Davranışçı Öğrenme Kuramları

Benzer belgeler
EDİMSEL KOŞULLANMA. Doç. Dr. Tülin ŞENER

ÖĞRENME KLASİK VE EDİMSEL KOŞULLAMA

Edimsel Koşullama ÖĞRENMEDE ÖDÜL VE CEZANIN ROLÜ. Doç.Dr.Hacer HARLAK

Öğrenme, Örgütsel Öğrenme

ÖĞRENME. Temel Kavramlar

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1

EĞİTİM-ÖĞRENME-ÖĞRETİM İLİŞKİSİ VE TEMEL KAVRAMLAR

Değerlendirme. Psikolojiye Giriş. Haftalık okuma raporları. Arasınav (%30) Final (%35) Haftalık okuma raporları (%15) Kitap inceleme (%20)

Eğitim: İstendik davranış değiştirme ya da oluşturma. Öğrenme: Bireyin kendi yaşantısı yoluyla davranışlarında meydana gelen değişmeye denir.

ÖĞRENME. Temel Kavramlar. Doç.Dr.Hacer HARLAK

Kişinin çevresiyle etkileşimi sırasında kişide ve çevrede oluşan gözlenebilir ve ölçülebilir değişikliklere davranış denir.

BİTİŞİKLİK KURAMI. Hzl: ELİF ŞİRİNGÜL ASLIHAN AKBAĞ

ÖĞRENMEDE DAVRANIŞSAL YAKLAŞIMLAR Sevim Çiftçi

Eğitimin Psikolojik Temelleri

Psikoloji biliminin konusu gözlenebilir davranışlardır.

Eğitim bilimlerinde birbiri ile karışan kavramlar.

BÖLÜM I GELİŞİM İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE 2. ÜNİTE. ÖNSÖZ... v YAZARLAR HAKKINDA... vii

ÖĞRENME KURAMLARI. Davranışçı Kuram Bilişsel Kuram Duyuşsal Kuram

ADIM ADIM YGS LYS Adım DAVRANIŞ 2

ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ. Hata ve önerilerinizi lütfen bildiriniz! Mail: Web Site:

İNSAN NASIL ÖĞRENİR?

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ GİRİŞ BÖLÜM I TEMEL KAVRAMLAR 1-10 Kaynakça. 7 OKUMA PARÇASI (Baba Emzirmesi). 8

GÜDÜLENME. Doç.Dr. Hacer HARLAK - Psikolojiye Giriş I

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI PSİKOLOJİ DERSİ 10. SINIFLAR I. DÖNEM II. ORTAK YAZILI SINAVI

BÖLÜM Organizma ve Çevre İlişkileri Organizma, Davranış ve Zihinsel Süreçler Çevre Fizik Çevrenin Organizmayı Etkilemesi

30 GÜNDE EĞİTİM BİLİMLERİ

ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ. soru KPSS 2017 EĞİTİM BİLİMLERİ. önce biz sorduk. Eğitimde

ĠNSAN NASIL ÖĞRENĠR?

Okula o gün kırmızı çizgili gömleğinizle gittiniz. Arkadaşlarınız size çok yakıştığını söyledi. Sonraki davranışınız ne olurdu?

ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ TARAMA-1 (UĞUR YILMAZER)

KPSS. Eğitim Bilimleri. ezberbozan. serisi. KPSS Ders Notları. özetlenmiş içerik pratik bilgiler kritik notlar ilgi çekici görseller

ÖĞRENMENIN DOĞASI Gülay ÇENGEL

KLASİK (TEPKİSEL) KOŞULLANMA-(Pavlov) nötr(ilişkisiz) koşullu uyarıcı Nötr(ilişkisiz) Uyarıcı:

EDIMSEL KOŞULLANMA ELİF GÖKALP TAŞ EMEL DOKUR MERMERDAŞ

Soru-2: Buna göre Emre, Kohlberg in ahlak gelişim kuramında hangi evrede yer almaktadır?

Tam Öğrenme Kuramı -2-

İÇİNDEKİLER. Başlarken ÖĞRETMEN VE ÖĞRETMEN ADAYLARINA...1. I. Bölüm BİLİM - PSİKOLOJİ VE EĞİTİM PSİKOLOJİSİ

KPSS KONU ANLATIMI. Web: Mail:

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I

boarding school lunchtime Dr. Abdullah ATLİ

ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ. Hata ve önerilerinizi lütfen bildiriniz! Mail: Web Site:

Gelişim Psikolojisinde Temel Kavramlar ve Gelişimi Etkileyen Faktörler

Davranışlarımızdan birçoğu öğrenilmiş davranışlardır.

Birey ve Çevre (1-Genel)

İÇİNDEKİLER. BÖLÜM 1 EĞİTİM PSİKOLOJİSİ: ÖĞRETİM İÇİN YAPILANMA Prof. Dr. Ayşen Bakioğlu - Dilek Pekince EĞİTİM ve PSİKOLOJİ... 3 İYİ ÖĞRETMEN...

1.Giriş İÇİNDEKİLER. Önsöz... xxv Teşekkür... xxvii Çeviri Eser İçin Önsöz... xxix İkinci Baskı İçin Önsöz... xxx.

ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ. kpss SORU. Önce biz sorduk. Güncellenmiş Yeni Baskı. Eğitim Bilimleri. 80 Soruda 64

kpss eğitim bilimleri ĞRENCİNİN D ERS D EFTERİ ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ Editör: Savaş Doğan Yazarlar: Komisyon Kolay oku Hızlı düşün Kalıcı öğren

DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÖĞRENME VE ÖĞRENME TEORİLERİ

İÇİNDEKİLER. Test 11 (Bitişiklik Kuramı) Test 12 (Bilişsel - Davranışçı Kuramlar) Test 13 (Bilişsel - Davranışçı Kuramlar)...

UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ. UDA nın Kökenleri

Bana göre; öğrenemeyen öğrenci yoktur. Herkes öğrenebilir Tüm bilgiler okulda öğrenilebilir Hedeflenen başarı %70-%90 arasındadır.

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...III ÜNİTE: 1. PSİKOLOJİ VE GELİŞİM PSİKOLOJİSİ15

EĞİTİM BİLİMLERİNE GİRİŞ

SINIF YÖNETİMİNİN TEMELLERİ

MOTİVASYON Motivasyon, Davranışı başlatan, yön veren, devam ettiren veya belli bir davranışın tercih edilmesini sağlayan güç.

KENDİNİ GELİŞTİRME ve KENDİ KENDİNE (ÖZ) YÖNETİM

ZİHİNSEL ENGELLİ ÇOCUKLAR

Program Geliştirme ve Öğretim. Yard. Doç. Dr. Çiğdem HÜRSEN

EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME. (Eye Movement Desensitization and Reprossesing)

kpss eğitim bilimleri Türkiye nin En Çok Satan Ders Notları ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ Hakan Araz ogretiakademi

SEMBOL PEKİŞTİRME. Sembol pekiştirme, pekiştireç olma özelliği taşımayan sembollerin

Psikoloji sağlıklı insanın bilincini ögelerine analiz eden bilim dalıdır.

DAVRANIŞ AZALTMA TEKNİKLERİ

Geçen Haftadan Ne Öğrendik?

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...III

Ergenlikte Kimlik Gelişimi. Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL Hasan Kalyoncu Üniversitesi

- 1 - Uyarı: Ġçdürtü, içgüdü, refleks, büyüme ve olgunlaģma sonucu meydana gelen davranış değişiklikleri öğrenme değildir.

ĠNSAN NASIL ÖĞRENĠR? Ne biliyoruz? DüĢünelim TartıĢalım! Ġnsan öğrenir! Ġnsan vs Hayvan ÖĞRENME TEORĠLERĠ SOSYAL

TÜKETİCİ DAVRANIŞLARI SORU VE CEVAPLARI

MOTİVASYON. Nilüfer ALÇALAR. 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya

1.Öğrenci nitelikleri 2.Öğretim hizmetinin niteliği 3.Öğrenme ürünleri. Tam Öğrenme Kuramı - Bloom

Edimsel Koşullanmanın Tanımı

MOTİVASYON. Yrd. Doç. Dr. Ayşegül Bayraktar

Öğrenmeye Bilişsel Yaklaşım

4 GİRİŞ BİLİŞ NEDİR?

KPSS KONU ANLATIMI. Web: Mail:

KPSS. Eğitim Bilimleri. ezberbozan. serisi. KPSS Ders Notları. özetlenmiş içerik pratik bilgiler kritik notlar ilgi çekici görseller

GAZİANTEP LİSESİ REHBERLİK SERVİSİ

Kasım Rehberlik Bülteni VELİ EĞİTİM REHBERİ. Okul Öncesi Dönemde Cinsel Gelişim

ÖĞRETİM TEKNOLOJİLERİ VE MATERYAL GELİŞTİRME

BAĞLAŞIMCILIK. HAZIRLAYAN: Mustafa GÜNENDİ

EĞİTİM PSİKOLOJİSİ İÇİNDEKİLER EĞİTİM-ÖĞRENME İLİŞKİSİ ÖĞRETME KURAM VE YAKLAŞIMLARI TEMEL KAVRAMLAR A. DOĞUŞTAN GELEN DAVRANIŞLAR

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...III

Wertheimer, Köhler ve Kofka tarafından geliştirilmiş bir yaklaşımdır. Gestalt psikolojisi, bilişsel süreçler içerisinde özellikle "algı" ve "algısal

Güdülenme. Öğr.Gör. Dr. Şirin KARADENİZ

GELİŞTİRMENİN KURAMSAL TEMELLERİ PROGRAM GELİŞTİRMENİN PSİKOLOJİK TEMELLERİ. Temel Kavramlar. Temel Kavramlar. Program Geliştirme ve Psikoloji

HEDEF KİTLE DAVRANIŞINI ETKİLEYEN PSİKOLOJİK FAKTÖRLER

Bağlanma Nedir? Bağlanma, kişinin kendisi için önemli gördüğü bir başkasına (bağlanma figürü) karşı geliştirdiği güçlü duygusal bağlardır.

