sayıda telif ve çeviri yapıtta büyük bir rahatlıkla kurumların birbirleri yerine kullanıldıklarını gözlcinekteyiz. Rastladığımız örnekler burada sayılamayacak kadar çok olmanın ötesinde, bu konuda titizlik gösteren yapıtlar istisna olarak kalmak-. tadır. Bariz hataların başında, tamamen batı Avrupanın kendine özgü gelişmesinin ürünü olan fief kurumunun Türk Iktisat tarihi yazımuda, adeta ittifakla tırnar kavramıyla karşılanması gelmektedir. Bunlar çok ayrı kavramlar olmanın ötesinde, birbirleri yerine kullanılmaları, hem batı iktisal tarihinin hem de Osmanlı iktisat taı.:ijıiııin yanlış kavranmasında önemli rolleri olabilecek kurumlardır da. İki farlı oluşumun kurumlarının büyük bir özgürlükle birbirlerinin yerlerine kullanılmalarının bilime olan saygısızlığı belirlemenin yanında, her kelimenin mutlaka «Türkçe» karşılığını bulma merakının büyük anlam kargaşalaı ına yol açacak boyutta olduğunu düşünüyoruz. '. lıı:ı;ileneni az olduğu için daha az dikkati çeken, ancak doğurduğu sonuçlar açısından aynı. vahamette hatalar, Bizans kurumlarının Osmanlı kurumlarıyla karşılaştırılması sımsında da sıklıkla vapılmaktadır. Bu açıdan, pronoia kurumu Osmanlı tımarının öneeli olarak görülmekte, hatta bazı yazarlarırnız, lımarı pronoia'nın Türkçeleşmiş biçiminden ibaret- görmektedirler. Oysa, tımarın pronoia ilc bağlantısı henüz ciddi bir biçimde araştırılınamıştır. Bazı benzeriik Ierin bulunduğu kuşkusuz olmakla birlikte, bu benzerlikler, tımarın pı:_onoia'dan türemiş olduğunu ileri sürmemize olanak verecek niceliktc değildir. Kaldı ki, bu iki kurum arasındaki benzerlik miktarmdaki benzerlik, eğer amaç.benzerlik. bulmak ise, Osmanlı tımarıyin Hitit toprak temlikieri veya eski Mısır toprak yönetim tarzı arasında da kolaylıkla bulunabilir. {58) Bailly, op. cit., s. 313.,;. 1 157