FARABİ DE HEYULANİ AKIL-FAAL AKIL İLİŞKİSİ

Benzer belgeler
İBN SİNA FELSEFESİNDE METAFİZİK BİLGİNİN İMKÂNI SORUNU. Ömer Türker, İstanbul: İsam Yayınları, 2010, 272 s.

İBN SİNA FELSEFESİNDE METAFİZİĞİN İNCELEME ALANI. Yakup ÖZKAN. Giriş

FARABİ DE BEŞ TÜMEL. Doktora Öğrencisi, Sakarya İlahiyat Fakültesi, İslam Felsefesi Bilim Dalı,

BİREYLEŞME İLKESİ Turgut Özgüney

6 Sofistlerin O rtaya Ç ıkışın d a Etkili O lan Felsefe-D ışı N edenler ıo Felsefi N ed enler

FELSEFE BÖLÜMÜ SOFİSTLER DERSİ DERS NOTLARI (3)

İbn Sînâ nın Kitâbu l-burhân Eserinde Bilimin Konu Sorunsal ve İlkelerinin Açıklanması

KANT FELSEFESİNDE PRATİK AKLIN ÖZGÜRLÜK POSTULATI

İBN RÜŞD PSİKOLOJİSİ -Fizikten Metafiziğe İbn Rüşd ün İnsan Tasavvuru- Atilla ARKAN, İz yay. 376 s. Sadi YILMAZ

LEİBNİZ FELSEFESİNDE YALIN TÖZLER KAVRAMI

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ

VARLIKBİLİMSEL KANIT ÜZERİNE KANT IN DÜŞÜNCESİ

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

Hegel, Tüze Felsefesi, 1821 HAK KAVRAMI Giriş

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

İbn Sînâ Felsefesinde Metafizik Bilginin İmkânı Sorunu

Fârâbî ve İbn Sina nın Felsefelerinde Vahyin Kavramsal Muhtevası

Not. Aşağıdaki Kant la ilgili notlar Taylan Altuğ un Kant Estetiği (Payel Yayınları, 1989) başlıklı çalışması kullanılarak oluşturulmuştur.

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T+U Kredisi Akts Felsefeye Giriş IV

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ)

Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl. Lisans İLAHİYAT ERCİYES Üniversitesi Y. Lisans Sosyal Bilimler Enstitüsü ANKARA Üniversitesi 1989

Kitap Tanıtımı -I. Yrd. Doç. Dr. Önder BİLGİN

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS

FELSEFİ YAPIDA EĞİTİM MODELLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

BİLGİ VARLIK İLİŞKİSİ VE DEĞİŞİM PROBLEMİ. -İki Gizli Müttefik: PARMENİDES ve HERAKLEİTOS-

İBN SİNA'NIN BİLİMLER SINIFLAMASI

DERS ÖĞRETİM PLANI. Prof. Dr. Yaşar AYDINLI

Aristoteles (M.Ö ) Felsefesi

AHLAK FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

ALGI BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

İBN SİNA NIN BİLGİ TEORİSİNE GENEL BİR BAKIŞ

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

225 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ. Yrd. Doç. Dr. Dilek Sarıtaş-Atalar

BILGI FELSEFESI. Bilginin Doğruluk Ölçütleri

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ 8 YARIYILLIK (DÖRT YIL) DERS PROGRAMI (YENİ DÜZENLEME)

On Yedinci Yüzyılda Felsefe Descartes. Prof. Dr. Doğan Göçmen Dokuz Eylül Üniversitesi Felsefe Bölümü Ders: 03/10/2016

İbn Sînâ da Varlık-Mahiyet Ayrımının Epistemolojik Bağlamı

Yapılandırmacı anlayışta bilgi, sadece dış dünyanın bir kopyası ya da bir kişiden diğerine geçen edilgen bir emilim değildir.

ÜNİTE:1. Felsefe Nedir? ÜNİTE:2. Epistemoloji ÜNİTE:3. Metafizik ÜNİTE:4. Bilim Felsefesi ÜNİTE:5. Etik ÜNİTE:6. Siyaset Felsefesi ÜNİTE:7.

