Aile ve. Toplum. Sahibi Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Adına Doç. Dr. Ayşen GÜRCAN



Benzer belgeler
Ailede Demokratik Sosyalleşme

T.C. İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU AMELİYATHANE HİZMETLERİ PROGRAMI 2. SINIF 1. DÖNEM DERS İZLENCESİ

SAAT KONULAR KAZANIM BECERİLER AÇIKLAMA DEĞERLENDİRME

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI. İLKOKULU 4. SINIF İNSAN HAKLARI, YURTTAŞLIK VE DEMOKRASİ DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK. Abdullah ATLİ

DEĞERLER EĞİTİMİ FARKLILIKLARA SAYGI

Aile EĞİTİM KÜLTÜR VE ARAŞTIRMA DERGİSİ

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ

OKUL ÖNCESİ REHBERLİK HİZMETİ

DARICA ANADOLU LİSESİ 9. SINIF REHBERLİK PLANI

SOSYAL BİLGİLER VE ÖĞRETİM PROGRAMI. Adnan ALTUN

Aile EĞİTİM KÜLTÜR VE ARAŞTIRMA DERGİSİ

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS Ön Koşul Dersler

İnsanı insan yapan değerlere odaklanılmalıdır. İnsan olmak nedir? sorusuna cevap aranmalıdır.

SOSYAL BİLGİLER DERSİ ( SINIFLAR) ÖĞRETİM PROGRAMI ÖMER MURAT PAMUK REHBER ÖĞRETMEN REHBER ÖĞRETMEN

Dersin Adı D. Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS003 IV Ön Koşul Dersler

ÖĞRENME ALANI: BİREY VE TOPLUM

4/16/2010 İÇERİK. Kişisel Rehberlik? Geleneksel vs Gelişimsel Yaklaşıma Göre Kişisel Rehberlik? KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz.

ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ AÇISINDAN AİLENİN ROLÜ VE ÖNEMİ

ÇOCUK HAKLARI HAFTA 2

DEĞERLERİN ÇOCUKLARA AKTARIMI

Yaşam Boyu Sosyalleşme

AİLE ve EVLİLİK EĞİTİM PROGRAMI PROJE DOSYASI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

KADIN ÇALIŞMALARI SEMPOZYUMU TEMMUZ 2007 SABANCI ÜNİVERSİTESİ, TUZLA KAMPÜSÜ

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BİRİMİ ÇALIŞMALARI

O Drama, temel kuralları önceden belirlenmiş, bir grupta yaşanan, yetişkin bir lider (örneğin bir öğretmen) tarafından yönlendirilen ya da en azından

Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü. Kadına Şiddet Raporu

Prof. Dr. Serap NAZLI

T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü. Eğitim Programları ve Öğretimi Tezsiz Yüksek Lisans Programı Öğretim Planı.

SİSTEM. Sosyal Sistem Olarak Sınıf. Okulun Sosyal Sistem Özellikleri. Yrd. Doç. Dr. Çetin ERDOĞAN

Prof. Dr. Münevver ÇETİN

10/22/2015. Kültürün Tanımı. Kültürel Ürünler, Kurallar ve Davranışları. Kültürün Tanımı

KAYNAK: Birol, K. Bülent "Eğitimde Sanatın Önceliği." Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ

EDİTÖRDEN. Çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi olan ergenlik, insan hayatının en

SAÜ EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ THE JOURNAL OF SAU EDUCATION FACULTY. Sayı / Issue: 29 Haziran / Jun Sahibi / Owner. Editörler / Editors

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ GENÇLİK ARAŞTIRMALARI VE UYGULAMA MERKEZİ FAALİYET SUNUMU

Bu metin Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunca 10 Mayıs 1933 tarih ve 101 sayılı karar ile öğrenci andı olarak uygulamaya başlanmıştır.

İÇİNDEKİLER. 3. BÖLÜM BİLİM OLARAK EĞİTİMİN TEMELLERİ 3.1. Psikoloji Sosyoloji Felsefe...51

Arş. Gör. Aslıhan AYKARA, Dr. Lisans: Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü ( ).

MATEMATİK DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI. Programın Temel Yapısı

MİLLİ EĞİTİME YÖN VEREN HUKUKSAL NİTELİKLER - 1 İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

BÖLÜM 1 Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme: Türkiye de Bütçeleme Süreci

ÖZGEÇMİŞ. : Cevizlik Mah. İzzet Molla Sok. 8/5 Bakırköy / İSTANBUL

TED KDZ. EREĞLİ KOLEJİ VAKFI ÖZEL ORTAOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI SOSYAL BİLGİLER DERSİ 5. SINIF YILLIK PLANI

Ahlak Gelişimi. Prof. Dr. İbrahim YILDIRIM

Bülent Ecevit Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü

Türkçe dili etkinlikleri, öğretmen rehberliğinde yapılan grup etkinliklerindendir. Bu etkinlikler öncelikle çocukların dil gelişimleriyle ilgilidir.

3/7/2010. ÇAĞDAŞ EĞİTİMDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİNİN YERİ ve ÖNEMİ EĞİTİM EĞİTİM ANLAYIŞLARI EĞİTİM

Ailenin çocuk yetiştirmedeki tutumunu ve çocuk yetiştirmeyle ilgili sorunlarını anlamak için aile tutum modeli ni bilmek yararlı bir yaklaşımdır.

Öğretim Yılı Rehberlik Çerçeve Programı kapsamlı gelişimsel psikolojik danışmanlık hizmetleri anlayışına bağlı kalınarak hazırlanmıştır.

Sayı: 4 Yıl: 2016 I S S N ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ

ZEKA ATÖLYESİ AKIL OYUNLAR

İSTANBUL KEMERBURGAZ ÜNİVERSİTESİ ANAYASASI

T.C. AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Yazı İşleri ve Evrak Şube Müdürlüğü. ÇOK İVEDİ Sayı : E /05/2018 Konu : Sempozyum

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I

DERSİN ADI DERSİN ÖĞRETİM ELEMANI SINAV TARİHİ VE SAATİ. Nitel Araştırma Yöntemleri Doç. Dr. Ahmet BACANAK :00

ÖZGEÇMİŞ. Akdeniz üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Okul Öncesi Eğitimi Anabilim Dalı Dumlupınar Bulvarı/ANTALYA

AKTIF (ETKİN) ÖĞRENME

Projenin Adı Destekleyen Kuruluş(lar) Unvan Adı Soyadı Bölümü Projedeki Görevi Başlangıç Tarihi Bitiş Tarihi

Doç. Dr. Dilek GENÇTANIRIM KURT Ahi Evran Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalı

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI. BABA ve ÇOCUK

2013 / 2014 SAYI: 17. Haftanın Bazı Başlıkları

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

Yrd. Doç. Dr. Yasemin ERSOY un ÖZGEÇMİŞİ. EĞİTİM DURUMU 1986 Lisans, Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Besin Teknolojisi Eğitimi Bölümü

T.C. TOROSLAR KAYMAKAMLIĞI AKŞEMSETTİN ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ AKŞEMSETTİN İMAM HATİP ORTAOKULU BRİFİNG DOSYASI

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

1: İNSAN VE TOPLUM...

ISSN: YIL: 4 / SAYI: 16

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Sosyolojiye Giriş I SSG

İSTEK ÖZEL ACIBADEM İLKOKULU PDR BÖLÜMÜ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI

Prof.Dr.Muhittin TAYFUR Başkent Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü

EZİNE ÇOK PROGRAMLI LİSESİ HAYDİ! HALİL İBRAHİM SOFRASINA

Bireyler ve Toplumlar Öykü ve Öğretim

MİLLÎ EĞİTİM UZMAN YARDIMCILIĞI GÜNCELLENMİŞ TEZ KONULARI LİSTESİ

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Öğr. Gör. Özlem BAĞCI

Yaşamdan Çekilme/Kopma Kuramı Yaşamdan kopma/çekilme kuramına göre; yaşlılık bireyin fiziksel, psikolojik ve toplumsal açıdan dünyadan adım adım

ÖZGEÇMİŞ. Telefon: Mezuniyet Tarihi Derece Alan Kurum 2017 Doktora Gelişim Psikolojisi Hacettepe Üniversitesi

Soru: Tanrı tasavvuru ne demektir?

TOPLAM KALİTE LİDERLİĞİ ZTM 433 KALİTE KONTROL VE STANDARDİZASYON PROF. DR. AHMET ÇOLAK

Öğrenim Durumu. LİSANS Üniversite. YÜKSEK LİSANS Üniversite. DOKTORA Üniversite Enstitü Öğrenim Alanı Tez Başlığı KİŞİSEL BİLGİLER

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF SOSYOLOJİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

İLETİŞİM VE İLETİŞİM SÜRECİ PSİKOLOG PSİKOTERAPİST AİLE DANIŞMANI SİBEL CESUR AKYUNAK

İ Ç İ N D E K İ L E R

PROBLEME DAYALI ÖĞRENME VE SOSYO- KÜLTÜREL DEĞİŞİM: Demokratik Bireyin Biçimlendirilmesi Sorunu

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ

İş Birlikli Öğrenme Teknikleri ve Türkçe Öğretimi

Fakülte/MY. Fakültesi. Mühendisliği. Fakültesi. Necatibey. Fakültesi DOKUZ EYLÜL. Fakültesi. Mühendislik. Fakültesi ORDU. Fakültesi.