GİRNE AMERİKAN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ AKTS

KPSS KONU ANLATIMI. Web: Mail:

BİTİŞİKLİK VE BAĞDAŞIMCILIK KURAMLARI. John Broadus Watson Edwin Ray Guthrie Edward Lee Thorndike

Öğrenme nedir? Büyüme ve yaşa atfedilmeyecek yaşantılar sonucunda davranış ve tutumlarda meydana gelen nispeten kalıcı etkisi uzun süre

DEĞİŞEN ANNE BABA ROLLERİ

DAVRANIŞ BİLİMLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN İNCELENDİĞİ SİSTEMLER

Doç. Dr. Tülin ŞENER

GELİŞİM, KALITIM ÇEVRE ETKİLEŞİMİNİN BİR ÜRÜNÜDÜR.

III.Ünite: ÖĞRENME, DÜġÜNME, BELLEK

Transkript:

Davranışçı Öğrenme Kuramları 1

Ünitenin Ana Hatları 9.1. Erik Erikson Psikososyal Gelişim Kuramı 9.1.1.Temel güvene karşı güvensizlik ( 0-18 ay) 9.1.2. Özerkliğe karşı şüphe ve utanç (18 ay 3 yaş) 9.1.3. Girişkenliğe karşı suçluluk (3-6 yaş ) 9.1.4. Çalışkanlığa karşı aşağılık duygusu (6-12 yaş) 9.1.5. Kimlik kazanmaya karşı rol karışıklığı ( 12-18 yaş ) 9.1.6. Yakınlığa karşı yalnızlık (18-40 yaş ): 9.1.7. Üretkenliğe karşı durgunluk (40-65 yaş ): 9.2. James Marcia nın Kimlik Statüleri 9.2.1. Başarılı kimlik statüsü 9.2.2. Kararsız kimlik statüsü 9.2.3. Erken bağlanmış kimlik statüsü 9.2.4. Kargaşalı kimlik statüsü 9.3. Adler ve Bireysel Psikoloji 9.4. Jung ve Analitik Psikoloji 9.5. Bowly ve Bağlanma Kuramı 9.1.8. Benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluk (65+ yaş ) 2

DAVRANIŞÇI ÖĞRENME KURAMLARI İnsan öğrenme yeteneği olan ve öğrenen bir varlıktır. İnsanı, diğer varlıklardan ayıran fark ise budur. Hayvanlardaki içgüdü, hayatlarını sürdürmeleri için onların en büyük yardımcısıdır. İnsanlar ise hayvanlardan bu farkları nedeniyle çevreye uyum sağlamak için öğrenmek mecburiyetindedirler. Öğrenme; bireyin davranışlarında tekrar ya da yaşantı sonucu nispeten kalıcı izli (sürekli) meydana gelen bir değişmedir. Mesela; Araba, bisiklet, klavye kullanma, 10 a kadar sayma öğrenme sonucu ortaya çıkan yaşantılardır. 3

DAVRANIŞÇI ÖĞRENME KURAMLARI Uyarı: Her davranış değişikliği öğrenme değildir. Ancak tekrar ve yaşantı sonucu oluşan davranış değişiklikleri öğrenmedir. Bu anlamda içdürtü, içgüdü, refleks, büyüme, olgunlaşma, psikolojik tikler, alışma ve duyarsızlaşma sonucunda ortaya çıkan davranışlar öğrenme değildir. Homeostatik davranışlar, hormonal salgılara bağlı değişikliklerden terleme, kızarma gibi davranışlar, bireyin sürekli olarak göstermediği, belirli durumlarda (rüya gördüğünde, alkol, ağır ilaç veya uyuşturucu kullandığında, ağır ateşli hastalıklarda, yorgunlukta) ortaya koyduğu geçici davranışlar öğrenme ürünü değildir. 4

DAVRANIŞÇI ÖĞRENME KURAMLARI Buna göre öğrenmenin üç özelliği vardır diyebiliriz: Her öğrenmede olumlu ve olumsuz gözlenebilir bir davranış değişikliği mutlaka olmalıdır. Örneğin, hayatında il kez elma gören bir çocuk bu nedir sorusunu soracaktır. Onun bir elma olduğu çocuğa söylendiğinde çocuk, elmayı bir daha gördüğünde onun bir elma olduğunu öğrenmiş olacaktır. Öğrenmede söz konusu olan davranış değişikliği tekrar ya da yaşantı sonucu oluşmalıdır. Yaşantı bireyin çevresi ile etkileşimi sonucunda bireyde kalan izler olarak tanımlanmaktadır. Örneğin, bir çocuk sobalı bir evde oyun oynadığı sırada sobaya dokunduğunda acı hissedecek ve sobaya dokunmanın ona acı vereceğini öğrenmiş olacaktır. Fakat öğrenme aynı zamanda bireyseldir. Yani aynı öğrenme ortamında bulunan kişiler farklı öğrenme yaşantıları geçirebilir. Örneğin, sınıfta öğretmen bir konuyu anlatırken bir öğrenci öğretmeni çok dikkatle dinlerken bir başka öğrenci ise o sırada başka bir şeye dikkatini yöneltirse aynı öğrenme ortamında farklı öğrenme yaşantıları ortaya çıkmış olacaktır. 5

DAVRANIŞÇI ÖĞRENME KURAMLARI Davranış değişikliği nispeten kalıcı (sürekli) olması gerekir. Yani davranışta görülen geçici değişiklikler öğrenme değildir. Ancak her devamlı davranışta öğrenme değildir. Örneğin, ördek yavrularının annelerini izleme davranışı göstermeleri içgüdüsel bir davranıştır ve sürekli tekrarlanır. Ancak bu davranış bir öğrenme değildir. Ya da yorgunluk, yetersiz güdülenme ya da olgunlaşma sonucu ortaya çıkan davranışlar da öğrenme değildir. Özellikle olgunlaşma ile öğrenme çoğu zaman karıştırılır. Olgunlaşma bir öğrenme değildir. Fakat öğrenmenin gerçekleşmesi için ön-koşul niteliğindedir. Örneğin konuşmayı ya da yürümeyi öğrenebilmek için öncelikli olarak bu organların söz konusu işlevleri yapabilecek olgunluğa sahip olması gerekmektedir. *Öğrenme, içsel (zihinsel) bir süreçtir ve bu süreç doğrudan gözlenemez. Gözlemlenen bireyin performansıdır (edim, icra). Performans ise öğrenilenin gözlenebilir hale dönüşmesidir. 6

ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Öğrenme; bir yandan öğrenenden, diğer taraftan da dışarıdan kaynaklanan birçok faktörlerce olumlu ya da olumsuz yönde etkilenmektedir. Öğrenen ile ilgili etkenler Organizmanın kendisinden kaynaklanan ve onun öğrenmesini etkileyen unsurlar iç faktörler olarak adlandırılabilir. Türe Özgü Hazıroluş: Organizmanın öğrenilecek davranışı öğrenebilmek için gerekli biyolojik donanıma sahip olmasıdır. Örneğin insanlara uçmayı öğretmeyiz. Çünkü insan organizması uçmak için gerekli fizyolojik donanıma sahip değillerdir. 7

ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Olgunlaşma: Olgunlaşma, bireyin kendinden beklenen bir işi yapabilecek seviyeye gelmesidir. Öğrenme bireyin olgunlaşma düzeyine bağlıdır. Okuma, yazma, ezberleme, yürüme, konuşma..., gibi herhangi bir işi yapabilmek, her şeyden önce o işi yapabilecek seviyeye (olgunluğa) ulaşmayı gerektirmektir. Yaş: Yaş etkeninin tüm canlılar için öğrenme üzerinde önemli bir rolü vardır. Genellikle en iyi öğrenme yaşı genç yetişkinlik yaşıdır. Öğrenme hızı eğrileri kişinin takvim yaşı ilişkili olarak onun yaşa bağlı olan zeka eğrisine paralel bir seyir izlemektedir. Zeka: Zekâ düzeyi ile öğrenme doğru orantılıdır. Zekâ düzeyi arttıkça öğrenmenin etkisi ve hızı artar. Zekayı diğer bir şekilde öğrenme yeteneğinin ölçüsü olarak da ifade edebiliriz. 8

ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Genel uyarılmışlık hali: Zihinsel uyanıklık durumu olarak da adlandırılabilir. Bireyin dışarıdan gelen uyarıcıları alma (fark etme) derecesidir. Herhangi bir öğrenmenin gerçekleşmesi için bireyin uyarılmış olması gerekmektedir. Birey, dışarıdan çok az uyarıcı alabiliyorsa genel olarak uyarılara kapalıdır ve uyarılmışlık düzeyi düşüktür. Fakat çok fazla uyarıcı alabiliyorsa genel olarak uyarıcılara açıktır ve uyarılmışlık düzeyi yüksektir. Mesela; yatakta ders çalışmak gibi gevşetici eğilim öğrenmeyi engelleyici bir durumdur. Çünkü böyle bir durumda uyarılmışlık düzeyi düşüktür. En düşük genel uyarılmışlık hali derin uyku, en yüksek uyarılmışlık hali ise dikkatlilik ve tetikte olma halidir. Öğrenme için aşırı uyarılmışlık hali de tercih edilen bir durum değildir. Çünkü aşırı uyarılmışlık hali, kaygı ve heyecan yarattığı için öğrenmeye odaklanma söz konusu olmayacaktır. Orta düzey genel uyarılmışlık halinde (orta şiddetteki duygulanım da) ise başarı en yüksek düzeydedir. 9

ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Motivasyon (güdülenme): Organizmanın bir davranışı yapmak için istek duymasına güdülenme (motivasyon) denir. Güdülenme; ihtiyaç, dürtü, güdü ve davranışı kapsayan genel bir kavramdır. Dürtü organizmanın bir ihtiyacını olduğunu fark etmesi güdü organizmanın bu ihtiyacı gidermek için bir davranış sergilemesidir. Örneğin acıkma bir dürtüdür, yemek yemek ise güdüdür. Dürtüler, birincil güdülerdir ve en ilkel güdü kaynağıdır. Açlık, susuzluk, cinsellik, annelik dürtüleri bilinen biyolojik (birincil) dürtülerdir. Güdüler kendi içlerinde birincil güdüler ve ikincil güdüler olmak üzere ikiye ayrılır. Birincil güdüler, biyolojik dengeyi sağlayan (açlık, susuzluk, cinsellik gibi) dürtülerle ilişkilidir. İkincil güdüler, (Başarılı olma, beğenilme, takdir edilme gibi) doğuştan getirilmeyip sonradan öğrenilmiştir. 10

ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Güdüler, güdü kaynağının bireye göre bulunduğu yer açısından içsel güdüler ve dışsal güdüler olarak ikiye ayılır. İçsel güdülerde, güdülenmenin kaynağı yani bireyi davranışa iten güç yine bireyin kendisindedir. Bu nedenle bütün birincil güdüler, aynı zamanda içsel güdüdür. Mesela; bir gencin, sağlığına önem verdiği için dengeli beslenmeyle ilgili konuları öğrenmek istemesi, bir öğrencinin dersi sevdiği için çalışması. Dışsal güdülerde, güdülenmenin kaynağı, bireyin içinde yaşadığı çevredir. Mesela; bir gencin, eleştirmenler tavsiye ettiği için bir filmi izlemesi, bir öğrencinin öğretmenin vereceği ödülü kazanmak için sınavda başarılı olmak istemesi. 11

ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Güdüler, ayrıca Fizyolojik ve Sosyal Güdüler olarak da ayrılmaktadır. Fizyolojik güdüler, organizmanın içinden gelen ve onu harekete geçiren güdülerdir. Organizmanın yaşamasına ve neslin devamına hizmet ederler. Bu nedenle birincil güdülerdir. Doğuştandır yani öğrenilmemişlerdir. Hem hayvanlarda hem de insanlarda görülür. Bu nedenle evrenseldir. Yaşamımızın ilk yıllarında oldukça etkindir. Mesela; açlık, susuzluk, cinsellik, merak, korunma, dinlenme, uyku, oksijen ihtiyacı, annelik güdüsü vb. Sosyal güdüler ise toplum içerisinde ortaya çıkan güdülerdir. Yani kişinin toplumsallaşma süreciyle beraber kazandığı güdülerdir. Kültürden kültüre, kişiden kişiye ve zamanla değişir. Bu güdüler sadece insana özgüdür ve öğrenilmiştir. Yaşamın ileriki yıllarında davranışları daha çok etkiler. Bazı durumlarda fizyolojik güdülerle çatışır ve onlara üstün gelir. Mesela; Mesela; başarılı olma, saygınlık kazanma, statü kazanma, toplumda kabul görme, ilgi çekme vb. 12

ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Öğrenmenin aktarılması (Transfer, Aktarma): Daha önceden deneyimli oluş ya da konu ile tanışıklığın olması yeni öğrenmeleri etkiler. Yetişkinler hiçbir öğrenmeye sıfırdan başlamazlar, yeni bir öğrenme gerçekleşirken eski öğrenmelerden etkilenirler ve her yeni öğrenme bir önceki öğrenmenin üzerine kurulur. Öğrenmelerin birbiri üzerindeki etkisine (olumlu ya da olumsuz yönde etkilemesine) transfer denir. Olumlu ve olumsuz transfer diye ikiye ayrılır. Olumlu (Pozitif) Transfer: Öğrenmelerin birbirini kolaylaştırmasıdır. İki türlü gerçekleşir. İleriye etkili kolaylaştırma (ileriyi etkin destekleme): Önceki öğrenmenin sonraki öğrenmeyi kolaylaştırmasıdır. Mesela; bisiklet sürmesini bilen birisinin motosikleti kullanmayı daha kolay öğrenmesi. Geriye etkili kolaylaştırma (geriye etkin destekleme): Sonraki öğrenmenin önceki öğrenmeyi desteklemesidir (daha ustaca ve etkili kılmasıdır). Mesela; bireyin yeni öğrendiği basketbol önceki öğrenmesi olan futbolu daha ustaca oynamasını sağlaması. 13

ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Olumsuz (Negatif) Transfer (Alışkanlık çatışması): Önceki öğrenmenin yeni öğrenmeyi olumsuz etkiliyorsa yani zorlaştırıyorsa Mesela; direksiyonu soldan olan arabaları uzun süre kullanan birisi, direksiyonu sağdan olan arabayı kullanırken zorlanması, Q klavye kullanan birisinin, F klavye kullanmakta zorlanması, iki parmak klavye kullanan birinin 10 parmak klavye kullanmakta zorlanması. 14

ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Ket vurma (unutma): Öğrenilen bilgilerin birbirini etkileyerek unutturması veya hatırlanmasını zorlaştırması olayıdır. Ket vurma iki türlüdür. Geriye ket vurma: Yeni öğrenilen bilgilerin eskilerini unutturması ya da hatırlanmasını zorlaştırmasıdır. Mesela; lokantada siparişleri alan garsonun sonradan aldığı siparişlerden dolayı ilk siparişleri hatırlayamaması. 15

ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER İleriye ket vurma: Eski bilgilerin yeni bilgileri unutturması veya hatırlanmasını zorlaştırmasıdır. Mesela; Hasan yeni aldığı bir telefonun numarasını arkadaşına verirken, eski telefon numarasını vermesi, yeni yıla girildiğinde evraklara yeni yılın tarihi yerine eski yılın yazılması, yeni evlenen bir kadının yeni soyadını yazacağına eski soyadını yazması ve evrakları bu şekilde imzalaması. Ket vurma ile transfer arasındaki farklar: Transfer öğrenme öncesi ve öğrenme sırasında devam ederken, ket vurma öğrenme sonrası yani öğrenme bittikten sonra gerçekleşir. Transferin öğrenmeye, ket vurmanın hatırlamaya etkisi vardır. 16

ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Bireysel Ayrılıklar: Bireysel farklılıklar öğrencinin öğrenme hızını, düzeyini, öğrenmeye ilişkin ilgi ve dikkatini ve öğrenmenin kalıcılığını etkiler. Bireysel farklılıkların ortaya çıkmasında ise kalıtım ve çevre etkili olmaktadır. Öğrenilecek malzemeyle ilgili faktörler İçerik: Öğrenilecek konu (malzeme) öğrenenin beden ve zihin gelişimine uygun olması gerekir. Öğrenilecek konu öğrenenin ilgisini çekiyorsa ve ihtiyacını karşılıyorsa daha kolay öğrenme olur. İçeriğin yaşama dönük ve işlevsel olmasına dikkat edilmesi gerekmektedir. Telaffuz Edilebilirlik: Öğrenme malzemesinin öğrencinin anlayacağı bir dilde sunulması ve kavramlarının telaffuz edilebilir olması gerekir. Telaffuz edilemeyen ya da edilmesi güç olan kavramların öğrenilmesi de zor olacaktır. 17

ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Algısal Ayırt Edilebilirlik: Öğrenme malzemesinin etrafındaki diğer uyarıcılardan ayırt edilebilmesidir. Çevredeki malzemeden kolayca ayırt edilebilen şeyler daha kolay öğrenilir. Öğrenilecek metindeki bazı cümlelerin diğerlerinden farklı olarak altının çizilmesi, renkli, koyu, BÜYÜK, başka yazı karakterinde yazılması algısal ayırt edilebilirliği artırır. Öğretmenler bazı konuları diğerlerinden ayırt etmek için konunun önemli olduğunu, sınavda çıkabileceğini söyleyerek o öğrenme malzemesini diğerlerinden ayırır. Çağrışımsal Anlam: Zihinde birtakım çağrışımlara yol açan öğrenme malzemesi öğrenmeyi kolaylaştırır. Çünkü birbirleriyle ilişkili uyarıcıların öğrenilmesi daha kolaydır. Bireye bir şey ifade etmeyen, herhangi bir şey çağrıştırmayan öğrenme malzemesinin öğrenilmesi daha zor olur. 18

ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Kavramsal basamaklar dizini (gruplandırma): Kavramların kapsamları göz önüne alınarak birbirleriyle ilişkili olan kavramların gruplandırılmasıdır. Kavramsal gruplandırma, bir konunun ana başlık ve o ana başlığı oluşturan alt başlıklar şeklinde hiyerarşik bir düzende gruplamaktır. Kavramsal gruplandırma bireye özgü değil, konuya (içeriğe) özgüdür. Çağrışımsal basamaklar dizini (gruplandırma): Kavramların kapsamları göz önüne alınmadan birbirleriyle ilişkili olan, birbirini çağrıştıran kavramların gruplandırılmasıdır. Çağrışımsal gruplama konuya (içeriğe) göre değil, çağrışıma (dolayısıyla bireye) göre yapılmaktadır ve bu nedenle gruplandırma özneldir. 19

ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Öğrenme yöntemleri (starejisi) ile ilgili faktörler Öğrenmeye Ayrılan Zaman (Aralıklı veya Toplu Öğrenme): Öğrenmeyi zamana yayarak kısa çalışma süreleri ile öğrenmeyi yapmak aralıklı öğrenmedir. Mesela; 50 dakika ders çalışıp 10 dakika dinlenerek yapılan çalışma veya bir sınava hazırlanırken bu çalışmayı 4 güne yayma. Yapılan araştırmalarda uzun vadede, aralıklı öğrenmenin toplu öğrenmeye göre daha iyi sonuçlar verdiği belirlenmiştir. Çünkü toplu çalışmada öğrenilen bilgiler kısa sürede unutulmaktadır. Uzun süreli ve kalıcı bir öğrenme için aralıklı öğrenme daha etkilidir. 20

ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Öğrenme yöntemleri (starejisi) ile ilgili faktörler Öğrenilen Konunun Yapısı (Bütün veya parçalara bölerek öğrenme): Öğrenilen konunun tümünün bütün olarak öğrenilmesine bütün öğrenme, öğrenilen konuyu bölümlere ayırarak, her bölümü tek tek öğrenmeye ise parçalara bölerek öğrenme denir. Konuların yapısal düzenlenmesinde genel kural önce bütün, sonra parça ve daha sonra tekrar bütün olarak öğrenilmesidir. Fakat öğrenilecek konu zor, uzun ve soyut ise parçalara bölerek, öğrenilecek konu kolay, kısa ve somut ise bütün öğrenme daha avantajlıdır 21

ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Öğrenme yöntemleri (starejisi) ile ilgili faktörler Sonucun Bilinmesi (Geri Bildirim, Dönüt): Öğrenene konuyu ne derece öğrendiği bildirilirse öğrenmenin derecesi artar. Yapılan sınavların cevaplarının verilmesi, hangi soruların doğru veya yanlış olduğunun söylenmesi öğrenmeyi olumlu etkiler. Geri bildirim anında yapılmalıdır. Öğrencinin Aktif Katılımı (Dinleme, Yazma, Okuma, Anlatma, Uygulama): Kişinin aktif olarak öğrenmeye katılması öğrenmeyi kolaylaştırır. Kalıcı bir öğrenmenin gerçekleşebilmesi için iyi bir dinleme mutlaka şarttır. Ayrıca öğrenmenin daha iyi gerçekleşebilmesi için dinlerken önemli yerleri not tutma, daha sonra bu notları okuma ve birine anlatma gereklidir. 22

DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM Watsons un kurucusu olduğu Davranışçı Yaklaşım öğrenmeyi uyarı ve tepki arasındaki bağ olarak açıklamışlardır ve gözlenemeyen zihinsel süreçler yerine gözlenebilen davranışlardaki değişikliklere odaklanmışlardır. Yani Watson bilinç, ruh, düşünce gibi kavramların bilimsel değeri olmadığını ileri sürmüştür. Organizmanın aynı uyarıcıya farklı zamanlarda verdiği farklı tepkileri ve aynı uyarıcıya farklı organizmaların verdikleri farklı tepkileri incelemişlerdir. Bu yaklaşımın dayandığı anlayış objektif olmayan, kanıtlanamayan, somut olarak ölçülüp değerlendirilemeyen hiçbir yaklaşımın değeri yoktur. ilkesi üzerine temellendirilmiştir. Uyaran-tepki psikologları olarak da nitelendirilen bu yaklaşımcılar, uyarılmalar sonucu organizmada meydana gelen tepkileri incelemeyi amaç edinirler. İnsan zihnini kara bir kutuya benzeten davranışçılar, kara kutu içinde olup bitenleri değil; kara kutuya girip çıkanları dikkate alırlar. 23

KLASİK KOŞULLANMA Klasik koşullanma, organizmanın doğal bir uyarıcıya gösterdiği doğal tepkiyi onun yerine geçen yapay (nötr) bir uyarıcıya da göstermeyi öğrenmesidir. Klasik koşullanmanın kurucusu olan Ivan Pavlov, bir Rus fizyoloğudur. Pavlov, köpeklerde mide ve tükürük salgısı üzerinde çalışırken, köpeklerin yiyecek gelmeden önce de salya salgıladığını fark etmiştir. Köpeğin yemek tabağını ve hatta yemek getiren kişiyi gördüğünde bile salya salgılaması dikkatini çekmiştir. Salya tepkisinin yiyecekle ilgisi olmayan başka bir uyarıcıya verildiğini düşünen Pavlov, klasik koşullanma ilgili çalışmalara başlamıştır. 24

KLASİK KOŞULLANMA Pavlov Deneyi Kavramları Nötr Uyarıcı: Varlığı organizmada herhangi bir tepkiye yol açmayan uyarıcıdır. Koşullanma deneyinde nötr uyarıcı zil sesidir. Koşulsuz uyarıcı: Varlığı bir organizmanın değişmez olarak belirli bir şekilde tepki vermesine yol açan uyarıcıdır. Et köpek için koşulsuz uyarıcıdır. Koşulsuz tepki: Bir koşulsuz uyarıcının her ortaya çıkışında organizmanın verdiği tepkidir. Doğuştan organizma bu yarıcıya koşulsuz tepki vermektedir. Koşullanma öncesinde et karşısında verdiği salya tepkisidir. Koşullu uyarıcı: Başlangıçta nötr olduğu halde, bir koşulsuz uyarıcıyla eşleştirilen ve bunun sonucunda tek başına sunulduğu zaman organizmada istenilen tepkiyi ortaya çıkarma gücünü kazanan uyarıcıdır. Zil sesi başlangıçta nötr bir uyarıcı iken koşullanma sonrasında koşullu bir uyarıcı olmaktadır. Koşullu tepki: Koşullama sonrasında organizmanın sadece koşullu bir uyarıcı bulunduğu zaman ortaya koyduğu tepkidir. Salya tepkisi koşullanma öncesinde koşulsuz tepki iken koşullanma sonrası koşullu tepki haline gelmiştir. 25

KLASİK KOŞULLANMA İşlem Sayısı 1.Uyarıcı 2.Uyarıcı(1. Uyarıcıdan Tepki hemen sonra verilir) 1 Et(Koşulsuz Uyarıcı) --------------------- Salya(Koşulsuz Tepki) 2 Zil(Nötr Uyarıcı) --------------------- Yok 3 Zil(Nötr Uyarıcı) Et(Koşulsuz Uyarıcı) Salya(Koşulsuz Tepki) 4 Zil(Nötr Uyarıcı) Et(Koşulsuz Uyarıcı) Salya(Koşulsuz Tepki) 5 Zil(Nötr Uyarıcı) Et(Koşulsuz Uyarıcı) Salya(Koşulsuz Tepki) n Zil(Koşullu Uyarıcı) -------------------- Salya(Koşullu Tepki) n Zil(Koşullu Uyarıcı) --------------------- Salya(Koşullu Tepki) 26

KLASİK KOŞULLANMA Pavlov yaptığı deneyde ses geçirmez bir ortamda köpeğin salya tepkileri ölçülmüştür. Köpeğe öncelikle et verilmiş köpeğin salya salgıladığı görülmüştür. Bu noktada et köpek için koşulsuz bir uyarıcıdır, salya tepkisi ise koşulsuz tepkidir. Çünkü bu beklendik bir tepkidir. Pavlov deneyin devamında köpeğe öncelikle zil ses vermiş, köpek ise bu zil sesine herhangi bir tepki vermemiştir. Köpek için zil sesi koşullanma öncesinde nötr uyarıcıdır. İkinci aşamada deney esnasında koşulsuz uyarıcı olan et, nötr uyarıcı olan zil sesi ile birlikte verilmeye başlamıştır. Sonuç olarak yine koşulsuz tepki olarak salya tepkisi ortaya çıkmaktadır. Üçüncü ve en son aşamada ise koşullu yarıcı haline gelen zil sesi tek başına yani et koşulsuz uyaranı verilmeksizin verildiğinde salya tepkisi koşullu tepki olarak ortaya çıkmaktadır. Bu noktada ise zil sesi nötr uyarıcı olmaktan çıkıp koşullu uyarıcı haline gelmiştir. 27

KLASİK KOŞULLANMA Klasik koşullanmada; 1. Organizma pasiftir. Organizmayı harekete geçiren bir uyarıcı mutlaka vardır. Önce uyarıcı (et) gelir, sonra bu uyarıcıya bağlı olarak davranış (salya tepkisi) açığa çıkar. 2. Pekiştireç davranıştan önce verilmektedir. Yani klasik koşullanmada pekiştireç (et) davranıştan (salya tepkisinden) önce verilir. 3. Klasik koşullanma yoluyla korkma, sevme, sevmeme gibi duyusal ve mide bulantısı, gözyaşı v.s. gibi refleksif davranışlar koşullanır. 4. Klasik koşullanmada aralıklı bir şekilde yapılan tekrar (etin verilmesi) öğrenme için temeldir. 5. Klasik koşullanmanın gerçekleşmesi için nötr bir uyarıcının, koşulsuz uyarıcı ile eşleştirilmesi gerekir. Koşulsuz uyarıcının koşullu uyarıcıdan kısa bir süre sonra verilmesi, koşullanmayı sağlamaktadır. 6. Koşulsuz uyarıcı nötr uyarıcının hemen arkasından verilmelidir. En iyi koşullanma için zaman aralığı koşullanan tepkiye bağlı olarak değişiklik gösterebilmektedir. Ancak uzun süren araştırmalar nötr uyarıcı ile koşulsuz uyarıcının birbirine yarım ile iki saniye arasında izlemesinin en etkili koşullanmayı gerçekleştirdiğini göstermektedir. 28

