TÜRK HALK EDEBIYATıNıN GENEL

Benzer belgeler
TANZİMAT DÖNEMİ. Yunus MACİT Adilşah SEVDİN Garip AŞKIN

AĞRI İBRAHİM ÇEÇEN ÜNİVERSİTESİ

ahmet kiral Kübra bitmez naime demir

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

İnci Hoca TANZİMAT EDEBİYATI I. DÖNEM

TANZİMAT EDEBİYATI ( ) HAZIRLAYAN: Döndü DERELİ D GRUBU-105

İnci. Hoca DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ II (BENTLERLE KURULANLAR)

TANZİMAT I. DÖNEM: ŞAİR VE YAZARLAR. * Şinasi *Ziya Paşa *Namık Kemal. * Ahmet Mithat Efendi *Şemsettin Sami

-Rubai nazım şekli denince akla gelen ilk sanatçı İranlı şair.. dır.

Osmanlı'da Batılılaşma hareketiyle birlikte edebiyatta da birtakım yenilikler oldu. İşte bu yeniliklerin başladığı dönemdir Tanzimat Dönemi...

TANZİMAT EDEBİYATI II. DÖNEM SANATÇILARI

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

Savaş, kahramanlık ve vatan sevgisi gibi konuları destansı ve abartılı bir anlatımla işleyen şiirlerdir.

İslam medeniyetinde Türk Edebiyatı

İnci Hoca TANZİMAT EDEBİYATI I. DÖNEM SANATÇILARI

İnci Hoca YEDİ MEŞALECİLER

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...9

Ö n e m l i Ö z e l l i k l e r i

TANZİMAT DÖNEMİNDE ÖĞRETİCİ METİNLER. Ufuk KÜSDÜL Arhavi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

TÜRK EDEBİYATI 10. SINIFLAR 17 Nisan 2015

Tanzimat Edebiyatı. (Şiir-Roman) YAZARLAR Dr. Özcan BAYRAK Dr. Muhammed Hüküm Dr. Taner NAMLI Dr. Celal ASLAN

İnci. Hoca DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ I (BEYİTLERLE KURULANLAR)

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ

Aruzla şiire başlayan sanatçılar, Ziya Gökalp in etkisiyle sonradan hece ölçüsüyle yazmaya başlamışlardır.

Yeniçeri Ocağı nın kaldırıldığı 1826 dan başlayarak ıslahat kültürü yoğunluk kazanmış, Batılılaşma her alanda kendisini daha çok hissettirmiştir.

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - III

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - I

TÜRK VE DÜNYA EDEBİYATINDA NAZIM BİÇİMLERİ. işledikleri konulara ve ilgili oldukları alanlara göre de nazım türlerine ayrılırlar.

11. Sınıf. defter notları fatih kasva. tanzimat dönemi edebiyatı

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Konu Anlatımlı Soru Bankası ESKİ TÜRK DİLİ VE LEHÇELERİ...

İSLÂMİYET ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI İSLÂMİ İLK ESERLER SORU PROĞRAMI AHMET ARSLAN

TANZIMAT DÖNEMI EDEBIYATI ( ) Tanzimat Dönemi Edebiyatı nın Oluşumu

İnci. Hoca GEÇİŞ DÖNEMİ ESERLERİ (İLK İSLAMİ ESERLER)

FECRİ-ATİ EDEBİYATI SANATÇILARI

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 13.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Yunus Emre Hacı Bektaş-ı Velî Sultan Veled

1. Dönem Tanzimat Edebiyatı nın Genel Özellikleri:

TLL Uygulama. Aşağıdaki seçeneklerin hangisinde Hüseyin Rahmi Gürpınar a ilişkin bilgi doğru değildir?

SERVETİFÜNUN SANATÇILARI - I

Bilim,Sevgi,Hoşgörü.

CUMHURIYET DÖNEMINDE COŞKU VE HEYECANI DILE GETIREN METINLER (ŞIIR) Cumhuriyet Edebiyatında Şiir ve Soru Çözümü

Tanzimat II. Dönem Edebiyatı ( )

İBRAHİM ŞİNASİ

CEVAPLAR 1 C 2 D 3 D 4 C

Azrail in Bir Adama Bakması

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

TÜRK HALK TİYATROSU TÜRLERİ

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Balım Sultan. Kendisinden önceki ve sonraki Postnişin'ler sırası ile ; YUSUF BALA BABA EFENDİ MAHMUT BABA EFENDİ İSKENDER BABA EFENDİ

YENİ TÜRK EDEBİYATI - I

GAZETE. *ilk resmi turkçe gazete: Takvim-i Vekayi *ilk yarı resmi gazete: Ceride Havadi *ilk özel gazete

GARİP AKIMI (I. YENİ)

PROF. DR. MESERRET DĐRĐÖZ

MEHMET RAUF - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ( )

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

METİNLERİ SINIFLANDIRILMASI

11. SINIF SOYADI: DENEME 1 1. DONEM 1. YAZILI TANZİMAT YENİLEŞME DÖNEMİ. 1. Osmanlı dönemindeki yenileşme ne zaman başlamıştır?

ÖZGEÇMİŞ. Kenan Erdoğan Unvanı. Adı Soyadı. Doçent Doğum Tarihi veyeri Yozgat 01 Mart 1963 Görev Yeri

HALK EDEBİYTI IV AŞIK EDEBİYATINDA ÜSLUP

Sade Nesir: Halkın konuştuğu dilden fazla uzaklaşılmadan oluştumuştur.

Pir Sultan ABDAL. Sana kıyanlar tarihin kara sayfalarında, sen ise milyonların kalbindesin Ey Ali Aşığı Pir Sultan

YAZI TÜRLERİ ŞENDA SOLMAZ KONUSUNU YAŞAMDAN ALAN YAZI TÜRLERİ OLAY YAZILARI

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

divan edebiyatı Aruz ölçüsü

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

SULTAN VELED DİVANI (ÇEV. PROF. DR. VEYİS DEĞİRMENÇAY) ŞEYDA ARISOY

HALK EDEBİYATI. Aşk, doğa, ayrılık, özlem, ölüm, din, tasavvuf konularının yanı sıra toplum hayatını

(d.1286/1869-ö.1319/1902) âşık

Kitap Değerlendirmeleri. Book Reviews

Metin Edebi Metin nedir?

YAHYA KEMAL BEYATLI ( )

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır.

BEP Plan Hazırla T.C Ceyhan Kaymakamlığı ALTI OCAK MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ Müdürlüğü Edebiyat Dersi Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ Gönderen admin - 31/01/ :14

ŞEHİT ÖĞRETMEN KUBİLAY MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 12.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ 2.DÖNEM 1.

SINIF TÜRK EDEBİYATI DERS NOTLARI DEVELİ LİSESİ

ÖZGEÇMİŞ. 4. Öğrenim Durumu :Üniversite Derece Alan Üniversite Yıl Türk Lisans. Halk Atatürk Üniversitesi Türk Halk Hacettepe Üniversitesi 1971

TANZİMAT DÖNEMİ KONU TARAMA SORULARI Gönderen admin - 31/01/ :30

LYS EDEBİYAT ÖN SÖZ. LYS EDEBİYAT Liselere Yardımcı Ders Kitabı Sevgili Öğrenciler,

Zeus tarafından yazıldı. Çarşamba, 11 Mart :05 - Son Güncelleme Perşembe, 27 Mayıs :12

TÜRK ŞİİR BİLGİSİ REDİF:

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...III

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi

1. BÖLÜM. Þiirin Anlamsal Özellikleri

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Türk Edebiyatı X-Robots-Tag: otherbot: noindex, nofollow

OĞUZ TÜRKÇESİNİN ANADOLU DAKİ İLK ÜRÜNLERİ (XIII. - XIV.

İÇİNDEKİLER. Sorular... 9 Ödev... 10

İSLÂMÎ DEVİR TÜRK EDEBİYATI ( yy.)

Müşterek Şiirler Divanı

ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI:

TANZİMAT DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

HİKÂYE (ÖYKÜ) Tarihçe ve İlkler Dede Korkut (Korkut Ata) Kimdir? Dede Korkut Hikâyeleri ve Eğitim Araştırma Sonuçları Yararlanılan Kaynaklar

EDEBİYAT 9. SINIF 10. SINIF

DİVAN EDEBİYATI. Divan edebiyatı, Türklerin, on üç ve on dokuz yüzyıllar arasında Anadolu da

HALK EDEBİYATI. Aşk, doğa, ayrılık, özlem, ölüm, din, tasavvuf konularının yanı sıra toplum hayatını

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

Transkript:

TÜRK HALK EDEBIYATıNıN GENEL ÖZELLIKLERI,MANI,KOŞMA,DESTAN, VARSAĞı ÖRNEKLERI Zeynep BİÇER Menekşe DEMİR İpek KAPLAN

TÜRK HALK EDEBİYATI NIN ÖZELLİKLERİ Halk Edebiyatı:Halkın içinden sözlü olarak ortaya çıkan ve zamanla halkın arasında dilden dile gelişen,kendine özgü dili ve üslubu olan bir edebiyat koludur. İslamiyet in kabulünden önceki dönemden izler taşır. Gözleme dayalı somut bir edebiyattır.benzetmeler somut kavramlar aracılığıyla yapılır.

İslamiyet in kabulünden önceki dönemden izler taşır. Gözleme dayalı somut bir edebiyattır. Benzetmeler somut kavramlar aracılığıyla yapılır. Edebiyat ürünlerinde biçimden çok öz(konu) önemsenmiştir.

Aşk,doğa sevgisi,ayrılık,gurbet,özlem,yiğitlik, din ve tasavvuf en çok işlenen konulardır. Dil konuşma dilidir. Şiir biçiminden yazılan eserler ağırlıktadır. Nazım-nesir karışık yazılan eserler vardır. Hem şiir hem nesir alanında ürünler verilmiştir. Şiirlerde nazım birimi dörtlüktür.

Anlatım canlı,içten ve yalındır. Şiirde en çok yarım uyak kullanılmış,cinaslara ve rediflere de yer verilmiştir. Bir edebi metnin tarihi ve kültürel süreç içerisinden farklı zamanlarda ve farklı coğrafyalarda anlatılmasıyla kazandığı yeni yada değişmiş haline varyant,eş metin,versiyon,benzer metin gibi adlar verilmiştir.

MANİ 4 çeşit mani çeşidi vardır; 1)Düz Mani Tek dörtlükten oluşur. Bütün dizeleri 7 li hece ölçüsüdür.

DÜZ MANİ ÖRNEKLERİ Garibim bu gül şende Baykuşlar ötüşende Gariplik ne çetinmiş Baş yastığa düşende Bahar gördüm yaz gördüm Güzel gördüm naz gördüm Her tarafı dolaştım Senin gibi az gördüm

2)Kesik mani Birinci dizesinin hece sayısı yediden az olan manilerdir. Dizeleri cinaslı uyaklarla kurulur. Bu nedenle böyle manilere cinaslı mani de denir.

KESİK MANİ ÖRNEKLERİ Böyle bağlar Yar başın böyle bağlar Gül açmaz bülbül ötmez Yıkılsın böyle bağlar Yar asar Hekimsen bak nabzıma Cerrah isen yara sar Beni kimse asamaz Asar ise yar asar

3)Artık(yedekli) Mani Normalde dört dizeli olan maniye aynı uyakta başka dizeler eklenerek söylenen manilerdir. Ancak dize sayısı fazla olan kesik manilerle karıştırmamak gerekir.artık manilerde genellikle cinaslı uyak kullanılmadığı gibi birinci dizeleri de anlamlıdır.

ARTIK MANİ ÖRNEĞİ İlkbahar yaz derler Şiiri söze naz derler Kime derdim söylesem Bu dert sana az derler Kendin ettin kendine Yana yana gez derler

4)Karşılıklı Mani İki kişinin karşılıklı söyledikleri manilere denir. Bu maniler genellikle sorulu-cevaplı düzenlenir.

KARŞILIKLI MANİ ÖRNEĞİ Erkek: Karşıya kaban derler Ökçeye taban derle Kız hatırın kalmasın Nişanlın çoban derler Kız: Karşı kabansız olmaz Ökçe tabansız olmaz Niye Hatırım kalsın Sürü çobansız olmaz

KOŞMA Vara vara vardım ol kara taşa, Hasret ettin beni kavim kardaşa, Sebep ne gözden akan kanlı yaşa, Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm Nice sultanları tahttan indirdi Nicesinin gül benzini soldurdu Nicelerin gelmez yola gönderdi Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm Karacaoğlan der ki kondum göçülmez Acıdır ecel şerbeti içilmez Üç derdim var birbirinden seçilmez Bir ayrılık,bir yoksulluk,bir ölüm (Karacaoğlan)

VARSAĞI ÖRNEKLERİ Behey ela gözlü dilber! Vaktin geçer demedim mi? Harami olmuş gözlerin. Beller keser demedim mi? Bak şu kaşa, bak şu göze. Ciğer kebap oldu köze. Yakasız gömlekler bize, Felekler biçer demedim mi? Deryalarda yüzer gemi. Şeker dudağının yemi Süre gör devranı demi. Devran geçer demedim mi? Karacaoğlan der mert ile Sözüm yoktur namert ile Zalim felek bu dert ile Bizi eğer demedim mi?

DESTAN Destanların Özellikleri Olaylar bir kahraman etrafında döner. Manzum olarak kaleme alınır veya anlatılır. Konu bir milleti yakından ilgilendirir. Zaman akışı çok hızlıdır.

Tabiat olayları ön planda ve canlı bir şekilde tasvir edilir. Tarihe ışık tutar ve belirli bir coğrafyada geçer. Kahramanlar genelde soylu kişilerdir. Olağanüstü yaratıklar ve olaylar yer alır. Ana dilin en güzel örneklerini oluştururlar ve anonimdir.

BİZİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ

DERS: SİYASET VE EDEBİYAT KONU: ANONİM HALK EDEBİYATININ ÖZELLERİ MEDDEH,KARAGÖZ VE HACİVAT, ORTA OYUNU ÖRNEKLER HEDİYE DAŞDEMİR ASLI AKTEPE SANİYE ARSLAN

Anonim Halk Edebiyatı Özellikleri Belli bir sahibi yoktur.halkın ortak malı olan ürünlerden oluşur. Dili sade, akıcı bir halk Türkçesidir. Şiirlerde hece ölçüsünün 7 li, 8 li ve 11 li kalıpları ağırlıklı olarak kullanılır. Somut ve gerçeklerler iç içe bir edebiyattır. En çok yarım kafiye kullanılmıştır. Bazı manilerde cinaslı kafiye görülür. Mecazlara ve edebi sanatlara fazla yer verilmez. Sözlü geleneğe dayanır. Ölüm, aşk, tabiat sevgisi, ayrılık acısı, özlem, yiğitlik, toplumsal aksaklıklar gibi konular işlenir. Anonim halk edebiyatının türleri; mani, ninni, türkü, destan, tekerleme, bilmece, masal vb. Şiirlerinin nazım birimi dörtlüktür.

MEDDAH Bir sözlü tiyatro ürünü olan meddahlık, kısaca, "tek adamlı tiyatro"dur. Meddah, tiyatronun bütün karakterlerini kendi kişiliğinde birleştiren bir aktördür. Bir hikâyeyi başından sonuna kadar, yüksekçe bir yerde, karakterleri şivelerine göre konuşturarak anlatır. Perdesi, sahnesi, dekoru, kostümü bulunmayan bu tiyatroda her şey, meddah denen kişinin zekâsına, bilgisine, söz söylemedeki hünerine bağlıdır. Taklitler yapıp hoş öyküler anlatarak halkı eğlendirir. Meddah kişilerin ağız özelliklerini taklit ettiği gibi hayvanların, doğanın ve cansız nesnelerin seslerini de taklit eder.

Hacivat ve Karagözün Çıkış Noktası Öne sürülen bir rivayete göre; Hacivat ve Karagöz, Orhan Gazi dönemin de Bursa da yaşayan ve cami yapımında görevli olan iki işçidir. Bu kişiler kendileri çalışmamaktadır ve diğer işçilerin de çalışmasını engellemektedir. Caminin yapım çalışmaları aksayınca Orhan Gazi, cami mimarına cami bitmezse kelleni alırım der bunun üzerine mimar, karagöz ve Hacivat ın kelleleri kesilir.bu duruma çok üzülen Şeyh Küşteri, Karagöz ve Hacivat ın kuklalarını yapıp perde arkasında canlandırmaya başlamıştır.

KARAGÖZ VE HACİVAT Taklide ve karşılıklı konuşmaya dayanan, iki boyutlu tasvirlerle bir perdede oynatılan gölge oyunudur. Başkarakterler Karagöz ve Hacivat tır. Karagöz okumamış insandır. Hacivat ın kullandığı sözcükleri anlamaz ya da anlamaz görünüp onlara yanlış anlamlar yükleyerek çeşitli nükteler çıkarırken bir taraftan da Türkçe dil kuralları ile yabancı sözcükler kullanan Hacivat ile alay eder. Hacivat, kişisel çıkarlarını her zaman ön planda tutar. Az buçuk okumuşluğundan dolayı yabancı sözcüklerle konuşmayı sever. Perdeye gelen hemen herkesi tanır, onlara aracılık eder. Zenne, Çelebi, Tuzsuz Deli Bekir, Acem, Laz, Matiz, Zeybek gibi diğer tipler oyuna ayrı renk katar.

Karagöz oyunları dört bölümden oluşur 1.Mukaddime (giriş) 2.Muhavere (söyleşi,atışma) 3. Fasıl (bir öykünün anlatıldığı asıl oyun) 4. Bitiş

ORTA OYUNU Halkın ortasında apaçık duran bir meydanda; metinsiz, suflörsüz, ezbersiz oynanan bir tiyatrodur. Anlatılan olaylar ustadan çırağa, kuşaktan kuşağa geçerek değişikliğe uğrar. Başkarakterler, oyunu açan, yürüten, kapayan; hem oyuncu, hem sahneye koyucu, hem de yazar gibi davranan,kenarı kürklü kaftan ve külah giyen, elinde şakşak taşıyan Pişekâr; Pişekâr ila birlikte oyunu yürüten; ikinci oyuncu ve baş komik, kavuk ve kaftan giyen Kavuklu dur. Pişekâr cinasçılık, Kavuklu ise tekerlemecilik yapar. Çelebi, Zenne, Denyo, Arnavut, Acem, Arap, Yahudi gibi tipler kendilerini simgeleyen bir müzikle sahneye çıkar.

DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM

ahmet kiral Kübra bitmez naime demir

KONU İÇERİĞİ :) AŞIK EDEBİYATI AŞIK EDEBİYATININ ÖZELLİKLERİ AŞIK EDEBİYATI TEMSİLCİLERİ VE ESERLERİ

AŞIK HALK EDEBİYATI Âşık Halk Edebiyatı, âşıkların ortaya koyduğu eserlerin oluşturduğu halk edebiyatı içinde yer alan bir kol. Halk diliyle ve hece vezniyle meydana getirilen, saz eşliğinde söylenen şiirlerden oluşan geleneksel edebiyatımızın adıdır. Anonim ürünlerin dışında kalan şiirlerin (koşma, destan, semâî, kalenderî v b.) oluşturduğu toplam, böyle adlandırılır. Kimi âşıkların başından geçen ve yaygınlaşıp ünlenen hikâyeler de âşık edebiyatı içinde incelenir.

Âşık Edebiyatı geleneğini sürdüren şairlerimize âşık denildiği için bu edebiyata da Âşık Edebiyatı denilmiştir. Âşık Edebiyatı'nın kökü Orta Asya'ya kadar dayanır. Bu akımı temsil eden âşıklar, Orta Asya Türk şiir geleneğine bağlı kalıp ellerinde sazları ile diyar diyar dolaşarak sanatlarını icra ederler. Âşıklar halk arasında yetişir, duygu ve düşüncelerini saz çalarak dile getirirler. Böylece kendi şarkılarını Âşık Edebiyatı'na uygun olarak söylerler.

Aşık veya ozan denilen kişilerin, saz eşliğinde söyledikleri şiirlerden oluşur. Genelde sözlü olmasına rağmen şairler, şiirlerini "cönk" dedikleri defterlerde toplamışlardır. Şairler, sazlarını omuzlarına alarak köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir dolaşmışlardır. Şiirlerde anlatım içten, canlı ve yalındır. Şairler, halkın içinden çıktığından halk dilini kullanmışlardır. Bu sade dil 18. ve 19. yüzyıllarda bazı şairler tarafından Divan Edebiyatı'nın etkisinde kalmasıyla eski ağırlığını kaybetmiştir. Nazım birimi dörtlüktür. Koşma, semai, destan, varsağı gibi nazım şekilleri kullanılmıştır.

Hece ölçüsünün 7'li, 8'li ve 11'li kalıplarına ağırlık verilmiştir. Aşk, tabiat, gurbet, ayrılık, ölüm, özlem, kıskançlık, yiğitlik, toplumun sorunları, insan davranışları, bunlarla ilgili eleştiriler konu olarak işlenmiştir. Şiirlerin son dörtlüğünde şairin adı veya mahlası geçer. Göz kafiyesi anlayışı yerine, kulak kafiyesine ağırlık verilmiştir. Yani kafiye için aynı sesin kullanılmasına gerek yoktur. Genellikle yarım ve cinaslı kafiye kullanılmıştır. Benzetme (teşbih) ve kişileştirme (teşhis) dışında edebi sanatlara fazla yer verilmemiştir.

Bazı ürünlerde yöresel özellikler görülür. Şiirler genellikle hazırlık olmaksızın irticalen yani içe doğduğu gibi söylenir. Divan Edebiyatı daha çok düşünceye önem verdiği için soyut bir edebiyattır. Halk Edebiyatı'nda ise şair gördüğünü, yaşadığını anlatır. Bu nedenle Aşık Edebiyatı, somut bir edebiyattır. Şiirler, işlenen konulara göre "koçaklama, güzelleme, taşlama, ağıt" gibi adlar alır. Âşık Edebiyatı hayali olaylardan çok, gerçekçiliğin ön plana çıktığı bir edebiyattır.

16.YÜZYIL AŞIKLARI Bahşi Musli Hayali Köroğlu Kul Mehmed Çırpanlı Geda Öksüz Dede

17.YÜZYIL AŞIKLARI Bu yüzyılda yetişen âşıklar toplumun her kesimini temsil etmektedirler. Karaca Oğlan göçebe, Âşık Ömer ve Gevheri şehir, Kul Deveci, Kul Mehmet ve Kul Süleyman ise ordu muhitinde yetişmişlerdir. Bu yüzyıl âşık edebiyatının en güçlü olduğu dönemdir.

Bu yüzyılın âşıkları hece vezninin yanında aruz vezniyle de şiirler yazmışlardır, Hatta âşıklar arasında divan sahibi olanları bile vardır. XVII. yüzyılda yaşayan âşıklar; koşma, destan ve semai türlerinin yanı sıra, aruzlu türlerden divanî, semai, kalanderi vb. dallarında da eserler vermişlerdir. XVI. yüzyıldan itibaren âşıkların hayatları etrafında oluşan halk hikâyeleri, bu yüzyılda oluşumunu devam ettirmiştir.