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7

Okul Dönemi Çocuklarda

Derece Alan Üniversite Yıl. Lisans Din Eğitimi Ankara Üniversitesi İlahiyat fakültesi 1977

HUKUK FAKÜLTESİ DERGİSİ

ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ GÜZ DÖNEMİ FİNAL SINAV PROGRAMI

KALKINMANIN YOLU EĞİTİMDEN GEÇER

Kuşaklararası Öğrenme

Transkript:

T.C. Başbakanlık Aile Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Eğitim - Kültür Araştırma Dergisi Yıl : 11 Cilt: 5 Sayı: 20 Ocak - Şubat - Mart 2010 Sahibi Başbakanlık Aile Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Adına Doç. Dr. Ayşen GÜRCAN Editör Dr. Nesrin TÜRKARSLAN (ntaslan@yahoo.com) Ed. Yrd. Yard.Doç.Dr. Hatice DEMİRBAŞ Yayın Kurulu Mesut TAŞÇI Eğitim, Yayın Dokümantasyon Daire Başkanı Dr. Dursun AYAN (Uzman) Sadık GÜNEŞ (Uzman) Ahmet Rasim KALAYCI (Uzman) Mehmet Emin SEZGİN (Uzman Yardımcısı) Adres Tunus Caddesi No: 24 06680 Kavaklıdere-ANKARA Tel: (0.312) 416 80 00 Faks: (0.312) 419 29 70 www.aile.gov.tr Aile Dergisi nde yayınlanan yazılardaki görüşler yazarına aittir. Aile Dergisi üç ayda bir yayınlanır. Baskı Tasarım Afşaroğlu Matbaası Kazım Karabekir Cd. Altuntop İşhanı No: 87/7 İskitler / ANKARA Tel: (0.312) 384 54 88 Tel & Faks: (0.312) 384 54 98 E-mail: farukafsar@gmail.com 15.04.2010 AİLE TOPLUM DERGİSİ YAYIN İLKELERİ (Dergimizin bundan sonraki sayılarında geçerli olacak yayın kuralları, bu dergimizin 107-112. sayflarında belirtilmiştir.) 1. Aile Dergisi, Başbakanlık Aile Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü tarafından üç ayda bir yayınlanır. 2. Dergide telif tercüme makaleler, araştırma makaleleri, bildiriler, yayın değerlendirme tartışma yazıları, Türkçe ya da bir yabancı dilde yer alır. 3. Dergi, Hakemli bir yayındır. Dergiye gönderilen yazı, konusu ile ilgili bir akademisyen Yayın Kurulu tarafından incelendikten sonra yayımlanabilir. Dergiye gönderilen yazıların başka bir dergide yayınlanmamış ya da yayınlanmak üzere gönderilmemiş olması gerekir. 4. Gönderilen yazıların yayınlanma zorunluluğu yoktur. Dergiye gelen yazılar yayınlansın ya da yayınlanmasın geri gönderilmez. 5. Dergiye gönderilen yazıların Türkçe bir yabancı dilde (İngilizce, Fransızca, Almanca) 100-200 kelimelik özetleri çıkartılmalıdır. Yazı herhangi bir bilimsel toplantıda sunulmuş ise belirtilmelidir. 6. Dergide yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. 7. Yazının kapak sayfasında, çalışmanın adı yazar/yazarların (Birden fazla yazar varsa sıralama yapılarak) adı, soyadı, unvanları, çalıştıkları kurumlar belirtilmeli, Türkçe İngilizce özetler yer almalıdır. 8. Makalelerdeki dipnot rirken metin içerisinde:...eğiliminde bulunabileceklerdir (Green, 2991:2). Şeklinde rilmelidir. 9. Kaynakçada eserler şu şekilde rilmelidir: Tek yazarlı kitap: ÖZKAN Serdar, Aile Eğitimi, Seda Yayınları, Yayın No: 21, Duru Yayınevi, Ankara 2000. Çift yazarlı kitap: TÜRKARSLAN N. S. DEMİRKAN, Ünirsite Son Sınıf Öğrencilerinin Evliliğin Kuruluşuna İlişkin Görüş Düşünceleri, T.C. Başbakanlık Aile Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Yayını, Genel Yayın No: 132, Afşaroğlu Matbaası, Ankara 2007. Makale: ÖZMETE E. A.S. BAYOĞLU, "Duygusal Refah: Gençlerin Algılarının Kavramsal Analizi", Aile, T.C. Başbakanlık Aile Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Yayını, Yıl: 10, Cilt: 4, Sayı: 15, Temmuz-Ağustos-Eylül 2008, Afşaroğlu Matbaası, Ankara. 10. Gönderilen yazıların dili açık anlaşılır olmalı, dilimizde karşılığı tam olarak olmayan ifadelerin Türkçe karşılıığı parantez içinde rilmeli gönderilen yazılar yazım düzeni açısından aşağıdaki özellikleri taşımalıdır: Yazılar, A4 boyutundaki beyaz kağıdın bir yüzüne, 1,5 satır aralıklı, 98 2000 sürümleri tercih edilmelidir. Metin tek kopya olarak sunulmalıdır. Ayrıca metin CD'ye kaydedilmeli, CD'nin üzerinde kullanılan bilgisayar programı sürüm numarası belirtilmelidir. Yazı, Hakem Kurulu nun bir değişiklik önerisi ile kabul edilmiş ise en son durumu içeren çalışma disketle birlikte teslim edilmeli, önlem olarak dosyanın bir kopyası da yazarda bulunmalıdır. Satır sonlarında sözcükler kesinlikle hecelerine bölünmemelidir. Çizimler bilgisayardan çıkarılmadı ise, beyaz aydınger kağıt üzerinde çini mürekkebi ile çizilmelidir. Çizimlerde fotokopi yöntemi kullanılmamalıdır. Fotoğraflar siyah/beyaz, net parlak fotoğraf kağıdına basılmış olmalıdır. Renkli fotoğraflar fotokopiyle çekilmiş fotoğraflar kullanılmamalıdır. Ayrıca her bir şeklin metin içinde gireceği yer açık bir biçimde gösterilmelidir.

Danışma Kurulu Prof. Dr. Rengin AKBOY... Dokuz Eylül Ü. Eğitim Bi. Bl.Psi. Dan. Reh. ABD Bşk. Prof.Dr. Gönül AKÇAMETE... Ankara Ünirsitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Aliye Mavili AKTAŞ... Selçuk Ünirsitesi, Konya Sağlık Y.O. Müdürü Prof.Dr. Emine AKYÜZ... A.Ü. Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma ALİSİNANOĞLU... Gazi Ü. Gazi Eğitim Fak. Okul Öncesi Eğit. ABD Prof. Dr. Neriman ARAL... Ankara Ü. Sağlık Bl. Fak. Çocuk Gel. Bl. Prof.Dr. Çiğdem ARIKAN... Selçuk Ünirsitesi, Konya Sağlık Y.O.Sosyal Hizmet Böl. Öğr.Ü. Doç.Dr. Fatma ARPACI... G.Ü. Mesleki Eğitim Fak. Aile Ekonomisi Eğitimi A.B.D. Prof.Dr. Hediye ARSLAN... Maltepe Ünirsitesi Hemşirelik Yüksekokulu Müdürü Yard.Doç.Dr. Metin ARSLAN... Kırıkkale Ünirsitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. İbrahim ARSLANOĞLU... Gazi Ünirsitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Ayten EREN ARTAN... İzzet Baysal Ü.Eğitim Fak. Prof.Dr. Sevil ATAUZ... H.Ü. İ.İ.B.F. Sosyal Hizmet Bölüm Başkanı Yard. Doç. Dr. Selahattin AVŞAROĞLU... S.Ü.Ahmet Keleşoğlu Eğt. Fak.Özel E. Bl. Z. Eng. Öğrt. Prof.Dr. Orhan AYDIN... H.Ü. Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Melike TÜRKAN BAĞLI... Ankara Ü. Eğitim Bilimleri Fak. Eğitim Psik. ABD Prof.Dr. Aylin GÖRGÜN BARAN... H.Ü. Edebiyat Fak. Sosyoloji Böl. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Handan ASUDE BAŞAL... Uudağ Ü. Eğit. Fak. İlköğr. Bl.Okul Ön. Eğitmi ABD. Prof.Dr. Pınar BAYHAN... H.Ü. Sağlık Bilimleri Fak. Çocuk Gelişimi Böl. Öğretim Üyesi Doç.Dr. Aslıhan ÖĞÜN BOYACIOĞLU... H.Ü. Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Sema BUZ... Ankara Ü. İktisadi İdari Bilimler Fak. Sosyal Hizmet Bölümü Prof.Dr. Latife BIYIKLI... A.Ü. Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Kamil Ufuk BİLGİN... TODAİE Öğretim Üyesi Prof.Dr. Işıl BULUT... Başkent Ünirsitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Esra BURCU... H.Ü. Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yard.Doç.Dr. Ayda BÜYÜKŞAHİN... A.Ü. Dil Tarih-Coğrafya Fak. Psikoloji Böl. Öğretim Üyesi Prof. Prof.Dr. Saynur CANAT... A.Ü. Tıp Fakültesi Ergen Psikiyatrisi Bölüm Başkanı Yard.Doç.Dr. Ayşe CANATAN... Gazi Ün. Fen-Edebiyat Fak. Sosyoloji Bölümü Başkanı Doç.Dr. Özlem ÖNTAŞ CANKURTARAN... H.Ü. İ.İ.B.F. Sosyal Hizmet Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Bülent ÇAPLI... A.Ü. İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Nilgün ÇELEBİ... Emekli Öğretim Üyesi Prof.Dr. İhsan DAĞ... H.Ü. Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yard.Doç.Dr. Hatice DEMİRBAŞ... Başkent Ü. Eğitim Fak. İlköğretim Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Nükhet DEMİRTAŞLI... A.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Beylü DİKEÇLİGİL... Erciyes Ünirsitesi Fen-Edebiyat Fak. Sosyoloji Bölümü Doç.Dr. Zait DİRİK... Uludağ Ünirsitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. İsmail DOĞAN... A.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Yıldırım B. DOĞAN... A.Ü. Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Zehra DÖKMEN... A.Ü. Dil Tarih-Coğrafya Fakültesi Psikoloji Bölümü Prof. Dr. Necati BAYKOÇ DÖNMEZ... Hacettepe Ü. Sağlık Bil. Fak.Çocuk Gel. Eğit. Bl. Prof.Dr. Veli DUYAN... A.Ü. Sağlık Bil. Fak. Sosyal Hizmet Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Yıldız ECEVİT... O.D.T.Ü. Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Şafak ERGÜL...Ege Ü.Hemşirelik Y.O Halk Sağ.Hemşireliği ABD Prof.Dr. Mebeccel GÖNEN... H.Ü. Çocuk Gelişimi Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Şengül HABLEMİTOĞLU... Ankara Ü. Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Ekim - Kasım - Aralık 2009 3

