SENDii<AL 1-IAREKET. NEREYE GiDiYOR? M. Kema/Öke. A) D1şsol Öge'ler. 1) Toplumun Yop1s1 EKONOMIK Y AKLAŞIM 21



Benzer belgeler
TÜRKİYE İŞSİZLİKTE EN KÖTÜ DÖRT ÜLKE ARASINDA

İŞSİZLİKTE TIRMANIŞ SÜRÜYOR!

GERÇEK İŞSİZ SAYISI 6 MİLYON 2,6 MİLYON GENÇ BOŞTA GEZİYOR

GENÇLERĠN ĠġĠ OLMADIĞI GĠBĠ Ġġ ARAYIġI DA YOK

GRAFİKLERLE FEDERAL ALMANYA EKONOMİSİNİN GÖRÜNÜMÜ

BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ...

İKİ AYDA 500 BİN YENİ İŞSİZ Krizin Tahribatı

REEL İŞÇİLİK MALİYETİ ARTIŞI 2012'DEN BERİ HIZLANARAK SÜRÜYOR

ASIL KRİZ İŞSİZLİKTE! Geniş Tanımlı İşsiz Sayısı 7 Milyona Yaklaştı

KRİZ İŞSİZ BIRAKIYOR

TARIMSAL İSTİHDAMA DAİR TEMEL VERİLER VE GÜNCEL EĞİLİMLER

İşsizlik İstikrarlı Biçimde Yükseliyor! Son 10 Yılın En Yüksek İşsiz Sayısı

AB NİN EKONOMİK YAPISIYLA İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1. Ülkelerin Yüz Ölçümü 2. Ülkelerin Nüfusu 3. Ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla 4.

Ücretler yüzde 12 eridi, çalışan yoksullaştı

TARİHİ REKOR İŞSİZ SAYISI 7 MİLYONU AŞTI! HALKIN DERDİ BAŞKANLIK DEĞİL İŞSİZLİK!

İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU- EYLÜL 2018 İŞSİZLİK TIRMANIYOR. Gerçek İşsiz Sayısı 6 Milyon. İşsiz Sayısı Bir Yılda 192 Bin Arttı

Türkiye İleri Teknolojiye Sıçramayı Nasıl Yapar? Dün Nerede Hata Yaptık?

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Aralık 2017 İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU- AĞUSTOS 2018 MEVSİM ETKİLERİNDEN ARINDIRILMIŞ İŞSİZLİK ARTTI, İSTİHDAM DÜŞTÜ

Dünya da ve Türkiye de İş Sağlığı ve Güvenliği

8 Aralık 2016, İstanbul

İŞSİZLİK HIZLA ARTARKEN İSTİHDAM ARTIŞI YETERSİZ KALDI

İşsizlik Dikiş Tutmuyor İşsizlikte Kriz Günlerine Dönüş

Toplumlar için bilginin önemi

5. İşçi fazlasını, işveren fazlasını ve iş fazlasını şekil yardımıyla gösteriniz.

İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU

AB NİN EKONOMİK YAPISIYLA İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1. Ülkelerin Yüz Ölçümü 2. Ülkelerin Nüfusu 3. Ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla 4.

2012 SINAVLARI İÇİN GÜNCEL EKONOMİ ÇALIŞMA SORULARI. (40 Test Sorusu)

KRİZ ÜÇ KOLDAN SARSIYOR ENFLASYON-KÜÇÜLME-İŞSİZLİK

TÜRKİYE TOPLU SÖZLEŞMEDE AB NİN ÇOK GERİSİNDE. Yönetici Özeti

EĞİTİMİN EKONOMİK TEMELLERİ

CAL 2302 ENDÜSTRİ SOSYOLOJİSİ. 9. Hafta: Post-Endüstriyel Toplumlarda Emek

Avrupa: bir ve bölünmemiş? Avrupa da Ekonomik Modeller

Yeni Sosyal Güvenlik Sistemi Üzerine Notlar

Stratejik İnsan Kaynakları Yönetimi. Profesör M. Diane Burton MIT Sloan School of Management

Türkiye, OECD üyesi ülkeler arasında çalışanların en az boş zamana sahip olduğu ülke!

Türkiye de Kadın İstihdam Sorununa Çözümler LİZBON SÜRECİ ve KADIN GİRİŞİMCİLİĞİ

SAĞLIK HARCAMALARINDA SON DURUM

Çok tatil yapan ülke imajı yanlış!

Araştırma Notu #011. Seyfettin Gürsel *, Selin Pelek. Yönetici özeti

2010 YILI OCAK-MART DÖNEMİ TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

Küresel Krizden Sonrası Reel ve Mali. Sumru Altuğ Koç Üniversitesi, CEPR ve EAF 14 Mayıs 2010

3. Emek Piyasası. Grafik-3.1: İşsizlik Oranları (yüzde)

izlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulmuştur. IMF'ye bağlıbirimler: Guvernörler Konseyi, İcra Kurulu, Geçici Kurul, Kalkınma Kurulu

İşsizliğin Önlenemeyen Yükselişi: Son Beş Yılın Zirvesi

İSTİHDAM SEFERBERLİĞİ LAFTA KALDI: İSTİHDAM ARTIŞI YAVAŞLADI

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Eylül 2016

İŞSİZLİKTE PATLAMA!: AKP İşsizlikle Mücadelede Başarısız!

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Ağustos 2016

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 KASIM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

5.1. Ulusal Bilim ve Teknoloji Sistemi Performans Göstergeleri [2005/3]

TÜRKİYEDE VE DÜNYADA İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ

5.1. Ulusal Yenilik Sistemi 2023 Yılı Hedefleri [2011/101]

2010 OCAK NİSAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

2010 OCAK MART DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

24 HAZİRAN 2014 İSTANBUL

T.C. DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ BÖLÜMÜ

Ticarileşme ve Sağlık Emek-Gücü

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

İŞSİZLİK BÜYÜK ÖLÇÜDE ERKEKLERDE YAŞANAN İŞGÜCÜ ARTIŞI İLE İSTİHDAM KAYIPLARINDAN KAYNAKLANIYOR

GENİŞ TANIMLI İŞSİZLİK 6 MİLYONA YAKLAŞTI!

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 EKİM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

GÜNLÜK FOREX BÜLTENİ - 11 Temmuz 2014

Cumhuriyet Halk Partisi

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 TEMMUZ AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

İŞSİZLİKTE VAHİM TABLO SÜRÜYOR! KAYITDIŞI ve GÜVENCESİZ İSTİHDAM ARTIŞI KAYGI VERİCİ BOYUTTA

Politika Notu Nisan ve 2008 Krizlerinin Karşılaştırması. Müge Adalet Sumru Altuğ

KALKINMA BAKANLIĞI KALKINMA ARAŞTIRMALARI MERKEZİ

TÜRK İŞ HUKUKU VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKUNDA GÜVENCELİ ESNEKLİK

Türkiye nin geleceğini 25 milyonluk kitle belirleyecek

2010 ŞUBAT AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

LÜTFEN KAYNAK GÖSTEREREK KULLANINIZ 2013

BÖLGELERE GÖRE DEĞİŞMEKLE BERABER İŞSİZLİK ORANI YÜZDE 30 U AŞIYOR

2010 OCAK HAZİRAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

21. YÜZYILDA TEMEL RİSKLER

GENÇ, KADIN ve ÜNİVERSİTE MEZUNU İŞSİZLİĞİNDE VAHİM TABLO!