KARACAOĞLAN Karacaoğlan'ın şiiri aşk ve doğa üzerinde kuruludur. Ayrılık, gurbet, sıla özlemi ve ölüm en çok değindiği konulardır. Şiirlerinde sıkça adları geçen Elif, Zeynep ve İsmikan adlı kadınların sevgilileri olduğu sanılıyor. Duygularını, yaşadıklarını, düşüncelerini içten, gerçekçi ve özgün bir şiir yapısı içinde anlatır.

BAŞLICA ESERLERİ ANNACINA ALMIŞ KOCA BERİD İ BAĞLANDI YOLLARIM, KALDIM ÇARESİZ BANA KARA DİYEN DİLBER BİR AYRILIK BİR YOKSULLUK BİR YİĞİT GURBETE GİTSE BİTTİ M OLA, ŞAM İLİNİN HURMASI ÇIKIP YÜCESİNE SEYRAN EDERKEN DİNLE SANA BİR NASİHAT EDEYİM DÖNDÜR BOYNUN BENDEN YANA EĞLEN HOCAM EĞLEN, BİR SUALİM VAR ELÂ GÖZLERİNİ SEVDİĞİM DİLBER HASTA DÜŞTÜM HEY AĞALAR İLLERİ VAR BİZİM İLE BENZEMEZ İNCECİKTEN BİR KAR YAĞAR İZİN VER HEY AĞAM BEN DE GİDEYİM SANA DEDİM, ALLI GELİN HAS GELİN ŞOL DERGÂHTAN DÖNSÜN YÜZÜM ŞU GÖNLÜM EĞLENMEZ OLDU, VARAYIM ŞU YALAN DÜNYAYA GELDİM GELELİ ÜRYAN GELDİM GENE ÜRYAN GİDERİM VARA VARA VARDIM OL KARA TAŞA YALANA DA DELİ GÖNÜL YALANA YEŞİ BAŞLI GÖVEL ÖRDEK Bana kara diyen dilber Gözlerin kara değil mi Yüzünü sevdiren gelin Kaşların kara değil mi Güzel, ben seni isterim Seni koynumda beslerim Yüzünü, güzel, göreyim Zülüfün kara değil mi Boyun uzun, belin ince Yanakların olmuş gonca Salıverirsin kolunca Beliğin kara değil mi

KAYIKÇI KUL MUSTAFA Kayıkçı Kul Mustafa; divan şiirinin etkisinden uzak, halk zevkine bağlı, doğal bir söyleyişle, 17. Yüzyılın ilk yarısında geniş bir üne kavuşur. Bağdat kuşatmasında, kaleden atılan oklarla yaralanıp Dicle'ye düşerek boğulan ve IV. Murat'ın hayranlığını kazanan Genç Osman için yazdığı destan, şiirlerinin en tanınmışıdır.

"Genç Osman" destanı kısa sürede bütün Anadolu'ya yayılmış, büyük ün kazanmıştır. Bugün bile "Genç Osman Destanı"nın etkisinin tümüyle silindiği söylenemez. Kul Mustafa'nın yeniçeri âşıklarından oluşu, şiirlerinin özellikle askerler arasında, sınır boylarında sevilip tanınmasını kolaylaştırmıştır. Kahramanca söyleyişi, nazım kusurlarını kapatır. Şiirlerinde kimi söylemelerde zorlamalar görülüyorsa da, döneminde halk beğenilerini zorlamayan, yalınlığı, içtenliğiyle geniş etki bırakmış, ozanları da bir ölçüde bu etki altına alabilmiştir. ESERLERİ Arzıhâl Eylesem Ettiğin Cevri Bugün Ben Bir Güzel Gördüm Canım Sen Güzel Olmağa Çünkü Dilber Bana Meylin Yoğ İdi Eğer Sorarsan Hâlimden Gece Gündüz Uyku Girmez Gözüme Gele Dilber Gel Alllahı Seversen Genç Osman İptida Bağdad'a Sefer Olanda Kara Gözlü Dilber Lebin Lezzeti Koşma-2 Koşma Kuşlar İçinde Bir Ak Kuş Sabâ Selâm Eyle Gül Yüzlü Yâre Sevdasını Başımızda Yücesi Dumanlı Boranlı Dağlar

ESERLERİ Beyaz Göğsün Bana Karşı Bir Elâ Gözlüden Şikayetim Var Bizden Selam Olsun Gül Yüzlü Yare Bugün Ben Bir Bağa Girdim Bugün Ben Bir Güzel Gördüm Bülbül Ne Yatarsın Yaz Bahar Oldu Dağlara Gel (Ozan Erhan Çerkezoğlu ve Grup Yorum Seslendirmiştir) Dila Gör Bu Cihan İçre Ey Benim Nazlı Cananım Ey Peri Cihana Sen Gibi Dilber Garip Turna Bizi Senden Sorana Hey Ağalar Bir Sevdaya Uğradım Hey Ağalar Zaman Azdı Mecnun'a Dönmüşüm Bilmem Gezdiğim Sözün Bilmez Bazı Nadan Elinden Şunda Bir Dilbere Gönül Düşürdüm Bulunmaz GEVHERİ

AŞIK ÖMER Ömer aruz ve hece ölçüsüyle şiirler yazmıştır. Divan şairlerinden oldukça etkilenmiştir. Şiirlerinde ilk başta divan şairlerine özenerek "Adli" mahlasını kullanmış daha sonrasında ise "Ömer" mahlasını tercih etmiştir. Heceyle yazdığı şiirleri aruzla yazdıklarına nazaran daha başarılı olduğundan dolayı hece şiirleriyle tanınmıştır.bu alanda çağdaşı Kayıkçı Kul Mustafa'dan etkilendiği görülür. Ayrıca binin üzerinde şiir yazmış olup, aşık edebiyatının en fazla eser bırakan sanatçısıdır.

ESERLERİ Bugün Ben Bir Güzel Gördüm Dedim Dilber Yanakların Kızarmış Ela Gözlerine Kurban Olduğum Ey Şahin Bakışlı Yükseğe Bakma Gam Yükleri İle Yükümüz Tuttuk Garip Bülbül Kılur Zârı Gel Dilberim Kan Eyleme Göz Süzüp De Sakın Kaşın Kurulalı Neler Çekmiş Salınıp Seyran Yerine Şita Hengâmının Şiddeti Geçti Şu Karşıdan Gelen Dilber Yine Bâd-ı Sabâ Esti

ERCİŞLİ EMRAH ESERLERİ 100 BİN MİHLET İLE BİR BAĞ SEHERDE UĞRADIM BEN BİR GÜZELE AĞALAR GURBETTEN GELDİM BİR YİĞİT GURBETE ÇIKSA TUTAM YAR ELİNDEN TUTAM UCA DAĞLARIN BAŞINDAN

18. YÜZYIL AŞIKLARI AŞIK ABDİ AŞIK HALİL AŞIK BAĞDADİ AGAHİ

19.YÜZYIL AŞIKLARI Önemli simaların yetiştiği yüzyıl oldu. Halk şairleri Gevheri ve Aşık Ömerin etkisinde kalarak aruzla semai, selis, kalenderi ve satranç olarak isimlendirdikleri şiirler yazdılar. Önceki yüzyıllarda ki aşıklara nazaran bu yüzyıla mensup aşıklar hakkında daha objektif bilgilere sahibiz. Bu yüzyılda hece vezni yine vazgeçilmez oldu. Aşk konusunun yanında toplumsal konularda işlendi.

DADALOĞLU Osmanlı Devletinin Anadolu Türkmenlerini iskan politikasına tepki olarak tanınmış bir halk ozanıdır. Aslımı sorarsan Avşar soyundan Her sabah seyran gezerken Yedi iklim dört köşeyi dolandım

BAYBURTLU ZİHNİ Hem divan hem de halk şiiri türünde ki yapıtlarıyla tanınmış bir şairdir. Asıl adı Mehmet Emin dir. Aruzla yazdığı şiirler ölümünden sonra Divan ı Zihni adıyla yayımlandı. Başından geçen serüvenleri şiir, yergi ve destanlar biçiminde Sergüzeştname de anlatmıştır.

ERZURUMLU EMRAH Erzurum un tambura köyünde doğduğu ve Niksar da öldüğü bilinir. Hem Aruz hem de Hece ölçüsüyle şiirler yazmıştır. Divan şiirini en iyi bilenler arasındadır. Emrah ın tek eseri Divan ıdır.

20.YÜZYIL AŞIKLARI Aşık şiirinin çok güçlü olduğu bir dönemdir Bu yüzyılın en önemli özelliği şairler hakkında yazılan makale, bildiri ve kitaplar olmasıdır. Bu da onlar hakkında daha sağlıklı bilgiler edinmemizi sağlıyor. Pek çok il, ilçe ve beldelerin yöneticileri tarafından şölenler düzenlenmiştir. Bu yüzyılın aşıkları çeşitli iletişim araçlarıyla geniş kitlelere ulaşmışlardır.( plak, kaset,cd)

MURAT ÇOBANOĞLU AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU AŞIK OSMAN(TAŞKAYA) FEYMANİ AŞIK REYHANİ ŞEREF TAŞLIOVA NEŞET ERTAŞ MAHZUNİ ŞERİF

AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU 25 Ekim 1894 tarihinde Sivas ın Şarkışla ilçesinde, Sivrialan köyünde doğdu.21 Mart 1973 te öldü. Türkçesi yalındır. Dili ustalıkla kullanır. Tekniği gösterişsiz ve neredeyse kusursuzdur. Yaşama sevinciyle hüzün, iyimserlikler umutsuzluk şiirleriyle içiçedir. Doğa, toplumsal olaylar, din ve siyasete ince göndermeler de bulunduğu şiirleri de vardır.

ESERLERİ Anlatamam derdimi Arasam seni gül ilen Atatürk e ağıt Beni hor görme Beş günlük dünya Birlik destanı Dostlar beni hatırlasın Güzelliğin on par etmez Kara toprak Murat Sazım Sekizinci ayın yirmi ikisi Ne ötersin dertli dertli Uzun ince bir yoldayım Yaz gelsin Yıldız( Sivas ellerinde) Gönül sana nasihatim Gel ey aşk Cümle alem senindir

AŞIK MURAT ÇOBANOĞLU Türkiye nin her yerinde bilinen tanınan Çobanoğlu, yıllarca radyo programları yaptı. Halk edebiyatı ve aşıklık geleneği üzerine çeşitli seminerler verdi, şiirleri çeşitli dergilerde yayımlandı. Türkiye dışında 1971 yılında Kars ta açtığı, her alanda aşıklık geleneğinin sürdürülmesinde katkısı olan Çobanoğlu Halk Ozanları kahvesi yörenin aşıklar merkezine dönüştü.

ESERLERİ GÜVENEMEM İNSAN DEDİKLERİ İREVAN IN DİK YOKUŞU, İSTER BENDEN KURBAN OLDUĞUM MEVLAM EMREYLERSE GÖKTE GÜNEŞE ÖĞRETMEN ŞİİR KAFAM YAKAR MI YAKAR TÜRKİYEM CENNET GİBİDİR YAR OYNAMASIN YARADAN GİT DESEN DE SELAMIN OLUR

AŞIK FEYMANİ( OSMAN TAŞKAYA) Bir otobiyografi kitabındaki kendi açıklaması şöyledir; Küçük yaşta mecazi bir aşka tutuldum. Bu aşk 15 yaşıma kadar devam etti.ilk yıllarda Çoban Osman mahlasıyla şiir yazar,türkü söylerdim. 1964 ün sonbaharında ve 1965 in ilkbahar ve yaz aylarında birkaç defa rüyamda nurani bir zatı görmüştüm. Bana hep Feymani diye seslenmişti. Bu yüzden bu adı mahlas olarak aldım. 1972 de evlendim dört çocuğum oldu. Halen azaplı köyünde oturuyorum.

Karacaoğlanın etkisiyle türkülü halk hikayeleri söylemiş şiirlerinde sevgiden tasavvufa kadar birçok konu işlemiştir. Şiirlerinin büyük bir bölümü Ahu Gözlüm adlı kitapta toplamıştır.

KAYNAKÇA www.turkedebiyati.org www.diedebiyat.net Tonguç akademi/ Talha Doğan Turkoloji.cu.edu.tr tr.m.wikipedia.org

DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER.

SİYASET VE EDEBİYAT EMEL ALTINTAŞ SEDA YILDIRIM YAPRAK YILDIRIM

GENEL ÖZELLİKLERİ Kurucusu 12. yüzyılda Doğu Türkistan da yetişen Hoca Ahmet Yesevi dir Tekke Edebiyatı, Anadolu da 13. yüzyıldan itibaren gelişmiştir Bu edebiyat şairleri tarikat merkezi olan tekkelerde yetişmiştir Nazım birimi genellikle dörtlüktür Hem aruz hem hece vezni kullanılmıştır

Şiirlerin çoğu ezgilidir Allah, insan, felsefe, doğruluk, ibadet gibi konular işlenmiştir İlahi, nefes, nutuk, devriye, şathiye, deme gibi nazım şekilleri kullanılmıştır Dili Aşık Edebiyatı na göre ağır, Divan Edebiyatı na göre sadedir Aşık, maşuk, şarap, saki gibi mazmunlara yer verilmiştir

TEMSİLCİLERİ HOCA AHMET YESEVİ Türkistan ın Yesi şehrinin Sayyam kasabasında doğmuştur. İlk Türk mutasavvıf şairidir. Yesevi tarikatının kurucusudur. Ahmet Yesevi fikri şahsiyeti ve menkıbevi hayatıyla Orta Asya Türk dünyasının en büyük ismidir. Ahmet Yesevi, bir tarikat ulusu ve kuvvetli bir Hanefi alimidir.

Hece vezniyle söylediği şiirlere hikme adı verilmiştir. Ahmet Yesevi nin hikmetlerini içine alan kitaba DİVAN-I HİKMET diye bilinir. Divan-ı Hikmet te menkıbe ve kıssaların yanında İslamiyet le ilgili birçok konu işlenmiştir.

HACI BEKTAŞ-I VELİ Horasan ın Nişabur kentinde doğmuştur. İlk eğitimini Ahmet Yesevi nin halifelerinden olan Lokman-ı Perende den aldı. Tasavvuf düşüncesini yaymak için Anadolu ya gelerek Bektaşi tarikatını kurdu. Sevgi, hoşgörü ve tasavvuf konularını işlemiştir. Makalat adlı eseri vardır.

HACI BAYRAM-I VELİ Ankara yakınlarında Solfasol köyünde doğdu. Bayramilik tarikatının kurucusudur. Eserlerini Türkçe yazmıştır. Fatih Sultan Mehmed in İstanbul u fethedeceği müjdesini vermiştir. Rivayete göre Hamid-i Veli nin(somuncu Baba) daveti üzerine Kayseri ye geldi ve Somuncu Baba dan Bayram lakabını aldı. Eşrefoğlu Rumi ve Akşemseddin en önemli müridlerindendir.

YUNUS EMRE 13.yüzyılda yaşamış tasavvuf şiirinin en önemli temsilcisidir. Nerede yaşadığı tam bilinmemekle birlikte Sarıköyde yaşadığı ihtimali üzerinde durulmuştur. Öz Türkçe eserler vermiştir. Şiirlerinde tasavvufi konuları işlemiştir. Yunus Emre çağdaşı olan Hacı Bektaş Veli ile tanışmış ve onun isteği ile Tabduk Emre nin yanına gitmiştir.

Yunus Emre nin Mevlana ile karşılaştığını Mevlana nın Mana aleminde hangi mertebeye çıksam bizim Yunus un ayak izlerini gördüm sözünden anlıyoruz. Divan ve Risaletün Nüshiye isimli iki önemli eseri vardır. 3000 e yakın şiirinin olduğu günümüze 1000 tanesinin ulaştığı da rivayetler arasında.

MEVLANA CELALEDDİN RUMİ Afganistan sınırları içindeki Horasan ın Belh şehrinde doğmuştur. Bazı siyasi olaylar ve yaklaşan Moğol istilası sebebiyle Belh den ayrılarak Anadolu ya gelmiştir. Babasının ölümünden sonra babasının bıraktığı yerden devam etmiştir. 1244 yılında Mevlana yı Mevlana yapan Şems-i Tebrizi ile tanıştı.

Şems öldükten sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Mevlana yaşamını Hamdım, piştim, yandım sözleri ile özetlemiştir. Eserlerini Farsça yazmıştır. 17 Aralık 1273 de vefat etmiş ve vefatını düğün gecesi anlamına gelen Şeb-i Arus olarak isimlendirmiştir. Eserleri Mesnevi, Divan-ı Kebir, Fih-i Ma Fih, Mektubat ve Mecalis-i Seba dır.

KAYGUSUZ ABDAL Hacı Bektaş-ı Veli den sonra Bektaşilik tarikatının başına geçen Abdal Musa ya bağlanarak tasavvuf yoluna girdi. 40 yıl Tekkede Abdal Musa ya hizmet verdikten sonra Mısır a giderek bir tekke kurdu. Hece ve Aruzla şiirler söylemiştir. Şiirlerinde Yunus Emre nin etkisinde kalmıştır. Eserleri Divan, Gülistan, Budalaname, Gevhername ve Sarayname dir.

BİZİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER

AĞRI İBRAHİM ÇEÇEN ÜNİVERSİTESİ SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ DERS:SİYASET VE EDEBİYET KONU:DİVAN EDEBİYATI Gökhan GÜLLÜ Şerafettin ALPDEĞER Azad ŞEKER

DİVAN EDEBİYATI

Divan edebiyatı Türklerin İslam dinini benimsemelerinden sonra ortaya çıkan yazılı edebiyattır. Arap ve Fars edebiyatının etkisi altında gelişmiştir. Divan edebiyatı denmesinin nedeni, şairlerin şiirlerini divan denen el yazması kitaplarda toplamış olmalarıdır. Kur an-ı Kerim in Arapça olmasından dolayı pek çok toplumun kültür dili değişime uğradı. İranlılar, 9.yüzyılda edebiyat ürünlerini, Yeni Farsça diye adlandırılan bir dille vermeye başladılar.

İran edebiyatının ürünlerinden Türk edebiyatı büyük ölçüde etkilenmiştir. Öte yandan Anadolu da kurulan Türk devletleri, resmi yazışma dili olarak Arapça ve Farsçayı kullandılar. Bu durum edebiyat dilinin değişmesine yol açtı. Osmanlı devleti döneminde Arapça ve Farsça nın yoğun etkisinde kalmış olan Osmanlıca dili divan edebiyatında kullanılan ana dildir.

DİVAN EDEBİYATI NIN GENEL ÖZELLİKLERİ Bu edebiyat temelde bir nazım edebiyatıdır. Şiirde aruz ölçüsü kullanılmıştır. Asıl konu sevgili, tema ise aşktır. Gerçek yaşamla pek ilgileri yoktur. Genellikle aşk, şarap, ölüm, övgü, tabiat ve tasavvuf gibi konular işlenir. Şiirler, aralarında konu birliği bulunmayan ve her biri bağımsız bir söz olan beyit birimiyle yazılmıştır. Ayrıca nazım birimi olarak dörtlüğün kullanıldığı şiir türleri de vardır.

Tüm şairlerin ortak kullandıkları, mazmun denilen klişeleşmiş, kalıplaşmış sözler kullanılır. Dil süslü ve sanatlıdır. Arapça, Farsça kelime ve tamlamalar sıkça kullanılır. Söz sanatlarına fazlaca yer verilmiştir. Divan edebiyatında düzyazı türleri azdır. Tarih, tezkire, seyahatname, münşeat türlerinde eserler verilmiştir Gazel, kaside, mesnevi, rubai gibi Arap ve Fars edebiyatından alınan nazım şekilleri kullanılmıştır. Bunun yanında tuyuğ ve şarkı gibi divan edebiyatına Türklerin kazandırdığı nazım biçimleri vardır.

Şiirde konu bütünlüğü aranmaz, beyit bütünlüğü önemlidir. Konu her beyitte tamamlanır. Parça güzelliği, bütün güzelliğinden önemlidir. Anlamdan çok söyleyişe önem verilir. Ne söylendiği değil, nasıl söylendiği önemlidir. Kafiye göz içindir ve çok önemlidir. Divan edebiyatında genellikle zengin kafiye kullanılır. Konu bütünlüğü olmadığı için şiirlere başlık konulmaz. Her şiir redifiyle ve türünün adıyla anılır.

Divan edebiyatı, insanın iç dünyasına yönelik, soyut ve kitabi bir edebiyattır. Şiirde gözlemden daha çok hayallere yer verilir. Yaşamdan kopuktur, günlük hayata pek yer verilmez. Özgün değildir, taklitçidir. Arap ve Fars edebiyatlarının etkisinde gelişmiştir. Divan edebiyatı, İslamiyet in gölgesinde gelişen bir edebiyattır. Tasavvuf, bu sebeple en çok işlenen konulardandır.

DİVAN ŞİİRİ NİN KONULARI ve ÖZELLİKLERİ Aşk teması divan şiirinin merkezini oluşturur. Divan edebiyatı eserlerinde aşk-âşık-maşuk kalıbı her daim bulunur. Aşk uzlaşımsaldır; yani temel özellikleri hiç değişmez. Mesela bütün aşklar tek yanlıdır, âşık hep sever, acı çeker, hiçbir karşılık görmez, her zaman ondan ayrı kalışını dile getirir; ayrıca rakipleri de vardır.

Sevgili(maşuk) hep bir sultan, efendi, sahip kimliğinde gösterilir. Sevgili şah, âşık ise kuldur. Divan şiirinde betimlenen sevgili tipi de tektir ve değişmez. Divan şiirinde aşk iki türlü işlenmiştir. Dünyevi aşk ve ilahi aşk. Aşk konusu ozanın dünya görüşüne koşut olarak anlam kazanırdı (ilahi aşk). Tasavvuf yoluna giren ozan için amaç mutlak güzellik olan Tanrı ya kavuşmaktır. Bu da ancak maddeden sıyrılıp benliği yitirmek ve dervişlik yoluna girmekle olur.

Yaşamdaki güzellikler ve güzelliğiyle simgeleşen kadın, divan şiirinde önemli yer tutar. Dünya nimetlerine bağlı divan edebiyatı ozanları, bu nimetlerden zevk alarak yararlanmasını bilmişledir. Divan şiirinde yaygın işlenen konulardan biri de doğadır. Ama doğa, şairin hünerini göstermesi için bir araçtır. Çünkü şair, doğayı kendisinin gördüğü gibi değil, önceki usta şairlerin gözüyle yansıtır.

DİVAN EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ Nazım Birimi Beyit Olanlar 1.GAZEL: Güzellikten, aşktan ve aşk yüzünden çekilen acılardan, içkiden söz eden şiirlerdir. Türk edebiyatına İran edebiyatından girmiştir. Gazelin ilk beyitine matla, son beyitine makta denir. En güzel beyitine beytü l gazel ya da şah beyit denir. Son beyitte şairin mahlası yer alır. Gazelin beyitleri arasında konu birliği bulunma şartı yoktur. Beyit sayısı 5-15 beyit arasındadır, ilk beyit kendi arasında kafiyelidir. Sonraki beyitlerde ilk dize serbest, ikinci dize birinci beyitle kafiyelidir. Fuzuli, Baki, Nedim bu alanın tanınmış şairlerindendir.

2.KASİDE: Din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla belirli kurallar içinde yazılan uzun şiirlere denir. İlk beyitine matla, son beyitine makta denir. Şairin mahlasının bulunduğu beyite taç beyit denir. En az 33, en çok 99 beyit olur.

