ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Hukuka Giriş - II Dersi Av. Murat Fehmi Pınar Laik Devlet Ödevi Hazırlayan: Eda DENİZ 040307017 Bolu Mart 2008
Laik devlet kavramına geçmeden önce laik kelimesinin kökenine ve anlamına bir bakalım: Türkçemizde kullanılan laik kelimesinin kökeni Latince laicus kelimesinin Fransızcaya geçmiş biçimi olan laïque kelimesidir. Latinceye ise Yunancada, kendilerini Tanrı ya adamış rahipler (ruhban sınıfı) dışında kalan geniş halk yığınlarını ifade için kullanılan laikos tabirinden geçmiştir. Din ve devlet işlerinin, yani din ile siyasal otoritenin birbirinden ayrılması ve karşılıklı olarak bağlantısız duruma gelmesini ifade eden laiklik Fransız Devrimi ile yükselmiştir. Laiklik Fransız İhtilâli nden sonra devlet yapılanmasında kendini göstermiş ve çağdaş toplumların siyasal ve yönetsel örgütlenmelerinde bir amaç olmuştur. Laikliğin din hürriyeti ve din-devlet işlerinin ayrılığı olarak iki cephesi vardır: Laikliğin birinci cephesi din hürriyetidir. Bir devletin laik olabilmesi için, o devlette din hürriyetinin tanınmış ve güvence altına alınmış olması gerekir. Din hürriyeti de kendi içinde inanç hürriyeti ve ibadet hürriyeti olarak ikiye ayrılır. İnanç hürriyeti, kişinin istediği dini seçebileceği anlamına gelir. Keza bir dini seçmekte hür olan kişi, herhangi bir dini seçmeme hakkına da sahiptir. Bir devletin lâik olabilmesi için, o devlette inanç hürriyeti tanınmış olmalıdır. Anayasamız 24 üncü maddesinde herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir diyerek inanç hürriyeti ni tanımıştır. Din hürriyetinin ikinci veçhesini ibadet hürriyeti oluşturur. İbadet hürriyeti, kişinin inandığı dinin gereklerini, özellikle ayin ve törenlerini serbestçe yerine getirebilmesi demektir. Bir devletin lâik olabilmesi için, o devlette ibadet hürriyetinin de tanınmış olması gerekir. Anayasamız ibadet hürriyetini 14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir (madde 24) diyerek tanımıştır. Laikliğin ikinci cephesi din ve devlet işlerinin ayrılığıdır. Bir devlette, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmış olduğunu söyleyebilmek için; devletin resmi bir dininin olmaması, devletin bütün dinler karşısında tarafsız olması, devletin bütün din mensuplarına eşit davranması, din kurumları ile devlet kurumlarının birbirinden ayrı olması, hukuk kurallarının din kurallarına uyma zorunluluğunun olmaması gerekmektedir. Laik devlet kavramına gelince, bu kavramı birçok yönden inceleyebiliriz: Sayfa 2/7
Devlet üç şekilde, yani bir iktidar, bir kurum (hukuksal yapılar bütünü) ve belirli değerlere sahip bir topluluk olarak ortaya çıkar. Devletin laikliğini yine devletin bu üç görünümüne göre değerlendirebiliriz. İktidar olarak devletin laikliği, siyasal hedeflerini belirlemede ve bunların takibinde devlet otoritesinin dinsel otorite karşısında tam bağımsızlığını ifade eder. Bu anlamda laik devlet, dinsel iktidarın devletin üzerindeki açık egemenliğini olduğu kadar üstü kapalı egemenliğini de reddeder. Devletin kurum olarak laikliği, onun her türlü dinden arınmışlığını ifade eder. Bu nedenle devlet, dinsel inançları ne olursa olsun bütün vatandaşlara eşit muamele etmekle kalmaz, belli bir dinin ya da belli dinlerin etik-dinsel emirlerini hukuksal yaptırım altına almayı da reddeder. Bu anlamda laik devlet, din devletinin karşıtıdır. Devletin değerlere sahip topluluk olarak laikliği, onun dünyasal olmasını ifade eder. Bu nedenle devlet, dinsel değerlerin değil, dünyasal değerlerin taşıyıcısıdır. Bu anlamda laik devlet kutsal devletin karşıtıdır. Kültür taşıyıcısı olarak laik devlet, dinsel, dine karşı ya da dinle ilgilenmeyen belirli bir kültür ideolojisi ile bağlı değildir. Laik devlet, gerek değişik kültürler, gerek değişik dinler karşısında tamamen negatif bir yargıya sahiptir, yani uygar bir toplumun var olmasını belirleyen temel değerleri reddeden dinsel inançların taşıyıcısı olmayı reddeder. Bu tür laiklik sadece vatandaşların güvenliğini, düzenini ve özgürlüklerini korumayı değil, aynı zamanda onların ekonomik ve kültürel nitelikteki dünyasal gereksinimlerinin olumlu yönde tatmin edilmesini de görev sayan çağımız