NİTELİKLİ EĞİTİMİN TOPLUMUN REFAH SEVİYESİNE ETKİSİ. Prof.Dr. Muammer Kaya, ESOGÜ Rektör Adayı,

MALİYE BAKANI SAYIN MEHMET ŞİMŞEK İN MAKROEKONOMİK GELİŞMELER İLE 2010 YILI OCAK- HAZİRAN DÖNEMİ MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİNİ

Kadın işçiler. Dr. Nilay ETİLER Kocaeli Üniversitesi

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

Bu sayıda: 2017 Aralık ayı İşgücü, İstihdam ve Sigortalı İstatistikleri ile Birleşmiş Milletler in 2018 Dünya Mutluluk Raporu sonuçları

İşgücü Piyasası Görünümü: Mayıs 2013

JAPON EKONOMİSİNİN ANA BAŞLIKLAR İTİBARİYLE ANALİZİ

ÇALIŞMA EKONOMİSİ II

tepav Nisan2011 N DEĞERLENDİRMENOTU 2008 Krizinin Kadın ve Erkek İşgücüne Etkileri Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

Türkiye de Kadın İşgücünün Durumu: Kocaeli Örneği

ÇALIŞMA HAYATINDA KADINLAR: DAHA ÇOK ÇALIŞIYOR, DAHA AZ KAZANIYOR

Yeni kanun teklifi neden yeterli değildir?

Mevsimlik Çalışma Arttı, İşsizlik Azaldı: Nisan, Mayıs, Haziran Dönemi

İKİNCİ BÖLÜM ENDÜSTRİ DEVRİMİ, SOSYAL SORUN VE SOSYAL POLİTİKA İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM SOSYAL POLİTİKA BİLİMİNİN KONUSU, KAPSAMI VE TEMEL YAKLAŞIMI

AVRUPA BİRLİĞİ OTOMOTİV SEKTÖRÜ

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

Sosyal Politikayı Yeniden Düşünmek! NEDEN?

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2008

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

ENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2013, No: 72

2010 OCAK AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

KRİZİN TÜRKİYE YE ETKİLERİ

GÜNLÜK FOREX BÜLTENİ - 04 Haziran 2014

HABER BÜLTENİ Sayı 10

Transkript:

EKONOMIK Y AKLAŞIM 21 SENDii<AL 1-IAREKET NEREYE GiDiYOR? M. Kema/Öke Bu yazının konusu yeni bir yüzyıla girerken sendikal hareketin nereye gittiğinin bir tahlilidir. Bu tahlil yapılırken içinde bulunulan mevcut durum tespit edilerek, sorunların paylaşımı açısından Batı Sendikacılığı ile Türk Sendikacılığı arasındaki var olan paralellikler ortaya konacaktır. Başka bir anlatlmla, sendikacılık açısından evrensel nitelik taşıyan sorunlar ortaya konacak ve Türk Sendikacılığı için krizden kurtulma ve yeni bir yüzyıla güçlü bir örgüt olarak girebilmesi konusunda önerilerde bulunulacaktır. Gerek Türk Sendikacılığının, gerekse Avrupa Sendikacılığının bugün 20 yıl önceki gücünden çok uzak olduğu tartışmasızdır. Bu uzaklığın içsel nedenleri vardır. Dışsal nedenleri vardır. Dışsal nedenleri evrensel ya da uluslararası etkenler olarak tanımlamak da mümkündür. ll- SENDiKALARlN ÖNÜNDEKi ENGELLER Türk ve Dünya Sendikacılığının içinde bulunduğu zaafları dışsal ve içsel öge'ler olarak şöyle sıralamak mümkündür: A) D1şsol Öge'ler 1) Toplumun Yop1s1 Bilindiği gibi sendikal kurumlar, Sanayi Devrimi sonrasında doğmuş bir sanayi toplumu yapılanmasıdır. Dolayısıyla sendikanın varlığı ve gücü o toplumun sanayi toplumu olması ile yakından ilgilidir. Sanayileşmelerini tamamlamış Batılı ülkelerde sendikacılık, hiç değilse kuramsal olarak görece daha güçlü iken Üçüncü Dünyanın tarım ülkelerinele zayıf olmasının ilk ve dolaysız nedeni budur. Sendikacılık, sanayi toplumunda sanayi işçisinin var olduğu ortamda gelişir ve güçlenir. Peki Türkiye' nin durumu nedir? Türkiye bir sanayi ülkesi değil midir? Türkiye' de yeteri kadar sanayi işçisi yok mudur? Bu soruların yanıtlarını arayalım. Türkiyenin bir sanayi ülkesi olup olmadığını öncelikle Yedinci Beş Yıllık Plandaki şu *Türk Harb-hı Sendikası Danışmanı, Abant lzzet Boysol Üniversitesi Öğretim görevlisi Ekonomik \'oklcışım, Cilt 6, sayı 17, Ycız 1995

22 A1. I~E\ tj.l. C)KE rakarnlar gösteriyor: Sekiörel katma değerin Gayri Safi '{urt İçi Hasıla içindeki payı; Tarım' da %15; Sanayide %25.8; Hizmetlerde %59.2 Bu rakamlar, toplumun yapısı hakkında bir bilgi vermekle beraber, sendikal ortamın yeşerebilmesi için gerekli var olup olmadığı hakkında yeterli bilgi vermez. O halde istihdam sektörel dağılımına bakmak lazımdır. Yine yedinci planın rakamlarına göre sivil istihdamın sektörlere göre ve yıllar itibariyle dağılımı şöyledir : (15+yaş) (Bin kişi) 1990 1991 1992 1993 1994 S i vii istihdam 18.364 18.421 18.600 18.702 18.285 Tarım 8.731 8.714 8.169 8.397 8.166 Sanayi 2.773 2.837 3.047 2.916 2.880 Hizmetler 6.860 6.870 7.385 7.389 7.239 Rakamlara baktığımızda sivil istihdamın yarısına yakının tarım kesiminde, sadece % 15'inin sanayi kesiminde, arta kalanın da hizmetler sektöründe çalıştığını görüyoruz. Üstelik olaya yıllar itibariyle baktığımızda sanayi sektörü lehine çok önemli gelişmelerin de olmadığını görüyoruz. Tarım kesimindeki görece istihdam düşüşü hizmetler sektörüne kaymış, sanayi sektörü neredeyse yıllar itibariyle de olduğu yerde kalmıştır. Üstelik bu sanayi sektöründeki istihdarnın üçte birini sağlayan işletmeler de örgütlenmenin zor olduğu 1-9 işçi çalıştıran küçük işletmelerdir. 2000'e beş kala Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'nın% 15'ini sağlayan tarım sektörünün, istihdamın neredeyse yarısını bünyesinde taşıması, sanayi ülkesi dediğimiz gelişmiş Batılı ülkelerdeki rakamların ortaya koyduğu olgunun tam tersi bir sonuçtur. İşte bu rakamlar, sendikacılığın yeşermesi için olmazsa olmaz koşul saydığımız sanayi toplumundan uzak olduğumuzun bir kanıtıdır. Buna hemen yapılması gereken bir ilave de ücretli toplum olmaktan ne kadar uzak olduğumuzdur. OECD verilerine dayanan aşağıdaki tablo Türkiye ile diğer batılı ülkeler arasındaki mesafeyi açıkça gösteriyor: Ücretlileri n Ücretli!erin Ülkeler İstihdaına Oranı(%) Ülkeler İstihdama Oranı (%} ABD 91.2 Norveç 89.4 Japonya 79.5 Avusturya 86.6 Almanya 89.4 Belçika 81.6 Fransa 87.2 Hollanda 88.8 İngiltere 86.8 İspanya 73.1 İtalya 71.4 Portekiz 74.3 Danimarka 89.0 OECD Ülke. 85.5 Finlandiya 85.0 Avrupa Ülke. 83.5 İsveç 90.1 Türkiye 39.2

