TÜRKİYE DİYANET VAKFI YAYlNLARI Doğu'da ve Batt'da IN N H L 1. (Kutlu Doğum Haftası : ) ANKARA 1996

Benzer belgeler
Bu durum, aşağıdakilerden hangisin gösteren bir kanıt olabilir?

ÖNSÖZ 3 EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YAZISI 5 İÇİNDEKİLER 7-12 KANUNLAR VE KAYNAKLAR BİRİNCİ BÖLÜM Genel Bilgiler Dersin adı ve konusu 17

DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

Türklerin İslamiyeti kabul etmeleriyle birlikte hukuk sisteminde değişiklikler yaşanmıştır. Töre devam etmekle birlikte Şeri Hukuk ta uygulanmaya

İÇİNDEKİLER. A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiye"nin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

CEZA MUHAKEMESİNDE KATILAN

İNSAN HAKLARI. Sosyal ve Ekonomik Haklar Kültürel haklar (10. Hafta)

TÜRKİYE Önemli Bulgular Arka Plan

KAMU YÖNETİMİ. 9.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

Avrupa da Yerelleşen İslam

9.Sınıf Sağlık Hizmetlerinde İletişim. 3.Ünte Toplumsal İletişim HUKUK KURALLARI / İNSAN HAKLARI 21.Hafta ( / 02 / 2014 )

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

Müslümanlar için yeni ve yabancı bir anlayış değildir. Zira yaşamalarına denir. İslam dini ilk zamanlardan itibaren farklı inançlara dinî

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet

DEMOKRASİ VE SAYDAMLIK ENSTİTÜSÜ

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

TÜRKİYE DE DİLLER VE ETNİK GRUPLAR. (Ahmet BURAN-Berna YÜKSEL ÇAK, Akçağ Yayınları, Ankara 2012, 318 s.)

frekans araştırma

Madde 2 Serbest dolaşım özgürlüğü

CEZA HUKUKU- ULUSLARARASI HUKUK. Dr.Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

T.C ÇAYIROVA BELEDİYESİ HUKUK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ

2:Ceza muhakemesinin amacı nedir? =SUÇUN İŞLENİP İŞLENMEDİĞİ KONUSUNDAKİ MADDİ GERÇEĞE ULAŞMAK

CEZA MUHAKEMESİ HUKUKUNDA TUTUKLAMA

Dr. SALİH OKTAR. TÜRK CEZA KANUNUNDA ÇOCUK DÜŞÜRTME VE ÇOCUK DÜŞÜRME SUÇLARI (TCK. m )

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

İnsanların, sadece insan olması nedeniyle sahip oldukları devredilemez ve vazgeçilemez haklardır.

SPOR HUKUKU 1.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

Osmanlı Devleti, hakim unsur olan Türk milletinin yönetiminde XVI. yüzyılın sonuna kadar uyumlu bir yükseliş süreci yaşamıştır.

FETHİYE. Tübakkom 10. Dönem Sözcüsü. Hatay Barosu.

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...V ÖZET...VII ABSTRACT...VIII İÇİNDEKİLER...IX KISALTMALAR LİSTESİ...XV GİRİŞ...1

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI

Birleşmiş Milletler Avukatların Rolüne İlişkin Temel İlkeler Bildirgesi (Havana Kuralları)

TÜRKİYE DE CEZA VE ADALET SİSTEMİ

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

AVRUPA DA MEYDANA GELEN TEKNİK GELİŞMELER : 1)BARUTUN ATEŞLİ SİLAHLARDA KULLANILMASI: Çinliler tarafından icat edilen barut, Çinlilerden Türklere,

SAVCILARIN ROLÜNE DAİR İLKELER

İYİ İDARE YASASI İÇDÜZENİ. BİRİNCİ KISIM Genel Kurallar. İKİNCİ KISIM İyi İdarenin İlkeleri

Sayı: 27/2013 İYİ İDARE YASASI. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar:

Lozan Barış Antlaşması

ULUSLARARASI FİLİSTİN ZİRVESİ 2018

BİRİNCİ KİTAP DENETİM MEKANİZMASI (KURUMSAL HÜKÜMLER) BirinciBölüm GİRİŞ

ÜYE ROBERT CAROLAN TARAFINDAN BİLDİRİLEN KARŞIOY VE MUTABIK GÖRÜŞ YAZISI

1942 yılında Kale de dünyaya geldi.1955 Yılında Kale İlkokulunu bitirdim. Günün koşulları nedeniyle Orta ve Yüksek tahsilini yapamadım.