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar // Temmuz 2008 // Sayı: 1/4 DESCARTES FELSEFESİNDE ÖZNENİN EPİSTEMOLOJİK OLARAK KONUMLANDIRILIŞI

Sultantepe Mah. Cumhuriyet Cad. Fısatıkağacı İş Merkezi, No 39/1, Üsküdar İstanbul

Ders İzlencesi Eğitim Yılı ve Güz Dönemi Program adı: ÇOCUK GELİŞİMİ PROGRAMI

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar // Temmuz 2008 // Sayı: 1/4. SCHELLING İN KANT ELEŞTİRİSİ Ogün Ürek ÖZET

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ,

ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel;

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ

ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı. ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri. ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler

UZAY VE ZAMAN NEDİR? İnsanın var olduğundan beri kendine sorduğu kendineve evrenedair en önemli soru!

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

FELSEFE + SANAT => SANAT FELSEFESI

Bilimsel Yasa Kavramı. Yrd.Doç.Dr. Hasan Said TORTOP Kdz.Ereğli-2014

BİLGİ KURAMI DERS NOTLARI DİL VE TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ, FELSEFE BÖLÜMÜ

ARİSTOTELES VE FİZİK Ömer Faik ANLI *

insan toplum Değerlendirmeler

M edeniyet, Osmanlıların civilisation sözcüğünün karşılığı olarak

ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ Eğitim-Öğretim Yılı. Ders Adı : Algı ÇalıĢma Yaprağı: 6

KOZMOLOJİK DEVİR 1 MİLET MEKTEBİ, PYTAGORASÇILIK Milet Mektebi

ARİSTOTELES İN RUH ANLAYIŞI ARISTOTLE'S CONCEPT OF THE SOUL

T. C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İNSAN HAKLARI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI Bahar Yarıyılı

Matematik Ve Felsefe

PDR de Üç Gelişim Alanı (Kişisel-sosyal gelişim) Prof. Dr. Serap NAZLI

İbn Sînâ da İnsanın Varlığa Dair Bilgisinin Nefsin Yetkinliğiyle İlişkisi

İSLAM FELSEFESİ. Hafta 8. Doç. Dr. Kemal BATAK SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FELSEFEYE GİRİŞ DKB

БАКЫ ДЮВЛЯТ УНИВЕРСИТЕТИ ИЛАЩИЙЙАТ ФАКЦЛТЯСИНИН ELMИ МЯЪМУЯСИ

PLOTINUS VE İBNİ SİNA NIN FELSEFİ SİSTEMLERİNDE SUDUR NAZARİYESİ

T.C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ FELSEFE LİSANS PROGRAMI Bahar Yarıyılı. 2. yıl 4. yarıyıl Lisans Zorunlu

SCHOBENHAUER'DE DİL ÇERÇEVESİ İÇİNDE TASARIM-KAVRAM BAĞLANTISI. Ömer Naci Soykan

DAVRANIŞ BİLİMLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN İNCELENDİĞİ SİSTEMLER

HUKUK FELSEFESİNİN TEMEL SORUNLARI

Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ. Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi

ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ

VARLIK ve ZAMAN - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ 8 YARIYILLIK DERS PROGRAMI (İNG. KAPANDIKTAN SONRA)

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ KISIM FELSEFENİN AMAÇLARI VE DEĞERLERİ 7

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

HEGEL İN MANTIK ÖĞRETİSİ - HEGEL MANTIĞININ METAFİZİKSEL TEMELLERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME-

BİLGİ KURAMINA GİRİŞ

Baykuş Felsefe Yazıları Dergisi, Sayı 2 (Mayıs-Ağustos 2008), İstanbul, s

IV. Türkiye Lisansüstü Çalışmalar Kongresi Bildiriler Kitabı - V (Felsefe - Eğitim - İletişim)

EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ. 3. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

AŞKIN BULMACA BAROK KENT

Bilimin Doğası ve Bilim Tarihi

Yakın Çağ da Hukuk. Jeremy Bentham bu dönemde doğal hukuk için "hayal gücünün ürünü" tanımını yapmıştır.

BİLİŞSEL AÇIDAN ÇOCUK GELİŞİMİNİN BASAMAKLARI

Ve Brahman bir felsefedir ve o çeşit anlamlarıyla felsefi ve edebi yazılarda kullanılır.