Danışma Kurulu Prof. Dr. Gelengül HAKTANIR... Ankara Ü.Eğt. Bil. Fak.İlköğrt. Böl. Okul Öncesi Eğit.ABD Prof. Dr. Firdevs GÜNEŞ... Ankara Ü. Eğitim Bilimleri Fak. Sınıf Öğretmenliği ABD Prof.Dr. Tülin GÜNŞEN İÇLİ... H.Ü. Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Böl. Öğretim Üyesi Prof.Dr. Gülden GÜVENÇ... Okan Ü. Fen-Edebiyat Fak. Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Sunay İL... H.Ü. İ.İ.B.F. Sosyal Hizmetler Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Zafer İLBARS... A.Ü. D.T.C.F. Sosyal Antropoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Emel İRGİL... Uludağ Ü. Tıp Fakültesi Halksağlığı A.B.D. Prof.Dr. Sibel KALAYCIOĞLU... O.D.T.Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Doç. Dr. Emine GÜL KAPÇI... Ankara Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitim Psikolojisi ABD Doç.Dr. Ayten KAPLAN... H.Ü. Ankara Devlet Konservatuvarı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ahmet KARAARSLAN... Dumlupınar Ünirsitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof.Dr. Velittîn KALINKARA... Pamukkale Ünirsitesi Denizli Meslek Yüksek Okulu Doç. Dr. Nilay ÇABUK KAYA... Ankara Ü.Dil Tarih-Coğr. Fak. Kurumlar Sos. ABD Bşk. Prof.Dr. Kurtuluş KAYALI... Ankara Ünirsitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Efser KERİMOĞLU... A.Ü. Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şermin KÜLAHOĞLU... Uludağ Ü. Eğitim Fak. Eğitim Bilimleri Bölümü Prof. Dr. Duyan MAĞDEN... H.Ü. Çocuk Gelişimi Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ferhan ODABAŞI... A.Ü. Eğitim Fak. Bilgisayar Öğretim Teknolojileri Böl.Öğr.Ü. Prof.Dr. Selahattin ÖĞÜLMÜŞ... A.Ü. Eğitim Bilimleri Fak. Psikolojik Dan. Rehberlik Bl. Bşk. Yard. Doç. Dr. Şevket ÖKTEN...Harran Ü. Fen-Edebiyat Fak. Sosyoloji Bl. Bşk. Prof.Dr. Alev ÖNDER... M.Ü. Atatürk Eğt.Fak. İlköğretim Bl. Okul Ön. Öğret. A.B.D. Öğr. Ü. Prof.Dr. Esra ÖMEROĞLU... G.Ü. Mesleki Eğitim Fak. Okulöncesi A.B.D. Başkanı Yard.Doç.Dr. Cengiz ÖZBESLER... Başkent Ün. Sağlık Bilimleri F. Sos.Hiz. Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Havva Neşe ÖZGEN... Okan Ü. Fen-Ed.Fak.Sosyoloji Bl. Doç. Dr. Emine ÖZMETE... Ankara Ü.Sağlık Bil. Fak.Sosyal Hiz. Bl. Prof. Dr. Süheyla ÖZSOY... Ege Ü. Hemşirelik Y.O. Halk Sağlığı Hemşireliği ABD Doç. Dr. Reşat PEKER... Uludağ Ü. Eğitim Fak, Eğitim Bilimleri Bölümü Prof.Dr. Işık SAYIL... A.Ü. Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ümran SEVİL... Ege Ü. Hemşirelik Y.O. Doğum Kadın Sağlığı Hast.Hem. ABD Doç. Dr. Seher SEVİM... Ankara Ü. Eğitim Bilimleri Fak. Reh. Psik. Danışmanlık ABD Prof.Dr. Metin Saip SÜRÜCÜOĞLU... A.Ü. Sağlık Bil. Fak. Beslenme Diyetetik A.B.D. Başkanı Doç. Dr. Fatih ŞAHİN... Başkent Ü. Sağlık Bil. Fakültesi Sosyal Hizmet Bl. Prof.Dr. Ahsen ŞİRİN... Ege Üniv. Hemşirelik Y.O. Kadın Sağlığı Hast.Hem. A.D. Yard.Doç.Dr. Ebru TANJU... Başkent Ü. Eğitim Fak. İlköğretim Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ayla BAYIK TEMEL... Ege Ünirsitesi Hemşirelik Y.O. Halk Sağlığı Bl. Başkanı Prof.Dr. Günsel TERZİOĞLU... H.Ü.İ.İ.B.F. Aile Tüketici Bilimleri Bölüm Başkanı Prof.Dr. Mahmut TEZCAN... A.Ü. Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Gülay TOKSÖZ... A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdullah TOPÇUOĞLU... Selçuk Üniv. Edebiyat Fakültesi Genel Sosyoloji Metodoloji Prof.Dr. Sevda ULUĞTEKİN... H.Ü. İ.İ.B.F. Sosyal Hizmetler Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ozana URAL... Marmara Ü. Atatürk Eğitim Fak. Dekan Yardımcısı Prof.Dr. Hamza UYGUN... H.Ü. İ.İ.B.F. Kamu Yönetimi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Serhat ÜNAL... H.Ü. Tıp Fakültesi Dekanı Doç. Dr. Nurhan ÜNÜSAN... S.Ü. Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fak.İlköğretim Bl.Okul Ön. Öğrt. Prof.Dr. Binnur YEŞİLYAPRAK... A.Ü. EBB. Eğt. Hiz. A.D. Reh. Psi. Danış. Böl. Öğr. Üyesi Ocak - Şubat - Mart 2010 5

İçindekiler Ailede Demokratik Sosyalleşme... 9 Dr. Abdulvahap ÖZPOLAT Yaşlılık Huzurevi... 25 Yard. Doç. Dr. Melek ARDAHAN Ergenlik Döneminde İlişkiler: Akran Romantik İlişkilere Genel Bakış... 33 Prof. Dr. Pınar BAYHAN - Araş. Gör. Sonnur IŞITAN Menopoz Hormon Replasman Tedavisi ile İlgili Kanıta Dayalı Çalışmalar... 45 Arş. Gör. Emine ŞEN - Yard. Doç. Dr. Aynur SARUHAN Yeniden Gözden Geçirme: Pozitif Psikoterapi Gelişimsel Rehberlik Bağlamında Ergenler İçin Amaçları Genişletme Programı... 53 Ali ERYILMAZ Bir Fedakârlık Örneği Olarak Kan Bağışı... 67 Prof. Dr. Şengül HABLEMİTOĞLU - Doç. Dr. Yasemin ÖZKAN Uzm. Filiz YILDIRIM Evsizler Sağlığı... 79 Öğr. Gör. Nesrin İLHAN - Yard. Doç. Dr. Ayşe ERGÜN Montessori Metodunda Okuma Yazma Eğitimi... 91 Abdullah DURAKOĞLU Yayın Kuralları... 105 7

Ailede Demokratik Sosyalleşme Dr. Abdulvahap ÖZPOLAT* Öz Çağımızın yükselen değeri etkili bir toplumsal değişme faktörü olarak demokrasi, bireysel boyuttan toplumsal örgütlenme siyasal sistemin işleyişine kadar hayatın birçok alanını derinden etkilemektedir. Bununla birlikte, ancak bireysel düzeyde benimsenmesiyle güçlü kalıcı olabilen demokrasinin yaşaması, onun gerektirdiği bilgi, beceri değerlerin çocukların sosyalleştirilmeleri sürecinde esas alınmasına bağlıdır. Sosyalleşme, hayatın bütün alanlarında yaşanan bir süreç olsa da önemli ölçüde aile ortamında aile bireyleriyle yaşanan etkileşim sonucunda gerçekleşir. Çağın geçerli paradigması olarak demokrasinin de gerektirdiği yeterlilikler çocuğun sosyalleşmesinde giderek artan bir ihtiyaç hâline gelmektedir. Bu durum, toplumun temelini oluşturan bir kurum olarak ailenin de yapı işlev boyutunda kendini demokrasiye uyarlamasını gerektirmektedir. Bunun özellikle, çocuğun kimliğinin inşasında, aile içi iletişiminde karar rme sürecine katılmasında dikkate alınması önem taşımaktadır. Literatür taraması tekniğinin kullanıldığı bu çalışmada, ailedeki sosyalleşme sürecinde demokratik beceri değerlerin esas alınmasının önemi ile bunun nasıl gerçekleştirilebileceği açıklanmaya çalışılmıştır. Anahtar Kavramlar: Aile, eğitim, sosyalleşme, demokrasi, katılım, demokratik sosyalleşme. Abstract Democratic Socialization in Family Democracy as a rising value of our age and an important factor of social change, deeply effects many fields of life from individual to social organizations, en the course of political system. Nonetheless, survival of democracy which can be potent and permanent only if experienced at the individual lel requires its envisaged knowledge, skills and values to be the base in the socialization process of children. Although socialization is a process realizing in all fields of life, it significantly occurs in the family and in the interaction between the family members. The qualifications required for democracy as a valid paradigm of the age become more necessary for the socialization of children. This issue requires the structural and functional adaptation of family as an institution forming the base of the society. It is critically important to consider this issue especially in terms of the delopment of identity, family intercommunication and decision-making skill of the child. In this study, which is based on screening technique, it is aimed to discuss the significance of taking the democratic skills and values as a basis in the socialization process of the family and the realization of this. Keywords: Family, education, socialization, democracy, inclusion, democratic socialization. (*) Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Üyesi Kurul Başkan Yardımcısı. Ocak - Şubat - Mart 2010 9