EKONOMIK Y AKLAŞIM 23 İstihdamın yarısının tarım sektöründe bulunmasından dolayı ücretli sayısı bu denli sınırlı?lan bir toplumda sendikacılığın yeşermesi için gerekli olan ilk unsurun, "oksijen" in olmadığı ya da yetersiz olduğu söylenir. 2) işsizlik Sendikacılık tarihi bize öğretmiştir ki; bir toplumda işsizliğin ve genel ekonomik durumun kötüye gittiği ortamlarda sendikacılık zayıflar aksine yükseliş dönemlerinde de güçlemr. Ülkemizde işsizlik oranının %ı 0.5 ve toplam işsiz sayısının ı.9 milyon olduğu resmi rakamlaı ca iddia ediliyorsa da, gerçek rakamların daha yüksek olduğu yolunda genel bir kanı vardır. İşsizlik rakamlarına %9.3'lük eksik istihdamı da ekiediğimiz de DiE ve DPT verilerine göre, işgücü arzının yaklaşık beşte birinin atıl olduğu ortaya çıkmaktadır. Eğer bu rakamlara açık öğretim vb. gibi daha çok işsizliği erteleme işlevine hizmet eden eğitim programlarında öğrenci görünen kitleyide ilave edersek, neredeyse çalışma yaşındaki her dört kişiden birinin işsiz olduğu anlaşılır. Bugünümüz böyle olmakla birlikte geleceğimizin daha da kötü olacağını rakamlar gösteriyor. Dünya Bankası verilerine göre bu doğurganlık hızı ile işsizliği sürekli pompalamamız, fert başına düşen milli geliri her gün daha aşağı çekmemiz, Avrupa ile aramızdaki mesafeyi açmamız ama tüm bunlara karşın Avrupanın en kalabalık ülkesi olmamız uzak değil. 12 Avrupa ülkesiyle dünkü ve bugünkü nüfusu karşılaştırdığımızda şu gerçekle yüz yüze geliyoruz: Nüfus (000 ki~i) ve Artı~ Hızı Ülkeler 1970 1992 Artış Yüzdesi Belçika 9.638 10.040 %4.17 Danimarka 4.929 5.170 %4.89 Fransa 50.772 57.372 %13 Almanya 77.719 80.569 %3.67 Yunanistan 8.793 10.300 %17.14 İrlanda 2.950 3.547 %20.24 İtalya 53.822 57.809 % 7.41 Lüksemburg 339 392 %15.42 Hollanda 9.044 9.846 % 8.87 İspanya 33.779 39.085 %15.71 İngiltere 55.632 57.848 %3.98 Türkiye 33.321 58.544 %75.70 1970 yılında Avrupa'nın altıncı kalabalık ülkesi idik. 1992 yılında Almanya'nın ardın-

24 AA. KElvJAL ÖKE dan ikinci ı~alabalık ülkeyiz. Fransa, İtalya, İngiltere gibi ülkeler, dün Türkiye' den çok daha kalabalık ülkeler iken, bugün onları gerilerde bırakmı IZ. 22 yıllık dönemde en yüksek doğurganlığa ulaşan ülke %20.24 ile İrlanda olurken, ülkemiz bu oranı neredeyse dörde katlamış. Böyle bir nüfus patlaması sürdükçe işsizliği kontrol edebilmek, işsizlik de devam ettiği sürece sendikalaşmayı ayakta tutabilmek oldukça zor görünüyor. Çünkü işsizliğin giderek büyümesi; emek arz ve talebinde yapısal bozukluklara ve nihayet istihdamcia ciddi sorunlara yol açıyor. Sanayi sektörünün bu hızlı nüfus artışına paralel istihdam yaratması bir yana, sanayinin istihdam artışına katkısı son derece sınırlı kalmaktadır. Sözgelimi Doç. Dr Uğur Eser'in bulgularına göre 1975-90 döneminde toplam istihdamın gösterdiği 3 milyonluk artışın sadece 1 milyonunu imalat sanayi yaratmıştır. işsizlik konusundaa vrupa ülkelerine bakıldığında durumun buralarda da çok parlak olmadığı görülür. Bir yandan yaşanan resesyon, öte yandan neo - liberal politikanın özelleştirme ve taşaronlaştırma uygulamaları, Avrupalıyı da özellikle işsizlik konusunda bir krizin içine itmiştir. O kadar ki Avrupa Komisyonu Başkanı Jack Delors hazırladığı Beyaz Rapor' da 2000 yılına kadar ne yapıp yapıp, 15 milyon yeni iş alanın yaratılmasını birinci öncelik olarak ortaya koymuştu. Çünkü son üç yılda açık işsizlik oranı hızla artmış ve toplam işgücünün% I 0.5'unu bulmuştur. Bu nedenle Delors; büyüme, rekabet ve istihdamı büyütecek bir yandan da işgücünün eğitimini, kalifikasyonunu arttıracak politikalar uygulamalarını istemişti. Bir başka kurum da bu eğilimi doğruluyor ve konuya dikkat çekiyor. Uluslararası Çalışma Örgütü 75. Yıldönümü rnünasebetiyle hazırladığı raporda, 1993 yılında OECD ülkelerinin ulaştığı 35 milyonluk işsizliğin bir rekor olduğunu söylüyor. Rapor bu durumun ciddi bir gelir adaletsizliği yarattığına işaret ediyor. 3) informel sektör Gerçekten de gerek Türkiye' de, gerekse Batı Avrupa ülkelerinde işsizliği-n arttığı son yıllarda sendikaların gücünde, etkinliğinde ve mali yapılarında da bir zaaf gözlendi. Sendikaların üye sayıları düştü ve temsil ettikleri kitle daraldı. Çünkü işsiz kitlenin oluşturduğu yedek işgücü ordusu; sendikasız, sigortasız, kayıtsız çalışmaya razı bir potansiyel olarak ortaya çıktı. İnformel sektör dediğimiz kayıt dışı ekonomi için böyle bir potansiyel bulunmaz nimettir. Bu sektör elinin altındaki bu hazır potansiyeli kullanıyor. Bu gelişme çalışanlar ve sendikalaşma açısından iki önemli sonuç doğuruyor: a) Birincisi; yedek işgücü ordusu işverenler için ucuz işgücü olarak işçilere karşı ö nemli bir koz ve tehdit unsuru oluşturuyor. İşverenler bu potansiyeli kujlanarak ya da göstererek işçilerinin sendikalaşmaya ya da sigortalı olma taleplerini her zaman kırabilmeşlerdir. b) İkincisi; formel sektörle haksız bir rekabet içinde olan informel sektör, formel sektör üzerinde bozucu etki yapıp yavaş yavaş onları da informel sektöre çekebilmektedir. Ülkemizin de artık göç alan bir ülke olduğu ve yasa dışı yollardan kaçak olarak yurda girip çalışma hayatına atılan yabancılarm olduğu düşünülürse, bunlar da, informel sektörün işsiz Jik yanında ikinci önemli gıdasını teşkil etmektedir.