Kasidenin Konularına Göre Adlandırılması: Tevhid: Allah ın birliğini anlatan kasidelerdir. Münacat: Allah a yalvarıp, yakarmak için yazılan kasidelerdir. Naat: peygamberimizi övmek için yazılan kasidelerdir. Methiye: Padişahları, vezirleri ve devrin ileri gelenlerini övmek için yazılan kasidelerdir. Mersiye: Devlet büyüklerinin ölümünden duyulan üzüntüleri anlatan kasidelerdir. Hicviye: Bir kimseyi yermek amacıyla yazılan şiirlere denir.

3.MESNEVİ: Öğüt verici bir olayı anlatan uzun şiirlerdir. Bu şiirlerde savaş, aşk, tarihi olaylar, din ve tasavvuf konularıyla birlikte, çeşitli toplumsal konular da işlenir. Mesneviler Divan edebiyatında bir bakıma günümüzdeki roman ve hikayenin yerini tutar. Beyit sayısı ve konu bakımından sınırsızdır. Her beyit kendi arasında kafiyelidir. Aruzun kısa kalıplarıyla yazılır. Beş mesnevinin bir araya gelmesiyle hamse oluşur.

4.KIT A: Belli bir uyak düzeniyle yazılmış olan, dizeleri arasında ölçü birliği bulunan, herhangi bir düşünce ya da duyguyu en az ikiden başlamak üzere, en çok on altı beyitte anlatan nazım biçimine denir. Gazelden farklı olarak matla beyiti bulunmaz. Daha çok toplumsal ve felsefi düşünceler anlatılır.

5.MÜSTEZAT: Bir uzun bir kısa dizeden oluşan nazım şeklidir. Kısa dizelere ziyade denir. Aruzun bir tek kalıbıyla yazılır. Kafiyelenişi gazel gibidir. Konu olarak gazelle aynıdır.

Nazım Birimi Dörtlük Olanlar 1. RUBAİ: Dört dizelik bir nazım şeklidir. Şarap, dünyanın türlü nimetlerinden yararlanma, hayatın anlamı ve hayat felsefesi, ölüm gibi konular işlenir. Kendine özgü 24 kalıbı vardır. İranlılara aittir. Rubainin en büyük şairi, İranlı Ömer Hayyam dır. Türkçe rubailerin en güzel örneklerini Yahya Kemal vermiştir.

2.TUYUĞ: Dört dizelik nazım şeklidir. Aruzun sadece Failatün, Failatün, Failün kalıbıyla yazılır. Konu sınırlaması yoktur. En çok aşk, onun yüzünden çekilen acılar ve şarap için söylenmiştir. Divan edebiyatına Türklerin kazandırdığı bir nazım şeklidir. Kadı Burhaneddin, Ali Şir Nevai, Nesimi tuyuğlarıyla

3.ŞARKI: Besteyle okunmak için yazılan dörder dizelik bentlerden oluşan nazım biçimidir. Dörtlük sayısı 3-5 arasındadır. Birinci dörtlükte 2. ve 4., diğer dörtlüklerde ise 4. dize tekrarlanır. Bu dizelere nakarat denir. Türklerin kazandırdığı nazım biçimidir. Günlük hayat, aşk, sevgi gibi konular işlenir. Nedim şarkı türünün en önemli ismidir.

4.MURABBA: Dört dizelik kıtalardan oluşur. Genellikle felsefi konular ve aşk işlenir. Tanzimat edebiyatında Namık Kemal murabba örnekleri vermiştir.

Nazım Birimi Bent Olanlar 1.TERKİB-İ BENT: Her bent 5 ya da 10 beyitten oluşur. Bentler birbirine vasıta beyitlerle bağlanır. Gazeldeki gibi kafiyelenir. Talihten, hayattan şikayet, dini tasavvufi ve felsefi düşünceler anlatılır. Terkib-i bentlerde her bentten sonra vasıta beyiti değişir. En ünlü ismi Bağdatlı Ruhi dir.

2.TERCİ-İ BENT: Biçim ve uyak yönünden terkib-i bente benzer. Vasıta beyitinin aynen tekrarlanması bütün bentlerde aynı konuyu işlemeyi zorunlu kılar. Felsefi konular, Allah ın kudreti, kainatın sırları, tabiatın zıtlıkları gibi konular işlenir. En ünlü şairi Tanzimat şairi Ziya Paşa dır.

DİVAN EDEBİYATINDA NESİR Divan edebiyatında nesir dili ve üslubu bakımından üç ayrı bölümde ele alınabilir 1)Sade Nesir: Halk için, sade bir dille yazılan eserlerden oluşur. Genel olarak tefsir ve hadis kitapları, din ve tasavvuf konularında yazılanlarla, tarih menakıpname ve destan niteliği taşıyan eserler bu türdendir. Katip Çelebi nin bazı eserleriyle Evliya Çelebi nin Seyahatname si buna örnek gösterilebilir.

2) Süslü Nesir: Ustalık, hüner ve marifet göstermek amacıyla, yabancı kelime ve tamlamalarla yüklü seci lerin kullanıldığı, söz sanatlarıyla dolu, bağlaçlarla uzayıp giden cümlelerle örülmüş, güç anlaşılır bir nesirdir. Özellikle dil yönüyle halktan tamamıyla kopmuştur. Veysi ve Nergisi süslü nesir yazarlarımızdandır. 3) Orta Nesir: Halkın konuştuğu dilden ayrılmış, yer yer süslü nesrin nitaliklerini taşımakla beraber; anlatmak istediğini, anlaşılır bir şekilde ortaya koyan nesirdir. Öğretici bir amacı olan, bilim ve kültür konularında yazılmış eserlerin çoğu orta nesir özelliği taşır. Özellikle tarih, gezi, coğrafya ve din kitapları bu türde yazılmıştır.

Divan Edebiyatında Düzyazı Türleri Münşeat: Değişik konularda yazılan düzyazı biçimindeki ürünlerin ya da mektupların toplandığı kitaplara verilen genel addır. Divan edebiyatında sanatlı bir söyleyişle yazılan düzyazıya inşa, düzyazı yazarına da münşi denir. Tarih: Resmi niteliği olmayan bir türdür. Vakayiname Osmanlı Devleti nin resmi tarihidir. Tarih yazana müverih, vakayiname yazana da vakanüvis denir. Seyahatname (Gezi Yazısı): gezilip görülen yerlerin anlatıldığı seyahatnamenin en iyi örneği Evliya Çelebi nin 10 ciltlik Seyahatname adlı eseridir.

Sefaretname: Osmanlı elçilerinin bulundukları ülkelere ait bilgileri veren yapıtlara verilen addır. Yirmi sekiz Mehmet Çelebi Efendi nin Paris Sefaretnamesi adlı yapıtı ünlüdür. Velayetname: Velilerin (ermişlerin) hayatının anlatıldığı eserlerdir. Siyer: Hz. Muhammed in konu edildiği eserdir. Surname: Düğün, ziyafet ve şenlikleri tasvir eden hem düzyazı hem de manzum olarak yazılan eserlerdir. Tezkire: Edebiyat tarihi veya biyografinin divan edebiyatındaki karşılığıdır.

DİVAN EDEBİYATI NESİR YAZARLARI 15.YÜZYIL Sehi Bey : Heşt Behist (Anadolu daki İlk Tezkiredir.) Sinan Paşa (1440-1486) : Süslü ve sanatlı bir dil kullanmıştır. Türkçe hiç yoktur. Tazarruname en önemli eseridir. Maarifname(Nasihatname), Tezkiretü l Evliya (Evliyalar Tezkiresi), Tezkiretü l Embiya(Peygamberler Tezkiresi) adlı eserleri vardır. Mercimek Ahmet: Kabusnâme (Sade nesirdir.)

17.YÜZYIL Katip Çelebi (1609-1657) : Bilime değer veren yazar ve düşünürlerimizdendir. Arapça yazdığı Keşfü z Zünun adlı eserinde, birçok bilim ve eser hakkında bilgi verir. Tarih alanında Fezleke, coğrafya alanında Cihannüma, denizcilik alanında Tuhfetü l Kibar fi Esfarü l Bihar (büyük fetihler ve denizler seferi) adlı eserleri vardır. Toplumla ilgili konularda yazdığı Mizanü l Hak (hak terazisi) önemli eserlerindendir.

Evliya Çelebi (1611-1682) : Gezilerine İstanbul u dolaşarak başlamış, bazı görevlerle Anadolu yu, komşu ülkeleri; Kuzey Afrika ve Avrupa ya kadar birçok yeri gezmiştir. 50 yılı aşan gezilerini izlenimleriyle birlikte Seyahatname adlı 10 ciltlik eserinde anlatır.seyahatname adlı eserinde söyleyeceklerini çoğunlukla açık, anlaşılır; ama mübalağalı bir anlatımla hikaye etmiştir. Naima: Naima Tarihi adlı eseri vardır 18.YÜZYIL Yirmi Sekiz Mehmet Çelebi : Sefaretname adlı eseri vardır.

13.YÜZYIL DİVAN EDEBİYATI SANATÇILARI Hoca Dehhani : Horasan Türklerindendir. 13.yy da yaşamıştır. Anadolu da, İran edebiyatı etkisiyle din dışı şiirler yazmıştır. Divan edebiyatının ilk şairi olarak kabul edilir. Şiirlerinin en önemli teması aşktır. Farsça bir Selçuk Şehnamesi yazdığı söylenir. Şeyyad Hamza : Anadolu daki ilk Yusuf u Züleyha ona aittir.

Aşık Paşa : Garipname adlı eseri vardır. 14.YÜZYIL Seyyid Nesimi : Eserlerinde Azeri Türkçesini kullanmıştır. Tasavvuf alanında şiirler yazmıştır. Dili oldukça sadedir. Şiirleri son derece liriktir. Divanı vardır. Gazel ve tuyuğlarıyla tanınır. Bağdat ta derisi yüzülerek öldürülmüştür. Ahmedi : Din dışı konularda şiirler yazmıştır. Şiirleri liriktir. İskendername adlı mesnevisi önemlidir. Cemşid-i Hurşid adlı mesnevisi vardır. Kadı Burhaneddin : Tuyuğ nazım şeklini bulan ve uygulayan kişidir. Din dışı konularda yazmıştır. Gülşehri, Mantıku t Tayr, Felekname adlı eserleri vardır.

15.YÜZYIL Ali Şir Nevai (1441-1501) : Büyük bir devlet adamı ve büyük bir edebiyatçıdır. Türkçenin güzelliklerini görerek onun Farsçadan daha zengin olduğunu ilk söyleyen dilcimizdir. Türk dil kurumunu kurmaya çalışmış ve bu amaçla şiirleri vardır. Eserleri: Mahzenü l Esrar (sırlar hazinesi), Mantıkut Tayr (kuşların dili), Mizanü l Evzan (vezinlerin terazisi) Şeyhi (1371-1431) : Germiyan da, Osmanlı saraylarında bulunmuş, devlet büyüklerine kasideler sunmuştur. Padişahtan aldığı tımarın verimemesi üzerine, Harname yi yazdığı 2.Murat a sunduğu söylenir. Hüsrev-ü Şirin adlı mesnevisi vardır.

16.YÜZYIL Fuzuli (1495-1556) : Divan edebiyatının en büyük şairi sayılır. Şiirlerini Azeri Türkçesi ile yazmıştır. Dönemine göre dili sadedir. Gazel şairi olarak şöhret kazanmıştır. Şiirlerine başta tasavvufa önem verir. Diğer bir konuda aşktır. En önemli eserlerinden biri Leyla ile Mecnun mesnevisidir. Arapça, Farsça ve Türkçe üç divanı vardır. Beng ü Bade (esrar ve şarap), Sakiname, Şah ü Geda (şah ve kul) gibi mesnevileriyle 134 beyitlik Enisü l Kalb (gönül dostu) adlı bir kasidesi vardır. Düzyazı türünde yazdığı Şikayetname adlı mektup ve Hadikatü s Süreda gibi eserleri vardır.

Baki (1526-1600) : İyi bir medrese eğitimi görmüş ve çeşitli medreselerde müderrislik yapmıştır. Kadılık görevlerinde bulunmuştur.hiç dini şiir yazmamıştı. Aşk, tabiat ve devrinin ihtişamı şiirlerinde yer alan başlıca konulardır. Dili kullanmada başarılıdır. Ahenkli, akıcı, zevkli bir dili vardır. Sultanüş Şuara (şairler sultanı) olarak bilinir. En önemli eseri Divan ıdır. Divanında yer alan Kanuni Mersiyesi çok ünlüdür. Nesir türünde Fezail-i Mekke adlı eseri vardır.

17.YÜZYIL Nef i (1582-1636) : Asıl adı Ömer Nef i Erzurumludur. Çok ağır bir dili vardır. Süslü ve sanatlıdır. Padişahlara ve ileri gelenlere yazdığı kasideleri ve hicivleriyle tanınır.övdüğünü göklere çıkarır, kötülediğini yerin dibine sokar. Hicivlerini Siham-ı Kaza adlı eserinde toplamıştır.divan ı vardır. Sadrazam Bayram Paşa ya yazdığı hicivleri nedeniyle boğularak öldürülmüştür. Nabi (1642-1712) : Toplum düzensizliklerini, hayatın kişiyi kötülüklere götüren yönlerini göstermeye çalışmış, din ve töreyle ilgili öğütler vermiştir. Dili akıcıdır.hayriye ve Hayrabat adlı iki didaktik mesnevisi; gezi notlarını içine alan Tuhfetü l Haremeyn (Kutsal Şehirlerden Hikayeler), mektuplarını topladığı Münşeat adlı kitapları vardır.

18.YÜZYIL Nedim (1681-1730) : Lale Devrini yaşamış ve şiirlerinde yansıtmıştır. Şiirlerindeki zevk, sefa, eğlence, nükte, musiki bir aradadır. Divan edebiyatının katı kurallarına karşı çıkmış, kendine özgü bir dil kullanmıştır. Edebiyatımızda Mahallileşme Cereyanı Nedim le başlamıştır Şeyh Galip (1757-1799) : Divan edebiyatının son büyük şairidir. Galata Mevlevihanesi nin şeyhidir, mutasavvıfıdır. Süslü ve çeşitli söz sanatları ile yüklü, ağır bir dili vardır. Sebk-i Hindi adı verilen üslubun edebiyatımızdaki temsilcisidir. Düşünce ve tasvirlerle örülü yoğun bir hayal gücü vardır. Şiirlerinde musiki oldukça önemlidir. Başlıca eserleri Divan ı ve Nabi ye nazire olarak yazdığı tasavvufi bir eser olan Hüsn-ü Aşk isimli mesnevisidir.

BİZİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER

TANZİMAT DÖNEMİ Yunus MACİT Adilşah SEVDİN Garip AŞKIN

Tanzimat Fermanının ilan Sebepleri: 1)Avrupalı Devletlerin iç işlerimize karışmasına engel olmak. 2)Mısır ve Boğazlar konusunda Avrupalı Devletlerin desteğini kazanmak. 3)Devleti ve toplumu demokratik bir yapıya kavuşturma isteği Bu nedenlerden dolayı 3 Kasım 1839 da Tanzimat Fermanı (Gülhane Hattı Hümayunu) ilan edildi. NOT: Tanzimat Fermanının ilanıyla Osmanlı tarihinde yeni bir dönem açılmış(tanzimat Devri) ve bu devir 1876'ya kadar devam etmiştir.

Tanzimat Fermanında yer alan konular: 1)Azınlıkların, can, mal ve namus güvenliği sağlanacak. 2)Vergi sistemi yeniden düzenlenerek, herkesten gelirine göre vergi alınacak. 3)Askerlik OCAK görevinden, VATAN görevi haline getirilecek. Azınlıklarda askere alınacak. 4)Kanunların her gücün üstünde olduğu kabul edilecek.

Tanzimat Fermanının Özellikleri: 1)-En önemli özelliği padişahın yetkilerini sınırlandırması ve kanunların her gücün üstünde olduğunun ifade edilmesidir. 2)Tanzimat Fermanı ANAYASACILIĞA ve DEMOKRASİYE (hukuk devletine, yani hukukun üstünlüğü esasına dayanan devlet anlayışına)geçisin (BATILILASMANIN) ilk aşamasıdır. 3)Bu fermanın hazırlanmasında halkın bir rolü ve baskısı yoktur. Padişah Abdülmecit, Mustafa Reşid Paşanın telkiniyle Mısır meselesinde Avrupa devletlerinin desteğini kazanmak için bu fermanı ilan etmiştir.

Tanzimat ve sonrasında yaşanan süreç, Türk dü şünce tarihinde çok önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Sosyal, siyasî ve kültürel hayatın büyük bir hızla değişmeye başladığı bu süreçte Batılı düşünce akımlarının etkisiyle geleneksel din düşüncesi de değiş-meye başlamış, Türk aydınlarının birçoğu pozitivist ve materyalist hareketlerin neden olduğu bir inanç bunalımına sürüklenmişlerdir.

Doğu ve Batı gibi birbirinden çok farklı iki dünyanın arasında kalan aydın ve sanatçılar kuvvetli bir ikilem içine düşmüşlerdir. Yüzyıllar boyu islâmî dairede kabul edilen kavramlar ve durumlar tartışmaya açılmış, bu tartışma ve bunalımlar Tanzimat dönemi şiirine de yansımıştır. Şinasi, Ziya Paşa ve Abdülhak Hamid bu anlamda ön plâna çıkan şairlerdir. Bu şairlerin eserlerindeki düşünceler, yaşanan inanç krizlerini göstermesi bakımından önemlidir.

1.Dönem Tanzimat edebiyat ve özellikleri (1860-1876) 2.Dönem Tanzimat edebiyatı ve özellikleri (1876-1895) Tanzimat Fermanının ilanından (1839) sonra bu edebiyatın tohumları serpilmeye başlamıştır. Batılı tarzda ilk eserler bu dönemde verilmeye başlanmıştır. Hak, adalet, özgürlük, vatan kelimeleri bu dönemde ilk defa kullanılmaya başlanmıştır.

BİRİNCİ DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATI VE ÖZELLİKLERİ (1860-1876) Divan edebiyatını eleştirmelerine rağmen onun etkisinden kurtulamamışlardır. Vatan millet, hak adalet, özgürlük gibi kavramlar ilk defa bu dönemde kullanılmaya başlanmıştır. Batılı anlamda ilk esereler bu dönemde verilmeye başlanmıştır. Toplumu bilinçlendirmek için edebiyatı bir araç olarak görmüşlerdir. Dilin sadeleşmesi gerektiğini söylemişler ancak pek başarılı olamamışlardır bu konuda. Roman, modern hikâye, tiyatro, gazete, eleştiri, anı bu dönemde kullanılmaya başlanmıştır. Bu dönemin sanatçıları aynı zamanda devlet adamı sıfatı da taşıyorlardı. Klasizm (Şinasi, Ahmet Vefik Paşa) romantizm (Namık Kemal, Ahmet Mithat) den etkilenmişlerdir.

BİRİNCİ DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATI SANATÇILARI ŞİNASİ (1826-1871) Edebiyatımıza birçok yeniliğin yerleşmesini sağlamıştır. Asıl adı İbrahim'dir. İlklerin yazarıdır: İlk tiyatro, ilk şiir çevirisi, Batılı anlamda ilk fabl, ilk özel gazete, ilk makale, ilk noktalama işaretini kullanan kişidir. Halk için sanat görüşünü benimsemiştir. İlk tiyatro eserimizi: Şair Evlenmesini yazdı. İlk makaleyi yazdı: Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi İlk özel gazetesi çıkardı: Tercüman-ı Ahval

NAMIK KEMAL (1840-1888) Vatan şairimizdir. Toplumcu bir sanat çizgisindedir. Vatan, millet, özgürlük kelimelerini edebiyatta ilk kullanan kişidir. Tiyatroları oldukça ses getirmiştir. Tiyatroyu bir eğlence ve halkı bilinçlendirme aracı olarak görmüştür. Romantizmin etkisindedir. Eserleri: ilk tarihi romanımız; Cezmi İlk edebi romanımız; İntibah Tiyatroları : Vatan yahut Silistre, Zavallı Çocuk, Gülnihal, Kara Bela,Celalettin Harzermşah Eleştiri eserleri: Renan Müdafenamesi, Tahrib-i Harabat (Ziya Paşa'ya karşı) İrfan Paşa'ya Mektup, Takip Diğer eserleri: Kanije, Silistre Muhasarası, Osmanlı Tarihi, Büyük İslam Tarihi, Evrakı Perişan

ZİYA PAŞA (1825-1880) İlk edebiyat tarihi taslağı sayılan "Harabat"eserini yazmıştır. Halk şiirinin ve dilinin gerçek edebiyatımız olduğunu belirten "Şiir ve İnşa"adlı makalesini yazmasına rağmen kendisi böyle davranmamıştır. Biçimce eski içerikçe yeni olmaya gayret göstermiştir. Terkib-i bent, terci i bent'leri meşhurdur. Bir çok dizesi halk arasında atasözü gibi kullanılmıştır. Eserleri: Zafername, Harabat, Eş'ar-ı Ziya, Defter-i Amal, Terkib-i Bent, Terci-i Bent

AHMET MİTHAT EFENDi (1844-1912) Halk için roman geleneğini benimsemiştir. Halkın anlayacağı bir dilde ve onları ilgilendiren konularda eserler vermiştir. İlk hikâye örneklerimizden biri sayılan :"Letaif-i Rivayet"i yazmıştır. Romantizmden etkilenmiştir. En üretken yazarımız odur. "Yazı makinesi" olarak da bilinir. 36'sı roman olmak üzere 200'e yakın eseri vardır. Eserlerinden bazıları: Hasan Mellah, Hüseyin Fellah, Felatun Bey ve Rakım Efendi, Yer Yüzünde Bir Melek, Henüz On Yedi Yaşında...

ŞEMSETTİN SAMİ( 1850-1904 ) Devrinin en büyük dil bilgini sayılmıştır. İlk romanımız olan: Taaşşuk-u Talat ve Fitnat adlı eseri yazmıştır. Kamus u Türkî adlı sözlüğü yazmış. Kamus u Fransevi ve Kamus-ı Alam'ı yazmıştır.

AHMET VEFİK PAŞA (1829-1892) Tiyatromuzun en büyük kilometre taşı sayılır. Bursa'da kendi adıyla tiyatro kurmuştur. Halkın tiyatroyu sevmesi için özellikle Moliere'den çeviriler yapmıştır. Eserleri: İnfiali Aşk, Dudu Kuşlar, Zor Nikâh, Zoraki Tabip, Kadınlar Mektebi,Şecere-i Türk eserlerinden bazılarıdır.

İKİNCİ DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATININ ÖZELLİKLERİ (1876-1895) Bireysel konulara dönülmüştür. Sanat, sanat içindir, görüşü benimsenmiştir. Dil oldukça ağırlaştırılmıştır. Tiyatro eserleri oynanmak için değil okunmak için yazılmıştır. Realizm ve natüralizm baskın akımlar olarak göze çarpar. Gazetelerdeki siyasal ve toplumsal içerikli yazılar yerini günlük sıradan olaylara bırakır.

