İ nsan pazarlık yapan hayvandır, der Adam Smith. Pek tabiidir ki ekonomik ilişkiler, çıkar ilişkileri insan yaşamının en küçük parçasında bile vazgeçilmez bir yere sahiptir ve insan her ilişkiden elde edeceği çıkarı maksimize etmek ister. Bu durum en fedakâr, menfaatlerimizi en az gözettiğimiz anlarda, ailemizle iken veya arkadaşlarımızla eğlenmek için dışarı çıktığımızda bile geçerlidir. Belki biraz karamsar bir tablo çizdik ama durum böyledir, en azından Bay Phillip Roscoe nin gözünden. Roscoe nin kitabından 1 da çıkarılabileceğimiz üzere hayat, iktisadi bir savaştır ve insanlar bu savaşta elde edebilecekleri maksimum karı kazanmaya bakarlar. Sanki Machiavelli konuşuyormuş gibi oldu ama yadsınamayacak ve apaçık olan gerçek budur. 1 Roscoe, Philip.Harcıyorum Öyleyse Varım. İstanbul: Ayrıntı, n.d. Print. https://thumbs.dreamstime.com/z/monkey-business-editable-vector-silhouettes-two-monkeysshaking-hands-all-elements-as-separate-objects-33310144.jpg 1
Birçok insan hayatta duygusal, bazen de ulvi kaidelerin esas olduğunu düşünür ya da en azından böyle düşünmek ister. Ancak geniş bir bakış açısı ile değerlendirildiğinde şu gerçek su yüzüne çıkar: İnsanlar menfaat gözetmeksizin sadece kendi hislerine göre veya kutsal amaçlar için karar verdiklerini düşünseler de, aslında bu hisler veya bu kutsal amaçlar yalnızca içinde bulunulan toplumsal koşullardan etkilenerek oluşmuştur ve insan bunların peşinden koşarken belli menfaatler doğrultusunda hareket eder. Bu fikri (gerçekliği) takiben Roscoe nin bahsettiği iktisadi amaçlar doğrultusunda hareket eden, her ilişkiden maksimum getiri elde etmek isteyen insan olgusu karşımıza çıkıyor. Bu insan kendi görünüşünü, konuşma şeklini, kararlarını ve hatta fikirlerini olası kar/zarar durumuna göre belirler. Aslında bu o kadar da distopik bir durum değildir. Sevgilinize gülümsemesi için çiçek almanız 3, ailenize yardımcı olmak için gereksiz harcamalardan kaçınmanız gayet insancıl ve masumanedir değil mi? Ancak bunların ardında da daha mutlu bir ailevi ortamda yaşamak veya sevgilinizle daha mutlu bir ilişkiye sahip olmak gibi çıkarlar yatmaktadır. Dolayısıyla söyleyebiliriz ki insanın her kararının ardında onu bu kararı almaya motive eden çıkarlar ve bu kararın sonucuyla alakalı menfaatler vardır. Ancak bu insan olmanın doğasının vazgeçilmez bir parçasıdır ve insanlık hep daha fazlasını isteyerek, her ilişkiden kendine bir şeyler katarak durmaksızın ilerlemiştir ve onca tür arasında dünyada bin yıllardır süren bir hükümranlık kurmayı başarmıştır. Bu çıkarlara dayalı olarak işleyen karar alma mekanizması da kesinlikle insanı duygusuz bir caniye dönüştürmez. 3 (Roscoe 11)
Ö nceki paragraflarda siz değerli okurlara sunduğum görüşlerimin çoğu radikal görüşler olarak değerlendirilebilir ancak özellikle iktisadi ve ekonomik gelişmeyi çıkar odaklı kararlar üzerinde sürdürme ve bu yaklaşımın toplumsal boyutta maruz kaldığı tepkiler, özellikle üzerinde durmak istediğim bir husustur. İnsanlığın en temel içgüdüsü, belki de daha sözcüğüyle niteleyebileceğimiz büyüme, ilerleme, daha çok şeye sahip olma arzusudur. 4 Bu temel arzunun etrafında şekillenen insan benliği de doğal olarak aldığı kararların odağına menfaatlerini koyar. Bu durum insanlık tarihi boyunca devletin, insanın makro boyuttaki halinin, kendi çıkarlarını insani değerlerin önüne koyduğunu iddia eden çevrelerin şikâyetlerini dile getirmesine sebep olmuştur. Bahsedilen çevrelerin iddialarına göre devlet sadece kendi menfaatlerine göre hareket etmiş, medeniyetin değerlerini hiçe saymıştır. Ancak bu iddialar kanımca asılsız olmamakla birlikte yersizdir. Aynı Roscoe nin açıkladığı gibi her kişi veya oluşum her zaman en üste kendi çıkarlarını koyar. Ne zaman ki başkasının isteklerini göz ardı etmek kişinin çıkarlarına fazlasıyla ters düşer, işte o zaman kişi (veya devlet) diğer istekleri göz önünde bulundurur. İşte tam da bu sebeple devleti kendi menfaatlerini ön plana alıp ekonomik gelişmeye öncelik vermesini garipsememek gerekir, devletler de Roscoe nin bahsettiği kar/zarar hesabına göre karar veren oluşumlardır. 4 Semavi dinlerin kutsal kitapları da bu büyüme, dünyaya yayılma isteğine atıfta bulunurlar bknz Kutsal İncil 3
Uzun lafın kısası diyebiliriz ki insan aldığı her kararı çıkar hesabına ve olası kar/zarar tablosuna göre alır. Bu kesinlikle insan ahlaki değerleri olmayan bir mahlûktur demek değildir; sadece ahlaki değerleri, toplumun bir parçası olduğu için, herhangi bir uyarıcıya ihtiyaç duymadan göz önünde bulundurmakla yükümlü olan bir mahlûktur demektir. Eğer insan menfaatlerini göz önünde bulundurmasaydı sizi temin ederim hala geceleri ısınmak için mağaramızda ateş yakıyor olurduk; çünkü gelişmek ve büyümek en temel insan menfaatidir, bu menfaati göz önünde bulunduran insan aya gitmiş, kendi yaşam süresini 70 yılın üstüne çıkarmış veya yerin kilometrelerce altına inen çukurlar kazmıştır. https://www.ayrintiyayinlari.com.tr/images/userfiles/images/spot/harciyorum-oyleyse-varim.jpg 4