EKONOMIK Y AKLAŞIM 25 İnformel sektörün toplam ekonomik büyüklükler içinde ne kadar yer işgal ettiği, tespiti oldukça zor bir konudur. Ancak Prof. Osman Altuğ'un bu konudaki çalışmaları, rakamların ciddi boyutlara yükseldiğini (%34) göstermektedir. Bu konudaki iddialar spekülasyona açık olmakla birlikte Gayri Safi Milli Hasıla'nın %25'i tutarında bir meblağın yeraltına dolaştığı, ya da yer altından kazanç sağlandığı görüşü sıkça vurgulanmaktadır. Sendikacılığın güçlü olduğu ülkelerde informel sektörün ya da yedek işgücü ordusunun, işgücü piyasasını bozmasına sendikalar izin vermez. Hollanda buna bir örnektir. Ancak sendikacılığın güçsüz olduğu ülkelerde ve Türkiye' de informel sektör tahripkar etkisini bütün gücüyle gösteriyor. 4) H iz m et Sektörü Ülkemizde istihdamın dağılımında en büyük payın hizmetler sektörüne ait olduğunu yukarıda belirtmiştik. Bir ülkede hizmetler sektörünün büyüklüğü sendikalaşma ile ters o rantılıdır. Hizmetler sektörünün Türkiyede olduğu gibi %60'1ar düzeyinde seyretınesi ise sendikalaşma açısından en ciddi hanelikapları bünyesinde taşır. Nedir bunlar, teker teker ele almakta fayda var. a) Sektörün Özelliği: sanayi sektöründeki sanayi işçisinin toplu davranış biçiminin aksine hizmetler sektöründe daha bireyci davranışlar ağır basar. Sanayi sektöründe işin niteliği gereği işçilerin bir arada, dayanışma halinde, kader birliği sözkonusu iken, hizmetler sektörüıide işin niteliği böyle bir düşünce ve duyguyu gerekli kılmaz. Sanayi işeisinde haklar~ın korunınası ve savunulması için bir örgüt arayışı varken, hizmetler sektöründeki beyaz yakalı işçi kendi hakkını arayabileceğine inanır ve bir örgüt gereksinimi içinde değildir. Bu yaklaşımlar da sendikalaşma önündeki engellerden biridir. ' f b) Kısmi çalışma: sanayi sektörü, özelliği gereği kısmi çalışmaya uygun bir sektör değildir. Ama hizmetler sektörü bu atipik çalışma modeline son derece uygundur. Kısmi çalışma da bireysel davranışı öne çıkaran, toplu davranışı dışlayan, sendikal kültürden uzak bir istihdam türüdür. Son yıllarda tüm Batı ülkelerinde hızla yayılmaktadır. Sözgelimi 1985 yılında Prof. Bloomeyer'e göre İngiltere, Hollanda ve Danimarka' da toplam işçilerin yaklaşık %24'ü kısmi süreyle istihdam edilmişti. O dönemde bu oran Almanya'da yalnızca %12.9, İtalya, İspanya ve Lüksemburg'da sadece %4-6 civarında idi. Almanya'da kısmi süreli çalışanların 1960 yılından 1991 yılına kadar yaklaşık yedi kat arttığı düşünülürse ne denli süratle yayıldığı daha iyi anlaşılır. 1994 yılına gelindiğinde kısmi süreli çalışma denilen atipik istihdam modelinde şu rakamlarla karşılaşıyoruz: Hollanda' da bu tür çalışma içinde olanlar toplam işgücünün %35'ine yakın bir oranla birinci sırayı işgal ediyor. O'nu %30'a yakın bir oranla Norveç izliyor. İsvcç, İngiltere ve Daııimarka ise %25 civarıııdal.i oraııla üçündi sın1yı alıyor. Bu grubu% l5'1er civanııcl<d;i bir o-

26 A1. ke/v1al. ÖKE ranla Almanya, Fr;.msa ve Belçika alıyor. İtalya, Lüksemburg ve İspanya küçük aıiışlarla %7'ler civarında seyrediyor. c) Kadın işçi, Sektörde en yoğun çalışan kitle kadın işçilerdir. Aşağıdaki tablodan anlaşılacağı üzere kısmi çalışma yöntemini kullananların büyük çoğunluğu da yine kadınlardır. Sözgelimi Almanya'da kısmi süreli çalışmaların %92'si, Fransada %83'ü, İrlandacia %66'sı kadındır. Hizmetler sektöründe herhangi bir ofiste gününün sadece bir kaç saatini geçiten ve kazandığı parayla yetinen kadın işçiler, Batı Avrupa'da sendikasızlıkta başı çekmektedir. Tüm Avrupalı sendikaların özellikle son yı11arda kadın üyeler üzerinde bu denli düşmesinin altında da bu etken yatmaktadır. Görünen o ki; sendikalar kan kaybediyor ancak kadın üye konusunda, hizmet sektöründe kısmi çalışanlar nedeniyle çok daha hızlı kan kaybediyor. Kısmi Çalışanların Ne Kadarı Kadın? % % Avusturya 89 Belçika 90 Danimarka 75 Finlandiya 65 Fransa 83 Almanya 92 Yunanistan 62 İrlanda 66 İtalya 69 Lüksemburg 89 Hollanda 75 Norveç 80 Portekiz 68 İspanya 77 İsveç 82 İngiltere 87 5) Robot ik Tekno/oj i Sendikalaşmanın önündeki ciddi engellerden biri de robotik ve kompüter destekli teknolojidir. Teknolojik gelişmenin kaçınılmaz sonucu emek yoğun teknolojiden sermaye yoğun teknolojiye geçiş bir yandan işçinin yerini makinanın almasını diğer yandan da çalışan işçinin niteliğinin değişmesi sonucunu doğurmaktadır. Robotik teknolojiele vasıfsız kol işçisinin yerini vasıflı beyaz yakalı işçiler almaktadır. Bu nitelikli emeğin kendini koruyabilecek özeiliklere ve silahiara sahip olması, toplu pazarlık yerine bireysel pazarlığı öne çıkarıyor ve örgütlenme gereksinimini ortadan kaldırıyor. Fütüristlere göre gelecek yüzyılın robot savaşları ya da robot yarışları dönemi olacağı düşünülürse, gelişmişler arasında bu yarışın bir var olma kavgasına dönüşeceğini kestirrnek zor olmasa gerek. Henüz ülkemizde yaşanmayan ancak dünyada hızla yayılan ve sendikaların korkulu rü-

EKONOMIK Y AKLA~IM 27 yası olan robot kullanımı konusunda Hikmet Ulubay'ın bulguları şöyle: Ülkeler 1980 1984 1992 Japonya 14.100 67.300 280.0~0 ABD 4.000 14.100 50.000 Almanya 1.850 6.300 34.100 İtalya 500 2.800 14.000 Fransa 600 3.600 9.500 İngiltere 500 2.500 7.000 İspanya 400 550 3.000 Eğer değişik araştırma sonuçları bizi yanıltmıyorsa yıllar itibariyle endüstriyel robot kulamınında önemli bir artış var. Her bir robotun bir grup sendikalı sanayi işçisinin işinden ettiği düşünülürse zaman ile sendikalaşma arasında da pek istenmeyen bir yarış var. O kadar ki; PSI'ın Alternatif Ekonomik Strateji başlıklı çalışmasında Jeremy Rıfkin'in ABD için öngörüsü, 124 milyonluk işgücünün 90 milyonunun işini makinalara kaptırabileceği yolunda. Ülkemiz için henüz ciddiye alınmayan bu faktörün yakın gelecekte sendikasıziaştırma sürecinde katalizör rolü oynayabileceği öngürülebilir. 6) Neo-Liberal düzenin anti-sendikal politikalan 1980'li yıllarda itibar kazanan monetarist ekonomik politikaların, sendikaları ve çalışma hayatını yakından ilgilendiren bir takım ara hedefleri ya da olmazsa olmaz koşulları vardı. Bunlardan; - birincisi devleti iktisadi ve sosyal işlevlerinden arındırarak devleti küçültmek - ikincisi deregülasyon - üçüncüsü sendikalardan kurtulmak - dördüncüsü de taşaron uygulamaları idi. Şimdi bunları sırasıyla inceleyelim; o) Devleti Küçültmek Devletin tüm iktisadi ve sosyal işlevlerini terketmesini öngören bu görüş, birinci olarak piyasa ekonomisinin devletin regülasyonuna gereksinim duymadığı, ikinci olarak devletin çok büyük olduğu tezine dayanır. Devletin ana sanayi malları ya da ara malları gibi tüm alanlardan, hatta stratejik sektörler olarak bilinen petro-kimya vb. alanlardan da çekilmesini üngörür. Bu çekilme özelleştirme ve taşaron yöntemi ile yapılacaktır. Ülkemizde ve diğer ülkelerde uygulanan bu politikalar sonucundaki özelleştirme işlemleri sonucu ka-