İKİNCİ DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATININ SANATÇILARI RECAİZADE MAHMUT EKREM (1847-1914) İlk realist romanımız olan: Araba Sevdası'nı yazmıştır. Tevfik Fikret'in akıl hocasıdır. Muallim Naci ile uzun yıllar süren "eski-yeni" kavgasında yeniyi savunmuştur. "Sanat sanat içindir ve kafiye kulak içindir." görüşünü benimsemiştir. Oğlu Nijat Ekrem'in ve diğer iki çocuğununun ölümü onu bireysel ve hüzünlü eserler vermeye zorlamıştır. "Her güzel şey şiirin konusudur." diyerek şiirin konu zenginliğine katkı yapmıştır. Muallim Naci'nin Demdeme'sine karşılık Zemzeme adlı kitabı yazmıştır. Tiyatroları: Afife Anjelik, Çok Bilen Çok Yanılır, Vuslat (Süreksiz Sevinç) Şiirleri: Zemzeme, Nağme-i Seher, Tefekkür, Yadigâr-ı Şebap Romanları: Araba Sevdası, Muhsin Bey İnceleme: Talim-i Edebiyat adlı eseri onun edebiyata dair görüşleri içeren en önemli eseridir. Takdir-i Elhan

ABDÜLHAK HAMİT TARHAN ( 1852-1937) Edebiyatımızın en bireysel şairlerindendir. Batılılaşma hareketinin asıl öncüsü olarak kabul gördüğü için kendisine" şairi azam" (büyük şair) lakabı verilmiştir. Gözlem ve izlenimleriyle şiir yazmıştır. Düşünen adamdan çok yapan adam özelliği taşımaktadır. Tiyatroları oynanmaya uygun değildir.(macera-yı Aşk, Sabru Sebat, İçli Kızlar, Finten, Nesteren, Liberte ) Romantizmin etkisinde, metafizik konuları, ölüm, aşk gibi temalar içeren eserler vermiştir. Makber, Ölü, Bunlar O'dur, Hacle, Garam, İlham-ı Vatan şiir kitaplarıdır.

MUALLİM NACİ(1850-1893) Recaizade Mahmut Ekrem'le eski- yeni kavgasında eski'yi savunmuştur. Batılı tarzda şiirler de yazmıştır. Dili ağırdır ;ancak başarılıdır. Eserleri: Ateşpare, Füruzan, Şerare (şiir) Demdeme, Muallim (eleştiri), Islahat-ı Edebiye (sözlük)

NABİZADE NAZIM (1862-1893) İlk köy romanımız kabul edilen: Karabibik'i yazmıştır. Realizm, natüralizm'in öncülerinden sayılır. İlk psikolojik roman denemesi sayılan: Zehra'yı yazmıştır.

TANZİMAT DÖNEMİNDE ÖYKÜ VE ROMAN ÖYKÜ: Çeviri ile başlayıp daha sonra taklitlerle türk edebiyatına girmiştir. Dilin ağır olması büyük sorun olmuştu bir diğer sıkıntı ise Batı Kültürü ile Osmanlı Kültürü arasındaki ahlak farkıydı. Çevrilecek eserler müslüman ahlakına ters düşmemeliydi. Türk edebiyatında öykü alanındaki yerli ürünler Ahmet Mithat ın 1870 te basılan Kıssadan Hisse ve Letaif-i Rivayet adlı öykü kitaplarıyla verilmeye başlandı.

ROMAN: Türk edebiyatına roman 1860 tan sonra girmeye başlar. İlk roman Fenelon dan Yusuf Kamil Paşa tarafından çevrilen Telemak tır. Fransız edebiyatından çevrilen örneklerden sonra Ahmet Mithat, Namık Kemal, Şemsettin Sami gibi yazarlar roman yazmaya başlamıştır.

GENEL ÖZELLİĞİ KİŞİ : Gerçek kişiler seçilmiştir. OLAY : Anlatılan olayların ya gerçek ya da gerçeğe benzer olması gerektiği düşüncesi hakimdir. Yaşanmış ya da yaşanması mümkün olaylar anlatılmıştır. ZAMAN :Osmanlı toplumunun batı medeniyeti ile tanışmaya başladığı zamandır. MEKAN :Olayın geçtiği yer istanbul dur. DİL VE USLÜP : Tanzimatın 1.döneminde halkın anlayacağı bir dil kullanılmış 2. dönemde ise bu sade dilden uzaklaşılmıştır.

TEMA : Tanzimat romanlarında şu konulara ağırlık verilmiştir: Araba Sevdası: Yanlış batılaşmanın yol açtığı komik durumlar. (R. Mahmut Ekrem) Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat: Görmeden evlilik, erkek baskısı ve zulmüne dayalı aile şartları, kadınların esareti. (Şemsettin Sami) İntibah, Araba Sevdası: Yanlış kadınları sevmenin doğurduğu yıkımlar. Sergüzeşt: Kölelik ve cariyelik. (Şemsettin Sami) Karabibik: Bir köy yaşamı. (Nabizade Nazım) Zehra: Kıskançlık ve kıskançlığın yol açtığı olumsuzluklar. (Nabizade Nazım) Cezmi: Tarihi bir olay. (Namık Kemal) Felatun Bey'le Rakım Efendi: Batılılaşmanın hangi yoldan ve ne şekilde olması gerektiği. (Ahmet Mithat Efendi)

İlk çeviri roman : Yusuf Kamil Paşa nın Fenelon dan Telemak İlk yerli roman : Şemsettin Sami nin Taaşuk-u Talat ve Fitnat İlk edebi roman : Namık Kemal İn İntibah İlk tarihi roman : Namık Kemal in Cezmi İlk köy romanı : Nabizade Nazım Karabibik İlk realist roman : R.Mahmut Ekrem Araba Sevdası

ÖYKÜ VE ROMANIN GENEL ÖZELLİKLERİ Olaylar günlük hayattan alınmıştır. İlk öykülerde topluluk önünde anlatılan meddah öykülerinin etkisi ve tekniği görünür. Öykülerin bir kısmı halka bir kısmı aydın kesime hitap etmiştir. Halka hitap edenlerin dili sade, aydın kesime hitap edenlerin dili ise ağır olarak kullanılmıştır.

Eserler genel olarak duygusal, acıklı konular üzerine kurulmuştur. İşlenen temalar tutsaklık, zorla evliliklerin doğurduğu acı sonuçlar, batı ile osmanlı arasındaki farklar, aşk vb. Tanzimat edebiyatının ilk döneminde romantizm akımının etkisi görülür. İkinci dönemde ise realizm ve naturalizm akımları görülmüştür.

Romantizm Ahmet Mithat Emin Nihat Şemsettin Sami Namık Kemal Realizm S.Paşazade Sezai Mehmet Mithat R.Mahmut Ekrem Naturalizm Nabizade Nazım

TANZİMAT EDEBİYATINDA ŞİİR Tanzimat şiiri teknik bakımdan divan şiirinden çok ayrılamamıştır. Hece ölçüsüne verilen yer artmış da olsa daha çok aruz kullanılmıştır. Tanzimat dönemi şairleri dili yalınlaştırmaya çalışmış konuşma dili ve anlatımına yönelmişlerdir. Biçim bakımından olduğu kadar konu bakımından da eski şiirden uzaklaşmaya çalışmışlardır.

Tanzimatın Şinasi Namık Kemal ve Ziya Paşa dan oluşan ilk kuşağın şiirlerinde uygarlık, hak, adalet, yasa, özgürlük, vatan gibi toplumsal konular ağır basar. İkinci kuşağın Recaizade Mahmur Ekrem Abdulhak Hamit gibi önde gelen şairleri ise tanrı, madde, ruh gibi fizik ötesi konulara yönelerek bu konuları ikinci plana atmişlardır. Tanzimatın en önemli temsilcisi akılcılığın öncüsü olan Şinasi dir.

TANZİMAT ŞİİRİNİN ÖZELLİKLERİ Tanzimat şiirinde söyleyişten çok fikirler ve yeni konular önem kazanmıştır. Dilde sadeleşme fikri savunulmuş fakat başarılı olunamamıştır. İlk dönem tanzimat şiirinde; gazel, kaside, terkib-i bent gibi biçimler kullanılırken, ikinci dönemde fransız şiirinin etkisiyle yeni biçimler kullanılmıştır. Her iki dönemde de aruz ölçüsü kullanılmış, hece ölçüsü denenmiştir nazım birimi beyittir.

Divan şiirindeki parça bütünlüğü yerine konu bütünlüğü esas alınmıştır. İlk dönemde siyasal ve toplumsal sorunlar,ikinci dönemde bireysel ve duygusal konular işlenmiştir. Birinci dönem şiiri dışa, ikinci dönem şiiri içe dönüktür. İlk dönemdeki dil ikinci dönemdeki dilden daha sadedir. 1.dönem şairleri divan şiirini eleştirerek yıkmaya çalışmış;2. dönem şairleri ise şiiri sanat açısından ele alıp divan şairleri gibi estetiğe önem vermişlerdir.

Fransız İhtilali nin etkisiyle, özellikle ilk dönem şairlerinde, kanun, düzen, adalet, özgürlük, esaret, millet, vatan, bayrak gibi temalar işlenmiştir.

BİZİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER

T.C AĞRI İBRAHİM ÇEÇEN ÜNİVERSİTESİ İİBF SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ KONU: SERVETİ FÜNUN EDEBİYATI (EDEBİYATI CEDİDE) HAZIRLAYANLAR; BİLAL ORTAÇ 1310192047 YUSUF YILDIRIM 1310192023 YUNUS ÖZTURA1310192034 NECATİ BİNGÖL 1310192021

Serveti funun edebiyatı: 1896 yılında Recaizade Mahmut Ekrem in teşviki ve Tevfik Fikret in o döneme kadar bilim ve teknik alanlarında yayınlarıyla tanınmış Servet-i Fünun dergisinin başına geçmesi ve bu dergiyi bir edebiyat dergisi haline getirmesiyle bu edebî dönem başlamıştır. Tanzimat edebiyatındaki gazetenin fonksiyonunu üstlenen dergiler, o dönemde edebî tartışmaların da merkezinde olmuştur. Bunun için bir dergi etrafında toplanma gereği duyan Recaizade Mahmut Ekrem, Tevfik Fikret i Servet-i Fünun dergisinin başına geçmesi için ikna etmiş ve Tevfik Fikret de bu dergiyi bir edebiyat dergisi haline getirmiştir. Servet-i Fünun dergisi, dönemin yenilikçi yazarlarının fikirlerini açık bir şekilde söylediği bir kürsü olmuş ve yayın hayatına 1901 yılına kadar aralıksız devam etmiştir. Bu yılda derginin yazarlarından Hüseyin Cahit Yalçın ın Fransızcadan çevirdiği Edebiyat ve Hukuk makalesi üzerine dergi Fransız İhtilalı nın fikirlerini yaymak ve Fransa ve Osmanlı arasında olumsuz benzerlikler kurmak gibi suçlamalarla karşı karşıya kalmış ve dergi kapatılmıştır. Sonraları tekrar yayın hayatına dönse de eski başarı yakalanamamış ve topluluk dağılmıştır. Serveti funun genel özellikleri: Sanat için sanat ilkesine bağlıdırlar. Cümlenin dize ya da beyitte tamamlanması kuralını yıkmışlar ve cümleyi özgürlüğüne kavuşturmuşlardır. Beyitin cümle üzerindeki egemenliğine son verirler. Servet-i Fünuncular aruz ölçüsünü kullanırlar. Ancak aruzun dizeler üzerindeki egemenliğini de yıkarak, bir şiirde birden çok kalıba yer vermişlerdir. Onlar her şey şiirin konusu olabilir görüşünü benimsemişler; fakat dönemin siyasal baskıları nedeniyle aşk, doğa, aile hayatı ve gündelik yaşamın basit konularına eğilmişlerdir. Şiirde ilk defa bu dönemde konu bütünlüğü sağlanmıştır. Sanatkârâne üslup ve yeni bir vokabüler (sözvarlığı) yaratma kaygısıyla oldukça ağır bir dil kullanmışlardır. Kafiye kulak içindir görüşünü benimserler. Şiirde üç değişik biçim kullanmışlardır. Batı dan aldıkları sone ve terza-rima

Divan edebiyatından alıp, türlü değişikliklerle kullandıkları müstezat (serbest müstezat) Bütünüyle kendi yarattıkları biçimler Şiirde olduğu gibi romanda da (devrin siyasal baskıları nedeniyle) sosyal konulardan uzak dururlar. Romanda, romantizmin kimi izleri bulunmakla birlikte genel olarak realizme bağlıdırlar. Romanda da dil ağır, üslup sanatkârânedir. Roman tekniği sağlamdır. Yazarlar daha çok yaşadıkları ortamı anlatma yoluna gittikleri için konular, İstanbul un çeşitli kesimlerinden alınmalıdır. Betimlemeler gözleme dayalıdır ve nesneldir. Bu dönem sanatçıları, devrin siyasal baskıları nedeniyle gazetecilik, tiyatro gibi alanlara pek fazla eğilmemişlerdir. Her bakımdan Avrupalılaşmak gerektiğine inanmışlar ve Batının ilim, sanat ve edebiyatından yararlanmaya çalışmışlardır. Dîvan edebiyatı büyük ölçüde zaafa uğratılmış, en ufak bir hamle yapamayacak hale getirilmiştir. Ortaya koyulan edebî ürünlerin ağırlık noktasını aşk, tabiat, merhamet, sanatkârın kendi günlük yaşayışı ve yakın çevresi gibi ferdî konular ve psikolojik tahliller teşkil eder. Şiir, hikâye, roman, edebi tenkit, makale ve mensur şiire çok önem verilerek bu türlerde Batılı örneklere ulaşılmış; tiyatro, mizah ve edebiyat tarihi gibi türler sönük kalmıştır. Bu dönem şairleri, Dîvan edebiyatı nazım şekillerinin pek çoğuna yer vermediler. Verdiklerinde ise çok büyük değişiklik yaptılar. Ayrıca Fransız şiirinden aldıkları soneterza-rima gibi Batı edebiyatını klasik nazım şekillerini kullandılar. Hece vezni önemsenmemiş, bu vezinle sadece çocuk şiirleri yazılmıştır. Aruza önem verilmiştir. Nazım, nesre yaklaştırılmıştır. Göze göre kafiye değil, kulağa göre kafiye anlayışı benimsenmiştir. En kusurlu yönleri, dil ve üsluptur. Sanat, sanat içindir anlayışı ile hareket ettikleri için, konuşma dilinden uzaklaşarak, anlaşılamayan bir dil ile süslü, yapmacık bir söyleyişe yöneldiler. Serveti funun dönemi edebi türleri:

Şiir: Bu dönemin şiir anlayışı Tanzimatçılardan bir hayli farklıdır.özellikle parnasizmin etkisiyle biçim mükemmelliyetçiliğine büyük önem vermişlerdir. Şiiri ideolojik bir anlatım yolu olmaktan çıkarmışlardır. Sone ve Terze-Rima nazım şekillerini kullanmışlardır. Aruzu şiirin vazgeçilmez bir unsuru olarak görmüşler onu Türkçe ye Başarıyla uygulamışlardır. Hece ölçüsüyle sadece çocuk şiirleri yazmış lardır. Göz için kafiye yerine kulak için kafiye benimsenmiş,özellikle serbest müstezatı çok kullanmışlardır.şiiri düz yazıya yaklaştırmışlar, beyit bütünlüğü yerine konu bütünlüğünü yeğlemişlerdir. Cümleler bir beyitte tamamlanmamış bir sonraki beyite kaymıştır. *Mensur şiir ilk defa bu dönemde görülür. Şiirin konusunu genişletmişlerdir. Bu dönemin en önemli şairleri Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin dir. Roman ve Hikaye: Bu topluluğun en başarılı olduğu alan roman ve hikayedir. Tanzimat romanında batının taklidi yapıldığı için bu dönem romanıyla karşılaştırıldığında sönük kalır. Realizmden etkilenen Servet-i Fünun yazarları konu hep İstanbul dan almışlardır.bunda yazarların yaşadığı çevreyi iyi gözlemlemeleri ve eserlerine yansıtmasının etkisi vardır. Ancak eserde yabancı kelimelerin bolca kullanılması eserlerin geniş halk kitlelerine yayılmasını engellemiştir. Hikaye alanında da yeni ve önemli eserler verilmiş,anado lu nun değişik yörelerinin de konu edildiği hikayelerde dil daha sadedir. Romanlarda teknik gelişmiş,açıklamalar ve gereksiz tasvirler atılmış, olaylar İstanbul da geçer, kişiler aydın kişilerdir ve yazar kişiliğini gizler. Hikaye ve romanda iki önemli sanatçı Halit Ziya ve Mehmet Rauf tur.

Tiyatro: Sanat sanat içindir görüşünü benimsedikleri için halka dönük tiyatroyu ihmal etmişlerdir. Eleştiri: Servet-i Fünun döneminde gelişmiş bir diğer tür ise eleştiridir.özel- likle Hüseyin Cahit Yalçın siyasi yazılarıyla şimşekleri üzerine çekmiştir.onun Fransızca dan çevirmiş olduğu Edebiyat ve Hukuk makalesinin çevirisiyle de Servet-i Fünun dergisinin kapanmasına topluluğunda bitmesine neden olmuştur. Servet-i Fünun Edebiyatının Önemli Sanatçıları Tevfik FİKRET (1867-1915) Bu dönemin en güçlü yazarlarındandır.parnasizmin etkisindedir. Şiir- lerinde biçim kusursuzdur. Ölçü,kafiye ve şekil gibi unsurlarla oluşturulmuş bir musiki sezilir. İşlediği konuyu sözcüklerin sesiyle hissettirir. Aruz ölçüsüne öylesine hakimdir ki konuşur gibi yazdığı şiirlerinde kusursuz bir ölçü vardır. Şiiri düz yazıya yaklaştırmış birkaç dize süren cümlelerden oluşan şiirler yazmıştır. Servet-i Fünun döneminde yazdığı şiirler kişisel ve sanatlıdır. Daha sonraki dönemlerde yazmış olduğu şiirler ise aşırı toplumcu bir şiir anlayışı vardır. Edebiyatımıza müstezat şiir şeklini getirmiş soneyi çok iyi kullanarak yaygınlaşmasını sağlamıştır. Eserleri: Rubab-ı Şikeste: Bu kitapta bulunan şiirler Servet-i Fünun döneminde sanat için sanat görüşüyle yazdığı şiirler bulunmaktadır. Önceki şiirlerinde Recaizade ve Abdülhak Hamit in etkileri görülür ancak daha sonraki şiirlerinde kendi üslubunu yakalamıştır. Haluk un Defteri: Bu kitapta oğlu Haluk un kişiliğinde istediği neslin özelliklerini, onlara verdiği öğütleri anlatmıştır. Buradaki şiirler sanat için sanat görüşünden

toplum için sanat görüşüne doğru yönelmektedir. Şiirleri sosyal bir endişe ile de yazılmış olsa biçimdeki özeni ve mükemmelliği hiçbir zaman kaybetmemiştir. Rubabın Cevabı: Bu kitap Tevfik Fikret in toplumcu ve vatan şiirlerinin olgun ve güçlü örneklerinin olduğu kitaptır.vatanın kötü yöneticiler elinde çektiği sıkıntıları eleştirel bir üslupla anlattığı ve bu durum karşısında şairin umudunu yitirmediği görülüyor. Şermin : Hayatının son dönemlerinde çocuklar için yazdığı bir kitaptır ve bu kitap hece ölçüsüyle yazılmıştır. *****Tevfik Fikret hiç roman ve tiyatro yazmamıştır. İstanbul u anlattığı SİS şiiri İstanbul u kötüleyen karamsar bir şiirdir. Doksan Beşe Doğru ve Tarih-i Kadim önemli şiirlerindendir. Toplumcu görüşle yazdığı ve memleketin Batı medeniyeti seviyesine gelmesini istediği şiirleri ;Haluk un Vedası(Annesi ölmüş bir kızı anlatır)tarih-i Kadim(M.Akif buna karşılık bir eser yazmıştır)sis, Haluk un Amentüsü Cenap ŞAHABETTİN (1870-1934) Asıl mesleği doktorluk olan şair Servet-i Fünun edebiyatında Tevfik Fikret ten sonra gelen en önemli şairdir. Öğrenim için gönderildiği Fransa da tıptan çok şiirle ilgilenmiş ve Fransız sembolist yazarlarını tanı mıştır. Şiirde bir ahenk oluşturmak ister ve kelimeleri müzikal değerlerine göre seçer.dili oldukça ağırdır. Orijinal sıfat taşmamaları kullanır. Saat-ı Semenfam (yasemin renkli saatler)tamlaması tartışmalara neden olmuş -tur. Genellikle duygu ve hayal yüklü tamlamalar kullanır. Hem parnasizm hem de sembolizmin etkileri şiirlerinde görülür. Sembolizmin musikisi, parnasizmin ise doğa betimlemeleri, sözcükle resim yapma sanatı onun şiirlerinde görülür. Elhan-ı Şita adlı kış manza- rasını anlattığı şiirinde sözcükler okuyucuya karın yağışını hissettirir. Sanat için sanat görüşünü benimsemiştir. Ona göre sanat güzellik içindir. Şiirlerinde aşk ve tabiat temalarını işlemiş ve semboller kullanmıştır. ** Şiirde serbest müstezat tarzını ilk ve en iyi kullanan şairdir. Bazen de sone tarzında eski şiiri hiçe sayan batı tarzı kullanımıyla çok eleştiri almıştır. En basit konuları şiirin konusu haline getirmek için servet-i fünun diline yeni sözcükler sokmuş Arapça ve Farsça yeni sözcükler kullanmıştır. Şiirde güzellikten başka bir şey aramadığını güzel sanatlarda fayda aranmayacağını söyleyen şairin nesir alanında da önemli eserleri vardır. Nesir dili şiir dilinden biraz daha sadedir.

Bir şiirde birden fazla ölçü kullanmasıyla ünlüdür. ****Şiirlerini Evrak-ı Hayal adlı bir kitapta toplayacağını söylemesine rağmen sağlığında yapamamıştır. Şiirleri ancak 1984 yayınlanmıştır. Nesir alanındaki eserleri Hac Yolunda, Avrupa Mektupları. Suriye Mektupları, Nesr-i Harp, Nesr-iSulh ve değişik yazılarını topladığı Evrak-ı Eyyam, Beğendiği vecizelerini Tiryaki Sözleri, Yalan(dram) Körebe (komedi) Halit Ziya UŞAKLIGİL (1867-1945) Dönemin roman ve hikaye temsilcisidir. Eserleriyle sadece kendi döneminde değil daha sonraki dönemlerde de örnek alınan bir yazardır. Türk romanına tamamen batılı bir çehre kazandırmıştır. Başarılı eserler veren yazar batılı yazarlardan hiç de aşağı değildir. Yazarın dili süslü ve ağırdır. Kendi romanlarını daha sonra kendi sadeleştirmiştir. Halit Ziya romanlarındaki kahramanları kendi yaşadığı çevreden seçer ve bunları bir gözlem sonucunda oluşturmuştur. Yazarın hikayelerinin dili romanlarına göre daha sadedir. Roman- larının konusu hep İstanbul da hikayelerinin konusu ise Anadolu da geçmektedir. Romanları: Aşk-ı Memnu, Mai ve Siyah, Kırık Hayatlar, Bir Ölünün Defteri, erdi ve Şürekası dir Mai ve Siyah ta Ahmet Cemil adlı kahraman sanat hayalleriyle yaşar fakat içinde bulunduğu çevre ve Babıali nin kırıcı olayları arasında tüm hayalleri yıkılır. Yazarın romanda Ahmet Cemil e söylettiği sözler aslında Servet-i Fünun edebi anlayışıdır. Aşk-ı Memnu Sanatçının başyapıtıdır. Romanın konusu ise Boğaziçi yalılarındaki yaşamdan alınmıştır. Eserde alafranga yaşayışa özenen Bihter Hanım ın kendinden yaşça büyük Adnan Bey le evlenmesi, ancak daha sonra Adnan Bey in yeğeni olan Behlül adlı gençle birbirlerine aşık olmaları anlatılır. Züppe bir genç olan Behlül, Bihter Hanım ı sonunda kandırır.ancak Nihal durumu fark eder ve babasına bildirir. Adnan Bey in durumu öğrendiğini anlayan Bihter Hanım intihar eder. Eser ruh tahlilleri yönüyle oldukça gerçekçidir. Kahramanlar her yönüyle tanıtılmıştır. Kırık Hayatlar diğerlerine göre sade bir dille yazılmış bir romandır. Romanda aile içi bir dram anlatılmaktadır.