FÂRÂBÎ DE İDEAL İNSAN

İÇİNDEKİLER. Yedinci Baskıya Önsöz 15 İkinci Baskıya Önsöz 16 Önsöz 17 GİRİŞ 19 I. BÖLÜM FELSEFE ÖĞRETİMİ 23

ÖN SÖZ fel- sefe tarihi süreklilikte süreci fel- sefe geleneği işidir

Descartes Felsefesinde Cogito ve Tanrı nın Konumunun Bilgi ve İnanç Konusuna Etkisi

PLOTİNUS VE FÂRÂBÎ DE RUH/NEFS KAVRAMI

KUANTUM İNSAN- KUANTUM BİLGELİK - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

T.C. İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU AMELİYATHANE HİZMETLERİ PROGRAMI 2. SINIF 1. DÖNEM DERS İZLENCESİ

Transkript:

FARABİ DE HEYULANİ AKIL-FAAL AKIL İLİŞKİSİ Yakup ÖZKAN Giriş Bu kavramlardan ilk olarak Aristoteles söz eder. Ona göre etkin (faal) ve edilgin (heyulani) akıl arasındaki ayrım ruhun alanına aittir. Bu, etkin aklı, bireysel insani varlığın bütünüyle dışında kalan tanrısal bir akılla özdeşleştiren bir yorumu ortadan kaldırır. Ama etkin aklın insan ruhlarında içkin olan tanrısal bir akıl olduğu görüşünü ortadan kaldırmaz. Bu ifadelere göre etkin akıl bütünüyle insanın dışında olan tanrısal bir akıl değildir. Ama öte yandan o, ayrılabilir, etkilenmez ve katışıksız gibi özelliklere sahiptir. Başka bir ifadeyle, etkin akıl insanın ruhunda bulunur, ama aynı zamanda onun ötesine geçebilecek niteliklere de sahiptir. Aristoteles in ifadelerinden etkin aklın, bütün bireylerde özdeş olduğu sonucu çıkarsanabilir. 1 Öyleyse sahip olduğu nitelikler bakımından etkin aklın varlığının önemi nedir? Aristoteles in ruh kuramında bilginin oluşması açısından bu sorunun yanıtı çok açıktır. Çünkü etkin aklın, kavramsal bilginin oluşmasında çok önemli bir görevi vardır. Buna göre etkin akıl, edilgin aklın nesnelerini kavrayarak onlar haline gelmesini sağlar. Yani etkin akıl, kavrama eyleminde gizil halde olan edilgin aklı edimselleştirir. Aristoteles e göre etkin akıl, bütün akılsal nesneleri daha önceden bilir. Başka bir deyimle, etkin (faal) akıl bildiği bir şeyi her zaman bilir. Çünkü o gerçekleşmemiş hiçbir gizillik (potansiyel/kuvvelik) içermeyen olarak, edimsel (bilfiil) bir akıldır. Dolayısıyla etkin aklın, bütün akılsal nesneleri daha önceden bilmesi olgusu, kendinde gizil bir güç veya bilkuvve olan edilgin aklın edimsel olarak bilmesini ve bilinebilir olanın edimsel olarak bilinmesini olanaklı kılar. Bu düşüncelere göre kavrama eylemi edilgin akla atfedilir. 2 Yukarıdaki sorunun başka bir bakımdan yanıtını ise bilginin nesnelliği konusunda arayabiliriz. Bu açıdan etkin aklın önemi büyüktür. Çünkü bilginin olanaklı ve nesnel Bu yazı, 2011-2012 Güz doktora ders dönemimde ödev olarak sunulmuştur. Doktora Öğrencisi, Sakarya İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri. 1 Ross, David, Aristoteles, (çev., Ahmet Arslan ve diğerleri), İstanbul, 2002, s. 176-179; Arslan, Ahmet, İlkçağ Felsefe Tarihi 3-Aristoteles-, İstanbul, 2007, s. 225. 2 Ross, David, Aristoteles, s. 176-179. 1