28 At KEiviAL ÖKE mu istihdamının önemli ölçüde aşağıya çekildi ği bilinen gerçektir. Türkiye' de 1980-90 döneminde toplam kamu imalat sanayi istihdamı Dr. Eser'in bulgularına göre yıllık ortalama %1.4 azalmıştır. Bunun rakamsal ifadesi 37 bin kişi olup kamu istihdamı açısından 15 yıl önceki duruma denk gelmektedir. Bu rakam sektörün istihdama katkısının hızlı düşüşünü göstermesi bakımından anlamlıdır. Bu azalma net yatırımların düşürülmesiyle birlikte diğer politikaların sonucudur. b) Deregülasyon Neo-libera1lerin ısrarla sarıldıkları enstrümaniardan biri deregülasyon yani kuralsızlaştırmadır. Deregülasyon yoluyla özellikle çalışma hayatını düzenleyen be11i ilkeler, belli kısıtlar içeren kuralların ortadan kaldırılması amaçlanır. Bunlardan başlıcaları; işe adam alma ya da işten adam çıkarma konusunda, asgari ücretin belirlenmesi, iş güvenceleri, örgütlenme ve nihayet sosyal ücret konularında kuralların kaldırılması ve esneklik sağlanması öngörülür. TÜSİAD tarafından "Dünya Çapında Bir Performansa Doğru" başlığıyla yayımlanan çalışmada Avrupa işveren örgütü UNİCE' nin rekabet gücü konusundaki görüşleri şöyle sıralanıyor; *ücret dışı maliyetler açısından, istihdam maliyetlerinin düşürülmesi, *işgücü piyasasına girişe engel olduğu durumlarda, asgari ücret düzeylerinin düşürülmesi *işgücü piyasaları üzerindeki baskı oluşturulması durumunda ücret farklılaşmasına gidilmesi * işe alma işten çıkarma maliyetlerindeki aşırılığın giderilmesi *işgücü piyasasının esnekliğinin arttırılmasının sağlanması. Hemen belirtilmelidir ki, ekonominin tüm alanlannda deregülasyon neo-liberaller tarafından oldukça kullanılmaktadır. Böyle bir yapının sendikal hak ve güvenceleri tehdit ettiği hatta ortadan kaldırıldığı açıktır. Deregülasyon konusunda Bretton Woods kurumlarının (IMF ve Dünya Bankası) sarıldıkları son nokta işgücü piyasalarının esnekleştirilmesidir. O kadar ki OECD bile aralarında Türkiye'nin de bulunduğu kimi ülkeler için hazırladığı "Country Notes" de işgücü piyasalarının esnekleştirilmesi tavsiyelerin başında geliyor. OECD nezdindeki Sendikal Danışma Komitesi (TUAC) aynı görüşte değil. Bu örgütün "Esnekliğe Karşı Oryantasyon" başlıklı çalışmasında bakın ne deniyor; "ücretin sabit tutulması, ya da ücretin esnekleştirilmesi ile toplam ekonomik performans arasındaki doğrudan bir ilişki yoktur. Ayrıca araştırmalar göstermiştir ki, çalışma standartlarının nın düşürülmesiyle büyüme arasında da doğrudan bir ilişki bulunmamaktadır." ABD Çalışma Bakanı Robert Reich konuyla ilgili olarak şunları söylüyor: "işgücü pi-

EKONOMIK Y AKLAŞIM 29 çıkarmanın ko yasasının esnekleştirilmesi denilen ve sadece ücretierin düşürülmesi, işçi laylaştırılması konusunda işvereniere özgürlük tanıyan bu kavram, hiçbir ülkenin hayat standardının yükselmesine katkı sağlamış mıdır? Katkı sağlayıp sağlamadığı bilinmez ama, deregülasyonun sendikasıziaştırma konusunda büyük işlev gördüğü bir gerçektir. Temel hedef sendikanın olmadığı, toplu pazarlığın olmadığı, iş güvencesinin olmadığı, işe giriş ve çıkışın kolaylaştırıldığı "casual" statüyü yaygınlaştıı-mak ve egemen kılmaktır. Türkiye deregülasyonla henüz ciddi ölçüde tanışmadı. Yakın gelecekte sendikalar ve sendikalılar üzerindeki deregülasyon tahribatı görülecektir. c) Sendikalardan kurtulmak Neo-liberaler, sendikaları; piyasa ekonomisinin işlerliğini engelleyen tıkaçlar olarak görmektedir. Sendikaların uyguladığı sosyal ücret politikaları verimsizliği ve tembelliği teşvik eden politikalardır. Piyasa ekonomisi içinde her fert kendi hak ve menfaatlerini koruyabilir, bu nedenle sendika gibi bürokratik bir takım kuruluşlara işçilerin gereksinimi yoktur. Tek başına bu politika belki çok anlamlı olmayabilirdi ama diğerleriyle birleşince gerçekten sonuç veren bir politika oldu. 1980'li yıllardan başlayarak tüm dünyada anti sendikal politikaların meyvaları toplanmaya başlandı. Bazı ülkeler dışındaki sendikal hareket güç kaybetti ve önemli oranda üye kaybetti. Esen bu rüzgarların yanında tüm dünyada sendikacıların maruz kaldığı baskılar da ihmal edilenüyecek boyuttadır. ICFTU yayın organı Free Labour World' a göre 1994 yılında öldürülen sendikacı sayısı 528; yaralanan sendikacı sayısı 5567; tutuklanan sendikacı sayası 4353; işini kaybeden sendikacı sayısı 66029'dur. Rakamlar sendika ve sendikacı üzerindeki baskıların şakaya gelir tarafı olmadığını gözler önüne seriyor. d) Taşaron Yeni liberallerin devleti küçültmek için bir yöntem olarak ortaya koydukları taşaron modeli tüm ekonomide benimsenmiş ve özel sektör tarafından da kullanılmıştır. Sendikal düzene son verme niyeti olduğunda başvurulan bu yöntem oldukça etkili sonuçlar vermiştir. e) Sonuç Ne Oldu?

30 lv1. KEA,1AL ÖKE l'ko-liberaler yukarıda sıralanan politikaların tümünü ııyguladılar. Sünuç ne oldu? Bunun cevabmı ILO'nun Kasım 93'de yayımlanan "21. Yüzyıla Doğru ILO" başlıklı çalışmadan aktaralım. *Dünya nüfusunun beşte birini teşkil eden 1 milyar 200 milyon insan uç sefajet noktasında yaşamakta ışsız *Gelişmekte olan ülkelerde hesap edilemeyen, sanayileşmiş ülkelerde 35 milyonu aşkın * 100 ila 200 milyon arasında tahmin edilen sömürüye açık çocuk işçiler *Değişik şekillerde angarya altında çalışan 33 milyon insan *Adına ekonomik san göçmen denilen ve sayıları durmadan artan 100 milyondan fazla in- Bunlar sadece gözle görülebilen sonuçlar. Şimdi de İMF'nin adına yapısal uyum programı denilen borçlanciırma politikalarının sonuçlanna bakalım: IMF rakamlarına göre gelişmekte olan ülkeler bütününde 1992 yılı toplam borç miktarı 1 trilyon 472 milyar dolardır. Sadece on yıl önce bu rakamın tutarı 846 milyar dolardı. Uygulanan ekonomik politikalarla azgelişmişlerin borcu neredeyse katlanırken aynı dönemde çok u luslu şirketlerin asset'leri yukarılara tırmandı. Mukayese edebilmek için bazı ülkelerin toplam milli geliri ile çok ulusltıların toplam assetlerine bakalım. Portekiz'in milli geliri 23 milyar dolar, Mısır'ın milli geliri 31 milyar dolarken dev çok uluslu şirket General Motors'un 191 milyar dolar; Shell'in 100 milyar dolar; IBM'in 86 milyar dolar. 7) Yeni Üretim Teknikleri Kapitalist sistemin en yaygın üretim tekniği olan Fordİst üretim tekniğinin yerini alan Toyotizm ve Post-Fordizm adlı yeni üretim teknikleri de sendikalaşma konusunda olumsuz sonuç doğuran gelişmeler olmuştur. Türkiye' de son derece sınırlı bir alanda uygulama yeri bulan bu üretim tekniğinin temel örgü'leri Dr. Kurtulmuş' a göre şöyle sıralanabi!ir: *Ekonominin sanayi yerine hizmetler sektörü etrafında örgütlenmesi *İstihdam piyasalarında vasıfsız ve orta vasıflı kol gücünün yerine üstün vasıflı işgücünün (beyingücünün) önem kazanması *Bireysel tatmin fonksiyonu açısından, ihöyaçlar hiyerarşisinde, temel bireysel ihtiyaçların tatmininden karmaşık ihtiyaçların tatminine yönelinmiş olması *"Ürün esaslı" strateji yerine global pazarlarda rekabeti esas alan, üretimde çokluk, çeşitlilik ve esnekliği öngören "pazar esaslı" üretim stratejilerinin benimsenmesi çiz Fordist ve Toyotist üretim tekniklerini kabaca mukayese edersek şu noktaların altını mek gerekecek;