Önemli Hikayeleri: İzmir Hikayeleri, Aşka Dair, Onu Beklerken Kadın Pençesi Roman ve hikayenin dışında yazar hatıra türünde de yazdığı Kırk Yıl, Saray ve Ötesi, Bir Acı Hikaye adlı eserler servet-i fünun dönemi ve Osmanlı nın son dönemi için önemli bir belgedir. Halit Ziya edebiyatımızda ilk MENSUR şiiri yazan kişidir. Mehmet RAUF (1875-1931) Servet-i Fünun edebiyatının ikinci büyük romancısıdır. Uzun süre Halit Ziya nın etkisinde kalmıştır. Dil Halit Ziya ya göre daha sadedir Tıpkı Halit Ziya gibi mensur şiirler ruh tahlillerine önem verdiği romanlar yazmıştır. Sosyal konulara fazla değinmez onun roman ve hikayelerinde kendi hayatının aksi vardır. Yazarın en önemli eseri Eylül dür. Basit bir aşk olayı etrafında dönen eserde aşkın güzelliği dile getirilir. Suat Hanım kocası tarafından çoğu kez yalnız bırakılan kadındır. Suat Hanım ve kocasının arkadaşı olan Necip arasında gizli bir aşk oluşur ve sürer gider. Eserin sonunda Suat la Necip bir yangın sonucunda yanarak ölürler. Dil örgüsü bakımından zayıf olan eser psikolojik tahlillerdeki derinliğiyle ilk psikolojik roman sayılmıştır. Eserleri: Siyah İnciler: Mensur şiir kitabı Romanları: Genç Kız Kalbi, Karanfil ve Yasemin, Son Yıldız, Ferda-yı Garam, Salon Köşelerinde, Define, Kan Damlası Tiyatro: Cidal, Pençe, Yağmurdan Doluya

Hüseyin Cahit YALÇIN (1874-1957) Hikaye,roman ve eleştiri yazarı aynı zamanda gazeteci olarak tanınmıştır.eski edebiyata karşı batı edebiyatını savunmuştur. Eserlerinde iç ve dış gözleme yer vermiştir. Cesur, pervasız ve atak bir eleştiri yolu izlemiş bu yüzden sürgüne gitmek zorunda kalmıştır.1908 den sonra siyasi yazarlığa geçmiştir. Cumhuriyet devrinde yazmış olduğu siyasi makaleler ile tanınmıştır.servet-i Fünun dergisi onun Fransızca dan çevirmiş olduğu Edebiyat ve Hukuk adlı makalesini yayınlamasından sonra kapatılmıştır. Ve bu kapatılma sonucunda bu dönem bitmiştir. Eserleri: Hayat-ı Muhayyel, Hayal İçinde,Edebi Hatıralar, Talat Paşa Dönemin Bağımsızları Hüseyin Rahmi GÜRPINAR(1864-1944) Ahmet Mithat tarzını geliştirmiştir.(ahmet Mithat tarzı; sanat endişesinden uzak, öğreticiliği esas alan, çok eser vermeyi amaçlayan, kusurlu roman tekniğinin olduğu ve romanda olay akışını kesip ansiklopedik bilgilerin verildiği bir anlayıştır) Roman tekniği kusurludur, olay akışını kesip ansiklopedik bilgi verir. Natüralisttir,sokağı edebiyata getiren sanatçı olarak bilinir. Eserlerinde İstanbul u anlatır. Dili oldukça sadedir. Mizah yoluyla sosyal tenkit yapar. Romanları: Şıpsevdi, Mürebbiye, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Kesik Baş, Gülyabani, Cadı, İffet, Sevda Peşinde, Evlere Şenlik Ahmet RASİM (1867-1932) Ahmet Mithat tarzını sürdürmüştür. Hayatın komik ve ibret verici taraflarını anlatır. Yüz otuzu aşkın eseri vardır. Aynı zamanda bestecidir altmışa yakın bestesi vardır. Hatıra Türündeki Eserleri: Gecelerim, Falaka, Muharir Şair Edip İnceleme ve Gözlem Eserleri: Gülüp Ağladıklarım, Muharrir Bu Ya, Şehir Mektuplar

Romanları: İlk Sevgi, Güzel Eleni, Endişe-i Hayat,İki Günahsız Sevda Mehmet Akif ERSOY (1873-1936) İslamcı şair olarak bilinir ve toplum için sanat görüşüyle eserler vermiştir. Şiiri düz yazıya yaklaştırmıştır. Manzum hikayeleri vardır. Aruz vezninin çok iyi kullanır. Şiirlerinde coşkun bir lirizm vardır. Safahat adında yedi kitaptan oluşmuş şiir kitabı ile ünlüdür. Safahat taki şiirlerden en ünlüleri, Küfe, Mahalle Kahvesi, Seyfi Baba, Meyhane dir. Ayrıca nesir türünde de eser vermiştir.

AHMET YESEVİ AYDIN AĞRI İBRAHİM ÇEÇEN ÜNİVERSİTESİ KONU FECR-İ ATİ TOPLULUĞU ESERLERİ VE ÖZELLİKLERİ ONUR TOKİS MUSTAFA ORAL ÖMER BARIŞ YAVUZ

FECR-İ ATİ TOPLULUĞU 1901 de servet-i fünun topluluğunun dağılmasından sonra edebiyat dünyasında bir boşluk oluştu. Bazı genç sanatçılar bir edebi topluluk oluşturmak için bir araya geldi. Bu gençler fecr-i ati topluluğu adı altında toplandılar.

Sanat görüşlerini bir beyanname ile ortaya koydular. Topluluğa ad olarak sunulan sina-yı emel (ideal zirvesi) beğenilmeyerek faik ali nin teklif ettiği fecr-i ati (geleceğin aydınlığı) ismi kabul edilmiş faik ali başkanlığa seçilmiştir.

TEMSİLCİLERİ AHMET HAŞİM AKA GÜNDÜZ ALİ CANİP YÖNTEM TAHSİN NAHİT YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU MEHMET FUAT KÖPRÜLÜ REFİK HALİT KARAY MÜFİT RATİP FAİK ALİ CELAL SAHİR ŞAHABETTİN SÜLEYMAN EMİN BÜLENT SERDAROĞLU İZZET MELİH

FECR-İ ATİ EDEBİYATININ ÖZELLİKLERİ Edebiyatımızda bildiri yayınlayan ilk topluluktur. Topluluk üyeleri edebiyatta yenilikler yapma amacı taşımıştır. sanat şahsi ve muhteremdir görüşünü savunmuşlardır.

Fransız edebiyatı örnek almışlardır. Servet-i fünun a tepki olarak ortaya çıkmışlar,onları yeteri kadar batı yanlısı olamamakla suçlamışlardır fakat eleştirdikleri servet-i fünun dan öteye gidememişlerdir. Sanat anlayışları dil ve üslup yönünden serveti fünun a benzer.

Şiirlerinde ağır süslü bir dil kullanmışlardır. Arapça, farsça sözcük ve tamlamalara sıkça ter vermişlerdir. Şiirlerinde aruz ölçüsü kullanmışlardır. Serbest müstezat nazım biçimini geliştirerek kullanmışlardır.

Aşk ve tabiat, şiirlerinde işledikleri başlıca konulardır. Aşk teması romantik ve duygusal özellik taşırken, doğa tasvirleri gerçekten uzaktır. Şiirlerinde kişilerin psikolojik sorunlarına yer vermişlerdir. Sanatlı söyleyiş ve imgelere sıkça yer vermişlerdir.

Düz yazı yazı alanında önemli bir varlık gösteremeyen fecr-i ati sanatçıları topluluk dağıldıktan sonra çeşitli alanlarda başarılı örnekler vermişlerdir. Topluluk üyeleri şiirde sembolizm, parnasizm ile empresyonizden roman ve hikayede realizm ile naturalizmden etkilenmişlerdir.

Bu dönem sanatçıları tiyatro türüne pek önem vermemişlerdir. Sanat anlayışlarında bir bütünlük olmadığı için topluluk kısa sürede dağılmıştır. Türk edebiyatına herhangi bir yenilik getirememişlerdir.

FECR-İ ATİ EDEBİYATI ESERLERİ AHMET HAŞİM Fecr-i ati topluluğunun ve modern türk şiirinin en önemli şairlerindendir. ESERLERİ ŞİİR:Piyale, Göl Saatleri SOHBET:Gurabahane-i Laklakan FIKRA:Bize Göre GEZİ YAZISI:Frankfurt Seyahatnamesi

TAHSİN NAHİT Fecr-i ati topluluğu şairi ve oyun yazarıdır. ESERLERİ ŞİİR:Ruh-i bikayd TİYATRO:Hicranlar, Jön türk, firari

EMİN BÜLENT SERDAROĞLU Destansı yönü ağır basan epik şiirler yazmıştır. ESERLERİ ŞİİR:Kin, Hatay a Selam, Dev Şarkısı

MÜFİT RATİP Fecr-i ati ciler arasında tiyatro türünde en başarılı sanatçıdır. ESERLERİ OYUN:Sayfiyede, Zincir, Bir Buhran, kadın Pençesi

ŞAHABETTİN SÜLEYMAN Eleştiri yazılarıyla öne çıkmıştır. ESERLERİ OYUN:Fırtına, Aralarında, Karun

İZZET MELİH Roman ve öykü yazarıdır. ESERLERİ Leyla, Tezad, Sermed, Hüzün ve Tebessüm

BİZİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI INDA ROMAN VE ŞİİRLERİN ÖZELLİKLERİ, YAZAR VE ESERLERİ Sedat Vural Osman Dağ Metin Şan

ROMANLARıN ÖZELLIKLERI Yazarlar toplum gerçekleri yansıtmaya, sorunlarına çözüm getirmeye çalışırlar, fakat daha çok gördüklerini, gözlemlediklerini yansıtmak çizgisinde kalırlar. 1930-1940 yılları arasında yazarlar toplum gerçeklerini, II. Abdülhamit döneminden başlayıp, Birinci Dünya Savaşı yıllarını konu olarak işlerler.

Bu dönemde roman ve hikaye cumhuriyet düşüncesi etrafında biçimlenmiştir. O dönemdeki sosyal ve siyasi ortamı yansıtır. Tenkitçi bakış bu dönemde de devam eder. Değişimin ikilemi eserlerde işlenmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında milli mücadele ve Cumhuriyet işlenen ilk temalardır.

İlk romanlarla birlikte İstanbul dışına çıkış başlamış Anadolu, Anadolu İnsanı, Anadolu ya giden aydınlar, köylüler ve savaş bölgeleri ile konuları oluşturur. İnkılaplar ve milli mücadele, İstanbul dan Anadolu nun nasıl görüldüğü anlatılır. Bu dönemde kazanılan savaşlarda birlikte yeni umutlar tabiat, yoksul insanlar, cehaletle savaş hedefler arasındadır.

Aşk romanları ahlaksal çöküntüler ve İstanbul yine işlenmiştir. İşçi ve işveren sorunları işlenmiştir. Psikolojik eserler, bireyin iç dünyası işlenmiştir. Milli edebiyat zevk ve anlayışına uygun olay hikâyeleri görülür. Aynı zamanda da durum hikâyeleri de vardır. Son zamanlarda modern hikâye de ortaya çıkmıştır

1980 den sonra yeni temalarda yazılmaya başlanmıştır. Eski İstanbul a özlem işlenmiştir. Postmordenizm ve modernizm son yıllarda ortaya çıkan yeni konulardır.

Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki yazarlar, genellikle topluma eğilmişler, birtakım gerçekleri aktarmak istemişlerdir. Aralarında, sorunlara çözüm getirmeye çalışanlar ya da eleştirenler olmakla birlikte, gerçekçilik, daha çok gördüklerini, gözlemlediklerini yansıtmak, sergilemek çizgisinde kalmıştır.

Bu yılların üç önemli yazarı Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Reşat Nuri Güntekin'dir. Bu üç yazar, Tanzimat döneminde başlayan köye ve Anadolu'ya yönelmeyi, açılmayı bilinçli olarak geliştirmişlerdir.

1940'lı yıllara gelindiğinde, ilk romanların İkinci Dünya Savaşı yıllarında yayımlamaya başlayan yazarlarda toplumsal kaygının ağırlık kazandığı, toplumsal konuların çeşitlendiği dikkati çekiyor.

İlk romanlarını bu yıllarda yayımlayan topluma yönelik gerçekçi yazarlar olarak; Cevdet Kudret Solok Kemal Bilbaşar Samim Kocagöz Faik Baysal Ahmet Hamdi Tanpınar Abdülhak Şinasi Hisar geçmişle olan ilişkileri yönünden değişiklik gösterirler.

1950'li yıllara gelindiğinde İkinci Dünya Savaşı yıllarında yetişen köy çıkışlı, Köy Enstitülü yazarların köy ve kasaba romanlarını yayımlamaya başladıkları görülüyor. Yaşar Kemal (1922), Orhan Kemal (1914-1970), Fakir Baykurt (1929), Talip Apaydın (1926), Kemal Tahir (1910-1973) bu konuların önde gelen yazarları olarak yer alırlar.

1950-1960 yılları olarak, İlhan Tanus Necati Cumalı Tarık Dursun K. Oktay Akbal Tarık Buğra Aziz Nesin Attila İlhan Cengiz Dağcı sayılabilirler.

1960'lı yıllara değin toplumcu genç, gerçekliğin gittikçe ağır bastığı romanımızda, bu yıllardan sonra ele alınan konulardaki çeşitlenmeyle birlikte, roman yazma yönteminde de bir değişme, gelişme göze çarpar. 1960'tan başlayarak geçirilen siyasal, toplumsal ve ekonomik değişmeler, bunların sonuçları, yazarların üzerinde durup ele aldığı konular olarak görülür.

1960-1970 yılları arasında dikkati çeken yazarlar olarak, Hasan İzzettin Dinamo Mehmet Seyda Rıfat Ilgaz Yusuf Atılgan Yaman Koray Nezihe Meriç Emine Işınsu Peride Celal sayabiliriz.

1980-90 yılları arasında aileden hareket ederek, 1900'lerden başlayan geniş bir zaman dilimi içinde, Türkiye'nin toplumsal yaşamından kesitler verilir. Özyaşam öyküsü romanı özelliği taşıyan romanlar yazılır. 12 Eylül 1980 öncesi olaylarından kesitler verilir

1980-90 yılları arasında, en çok dikkati çeken adlar olarak Orhan Pamuk Ahmet Altan Mehmet Eroğlu Ahmet Yurdakul Latife Tekin ve Ayla Kutlu görünüyorlar.

ŞİİRLERİN ÖZELLİKLERİ Şiirlerde kullanılan dil son derece sadedir. Şiirde aruz ölçüsü yerine hece ölçüsü yaygınlaşmıştır. Ahmet Haşim, Yahya Kemal aruzla şiir yazmaya devam etmiştir. Halk şiiri geleneği, Cumhuriyet Dönemi şiiri için en önemli kaynak olmuştur. Şiirlerde hamasi (destansı) söyleyişler dikkati çeker.

Nutuk havası taşıyan didaktik şiirler yazılmıştır. Gurbet teması şiirlerde sıkça işlenmiştir. Ulus sevgisi, yurdu tanıtma ve yüceltme coşkusu şiirlerde önemli yer tutar. Anadolu insanı ve Anadolu yu anlatan şiirler yazılmıştır.

ÖZ ŞIIR ANLAYıŞı Milli Edebiyat Döneminin şiir hareketleri bu dönemin oluşmasında etkili olmuştur. Şiir dili her şeyin üzerindedir. Şiir bir biçim (form) sorunudur. Ahenk söyleyiş tarzı, ritim, kafiye ile sağlanır. Amaç iyi ve güzel şiir yazabilmektir. Dilde saflaşma, sadeleşme görülür. Şiir, soylu bir sanat olarak kabul edilir.

Şairlerin kendilerine özgü bir imge düzenleri vardır. İçsel bir yaklaşımla insan anlatılır. Şiirin toplum için değil sanat için olduğunu iddia ederler ve şiirlerini sanat için yazarlar. Şiirler ideolojinin esiri olmamalıdır. Güzel şiir ancak çalışarak elde edilir. Şiir emek işidir.

Temsilcileri; Ahmet Haşim, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas, Behçet Necatigil, Asaf Halet Çelebi, Necip Fazıl Kısakürek, Özdemir Asaf, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Ziya Osman Saba gibi şairlerimizde görülen ortak zevk ve anlayışa verilen addır.

BEŞ HECECİLER Hecenin beş şairi adıyla da anılan bu sanatçılar milli edebiyat akımından etkilenmiş ve şiirlerinde hece veznini kullanmışlardır. Şiirde sade ve özentisiz olmayı ve süsten uzak olmayı tercih etmişlerdir. Beş hececiler şiire birinci dünya savaşı ve milli mücadele döneminde başlamışlardır. Beş hececiler ilk şiirlerinde aruz veznini kullanmışlar daha sonra heceye geçmişlerdir.

Şiirde memleket sevgisi, yurdun güzellikleri, kahramanlıklar ve yiğitlik gibi temaları işlemişlerdir. Hece vezni ile serbest müstezat yazmayı da denediler. Mısra kümelerinde dörtlük esasına bağlı kalmadılar yeni biçimler aradılar. Nesir cümlesini şiire aktardılar ve düzyazıdaki söz dizimini şiirlerde de görülmesi beş hececiler de çok rastlanan bir özelliktir.

Beş hececiler şu sanatçılardan oluşmuştur: Faruk Nafiz Çamlıbel Yusuf Ziya Ortaç Enis Behiç Koryürek Halit Fahri Ozansoy Orhan Seyfi Orhon

YEDİ MEŞALECİLER Yedi Meşaleciler 1928'de kurulmuştur. Heceyi geliştirmek amacıyla ortaya çıkmıştır. "Canlılık, samimiyet ve daima yenilik" sloganıyla hareket etmişlerdir. Verlaine, Mallerma gibi Fransız şairleri örnek almışlardır. Anadolu'yu yurtseverlik anlayışıyla anlatmayı düşünmüşlerdir; ancak pek başarılı olamamışlardır.

Sabri Esat Ziya Osman Saba Yaşar Nabi Nayır Muammer Lütfi Vasfi Mahir Kocatürk Cevdet Kudret Kenan Hulusi Koray ŞAİRLERİ

GARİPÇİLER ( I. YENİCİLER ) Garip Akımı, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının belki de bütün Türk edebiyatının en farklı gurubu olarak edebiyat tarihinde yer almışlardır. 1940 yılına kadar gelen bütün şiir anlayışına karşı çıkan Orhan Veli, Oktay Rıfat Horozcu, Melih Cevdet Anday ortaklaşa "Garip" dergisini çıkarıp bu akımı başlatmışlardır.

Şiirde ölçü ve kafiye gereksizdir. Şiir fikirleri aşılamak için kullanılmamalı. Şiirde anlam düz verilmeli. Her konu şiire girebilmeli Her insan şiirin konusu olabilmeli. Şiirde söz ustalığı, laf cambazlığına gerek yoktur. Şiirde önemli olan bütün güzelliğidir.

MAVİCİLER Maviciler, Atilla İlhan'ın 1952-1956 yıllarında çıkardığı derginin adı olan "MAVİ" nin etrafında toplanan Orhan Duru, Ferit Edgü gibi sanatçıları oluşturduğu guruptur. Bu sanatçılar, Garip Akımı'na ve Orhan Veli'ye karşı çıkmış, şairane bir sanat anlayışının temsilcisi olmuşlar.

Daha sonra mavi dergisi Özdemir Nutku'nun yönetimine geçti ve Atilla İlhan'ın savunduğu toplumsal geçekçiliğin (sosyal realizm) sözcüsü oldu.dergi Nisan 1956'da çıkan 36. sayıdan sonra (son mavi) kapatıldı. Garip akımına tepki olarak çıkmıştır. Şiirin basit olamayacağını zengin benzetmeli, içli, derin olması gerektiğini savunmuşlardır.

İKİNCİ YENİCİLER İkinci Yeniciler, 1950'lerde "Garip" akımına tepki olarak çıkmıştır. Şiirin düşürüldüğü basitliğe son vermek amacıyla ortaya çıkmıştır. Cemal Süreyya, İlhan Berk, Edip Cansever, Turgut Uyar, Ece Ayhan, Ülkü Tamer,Sezai Karakoç bu akımın öncüleridir.

Sözcüklerin anlamı değil söylenişi önemlidir. Her şey insanla başlar insanla biter. Şiirin kendine göre bir dili olmalı. Şiir diğer edebi türlerden kesin çizgilerle ayrılmalı. Önemli olan kelimelerin anlamları değil, şairin ona yüklediği anlamlardır.

ÖNEMLI YAZAR VE ESERLER AHMET HAMDİ TANPINAR Hece ölçüsünü şiirimize en iyi uygulayan şairimizdir. Şiir dilimize yeni bir ses getirmiştir. Kendine özgü bir söyleyiş geliştirmiştir. Hikâye ve romanlarında şiirsel bir dil kullanmıştır. Psikolojik derinlik, bilinçaltına inen bir duyarlılık göstermiştir. Vatan sevgisi, geçmişe hasret gibi temalar işlenmiştir. Eserleri: Huzur, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Abdullah Efendi'nin Rüyası,

ARİF NİHAT ASYA (1904-1975) Edebiyatımızda bayrak şairi olarak tanınmıştır. Eserlerinde Türklüğü, vatan ve bayrak aşkını işlemiştir. Edebiyat öğretmenliği ve milletvekilliği yapmıştır. Eserleri: Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor, Yastığımın Rüyası Ayetler Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor Rubaiyyat-ı Arif Kubbe-i ardâ

YAŞAR KEMAL (1923-2015) Türk romancılığının en usta kalemlerindendir. Eserleri içeride ve dışarıda çokça ödül almıştır. Çukurova'da çalışan işçilerin hayat şartlarını, yaşama biçimlerini, ağaların köylülere zulümlerini ustaca ve realist bir yaklaşımla ele almıştır. Romanları; Teneke İnce Memed Ağrı dağı efsanesi Yılanı Öldürseler

ATİLLA İLHAN (1925-2006) Toplumcu-mücadeleci görüşlerini bireysel romantizmle bütünleştirmiştir. Dili zengindir. Mavi Şiir Akımı'nın öncü ismidir. Başta şiir ve roman olmak üzere edebiyatın pek çok alanında eserler vermiştir. Romanları: Sokaktaki Adam, Kurtlar Sofrası, Yaraya Tuz Basmak... Şiirleri: Duvar, Ben Sana Mecburum, Elde Var Hüzün,Korkunun Krallığı Yasak Sevişmek Tutuklunun Günlüğü...