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

\.- s o, q \ İSLAMi İLİMLER FAKÜLTESi ATATÜRK.ÜNİVERSİTESİ. 1. Sayı, Aralık 1975 / ~

Patrikhane İle İlgili Bir Belge / Bir Uyarı

T.C. İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İTFAİYE DAİRE BAŞKANLIĞI GÖNÜLLÜ İTFAİYECİLİK YÖNETMELİĞİ

İDARİ YARGI DERSİ (VİZE SINAVI)

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

UKRAYNA DA KİLİSE SAVAŞLARI

İnsanlık ailesinin tüm üyelerinde bulunan onuru ve onların eşit ve ayrılmaz haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu,

İÇİNDEKİLER GİRİŞ KONUYLA İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR.1) KONUNUN TAKDİMİ, ÖNEMİ

1. BÖLÜM KAVRAM, TARİHÇE VE KAVRAMLAR ARASI İLİŞKİLER BAĞLAMINDA KENDİ KADERİNİ TAYİN

Kıbrıs Meselesi mi, «Prensip» Meselesi mi? Baskın Oran

İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler

VEFEYÂT. Doç. Dr. Musa Süreyya Şahin

Özel Yetkili Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi ne sunulmak üzere,

İNSAN HAKLARI SORULARI

Fener Rum Patrikhanesi nin Lozan sonrası statüsü

KAY 361 Türk İdare Tarihi. Ders 3: 16 Ekim 2006 Konular: İslam Devleti Okuma: Ortaylı, 2000: 47-88

Nurcan YILMAZ ÖZEL ADİL YARGILANMA HAKKI KRİTERLERİNİN TÜRK İDARİ YARGILAMA HUKUKU AÇISINDAN MUHTEMEL VE GERÇEKLEŞEN ETKİLERİ

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Avrupa Birliği ne değil, hemen

EKÜMENİKLİK NEDİR, NE DEĞİLDİR? *

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM TEDBİRE İLİŞKİN ARA KARAR BASHKIM REXHEPI BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2017/5874)

TÜRK HUKUK DÜZENİNİN YÜRÜRLÜK KAYNAKLARI (2) Dr. Öğr. Üyesi Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

Davranıs ve Çalısma İlkeleri

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı Adalet Meslek Etiği Dersleri

TÜRKİYE. Geniş Özet Uluslararası Din Özgürlüğü Raporu ABD Dış İşleri Bakanlığı Demokrasi Bürosu, İnsan Hakları ve İşgücü

Türkiye Temel Bulgular Arka Plan

TÜRK BİLİMLERI VE ÇAĞDAŞ ASYA BİLİMLERİ BÖLÜMÜ. ID Başlık ECTS

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI BAŞLANGIÇ

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

TÜRK YARGI SİSTEMİ YARGITAY Öğr. Gör. Ertan Cem GÜL MYO Hukuk Bölümü Adalet Programı

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı. Yargı Örgütü Dersleri

Ders İzlencesi Eğitim Yılı ve Dönemi Program adı: ADALET PROGRAMI

ISLAM YASASI Kısım Yasal Durum Kamu hukukunun bir kurumu

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SENATO KARAR ÖRNEĞİ

Türk Göç ve İltica Hukukunun Temelleri:

Tuba ÖZDİNÇ. Örgün Eğitim

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm AZINLIK KAVRAMI BAŞLARKEN... 1

ORMAN VE ARAZİ MÜLKİYETİ UYUŞMAZLIKLARI

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

KAMU PERSONEL HUKUKU KISA ÖZET HUK303U

Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923)

OSMANLINÜFUSU ( )

