DÖNEM ADI: DÖNEM 3 DİLİM ADI DERS ADI : SİNDİRİM : TOPLUM SAĞLIĞI AÇISINDAN SİNDİRİM SİSTEMİ SORUMLU ÖĞRETİM ÜYESİ : PROF. DR. A. EMEL ÖNAL, PROF. DR. GÜNAY GÜNGÖR SORUMLU ÖĞRETİM ÜYESİ ABD: HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI HEDEFLER 1-Sindirim sistemi hastalıklarının epidemiyolojisini öğrenmek 2-Sindirim sistemi hastalıklarının toplum sağlığı açısından önemini öğrenmek 3-Sindirim sistemi hastalıklarından korunma yollarını öğrenmek SİNDİRİM SİSTEMİ HASTALIKLARI EPİDEMİYOLOJİSİ ve KORUNMA Sindirim sistemi yiyeceklerin ağızda küçük parçalara ayrılması ve ağızdan yemek borusuna gönderilmesinden, besin moleküllerinin midede ve duodenumda mekanik ve kimyasal olarak parçalanması, ince barsaklardan kan ve lenf dolaşımına geçmesi ve sindirilmemiş ve emilmemiş maddelerin vücuttan uzaklaştırılması işlemlerinin tümünü gerçekleştirir. Dispepsi (Hazımsızlık) en sık görülen ve en sık şikayete neden olan bir semptomlar kompleksidir. Dispeptik semptomlar sıklıkla epigastrik ağrı, rahatsızlık hissi, yanma, dolgunluk, ağırlık hissi, şişkinlik, çabuk doyma, epigastrik huzursuzluk - sıkıntı, bulantı, kusma, geğirme şeklindedir. Dispeptik semptomların ifadesinde kültürel faktörlerin yanı sıra, eğitim seviyesinin de rolü vardır. Genel hekimlik pratiğinde görülen olguların %5'i dispepsi nedeni ile hekime başvurmaktadır. Gastroenteroloji polikliniğine başvuruların % 40-60'ı dispepsi nedeniyledir. Yaşlılarda dispepsi prevalansı düşük, erkeklerde kadınlara göre biraz daha yüksektir. Toplumda dispepsi insidansı ise %1/yıl kadardır. Gastroözofageal Reflü mide içeriğinin özofagusa geriye kaçması durumudur. Gastroözofageal reflü hastalığının (GÖRH) en önemli iki bulgusu pirozis (retrosternal yanma) ve regürjitasyon (yiyeceklerin kusma olmaksızın ağıza geri gelmesi)dur. GÖRH hastalarının pirozis ve regürjitasyon dışında disfaji, göğüs ağrısı, globus hissi(yutma güçlüğü), geğirme ve öksürük gibi şikayetleri de olabilir. Batı ülkelerinde GÖRH prevalansı %10-20 arasında bulunurken, Asya ülkelerinde %5 in altında olduğu bildirilmektedir. Kuzey Amerika da GÖRH sıklığının Avrupa ya göre daha yüksek olduğu, kuzey bölgelerde güney bölgelere göre daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır. Türkiye de Ege bölgesinde yapılan bir prevalans çalışmasında haftalık pirozis ve/veya regürjitasyon yakınması olan hasta sıklığı %20 bulunmuştur. 1
Gastrit mide mukozasının akut ya da kronik yüzeysel erozyonlarıdır. Helicobacter pylori (H.pylori), kronik gastritin ana nedeni olup gastrik ve duodenal ülser gelişmesinde de rolü vardır. Akut gastrit genellikle midede en sık görülen, her yaş grubunda rastlanan bir hastalıktır. Anoreksi(iştahsızlık), yanma, ağrı, dolgunluk hissi, bulantı-kusma, ishal, dehidratasyon yapabilir. DİKKAT: Akut gastritin nedenleri alkol, çay, kahve, salisilatlar, bakteriyel infeksiyonlar, besin zehirlenmeleri, çok acılı baharatlı besinler ve alerji(kabuklu deniz hayvanlarının aşırı tüketimi)dir. DİKKAT: Kronik gastritin nedenleri, yetersiz ve dengesiz beslenme (protein, A, E ve C vitamininin yetersiz alınması), genetik faktörler, alkol ve sigara alışkanlığı, bağışıklık