Giriş İnsan hayata zekâ yetenek açısından sıfır noktasında başlamamakla birlikte, insan olarak yaşamını sürdürebilmek için gerekli olan bilgi becerilere doğuştan sahip değildir. Doğuştan sahip olduğu zekâ yeteneğin potansiyel durumdan bilgi, beceri, değer davranış boyutuna taşınabilmesi kendi özgünlüğünü koruyarak yaşadığı toplumun uyumlu bir üyesi hâline getirilebilmesi için insanın sosyal bir ortamda yetiştirilmesine ihtiyaç duyulur. Doğumdan ölüme kadar insanın bütün yaşamını kuşatan bu sürece sosyalleşme denir. Çocukluk gençlik döneminde daha yoğun olan bu süreç, her insanın bir biçimde kendisine yönelttiği Diğer insanlar doğa ile birlikte yaşamayı nasıl sağlayabilirim? sorusuna kendi doğasından toplumdan aldığı cevabın ifadesidir. Bireyin sosyalleştirilmesi konusu bütün zamanlarda aile, toplum devlet için öncelikli konulardan biri olmuştur. Başta aile olmak üzere bütün sosyal kurumların etkili rol oynadığı sosyalleşme sürecinin başarılı işlemesi bireyi hayatta başarılı, mutlu topluma yararlı kılar. Sosyalleşme süreci çoğunlukla ailenin, toplumun devletin bireyden beklentilerini öne çıkaran bir çerçeden oluşsa da bazen bunların dışında kimi faktörlerin de bu sürece ilişkin öncelikleri belirlediği görülür. Bu faktörler, toplumların üretim tüketim biçimlerini, örgütlenme modellerini, düşünme yöntemlerini sosyal ilişkilerini etkiledikleri gibi bireylerin düşünce, değer davranışlarını da etkileyerek sosyalleşme için gerekli olan yeterliliklerin nitelik niceliğini de değiştirirler. Bireysel toplumsal hayatımızı âdeta kuşatan demokratikleşme, bilişim küreselleşme günümüzde etkili olan toplumsal değişme dinamikleridir. Bir hayat tarzı sunması nedeniyle demokrasi, bireyin yaşam tarzını toplumsal hayatını daha yakından ilgilendirmektedir. Dolayısıyla bağımsız bir değişken olarak demokrasi, hayatımızın birçok yönünü etkilediği gibi sosyalleşme biçimimizi de etkilemektedir. Demokrasinin birçok toplumda yükselen bir değer, kabul gören bir siyasal sistem bir yaklaşım biçimi hâline gelmesi nedeniyle siyaset, eğitim, hukuk vb. sosyal kurumların demokrasinin paradigmasına uygun olarak yeniden yapılandırıldığı, vatandaşların da demokrasinin ilkeleri doğrultusunda yetiştirildiği görülür. Bu kapsamda toplumun temelini oluşturan bir sosyal kurum olarak ailede de çocuk eğitimi sosyal ilişkiler demokrasinin etkisinde yeniden şekillenmektedir. Aile kurumunun yapısı geleneksel biçiminden farklılaşmakta hemen hemen bütün aile tiplerinde ilişkiler giderek demokratikleşmektedir. Ülke olarak iki yüzyıllık demokratikleşme sürecinin ulaştığı noktada demokratik rejimin demokratik toplumu, demokratik toplumun demokratik aileyi, demokratik ailenin de demokratik bireyi/vatandaşı meydana getirdiği; bir siyasal rejim, bir yaşam biçimi değer felsefesi olarak demokrasinin hem yönetim hem toplum hem de bireysel boyutta giderek kökleşmekte olduğu görülür. Gelecekte daha fazla oranda hayatımızı kuşatması beklenen demokrasi kültürüne uygun nesiller yetiştirebilmemiz için aile ortamında küçük yaşlarda çocuklarımızın sosyalleşmesini sağlamamız büyük önem taşımaktadır. Yetişkinlerin bu süreçte nelere dikkat etmeleri gerektiği, demokrasinin ilke kurallarına uygun bir sosyalleşme için çocuklara öncelikle hangi değerleri becerileri kazandırılması gerektiği sorularına cevap aramak için yapılan bu çalışmada tarama tekniği kullanılmıştır. Demokratik Sosyalleşme Sosyalleşme, bireyin çeşitli bilgi, beceri, değer davranışlar edinerek içinde bulunduğu ortamın 10 Ocak - Şubat - Mart 2010

mevcut kültürünü; toplumun örgütlenme, iş bölümü, üretim tüketim biçimlerinin gereklerini bilmesi buna katılma çabası içinde olmasıdır (Özpolat, 2009: 249-266). Doğan (2009: 85) ın Rocher den aktardığı tanıma göre sosyalleşme, İnsanın, tecrübelerinin ışığında kişiliğinin doğal yapısı ile yaşadığı toplumun sosyo-kültürel ögelerini yaşama sırasında içselleştirdiği insani kişiliğinin farkına vardığı, bunun yanı sıra anlamlı toplumsal görevlerle yaşamak zorunda olduğu toplumsal çevreye uyumunu sağlayan bir süreçtir. Marshall (1999: 760) a göre de toplumsallaşma, gerek toplumun norm değerlerini içselleştirerek gerekse toplumsal rolleri (işçi, arkadaş, yurttaş vb. olarak) yerine getirmeyi toplumun üyesi hâline gelmeyi öğrenme sürecidir. Demokratik sosyalleşme ise alternatif bir sosyalleşme modeli iddiası içermeksizin bireyin yetiştirilmesi sürecinde demokrasi kültürünün gerektirdiği bilgi, beceri, değer, tutum, ilke kuralları yeteri kadar dikkate almaktır. Demokratik sosyalleşmeden kastımız ailede çocuğa demokrasi bilgisi rilmesinden çok, ona demokratik davranılarak demokrasiyi öğrenmesini yaşamasını öğretmektir. İnsanın toplumsallaşma serüni doğumundan ölümüne kadar dem eder. Bu yönüyle denilebilir ki hayat, öğrenerek, değişerek, gelişerek sosyalleşmektir. Belli bir kültür ortamında yetişkinlerin tesirinde toplumsallaşan çocuk, zamanla kendini o kültürün toplumun bir parçası olarak görmeye başlar, üstlendiği çeşitli rollerle söz konusu toplumun birikimini sonraki kuşaklara taşır. Sonuçları bireyi aşan boyutu itibariyle sosyalleşme, insanlığın her türlü birikiminin öğrenilerek yaşatılması; yeni kuşakların önceki kuşaklardan uygarlığı öğrenmesi sonraki kuşaklara aktarmasıdır. Kuşaktan kuşağa devam eden bu kültürel transfer, uygarlığın hayat kaynağını oluşturur. Buna göre diyebiliriz ki insanın sosyalleşebilme sosyalleş- tirebilme yeteneği uygarlık dediğimiz birikimi meydana getirmiştir. Bu açıdan bakıldığında birey, toplum, kültür uygarlık karşılıklı birbirlerini mümkün kılan unsurlar olarak değerlendirilir. Eralp (1949: 52-56), birey sosyal şartlar arasındaki ilişkinin önemini şöyle vurgular: bizim dışımızda olmaktan çok bizim içimizdedir. Her keşfin yapılabilmesi, her büyük adamın yetişmesi için bazı sosyal şartlara ihtiyaç olduğuna şüphe yoktur; çölde ne sonsuz küçükler hesabı keşfedilebilir ne de dokuzuncu senfoni bestelenebilirdi. Olumlu sosyal şartların birey üzerindeki olumlu etkisinin aksine, bireyin içinde doğup büyüdüğü sosyal çevrenin sağlıklı sosyalleşme için elrişli olmaması, onun doğuştan getirdiği zekâ yeteneğin yeteri kadar gelişme imkânı bulamamasına ya da kötü amaçlı kullanılmasına neden olabilme potansiyelini içerir. Bir etkileşim öğrenme süreci dâhilinde ömür boyu devam eden, ancak, olgunluk çağından itibaren hızı azalan niteliği değişen sosyalleşme, öncelikle çocukluk ergenlik döneminde büyük önem taşır. Bu önem kültürümüzde Ağaç yaş iken eğilir. atasözünde karşılığını bulur. Sosyalleşme çocukta kendine gün duygusunu geliştirir. Çocukta kendine gün duygusu, onun olumsuz bir vaziyet alışla diğer insanlardan kaçıp kendi başına hodbin hiçbir şey öğrenemez bir varlık olarak yaşamasına ya mevcut otoriteye kayıtsız şartsız boyun eğerek silik bir varlık olarak yaşamasına engel olur. Sosyalleşme bir vicdan teşekkülüne hizmet eder; bu sayede çocuk hem kendi fikir ihtiyaçlarını kontrol eder hem de toplumdaki mevcut değer kurallara uygun davranış şekilleri geliştirebilir (Ergün, 1994: 40). Bireyin sosyalleşmesinde bütün toplumsal kurumların etkisi olmakla beraber birer sosyal ortam bilgi-kültür kaynağı olması nedeniyle çoğunlukla aile, okul, arkadaş grubu, iş çevresi; çeşitli dinî, fikrî, kültürel mesleki grupların etkisi olmaktadır. Ocak - Şubat - Mart 2010 11