DEVLET TEŞKİLATINA TEORİK YAKLAŞIMLAR PROF. DR. TURGUT GÖKSU VE PROF. DR. HASAN HÜSEYIN ÇEVIK

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

CİNSİYET EŞİTLİĞİ MEVZUAT ÇERÇEVESİ: AB/TÜRKİYE

GÜNÜMÜZ BALKAN ORTODOKS KİLİSELERİNE GENEL BİR BAKIŞ

REKABET HUKUKUNDA TAZMİNAT TALEPLERİ

MEDRESE VE İSLAM KÜLTÜR MERKEZİ İNŞA PROJESİ- VİETNAM

Transkript:

TÜRKİYE DİYANET VAKFI YAYlNLARI 1 201 Doğu'da ve Batt'da ll IN N H L 1 (Kutlu Doğum Haftası : 1993-94) ANKARA 1996

OSMANLI imparatorlugu'nda insan HAKLARI Doç. Dr. Mümtaz'er TÜRKÖNE Osmanlı İmparatorluğu, dünya tarihinde görülen imparatorlukların en büyüklerinden biridir. "imparatorluk" deyimi, farklı din, ırk ve kültürden toplulukları tek bir siyasi hükümranlık altında yönetmeyi ifade eder. Osmanlı devletinin yönettiği din ve ırk toplulukları bilinen dünyanın hemen hemen bütününü temsil eden renkli bir kompozisyon teşkil ediyordu. Son derece karmaşık ve renkli bu kompozisyonu bir arada tutmak, uzun ömürlü bir siyasi çatı altında toplamak üstesinden gelinmesi zor bir işti. Osmanlı devleti kuruluşundan itibaren dahiyane bir ineelikle bu işi başarmış, böylesine karmaşık bir coğrafyayı 600 sene. gibi uzun bir süre yönetmiştir. Bu yönetimin kahır ve korkuya dayandığını iddia etmek; tarihi realiteleri inkar etmek demektir. Osmanlı yönetimi, dönemi için çok ileri bir mutabakata, yönetilenlerin rızasına dayanıyordu. Gücünü, uzun ömrünü bu rızadan aldığını söylemek, tarihi hakikati teslim etmekle aynı anlama gelir. İnsanın doğuştan vazgeçilmez ve devredilemez temel haklara sahip olduğu inancı götürülemeyen yepyeni bir fenomendir. 1774 Amerikan Yurttaşlık Bildirisi ve 1789 Fransız ihtilali'nin ilan ettiği İnsan ve Vatandaş Hakiarı Beyannamesi, bu alanda bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Batı, bu tarihierin öncesinde farklı dinlerin, inançların bas~ı altına alındığı, insanların işkencelere tabi tutulduğu, yakıldığı, toplu halde yokedildiği bir evreni ifade eder. Feodal sistem içinde serllerin köle gibi addedilmeleri; temel hakların hiçbir şekilde güvencede olmadığı sosyal-siyasal tablonun son figürüdür. Yukarda verdiğimiz tariflerden sonra da Batı sömürgeciliğinin yayılmasına paralel olarak gelişen ve güçlenen ırkçı tezler de herkese tanınması gereken temel haklara kuwetli sınırlamalar getirmiştir. Amerika'da kölelik ancak 1860'larda kaldırılabilmiş, daha uzun süre zencilerin insan olup olmadıkları ciddi bir tartışma konusu yapılmıştır. Osmanlı'nın tebasına sağladığı ve güvence altına aldığı haklara, geri kalan dünyanın bu haksız, hukuksuz penceresinden bakıldığı zaman, Osmanlı'nın --KUTLU DOGUM,------------- 83--