olması ona bağlıdır. Etkin akıl sahip olduğu özellikler sayesinde nesnel bilgiyi olanaklı kılar. Çünkü o, bedenden ayrılabilir ve ondan etkilenmez olarak, ayrıca edimsel bir akıl olarak bütün insanlarda ortaktır. Etkin akıl bu nitelikleriyle insanın bilincinden bağımsız olduğunu ortaya koyar. Bu nedenle insanın ürettiği bilgi yalnızca kendi öznel bilincinin bir ürünü değildir. Bilginin oluşum sürecinde -İbn Rüşd ün bilgi kuramında da olduğu gibi 3 - hem ruhun bedene bağlı güçleri (duyum, ortak duyu, hayal gücü, edilgin akıl gibi) hem de kendisinde bulunmakla birlikte ondan ayrılabilir, bağımsız olan bir akılsal gücü etkilidir. Dolayısıyla bilginin oluşması ruhun bütün güçlerine bağlıyken, nesnel olması yalnızca etkin akla bağlıdır. Farabi nin Nefs Düşüncesinde Heyulani Akıl Farabi ye göre heyulani akıl, insanda baştan itibaren onun doğası gereği var olan bir insani akıl (el-aklü l-insaniyyü) olarak akılsalların (makulat) tasavvurlarını (rusüm) kabul etmek üzere hazırlanmış olan maddesel bir istidattır (heyet). O, hem bilkuvve akıl hem maddesel akıl (aklün heyulaniyyü) hem de bilkuvve akılsaldır (bilkuvve makul). 4 Başka bir ifadeyle, bu insani akıl, ya akıl ya aklın bir parçası (cüz ü/işlevi) ya nefsin güçlerinden bir güç ya da varlığa ait maddeleri değil, onların mahiyet ve suretlerini soyutlamaya hazır ve elverişli (müsait) olan herhangi bir şeydir. Bu akıl, suretlerin hepsini o şeyin sureti veya suretleri haline getirir. Maddelerinden soyutlanan bu suretler akılsallardır (makulat). Bu güç, kendisinde suretlerin ortaya çıktığı maddeye benzer. Gizillik olan bu aklın kendisi akılsallardan/kavramlardan ayrı olarak bulunmamaktadır. Tersine bu aklın kendisi o suretlere/kavramlara dönüşür. Farabi ye göre varlığa ait suretler bu akılda bulunmadığı sürece o bilkuvve akıldır. 5 Maddesel veya edilgin (münfail) olan bu gizil güç bir bakıma insanın türsel sureti (formu/biçimi [öz anlamında]), veya doğasıdır ve bütün insanlarda özsel bir nitelik 3 Arkan, Atilla, İbn Rüşd Psikolojisi, İz Yayıncılık, İstanbul 2006, s. 322-323. 4 Farabi, el-medinatü l-fazıla, (çev., Ahmet Arslan), 1990, Ankara, s. 57; Farabi, Arau ehli'l-medineti'lfazıle, (neş., بو علي,(ملحم Beyrut, 1995, s. 96-97. 5 Farabi, Aklın Anlamları-İslam Filozoflarından Felsefe Metinleri içinde-(çev., Mahmut Kaya), İstanbul, 2005, 130-131. 2

olarak bulunur. Tohum nasıl gizillik (kuvve) halinde, tohumu olduğu şeyi içeriyorsa, bu akıl da gizil halde gerçekleşmiş, tam yetkin insanı içerir. 6 Farabi nin Nefs Düşüncesinde Faal Akıl Farabi ye göre etkin (faal) akıl, maddede bulunmayan ve asla bulunmayacak olan ayrık bir surettir. Bu, bir bakıma eylem (fiil) halindeki akıl olup kazanılmış akılla yakın bir benzerliğe sahiptir. Buna göre etkin akıl, kazanılmış akıl türünden bir akıldır, kendi üstünde bulunan ayrık akılların suretleri öncesizlikten sonsuzluğa onda bulunmaktadır. 7 Farabi, etkin aklın İlk Nedenin altında bulunan ayrı varlıklar içindeki derecesini onuncu sıra olarak belirlemektedir. 8 Onuncu akıl olan etkin akıl, ay altı evrenindeki her türlü fiziksel, kimyasal, biyolojik oluş ve bozuluşun ilkesi sayılmaktadır. 9 Etkin akıl Tanrı ya en uzak, dünyaya en yakın akıldır. Bununla birlikte Farabi, Tanrı ile maddesel evren arasında aracılık işlevi gören akılların sonuncusu olan etkin aklın dinsel bir kavram olan Cebrail e karşılık geldiğini düşünmektedir. 10 Suretleri veren varlık olarak etkin akıl, hem evrenle ve onun genel düzeniyle ilgili hem de bilgisel işlevlere sahiptir. Yani o, hem varlıkbilimsel hem de bilgibilimsel bir konuma sahiptir. Etkin akıl Tanrı yı, diğer dokuz aklı ve kendi özünü bilir ve özleri bakımından düşünülür olmayanları düşünülür kılar. Yani maddesel dünyada varlıkları gizillikten edimselliğe geçiren ve bir bakıma bireysel manada var eden ilke etkin akıldır. O, var etme işini yani oluşu kendi başına değil gök kürelerinin yardımıyla gerçekleştirir. Bu nedenle bu akıl iki bakımdan mutlak ve İlk İlke olarak değerlendirilemez. Birincisi, onun suret kazandırma eylemini üzerinde gerçekleştirdiği nesnel zeminin ana öğesi olan madde, gök kürelerinin ortak hareketi sonucunda var olur. İkincisi ise maddenin suret (form/biçim) almaya yatkın karışım düzeylerinde var olması gök cisimlerinin hareketleri sayesindedir. Dolayısıyla gizillik durumunda bulunan ay altı varlıklarını edimsel olarak var edip gerçekleştiren sureti, gök cisimlerinin ortak ve özel hareketleri sonucunda uygun konuma gelen karışıma etkin akıl verir. Farabi ye göre maddesel olgusallıkta 6 Aydınlı, Yaşar, Farabi, İstanbul, 2008, s. 108. 7 Farabi, Aklın Anlamları, s. 133-134. 8 Farabi, el-medinatü l-fazıla, s. 58. 9 Kaya, Mahmut, Farabi Maddesi, DİA, XII, İstanbul, 1995, s. 150. 10 Kaya, Mahmut, Sudur Maddesi, DİA, XXXVII, İstanbul, 2009, s. 467. 3