Bunlardan özellikle aile, bireyin ilk hayat boyu devam eden sosyalleşme kaynağı olması açısından büyük önem arz etmektedir. Ailede de genellikle annenin sosyalleştirici etkisi, ailenin diğer bireylerine oranla daha güçlüdür. Bebeklik erken çocukluk döneminde çoğunlukla aile bireylerinden etkilenerek toplumsallaşan çocuk, zamanla okul, iş, sosyal gruplar değişik ortamlarda yaşadığı ilişkilerle sosyalleşmesini sürdürür. İki önemli sosyalleştirme kurumu olarak aile okul, çocuğun ihtiyacı olan sosyalleşme mesajlarını seçerken genellikle çağın yaşayan, itibar edilen, kullanım değeri olan bilgi, beceri, değer davranışların kazandırılması perspektifinden hareket eder. Başka bir ifadeyle bir toplumdaki sosyalleşme sürecinin içeriğini toplumun/dönemin paradigmaları belirler. Bu bağlamda beceri boyutunda, eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme, problem çözme, karar rme, araştırma yapma, sosyal siyasal katılım, grupla çalışma, gözlem yapma, girişimcilik, iletişim empati kurma, bilgi teknolojilerini kullanma, değişim sürekliliği algılama, dili doğru, güzel etkili kullanma; değer boyutunda ise, adil olma, dürüstlük, barışserlik, çalışkanlık, dayanışma, farklılıklara saygı, hak özgürlüklerini bilmek korumak, başkalarının haklarına saygı duyma, sorumluluklarının bilincinde olma, hoşgörülü olma, uzlaşmaya değişime açık olma, ön yargı ayrımcılıklarla mücadele, eşitlik, sevgi, doğal çevreye duyarlılık, vatanserlik, yardımserlik, kültürel mirasa duyarlılık gösterme gibi yeterliliklerin önem kazandığı görülür. Ana hatlarıyla demokrasi kültürü değerleri ile ilgili yeterlilikleri esas alması nedeniyle demokratik sosyalleşme olarak nitelediğimiz bu sosyalleşme yaklaşımı, çağımız insanının temel ihtiyaçlarındandır. Küçük yaşlarda aile ortamında temelleri atılması gereken bu sosyalleşme çerçesiyle demokrasi, ancak birey toplum düzeyinde bir kültüre dönüşebilecektir. Demokratik sosyalleşme, bireye demokratik kültürün, değerlerin, becerilerin tutumların kazandırıldığı, yani demokrasiyi özümsemiş bireyi toplumu yetiştirmeyi hedefleyen sosyalleşmedir. Demokratik sosyalleşme, bireylerin demokratik süreçlere hem siyasal sistem hem toplumsal hayat hem de bireysel yaşantı boyutunda katılması; tercihlerinde, kararlarında ilişkilerinde demokrasiyi referans almasıdır. Demokrasiye dayalı bir sosyalleşme, insana dair doğal olanı, insanlık hâllerini birlikte yaşamak için gerekli olan bilgi, beceri, değer tutumları hesaba katan bir sosyalleşme yaklaşımıdır. Bu nedenle demokrasiye dayalı sosyalleşme idealden çok realiteyi esas alır. umuzda yaygın olan sosyalleşme anlayışında ise mükemmellik hedefi baskındır. Sosyalleştirmenin öncelikli amacı bireye devlet, toplum aile için üstlenmesi gereken rol sorumlulukları öğretmektir. Amaç kusursuz bireyler yetiştirmektir. Demokratik sosyalleşmede ise doğruya yanlışa, iyiye kötüye, güzele çirkine ilişkin sonucu tayin eden önemli faktörlerden biri, durumsallık ilkesidir. Yani koşullar önermelerin doğruluk yanlışlık derecelerini etkileyebilir. Buna göre, her görüş, içinde yanlışlık ihtimali olan bir doğru olabileceği gibi içinde doğruluk ihtimali olan bir yanlış da olabilir. Esnek bir zihinsel yapıya hizmet eden bu bakış açısı, demokratik sosyalleşmenin gerektirdiği birçok beceri değerin özünü oluşturur. Demokratik sosyalleşme bireyin diğer insanlarla ilişkilerinde doğal olan ı esas alır. Her bireyin, insan olarak kendi türünün bütün özelliklerini taşıdığı bu nedenle evrensel insanlık ailesinin ayrılmaz bir parçası olduğu aynı zamanda kendisini diğer insanlardan bir ölçüde farklı özgün kılan bir yönünün bulunduğu realitesini kabul eder. Bu ilkeden hareketle demokratik sosyalleşme hem evrensel ilke değerleri hem de bireysel hak, özgürlük sorumluluğu dikkate alır. 12 Ocak - Şubat - Mart 2010

Demokratik sosyalleşme bireye ilişkin hak-görev dengesini esas alır. Bu sosyalleşme anlayışı bireyin ailesine, topluma, devlete, genel olarak insanlığa doğaya karşı hem görevlerini hem de haklarını bilmesini gerektirir. Hak görev madeni bir paranın iki yüzü gibidir. Bir tarafın varlığı diğerinin varlığıyla anlam kazanır. Bu nedenle hak ya görevden birinin diğerine feda edilmesi sosyal dengeyi bozar. Ancak, insanlık tarihine bakıldığında bireylerin sosyalleşme sürecinde her zaman hem hak hem de görev boyutuna vurgu yapıldığını söylemek zordur. Bu bağlamda dengenin çoğu zaman görev lehine bozulduğu görev i esas alan sosyalleştirme eğiliminin daha ağır bastığı görülür. Bu durum Türk toplumu dâhil birçok toplumda hâlâ devam etmektedir. Hak özgürlükleri geri plana iterek bireyin görev sorumluluklarını katı bir şekilde öne çıkaran sosyalleştirme anlayışının altında yatan nedenlerden biri, otoritenin sarsılması otorite kaynağının egemenlik alanının daralması kaygısıdır. Özellikle baskıcı ailelerde ebeyn otoritesinin korunması aynı nitelikteki sosyal gruplarda da liderin otoritesinin korunması çabası hak özgürlüklere dayalı değerlerin geri plana itilmesini gerektirmiştir. Bu benzeri kültürel nedenlerin yanında, bu bağlamda siyasi nedenlerin de etkili olduğu söylenebilir. Hak özgürlüklerinin farkında olarak sosyalleşen bireylerin, devletin geniş hükümranlık yetkilerini sorgulayacağı, böylece onun otoritesini sarsacağı kaygısı, eskisi kadar olmasa da demokratik eğitim demokratik sosyalleşme önünde bir zihniyet sorunu olarak varlığını korumaktadır. Özellikle totaliter yönetimlere sahip toplumlarda hak özgürlük bilgisine dayalı sosyalleşme talebi, devlet açısından siyasi sonuçları da olan ciddi bir sosyal risk olarak algılanmaktadır. Bu risk, çoğu zaman bu tür devletlerin eğitim politikaları, öğretim programları uygulamalarında bireyin hak özgürlüklerini, görev sorumluklularının gölgesinde bırakan yaklaşımların izlenmesine neden olmaktadır. Demokratik sosyalleşme bir haktır. Bu sosyalleşme biçimi, insanlığın ortak paydasını esas alır, ancak bireyin özgün farklı oluşunu da bir hak olarak kabul eder. Bu, farklı olma hakkı dır. Farklı olma hakkının bilincinde olmak onu koruyup geliştirmek demokratik sosyalleşmenin temelini oluşturur. Buna göre her insan sebilir, ama herkes aynı yemeği, aynı şehri, aynı kitabı, aynı lideri sevmek zorunda değildir. Herkes düşünebilir ama herkes aynı görüşte olmak zorunda değildir. Her insan inanabilir, ama herkes aynı dine, aynı mezhebe, aynı toteme inanmak zorunda değildir. Bu hak aynı zamanda farklı etnik kökene, kültürel yapıya, siyasal tercihe, politik felsefi görüşe, sosyal gruba vb. ait olmayı da içerir. İnsanın farklı olma hakkı, şahsiyet oluşturabilmenin, hayata anlam katabilmenin, kimlik kazanabilmenin temel şartıdır. Bu hak, yaşama hakkı dışında inanma, düşünme, ikamet etme, seyahat etme gibi hakların da temelini oluşturur. Bireylerin çeşitli grupların farklı olma haklarının inkârı, bütün totaliter yönetimlerin genel politikasıdır. Bu yönetimler inanç, kültür, siyasi düşünce etnik kökene dayalı farklılıkları, sosyal kontrolü zorlaştırıcı, onun maliyetini artırıcı bir faktör, dolayısıyla da bir tehdit olarak görürler. Bu nedenle, farklı olana, kendisine benzeme dışında başka seçenek tanımazlar. Oysa ki aşırı benzeşim yoluyla sağlanan yapay biz duygusuyla toplumda gün günlik tesis edilemeyeceği gibi bu süreçte tekilin, farklı olanın ötekileştirilmesinin, yadsınmasının toplumda yarattığı mağduriyet kamplaşma insanlık açısından daha büyük riskler içermektedir. Demokratik sosyalleşme, bireyi aydınlatma, onun duygu zihin dünyasında farklı olana, öte- Ocak - Şubat - Mart 2010 13