KLASİK KOŞULLANMA Günlük yaşamda klasik koşullanma örneklerinin ise bize çok tanıdık olduğunu görebiliriz. Mutfakta soğan doğrayan birinin soğanın etkisi ile gözünün çok yaşarması sonucu ertesi gün bıçağı gördüğünde gözünden yine yaş gelmesi örneğini ele alalım. Başlangıçta bıçak kişi için nötr uyarıcıdır. Yani bıçağı gördüğünde gözünden yaş gelmesi için herhangi bir neden yoktur. Daha sonra soğanı doğrama ile birlikte kişinin gözünden yaş gelmesi sonucu bir koşullanma yaşanmaktadır ve başlangıçta nötr uyarıcı olan bıçak koşullu bir uyarıcı haline gelmiştir. Bu nokta klasik koşullanma için temeldir. Başlangıçta nötr olan bir uyarıcı(bıçak), koşullanma sürecinden sonra koşulsuz uyarıcının yani soğanın etkisini göstermeye başlamaktadır. 29

KLASİK KOŞULLANMA Klasik Koşullanma İlkeleri Üst düzey koşullandırma, bitişiklik, habercilik, pekiştirme, genelleme, ayırtetme, gölgeleme, engelleme, sönme, kendiliğinden gelme, öğrenilmiş çaresizlik ve Garcia etkisi koşulsuz ve koşullu uyarıcı arasındaki koşullanma ilkelerindendir. 30

KLASİK KOŞULLANMA Klasik Koşullanma İlkeleri Üst düzey koşullandırma Herhangi bir koşullu uyarıcıya karşı kazandırılan koşullu tepki organizmaya yerleştikten sonra aynı sistem içinde yürütülen çalışmalarla başka bir uyarıcıya da karşı da kazandırılabilir. Şöyle ki; 1. Derecede et-zil arasında kurulan tepki bağı, aynı işlemler sırasında başka bir uyarıcıya da örneğin ışık uyarıcısına karşı da geliştirilebilir. Yani, yeni nötr uyarıcı (ışık) koşullu uyarıcının (zil) yerine geçerek koşullu tepkiyi ortaya çıkarır. Bu nedenle birinci koşullu uyarıcı (zil) sürecin 2. aşamasında koşulsuz uyarıcıya dönüşür. Zile gösterilen tepkinin ışığa da gösterilmesine dereceli koşullandırma ya da üst düzey koşullandırma denilmektedir. Bu zincirlemede belli tekrarlardan sonra ise zil uyarıcısı süreçten çekilir ve köpek ışık yanınca da salya tepkisi gösteriyorsa üst düzey koşullandırma gerçekleşmiş demektir. 31

KLASİK KOŞULLANMA Mesela; bir öğretmenden azar işiten çocuğun öğretmenden korkmaya başladıktan sonra öğretmeni arabasında görüp daha sonra öğretmenin arabasını görünce de korkmaya başlaması da üst düzey koşullanmadır. Çünkü çocuk önce öğretmene koşullanmış, daha sonra öğretmeni araba ile eşleşince çocuk arabaya karşı da korku tepkisi vermeye başlamıştır. Bitişiklik Koşullu uyarıcı ile koşulsuz uyarıcı arasındaki zamansal yakınlık bitişiklik ilkesidir. Koşullanma sürecinde koşullu uyarıcı olan zil sesinin (başlangıçta nötr uyarıcıdır) ve koşulsuz uyarıcı olan etin peş peşe verilmesi durumudur. Koşullu uyarıcı (zil), koşulsuz uyarıcıdan (et) önce verilmelidir. Eğer koşullu uyarıcı koşulsuz uyarıcıdan çok önce verilirse, koşullanma gerçekleşmeyebilir. Yani uyarıcı ile tepki bağının gücü koşullu ve koşulsuz uyarıcının ne sıklıkta ve ne yakınlıkta verildiğine bağlıdır. Örneğin, bir öğrenciye sınıfta yaptığı sunudan bir hafta sonra arkadaşlarından birisi sunusunun kötü olduğunu söylemesi durumunda, bu durum öğrenciyi sunudan hemen sonra söylenmesi kadar rahatsız etmeyebilir. 32

KLASİK KOŞULLANMA Habercilik Klasik koşullanmanın gerçekleşebilmesi için koşullu uyarıcının koşulsuz uyarıcının geleceğini haber verici nitelikte olması gerekmektedir. Yani koşullu uyarıcının önce koşulsuz uyarıcının ise sonra verilmesi gerekmektedir. Örneğin acıktığında annesini gördüğü için sevinç çığlığı atan bir bebek bir süre sonra biberonla beslenmeye başlasın. İlk kez biberonla karşılaştığında ne olduğunu anlamayacağı için herhangi bir tepki vermez, ancak biberonun beslenme için kullanıldığını algıladığında ise biberon artık karnının doyacağının habercisi olmaktadır. Pekiştirme Bir davranışın yapılma olasılığını artıran uyarıcıya pekiştireç, pekiştireç kullanılarak davranışın yapılma olasılığını artırma işlemine ise pekiştirme denir. Klasik koşullanmada pekiştireç, koşulsuz uyarıcıdır (et). Klasik koşullanmada pekiştireç tepkiye bağlı olarak verilmez. Yani organizma önce pekiştireci alır ve pekiştirece bağlı olarak tepkide bulunur. 33

KLASİK KOŞULLANMA Yani Pavlov un deneyinde köpek önce pekiştireci yani eti almakta daha sonra ise salya salgılamakta yani tepkide bulunmaktadır. Klasik koşullanma iki türlü pekiştireç kullanılır. Birincil (öğrenilmemiş) pekiştireç: Koşulsuz tepkiyi meydana getiren koşulsuz uyarıcılardır. Mesela; et, pasta, su, sevgi, ses, ışık. İkincil (öğrenilmiş) pekiştireç: Koşullu tepkiyi meydana getiren koşullu uyarıcılardır. Mesela; not, para, zil, aferin, teşekkür. Genelleme Aynı türden olan ya da birbirine benzer uyarıcılara karşı daha önce kazanılan tepkinin verilmesine genelleme denilmektedir. Yani koşullu uyarıcıya yani zil sesine benzer bir sese de organizmanın tepki verme gücünü kazanmasıdır. Pavlov deneyinde köpeğin zil sesine koşullanmasının ardından farklı zil seslerine ya da zilin değişik tonlarına da salya salgıladığı görülmüştür. 34

KLASİK KOŞULLANMA Örneğin; Okula servisle giden bir öğrenci servis aracının kornasını duyduğunda kapıya yönelmektedir. Öğrenci servis aracının sesine benzer bir başka ses duyduğunda da kapıya koşmaktadır. Ayrıca bir çocuğun her sakallıya dede demesi. Beyaz önlüklü bir doktordan korkan bir çocuğun, beyaz giyinmiş (eczacı, kasap, öğretmen vb.) herkesten korkması genellemeye örnek verilebilir. Köpek tarafından ısırılan bireyin tüm köpeklerden korkması. Duyduğu süren sesinin itfaiye aracına ait olduğunu öğrenen çocuk bu sese benzer sesler duyduğunda da (polis aracı, ambulansın siren sesi gibi) bu seslerin itfaiye aracına ait olduğunu söylemesi de yine genellemeye örnek olarak verilebilir. 35

KLASİK KOŞULLANMA Ayırtetme Klasik koşullamada uyarıcı genellemesinin tam tersidir. Organizmanın koşullu uyarıcıya benzeyen uyarıcılar içerisinde koşullu uyarıcıyı seçerek sadece koşullu uyarıcıya tepkide bulunması ve diğerlerine aynı tepkiyi vermemesidir. Başka deyişle; organizmanın uyarıcılar arasındaki farkı kavraması ve her uyarıcıya farklı tepkiler vermesidir. Koşullu uyarıcıya yani zil sesine benzeyen bir uyarıcıdan sonra koşulsuz uyarıcı yani et verilmezse köpek zil sesi ile benzeyen sesi ayırt etmeye başlayacaktır. Örneğin, beyaz önlüklü bir doktordan korkan bir çocuğun, beyaz giyinmiş (eczacı, kasap, öğretmen vb.) diğer kişilerden doktoru ayırt ederek yalnız doktordan korkması genellemeye örnek verilebilir. 36

KLASİK KOŞULLANMA Gölgeleme Koşullanma sürecinde, koşulsuz bir uyarıcı (et) ile aynı anda eşleşen iki nötr uyarıcı (zil ve ışık) birlikte sunulduğunda yalnızca birinin koşullu uyarıcıya dönüşerek koşullu tepkiyi ortaya çıkarmasıdır. Koşullanma dikkati çeken ve baskın olan uyarıcıya karşı oluşur, diğeri etkisiz kalır. Örneğin çocuğa ders çalışmasını sağlamak için çikolata ve boya kalemi birlikte verildiğinde, çocuğun daha güçlü olan uyarıcıya yani çikolataya tepkide bulunmasıdır. Hem fareden hem de yüksekten korkan bir kişinin fareden kaçıp yüksek bir yere tırmanması gölgelemedir (Fare korkusu yükseklik korkusunu gölgelemiştir yani bastırmıştır). 37

KLASİK KOŞULLANMA Engelleme (Bloklama etkisi) İlk önce nötr bir uyarıcı (zil) ile koşullu uyarıcı (et) arasında bir koşullanma oluşturduktan sonra yeni nötr bir uyarıcı (ışık) ile koşulsuz uyarıcı (et) arasında yeni bir koşullanma (bağ kurulmak istendiğinde) oluşturulmak istendiğinde, eski koşullu uyarıcının (zil) bu koşullanmaya (ışık ile et arasındaki) engel olması durumudur. Mesela; annesi ile parka giden ve sevinen bir çocuğun, babası ile parka gidince sevinmemesi. Anne, babayı engellemiştir Gölgeleme ile Engelleme arasındaki farklar; Gölgelemede iki uyarıcı aynı anda verilir, engellemede ise iki uyarıcı art arda verilir. Gölgelemede daha çok dikkat çeken uyarıcının baskınlığı vardır, engellemede ilk uyarıcı ikinci verilen uyarıcıya engel olduğundan öncelik etkisi vardır. 38