(realitede) var olan bütün suretler, edimsel/bilfiil kavramların (makuller/düşünülürler) evrenbilimsel bir kopyası olan etkin akılda edimsel veya etkin ve bölünmez bir durumda bulunur. 11 Görüldüğü üzere etkin aklın bu varlıkbilimsel (ontolojik) işlevi yanında bir de bilgibilimsel (epistemolojik) görevi vardır ki, o da insan aklının gelişimi ve dolayısıyla mutlulukla ilgilidir. Bu bağlamda etkin akıl, hem insanın özsel niteliği olan aklı, hem de bu aklın nesneleri olan kavramları/düşünülürleri gizillikten edimselliğe yükseltir. Farabi insanı maddesel düzeyden en üst mutluluk düzeyine ulaştırmayı etkin aklın temel etkinlikleri arasında sayar. 12 Heyulani ve Faal Akıl Arasındaki İlişki Yukarıda ifade edilenlere göre heyulani akıl insanda doğal olarak bulunan bir yetidir veya güçtür ya da yatkınlıktır. Ayrıca, o, bir bakımdan maddesel akıl, bir bakımdan gizil bir güç olarak akıl, bir bakımdan da gizil haldeki akılsaldır. Heyulani akıl, başka bir bakımdan, yani etkin akılla ilişkisi açısından ise, edilgin akıldır. Çünkü o, etkin değil edilgin durumdadır. Bu akıl insan ruhunun veya nefsinin bir parçasıdır. Aynı zamanda bu yeti insanın türsel ayrımını sağlayan bir surettir. Ayrıca onun için insanın doğası ve özü de diyebiliriz. Etkin akla gelince o insandan bağımsız ve ruhun dışında olan tanrısal bir akıldır. Ayrıca etkin akıl, ayrık akılların sonuncusu ve duyusal evrenin suret verme bakımından ilkesi olan bir akıl türüdür. Onun, bu bakımdan varlıkbilimsel bir konumu vardır. Bununla birlikte etkin akıl edilgin aklı etkinleştirdiğinden dolayı da bilgibilimsel bir konuma sahip olur. Farabi nin felsefesinde edilgin akıl etkinleşerek iki aşamaya sahip olur. O etkinliğinin ilk derecesinde edimsel veya bilfiil akıl, ikinci derecesinde de kazanılmış (müstefad) akıl olarak adlandırılır. Bu dereceler edilgin aklın ikinci ve üçüncü aşamalarıdır. Burada bu yazının sınırlarını zorlayacağından dolayı bilfiil ve kazanılmış aklın dereceleri ile ilgili ayrıntıya giremeyeceğimi ona gerekli olduğunda konu bağlamında değinebileceğimi belirtmek istiyorum. Yeniden konu bağlamında ifade edebilirim ki, edilgin akıl ilk derecesinde salt gizil durumdadır. Onu bu gizillikten edime çıkarıp etkinleştiren etkin 11 Aydınlı, Yaşar, Farabi, İstanbul, 2008, s. 89-90; Sarı, Mehmet Ali, Farabi Epistemolojisinde Akıl, SBArD, 2006, Sayı 7, s. 103 12 Aydınlı, Yaşar, Farabi, İstanbul, 2008, s. 90. 4