gerçekleştirdiği ve yaşattığı sistemin çağının çok ilerisinde olduğu daha _kolay anlaşılabilir. Osmanlı Devleti'nin tesis ettiği insani düzen eşit değildir. Müslümanların "millet-i hakime" olarak her din ve inancın üzerinde yer aldığı bu sistem eşit olmamakla beraber adildir. En ince teferruatına kadar geliştirilmiş bir hukuk sistemi içinde, ferde sosyal-siyasi ve hukuki statüsünü veren inandığı dindir. Doğuştan kazanılmış bir asalet yoktur. Bu hiyerarşi içinde müslüman olmayanlar, zımml yani Allah'ın emanetidir. Onların, bugün temel insan hakları adını verdiğimiz hukukiarına başından sonuna kadar riayet, aynı zamanda dini bir vecibedir. "Irz, can, namus ve mal emniyeti" olarak sıralanan temel haklar tam bir emniyet altındadır. Bu hukuki yapıyı kuran ve hassasiyetle uygulayan Osmanlılar, müslüman olmayan halkların bile kurtuluş melcei olarak görülmüştür. Katolik ve Ortodoks mezhepler dışındaki Vniteryan mezheplerin ve Yahudilerin Osmanlı topraklarına bakışı ve tarihi olarak gördükleri adil muamele bu durumun delili olarak kabul edilebilir. Kanun Karşısında Fert Şer'! hukuk ve kanunnameler çerçevesinde adaleti yerine getirmek ve hukuk sisteminin işlerliğini sürdürmek, Osmanlı düzeninde kadının işiydi. Kadı kararı olmadan tutuklama ve cezalandırma yapılamazdı. Yine kadı emri olmadan kimsenin evi aranamazdı. Kadının çıkarttığı arama emrinde kişinin adı, özellikleri oturduğu yer çok açık bir şekilde belirtilircil Eğer, arama yapılacak ev Türk,ise mahallenin irrıamı, Hristiyan ise kilisenin papazı aramada bulunmak üzere çağrılmak zorundaydı. Tutuklu genel olarak üç günden fazla gözaltında tutulamazdı. Bu süre içinde muhakeme edilmesi gerekirdi. Eğer bir kişi mahkeme kararı olmadan hapse atılır ve orada ölürse, tutuklama emrini veren sorumlu tutulurdu. Suçların şahslliği esası, zamanı için çok ileri düzeyde kabul ediliyordu. Kadı bütün davalara bakma yetkisine sahipti. Verdiği karar, mahallin yöneticisi tarafından hemen uygularıırdı. Bütün mahkemeler, aleniyet prensibine uygun olarak herkese açık yapılırdı. Her kaza kadısı, mahkeme için gerekli oturumu yalnız herkese açık bir şekilde yapmakla değil, yargının baskı, işkence kullanılmaksızın yapıldığına tanık olmaları için beş-sekiz kişinin de müşahid sıfatıyla_ mahkemede bulunmasını sağlamak ve kararın altına bu kişilerin isimlerini yazmakla yükümlüydü. Muhakemede suç yeri esastı; olayın geçtiği yer dışında yargılama yapılamazdı. --84 --------------KUTLU DOGUM--