EKONOMIK Y AKLAŞIM 31 *Fordizmde mass-production denilen kitlevi üretim yerini esnek ve küçük yığınsal üretime bırakmıştır. *Fordizmdeki ölçek ekonomisinde üretim hedefi varken, diğerlerinde; talep edildiğinde üretilen ve zaman israfının olmadığı, çok çeşitli modele dayalı bir esnek üretim sözkonusudur. *Yeni sistem, zamanında üretimi önemser, stok vb. ilişkileri reddeder. *Fordizmdeki üretimden sonra kalite kontrol mekanizması Toyotizmde her aşamada kalite kontrolu öne alan sürekli gelişim ve entegre kalite kontrol üzerine oturur. *İşgücü arasındaki kademeleme tamamen ortadan kaldırılarak grup ve ekip çalışınasına önem verilmektedir. *Nihayet Fordizmdeki güçlü hiyerarşi kaldırılıyor bunun yerine takımlar takım!iderleri ve nihayet yöneticiler konuluyor. Görüldüğü gibi beyaz yakalı işçileri kapsayan bu model, kitle davranışı yerine birey davranışını öne çıkaran bir esasa oturuyor. Bu nedenle bu sistem içinde örgütlenme ya da sendikalaşma da sistemin kendi mantığı içinde olmak zorunda. Nedir bu mantık şimdi onu irdeliyelim: Birinci alternatif; eğer mevcut endüstriyel ilişkiler yapısı çok taraflı sisteme yani toplu pazarlık düzenine dayanıyorsa, maliyet indirimleri yönetim güdümünde bir toplu pazarlık sistemini öngörür ki bunun adı korporasyon sistemi yani sendika-işveren işbirliğidir. İkinci alternatif; mevcut endüstriyel ilişkiler sistemi tek taraflı yani toplu pazarlıksız bir sistem üzerine oturuyorsa; maliyet indirici unsur olarak istihdam piyasalarında yeni yasal düzenlemeler yani deregülasyon gerekecektir. Bunun anlamı bireysel pazarlık demektir. Sistemin getirdiği yenilik de sendikasız endüstri ilişkileri olacaktır. Sonuç olarak sistem kendi mantığı içinde ya sendikayı yok edecek ya da manipüle edecektir. B) içsel Öge'ler 1) Yeni Değerler Genç insanlar babalarının sahip olduğu değerlere sahip değil. Bu nedenle sendikalar genç işçileri bünyelerine almak için oldukça zorlanıyor. Denebilir ki; tüm Avrupa sendikalarının önemli uğraşlarından biri genç işçilerdir. Gençlerin babaları kadar sendikal mücadeleyi ciddiye almaınaları, emekli olan sendikalıların yerinin dolınaması sonucunu doğuruyor. Dolayısıyla yeni değerler sorunu da sendikaların bir başka kan kaybı nedeni. Prof. Deppe'nin tespitlerine göre yeni kuşak gençler babalanmn yaptıklan işleri yap7

32 Al KEA1AL ÖKE mak istemiyor, onların sendikal kültürünü paylaşmak istemiyor. Günümüz dünyasının yükselen değerleri çok farklı, bunlar arasında işçi sınıfı kültürü de en az cazip gelenlerden. 2) Yeni Sendikal Strateji Sendikal yaşamın geleceğini karartan tüm bu olgular varken ya da gelişmeler yaşanıyorken, beklenen davranış; yeni ortamda ayak uyduracak ve bu sayede ayakta kalacak yeni sendikal stratejilerin geliştirilmesi olmalıydı. Ancak sendikalar gafil aviandı ve gelen dalganın şiddetini hesap edemedi. Üst üste gelen imha dalgaları dünya sendikacılığının hem üye sayısını hem de gücünü aldı götürdü. Buna direnen çok az sayıda ülke sendikası vardı. Bunlara örnek olarak İsveç-Almanya-Hollanda gösterilebilir. Bu konudaki en taze rakamlar 1 Temmuz 1995 tarihli "The Economist" de OECD'e atfen yayımlandı. Rakamların dili şunları söylüyor. 1970 ve 1990 Yıllarında Sendikalann Ücretlilere Oranı(%) Ülkeler ~19~7~0~--~%~ 1990 İsveç 70 82 Avusturalya 50 40 İngiltere 45 40 İtalya 38 40 Kanada 30 35 Almanya 35 35 Japonya 37 25 ABD 22 15 Fransa 22 10 Bu rakamlara bakınca; insanlar şunu düşünmekten kendilerini alakoyamıyorlar. 1980'li yıllar boyunca senelerce iktidarda oturan sosyalist François Mitterand' a rağmen Avrupanın en dramatik düşüşü nasıl oldu da Fransa'da yaşandı. Öte yandan Avustralya'da İşçi Partisi Lideri Bob Hawke'a rağmen bu düşüş nasıl yaşandı ABD ve Japon ya' da zaten beklenen tedrici düşüş, kimi Avrupa Ülkeleri' nde büyük şok derecesinde olurken, kimi Avrupa Ülkeleri'nde de düşüş değil, mevcudu koruma hatta biraz daha güçlenme görüldü. Bu sonuçlar son derece polemiğe açık bir tespite götürüyor insanları. O da şu; eğer düzenle uyum halinde, "establishment" ın parçası olan bir sendikal yapı varsa, bu sendikalar gücünü koruyor. Bunun örneği İsveç, Almanya. Yok eğer düzene muhalif bir sendikal örgütlenme sözkonusu ise, yani radikal bir yapılanma varsa, bunlar a cımasızca yok ediliyor. Bunun örneği de Fransa. Fransa sendikalarının ücretlilere oranının bugün % lo'un altına düşmesini, İspanya'nında söz konusu oranın ciddi düşüş içinde ol-