akıldır. Farabi ye göre bilkuvve aklı, bilfiil akıl veya etkinlik halindeki akıl, bilkuvve kavramları ise bilfiil kavramlar haline getiren etkin akıldır. Çünkü bilfiil akıl olmak için akılsalın kendisini, kuvveden fiile çıkaracak başka bir şeye gereksinimi vardır. Başka bir ifadeyle bilkuvve akılsallar (makulat) bilfiil akıl tarafından düşünüldükleri zaman bilfiil akılsallar olurlar. Bilkuvve olan edilgin akıl ise kendisinde akılsallar (fihe l-makulat) ortaya çıktığında bilfiil akıl olur. Burada hem edilgin aklın hem de akılsalın etkinleşmesi başka bir etken aracılığıyla olur. Başka bir deyimle bu her iki şey de etkinleşebilmek için başka bir ilkeye gereksinim duyar. 13 Farabi ye göre onları, yani hem edilgin aklı hem kavramları gizillikten edimselliğe çıkaran etkin akıldır. Bu akıl, tözü salt edimsel akıl olan ve maddeden ayrı bulunan bir varlıktır. Ona göre gizil halde olan maddesel (heyulani) akla güneşin gözün görmesine verdiği ışığa benzer bir şey veren etkin akıldır. Çünkü onun maddesel akılla olan ilişkisi güneşin gözün görmesine olan ilişkisi gibidir. Başka bir ifadeyle, etkin aklın maddesel akıl üzerindeki etkisi güneşin gözün görmesi üzerine olan etkisine benzer. Çünkü görme belli bir maddede olan bir güç (kuvvet), bir yetenektir (heyet) ve o görmeden önce gizil haldeki görmedir. Bununla birlikte renkler de görülmeden önce, gizil halde görülenler, görülebilir olanlardır. Buna göre ne görme ne de renkler kendilerinde edimselliğe sahiptirler. Onları edimsel kılan güneştir. Dolayısıyla güneş ışığının gözü, görmeyi ve görülen nesneleri edimsel hale getirdiği gibi etkin akıl da gizil aklı edimsel akıl haline getirir. Eğer ışık olmasa ne görme ne de renkler etkinleşebilir. Aynı şekilde etkin akıl olmasa ne kendinde salt gizil bir güç olan akıl ne de kavramlar edimselleşebilir. 14 Farabi ye göre edilgin aklın kendileriyle etkinleştiği maddesel varlıkların sahip olduğu suretler etkin akılda soyut suretler halindedirler. Bu o suretler önce maddelerde var olur, sonra etkin akıl onları soyutlar anlamında değildir. Tersine o suretler edimsel olarak etkin akılda bulunur ve ondan edimsel olarak ilk maddeye ve diğer maddelere geçerler. Bu ifadelere göre suretler kendi maddelerini edimselleştirmeden önce etkin akılda edimsel bir halde bulunurlar. Farabi, birkaç pasaj sonra suretlerin etkin akılda 13 Farabi, Aklın Anlamları, s. 133; Farabi, el-medinatü l-fazıla, s. 57; Farabi, Arau ehli'l-medineti'lfazıle, s. 97. 14 Farabi, el-medinatü l-fazıla, s. 58; Farabi, Aklın Anlamları, s. 134; Farabi, Arau ehli'l-medineti'lfazıle, s. 97. 5