Kadı mahkemeye düşenler arasında soy, cins, mezhep, din, toplumsal ya da hükümetteki yerleri bakımından hiçbir ayrıcalık gözetmeksizin herkese eşit davranmak zorundaydı. Yargı usulündeki bu önemli hukuk kuralı zaman zaman fermanlar ve emirlerle pekiştirildi. Bu konuda İslam hukukunun bir prensibinin yoksullar lehinde değiştirildiğini de görmekteyiz. Ta'zir cezalarında, kanun karşısında eşitlik prensibi terkedilir ve sosyal durumu en iyi olana en az ceza verilirken, Osmanlılarda bunun tam tersi Dir uygulama söz konusu olmuştur. Kanunnamelerde suçlular arasında mali durumlarına göre bir tasnif yapılmış ve mali durumu en yüksek olanın en ağır cezaya çarptırılması yoluna gidilmiştir. Mahkeme oldukça hızlı ve seri görülürdü. Formalite son derece azdı. Şikayetçi şikayetini dile getirir ve suçlunun cezalandırılmasını isterdi. Daha sonra kadı şikayet edilen kişinin ifadesine başvururdu. Eğer sanık suçunu kabul ederse ifadesi yazılırdı. Birçok durumda sanıkların "şeytana uydukları" yolunda ifade verdiklerini ve itiraf oranının oldukça yüksek olduğunu görüyoruz. Eğer bir sanık ifadesinden vazgeçerse bu onun lehine yorumlanır ve had cezaları ile cezalandırılmazdı. Mahkemede en önemli kurum şahitlikti. En az iki müslüman erkeğin şahitliği şarttı. Bu gelişmiş hukuk sistemi içinde işkence hem şer! hukuka, hem de örfe göre yasaktı. İslam hukukuna göre oluşturulmuş ve geliştirilmiş bu sistem, işkencenin sistemin hukuki bir parçası olarak kurumlaşmasını engellemiştir. Aynı dönemde Avrupa'da işkence hem soruşturmada, hem de cezalandırmacia kuruıniaşmış ve sıkça uygulanmaktadır. Millet Sistemi "Millet" kelimesinin modem "nation"u karşılaması son derece yeni bir gelişmedir. 20. asrın başlarına kadar Osmanlı literatüründe "millet", aynı dine (veya mezhebe) inanan insan topluluğunu ifade etmek için kullanılmıştır. Osmanlı devleti müslümanları tek millet, gayrimüslim!eri de inandıkları din veya mezheplere göre ayrı ayrı milletler olarak tanımramış; siyasi, idari ve sosyal organizasyonları bu ayırım temelinde geliştirmiştir. İslam hukukunun getirdiği esaslara ve kayıtlamalara bağlı kalarak gerçekleştirilen bu organizasyonda, bu birimin meydana getirdiği sisteme de "millet sistemi" adı verilmektedir. Osmanlı devletinin bir İslam devleti olarak gayrimüslimlere tatbik ettikleri hukuk, İslam hukukunun harp hukuku kısmına dayanır. İslam hukukuna göre iki türlü ülke vardır: Darü'l İslam ve Darü'l-Harb. Birincisi müslümanların hakim olduğu ve şeriatın uygulandığı toprakları ifade eder; İkincisi İslam toprakları dışında kalan bütün dünyayı içine alır. Adından da anlaşılacağı üzere müslüman- --KUTLU DOGUM------------- 85--

lar dışlarındaki dünya ile sürekli bir savaş hali içindedirler. Dar'ül İslam'la Oarü'l-Harb arasında ancak geçici mütarekeler olabilir. Bu ayırımın temelinde iki türlü gayrimüslim bulunmaktadır. Darü'l Harb'de yaşayanlar harbflerdir: Bunlar ele geçirildiği zaman öldürülebilir, esir veya köle olarak alıkonabilir. Ancak herhangi bir müslüman bu gayrimüslimlerden birine veya birkaçma eman verebilir. Eman verilen ga~rimüslime müste'min denir ve müste'min canından ve malından emin olarak Islam topraklarında dolaşabilir, ticaret yapabilir. Osmanlı devletinin verdiği kapitülasyonlar eman kurumuna dayandınlarak düzenlenmiştir. İkinci türe İslam topraklannda yaşayan gayri müslimler dahildir. Müslümanlar hristiyanların yaşadıkları bir bölgeyi işgal ettikleri zaman onlara, üç kere İslamiyet tebliğ edilir. Kabul edip, müslüman oldukları takdirde bir müslümanın sahip olduğu bütün haklara tamamiyi e sahip olur. Kabul etmedikleri takdirde kendilerine müslüman hakimiyetine rıza gösterdiklerini içeren bir antlaşma teklif edilir. Bu anlaşmaya zimmet, bu anlaşma ile gayrimüslirnlerin kazandıkları statüye zımmf adı verilir. Zimmet anlaşması ile müslümanlar gayrimüslimlerin temel haklarını korumayı taahhüt ederler. Buna karşılık gayrimüslirnler, müslümanlardan farklı bir hukuka tabi olmayı kabul ederler. Bu yükümlülükler: Cizye (baş) ve haraç (arazi) vergileri başta olmak üzere çok ayrıntılı bir şekilde?üzenlenmiştir. Tarihte en büyük gayrimüslim nüfusu idare eden Osmanlılar, Islam hukukunun getirdiği yükümlülük ve kayıtlamaları ayrıntıda bazı ilaveler yaparak düzenli bir şekilde belirlemiş ve uygulamıslardır. Gündelik hayatta çok geniş yansımaları olan bu ayrıntılı hükümlerden bazıları şunlardır: Gayri müslimlerin şer'i mahkemelerde (müslümanların taraf olduğu davalarda) şahitlikleri kabul edilmez, müslümanlara has kıyafetleri giyemezler, ata binip silah taşıyamazlar, dini ibadetlerini müslümanların gözü önünde icra edemezler, çan çalamazlar, yeni ibadethane açmaları veya eskilerini tamir etmeleri izne bağlıdır, evlerini müslümanlardan yüksek yapamazlar, açık renge boyayamazlar vs. Bu yükümlülükler ve kayıtlamalar tamamiyle bir hukuk sistemi içinde düzenlenmiştir. Bu sistem içinde zımmllere dönemin dünyasının çok ilerisinde haklar tanınmıştır: Herşeyden önce temel hakları güvence altındadır, zımmilerin haklarına riayet etmek dini bir vecibedir. Gayrimüslimler din değiştirmek için zorlanamazlar, köle veya esir edilemezler; Medeni hukuk açısından bir müslüman gibi temyiz kabiliyetine sahiptirler. İslam hukukunun ceza! hükümleri müslümanlara da gayrimüslimlere de eşit olarak uygulanır. Bütün bunlara ilave olarak, müslümanları ilgilendirmeyen, kendi cemaatled ile ilgili işlerde tamamiyle serbest bırakılmışlardır. Kilise hukuku başta olmak üzere, kendi aralarında özel -86 ---------------------------KUTLUDOGUM---