CAHİT SITKI TARANCI (1910-1956) Eserlerinde "ölüm korkusu" hâkimdir. Heceye yeni şekiller katmıştır. Türkçenin incelikleri ustalıkla kullanmıştır. Toplumsal konuları kendi penceresinden yansıtmıştır. Eserleri: Otuz Beş Yaş, Ömrümde Sükût, Düşten Güzel, Ziya'ya Mektup

NECİP FAZIL KISAKÜREK (1905-1983) Türk edebiyatının en büyük şairlerindendir. Sağlam bir dil yapısı, düzgün hece yapısı, sağlam bir teknik, felsefi derinlik, özgün bir anlatış gücüne sahip bir şairdir. Aynı zamanda önemli bir fikir adamıdır. Ona göre şiir: "Allah'ı arama işidir." Şiir Kitapları: Kaldırımlar, Örümcek Ağı, Ben ve Ötesi Oyun Kitapları: Tohum Künye, Bir Adam Yaratmak, Satırbaşı Diğer eserleri: Çöle İnen Nur

Toplumcu Gerçekçi Edebiyat Akımının özellikleri Sabahattin Ali, Nazım Hikmet Ran, Yaşar Kemal, Kemal Tahir, Aziz Nesin eserleri, kişisel görüşleri ve siyasetle olan ilişkileri Canan Ataş Adem Kaya Ali Güçlü

Toplumcu Gerçekçi Edebiyatın Özellikleri Toplumcu gerçekçi şiir, serbest nazım özellikleri taşır. Toplumcu gerçekçi şiir, ideolojik içerikli bir şiirdir. Toplumcu gerçekçi şiir, o güne kadar görülmemiş, denenmemiş bir görsellik, karmaşık biçimli teknikler barındıran bir şiirdir. Politik bir içerik taşıması şiirin etkileme ve belirleme gücünü yükseltmiştir. Şiirdeki paralel, simetrik akışlar ve kırılmalar Rus şair Mayakovski'den gelen yansımalardır.

Materyalist ve Marksist bir dünya görüşü üzerinde temellendirilmiştir. Toplumcu gerçekçi edebiyat, halkçılık, köycülük kavraları ile hümanist bir düşünce etrafında şekillenen bir edebiyattır. Toplumcu gerçekçi anlayışın ekseninde "insan, toplum ve üretim ilişkileri" vardır. Toplum için sanat anlayışı vardır. Sanatkâr toplumun ruh mühendisidir. Toplumcu gerçekçi edebiyat eğitsel bir işlevle yüklüdür. Sosyalist bireyselliğin geliştirilmesi bu edebiyatın ana amacıdır. Sanat her türlü dinsel ve töresel bağlardan kurtulmalıdır. Toplumcu gerçekçi edebiyat, programa dayalı ve tezi olan bir edebiyattır. Toplumcu gerçekçi edebiyata iyimser bir bakış açısı egemendir. Toplumcu gerçekçi edebiyatta insanı belirleyen en temel öğe kollektivizmdir.

TOPLUMCU GERÇEKÇİ EDEBİYAT AKIMININ SANATÇILARI SABAHATTİN ALİ NAZIM HİKMET RAN YAŞAR KEMAL KEMAL TAHİR AZİZ NESİN

DOĞUM: 25 ŞUBAT 1907 EĞRİDERE OSMANLI İMPARATORLUĞU ÖLÜM: 2 NİSAN 1948 KIRKLARELİ TÜRKİYE MESLEĞİ: YAZAR, ŞAİR, ÖĞRETMEN, TERCÜMAN EDEBİ AKIMI: TOPLUMCU GERÇEKÇİK-REALİZM SABAHATTİN ALİ

Edebi hayatına şiirle başlamış, daha sonra roman ve hikâyeler yazmıştır. Yazdığı şiirler hece ölçüsüyle ve halk şiiri etkisindedir. Yazdığı roman ve hikâyelerinin konularını Anadolu halkının ve Anadolu köylüsünün yaşamından, toplumsal eşitsizliklerden almış, eserlerinde aydınların köylüleri küçümsemelerini eleştirmiştir. Tasvirci yönü kuvvetli olan Sabahattin Ali, ilk hikâyelerinde dış gözlemlerin etkisinde kalmış, sonraki yazdıklarında ise toplumsal gerçekçiliğe yönelmiştir.

Hikâye ve romanlarında canlı, güzel bir dil ve etkileyici bir üslup kullanan yazar, karamsar bir yapıda değil iyimser bir anlayışla eserlerini kaleme almıştır. Köylü ve Anadolu insanı onun kaleminde sefil, düşkün, karamsar değil; dost canlısı, folklor zengini, iyiyi arayan olarak karşımıza çıkar. Eserlerinde realist ve natüralist akımların etkisi görülmektedir. Son yıllarında mizahı da denemiş, sembolik hicivli masallar yazmış ancak hikâye ve romanları kadar başarılı olamamıştır.

1930 lu yıllar ilk toplumsal gerçekçi denemelerinin yayımlandığı ve Nazım Hikmet ile tanıştığı bir dönemdir. Yazı süreci hızla devam etmektedir; ancak bir ihbar, bu sefer onun tutuklanmasına yol açacaktır. Aydın Erkek Sanat Mektebi nde bulunan Türkiye Kominist Partisi nin Kızıl İstanbul adlı gazetesi, onun öğrenciler üzerinde yıkıcı etkisi olduğu ihbarı ile tutuklanmasına neden olur. Söz konusu parti ile ilişkisi olmadığından dava beraatle sonuçlansa da, 3 ay süren tutukluluğu, onun eserlerindeki karakterleri oluşmasında önemli bir yer edinir.

En önemli eseri olan Kuyucaklı Yusuf bu dönemde Yeni Anadolu gazetesinde 15 sayı kadar tefrika edilmiştir. Ücretini alamayınca tefrika yarım kalır ve bir ihbara daha maruz kalır. Bir arkadaş meclisinde okuduğu Memleketten Haber isimli şiiri Atatürk e hakaret içerdiği gerekçesi ile hakkında dava açılır. Cumhurbaşkanına ima yoluyla hakaret ten hüküm giyen Sabahattin Ali için Konya ile başlayan hapis günleri Sinop ile devam eder. 26 Aralık 1932 senesinde tutuklanan, 29 Ekim 1933 te cezası bağışlanan Sabahattin Ali nin hapishaneye dair görüşlerini Duvar hikâyesindeki şu satırlar çok güzel ifade etmektedir:

Bir mahpusu dünya ile hiç alakası olmayan bir zindana kapamak, ona en büyük iyiliği yapmaktır. Onu en çok yere vuran şey, hürriyetin elle tutulacak kadar yakınında bulunmak, aynı zamanda ondan ne kadar uzak olduğunu bilmektir."

Eserleri: Şiir: Dağlar ve Rüzgâr, Kurbağaların Serenadı, Bütün Şiirleri (Leylim Ley ve Aldırma Gönül şiirleri bestelenmiştir) Roman: Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan, Kürk Mantolu Madonna Öykü: Değirmen, Kağnı, Ses, Yeni Dünya, Sırça Köşk Oyun: Esirler

15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. 3 Haziran 1963'te Moskova'da yaşamını yitirdi. Mezarı Moskova dadır. NAZIM HİKMET RAN

Serbest nazmın ve toplumcu şiirin öncüsüdür. Günümüzün pek çok şaairini bu yönüyle etkilemiştir. Fütürist akımın Türk edebiyatındaki temsilcisidir. Şiirlerini siyasi düşüncelerini yaymada araç olarak kullanmıştır. İlk şiirlerini hece ve aruz ölçüsünü kullanmakla beraber sonraki dönemde içerik ve biçim bakımından özgün şiirler yazmıştır.

Sanat toplum içindir anlayışı mevcuttur. Divan ve Halk şiiri söyleyişlerini çağdaş bir anlayış içinde eritmiştir. Nazım Hikmet denince akla öncelikle ölçüsüz, yerine göre sık ve seyrek uyaklar, uzun dizelerin ardından gittikçe kısalan kırık dize kümeleri gelir. Genellikle ilk dize büyük harfle başlar sonraki dizeler büyük harfle başlamaz. Kimi zaman sözcükler bölünerek uyak oluşturur.

Türk sair, oyun yazarı, romancı ve anı yazarı. Romantik Komünist ve romantik devrimci olarak tanımlanır. Siyasi düşünceleri yüzünden defalarca tutuklanmış ve yetişkin yaşamının büyük bölümünü hapiste yada sürgünde geçirmiştir. Şiirleri 50 den fazla dile çevrilmiş ve eserleri bir çok ödül almıştır. Yasaklı olduğu yıllarda Orhan Selim, Ahmet Oğuz, Mümtaz Osman ve Ercüment Er adlarını da kullanmıştır. İt ürür kervan yürür kitabı Orhan Selim imzasıyla çıkmıştır.

Şiirleri yasaklanan ve yaşamı boyunca yazdıkları yüzünden 11 ayrı davadan yargılanan Nazım Hikmet, İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın süre yattı. 1951 yılında Türk vatandaşlığından çıkarıldı; ölümünden 46 yıl sonra, 5 Ocak 2009 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile bu işlem iptal edildi.

Yoldaşlar nasip olmazsa görmek o günü, Ölürsem kurtuluştan önce yani, Alıp götürün Anadolu da bir köy mezarlığına gömün beni.

Eserleri: ŞİİR: 835 Satır (1929) Jokond ile Sİ-YA-U (1929) Varan 3 (1930) 1+1=1 (1930) Sesini Kaybeden Şehir (1931) Benerci Kendini Niçin Öldürdü (1932) Gece Gelen Telgraf (1932) Portreler (1935) Taranta-Babu'ya Mektuplar (1935) Simavne Kadısı Oğlu şeyh Bedreddin Destanı (1936) Tiyatro: Kafatası (1932) Bir Ölü Evi (1932) Unutulan Adam (1935) ROMAN-ÖYKÜ- MASAL: Kan Konuşmaz Yeşil Elmalar Yaşamak Güzel şey Be Kardeşim Hikâyeler Çeviri Hikâyeler Masallar

YAŞAR KEMAL Yaşar Kemal (d. 06 Ekim 1923; Gökçedam, Osmaniye - ö. 28 Şubat 2015), Romancı, senaryo ve öykü yazarı.

Yaşar Kemal, Nigar Hanım ile çiftçi Sadık Efendi'nin oğlu olarak aslen Van-Erciş yolu üzerinde ve Van Gölü'ne yakın Muradiye ilçesine bağlı Ernis (bugün Ünseli) köyünden olan bir aileden dünyaya geldi. Kendi anlatımına göre bir Türkmen köyünde tek Kürt ailenin çocuğu olarak doğup büyüyen Yaşar Kemal, evde Kürtçe, köyde ise Türkçe konuşurdu. Ailesi, Birinci Dünya Savaşı'ndan dolayı Adana'nın Osmaniye ilçesine bağlı Hemite (bugün Gökçedam) köyüne yerleşti. Beş yaşındayken, babasının camide öldürülüşüne tanık oldu. İlk Okulu Adana'nın Burhanlı köyünde okudu. Ortaokul döneminde çeşitli işlerde çalıştı.

Kürt kökenli Türk romancı, senaryo ve öykü yazarı. Türk edebiyatının en önde gelen yazarlarından biridir. İlk öykü kitabı Sarı Sıcak'ta da yer alan Bebek öyküsü ile ilk romanı İnce Memed, Cumhuriyet'te tefrika edildi. İnce Memed, yaklaşık kırk dile çevrilerek yayımlandı. Kitaplarının yurt dışındaki baskısı yüz kırktan fazladır.

17 yaşından ölümüne değin sosyalist politikanın içinde yer aldı. 1961 Anayasası'ndan sonra kurulan Türkiye İşçi Partisi'ne 1962'de katıldı. Emekçi sınıfının tamamen yönetime gelmesini isteyen Kemal, TİP'te sekiz yıl çalıştı ve partinin yöneticilerinden birisi oldu. 1987'deki bir söyleşisinde Türkiye'de bir Marksist partiye ihtiyaç olduğunu belirtmiştir. Aynı söyleşideki "Nasıl bir sol modelden yanasınız?" sorusuna, şu cevabı vermiştir:

"Her ülke sosyalist modelini kendisi kurar. Sovyetlerin 70 yıldır yaşama geçmiş modelini kabul edemeyiz. Yüzde yüz bağımsızlıktır sosyalizm. Kişi bağımsızlığı, ülke bağımsızlığı, politik bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık, özellikle de kültürel bağımsızlık... Sosyalizmin başka bir anlamı yok benim için. Bu çağa gelinceye kadar kültürler birbirlerini beslemişlerdir, yok etmemişlerdir. Oysa çağımızda, kültürler kültürleri yok etmek için bilinçli olarak kullanılmışlardır emperyalistler tarafından. Benim için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir; bir çiçeğin bile yok olmasını, dünya için büyük bir kayıp sayarım."

TİP'ten ayrılan yazar, nedenini partinin niteliğini yitirmesine, bürokratların eline geçmesine ve emekçilerden kopmasına bağladı. Sovyetler Birliği çökmesinin, sosyalizmin de çökmesi değil, tam tersine dünya sosyalizminin zaferi olduğunu 1993'teki bir söyleşisinde dile getirmiştir.

Halka kim zulmediyorsa, etmişse, halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim sömürmüş, sömürüyorsa, feodalite mi, burjuvazi mi... Halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım. [...] Ben etle kemik nasıl birbirinden ayrılmazsa, sanatımın halktan ayrılmamasını isterim. Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum.

Eserleri: Hikayeleri: - Sıra Sıcak (1952) - Sarı Sıcak- Bütün Hikayeler (1967) Roman: İnce Memed II (1969) - Ağrı Dağı Efsanesi (1970) - Binboğalar Efsanesi (1971) - Çakırcalı Efe (1972) - Demirciler Çarşısı Cinayeti (1973) - Yılanı öldürseler (1976) - - Al Gözün Seyreyle Salih -Filler Sultanı Kırmızı Sakallı -Topal Karınca (1977) - Kuşlar da Gitti (1978) - Deniz Küstü (1978) - Yağmurcuk Kuşu (1980) - Hüyükteki Nar Ağacı (1982) - İnce Memed III (1984) - Kale Kapısı (1985) - İnce Memed IV (1987) - Kanın Sesi (1991)

Röportajları - Yanan Ormanlarda Elli Gün (1955) - Çukurova Yana Yana (1955) - Peri Bacaları (1971) - Bu Diyar Baştan Başa (1971) - Bir Bulut Kanıyor (1974) - Allah ın Askerleri (1978) - Bu Diyar Baştan Başa 1, 2, 3, 4. Yazıları - Taş Çatlasa (1961) - Baldaki Tuz (1974) - Ağacın Çürüğü (1980) Derlemeleri - Ağıtlar (1943) - Gökyüzü Mavi Kaldı (1978)

KEMAL TAHİR Doğum: 13 Mart 1910 da İstanbul da dünyaya geldi. Ölüm: 21 Nisan 1973 İstanbul

Törelere bağlı köy düzeni ve sorunlarını incelemiş ve eleştirmiştir. Köy romanlarını bilimsel yöntemle yazmıştır. Kemal Tahir e göre, Türk romanı işçimizle köyümüzün gerçeklerinden çıkar. Tarihi romanlarıyla tanınmıştır. Belgelerden yararlanarak tarihi romanlarını oluşturmuştur. Roman kişilerini yörelerinin ağzıyla konuşturur. Sağırdere, Körduman, Köyün Kamburu romanlarında köy ve köylü sorunlarını işlemiştir.

Rahmet Yolları Kesti, Yedi Çınar Yaylası nda ağalık ve eşkıyalık olgusunu dile getirmiştir. Kurt Kanunu nda Atatürk e düzenlenen İzmir suikastını anlatmıştır. Devlet Ana da kuruluş sürecindeki Osmanlının yönetim sistemini anlatmış, Osmanlı toplum yapısının kölecilik ve feodalizmden çok farklı ve insancıl bir temel üzerine kurulduğunu savunmuştur. Yorgun Savaşçı da Kemal Tahir, Milli Mücadele döneminin 1919-1920 li yıllarını, tüm olumlu veya olumsuz yanlarıyla, gerçekçi ve tarafsız bir şekilde yansıtma eğilimindedir. Bu bakımdan da romanda anlatılanlar, hâkim bakış açısı, diğer bir ifadeyle yazaranlatıcı dikkatiyle okuyucuya sunulmuştur.

Düşüncelerindeki çıkış noktası Marksizm ile Türkiye gerçeği arasındaki bağlantı sorunuydu. Siyasi eylemlere de katılmış bir yazar olarak, Türkiye'de kendi algıladığı siyasal, sosyal, kültürel yapı ile Marksizmin sunduğu çözüm arasında bir çelişki görüyordu. Türk toplum yaşamına uymadığına inandığı batılılaşmaya ilişkin yargısı da Marksizmi yetersiz bulmasına bağlıydı. Çünkü Marksizm, "Türkiye'de 2. Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinin siyasal ve kültürel uygulamalarını bir ticaret burjuvazisi devriminin sonucu" olarak değerlendiriyordu. Kemal Tahir ise böyle bir sınıfın varlığından kuşkuluydu. Böylece hem Marksizmin, hem de batılılaşmanın ürünü olan cumhuriyet dönemi resmi tarih görüşünün aşılması düşüncelerinin temel noktası oldu.

Marx ve Engels'in doğu toplumlarıyla ilgili görüşlerini araştırdı. Köklü bir ekonomik ve toplumsal devrim yapılmadan başlatılan tepeden inme uygulamalar taklitçiliktir. Romanlarında da "Türk insanı ve Türkiye özeli" olgusunu ortaya çıkarmaya çalıştı. Osmanlı-Türk toplumu, Marksizmin toplumların sosyo-ekonomik süreçte birbirini izleyen zorunlu aşamalar olarak gördüğü ilkel topluluk / kölecilik / feodalite / kapitalizm sürecinde yer almaz.

Roman tamamen içinden çıktığı toplumun yapılanmasına bağımlıdır. Toplumsal gerçekçi çizgide sürdürdüğü yazarlık yaşamında eserlerinde yalın bir dil kullandı. Bilhassa Orta Anadolu Türkçesini dilinin odak noktasına koydu. Diyaloglarla zenginleştirdi, karizmatik karakterler yarattı. Kemal Tahir'in fikir değişimleri, Oğuz Atay tarafından dinamik, kendini yenileyen, kendisiyle hesaplaşan bir yazar olmasına bağlıyordu. Bizi ters çevirdikleri zaman Batı, Batıyı ters çevirdikleri zaman biz çıkarız.

Eserleri: Hikâye Göl İnsanları Roman Sağırdere Esir Şehrin İnsanları Körduman Rahmet Yolları Kesti Yediçınar Yaylası Köyün kamburu Esir Şehrin Mahpusu Kelleci Memet Yorgun Savaşçı Bozkırdaki Çekirdek Devlet Ana Kurt Kanunu Büyük Mal Yol Ayrımı Namusçular Karılar Koğuşu Hür Şehrin İnsanları Damağası

Doğum AZİZ NESİN Mehmet Nusret Nesin 20 Aralık 1915 İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu Ölüm 6 Temmuz 1995 (79 yaşında) İzmir, Türkiye Takma ad Meslek Oya Ateş, Vedia Nesin, Kasım Kahkah, Kerim Kihkih, Levazımcı Kazım, Sıtkı Sırılsıklam, Şakir Şıkırşıkır, İzzet İzinde, Hakkı Haklar, Bedri Birdirbir Romancı, oyun yazarı, şair.

Türk edebiyatının en önemli gülmece yazarlarındandır. Dünyaca tanınan mizah yazarıdır. Edebiyata şiirle başlamış, daha sonra mizah ögeleri ağır basan öykülere yönelmiştir. Toplumun aksayan, yergiye elverişli olaylarını; zıpçıktı, türedi, değerleri çürümüş tiplerini mizahın gereği abartılı, rahat ve oyunlu anlatımıyla dile getirmiştir.

Bazı yazılarından dolayı birkaç kez hapse girmiş; bazı yazılarından dolayı tepki çekmiştir. Modern Türk mizahını dünyaya tanıtan yazar, uluslararası bir üne sahiptir. Gözleme dayalı yapıtlarında toplumdaki zıtlıkları, siyasal çatışmaları anlatmıştır. Olayları betimlemede, konuşmaları doğal bir şekilde yansıtmada ustadır. Yapıtlarının ön yüzü komedi, arka yüzü trajedidir.

Hakkında 300 dava açıldı. 5,5 yıl hapis yattı. Satış rakamı 8 milyonu aşan 121 eser kaleme aldı. Yaşar Kemal, Nazım Hikmet ve Orhan Pamuk la birlikte eserleri en çok yabancı dile çevrilen dört yazarımızdan biri oldu. Bir mizah dehasıydı, aydın, omurgalı bir düşün insanıydı Aziz Nesin. Ama kamuoyunda daha çok dini görüşleri ile tanındı. Daha doğrusu bağnaz siyasetin yarattığı algı bu yönde oldu. Aziz Nesin, Madımak Katliamından sağ kurtulan kişiler arasındadır.

Benim inandığım başka şeyler de var. Peygamberlerin büyük bir insan olduğuna inanıyorum. Ama, zamanının büyüğü. Onun söyledikleri uzun zaman değerini korur. Bazı söyledikleri bugün için bile çok değerli. Ama, hiçbir faninin söylediği söz sürekliliğini sonsuza kadar koruyamaz. Bu benim kendi inancım. Bunun propagandasını yapmıyorum, kimseye dinsiz olmasını söylemiyorum.

"Dini ve dindarları tehlike görmüyorum. Tehlike gibi görülmesine de karşıyım. Eğer İslam hoşgörüyse bana da hoşgörüyle bakmalılar. Karşılıklı saygı. Ben de onlara saygı duyuyorum. Ama, boğazlayan, canavarlık yapanlara nasıl saygı duyayım. Din ve Ahlak dersini dinsizler öğretsin. Dinler arasında mukayese yapacak daha iyiyi objektif olarak tespit edecek dinsizlerdir. Bir dine mensup olanlar diğer dinlere objektif olarak aynı mesafeden bakamazlar.