KLASİK KOŞULLANMA Sönme Klasik koşullanmada koşullu uyarıcıcının yani zil sesinin ardından koşulsuz uyarıcının yani etin verilmeyerek ortamdan çekilmesi yani koşullu uyarıcı olan zilin tek başına verilmesi bir süre sonra koşullu tepkinin yani salya tepkisinin ortadan kalkmasına yani sönmenin gerçekleşmesine neden olmaktadır. Yani pekiştirilmeyen davranışlar söner. 39

KLASİK KOŞULLANMA Kendiliğinden geri gelme Sönen davranışın pekiştirilmemesine rağmen kendiliğinden tekrar ortaya çıkmasıdır. Sönme gerçekleştikten sonra organizma belli bir süre sonra tekrar koşullu uyarıcıyla (zil) karşılaştığında, ona karşı gösterdiği tepkinin yeniden ortaya çıkması durumudur. Çünkü sönme tamamen sonsuza kadar yok olma anlamına gelmemektedir. Kendiliğinden geri gelme daha çok terk edilmiş zararlı alışkanlıklarda ortaya çıkmaktadır. Örneğin sigara içmeyi bırakmış bir insanın belli bir zaman sonra tekrar sigara içmeye başlaması. 40

KLASİK KOŞULLANMA Öğrenilmiş çaresizlik Organizmanın ne yaparsa yapsın durumu değiştiremeyeceği düşünerek pasif kalması ve bu pasifliği de tüm istenmeyen durumlara genellemesidir. Örneğin üniversite sınavına pek çok kez giren bir öğrencinin nasıl olsa kazanamıyorum o halde çalışmayacağım demesi. 41

KLASİK KOŞULLANMA Garcia Etkisi Klasik koşullanmadaki Bitişiklik ilkesinin(pavlov a göre en etkili koşullanma için yarım saniye) her koşullanma için geçerli olmadığını ifade eden etkidir. Örneğin, puding yedikten 8 saat sonra mide bulantısı ve kusma yaşayan insanın bir daha puding gördüğünde kusması. Bu noktaya kadar koşullu tepkilerin nasıl oluştuğu ele alındı. Ancak sınıf ortamında bir öğretmenin öğrencilerin olumsuz koşullu tepkilerinin nasıl ortadan kaldırabileceğini de bilmesi oldukça önemlidir. 42

KLASİK KOŞULLANMA KOŞULLU TEPKİLERİ ORTADAN KALDIRMA Olumsuz koşullu tepkiyi ortadan kaldırmak için sönmesini bekleme, sistematik duyarsızlaştırma, itici uyarıcıyla davranış kontrolü, karşı koşullama ve karşı karşıya getirme tekniklerinden faydalanılmaktadır. Sönmesini Bekleme Koşullu uyarıcıdan sonra koşulsuz uyarıcı verilmezse, bir süre sonra koşullu tepkinin sönmeye başladığı görülmektedir. Sınıfta öğretmen çok çekingen bir öğrenciye söz hakkı vererek onun düşüncelerini onu eleştirmeden ve azarlamadan dinlerse öğrencinin bir süre sonra öğrencinin korkusu ortadan kalkacaktır. Fakat bir süre sonra başka bir öğretmen tarafından azarlanır ya da eleştirirse öğrencinin korku ve endişeleri tekrar ortaya çıkabilmektedir. Yani koşullu uyarıcı tekrar verilmiş ve olumsuz tepki koşullanması tekrar ortaya çıkmış olur. 43

KLASİK KOŞULLANMA Karşı Koşullanma Bu teknikte olumsuz tepkilerin olumluya çevrilmesi söz konusudur. Olumsuz tepkiler olumlu uyarıcılarla yok edilir. Örneğin; okula yeni başlayacak ve okula yönelik kaygıları olan çocuklar için okulun ilk gününe özel okulun süslenmesi ve palyaço vb. etkinliklerin gerçekleştirilmesi ile çocuğun okula yönelik korkularının ortadan kalkması. Ya da Asık suratlı öğretmenlerden dolayı okuldan nefret eden bir öğrencinin, güler yüzlü başka bir öğretmen sayesinde okulunu sevmesi. 44

KLASİK KOŞULLANMA Sistamatik Duyarsızlaştırma Klasik koşullanma yoluyla öğrenilen korku, fobi, kaygı gibi duyuşsal tepkilerin ortadan kaldırılmasında kullanılır. Organizmanın korku duyduğu, istemediği uyarıcının zaman içinde yavaş yavaş ve aşamalı olarak (en az korktuğu durumdan en çok korktuğu duruma doğru) organizmaya yaklaştırılması sonucu korkunun ya da istenmeyen davranışın ortadan kaldırılması yöntemidir. Örneğin, köpeklerden korkan bir çocuğa, bu korkusunu yenmesi için, önce köpek resimleri, daha sonra oyuncak köpekler gösterilmiştir. Bunların ardından, çocuğun canlı bir köpeği önce uzaktan, daha sonra yakınlaşarak izlemesi sağlanmıştır. Son aşamada ise çocuk köpeğe dokunarak onu sevmiştir. 45

KLASİK KOŞULLANMA Karşı karşıya getirme (maruz bırakma, taşırma) Organizmaya korku, kaygı veren, nesne veya durumu organizmayla bir süre karşı karşıya getirerek söz konusu korku, kaygı veren durumu ortadan kaldırma yöntemidir. Mesela; fareden korkan bir bireyi birkaç farenin bulunduğu bir odaya koyup odada tutulursa zamanla, farenin zararsız olduğunu anlar ve bu korkusu ortadan kalkabilir. Hayvanlardan korkan bir çocuğu hayvanat bahçesine götürerek korkusu azalıncaya kadar kalmasını sağlama. 46

KLASİK KOŞULLANMA Klasik Koşullanma ve Eğitim 1. Olumlu benlik, olumlu tutum ve tavırların kazandırılmasında önemli rol oynamaktadır. Ancak bu tutum ve davranışlar eğitim sisteminde kendiliğinden ortaya çıkar. Ancak eğitim programları düzenlenirken klasik koşullanmanın ilkeleri dikkate alınmalıdır. 2. Okula, öğretmene ve derse olumlu bir tutum geliştirmede klasik koşullanma kullanılabilir. Bazı çocukların mutlu bazı çocukların ise korkarak ya da ağlayarak okula gitmelerinin nedeni okul ve okul ile ilgili her şeyi, kendilerine mutluluk veren ya da korku veren uyarıcı ilişkilendirmeleridir. 3. Çocuğun normal yapması gereken şeyleri ceza olarak kullanmak, öğrencinin o yapması gereken şeye yönelik olumsuz bir tutum geliştirmesine neden olacaktır. Örneğin; yaramazlık yapan bir çocuğa ceza olarak 50 kez bir şeyi yapmasını istemek öğrencinin yazmaya ve okumaya karşı olumsuz tutum geliştirmesine neden olmaktadır. 47

EDİMSEL (OPERANT-ARAÇSAL) KOŞULLANMA Klasik koşullanma ile birçok öğrenme durumunu açıklamak mümkün değildir. Çünkü insanlar çevrelerindeki uyaranlara tepki vermekle kalmayıp bilinçli davranışlar da sergilerler. Klasik koşullanma yoluyla öğrenmeyi sağlamak için yapılan bir davranışa neden olan uyarıcının bilinmesi gerekir. Ancak bunu bilmek her zaman mümkün değildir. Edimsel şartlanmayı Skinner isimli bir araştırmacı, uzun yıllar süren çalışmalarının sonucunda klasik şartlanmadan yola çıkarak ortaya koymuştur. Edimsel davranışlar hiçbir dış uyarana bağlı olmadan ortaya konan davranışlardır. Skinner insan hayatındaki davranışların büyük çoğunluğunun edimsel olduğunu ve davranışların ise eylemlerin sonuçları tarafından kontrol edildiğini öne sürmektedir. Sonuç ise davranıştan sonra ortaya çıkan ve gelecekteki davranışları etkileyen neticedir. 48

EDİMSEL (OPERANT-ARAÇSAL) KOŞULLANMA Örneğin; bir soruya doğru yanıt veren öğrenciye öğretmeninin aferin demesi bir sonuçtur ya da koridorda koşarak diğer öğrencileri rahatsız eden bir öğrenciye müdürün ceza vermesi de bir sonuçtur. Bu bağlamda Skinner birçok davranışın sonuçların bakarak açıklanabileceğini savunmaktadır. Yani eğer sonuçlar iyi denetlenirse bireylerde istenen davranışlar ortaya çıkabilmektedir. Davranışın, organizmanın bir gereksinimini gidermesi önemlidir. Dolayısıyla edimsel koşullanma, ödüle götüren ya da cezadan kurtaran bir davranışın yapılmasını öğrenmektir. Edimsel koşullama; ilk defa tesadüfen (rastlantısal) yapılan davranışın hoşa giden uyarıcıya götürmesinden sonra, söz konusu davranışın sonraları bilinçli ve amaçlı olarak yapılması ve hoşa gitmeyen uyarıcıya maruz kalındığında ise davranışın yapılmaması sürecidir. 49