hukukiarına tabidirler. Kiliseler mal1, idari ve adli açıdan kendi cemaatleri üzerinde hükmünü icra etmektedir. Kendi din ve dilleriyle eğitim yapma, dini örgütlenmele~rini devam ettirme, vakıf kurma, hastahane ve yetimhane açma gibi haklara da sahiptirler. Bu sistemde göze çarpan en önemli husus gayrimüslimlere tanınan özerkliktir. Millet sistemi, bu özerk cemaat yapılarının Osmanlı siyası birliği altında oluşturduğu rengarenk kompozisyonun adıdır. Klasik Osmanlı toplum yapısı, resmel'1 din esasına dayanan "millet"lere bölünmüş idari teşkilatianınada bu ayırım nirengi noktası alınmış, vergilendirme, eğitim, sosyal hayat bu esas çerçevesinde düzenlenmiştir. Bu teşkilatiarımada adem-i merkeziyetçilik ve çeşitlilik vardır. Millet ayırımında dil ve ırk esası hiçbir zaman dikkate alınmamıştır. Araplar, Türkler, Arnavutlar, Boşnaklar, Kürtler müslüman hakim milleti meydana getirirken; Ermeniler mensup oldukları kiliseye göre Gregoryen Ermeni, Katalik ve 19. asırdan itibaren Protestan milletleri olarak tanımlanmış; Rumlar, Bulgarlar, Sırplar Ortodoks Kilisesi'nin çatısı altında tek millet olarak kabul edilmiştir. Osmanlıların uyguladığı "millet sistemi" herşeyden önce farklı din ve mezhepler arasında çatışmayı önleyen güçlü bir merkez! devlet şartına bağlıydı. Osınanlılar bu şarta bağlı olarak, "millet sistemi"ni dahiyane bir ineelikle geliştirmişler ve uygulamışlar, uzun ömürlü bir devletin temel dayanağı haline getirmişlerdir. Özerklik, farklı kültürlerin bir baskıya maruz kalmadan yaşamasına ve gelişmesine hizmet etmiş ve Osmanlı hakimiyeti, gayrimüslimler arasında rızaya dayalı bir kabul görmüştür. Bu müsamahadan en çok istifade eden dini topluluk yahudilerdir. Hristiyan topluluklar ve ülkeler içinde baskıya maruz kalan Yahudiler için Osmanlı toprakları adeta bir cennet olarak görülmüştür. yahudi topraklarının kolay idare edilen bir cemaat olmaları ve yanlarında bilimsel ve teknik beceriler getirmeleri yüzünden, Osmanlı idarecileri yahudi göçüşünü teşvik bile etmişlerdir. Hristiyan kiliselerinin itibarı ve gücü de Osmanlılar tarafından takviye edilmiş, dini lideriere devlet protokolünde imtiyazlı mevkiler verilmiştir. Gayrimüslim Azınlık Osmanlı İmparatorluğu'nun müslümanlardan sonra en büyük topluluğunu Ortodokslar oluşturmaktaydı. Fatih, Rum-Ortodoks cemaat üzerinde İstanbul Patriği'ni imtiyazlı bir merci haline getirirken Sırp ve Bulgar kiliselerini de buraya bağlamış, ancak Fener'e Antakya ve İskenderiye Patrikliği karşısında bir üstünlük vermemiştir. Mısır'daki Kobt Kilisesi, Lübnan'daki Melkitler, Şark katolikleri sayılan Maruniler, Süryanl ve Keldan! kiliseleri ile Fener Patrikhanesi'nin hiçbir ilişkisi olmamıştır. Ortodoks olmasına rağmen Kıbrıs Kilisesi'de bağımsız- --KUTLU DOGUM-------------- 87--