Yine dönemin Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu ile ilgili katıldığı bir televizyon konuşmasında Nesin, siyasal İslam ın geldiği noktayı ve gideceği güzergahı mealen şöyle ifade etmiştir: "Bugün neredeyse devletin her kademesinde, bürokrasinin her kolunda yargıç, avukat, hekim, belediye başkanı vb olarak İmam Hatiplerden yetişen öğrenciler bulunmaktadır. Burada maksat toplu bir kuşatma ve iktidarı topyekûn ele geçirmedir. Eğer bu yolla iktidar ele geçirilemezse bu kez ordu üzerinden subaylar aracılığıyla rejim değişikliğine gidilecektir

ESERLERİ Bazı Öyküleri Fil Hamdi İt Kuyruğu Bay Düdük Rıfat Bey Neden Kaşınıyor Ah Biz Eşekler Nah Kalkınırız Tüm Romanları Kadın Olan Erkek Gol Kralı Erkek Sabahat Saçkıran Zübük Şimdiki Çocuklar Harika Tatlı Betüş Yaşar Ne Yaşamaz Surnâme Tek Yol Bay Düdük

AĞRI İBRAHİM ÇEÇEN ÜNİVERSİTESİ SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ HALİSE BAHÇIVANCI SONGÜL DEMİR MERVE SOYLU

KONULAR 1-NECİP FAZIL KISAKÜREK 2-ORHAN VELİ KANIK 3-RIFAT ILGAZ 4-ATİLLA İLHAN ESERLERİ,KİŞİSEL GÖRÜŞLERİ VE SİYASETLE OLAN İLİŞKİLERİ

NECİP FAZIL KISAKÜREK İN HAYATI Maraş lı bir soydan gelen Necip Fazıl ın çocukluğu,mahkeme reisliğinden emekli büyük babasının İstanbul Çemberlitaş ta ki konağında geçti.ilk ve orta öğrenimini Amerikan ve Fransız kolejleri ile Bahriye Mektebi nde (Askeri Deniz Lisesi nde) tamamladı. 26 Mayıs 1904 ve 25 Mayıs 1983 yılları arasında yaşayan Türk şair,yazar ve düşünürdür. Necip Fazıl 24 yaşındayken ikinci şiir kitabı Kaldırımlar ile tanınmıştır. 1934 yılında Abdulhakim Arvasi ile tanıştıktan sonra büyük değişime uğramıştır.1943-1978 yılları arasında 512 sayı yayımlayan Büyük Doğu Dergisi yoluyla İslamcı görüşlerini kamuoyuna duyuran ve Büyük Doğu Hareketi ne önderlik eden bir şairdir.dergi,türkiye antisemitizmin yayılmasında öncü bir rol oynamıştır.

NECİP FAZIL KISAKÜREK EDEBİ KİŞİLİĞİ 1-Modern Türk şiirinin mistik şairidir. 2-Düz yazı türünde yapıtları da olmasına rağmen asıl güçlü yanı şiirlerindedir. 3-Bütün şiirlerini içeren Çile'de, şiirlerini şu adlar altında toplanmıştır: Ölüm, Korku. Bunlar aynı zamanda yeni, orijinal, sanatkârane ve insana tat veren ifadelerdir. 4-Ona göre, toplum uyarılmalıdır. Türk milleti aslına dönmelidir. "Şiir toplumun his ve fikir hayatını yansıtmalıdır." derken saf şiirden de vazgeçmemiştir. 5-Tiyatro eserlerinde üstün bir ahlak felsefesini savunmuştur. Cinnet Mustatili adlı eserinde hapishane anılarına yer vermiştir. 6-Divan, halk, Tanzimat ve Batı edebiyatını en ince ayrıntılarına kadar bilen bir sanatçıdır.

7-Serbest şiire karşı çıkmıştır 8-Her şiirinden,sanatından,ruhundan,hissiyatından ve düşüncelerinden ip uçları vardır 9-1934 sonrası şiirlerinde toplumu da sanatına yansıtmıştır. 10-Şiirin iç yapısıyla dış yapısı arasında bir uyum bulunması gerektiği düşüncesindedir.

NECİP FAZIL KISAKÜREK İN SİYASET İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELERİ -1934 yılında dahil olduğu nakşibendilik tarikatından sonra ülkedeki siyasi gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde bulunmaya başladı -1943 yılından sonra çıkardığı Büyük Doğu Dergisi nde yazdıklarıyla 1945 yılındaki Tan Olayı nı 1952 yılındaki Ahmet Emin Yalman suikastını desteklemiş. -Bu dönemde fikirleri milli Türk talebe birliğindeki gençler tarafından sahiplenilmiştir. -Soğuk savaş döneminde Türkiye de antikominzm akımının öncülerinden olmuştur.

NECİP FAZIL ESERLERİ ŞİİRLER: Örümcek Ağı (1925) Kaldırımlar (1928) Ben ve Ötesi (1932) Sonsuzluk Kervanı (1955) Çile (1962) Şiirlerim (1969)

ÖYKÜ ve ROMAN: Ruh Burkuntularından Hikayeler (1965) Aynadaki Yalan (1980) Kafa Kağıdı (1984) OYUNLAR: Tohum (1935) Bir Adam Yaratmak (1938) Künye (1940)

ORHAN VELİ KANIK Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinde yeni bir çığır açan Orhan Veli Birinci Yeni (Garipçiler) hareketinin en önemli ismidir. Orhan Veli, Türk şiirinde Oktay Rıfat, Melih Cevdet'le birlikte büyük bir atılım yapmış yeni bir anlayışın öncüsü olmuştur. 1941'de GARİP adlı şiir kitabı ve yazdığı Önsöz'de Türk şiirine yepyeni bir hava getirmek getirmek gerektiğini savunur. Orhan Veli nin yazdığı önsözünde, hece ölçüsü ve uyağın şiiri yozlaştırdığı savunuluyor, şiirin insanın beş duyusuna değil, beynine seslenen bir söz sanatı olduğu belirtiliyordu. Şairaneliğe, edebi sanatlara, ölçü ve kafiyeye karşıdır. Türk şiirini yıpranmış kalıplardan, klişe sözlerden kurtarıp sokağa, gerçek hayata, yapmacıksız ve doğal bir söyleyişle günlük yaşamın arasına taşımıştır. Yalın anlaşılır, halk diliyle esprili, nükteli ve realist tarzda şiirler yazmıştır. Onda nükteli realizm ve lirizm vardır. "Yaprak" adlı edebiyat dergisini çıkarmış, La Fontaine ninkine benzer fabller yazmıştır. Nasrettin Hoca fıkralarını nazıma dönüştürmüştür. Rumelihisarı ndaki Aşiyan Mezarlığı nda toprağa verildi.

ORHAN VELİ KANIK IN HAYATI Her ne kadar Garip döneminde yazdığı şiirleriyle öne çıksa da Orhan Veli tek tür şiirler yazmaktan kaçınmıştı.durmadan arayan,kendini yenileyen,kısa yaşamı boyunca uzun bir şiir serüveni yaşayan Kanık ın edebiyat farklı aşamalardan oluşmaktadır. 13 Nisan 1914-14 Kasım 1950 yılları arasında yaşayan Türk şair,melih Cevdet ve Oktay Rıfat ile birlikte yenilikçi Garip Akımı nın kurucusudur.sokaktaki adamın söyleyişini şiir diline taşıdı.36 yıllık hayatına hikaye,deneme,makale ve çeviri alanında birçok eser sığdırdı.

Orhan veli kanık eserleri Şiir : 1-Garip, (1941- O. Rifat ve M. Cevdet ile birlikte) 2-Vazgeçemediğim (1945) 3-Destan Gibi (1946) 4-Yenisi (1947) 5-Karşı (1949) 6-Nasrettin Hoca Hikâyeleri (1949) 7- Bütün Şiirleri (1951).

Düzyazı : Nesir Yazıları (1953), Edebiyat Dünyamız (1975), Bütün Yazıları (1982-1. Cilt "Sanat Edebiyat Dünyamız", 2. Cilt "Bindiğimiz Dal )

RIFAT ILGAZ 1-Özellikle Hababam Sınıfı romanıyla tanınmış, hem yazın yaşamında hem de kişisel yaşamında toplumcu bir tutum sergilemiştir. 2-1940-1950 yıllarında güçlenmiş toplumcu şiirin önde gelen temsilcilerinden biridir. 3-Yapıtlarında yoksulların yaşamını, mizahi öğelerle yansıtmıştır. 4-Yaşamının son dönemlerinde, özellikle anı ile çocuk edebiyatı türüne ağırlık vermiştir. 5-Mizah yazarlığı da yapan sanatçı hayatının sonuna doğru çocuk edebiyatına yöneldi 6- San Yazma,Yıldız Karayel,Karadeniz in Kıyıcığında romanlarında doğduğu toprakları işledi

RIFAT ILGAZ SİYASİ GÖRÜŞLERİ Sınıf adlı kitabından dolayı altı ay cezaevinde kaldı. Hastalığı nüks edince işinden, ikinci eşinden ayrılmak zorunda kaldı ve Heybeliada Sanatoryumunda yattı. Geçimini çeşitli dergi ve gazetelere yazdıklarıyla sağlamaya başladı. Devam adlı eseriyle sürgüne gönderilmesi gündeme geldi. Turhan Selçuk un çıkardığı Dolmuş dergisinde İlhan Selçuk un çizimleriyle 1966 da Hababam Sınıfı nı dizi hikâye olarak çıkardı. Romanlaştırıldıktan sonra tiyatroya ve Ertem Eğilmez in yönetmenliğindi beyaz perdeye aktarıldı.

1974 te Cide ye yerleşti. 1981 de Yıldız Karayel romanını yazdığı için gözaltına alındı. Aldığı tehditler üzerine İstanbul a oğlunun yanına gitti. Rıfat Ilgaz, 1993 yılında İstanbul da vefat etti.

RIFAT ILGAZ ESERLERİ ŞİİR KİTAPLARI: 1-Yarenlik (1943): 1946'da ikinci basımı yapıldı. 2-Sınıf (1944): Kovuşturmaya uğradı. 6 ay hapis yattı. 3-Yaşadıkça (1947): Toplatıldı. 4-Devam (1953): Toplatıldı. 5-Üsküdarda Sabah Oldu (1954) 6-Soluk Soluğa (1962): Yeni şiir çok azdır, genellikle derlem 7-Karakılçık (1969) 8- Uzak Değil (1971) 9-Güvercinim Uyur mu (1974) 10-Kulağımız Kirişte (1983) 11-Ocak Katırı Alagöz (1987) 12-Çocuk Bahçesi (1995): Çocuklar için şiirler 13-Bütün Şiirleri (1983): 9 cilt olarak 14Bütün Şiirleri: 1927-1991 (2004)

ROMANLARI 1-Hababam Sınıfı (1957): Önce dizi hikâye olarak Dolmuş dergisinde yayınlandı. Sonradan roman olarak toplandı. Film uyarlamalarına esin kaynağı oldu. Ayrıca tiyatroda da sahnelendi. 2-Pijamalılar (Bizim Koğuş) (1959): Önce Bizim Koğuş adıyla yayınlandı. Daha sonra 1973'te Pijamalılar olarak çıktı. 3-Karadenizin Kıyıcığında (1969) 4-Halime Kaptan (1972) 5-Meşrutiyet Kırathanesi(1974) 6-Karartma Geceleri (1974): Yusuf Kurçenli tarafından filmi çekildi. Başrolünü Tarık Akan oynadı. 7-Sarı Yazma (1976) 8-Yıldız Karayel (1981) 9-Apartman Çocukları (1984) 10-Hoca Nasrettin ve Çömezleri (1984) 11-Hababam Sınıfı İcraatın İçinde (1987)

ANI KİTAPLARI 1-Yokuş Yukarı (1982) 2- Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra (1986) 3-Dördüncü Bölük (1992): Damian Croft tarafından İngilizce'ye çevrildi, Milet Publishing tarafından yayınlandı.

ATİLLA İLHAN (1925-2005) Mavi Dergisinde yazdığı şiirlerle II. Yeni şiirinin toplumla ilgilenmeyen bazı şairlerinin bu yanına karşı çıktı. Şiir, senaryo, deneme, gezi ve roman alanında eserler vermiştir. Toplumsal gerçekçiliğinin yanı sıra gelecek güzel günlerin iyimser romantizmini de taşıyan şiirler yazmıştır. Şiirlerinde Halk şiirinden, Divan şiirinden de etkilenmeler görülür.

"Sisler Bulvarı" adlı şiiriyle yeni konulara, zengin imgeler ve egzotik tasvirlere yönelmiştir. Özgün bir tarz oluşturmuştur; toplumcu ve şiire yeni boyutlar kazandırmıştır. Romanlarında da yakın tarihi, çağdaşlaşma sürecindeki okumuş aydın insanları ve sorunlarını işlemiştir.

Şiirin gösterişli imgelerden oluşamayacağını belirtti. II. Yeni şiirini toplumcu gerçekçi olmamakla suçladı.anlaşılmaz imgelerle şiir yazmalarını eleştirdi. İlhan ın şiirleri liriktir. Şiirlerinde derin bir hayal örgüsü vardır. Şiirlerinde toplumsal olaylar destansı bir nitelikte işlenir.

Kişisel ve toplumsal ana duyguları imge zenginliği içinde ve değişik müzikler yaratarak verir. Şiirlerinde barış, özgürlük, adalet, halkçılık,insan sevgisi, gelecek umudu gibi toplumsak konuları işlediği gibi; bunalım, yalnızlık, aşk, umutsuzluk, ölüm gibi bireysel konuları da işlemiştir. İlk şiirlerinde Divan edebiyatının ve halk edebiyatının ses ve biçim özelliklerinden yararlandığı görülür.

ATİLLA İLHAN IN HAYATI 15 Haziran 1925 te Menemen de doğmuştur.izmir Karşıyaka Ortaokulu nu bitirip,atatürk Lisesi ndeki öğrenciliği sırasında TCK 141.maddesine aykırı davrandığı için tutuklanmıştır. Danıştay kararıyla öğrenimini sürdürme hakkını kazandıktan sonra,istanbul Hukuk Fakültesi ne girdi,öğrenimini yarıda bırakıp ara ara 6 yıl Paris te yaşamıştır. Şiirde Garip akımına ve İkinci Yeni Şiir ine karşı çıkmış ve Mavi ya da Maviciler olarak bilinen toplumsal gerçekçilik akımını başlatmıştır.

ATİLLA İLHAN SİYASİ GÖRÜŞLERİ Batı kültürünü kendi kültürümüzle sentezlemekten ziyade, türklerin, batı özentisi eserler veriyor oluşunu sertçe eleştiriyor ve bunu yozlaşma olarak görüyor.sen kendini iyi bir sanatçı sanır ve bu havalarla ortaya kimsenin anlamayacağı, okumayacağı birtakım kitaplar çıkartırsan, bunlar toplumun ne işine yarar?! yahut böyle resimler yaparsan, bunun sonu, köpeğin kuyruğuna fırça bağlayıp tablo yapmaya kadar gider. sonra da ne harika renkler, ne uyum, ne güzeldiye oturup konuşursun. çünkü artık hiçbir şey aramaz hale gelmişsindir.

Türk edebiyatı için olduğu kadar(en az o kadar) Türkiye'nin sosyolojisi için de değerli, çok değerli bir pınardır.bugün dahi vaktiyle ortaya koyduğu tahlil ve yol haritalarına bağlı kalınarak "aydınlık toplum" için pek çok şey yapılabilir durumdadır.

Bütün mesele bizdeki bilinç noksanlığıdır.biz hep inanç üzerine kuruluyuz, feodal mantaliteden hala kopabilmiş değiliz diye düşüncelere sahiptir.

ATİLLA İLHAN ESERLERİ 1-Şiirleri: Duvar Sisler Bulvarı Yağmur Kaçağı Ben Sana Mecburum Belâ Çiçeği Yasak Sevişmek Böyle Bir Sevmek Elde Var Hüzün Korkunun Krallığı 2- Romanları: Sokaktaki Adam Kurtlar Sofrası Bıçağın Ucu Sırtlan Payı Yaraya Tuz Basmak Fena Halde Leman Dersaadette Sabah Ezanları Karanlıkta Biz 3-Gezi: Abbas Yolcu Batı nın Deli Gömleği 4-Deneme ve Anı: Hangi Batı Hangi Atatürk İkinci Yeni Savaşı Sağım Solum Sobe Hangi Edebiyat Hangi Küreselleşme Aydınlar Savaşı Hangi Laiklik Ulusal Kültür Savaşı 5-Senaryoları: Kartallar Yüksek Uçar Yarın Artık Bugündür Yıldızlar Gece Büyür

BİZİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER

İKİNCİ YENİ AKIMI EDA POLAT

İkinci yeni akımının ÖZELLİKLERİ İkinci yeni akımının ÖNCÜLERİ Cemal SÜREYYA İlhan Berk Edip CANSEVER Ece AYHAN Turgut UYAR Sezai KARAKOÇ Ülkü TAMER İsmet ÖZEL Öncülerinin; Eserleri Kişisel görüşleri Siyasetle olan ilişkileri

İkinci Yeni şairi bütün bunlarla kendi başına veya koruyabildiği küçük çevresiyle birlikte yüzleşmeyi tercih eder. Pervasızca çıkışlar yapabilir, büyük ve içini doldurma kaygısı gütmediği iddialı laflar edebilir, bu sözlerin sorumluluğunu hiç kimseye, okuruna karşı da hissetmek zorunda değildir. Aslında değişimin ve dönüşümün eşiğinde ortaya çıkan belirsizliğin boşlukta bıraktığı sesin yankısıdır.

Şiir devlet dersinde öldürülen çocuklara zarfsız kuşlar gönderileceği yerde değildi; sıkılı yumrukların Nâzım Hikmet in ; akın var güneşe akın güneşi zapt edeceğiz güneşin zaptı yakın dizeleriyle o çocukların intikamını almaya yemin ettiği günlerdeydi. Ece Ayhan ın tüzüklerle çarpışa çarpışa büyüdüğünü söylediği İkinci Yeni şiiri şimdi bir de eleştirisiyle çarpışmasından sağ salim çıkmaya çalışacaktı. İkinci Yeni nin bu çatışmadan sağ çıktığı söylenebilir.(poetik barikat savaşlarında hayatiyesini kaybederek tarihsel zenginlik müzesine kaldırılmak zorunda kalmamıştır bu şiir)

İKİNCİ YENİ AKIMININ ÖNCÜLERİ Cemal SÜREYYA İlhan Berk Edip CANSEVER Ece AYHAN Turgut UYAR Sezai KARAKOÇ Ülkü TAMER

Ece Ayhan'a göre iktidarların ideolojilerine uygun olarak yazılan bu "sarışın tarih" gerçekleri yansıtmaz "tersinden" yazılmıştır. Ece Ayhan şiirlerinde iktidarlara muhalif olan her türlü kesimi anlatmış ve gerçek tarihi yansıtmaya çalışmıştır. "Meçhul Öğrenci Anıtı" adlı şiiriyle geniş kesimlerce sevilmiştir.

Cemal Süreya(1931-1990) : Aslı adı Cemalettin Seber dir. Kendine özgü söyleyiş biçimi ve şaşırtıcı buluşları, zengin birikimi, duyarlı, çarpıcı, yoğun imgeleriyle aşk ve özgürlük odağında şiirler yazdı. Şiirlerinde zekanın ve ince mizahın izleri vardır. Yaşadığı çağı, canlıları ve çevreyi ironik bir biçimde anlatmıştır.

SEZAİ KARAKOÇ (1933 -) : İslami düşünceyi modern şiirdeki gerçeküstücülükle kaynaştırmış, mistisizmden, evliya kıssalarından yararlanmıştır. Çarpıcı benzetme ve imgelerle özgün sentezlere ulaşmış kendine has bir şairdir. Öğrencilik yıllarında "Şiir Sanatı" adlı iki sayılık kısa ömürlü bir dergi çıkarmış; sonra adı kendisiyle özdeşleşen "Diriliş" adlı dergiyi çeşitli aralıklarla yayımlamıştır. " Monna Rosa" adlı şiiri geniş kesimlerce sevilmiştir. Şiir: Körfez Şahdamar Hızırla Kırk Saat Sesler, Taha'nın Kitabı Gül Muştusu Zamana Adanmış Sözler Ayinler Leyla ile Mecnun Ateş Dansı Alınyazısı Saati Monna Rosa Gün Doğmadan (Bütün Şiirleri)

Sosyal temaları daha etkileyici hale getirmek için "slogan" üslubundan yararlanılmıştır. Şiir, toplum bilincini uyaran ve toplumu dönüştüren bireysel bilincin sesidir. Şiir, sosyal ve politik sorunlar karşısında bireyin eleştirel duruşunu ve özgürlük arayışını yansıtmalıdır.

İSMET ÖZEL 1944 yılında Kayseri de dünyaya gelen sanatçı, ilk ve orta öğrenimini Kastamonu, Çankırı ve Ankara illerinde tamamlamıştır. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesinde okumuş, ancak Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı ndan mezun olmuştur. Bir zaman Devlet Konservatuarında Fransızca okutmanlığı da yapmış olan İsmet Özel birçok dergi ve gazetede yazılar yayımlamıştır. İlk kitabı Geceleyin Bir Koşu yu 1966 yılında, büyük yankılar uyandıran ikinci kitabı Evet İsyan ı ise 1969 yılında da yayımlamıştır. 1975 yılında, sol anlayıştaki düşüncelerini bırakarak büyük bir fikri ve ruhi bir değişim yaşamıştır. Bu tarihten sonra hayatına ve yazınsal yaşamına benimsediği İslami hayatın doğruları ile devam etmiştir. Yazdığı eserlerle ödüller de alan sanatçı halen Çengelköy deki evinde düşünce ve sanat hayatına devam etmektedir.

İsmet Özel, şiirleri, toplumcu şiire özgü karakterler barındırmakla birlikte İkinci Yeni'nin havasını taşır. Belki şu söylenebilir: İsmet Özel şiiri yapısı itibariyle İkinci Yeni'ye, öfkesi itibariyle de toplumcu şiire yaslanır.

Peki, İkinci Yeni'den farkı nedir? İkinci Yeni şiirinin temel kalkış noktası 'yaşıyor olma' hâlidir. İsmet Özel'de ise hayat, kendi anlamı ve bütünlüğü içerisinde şiire bir gerekçedir. 'Yaşıyor olma' ile 'hayatın şiire gerekçe oluşturması' arasında fark vardır. İsmet Özel'de hayat, anlamın bizzat kendisidir çünkü o, şairin 'sevgilisi'dir. Diğerleri ise, yaşıyor olmanın sunduğu veriler her ne ise oradan hareket ederler. Özel, hayatı muhatap alır ve onun soyut varlığını kavramaya ve anlamlandırmaya çalışırken, diğerleri hayatın verilerinden yola çıkarak uğraşılarını yoluna koymaya çalışırlar. İsmet Özel'de öfke ve isyan, diğerlerinde kadın, şehvet ve eşyaya dokunuş vardır. İkinci Yeni şairleri bireyden yola çıkarlar, İsmet Özel ise kendinden yola çıkar. Bu 'kendilik' durumu çoğu zaman topyekûn insanlık durumudur.

İsmet Özel'in sıklıkla tekrar ettiği "neden sosyalist oldumsa, aynı nedenlerle Müslüman oldum" ifadesinin şiirleri bağlamında ne tür bir karşılığı olduğu sorusu önemli görünüyor. Ayrıca, sosyalist olduğu dönemlerde yazdıklarına ilişkin Sezai Karakoç'un şu ifadesinin ne demeye geldiğini de anlamak gerekiyor: 'O önceden de bizim gibi yazıyordu'.