EDİMSEL (OPERANT-ARAÇSAL) KOŞULLANMA Skinner bu deney için ses geçirmez, havalandırma tertibati olan, içinde küçük bir manivela, yiyecek kabı, su kabı vs. bulunan bir kutu geliştirmiştir. Edimsel şartlanma deneyi, farenin kutu içindeki manivelaya basarak yiyecek elde etmeyi öğrenmesi esasına dayanmaktadır. Hayvan başlangıçta kutunun içinde tesadüfi olarak dolaşmış, etrafı koklamış ve kutunun içini incelemiştir. Daha sonra yaptığı davranışlardan biri (manivelaya basmak) onun yiyecek elde etmesini sağlamıştır. Küçük yiyecek parçasını yiyen fare, genel uyarılmışlık haline girmiş ve daha buyuk bir çabayla etrafı araştırmaya başlamıştır. Sonuç olarak, hayvan manivela ile yiyecek arasındaki bağlantıyı kurmuş ve her acıktığında manivelaya basarak yiyecek elde etmiştir. Edimsel koşullanmada klasik koşullanmadaki uyarıcı-tepki bağı değil, tepki-uyarıcı bağı oluşmaktadır. Yani bir kişinin davranışlarını gözler ve onları pekiştirirsek, onların davranışlarını kontrol altına almış oluruz. Yani davranıştan sonra gelen uyarıcı organizmada haz yaratıyorsa davranış tekrar yapılır. Oysa klasik koşullanmada davranış tamamen uyarıcıya bağlı olarak yapılıyordu. 50

EDİMSEL (OPERANT-ARAÇSAL) KOŞULLANMA EDİMSEL KOŞULLANMA İLKELERİ Edimsel koşullanmanın iki temel ilkesi vardır. Bunlar: 1)Pekiştirici uyarıcının izlediği tepkiler, tekrarlanma eğilimindedir. 2)Pekiştirici uyarıcılar, edimsel davranışların meydana gelme oranını ya da olasılığını arttırır. Yani edimsel koşullanmada önemli olan nokta davranış ve onun sonuçlarıdır. Pekiştirme Davranışı izleyen ve organizma üzerinde olumlu etki yaratarak davranışın ortaya çıkma ihtimalini arttıran uyarıcılara pekiştireç adı verilir. Yapılan işleme ise pekiştirme adı verilir. Pekiştirme bir anlamda bir tepkinin iç ve dış etkilerle kuvvetlendirilmesidir. Pekiştirmenin etkililiğini arttırmak için bazı noktalara dikkat etmek gerekir: 51

EDİMSEL (OPERANT-ARAÇSAL) KOŞULLANMA 1) Pekiştirme mutlaka doğru davranışı takip etmelidir. Yani hangi davranışın yapılma sıklığını arttırmak istiyorsak o davranışı takiben pekiştireç verilmelidir. Örneğin arkadaşının sözünü keserek söz alan bir öğrenci öğretmen tarafından dinlenirse öğrenci bu davranışını yapmaya devam edecektir. 2) Öğrencinin hangi davranıştan sonra pekiştireç aldığını fark etmesi gerekir. Bunun için de doğru davranıştan hemen sonra verilmesi gerekir. 3) Davranış değişikliği için mümkün olduğu kadar pekiştireç kullanmak gerekir. 4) Pekiştireçlerin değeri öğrenciler için farklılık gösterir, öğrencilerin ihtiyaçlarına ve sosyal çevrelerine uygun olmalıdır. 5) Pekiştireçlerin yeni ve öğrenilmesi güç davranışların kazandırılmasında daha sık verilmelidir. Davranış kazanıldıktan sonra pekiştireçler azaltılması uygun olacaktır. 52

EDİMSEL (OPERANT-ARAÇSAL) KOŞULLANMA Olumlu ve olumsuz olmak üzere iki tür pekiştireç bulunmaktadır: Olumlu Pekiştireçler: Bir davranıştan sonra organizmaya verildiğinde (ortama konulduğunda) davranışın yapılma olasılığını artıran uyarıcılardır. Olumlu pekiştireçler organizma için istenilen uyarıcılardır ve ödül olarak nitelendirilir ve iki türlüdür. Birincil (koşulsuz, öğrenilmemiş) olumlu pekiştireç: Öğrenilmemiş olan, organizmada doğuştan etkili olan ve organizmanın temel biyolojik ihtiyaçlarını gideren (yaşamsal değeri olan) uyarıcılardır. Mesela; su, yiyecek, içecek, uyku, cinsellik vb. İkincil (koşullu, öğrenilmiş) olumlu pekiştireç: Doğuştan getirilmeyen, başlangıçta pekiştireç değeri taşımayan (nötr uyarıcı olan), ancak birincil pekiştireç ile ilişkilendirilerek pekiştireç özelliğini kazanan uyarıcılardır. Mesela; yüksek not, para, statü, madalya, diploma, gülümseme, takdirname vb. 53

EDİMSEL (OPERANT-ARAÇSAL) KOŞULLANMA Olumsuz Pekiştireçler: Davranışın devamı için hoşa gitmeyen uyarıcının organizmadan, ortamdan alınmasıdır. Uyarıcının ortamdan çekilmesiyle rahatsız edici durum ortadan kalkar ve organizma davranışı yapmaya devam eder. Örneğin; Gürültüden dolayı ders çalışamayan öğrencinin sessiz bir odaya alınması, başı ağrıdığı için ders çalışamayan bir öğrenciye ağrı kesici verilmesi, ders çalışan bir öğrencinin bulaşık yıkamaktan kurtulması, parmağını kesen birinin parmağına yara bandı sarması, Birincil (koşulsuz, öğrenilmemiş) olumsuz pekiştireç: Organizmanın yaşamını tehdit eden, ona zarar veren uyarıcılardır. Mesela; dayak, elektrik şoku, ateş, çok soğuk/sıcak, şiddetli ışık İkincil (koşullu, öğrenilmiş) olumsuz pekiştireç: Nötr uyarıcı ile birincil olumsuz pekiştireç eşleştirildiğinde pekiştireç özelliği kazanan uyarıcılardır. Bunlar organizmayı rahatsız eden ama fiziksel zarar vermeyen uyarıcılardır. Mesela; surat asma, düşük not, hakaret, azarlama, kızma vb. 54

EDİMSEL (OPERANT-ARAÇSAL) KOŞULLANMA Pekiştirme Tarifeleri Sabit Aralıklı Pekiştirme: Bu tür pekiştirmede, organizmanın davranışları belli bir zaman aralıklarıyla pekiştirilmektedir. Pekiştirmeler arası sabittir. Doğru davranışın sayısı değil, zaman önemlidir. Memurların her ayın 15 inde maaş alması, Vize ve final sınavları buna örnektir. Değişken Aralıklı Pekiştirme: Zaman sabit değildir, değişen zamanlardaki doğru davranışlar pekiştirilir. Davranışın ne zaman ödüllendirileceği konusunda bilgi yoktur. Öğretmenin sınıfta vermiş olduğu ödevlerin yapılıp yapılmadığını kontrol etmesi. Ne zaman kontrol edip etmeyeceği belli olmadığı için öğrenciler sürekli ödev yapacaklardır. Polislerin belirli olmayan aralıklardaki sürücü kontrolleri de buna örnektir. 55

EDİMSEL (OPERANT-ARAÇSAL) KOŞULLANMA Sabit Oranlı Pekiştirme: Sabit sayıda davranış yapıldıktan sonra davranış pekiştirilir. Örneğin öğretmenin 10 tane problem çözdükten sonra dışarıya çıkabileceğini söylemesi bu pekiştirmeye örnek olarak verilebilir. Bir gazetenin 30 kupon biriktiren bireylere kitap vermesi Değişken Oranlı Pekiştirme: Pekiştireç her defasında farklı sayıda davranış konulduktan sonra verilir. Sönmeye karşı en dirençli ve davranışa süreklilik kazandırmada en etkili tarifedir. Çocuk bazen elini üç defa yıkadığında bazen beşinci yıkadığında pekiştireç veriliyorsa bu da değişken oranlıdır. Bu pekiştirme türüne kumar makinelerini ve piyangoları örnekte verebiliriz. 56

EDİMSEL (OPERANT-ARAÇSAL) KOŞULLANMA Ceza Ceza, organizmaya istemediği bir şeyin verilmesi ya da istediği bir şeyin verilmemesidir. Ceza uygulandığı sürece, yapılması istenmeyen davranış baskı altına alınır, ancak alışkanlık yok edilemez. l. Tip Ceza: Hoşa gitmeyen (itici) uyarıcının ortama verilmesi sonucu, davranışın yapılma sıklığının azalması olarak tanımlanır. Dayak atma, azarlama vs. ll. Tip Ceza: Hoşa giden uyarıcının ortamdan çıkartılması sonucu, davranışın yapılma sıklığının azalması olarak tanımlanır. Harçlığı kesmek, bilgisayar oynamayı yasaklamak vs. 57

EDİMSEL (OPERANT-ARAÇSAL) KOŞULLANMA Sönme Edimsel koşullama ortamından pekiştirici uyarıcının kaldırılmasıyla davranış sıklığında bir azalma ve en sonunda pekiştirilmeden önceki düzeyine inme gözlenir. Söndürme sürecinde, davranışın sıklığı hemen azalmaz. Söndürmenin başlamasıyla davranış sıklığında kısa süreli bir artış ortaya çıkar. Ancak pekiştirilmeyen davranışın sıklığı giderek azalır ve doğal ortamdaki gözlenme düzeyine düşer. Kendiliğinden Geri Gelme Edimsel koşullanmada pekiştirilmediği için sönen bir davranış (tepki) bir süre sonra pekiştirme ya da herhangi bir sebep yokken geri gelebilir. 58