sistemindeki yetersizliklerdir. Kronik gastritin bulguları ağırlık kaybı, anemi, kan proteinlerinde azalma, iştahsızlık, ağrı, dolgunluk hissi, bulantı, kusma, ishaldir. Peptik Ülser peptik sıvıya maruz kalmış (asit-pepsin) bölgelerde oluşan ülserleri tanımlamaktadır. En sık duodenum ve midede görülmektedir. Helikobakter pylori, aspirin ve nonsteroid antiinflamatuvar ilaç (NSAİİ) kullanımı ülser oluşumunda etkindir. Peptik ülserin çoğu epigastrik yanmaya ve ağrıya neden olur. Ağrı geceleri ve gündüz saatlerinde, yemekleri izleyen 1-3 saat içinde daha şiddetli olmaya meyillidir. Tedavi edilmeyip ilerleyen vakalarda başta gelen komplikasyon kanamadır. Hastaların üçte birinde görülür ve hayatı tehdit eden şiddette olabilir. Peptik ülsere ömür boyunca yakalanma riski erkeklerde % 11-14, kadınlarda ise % 8-11 dir. Aktif ülser sıklığı ise ortalama % 1 civarındadır. Duodenum ülseri mide ülserine göre 3-4 kat daha sıktır. Genel olarak yaş ilerledikçe peptik ülser insidansı artmaktadır. Ülkemizde duodenal ülser en sık 20-50 yaş, gastrik ülser ise 30-60 yaş grubunda görülmektedir. Önceki yıllarda duodenal ülserde erkek/kadın oranı 5/1 iken, son yıllarda bu oran 1.3/1 e kadar düşmüştür. Gastrik ülser ise erkek ve kadınlarda eşit oranda görülmektedir. Ülser ilerleyen yıllarda mide kanserine de yol açabilir. H. Pylori epidemiyolojisi ve korunma: H.pylori enfeksiyonları dünyada oldukça yaygındır. Kalabalık yaşam, kötü hijyen koşulları ve düşük sosyoekonomik koşullar, enfeksiyon oranını arttırmaktadır. Enfeksiyona yakalanma oranları yaşla giderek artmaktadır. İrritabl Barsak Hastalığı (Spastik Kolon), karında ağrı veya rahatsızlık hissi, şişkinlik, defekasyonda değişiklik ile karakterize organik hastalığı işaret eden muayene ve laboratuvar anomalileri olmayan kronik fonksiyonel bir sindirim sistemi hastalığıdır. Spastik kolon birinci ve ikinci basamakta en sık karşılaşılan fonksiyonel sindirim sistemi hastalığıdır. Batı ülkelerindeki prevalansı tanı için kullanılan kriterlere de bağlı olarak %3 ile %25 arasında değişmekle beraber çalışmaların çoğunda %10 civarındadır. Asya ülkelerindeki prevalans genellikle Avrupa ya göre daha düşük olup %0,8 ile %14 tür. Ülkemizde İzmir, Sivas, Elazığ ve 2
Diyarbakır da yapılan çalışmalarda spastik kolon prevalansının %6,2 ile 19,1 arasında değiştiği bildirilmiştir. Çölyak Hastalığı (Gluten Enteropatisi): Buğday, arpa ve çavdar aracılığıyla gluten veya glutenle ilişkili protein alımından sonra ince barsak malabsorpsiyonu ile karakterize otoimmün bir hastalıktır. Bu hastalığın ektraintestinal bulguları tanımlanmış ve otoimmun bozukluklarla ilişkisi gösterilmiştir. İnce barsak biyopsisi hastalığın teşhisinde en önemli testtir. Erken tanınırsa glutenden fakir diyetle prognoz iyidir. Tanı konamaz ve tedavi edilemezse malnutrisyon ve kanama ile hastalar kaybedilebilir. Periferik nöropati, ataksi veya patolojik fraktürler geri dönemeyebilir. Klinik sıklığı 1/3345 olarak görüldüğü halde serolojik testlerle taramalarda dünyada prevalansının 1/266 olduğu gösterilmiştir. Batı Avrupa da daha sık görülür. İrlanda da prevalansı 1/300 civarındadır. Kadınlarda erkeklerden 