kine saygı temelinde bir kabul alanı yaratma sürecidir. Çeşitli şekillerde öteki hakkında yaratılan olumsuz imajları ön yargıları değiştirmedir. Bu belki de sosyalleşmenin en zor aşamasıdır. Çünkü birçok kültürde öteki/ötekiler hakkında yüzyıllara yayılan kuvtli ön yargılar bulunmakta sosyalleşme sürecinde bunlar yeni kuşaklara da benimsetilmektedir. Oysa insanlığın geleceği, bu ön yargıları yaşatmakta değil, bunları derinden sorgulamakta aranmalıdır. Demokratik sosyalleşme bu sorgulamayı yapabilmenin öteki hakkında kategorik, kalıp sabit düşüncelerden kurtulabilmenin yegâne imkânıdır. Demokratik sosyalleşme, farklılığı tehdit algısının dışına çıkarma, ona hayat hakkı tanıma hedefine odaklıdır. Bu başarıldığı zaman, toplumun sosyal sermayesi büyür, toplumda birey-birey, birey-toplum birey-devlet arasında gün duygusu gelişir. İnsan, üstün kılınmış olur. Sosyal barış huzur artar, toplumsal bilinç güçlenir, sosyal kontrol kendiliğindenleşir; bunlara bağlı olarak kamunun günlik harcamaları azalır. Demokratik sosyalleşmenin diğer bir hareket noktası insanlık hâlleri dir. İnsanlık hâlleri değişken başka başkadır. Zira bütün insanların aynı derecede zeki, duygusal, cesur, cömert, şefkatli vb. olması mümkün değildir. İnsanlık hâlleri, her insanın her hâlden, özellikten bir ölçüde bir pay sahibi olmasının ifadesidir. Buna göre bütün insanlık bir kişiyi, bir kişi bütün insanlığı temsil edebilir. Kimi özelliklerimiz açısından farklı olsak da hepimiz aslında biriz. Hepimiz bir ölçüde cesur, korkak, bilge, cahil, sevimli, itici, adil, zalim, aziz günahkârız. Örneğin, çok cesur bir insan bazı durumlarda biraz da korkak davranabilir. Çok cömert biri bazı hâllerde cimrilik yapabilir. Çok adil biri bazen haksızlık yapabilir. Yani herhangi bir niteliğe dair çokluk da eksiklik de insan için mümkündür. Elbette ki insanın her konudaki bilgi, beceri ye- terliliklerini en üst düzeye çıkarma hedefi demokratik sosyalleşme için de geçerlidir. Ancak daha önde gelen ilke, insanın doğruları yanlışlarıyla birlikte insan olduğudur. Demokratik sosyalleşme, mükemmellik yolunda ne kadar mesafe alınırsa alınsın bazı konularda insanın eksikliklerinin bulunabileceği gerçeğini hesaba katar. Bu nedenle demokratik sosyalleşme, kusursuz mükemmel insan yetiştirme iddiasını içermez. İnsanlık hâllerini göz ardı eden bir sosyalleşme iddiası, insandan tanrı yaratma hayaliyle avunur. Bunu başaramayınca tabular, mitler, idoller, aşılmazlar, ulaşılmazlar, dokunulmazlar yaratır. Yaratacağını umduğu idolün de insanlık hâllerinden bağımsız olamayacağını, bir noksanlığının, kusurunun bulunduğunu anladığı zaman da anlam kaybı yaşamaya başlar. Sosyalleşme sürecinde bu tür insanüstüleştirme çabaları ciddi sapmalara neden olabilir. Aileler öğretmenler insanüstüleştirmenin, insanı değerli kılmak değil, aksine onu kendi doğasından koparmak, insanlığından çıkarmak olduğunu bilmelidirler. Sosyalleştirmede insanlık hâllerini dikkate almak, bireysel toplumsal zihniyeti aşırılıklardan arındırır. İnsanı olduğu gibi kabul etmeyi, onun içinde bulunduğu, bulunabileceği özel koşulları, imkân imkânsızlıkları dikkate almayı gerektirir. İnsanlık hâllerini dikkate alan demokratik sosyalleşme, tolere edilebilir sınırlardaki hataların, noksanlıkların, zaafların her insan için mümkün olabileceğini; her insandan aynı standartta yeterlilikler beklemenin doğru olmayacağını, insan olmanın gereği olarak hiç kimsenin bu durumlardan bağımsız olamayacağını kabul eder. Demokratik sosyalleşmenin esas aldığı diğer bir husus da birlikte yaşama kültürü açısından birey için çağın gerektirdiği bilgi, beceri, değer tutumlardır. Çünkü demokrasi bir yandan bireylerin 14 Ocak - Şubat - Mart 2010

özgürlük alanının geliştirilmesini savunurken aynı zamanda düzen fikrini de savunur. Anarşizm derecesinde bir özgürlük anlayışını reddeder. Bireyin bir toplum içinde ancak kimlik kişiliğinin gelişebileceği gerçeğinden hareketle çokluk içinde birlik anlayışına dayalı olarak birlikte yaşama iradesini sürekli kılmaya çalışır. Bunu sağlamak için sosyalleşme sürecinde çocuklara esnek bir zihinsel yapı, tolerans hoşgörü kültürünün kazandırılmasını öngörür. Bu amaca yönelik empati kurma becerisi ile farklılıklara, hak özgürlüklere saygı duyma değerini öne çıkarır. Ailede Demokratik Sosyalleşme un çekirdeği olan aile bir sosyalleşme okuludur. Bireyin ilk sosyalleşmesi ailede başlar. Hayatta öğrenilen birçok şeyin daha önce öğrenilen bilgi, değer beceriler üzerine bina edildiği, bu öğrenmelerin aile ortamında gerçekleştiği, ayrıca ailenin birçok kişi için hayat boyu bir yaşam alanı olduğu gerçeği, ailede işletilen sosyalleşme sürecinin önemini ortaya koymaktadır. Ailede gerçekleştirilen sosyalleşmenin demokratik temelde şekillenmesi için öncelikle ebeynler olmak üzere bütün aile bireylerinin tutum davranışlarında, etkileşim iletişim biçimlerinde demokratik bir duyarlılık içinde bulunmalarını gerekir. Zira bireyler erken çocukluk döneminde daha çok taklit yoluyla öğrenirler. Hayat içinde doğal gönüllü bir öğrenme modelinin uygulandığı aile yaşantısında birey, toplumsal yaşamın temel kurallarını öğrenir. İnsanın içinde doğup büyüdüğü, sevgi himaye gördüğü aile; toplumun temel taşı, bireyin birincil sosyalleşme kaynağı yaşam boyu bir yuva olması nedeniyle titizlikle korunması gereken saygın bir sosyal kurumdur. Aile biyolojik ilişkiler sonucu insan türünün devamını sağlayan, toplumsallaşma sürecinin ilk yaşandığı, karşılıklı ilişkilerin belirli kurallara bağlan- dığı; toplumda oluşan özdeksel tinsel zenginlikleri kuşaktan kuşağa aktaran, biyolojik, psikolojik, ekonomik, toplumsal, hukuksal vb. yönleri bulunan toplumsal bir birimdir (Sayın, 1990: 2). Aile, birey için önemli bir modelleme aracıdır. Ailede gördükleri modeller üzerinden bireyler annelik, babalık, ağabeylik, ablalık ya da kadınlık, erkeklik davranış kalıplarını öğrenir (Yıldırım, 2005: 93-100). Kültürümüzde birey-toplum ilişkisinin kurucu ünitesi ailedir. Aile bağları, doğumdan ölüme kadar bireyin fiziksel, zihinsel, ruhsal sağlığının mutluluğunun teminatıdır (İçli, 2009). Doğan (2009: 204-205) a göre, Türk toplumu aile örgütlenmesi üzerine kurulu bir toplumdur. Bu örgütlenmeyi pekiştiren ikame eden toplumsal değerlerdir. Himaye, itaat sadakat gibi değerler toplumsal değerlerin başında yer alarak Türk aile yapısındaki ilişkileri denetlemekte düzenlemektedir. Sözlü kültür ürünleri sözü edilen olguyu doğrulayan önemli tarihsel sosyolojik kaynaklardır. Bu kaynaklarda baba/koca/aile reisi itaat sadakatle kendisine tabi olunan kişi/ler; anne, kadın çocuklar bu değerlerle tabi oldukları kişilerden himaye gören varlıklardır. Bireysel bağlamda bakıldığında, ailede özellikle annenin toplumsallaştırıcı etkisinin ailenin diğer bireylerine oranla daha güçlü olduğu görülür. Bu özelliği nedeniyle anne aynı zamanda informal eğitim bağlamında insanın ilk öğretmenidir (Özpolat, 2002: 31). Bu durum önemli ölçüde anneliğin doğası anne ile çocuk arasında daha gebelik döneminde kurulan duygusal etkileşimden kaynaklanır. Bu nedenle birçok toplumda olduğu gibi toplumumuzda da aile ölçeğinde sosyalleşme sorumluluğunun çoğunlukla anneye rildiği görülmektedir. Annelik rolünün sosyalleştirici etkisinin yanında toplumun üretim biçiminin babaya ailenin erkeklerine aile dışında yüklediği sorumluluğun da etkisi bulunmaktadır. Zira, Ersöz (1999: 104) ün Ocak - Şubat - Mart 2010 15