EDİMSEL (OPERANT-ARAÇSAL) KOŞULLANMA Biçimlendirme / Şekillendirme (Kademeli yaklaşım) Biçimlendirme, tepkiyi farklılaştırmadır. Önce, gösterilen davranışlardan istenilen davranışa en yakın olan davranış pekiştirilir, bir müddet sonra daha yakını ve giderek daha yakını pekiştirilerek, en sonunda beklenen davranışın gösterilmesi sağlanır. Örneğin topluluk önünde konuşamayan öğrencisinin bu davranışı kazanması için önce sadece iki kişinin olduğu bir yerde daha sonra ise aşamalı bir şekilde kişi sayısı arttırılarak konuşma yapmasının sağlanması. Her konuşma sonrası pekiştirme verilmesi. Ayırt Edici Uyarıcı Eğer bir davranış, ortamda bir uyarıcı varken pekiştirilir, bir başka uyarıcı varken pekiştirilmez ise, bir dahaki sefer ilk uyarıcının bulunduğu ortamda davranış sergilenir, diğerinde ise sergilenmez. Trafikte yeşil ışık ayırt edici uyarıcıdır. Yeşil yanar, karşıya geçeriz. Yeşil ışık sorun yaşamadan karşıya geçmemiz için bizim bu davranışımızı pekiştirir. Ve yeşil ışığı bizim için ayırt edici yapar. 59

EDİMSEL (OPERANT-ARAÇSAL) KOŞULLANMA Premack İlkesi (Büyükanne Kuralı) Az yeğlenen etkinliklerin daha çok yapılmasını sağlamak için az yeğlenen etkinlikleri çok yeğlenen etkinliklerin izlemesidir. Bu ilkedeki izlerlik daha az yeğlenen etkinlik yapıldıktan sonra, yeğlenen etkinliğin yapılmasına izin vermeyi gerektirir. 60

EDİMSEL (OPERANT-ARAÇSAL) KOŞULLANMA Yaparsan.. yaparsın mantığı vardır. Koşullu Anlaşma Koşullu anlaşma, bireyin pekiştireci elde etmesi için belli bir şekilde davranmasını gerektirir. Örneğin, annenin çocuğuyla ödevini bitirdiği taktirde oynamaya dışarı çıkabilirsin, Bir hafta boyunca odanı düzenli tuttuğun taktirde hafta sonunda çocuk tiyatrosuna götüreceğim. gibi yaptığı sözleşmelerdir. Yaparsan. yaparım ya da Yaparsam yapabilirim mantığı vardır. 61

EDİMSEL (OPERANT-ARAÇSAL) KOŞULLANMA Simgesel Ödülle Pekiştirme İstenilen davranışları ortaya koyan öğrencilere aferin, not, para, şeker, oyun gibi uyarıcılar yerine pekiştireç olarak puan, fiş, boncuk, çiçek figürü, yıldız, marka gibi nesnelerin verilmesi temeline dayanır. Birey belirli sayıda davranışı yaptıktan sonra ödüle kavuşur. Belirlenen sayıdaki davranışa ulaşmada gösterdiği her davranışa bir simge ya da sembol verilir. Örneğin yıl sonuna kadar 10 tane artı alan sınıfı geçer. 62

EDİMSEL (OPERANT-ARAÇSAL) KOŞULLANMA Kendini Gerçekleştiren (Doğrulayan) Kehanet Birey kendisi ya da olaylar hakkında doğru olmayan ve olumsuz düşüncelere dayanarak davrandığında, bir süre sonra diğer insanların yaklaşımı ve olayların gelişimi de bu şekilde gerçekleşir. Örneğin, bir kimse kızlar benimle ilgilenmiyor düşüncesinden kaynaklı onlarla konuşmayıp, çekingen durabilir. Daha sonra kızlarda onu itici bulur. Kızların beğenmeyeceğini düşünüp onlarla konuşmaması gencin öğrenilmiş çaresizliktir, fakat bu düşüncelerin bu davranışlar sonucunda gerçeğe dönüşmesi ise kendini gerçekleştiren kehanettir. Batıl Davranış Batıl davranışların birçoğu edimsel koşullama ilkelerine göre meydana gelir. Organizma, tesadüfen bir davranışı yaptığı sırada, o davranışla ilişkili olmamasına rağmen, olumlu bir pekiştireç alırsa, zaman içersinde aldığı bu pekiştireci davranışla ilişkilendirir ve o davranışı yapma eğilimi gösterir. Uğurlu gün, uğurlu sayı 63

EDİMSEL (OPERANT-ARAÇSAL) KOŞULLANMA Kaçınma Koşullaması Bir kişiden, bir nesneden veya bir durumdan kaçınmayı öğrenme klasik veya operant olabilmektedir. Kaçınma şartlanmasının ortaya çıkması için önce korku ve kaçma şartlanmasının olması gerekmektedir. Bunlardan korku şartlanması klasik, kaçma ise operant şartlanmaya girmektedir. Örneğin; yanan bir sobaya elini değdiren çocuk elini çektiğinde kaçma davranışı gösterir. Yani durum ortaya çıktıktan sonra uzaklaşma vardır. Çocuk elini yakmamak için sobadan uzak durursa kaçınma davranışı göstermiş olur. Yani durum ortaya çıkmadan önce uzaklaşma vardır. 64

EDİMSEL (OPERANT-ARAÇSAL) KOŞULLANMA Klasik ile Edimsel Koşullanma Farkları 1. Klasik koşullanmada tepkiye yol açan uyarıcı her zaman bellidir fakat edimsel koşullanmada uyarıcı her zaman belli değildir. 2. Klasik koşullanmada refleksif, bilinçsiz ve biyofizyolojik (doğuştan getirilen) tepkiler verilir (yani davranışlar bellidir) ve bunlar şartlandırılır. Oysa edimsel koşullanmada davranışlar başlangıçta çeşitlilik gösterir yani rastgele tepkiler verilir (davranışlar belli değildir) ve bunlar şekillendirilmeye çalışılarak bilinçli ve iradeli tepkiler haline getirilir. 3. Klasik koşullanmada pekiştireç (uyarıcı: et) davranıştan önce verilir ve davranışa bağlı değildir. Bu nedenle organizma pasiftir ve uyarıcı tepki (U-T) bağı oluşur. Edimsel koşullanmada ise organizma istenilen davranışı yaptığında olumlu pekiştirecini alır (peynir) veya olumsuz pekiştireçten (elektrik şoku) kurtulur. Yani pekiştireç davranışın sonucuna bağlı olarak sonradan verilir. Bu nedenle organizma aktiftir ve tepki-uyarıcı (T-U) bağı oluşmuştur. 65

EDİMSEL (OPERANT-ARAÇSAL) KOŞULLANMA Klasik ile Edimsel Koşullanma Farkları 4. Klasik koşullanmada pekiştireçler koşulsuz (doğal) uyarıcılarken, edimsel koşullanmada olumlu ve olumsuz pekiştireçler vardır. 5. Edimsel koşullanma klasik koşullanmaya göre daha karmaşık davranışların öğrenilmesini açıklar. Klasik koşullanmayla sadece basit ve refleksif tepkilerin nasıl kazanıldığı açıklanabilir. 6. Edimsel şartlanma pekiştirme ve ceza üzerinde durmaktadır. Belli bir tepkinin edinilmesi, geçirdiğimiz yaşantısal deneyimlere bağlıdır. 7. Klasik koşullanmada davranışlar otonom sinir sistemi tarafından, edimsel koşullanmada merkezi sinir sistemi tarafından kontrol edilir. 66

EDİMSEL KOŞULLANMA VE EĞİTİM 1.Skinner a göre davranış ya kendiliğinden doğal olarak oluşur ya da biçimlendirme yoluyla oluşur. Öğretmenin görevi davranışı biçimlendirmektir. 2. Öğrenmenin başında her doğru davranış pekiştirilmelidir. Daha sonra pekiştirme tarifeleri uygulanmalıdır. 3. Sınıf ortamında yüksek not, para, statü, madalya, diploma, gülümseme, takdirname, surat asma, düşük not, hakaret, azarlama, kızma gibi ikincil pekiştireçler daha etkilidir. 4. Eğitim faaliyetleri içerisinde cezadan kaçınılması gerekmektedir. Uygun ve doğru davranışlar pekiştirilmeli fakat uygun olmayan davranışlar ise görmezden gelinmelidir. 67

KAYNAKLAR Bacanlı, H. (2004). Gelişim ve Öğrenme, Ankara:Nobel Yayıncılık. İkiz, E. (2007). Eğitim Psikolojisi. Deniz, M. E. (Editör), Ankara: Maya Akademi. Ersanlı, K. (2005). Davranışlarımız, Gelişim ve Öğrenme. Samsun: Eser Matbaası. Erkan, S. (2009)Eğitim Psikolojisi. Özbay, Y. ve Erkan, S. (Editör), Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık. Erden, Münire ve Akman, Yasemin.(2005). Gelişim ve Öğrenme Arkadaş Yayıncılık, Ankara. Erözkan, A. (2007). Eğitim Psikolojisi. Deniz, M. E. (Editör), Ankara: Maya Akademi. Selçuk, Z. (2005). Eğitim Psikolojisi. Ankara: Nobel Yayıncılık. Ünver, G.(2003. Gelişim ve Öğrenme. Ulusoy, A. (Editör), Ankara: Anı Yayıncılık Can, G.(2011). Eğitim Psikolojisi. Yeşilyaprak, B.(Editör), Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık. http://www.sureklikpss.com/wp-content/uploads/geli%c5%9fim-psikolojisi.pdf http://www.rehberlik.biz.tr/ 68

69 Teşekkürler Yrd. Doç. Dr. Hatice EPLİ KOÇ Eğitim Psikolojisi Davranışçı Öğrenme Kuramları Ünite 11 69