2-3 kat daha sık görülmektedir. Türkiye de Çölyak Hastalığı prevalansına ait yeterli veriler yoktur. Bir çalışmada prevalansı %1,3 (1/111) olarak bulunmuştur. Çölyak hastalığının klinik bulguları çocukta gelişme geriliği, apati, irritabilite, kas güçsüzlüğü, hipotoni ve abdominal distansiyondur. Sulu diyare ve zaman zaman konstipasyon görülebilir. İleri yaşta ortaya çıkan Çölyak Hastalığı nda ise klinik daha çok ekstraintestinal sistemle ilgili olarak ortaya çıkar. Örneğin diyare ve kilo kaybı daha az görülürken anemi daha sıktır. Ekstraintestinal klinik anemi, osteopenik kemik hastalığı, nörolojik semptomlar ve mensturasyon anormalliklerini kapsar. Çölyak Hastalığında Beslenme: Diyetteki ana tahıllar mısır ve prinçtir. Patates, mısır unu, patates unu, pirinç unu, pirinç nişastası, soya unu, fındık unu verilebilir. Sebzeler, meyveler, yağlar serbesttir. Demir, B12 vitamini, folik asit, çinko, kalsiyum ve D vitamini desteği ile diğer vitamin, eser element destekleri gerekebilir. Buğday, yulaf, arpa ve çavdar içeren tüm gıdalar YASAKTIR (Bkz. Tablo1). 3
Tablo1. Çölyak hastalığında yasak ve serbest olan gıdalar Yiyecek Grubu Serbest Yiyecekler Yasaklanan Yiyecekler İçecekler Et, Balık, Sakatat, Kümes Hayvanları Süt, salep, kuşburnu, ıhlamur, çay, ayran, meyve suları, limonata, gazoz, kolalı içecekler, malt edilmemiş içkiler(bazı şaraplar, rom) Hepsi Boza, malt edilmiş sütler, bira, cin, viski, katkılı kahveler, bazı bitki çayları (içeriğinde gluten bulunduran) Buğday ve çavdar unu ile hazırlanmış köfte, una bulanarak kızartılmış balık, tavuk, sosis Yumurta ve Peynir Hepsi Tahıl ürünleri içeren peynirler Unlar Mısır unu, patates unu, pirinç unu, soya unu, fındık ve ceviz unu, fasulye ve mercimek unu ve bunların nişastaları, gluteni ayrılmış tüm unlar Buğday unu, arpa unu, çavdar unu, yulaf unu, darı unu Tahıllar Pirinç, pirinç unu ve nişasta ile yapılmış yiyecekler, mısır unu ile yapılmış ekmek, özel un ile yapılmış yiyecekler Buğday, yulaf, arpa ve çavdar unu ile yapılmış her türlü yiyecek, bulgur, yarma, irmik, makarna, şehriye, erişte, kuskus, simit, börek, pasta, çörek, kraker, bisküvi, dondurma külahı Kuru baklagiller Hiçbiri Hepsi Sebze- Meyve Hepsi Gluten içeren soslu maddelerle hazırlanmış sebzeler, bazı ticari yoğunlaştırılarak hazırlanmış meyve ve meyve suları, un katkısıyla kurutulmuş bazı meyveler Çorbalar Yağlar Tatlılar Çeşni Verici Yiyecekler Diğer Sebze çorbası, pirinç çorbası, yayla çorbası, mercimek ve mercimek unu ile çorba, et ve tavuk suyu ile yapılmış çorba Tereyağ, margarin ve bitkisel yağlar(yeterli miktarda) Buğday, çavdar unu katılmamış her türlü tatlı, sütlü tatlılar, şeker, bal pekmez, lokum, komposto, hoşaf Sirke, limon, salamura turşu, baharatlar, tuz, domates suyu, ev yapımı salça Şehriye çorbası, erişte çorbası, un çorbası, tarhana çorbası, düğün çorbası, unlu domates çorbası, her türlü hazır çorba Kızartmalar, kaymak, krema gibi çok yağlı yiyecekler(tüketimi sınırlandırılmalı) Unlu tatlılar(baklava, tulumba, revani, lokma vs.)kek, pasta, çikolata, gofret, puding, kurabiye Hazır salça, ketçap, un ile yapılmış soslar, her türlü hazır çeşni verici Gluten içeren diş macunu 4