lığını muhafaza etmiştir. Fener'in etkisiyle Yunanca bütün balkanların ibadet dili haline gelmiştir. Sırp ve Bulgar mill! hareketlerin başlangıçtan itibaren en büyük hedeflerinden biri, Fener karşısında bağımsız eksarhlık kurmak hedefi olmuştur. Bu hedeflerine ancak 19. asırda ulaşabilmişlerdir. Fener Patrikhanesi dini, adil, mal! yönetim merkezi olarak bütün Balkan ve Anadolu Ortodokslarını yönetmiştir. Bu işlerin yürütülmesi için kalabalık bir memur kadrosu istihdam edilmiştir. Fener Patrikhanesi'nin etkili organı, ruhani ve dünyevı işlerin görüşüldüğü yüksek rütbeli rahipler ve metropolitlerden oluşan Sinod Meclisi'dir. imparatorluk içinde Ortodokslardan sonra ikinci kalabalık grup Ermenilerdir. Gregoryan Ermeniler, Doğu'nun eski kilisesine sahip-topluluktur. imparatorluk coğrafyası içinde dağınık bir şekilde yaşayan Ermeniler, 19. yüzyılın son Ianna kadar yönetilmesi kolay bir topluluk olmuştur. Bu özelliklerden dolayı "Millet-i Sadıka" olarak nitelenirdi. Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan Ermeniler adetler ve gelenekler bakımından Türklere benzerlerdi. Hemen hepsi Türkçe konuşurlar, kadınlan müslümanlar gibi örtülü gezerlerdi. Ermeni unsurun devlet hizmetinde kullanılması, Yunan bağımsızlığından sonra Rumların gözden düşmesi üzerine başlamıştır. Yahudiler, imparatorluğun en az problem çıkartan topluluğu olmuştur. Değişik zamanlarda, değişik ülkelerden göç ederek Osmanlı İmparatorluğu'na yerleşen yahudiler, özellikle ticaretin yoğun olduğu merkezlerde iskan edilmişlerdir. Marul).iler, Lübnan ve Suriye'de oturan ve Arapça konuşan Katoliklerdir. Nasturiler, Diyarbakır ve İran arasında oturan ve Arapça konuşan, devletin vergi ve askerlikten muaf tuttuğu bir hristiyan topluluh.iur. Süryaniler de Suriye Lübnan, Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Irak'ta oturan bir topluluktur ki dinleri Ortodoksluğun bir çeşididir. Osmanlı millet sistemi içinde, yukandaki dini toplulukların kendi aralannda da bir hiyerarşi vardır. Rumlar,en imtiyazlı grup, yahudiler de en aşağı cemaat olarak kabul edilmiştir. Isiahat Fermanı'nın ilan edilôiği 1856 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nun nüfusu 36 milyon civarındadır. Bu nüfusun 20 milyon kadarı müslümanlardan, geri kalan 16 milyonu Hristiyanlardan meydana geliyordu. Bu nüfus içinde tahminen 10-12 milyon kadar Türk, 6 milyon Bulgarlar dahil Slavlar, 2 milyon Rum, 4 milyon Romen, 2,5 milyon Ermeni, 6-8 milyon Arap, 1,5 milyon Arnavut ve 1 milyon Kürt bulunmaktaydı. Yahudiler. ve diğer topluluklar küçük topluluklar oluşturmaktaydı. --88 --------------KUTLU DOGUM--