EKONOMIK Y AKLAŞIM 33 masını bu iddia doğruluyor, ancak bu konuda İtalya'nın gösterdiği yükseliş izaha muhtaç bulunuyor. Bu düşüşün altında yatan, kimi sendikalann düzenin parçası olmaması mı? Yoksa İngiliz Parlamenter Dennis Mcshane'in söylediği gibi kapitalizm değişti ama sendikalar değişemedi mi? Bu sorunlar sanırız uzun süreler tartışılacaktır. lll- YENi MUCiZE YA DA işgücü PiYASALARININ ESNEKLEŞTiRiLMESi Bir yanda işveren kesiminin çalışma hayatının katı kurallarından şıkayeti, öte yanda işçi sendikalarının buna karşı mücadelesi, bitmeyen savaşta tarafları ortak bir cephede birleştirdi: Bu cephe işgücü piyasalarının esnekleştirilmesi. Öyleki taraflar bu sihirli formüle büyük umutlar bağlamış ve bir çok sorunu onunla aşmaya hazırlanıyor. Hatta ILO' da 1994 Haziran Genel Kurulu'nda kısmi çaiışmayı bir uluslararası sözleşme haline getirdi. Bretton Woods kurumlarının ve OECD'nin hararetli savunucusu olduğu işgücü piyasalarının esnekleştirilmesi, Batılı ülkelerde bir süreden beri uygulana gelen ve Türkiye için son derece yeni bir kavram. İşgücü piyasalarının esnekleştirilmesi ne anlama geliyor, uygulamada karşımıza çıkan modeller nelerdir şimdi bunları inceleyelim: Esnekleşmenin Alman İş Hukuku açısından taşıdığı önemi açıklarken bakınız Prof. Karl-Georg Loritz Alman İş Hukukundan Esnekleşmeye Yönelik Çabalar konulu tebliğinde ne diyor: "... Alman işçileri için günümüzdeki en büyük tehlike, işin yitirilmesidir.. Bundan Alman İş Hukuk'nun esnek olmayışı büyük ölçüde sorumludur..."prof. Ekonomi' de esnekleşmen in Türk İş Hukuku açısından gerekliliğini savunurken, görüşlerini"... mümkün olduğu ölçüde işçinin korunması ve gerekli olduğu ölçüde kuralsızlaştırma..." şeklinde ifade ediyor. İşveren örgütlerinin ve kimi bilimadamlarının söylediği gerekçe; toplu iş sözleşmeleriyle iş sürelerinin kısaltılması karşısında işyerini kullanma süresinin uzatılınası, dolayısıyla makinaların çalışma sürelerinin arttırılması. İşgücü piyasasının esnekleştirilmesi dendiğinde ilk akla gelen iş süresinin esnekleştirilmesidir. İş Süresi Esnekleştirme Türleri Prof. Bloıneyer' e göre şöyle sıralanabilir; *Kısmi çalışma (Part-Time); En sık rastlanan esnekleştirme türü kısmi çalışmadır. Ancak Avrupa' da kısmi çalışınanın tanımı konusunda tartışmalar çıkmıştır. Sözgelimi Almanya, İrlanda, Lüksemburg, IIollarıJa gibi UlkeknJe haftalık 38 ~aatin altındaki çalışınalar losıni çalışma kabul edilir-

34 M. KEA1AL ÖKE ken; İspanya' da normal iş süresinin üçte ikisinden az süreye; Fransa' da haftalık iş süresinin %80'ininden az süreye kısmi çalışma denmiştir. Ayrıca Almanya'da aylık kazancın 530 DM'ın ve haftalık iş süresinin 15 saatin altında olduğu çalışma biçimine "cuzi istihdam" denmiş ve bunlar sosyal sigorta kapsamının dışına çıkarılmıştır. Kısmi çalışanların sosyal güvenlik hukuku ve kollektif hukuk bakımından tam zamanlı çalışanlardan bir farkı olmadığı hemen ilave edilmelidir. Hatta Avrupa Hukuku'na göre kısmi çalışanlara eşitsiz davranılması genel bir yasaktır. Ancak uygulamada fazla çalışma, asgari ücret vb. konularda bir takım duraksamaları n olduğu bir gerçektir. *İş Paylaşımı Uob Sharing); İki ya da daha fazla kişinin tek bir işi ortaklaşa yapmalarıdır. Kişilerin daha önce belirlenmiş iş planı içinde, belli iş süresinde, belli kurallar içinde ancak kendi aralarında görev bölümü yaparak işi sürdürmeleridil *Mevcut Personelin Esnek Kullanımı; Personelin aynı işletme içinde esnek kullanımında şu modellerden bahsedilmektedir. Birincisi işyeri içinde genişletilmiş nakil, ikincisi, değişik işyeri alanlarında çağrı üzerine kullanım, üçüncüsü de havuz yönetimi. Yani aynı meslek ve niteliktekileri bir yere toplayıp, iş gereği dağıtımını yapmalarıdır. *İşgücünün Evde İstihdamı Atipik istihdam modelleri içinde işverenlerin en tercih ettiği modeldir. Çünkü evinde çalışan ve ne sosyal güvenlik ne de toplu pazarlıktan yararlanmayan insanlar, çalıştıkları ve ürettikleri kadar para kazanabilmektedir. Bu insanlar hizmet akdi dışında çalıştıkları i çin de iş hukukunun koruması dışındadır. *Tele Çalışma İş Hukuku koruması altında olan ancak sürekli işyerinde bulunmayan işyerine bilgisayar ağıyla bağlanarak evinden ya da bürosundan hizmet sunan kişilerin yaptığı çalışmadır. *Ödünç Çalışma İşletmenin işçi gereksinimi olduğunda bir başka firmadan ödünç olarak işgücü kiralayıp bunun karşısında da belli bir ücret ödemesi dir. Almanya' da giderek yaygınlaşan bu modelin ürkünçlüğü karşısında işçi sendikaları yasaklanmasım isterken, ödünç işgücü veren şirketlerin sayısı 1984 yılında 1502 iken 1987 yılında 3255'e yükselmiştir. *İstisna Akdi

EKONOMIK Y AKLA~IM 35 İş hukukunun korunması dışına çıkabilmek için kullanılan modellerden biri de kabaca bir bölümünün üstlenilmesidir. taşaronluk diyebileceğimiz işin Esnekleştirme modelllerini açıkladıktan sonra bunların sendikalılığı nasıl etkidelediğini söylemeye gerek yok. Çünkü sendikalar açısından en ciddi darboğaz bu atipik istihdam modeli içinde bulunanların sendikal yaşamın dışına çıkmış olduklarıdır. Zaten istatistikler de bunu gösteriyor. Bu eğilim de ABD Çalışma Bakanı Robert Reich'ın "birisi esnek işgücünden bahsederken arka cebimden cüzdanıını çektiğini hissediyorum" sözlerini doğrular nitelikte. IV- TÜRK SENDiKAC/LGILI için BiR KAÇ SÖZ Sendikalaşma oranını %60'lar düzeyinde gösteren gerçeklerden uzak Çalışma Bakanlığı istatistikleri bir yana bırakılırsa, ülkemizdeki sendikalaşma oranının %1 O' lar düzeyinde olduğu konusunda bilimadamları ve teknisyenler mutabıktır. Bu rakam geçmişte de daha yukarıları tırmanmamışt1. Bundan sonra daha aşağı düşmesi kuvvetle muhtemeldir. Bunun sebeplerini şöyle sıralayabiliriz; *Neo-liberallerin anti sendikal politikaların sonuçları henüz yaşanmamıştır. Ya da yeni yeni yaşamaktadır. *Robotik teknoloji henüz uygulama alanı bulmamıştır. gibi yeni üretim teknikleri henüz işletmelere yeteri ölçüde girmemiştir. *Post-Fordizm *Özelleştirme ve taşaranıaştırma uygulamalarını arzuladıkları ölçüde gerçekleştirmemişlerdir. *İstihdam açısından tarım sektörünün küçülmesi sonucu, sanayi sektörü değil hizmetler sektörü büyümektedir. *İşgücü piyasasının esnekleştirilmesi gerçekleştirilememiştir. *İşsizlik azalmamakta artmaktadır. *İnformel sektör kontrol edilememiş aksine her geçen gün büyümektedir. *Deregülasyonun yıkıcı etkileriyle henüz yüz yüze gelinmemiştir. Bu faktörler Fransız Sendikacılarının yaşadığı şoku henüz Türk Sendikacılarına yaşatmamıştır. Ancak her geçen gün daha sorunlu ve sıkıntılı olacaktır. Deyim yerindeyse zaman sendikalarının aleyhine işlemektedir. İşte bu ortamda en hayati soru Türk Sendikacılarının bu olaylardan haberdar olup olmadığıdır. Ne yazık ki sorunun cevabı "hayır"dır. Türk Sendikacıları başlarına gelecek felakatten habersiz geleneksel olarak sürdürdükleri devletin kanatları altındaki "kamu sendikacılığını" devam ettirebileceklerini sanmaktadır. Oysa deııiz bitmek üzeredir ve bunun önlemleri alınmalıdır. Sendikacılar kendilerini yoke-