gizil olarak bulunduklarını söyler. Ama o, bu ifadesiyle etkin aklın maddede suretleri meydana getirme gücü bulunduğunu kastettiğini belirtir. Ona göre bu güçle etkin akıl başkasına etki ederek maddelerdeki suretleri meydana getirir. Sonra da o suretleri kazanılmış akıl ortaya çıkıncaya kadar yavaş yavaş ayrık akıllara yaklaştırır. Bunlara göre etkin akıl, kendisinde bulunan suretleri önce maddelere verir, böylece maddeler edimselleşir sonra da edilgin akla yardım ederek veya ona etki ederek suretlerin yeniden kavramlar olarak edimselleşmesini sağlar. Böylece hem edilgin akıl hem de kavramlar edimselleşir. 15 Farabi nin bu ve diğer ifadelerinden bir çıkarsamayla şunu söyleyebiliriz. Kavramlar, insanın bilincinden bağımsız olarak vardırlar. Çünkü onların bilkuvve akıl tarafından etkin akıl yardımıyla kavramsallaştırılmadan önceki hallerinin (suretler) yeri maddeden ayrık bir varlığı olan etkin akıldadır. Dolayısıyla onlar insanın öznel bilinci tarafından üretilmiş şeyler değildirler. Böylece bilginin nesnelliği sağlanmış olur. Çünkü bilgi kavramların öznel olarak icat edilmesi değil, bir tür keşfidir. Yani rasyonel bir süreçle duyum, hayal, vb. gibi nefsin maddesel güçlerinin ve ayrıca ayrık bir akıl olan etkin aklın yardımıyla başlangıçta insanda doğal olarak bulunan bir yeti olan bilkuvve veya maddesel akıl onları-ibn Rüşd ün düşüncesinde de olduğu gibi 16 -bulur. Farabi ye göre suretin genel olarak üç tür bulunuşundan söz edilebilir. Birincisi, suretin cisimdeki halidir. Cisim denilen şey, suret almış maddeden ibarettir ve doğada suretsiz bir şey yoktur. Onun cisimsel varlığı, kendisinin dış dünyadaki bulunuşudur. İkincisi, suretin zihindeki bulunuşudur. Bu, algı yoluyla ve duyuda, hayalde ve akılda olmak üzere üç şekilde gerçekleşir. İnsanda bilgi duyum aracılığıyla oluşur. Duyum, maddesel suretlerin, yine maddi bağıntılarını koruyarak zihin tarafından algılanmasıdır. Buna göre duyu, nesnenin suretini sahip olduğu maddesel duyumlar içerisinde algılar. Duyumdan sonraki soyutlama aşamasında ise hayale dayalı algı bulunur. Hayal gücü, maddi suretleri tam bir soyutlama ile değil, yine maddi bağıntıları içerisinde algılar. Üçüncüsü ise suretin tam soyutlanmışlığı halidir. Bu halde, yani soyutlanmanın en son aşamasında bulunan suret, maddi bağıntılarından tamamen bağımsız bir biçimde, tümel 15 Farabi, Aklın Anlamları, s. 133-134. 16 Arkan, Atilla, İbn Rüşd Psikolojisi, İz Yayıncılık, İstanbul 2006, s. 323. 6

gerçekliği içerisinde kavranır. Bunlara göre bilgi, duyum ve hayal gücü uğraklarından geçip akılda gerçekleşen bir soyutlamadır. 17 Bu ifadelerden anlaşıldığına göre suretlerin tam soyutlanmış halleri kavramları oluşturmaktadır. Yani Farabi, suretin bütünüyle soyutlanmış haline kavram demektedir. Bu bağlamda ona göre varlığa ait suretler, bilkuvve akılda ortaya çıkınca o, bilfiil akla dönüşmektedir. Farabi ye göre maddelerinden soyutlanmadan önce suretler bilkuvve kavramken, bilfiil akıl onları soyutlayınca bilfiil kavrama dönüşmektedirler. Buna göre kavramlar bilfiil kavram haline gelmeden önce dış dünyadaki nesnelerin suretleri olarak bilkuvve halindeydiler. Ona göre bilfiil kavram olunca, onların bilfiil kavram olma durumları nesnelerin suretleri olmaları gibi değildir. Çünkü kavramların kendindeki varlıkları, ilişki halinde bulundukları şeylere bağlıdırlar. Ama bilfiil kavram haline gelince kategorilerden birçoğu ortadan kalkmakta ve kavramlar öncekinden farklı bir varlığa dönüşmektedirler. Böylece kavramlar bilfiil olunca varolan olarak sayılmaktadırlar. Farabi, bu noktada bilfiil kavramla bilfiil aklı tamamen tek bir şey olarak görmektedir. Burada söz konusu edilen bilfiil akıl ise, etkinleşen edilgin aklın ikinci derecesidir. 18 Bilfiil akıl, kavram durumundaki suretleri aklettiğinde de kazanılmış (müstefad) akla dönüşmektedir. Bu, akıl etkin akla en yakın olan şeydir. Böyle bir derece insan için en büyük mutluluk düzeyidir. 19 Bütün bu süreç sonunda etkin akıl ile kazanılmış akıl arasında başka bir mertebe kalmamaktadır. Bu durumda bütün akılsal veya kavramsal suretlerin öncesiz-sonrasız yeri olan etkin veya faal akıl insan zihnine etki etmekte ve bir bakıma kendi içeriğini ona yansıtmaktadır. 20 Görüldüğü üzere doğal bir yeti olan ve kendinde salt gizillik taşıyan edilgin akıl, bilfiil ve kazanılmış akıl basamaklarından geçerek neredeyse etkin akla dönüşmektedir. Onun etkin akıl haline dönüştüğünü varlıkbilimsel bakımdan değil, ama bilgibilimsel bakımdan söyleyebiliriz. Bütün bu ifadelere göre etkin aklın edilgin aklı etkin kılarak en sonunda kendine benzettiğini belirtebiliriz. Sonuç 17 Aydınlı, Yaşar, Farabi, İstanbul, 2008, s. 55-56. 18 Farabi, Aklın Anlamları, s. 131. 19 Farabi, Aklın Anlamları, s. 132, 135. 20 Aydınlı, Yaşar, Farabi, İstanbul, 2008, s. 110. 7