kamuda çalışan yönetici kadınlar eşleri üzerinde yaptığı bir araştırmaya göre erkeklerin %43,7 sinin aşırı yorgunluk, zaman bulamama, e geç gelme vb. nedenlerle çocuklarıyla ilgilenemediklerini ortaya koymaktadır. Aile bireyin özel alanıdır. Bu durum çoğu bireyin ailesine karşı muhafazakâr bir eğilim içinde olmasına neden olur. Bu eğilim aile bireylerinin birbirlerine tutkun olması, saygı göstermesi, birbirlerini sevmesi, himaye etmesi için gerekli olan bir durumdur. Aidiyet duygusundan kaynaklanan bireyin hayatında çoğunlukla olumlu rol oynayan bu eğilim, kimi durumlarda ailede öğrenilen bazı yanlışları da sorgulama dışı tutma, akıl süzgecinden geçirmeme gibi boyutlara varabilmektedir. Durum böyle olunca, doğruluk adına bireye öğretilen kimi yanlışlar ömür boyu onun düşüncesi, inancı ya tercihi hâline gelebilmekte ilişkilerini etkileyebilmektedir. Bu durum ailede rilen ilk eğitimin rafine edilmiş günilir bilgileri içermesinin önemini ortaya koymaktadır. Ülkemizde demokratik sistemin birey, toplum siyasal sistem boyutunda yaşadığı sorunların temelinde yatan nedenlerden biri, aile ortamında çocukları demokrasinin nimetlerinden mahrum etmek, demokrasiye uygun olmayan kimi yanlış bilgi, değer tutumları aile /ya kabile muhafazakârlığı adına meşru göstermektir. Ülkemizde iki yüz yıllık serünine rağmen demokrasinin hâlâ sorunlu olmasının nedeni birey, aile toplum düzeyinde demokrasi kültürünü inşa edememiş olmamızdır. Uysal (1984: 84) a göre demokrasinin işlerliği için bilgili etkin vatandaşa duyulan gereksinme ile ailedeki etkilik arasında da bir paralellik kurulabilir. Bu tespitten hareketle denilebilir ki birey ailede evlat olarak nasılsa, hangi yeterliliklere sahipse, devletin vatandaşı toplumun üyesi olarak da öyledir. Demokrasi kültürü açısından bakılırsa birey ailede ne kadar demokratikse toplum hayatında devletle ilişkilerinde de o kadar demokratiktir. Bu nedenle demokratikleşmeye ilişkin süreç tabandan yani bireyden aileden başlamalıdır. Bireyin hayatını kuşatan bir toplumsal, kültürel siyasal çerçe olarak demokrasinin mümkün olan en erken yaşlarda aile ortamında yaşanarak öğrenilmesi tam demokratik bir toplum için bir zorunluluk hâline gelmiştir. Çünkü istisnalar hariç, temeli ailede atılmayan, kökü aile içi sosyalleşmeye uzanmayan, başka bir ifadeyle ailede alınmış terbiyeye dönüştürülmeyen değer bilgilerin bireyin hayatında kalıcı iz bırakması zordur. Bu nedenle işe aileden başlanmalı, birey toplum devlet için doğru yararlı olan bilgi, beceri, değer tutumlar mümkün olan en erken yaşta aile ortamında kazandırılmalıdır. Demokrasinin gerektirdiği yeterliliklerin çocuklarda bir kültür hâline dönüşebilmesi bir referans olarak görülebilmesi için demokrasi paradigmasının bazı açılardan ailede bir sosyalleşme hedefi olarak benimsenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, şahsiyet eğitimini de içeren çocukta kimlik oluşum süreci, aile içi iletişim katılım önem öncelik arz etmektedir. 1. Kimlik Oluşturan Unsurlar Bireyin kimliğine etki eden temel unsurlar cinsiyet, etnik köken, dil, din, politik felsefi görüş, kültür, sosyal sınıf, coğrafi bölge gibi unsurlardır. umuzda önce toplumsal cinsiyet rollerinin öğretimi ile başlayan kimlik oluşumuna dönük sosyalleşme, zamanla ailenin etnik kökeni, inançları, politik görüşleri, sosyal köken değerleri hakkında farkındalık oluşturularak tamamlanır. un en hassas kırılgan noktaları olan bu olgular hakkında daha ilk bilgiler rilirken demokratik duyarlılık gösterilmesi, çocuğun cinsiyet, inanç, düşünce, etnik köken vb. bağlamlarda ayrımcı tutumlardan korunması, böylece toplumda farklılıklara saygı 16 Ocak - Şubat - Mart 2010

eşitlik temelinde bir diyalog uzlaşma kültürünün oluşması açısından önemlidir. Bu nedenle çocuğa cinsiyet, milliyet, inanç gibi kimlik unsurları tanıtılırken aynı zamanda bütün bunların üzerinde öncellikle insanlık kimliğine onun değerlerine sahip olması gerektiği bilinci kazandırılmalıdır. İnsanlık kimliğinin cinsiyet milliyet kimliğinin üzerinde bir üst kimlik olarak kabulü çocukta eşitlik evrensellik fikrini pekiştirerek demokratik sosyalleşmeye katkı sağlar. Bu hususta Frenc Kölcsey in oğluna öğüdü olan: İnsanlığı sevmek, her asil kabilede bulunması gereken bir şarttır. İnsanlığın bütünü, her ferdi akrabamız olan, sevgimize hizmetimize aynı şekilde hakkı olan sayısız ailelere ayrılmış büyük bir soydan başka bir şey değildir. şeklindeki bakış açısına insanlığın ne kadar da ihtiyacı vardır. (Turan, 2003: 205). Her aile toplumun değerlerini göz önünde tutarak, çocuklarına şahsi bağımsızlıklarını kazandıracak, onları ayakları üstünde durabilen insanlar hâline getirecek, hayat mücadelesinden galip çıkaracak şekilde eğitim uygulamalarına tabi tutar. Onların sorumluluk duygusuna sahip olmalarını ister (Özcan, 2004; 135-168). Demokratik kültürün yeteri kadar oluşmadığı toplumlarda ailelerde yaygın olan yetiştirme modeli, ebeynlerin kendi geçmişlerini çocuklarının geleceğinde yaşatmak şeklinde ifade edilebilen bir anlayışın izlerini taşır. Halk arasında çocuğun kimi davranışları hakkında Bu çocuk kime çekmiş acaba? şeklindeki değerlendirmeler bu anlayışın ifadesidir. Bu durum çoğunlukla çocuklara toplumsal cinsiyet rolleri öğretilirken dışa vurulur. umuzda erkek çocuğun ailenin idealini oluşturan yetişkin erkekler gibi, kız çocuğunun da ailenin idealindeki kadınlar gibi yetiştirilmeye çalışılmasının nedeni bu bilinçaltı durumundan kaynaklanmaktadır. Hâlbuki çocuklar bizim arzularımıza konu olmak, bizim istediğimiz gibi yaşamak için dünyaya gelmemişlerdir. Onların dünyaya ebeynleri aracılığıyla gelmeleri, ebeynlere onlar üzerinde mutlak tasarruf hakkı rmez. umuzda birçok ailede, önce cinsiyetçi bir yaklaşımla toplumsal cinsiyet rolleri öğretilen çocuğa zamanla kimlik oluşturan diğer unsurlar hakkında bilgiler rilir yönlendirmeler yapılır. Çocuğun aile ile bağlarının kuvtli ya zayıf oluşu da çocuğa sosyalleşme adına öğretilenlerin benimsenmesi uygulanmasıyla orantılıdır. Aile sosyal çevre üzerinden yaratılan bilgi evreni giderek çocuğun kişiliği, sosyal ilişkileri, tercihleri, değerleri, davranışları, kabul retlerinin temel kodlarını oluşturur. Son derece doğal hatta gerekli olan bu sürecin demokratik değerler içermemesi bireyi çeşitli egemenlik güç ilişkilerinin nesnesi hâline getirebilir. Çoğu zaman bireyi, güce göre yönünü belirleme gücün üstünlüğünü kabullenme durumunda bırakan böyle bir sosyalleştirme anlayışı, demokratik açıdan sorgulanmaya açıktır. Ailede demokrasi çocuğun şahsiyetine saygı göstermekle başlar. Çocuğun sosyalleşmesinin demokratik esaslar dâhilinde olabilmesi için öncelikle, ailede annesi babasının insan olarak eşit olduğunu görmesi, buna inanması bunu yaşaması gerekir. Cinsiyetten kaynaklanan rol farklılıklarının her iki cinsin doğasının, fiziksel ruhsal özelliklerinin gereği olduğu, bu roller arasında önem açısından öncelik sonralık ilişkisinin bulunmadığı, kadın erkeğin bir bütünün birer eşit yarısı olduğu, biri olmadan diğerinin de varlığının anlamını kaybedeceği gerçeği çocuğun düzeyine uygun bir dille anlatılmasıyla yetinilmemelidir. İla olarak, ebeynler ailenin diğer yetişkinleri tarafından cinsiyet ayrımı eşitsizliğini sorgulayıcı bir söylem kullanılmalı bu yargı çocuğa uygun biçimde hissettirilmelidir. Bireylerin kimi başarıları ya başarısızlıkları cinsiyet eksenli değerlendirilmemelidir. da zaman zaman kadınlara ya erkeklere yönelik bilinçsizce kullanılan kimi Ocak - Şubat - Mart 2010 17