devletinin (hukuk devletinin, sosyal devletin) özelliğidir. Laikliğin bu üçlü ayrımı, tek ve karmaşık bir gerçeğin incelenmesinde başvurulan üç ayrı görüş açısıdır. Özde iktidarın laikliği ile yapının laikliği sıkı bir ilişki içindedirler. Devlet yapısının laikliği, devlet iktidarının bağımsızlığını kurumsal olarak genişletmeye ve garantiye almaya hizmet eder. Devlet iktidarının bağımsızlığı da uygar toplumun dinselleştirilmesini önleyerek devlet yapısının laikliğini güçlendirmeye ve savunmaya hizmet eder. Kurum olarak devletin laikliği ile kültür taşıyıcısı olarak devletin laikliği arasındaki ilişkiler daha sıkıdır. Hukuksal yapılar daima geniş anlamda kültürel bir içeriğe sahiptir; öte yandan devlet kültürel işlevini hukuksal kurumlar aracılığıyla yerine getirir. Sayfa 3/7
Laiklik, modern devletin temel öğelerinden biridir. Laik devletlerde kişinin istediği dine ve inanca sahip olması, devletin etkisi dışındadır. Laik düzende din, kişilerin vicdanlarına bırakılır. Laik düzende din, devlet kuruluşuna ve yönetimine hakim olamaz. Laik devlet yönetiminde tüm düzenlemeler hukuk kurallarına göre yapılır. Laik devlet düzeninde bütün vatandaşlar yasa önünde eşittir. Türkiye Cumhuriyeti nin niteliklerinden biri de laik bir devlet olmasıdır. Türkiye de laiklik hukuksal bir kurum niteliğindedir ve ilkenin uygulanması da bu yöndedir. 1961 Anayasası ndaki kararlara göre; Dinin devlet işlerinde etkili ve egemen olmaması, Dinin bireyin manevi yaşamına ilişkin olan dini, inanç, bölümünde aralarında ayrım gözetilmeksizin, sınırsız bir özgürlük tanınarak dinlerin anayasal güvence altına alınması, Dinin, bireyin manevi yaşamını asarak toplumsal yasamı etkileyen eylem ve davranışlara ılıksın bölümlere, kamu düzenini, güvenliğini ve yararını korumak amacıyla sınırlamalar yapılması ve dini kötüye kullanılmasının ve sömürülmesinin yasaklanması, Kamu düzeninin ve haklarının korucusu sıfatıyla, dinsel hak ve özgürlükler konusunda devlete denetim yetkisi tanınması, laiklik ilkesinin gereklerini anlatmaktadır. Laiklik ve laik devlet konusunda Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Diyanet İşleri Başkanlığı Web Kütüphanesi nde yazılanlar şöyle: Devlet şekli ile hükümet şekli anayasa hukuku açısından genellikle birbirinden ayrı tutulur. Devlet şekli daha ziyade iktidarın yoğunluğuyla, toplu veya dağınık olmasıyla belirlenir. Hükümet şekli ise iktidarı kullananların nasıl belirlendiğine ve bunu nasıl kullandıklarına bakarak tespit edilir. Bununla birlikte devlet şekli ile hükümet şekli arasında yakın bir ilişki olduğu ve devlet şeklinin hükümet şeklini de etkilediği açıktır. Çünkü birinde iktidar, ikincisinde bu iktidarın kullanılışı ve kullananlar söz konusudur. Hükümet şekillerinde belirleyici olan husus, daha ziyade siyasal iktidarın kaynağı ve meşruiyeti yani hâkimiyet sorunudur. Fakat yine de devlet şekilleri aynı olan ülkelerde hükümet şekillerinin farklılık göstermesi vakıası, bu ikisi arasında bir ayırım yapılmasını gerekli kılmaktadır. En genel anlamı ile din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması olarak ifade edilen laiklik, çeşitli açılardan farklı şekillerde Sayfa 4/7
tanımlanmaktadır. Laiklik konusunda tartışmaların yapıldığı günümüzde de laiklik birbirinden oldukça farklı anlamlarda kullanılmakta ve buna bağlı olarak farklı tanımlar ve anlayışlar ortaya çıkmaktadır. Kimi yazarlar, meseleyi din-akıl ve din-bilim karşıtlığı çerçevesinde görerek, inanç yerine aklın egemenliğinin konulmasını felsefî bakımdan laiklik ; kanunlar yapılırken dinî kuralların dışında kalınıp akla, bilime ve toplumun ve çağın ihtiyaç ve gerçeklerine dayanılması anlamında devlet ile dinin birbirine karışmamasını ise hukukî bakımdan laiklik olarak adlandırmakta ve tanıtmaktadır. Tabiatıyla din kurallarının, akıl ve bilim ile çatışma içinde olacağı var sayımına dayanan ve dini dışlamayı hedefleyen bu gibi anlayışların aklın ve hak dinin gerekleriyle bağdaştırılması ve makul kabul edilmesi mümkün değildir. Özellikle İslâm dininin akıl ve bilimle çatışma içinde gösterilmesi ise temelde İslâm dinini algılama yanlışlığından veya kasıtlı bir tavırdan kaynaklanan, hem teorik hem de pratik