Bu yazıyla ulaştığım sonuçları burada şöyle ifade edebilirim. Farabi de Aristoteles gibi edilgin ve etkin akıl kavramlarını kabul eder. Ama o, etkin aklın bazı nitelikleriyle ilgili olarak Aristoteles ten ayrılır. Farabi nin düşüncesinde edilgin akıl, gizillik halinde akıl, maddesel akıl ve gizillik halinde kavram gibi adları alır. Bütün bunlar, insan ruhunun doğal bir yetisi olan akılsal gücüne verilen adlardır. Bu güç aynı zamanda ruhun akılsal bir işlevidir. Bu yeti insanın doğası veya özü olarak da görülebilir. Bu akıl etkin akılla ilişkisine göre edilgin akıl adını alır. Çünkü o kendinde salt olanaktır. Başka bir ifadeyle kavramları kabul etme noktasında etkin akılla ilişkisi öncesinde edimsel değildir. Bu ilişki öncesinde o, kavrama ulaşma açısından henüz doğal bir yatkınlıktır. Onun etkinleşmesi ancak etkin akılla olanaklı olur. Buna göre edilgin akıl, etkin akılla eyleme çıkıp etkinleşir. Bu süreçte ikinci derece olarak bilfiil akıl, üçüncü derece olarak da kazanılmış akıl niteliğini kazanır. Kazanılmış akıl ruhun en son yetkinliğidir. İnsanın edilgin aklı, etkin akıl sayesinde kazanılmış akıl derecesine ulaşır. Böylece edilgin akıl, kendini bütünüyle açmış olur. Yani, o gizil olarak sahip olduğu tüm yetkinliğe edimsel olarak ulaşmış olur. Onu bu gizillikten edimselliğe çıkarıp önce bilfiil akıl sonra kazanılmış akıl yaparak kendisine yaklaştıran ilke ayrık bir akıl olan etkin akıldır. Bu akıl, aynı zamanda ayrık akılların sonuncusu olarak evrenin oluş ve bozuluş ilkesidir. Bununla birlikte o ay altı evrenindeki maddelere suretleri veren salt edimsel bir akıldır. Suretlerin kavramlar olarak kendisine dönmesinde de o, etkin bir konuma sahiptir. Bu suretler kendisinde öncesiz ve sonrasız olarak bulunur. Etkin akıl tarafından maddeye verilen suretler her iki aklın işbirliği ile maddeden soyutlanarak alınır. Böylece faal akıl sayesinde kavramsal bilgi olanaklı olur dolayısıyla da bilginin nesnelliği sağlanmış olur. KAYNAKLAR Arkan, Atilla, İbn Rüşd Psikolojisi, İz Yayıncılık, İstanbul, 2006. Arslan, Ahmet, İlkçağ Felsefe Tarihi 3-Aristoteles-, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2007. Aydınlı, Yaşar, Farabi, İsam Yayınları, İstanbul, 2008. Farabi, Aklın Anlamları-İslam Filozoflarından Felsefe Metinleri içinde-(çev., Mahmut Kaya), Klasik, İstanbul, 2005. Farabi, el-medinatü l-fazıla, (çev., Ahmet Arslan), Kültür Bakanlığı Yayınları, 1990, Ankara. Farabi, Arau ehli'l-medineti'l-fazıle, (neş., بو علي Deru,(ملحم ve mektebetü l-hilal,beyrut 1995. Kaya, Mahmut, Farabi Maddesi, DİA, XII, İstanbul, 1995, s. 145-163. Kaya, Mahmut, Sudur Maddesi, DİA, XXXVII, İstanbul, 2009, s. 467-468. 8

Ross, David, Aristoteles, (çev., Ahmet Arslan ve diğerleri), Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2002. Sarı, Mehmet Ali, Farabi Epistemolojisinde Akıl, SBArD, 2006, Sayı 7, s. 101-118. 9