olumsuz yargıları içeren jargon ile herhangi bir cins hakkında abartılı olumlu değerlendirmeleri anlatan dil kullanımından imtina edilmelidir. Cinsiyetin insan kimliğinin bir parçası olduğu ancak bunun kesinlikle üstünlük nedeni olamayacağı ilkesi ailede hâkim kılınmalıdır. Ailede rol görev paylaşımı da demokratik sosyalleşmeyi etkiler. Bu bağlamda dikkat edilmesi gereken husus, toplumsal cinsiyete dayalı rol paylaşımının cinsiyet ayrımını pekiştirici meşrulaştırıcı nitelikte olmamasıdır. Örneğin: annenin kız çocuklarının yerinin daima mutfak olduğu, babanın erkek çocukların ise mutfak tezgâhına yaklaşmasının bir cinsiyet sapması olarak algılandığı bir aile düşünelim. Böyle bir ailede toplumsal cinsiyet rolü algısı rasyonel demokratik çerçenin dışına çıkacak, özellikle erkek gözüyle tanımlanan bir kadın dünyası yaratılacaktır. Demokratik sosyalleşme için aile bireylerinin başarı ya başarısızlıkları onların cinsiyetleri ile ilişkilendirilmemelidir. Ailede cinsiyet güç esasına dayalı bir hiyerarşi yaratılmamalıdır. Zira rasyonel demokratik temeli bulunmayan hiyerarşi anlayışını meşrulaştıran bir zihniyet her an ya bir zalimin mazlumu ya da bir mazlumun zalimi olmaya açık hâle gelir. Bu nedenle hiçbir rasyonel izahı olmayan cinsiyetçi hiyerarşi, yani bir cinsin diğerinden cinsiyetinden dolayı üstün olduğu anlayışı, demokrasi kültürü açısından sorgulanmalıdır. Çocuğa etnik kimliği hakkında bilgi rilirken de demokratik duyarlılık gösterilmelidir. Zira insanlık açısından cinsiyet eşitsizliği ne denli kabul edilmez bir durumsa, ırk ayrımcılığı da aynı derecede kabul edilmez bir durumdur. Elbette ki çocukta kimlik gelişimi için kök duygusu milliyet düşüncesi önemli gereklidir. Ancak bu bağlamda çocuğa bir bilinç kazandırılmaya çalışılırken asla insan üst kimliğinin belirlediği çerçenin dışına çıkılmamalıdır. Çünkü etnik köken milliyete aşırı olumlu vurgu yapılması çocukta ırkçı eğilimler, bu değerlerin yeteri kadar dikkate alınmaması da çocukta köksüzlük duygusu yaratabilir. Bir etnik kökene aidiyet duygusunun belli düzeyde tatmin edilmesi sosyo-kültürel bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacın karşılanması çocukta tarihsel, toplumsal kültürel açıdan derinliklere uzanan kök bilincini oluşturur ki bu bilinç, bireyde yetişkinlik çağında toplumsal bütünleşmeye katkıda bulunma vatandaşlık görevlerini yerine getirme konusunda bireyi istekli hâle getirir. Ancak bir etnik kökene ait olduğu kadar aynı zamanda evrensel insanlık ailesinin de bir üyesi olduğu bilincini bireye kazandırmak, onu etnik kökene dayalı ayrımcılık ırkçı eğilimlerden korumak için insan insanlık değerinin daha üstün tutulması gerekir. Etnik kökene ilişkin demokratik sosyalleşmeyi sağlamak için Türklerin, Arapların, Almanların ya başka ulusların bazı açılardan birbirlerinden farklı olabileceği, bunun doğal olmanın da ötesinde gerekli bir durum olduğu anlatılmalıdır. Söz konusu farklılıkların asla bir ulusun diğer bir ulustan üstün olduğu anlamına gelmeyeceği belirtilmelidir. Cinsiyet gibi etnik kimliğin de insanların kendi seçimi olmadığı, bunların doğuştan rili birer özellik olduğu, hiç kimsenin cinsiyetini, doğacağı yeri zamanı, anne babasını dolayısıyla da etnik kökenini seçme şansına sahip olamayacağına yönelik kendi yaşantısından, ailenin diğer bireyleri yakın çevredeki çocuklar üzerinden örnekler rilerek çocuk bilinçlendirilmelidir. Düzeye uygun olarak insanın kendi kazanımı seçimi olmayan bir özelliğinin diğer insanlarla olan mesafesini tayin etmede ölçü alınmaması gerektiği sezdirilmelidir. Uluslar arasında dil kültür farklılıklarının ulus olmanın doğal gereği olduğu, bunun bizim başkaları için bir tehlike arz etmediği, aksine iyi ilişkilerle bunun insanlık için bir fırsat zenginliğe dönüştürülebileceği görüşü vurgulanmalıdır. 18 Ocak - Şubat - Mart 2010

Çocukları/bireyleri etnik ayrımcılıktan korumak, bu bağlamda farklı olana saygı duyulmasını sağlamak için çocuğun farklı milletlerden olan kişilere değer atfetmesini sağlamak için diğer ırk etnik kökenlerden olan insanların kültürlerinden yaşantılarından iyi örnekler rilebilir; bu bağlamda, farklı etnik kökenlerden uygarlığın gelişmesi için başarılı çalışmalar yapmış bilim adamları, düşünürler, sanatçılar, liderler benzerleri örnek gösterilebilir. İyi ya kötü oluşun etnik bir temelinin bulunmadığı fikri, kendi etnik kökeninden olumlu olumsuz örneklerle anlatılmalıdır. Hatta değil ulusal ölçekte bir ailede bile bireylerin iyi oluş ya kötü oluş derecelerinin değişebileceği anlatılmalıdır. Irk, renk, cinsiyet etnik köken hakkında çocukta demokratik sosyalleşmeyi sağlamak için daha oyun çağında iken çocuk için seçilecek oyuncaklarda farklı cinsiyet, renk ırklardan insan figürleri seçmek yararlı olabilir. Ev ortamında farklı kültürleri çağrıştıran kitap, eşya, aksesuar motiflerin bulunması da bu süreci kolaylaştırıcı rol oynayabilir. Varsa çevrede farklı etnik kökenden ailelerle sosyal ilişki içinde bulunmak, onların gıyabında aile ortamında olumlu değerlendirmeler yapmak da çocukta pozitif eğilimler geliştirebilir. Ailede din, politik görüş değer felsefesi çocuğa öğretilirken de demokratik duyarlılık gösterilmelidir. Kimliğimizin birer parçası hâline gelen bu unsurların cinsiyet etnik köken gibi bireye doğuştan rili olmadığı, bireyin birer kazanımı tercihi olduğu çocuğa anlatılmalıdır. Ancak bu tercihlerin çeşitli sosyal, siyasal kültürel şartlar altında gerçekleştiği, bu nedenle koşulların değişmesine bağlı olarak bu tercihlerin de değişebileceği hususunda çocukta esnek bir bakış açısı yaratılıdır. Din, dil, kültür, politik felsefi görüş sosyal sınıf açısından bizden farklı olanların, bu farklılıkları nedeniyle suçlanamayacakları kuvtle vurgulanmalıdır. Bu konuda çocuğu ikna etmek için eğer doğup büyüdüğümüz kültür ortamını öteki olarak gördüklerimizinki ile değiştirebilseydik, onların bizim, bizim de onların şimdiki inancını, politik görüşünü, değer yargılarını yaşıyor olabilirdik ihtimaline dikkat çekilmelidir. 2. Aile İçi İletişim İnsan başkalarıyla iletişim içinde bulunmadan uzun süre insanca yaşayamaz. Bireysel bağlamda en genel anlamıyla iletişim, duygu düşüncelerin sergilenmesi diğer insanlarla paylaşılmasıdır. İletişimde kullanılan sözcüklerin anlamları, cümle kurma biçimi, sözün anlam derinliği, bedensel duruş, jest mimikler rilen mesajın etki derecesini olumlu ya olumsuz şekilde etkiler. sal ilişkilerde görülen birçok problemin altında yatan neden iletişim çatışmalarıdır. İletişimde mesaj alışrişinin doğru kodlanması, empati becerisinin kullanılması, ben dilinden kaçınılması, karşılıklı olarak birbirine özen gösterme çabasının gösterilmesi iletişim çatışmalarını önleme konusunda önemli rol oynar. İletişim çatışmalarını çözmeden aile bireyleri arasında karşılıklı gün, sevgi, saygı, hoşgörü demokrasi kültürünü inşa etmek mümkün olamayacaktır. O hâlde işe dilden iletişimden başlamak lazımdır. İletişimi çatışma olmaktan çıkarıp diyaloğa dönüştürecek çözümlere ihtiyaç vardır. Bunu sağlamak için aile çocuğun duygu, düşünce, imge, tercih, ilişki yaşantılarına değer rmeli, onunla ilişkilerde iyi bir dinleyici empatik bir tutum içinde olmalıdır. Aile ortamında çocuklarla kurulan sağlıklı iletişim, çocuğun sağlıklı kişilik geliştirmesini sağlar, başkaları ile olumlu ilişkiler kurmasına temel oluşturur. Yapılan araştırmalarda anne babalarıyla sağlıklı iletişim içinde olan çocukların diğerlerine göre daha az stresli oldukları uyum sorunu yaşamadıkları gözlenmiştir (Solak, 2009: 55-56). Ne var ki, Mc. Whirter Voltan (2002: 23-24) dan Ocak - Şubat - Mart 2010 19