Alkolik Karaciğer Hastalığı: En değerli tanı kriteri karaciğer biyopsisidir, klinik önemi olan üç hastalığa yol açabilir. 1. Karaciğer yağlanması: Karaciğer fonksiyon testleri yüksektir (SGOT-SGPT-GGT). Bazen sadece GGT yüksek olabilir. Karaciğer büyümüştür. Bazen ağrılı olabilir. DİKKAT: Karaciğer yağlanması alkol kullanımı bırakıldıktan üç ay sonra normale dönebilir. Alkol bağımlılarının yaklaşık %80'inde karaciğer yağlanması vardır. 2. Alkolik Hepatit: Alkol bağımlılarının yaklaşık %20 si böyle bir riske sahiptir. Karaciğer fonksiyon testleri SGOT (AST), SGPT (ALT), GGT ve bilirübinler yüksektir. Görünüş olarak sarılık vardır. Karaciğer ağrılıdır. Siroza dönüşebilir. 3. Siroz: Karaciğer sirozu parankim hasarı, fibrozis ve nodül oluşumu ile birlikte, lobüler ve vasküler yapının bozulması sonucu dönüşümsüz diffüz bir hastalıktır. Ölüm riski yüksektir. Alkol bağımlılarının %8 inin sirozdan ölüm riski vardır. Alkol kullanımı ve alkolün oluşturduğu fiziksel zararlar arasında doğrudan ilişki olduğu bulunmuştur. Alkolik Karaciğer Hastalığı Epidemiyolojisi: ABD de en sık görülen hastalıklar arasındadır. Çünkü düzenli olarak aşırı miktarda alkol tüketenlerin sayısı 14 milyondan fazladır. Alkolikleri %20sinde ciddi kronik karaciğer hasarı gelişir. Alkolizm için erkek/kadın oranı 10/1 olmasına karşın hastalık çoğunlukla kadınlarda gelişir. Böylece klinik olarak erkek/kadın oranı 3/1 dir. İnsidansın pik yaptığı yaşlar erkeklerde 40-55 kadınlarda 30-45 yaşlarıdır. Vakalarda çoğunlukla en azından son 10 yılda alkol tüketimi artmıştır. KAYNAKLAR 1- Tadaka Y., Gastroenteroloji El Kitabı, Çeviri Editörleri: Kaymakoğlu S., Akyüz F., İstanbul Tıp Kitabevi, 2009, İstanbul. 2- Mırsal H., Pektaş Ö., Kalyoncu A., Beyazyürek M., Alkol Bağımlılarında Karaciğer Fonksiyon Testleri ile Sosyodemografik-Klinik Özellikler, Bağımlılık Dergisi, 2002; 3(1):27-30. 3- Coşar S., Coşar B., Alkol Bağımlılarında Karaciğer Hasarının Belirlenmesinde Doppler USG, Bağımlılık Dergisi, 2005; 6:38-46. 4- Uz E., Türkay C., Çölyak Hastalığı, Güncel Gastroenteroloji, Eylül2006, 10/3, 214-224. 5- Kalaycı A.G., Çölyak Hastalığı, O.M.Ü. Tıp Dergisi, 2000, 17(2):12, 129-137. 6- Dobrucalı A. Dispepsi, http://www.drahmetdobrucali.com/ana-sayfa/, Aralık2011. 7- Akbulut S., Kayhan B., Fonksiyonel Dispepsi Tıbbi Bir Sorun mu Yoksa Sosyolojik Bir Problem midir, Güncel Gastroenteroloji, Haziran2006, 10/2; 169-174. 8- Gürsan N., Gastritlerin Sınıflandırılması ve Derecelendirilmesi, Aralık2006, EAJM:38, 113-118. 9- Doğan İ., Gastritlerin Sınıflandırılması ve Derecelendirilmesi, Güncel Gastroenteroloji, Haziran2009, 13/2, 77-80. 10- Eraslan D., Öztürk Ö., Bor S., Kayahan B., Gastroözofageal Reflü Hastalığının Psikiyatrik Yönleri Bir Gözden Geçirme, Anadolu Psikiatri Dergisi, 2005; 6, 107-112. 11- Göral V., Günümüzde ve Gelecekte Peptik Ülser Tedavisi, Güncel Gastroenteroloji, Haziran2003, 7/2, 115-119. 12- Altındiş M., Özdemir M., Helicobacter Pylori ve Tanısı, Kocatepe Tıp Dergisi, 2003:2, 1-12. 13- Karagöz İ., Haktanır A., Kronik Karaciğer Hastalıkları, Tıp Araştırmaları Dergisi, 2004: 2(2):33-40. 5
6