36 At KEA1AL ÖKE decek süreci tersine çevirmek için birşeyler yapmak zorundadır. Yapmak zorundadır çiinkü toplumun emek kesimindeki tek örgütlü güç olan sendikalar yok olursa bütünüyle örgüt ve örgütleşme kavramları yok olacaktır. Bu da zaten bireyi öne çıkaran yeni sağın istemlerine denk düşmektedir. Türk Sendikacılığı kaybettiği üyeyi, prestiji ve siyasal gücü sokaklarda aramak yerine Parlamento' da aramalıdır. Türk sendikacıları imkanların dağıtıldığı musluğa yani siyasal iktidara hep uzak durmuşlardır. Oysa sorunlarının çözümü iktidara yakın olmaktan geçer. Eğer örgütlü gücünü doğru siyasal tercihlerle sandığa yansıtabilirse siyasal iktidarı yakından etkileyebileceği bir yapıya kavuşması işten değildir. Ancak bu olay "siyasallaşmama" nedeniyle bir türlü akıllarına gelmemiştir. Siyasal tercih, bireysel değil kurumsal, hatta sınıfsal yapıldığı zaman bundan sonuç alamamak diye bir konu yoktur. Türk sendikalarına ilişkin üzerinde durulması gereken ikinci konu; sendika içi demokrasi kavramını hergün kullanmalarına karşın yaşama geçirme konusunda isteksiz olduklarından bir "oportünizm" illeti yakalarından düşmemektedir. Kitleyi temsil eden, kitleye layık, kitleyi sürükleyebilecek liderler örgütlerin başına geçememektedir. Bu yapı kırılmadıkça var olan potansiyel bile doğru zaman ve doğru yerde kullanılamaz. V-SONUÇ Tüm dünyada sendikacılık ciddi bir bunalımdan geçiyor. Bir yandan ekonomik ve teknolojik gelişim diğer yandan neo-liberal politikalar sendikaların sorununu yavaş yavaş hazırlıyor. Tüm bunlar yapılırken ülke ekonomilerinin yeteri kadar rekabetçi yapıya sahip o lamadığı ve bunun da sendikal yapı ve toplu pazarlık sisteminden kaynaklandığı söyleniyor. Örgütlenmenin, sendikalaşmanın geçmişte kalmış, fonksiyonlarını ifa etmiş kurumlar olduğu savıbretton Woods kurumlarınca da pompalanıyor. Genelikle çokulusluların karlı çıktığı bu yeni dünya düzenine karşı ILO ve bir takım uluslararası federasyonlar ciddi bir savaş veriyor. Ülkeler arasında, sınıflar arasında uçurumlar yaratan bu politikalara karşı şu görüşleri öne sürüyorlar: Yapısal Uyum Proğramları denilen politikalarla belki makro ekonomik düzeltmeler elde edilebilecektir. Ekonomiler belki görece daha rekabetçi olabilecektir. Ancak bunun faturası belli bir kitlenin işgücü piyasası dışına çıkanlması ve devasa işsizlik yaratılması ise, toplumsal demokratik rejimden umudunu kesmesi ise politikaların getirisi ve götürüsü iyi hesaplanabilmelidir. Gerçekten ortaya konan savlar çok ciddi ama onlara kulak asan yok. Ekonomik gücü kaybeden emek kesimi siyasal gücü de kaybederse 200 yıl öncesinin vahşi kapitalizm dönemi bizi bekliyor olacak. Ne dersiniz tarih tekerrürden mi ibaret!

EKONOMIK Y AKLAŞIM 37 KAYNAKÇA DPT 7. BEŞ YILLIK PLAN DiE-OECD İstatistikleri Prof. Dr. Karl-Georg Loritz, "Alman İş Hukuku'nda Esnekleşmeye Yönelik Çabalar", Çalışma Hayatında Esneklik, Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı Yayını, 1994, İzmir. Prof. Dr. Münir Ekonomi, "Türk İş Hukuku'nda Esnekleşme Gereği", Çalışma Hayatında Esneklik, Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı Yayını, 1994, İzmir. Prof. Dr. Wolfgang Blomeyer, "Almanya' da İstihdam İlişkilerinin Esnekleştirilmesi Yönünde Denemeler", Çalışma Hayatında Esneklik, Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı Yayını, 1994 İzmir. "The Future of Unions", The Economist, 1st-July 1995. "Adapt or Die" The Economist, 1st-July 1995. Prof. Dr. Frank Dep pe, "Batı Avrupa' da Sendikal Hareket Sorunları ve Perspektifleri", Konferans Notları, Mayıs 1994. "Public Seetar Report, The University of New South Wales, November 1994 "The /LO Towards the 21 st Century November 1993. Alternative Economic Strategy", PSI May 1994 TÜSİAD, Dünya Çapında Bir Peiformansa Doğru, Mayıs 1995. TUAC-OECD Adaptability Versus Flexibility Paris 1995. ILO,Defending Values, Pronıoting Change, Geneva 1994. Doç. Dr. Uğur Eser-Arş. Gör. Kadir Eser, Türkiye'de Sanayi Sektörünün Yapısı ve Geliş me Eğilimi, Türk Harb-İş Sendikası Yayını, Nisan 1995, Doç. Dr. Nurnan Kurtulmuş, "Ekonomik Kriz Koşullamıda Endüstri ilişkileri", Endüstri İ lişkileri Kongresinde sunulan tebliğ, Kasım 1994. International Meeting On Toyotism In The Car Sector, Transnational Information Exchange, Bareelona April l 991. ICFTU Free Labour World, yayın organı, Brüksel 1995. Petrol-IŞ, 93-94 Yıllığı, Petrol-İş Yayını, Nisan 1995. Prof. Dr. Kuvvet Lordoğlu, Söyleyişi, Cumhuriyet Gazetesi 13.8.1995, Hikmet Uluğbay, "Where Are W e Heading To?" Daily News, November 23-24,1994, TİSK, Avrupa Birliği'nin Beyaz Kitapları ve Türkiye için Bir Değerlendirme, TİSK Yayınları No:144, Mayıs 1995. PSI (Public Service International), Focus, Cedex-France, 1995. Prof. Dr. Nusret Ekin, 2000'/i Yıllara Doğru Çalışma Hayatı, Tühis Yayınları, Mayıs 1995. Dr. Arif Yavuz, "Esneklik ve Esnek Çalışmanın Endüstri İlişkilerine Etkisi", Petrol-IŞ Dergisi, Sayı:95, Haziran 1995. *Prof.Dr. Metin Kutal, "Türk İş Hukukunda Esnek Çalışma Konusunda Karşılaşılan Bazı Sorunlar", Petrol-iş Dergisi, Sayı:95, Haziran 1995. *Denis Mcshane, "Unions-At Home and Abroad", Dialogue The Economics Agenda, USA, February 1994. *EBSO, Çalışma Mevzuatınıızın Güncel Sorunları, Araştırma Serisi 3, Haziran 1995 *Department of Labour Report And Recommendaıions, Commisian on the Fuıure of Worker-. Management Relations, USA, December 1994.