açıdan yanlış bir yaklaşımdır. İslâm dini hakkında peşin fikirden öte derli toplu bir bilgisi bulunmayan kişi ve gruplar hariç tutulacak olursa, din ile akıl ve bilim arasında çatışma tezi üzerine kurulan laiklik anlayışları artık tarihe karışmıştır. Bugün dünyada tartışılan husus siyasî iktidarın dinî iktidardan ayrılması biçiminde ifade edilen siyasal laikliğin anlam ve sınırlarının ne olduğudur. Hukukçular nezdinde kabul gören genel anlayışa göre laik devlet, bütün vatandaşların dinî inançlarına hürmet eden, fakat hiçbir dini diğer dinlere tercih etmeyen, her dine karşı aynı muameleyi yapan, din ve itikat sahasını fertlerin özel işi olarak düşündüğü için din işlerine müdahale etmeyen, hiçbir dini menetmediği gibi hiçbir dine herhangi bir yardım ve destek sağlamayan, dinlere karşı tarafsız kalan devlettir. Laikliğin devlete ait bir kavram olması, devletin laik olabileceği fakat fertlerin laik olamayacağı fikri de bu temele dayanır. Ali Fuat Başgil e göre ise laik devlet, dinî akîde ve esaslara dayanmayan devlettir. Bu sistemde devlet ve din ilişkilerinde bir denge ve paralellik vardır; din ve devlet özerk olup, biri diğerine bağlanamaz. Fakat laik sistemlerde din ve siyasetin (yönetim) özerk olmasının, dinin toplum hayatında hiçbir etkisinin bulunmadığı biçiminde anlaşılması doğru değildir. Aksine din, çeşitli şekillerde insanların davranışlarını etkilemeye devam ederken din anlayışları da siyasal sistemin yapısından etkilenmektedir. Yapılan araştırmalar dindarlıkla sosyopolitik davranışlar arasında doğrusal bir ilişkinin bulunduğunu göstermektedir. Laik devlet uygulaması, Türkiye'de birçok tartışmaya, yanlış anlaşılıp yanlış yorumlamalara konu olmuştur. Atatürk'e ve Atatürkçülüğe hep bu çizgiden saldırılmıştır. Bu nedenle de laiklik ve laik devlet düzeni, Türkiye'mizde geç ve güç anlaşılan ve en zor benimsenen devrim olmuştur. Sayfa 5/7
Laik bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti mizde laiklik, laik olmak, laik devlet kavramlarını ve yaşamını karmaşaya sürükleyen gelişmeler yaşanmaktadır. Bu konuda Mustafa AKYOL bir gazetedeki yazında şunları yazmıştır: laiklik kavramını kendilerine bayrak haline getirmiş bazı kesimler, bu ilkeyi tamamen çarpık bir şekilde anlıyorlar. Bu kesimler, laik devlet in laiklerin devleti olması gerektiğini zannediyorlar. Yani devletin laik (dini olmayan) bir yaşam biçimine sahip olanlara ait olması, dindarların ise üst düzey makamlardan (ve hatta üniversiteler gibi kurumlardan) uzak tutulması gerektiğini sanıyorlar. Oysa aslında laik bir devlet, vatandaşları arasında onların dini inanç ve uygulamalarına göre ayrım yapmayan devlettir. Böyle bir devletin her vatandaşı, ister beş vakit namaz kılıp ağzına içki koymayan biri, isterse de ateizmin kararlı bir savunucusu olsun, kanun önünde eşittir. Hepsi birinci sınıf vatandaştır ve eğer demokratik mekanik mekanizmalar içinde yükselirlerse, devletin her makamına gelebilirler. Dar anlamda laiklik devlet işleri ile din işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Fakat alanı medeniyet, özgürlük gibi daha geniş bir alandır. Laiklik; siyasal, sosyal ve kültürel yaşamın çağdaş düzenleyicisidir. Laiklik Türk Devrimi nin de kaynağıdır ve ulusal birliği sağlamıştır. Laiklik ilkesine göre din duyguları, devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamaz. Devlet işlerinin kaynağı din değil, hukuktur. Fakat bu Laikliğin dine karşı olduğu anlamına gelmez. Laiklik din ve bilimi birbirinden ayırarak dinin bilimin önüne geçmesini engellemiştir. Laiklik vicdan ve dinsel inanç özgürlüğü sağlayan bir ilkedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin temel ilkelerinden biri olan laiklik: Din ve mezhep ayırımı yapmayan; Resmi bir devlet dini bulunmayan; Din kuralları ile yönetilmeyen; Din hizmetlerini de bir kamu hizmeti olarak kabul eden; Devlet ve hukuk kurallarını din kurallarından arındıran bir devlet düzenidir. Sayfa 6/7
Kaynaklar: Prof. Dr. A. Şeref GÖZÜBÜYÜK Kemal GÖZLER Anayasa Hukuku Türk Anayasa Hukuku Nevzat TOROSLU nun yazıları Mustafa AKYOL un yazıları Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Diyanet İşleri Başkanlığı Web Kütüphanesi Sayfa 7/7