İsmet Özel şiiri, içerisinde dört aşama barındıran sürekli bir akışa benziyor. Bu dört aşamayı şiirleri baz alarak söylersek: (İlk şiirler), "Geceleyin Bir Koşu", "Kanla Kirlenmiş Evrak "Cellâdıma Gülümserken, Çektirdiğim Son Resmin Arkasındaki Satırlar"dır. "Geceleyin Bir Koşu"ya kadar olan şiirlerde lirizm baskın öğedir. Bu şiirlerde acı, salt kendisi olarak şiire sirayet ediyor. Yani, öfke ve hüküm barındırmıyor."geceleyin Bir Koşu" ve devam eden şiirlerde ("Kanla Kirlenmiş Evrak" şiirine kadar) bu havayı görüyoruz. "Kanla Kirlenmiş Evrak" şiiri belli belirsiz bir şekilde metafizik bir hava içeriyor.ismet Özel şiiri için bu yeni bir şeydir. Şairin sorgulaması ve öfkesi hayatın ötesinden izler taşımaya başlıyor. Bu izler "Amentü" ile birlikte kavramlara dönüşüyor. Ne ki pek değişen bir şey olmuyor. "Amentü", metafizik öz anlamında kendinden önceki şiirlerden farklı bir yere oturmuyor. Bir değişimi açıklıyor, evet ama öz olarak 'yeni durumdan' fazla bir hava taşımıyor. "Geceleyin Bir Koşu" ya da "Kanla Kirlenmiş Evrak" hangi havayı taşıyorsa "Amentü" de o havayı taşıyor. İçerdiği bir takım yeni imgelere ve kavramlara rağmen.

İsmet Özel şiirinin mizacı, sert bir mizaçtır. Bu sertlik zaman zaman şiddete varır. Öfkenin dinamikliği, kendine aşırı güven, bu güvenin bir yansıması olarak başkalarına aldırışsızlık ve isyan duygusunun verdiği gayretle haykırma isteği, kelimelerin ve imgelerin içini eril bir sesle doldurur. Kelime mısra içinde, mısra da şiir içinde etle tırnak gibi durur. Hiçbir gereksiz unsura, fazladan söyleyişe, coşkudan pay almayan kelimeye rastlayamayız. Özel, şiirde laboratuar çalışmasına önem verir. Şiirin 'yapılmaya' müsait yanlarıyla gereği kadar ilgilenir, üzerinde kafa yorar. Onun şiirlerinde bir kelime bilinci olduğunu söylersek belki yeni bir şey söylemiş olmayız ama Özel şiiri bilhassa böyledir. Az şiir yazmış olmasının gerekçesi de bir bakıma; buradadır.

Köprüyü

BENİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER

İÇİNDEKİLER 1) Can Yücel 2) Metin Eloğlu 3) Nurettin Topçu 4) Nuri Pakdil 5) Cahit Zarifoğlu Eserleri, kişisel düşünceleri ve siyasetle olan ilişkileri

CAN YÜCEL Can Yücel 21 Ağustos 1926 da İstanbul da doğdu. Tek parti döneminin 7 yıl süre ile Milli Eğitim Bakanlığını yapan Hasan Ali Yücel in oğludur. Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Klasik Filoloji bölümünü ve İngiltere de Cambridge üniversitesinde öğrenim gördü

1953 de Kore savaşına katılan Türk birliğinde askerliğini tamamladı. Londra da BBC nin Türkçe bölümünde spikerlik yaptı. Marmaris te bir süre turist rehberi olarak çalıştı. Ardından İstanbul a dönüp bağımsız çevirmen ve şair olarak yaşamını sürdürdü. İstanbul da vatan, demokrat, söz gazetelerinden köşe yazıları yazdı Vazgeçemediği sigarası ve rakısıyla bir bütün oluşturan ünlü şaire ağız boşluğu kanseri teşhisi konuldu. 12 Ağustos 1999 da tedavi gördüğü dokuz eylül üniversitesi hastanesinden hayata veda etti.

Muhalif kişiliğiyle ve siyasi şiirleri nedeniyle başı sık sık derde giren Yücel özgeçmişim şiirinde ben ömrümce muhalif yaşadım. Devletçe de menfi bir tip sayıldım onun için kan gurubum rh negatif dizeleriyle bu özelliğini vurguladı.

1996 da kurulan Emek Partisinin kurucusu üyeleri arasında yer aldı. Şairin hava döndü şiiri EMEP in parti marşı olarak kullanılmaktadır. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel e hakaretten de yargılanan Yücel 18 Nisan 1999 seçimlerinde özgürlük ve dayanışma partisinin İzmir 1.ci sıra milletvekili adayı oldu.

ESERLERİ ŞİİR: Yazma (1950) Her Boydan(1959 çeviri şiir) Sevgi Duvarı (1973) bağlanmayacaksın Bir Siyasinin Şiirleri(1974) Ölüm ve Oğlum(1975) Mekanım Datça Olsun(1999) Bilmelisin ki Kadın Dediğin Yüz Kitabı Şiirlerimden Seçmeler V.b

DÜZ YAZI: Düzünden (1994) Ve Can dan Yazılar (1995) ÇEVİRİLERİ: Hamlet( Shakespeare 1992) Bahar Noktası ( Bir Yaz Gecesi Rüyasının Çevirisi) Muhteşem Gatsby

METİN ELOĞLU 11 Mart 1927 de İstanbul da doğmuş şair ve ressamdır. Ortaokulda mezun olduktan sonra 1943 te Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümüne girdi. 1947 de başladığı askerlik hizmetini disiplinsizlik nedeniyle aldığı uzatma cezaları nedeniyle ancak 5 yılda tamamlayabildi.

1946 siyasi nedenlerden dolayı iki ay tutuklu kaldı. Bu olay üzerine Akademideki kaydı silindi. Edebiyata öyküyle adım attı. 1942'de Servetifünun- Uyanış dergisinde ilk öyküsü yayınlandı. 1943'te İzmir'de basılan Kovan dergisinde de Mehmet Metin imzasını taşıyan "Sabah Şarkısı" şiirine yer verildi.

Ressam olarak birçok çalışma ve sergiye imza attı. 1967'de düzenlenen 1. DYO Sergisi ile ve 1976'da yapılan Yarımca Sanat Şenliği'nde birincilik ödüllerine layık görüldü. Eserlerinde adının dışında Mehmet Metin, Mehmet Emin, Ali Haziranlı, Etem Olgunil ve Nil Meteoğlu imzalarını kullandı. Ayrıca birçok eleştiri yazısı kaleme aldı. 1985'te İstanbul'da öldü.

ESERLERİ Düdüklü Tencere (Yeditepe, 1951) Sultan Palamut (Seçilmiş Hikâyeler, 1957) Odun (Alpaslan Mtb., 1959) Horozdan Korkan Oğlan (Dost, 1961) Türkiye'nin Adresi (Yeditepe, 1965) Ayşemayşe (Yay, 1968) Dizin (Güney, 1971 TDK Şiir Ödülü)

Yumuşak G (Baha Mtb.,1975) Rüzgâr Ekmek (Ada,1978) Hep (Adam, 1982) Yine (ilk altı kitabının birlikte basımı, Adam, 1982) Şiirce, (son üç kitabının birlikte basımı, Adam, 1982) Ödüller TDK Şiir Ödülü (Dizin, 1972) DYO Sergisi (Resim dalında birincilik Ödülü, 1967) Yarımca Sanat Şenliği (Resim dalında birincilik Ödülü, 1976)

NURETTİN TOPÇU

Nurettin Topçu baba tarafından Erzurumludur. Ailesi Topçuzâdeler diye tanınır Dedesi Osman Efendi, Erzurum'un Ruslar tarafından işgali sırasında Türk ordusunda topçuluk etmiş; bu lâkap oradan kalmıştır. Kendisi sakin, biraz içe dönük bir mizaca sahiptir Küçük bir sandıkta kitap ve gazete biriktirmek merakı vardır. İmlâ öğretmeni Nafiz Bey, Topçu'nun hayatı boyunca sürecek Mehmet Âkif sevgisini uyandıracaktır.

İstanbul Erkek Lisesi nden mezun olan Topçu, kendi kendine Avrupa'ya tahsil imtihanlarına girer ve 1928'de kazanır. Nurettin Topçu Fransa'da Ruhiyat ve bediiyat, Umumî felsefe ve mantık, Muasır sanat tarihi, İçtimaiyat ve ahlâk, İlk zaman sanat ve arkeolojisi dallarından lisans aldı. Yazları İstanbul'a gelip gitmektedir. 1931'de ağabeyi Hayrettin Topçu'yu yanına alır. Topçu'nun Avrupa'daki hayatı okul, ev, kütüphane çerçevesi içinde geçer.

. Strazbourg'da doktorasını hazırlayan Topçu, Sorbon a gider, doktorasını verir: "Conformisme et révolte". Bu üniversitede felsefe doktorası veren ilk Türk öğrencisidir. Bu tez 1934 yılında Paris'te kitap halinde yayınlanır. 1990 yılında da tıpkı baskısı Kültür Bakanlığı nca Ankara'da yapılır. 1934'de Türkiye'ye döner. Galatasaray Lisesi nde 1935'de felsefe öğretmeni olarak görev alır.

Nurettin Topçu Hareket Dergisi ni İzmir de bulunduğu 1939 yıllarında yayımlamaya başlar Dergi İstanbul'da basılır. Hareket'te yayınlanan "Çalgıcılar yine toplandı" isimli yazıdan dolayı açılan soruşturma üzerine Denizli ye sürgün edilir. Denizli'de bulunduğu yıllarda Said-i Nursi ile tanışır, o sırada yapılan mahkemelerini takip eder. Daha sonra Haydarpaşa Lisesi ne tayin edilir. Bir müddet sonra da Vefa Lisesi ne geçer.

27 Mayıs 1960'a kadar uzun yıllar Robert Kolej'de tarih okuttu. 27 Mayıs'tan sonra devrim aleyhtarı bulunarak buradaki görevine son verildi.

Fikri faaliyetlerini Türk Kültür Ocağı, Türk Milliyetçiler Cemiyeti, Milliyetçiler Derneği ve Türkiye Milliyetçiler Derneği'nde sürdürdü. 1975 Nisanında hastalandı. Hastalığının teşhisinde güçlük çekildi. Pankreas kanserine yakalandığı ameliyatta belli oldu. Topçu, 10 Temmuz 1975'te vefat etti. Fatih Camiinde kılınan namazdan sonra Topkapı'da Kozlu kabristanına defnedildi.

ESERLERİ Yarınki Türkiye İslam ve İnsan Ahlak Nizamı İradenin Davası Mehmed Akif Felsefe Büyük Fetih Bergson Amerikan Mektupları Düşünen Adam Aranızda Ahlak Devlet ve Demokrasi

Sosyoloji Millet Mistikleri Psikoloji Mantık Mevlana ve Tasavvuf Reha Kültür ve Medeniyet Taşralı Varoluş Felsefesi Hareket Felsefesi

NURİ PAKDİL

Türk yazar ve fikir adamıdır. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ni bitirdi. İlk çalışmalarını, şiir ve deneme türlerinde Maraş'ta, Demokrasiye Hizmet gazetesinde yayımladı. Lisedeyken Hamle adında bir dergi çıkardı. İstanbul da bir haftalık dergide sanat sayfaları düzenledi (1964).

Edebiyat Dergisi Yayınları'nı 1972 de kurdu. Edebiyat Dergisi Yayınları'nın ilk kitabı Batı Notları dır. Edebiyat Dergisi, kimi aralıklarla uzun yıllar sürdürdüğü yayınına, Aralık 1984'te ara verdi. Edebiyat Dergisi Yayınları, 1972-1984 yılları arasında 18'i Nuri Pakdil imzasını taşıyan, 45 kitap yayımladı.

Yaptığı bir açıklamada muhafazakar değilim devrimciyim" ifadesini kullanarak sağcı veya solcu olmadığını belirtip "İslamcı" olduğunu niteledi.

"Özgürlükçü, emekten yana olan dinden yanayım." şeklinde ifadeleri de mevcuttur. Pakdil marksizme ve komünizme yakınlık hissetmediğini fakat ilgiyle izlediğini de açıkladı. Kasım 2014'te Necip Fazıl Saygı Ödülü'nün ilkini aldı. 2014 yılında TRT1 de yayınlanmış olan Yedi Güzel Adam dizisinde Nuri Pakdil'i Kemal Uçar la canlandırmıştır.

ESERLERİ Harikalar Tablosu / Prevert, Oyun/Çeviri, Temmuz 1974. Ay Operası / Prevert, Şiir/Çeviri, Nisan 1975. Biat II, Deneme, Ocak 1977. Bağlanma, Deneme, Şubat 1979. Bir Yazarın Notları II, Deneme, Aralık 1980. Put Yapımevleri, Oyun, Nisan 1980. Biat III, Deneme, Nisan 1981. Anneler ve Kudüsler (Şiir) Bir Yazarın Notları III, Deneme, Mayıs 1981. Kasırganın Çatırtıları / Guillevic, Şiir/Çeviri, Mayıs 1981

Sükût Sûretinde, Şiir, Şubat 1997. Derviş Hüneri, Deneme, Mart 1997. Batı Notları, Gezi-İzlenim, Mart 1997. Arap Saati, Deneme, Mayıs 1997. ŞİİR Lam VI Ne okuduğumu Sorar bana toprak

1 Temmuz 1940 yılında doğmuştur. Yazar ve şairdir. Çocukluğu Siverek, Maraş ve Ankara da geçti. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatını bitirdi. Diriliş dergisinde şiirleri yayımlandı. Seyyid Kasım Arvasi nin kızı Berat Hanım'la evlendi ve bu evlilikten üç kız, bir erkek evladı oldu. TRT 1 de yayınlanan Yedi Güzel Adam dizisinde Cahit Zarifoğlu karakteri Baran Akbulut tarafından canlandırılmıştır.

Nikahında Necip fazıl Kısakürek şahitlik yapmıştır. 1973 yılında Sarıkamış ta vatani hizmetini yapmış. 1974 yılında ise Kıbrıs Harekatına katılmıştır. 1975 yılında ise vatani görevini tamamlamıştır. 1976 yılında ise Mavera dergisinin kuruluş çalışmalarında yer aldı. 7 Haziran 1987 tarihinde kanser hastalığından İstanbul'da vefat etti. Kabri Üsküdar Beylerbeyi'ndeki Küplüce Mezarlığı'nda ve kayınpederi olan Kasım Arvasi ile yan yanadır.

ESERLERİ Şiir Şiirler İşaret Çocukları, 1967 Yedi Güzel Adam Menziller Korku ve Yakarış Hikâye Mahalle Kavgası Hikâyeler

Çocuk hikâyesi Serçekuş Katıraslan Ağaçkakanlar Yürekdede ile Padişah Küçük Şehzade Derya Kuşların Dili Çocuk şiiri Gülücük Ağaç Okul (Çocuklara Afganistan Şiirleri)

Roman Savaş Ritimleri Ana Günlük Yaşamak Deneme Bir Değirmendir Bu Dünya Zengin Hayaller Peşinde Tiyatro Sütçü İmam Araştırma Rilke'nin Romanında Motifler

BİZİ DİNLEDİĞİNİZ TEŞEKKÜRLER

HAZIRLAYANLAR TUĞBA ÖZTÜRKCİ ADEM ÇITANAK ERDAL ÇILGIN

TİYATRO NEDİR? Bir öyküyü, sahne olarak ayrılmış bir yerde, oyuncuların söz ve hareketleriyle canlandırma sanatıdır. Tiyatro sözcüğü Yunanca'da "seyirlik yeri" anlamına gelen theatron'dan türetilmiş, dilimize İtalyanca'daki teatro sözcüğünden geçmiştir.

Tiyatro" sözcüğü, tiyatro eseri (oyun, piyes); eserin oynandığı yer ve tiyatro sanatı olmak üzere üç anlamda kullanılır.

TİYATRO Tiyatro eserinde olay ve kişiler olmak üzere iki öge bulunur. Olay, çatışmadan doğar.

TİYATRO Roman ve hikâyedeki olay örgüsü, tiyatroda dramatik örgü adını alır.

TİYATRONUN ORTAYA ÇIKIŞI Tiyatro da başka sanatlar gibi dinsel törenlerden doğmuş, sonra dinden bağımsızlaşarak sanatlaşmıştır. Kökeninde, ilkel insanın doğa olaylarını kendi bedensel hareketleriyle simgesel olarak temsil etme çabaları yatar. Bazı başka kuramlara göre ise tiyatronun kaynağı şamanist inançlardır. Şamanist törenlerin özelliği, izleyici ya da katılımcılara, tanrısal gücün simgesi yerine kendisini göstermesiydi.

TİYATRO TÜRLERİ

TRAJEDİ -Seyircide korku ve acıma hislerini uyandırarak onu kötü duygularından arındırmayı amaçlayan tiyatro türüdür. -Konusunu seçkin kimselerin hayatından ya da mitolojiden alır. -Kahramanları tanrılar ya da soylu kimselerdir. -Çirkin olaylar (cinayet, kavga vs.) seyircinin gözü önünde gerçekleştirilmez. -İşlenmiş, kusursuz bîr üslubu vardır; kaba sayılan sözlere yer verilmez. -Üç birlik kuralına uyar. Bu, yer, zaman ve olay birliğidir. - Beş perdeden oluşur ve aralıksız oynanır. -Eski Yunan'da Aiskhylos, Euripides. Sophokles; Klasik Fransız edebiyatı nda Corneille ve Racine'dir

KLASİK TRAJEDİNİN ÖNEMLİ YAZARLARI: Sophokles (MÖ 4, yüzyıl) (Eski Yunan) Racine (MS 17, yüzyıl) (Fransız)

KOMEDİ İnsanları güldürerek eğitmeyi amaçlayan tiyatro türüdür. Her gülünç şeyin altında ders alınacak acı bir gerçeğin olduğuna inanılır. Konusunu tarihten, günlük hayattan ve sosyal olaylardan seçer. Kahramanları sıradan insanlar, eğitim görmemiş ya da sonradan görme kişilerdir. Üslupta kusursuzluk aranmaz, kaba sayılan hatta küfürlü sözlere yer verilir. Çirkin, kaba olaylar seyircinin gözü önünde işlenir. Üç birlik kuralına uyar. Eski Yunan'da Aristophanes, Klasik Fransız Edebiyatı nda Moliere'dir.

KLASİK KOMEDİ NİN ÖNEMLİ YAZARLARI: Aristophanes (M.Ö. 3. yüzyıl) (Eski Yunan) Menandros (M.Ö. 3. yüzyıl) (Eski Yunan)

DRAM 19. yüzyılda trajedinin sıkı kurallarını yıkmak amacıyla meydana getirilen tiyatro türüdür. Konusunu günlük hayattan ya da tarihin herhangi bir devrinden seçebilir. Hem acıklı hem komik olaylar aynı oyunda iç içe bulunur. Kahramanlar hem soylular hem de sıradan insanlardır. Üç birlik kuralına uymak zorunda değildir. Her tür olay seyircinin karşısında gerçekleştirilebilir. Şiir, düzyazı karışık halde bulunur. Shakespeare, Victor Hugo en ünlü dram yazarlarıdır.

KLASİK DRAM IN ÖNEMLİ YAZARLARI: Diderot (1713-1784) Fransız Shakespeare (1564-1616) İngiliz

Müzikli Tiyatro Opera: Sözlerinin tümü ya da çoğu "koro, solo, düet" biçiminde şarkılı olarak söylenen müzikli tiyatro eseridir. Oyunculara, orkestra eşlik eder. Operet: Eğlenceli, hafif konulu, içinde bestesiz konuşmalar da bulunan müzikli tiyatrodur. Daha çok halk için yazılmış eserlerdir. Opera Komik: Operetin, yüksek sınıf için yazılmış, besteli biçimidir.

Vodvil: Hareketli, eğlenceli bir konuya dayanan, içinde şarkılara da yer verilen hafif komedidir. Bu nedenle vodvil, bir "komedi türü" olarak da gösterilir. Bale: Konusu; türlü dans ve davranışlarla anlatılan müzikli, sözsüz tiyatro türüdür.

TÜRK TİYATROSU Türk tiyatrosunun, eskilere uzanan sözlü geleneği vardır ama yazılı tiyatro eserleri Tanzimat'tan sonra görülür. Bu nedenle Türk tiyatrosu sözlü ve yazılı olmak üzere iki bölümde incelenir.

Meddahlık: En ünlü meddah Tıflî Ahmet Çelebi dir (IV. Murat zamanı). Meddahın elinde bir baston, omzunda da bir mendil bulunur. Bunları taklit yaparken kullanır. Sözlü Ürünler

TÜRK TİYATROSU - Sözlü Ürünler Karagöz: Gölge oyunudur. Tek kişi, deriden kesilmiş, boyalı tasvirleri mum ışığının yardımıyla perdeye aksettirir ve kahramanları da kendi sesini değiştirerek seslendirir.

TÜRK TİYATROSU - Sözlü Orta Oyunu: Ürünler Seyircinin ortasında oynanmaktadır. Gölge oyunundaki Karagöz'ün yerini Kavuklu; Hacivat'ın yerini de Pişekâr almıştır.

TÜRK TİYATROSU - Sözlü Ürünler Kukla: Anadolu'ya Orta Asya'dan gelmiştir. İlk Batı kuklasını ise elçilik göreviyle Paris'e gönderilen Yirmisekiz Mehmet Çelebi'nin maiyetinde yer alan bir görevli getirmiş, ilk gösteri de Damat İbrahim Paşa'nın huzurunda yapılmıştır.

TÜRK TİYATROSU - Sözlü Ürünler Köy Seyirlik Oyunları: Köylülerin kış aylarında özellikle düğünlerde eğlenmek için düzenleyip oynadıkları dram karakterli temsillerdir. Kılık değiştirme, kişileştirme, maskeler, müzik ve kalıplaşmış sözlere rastlanır. Anonimdir.

TÜRK TİYATROSU - Yazılı Ürünler Çağdaş Türk tiyatrosuna ilk önemli adım 1860'ta yapılan Gedikpaşa Tiyatrosu'yla atılmıştır. 1861'de bu tiyatroyu kiralayan Güllü Agop, 1868'de Osmanlı Tiyatrosu adlı bir topluluk kurmuştur. Sahnelenen ilk tiyatro: Namık Kemal / Vatan yahut Silistre İlk yerli tiyatro eseri: Şinasi / Şair Evlenmesi

SİYASET VE TİYATRO Tiyatro ilk ortaya çıktığı dönemden başlayarak, siyasetin çeşitli zamanlarında bir sunum aracı olmuştur. Daha sonraki dönemlerde ise, çok daha farklı bir siyasal tiyatro örneği olmuştur. Siyasal tiyatronun en dikkat çeken yanı, siyasal aracılığın iki göz kamaştırıcı çağdaş anlatım özelliğine sahip olmasıdır.

Bunlardan biri, bir topluluk önünde anlatım bulan, basit ve ortak bir olayla, ona kimlik ve varoluş bilinci aşılayan siyasi söylemdir. Diğeri de rolleri ile bu söylemi dile getiren bir anlamda herkesin kabul edip paylaştığı kendi kişiliği ve kimliğini bütünleştiren oyunculardır.

Politik tiyatro, tarihi boyunca ağırlıklı olarak marksist kuramın sahiplenmesi altında gelişmiş, zaman zaman durağan dönemler geçirmiş, zaman zaman da diğer tiyatro akımlarının içinde sivrilerek günümüze gelmiştir.

BİZİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ..