EBEVEYN KABUL-RED KURAMI (EKAR) ÜZERİNE TÜRKİYE DE YAPILAN ARAŞTIRMALAR. Yrd. Doç. Dr, Nilgün ÖNGİDER,

Benzer belgeler
içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 B Ö L Ü M 2 PUBERTE, SAĞLIK VE BİYOLOJİK TEMELLER 49 B Ö L Ü M 3 BEYİN VE BİLİŞSEL GELİŞİM 86

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN ALGILADIKLARI EBEVEYN KABUL-REDDİ İLE DEPRESYON VE SÜREKLİ KAYGI DÜZEYLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ: DUYGU

TEMEL EĞİTİMDEN ORTAÖĞRETİME GEÇİŞ ORTAK SINAV BAŞARISININ ÇEŞİTLİ DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ

Üçüncü baskıya ön söz Çeviri editörünün ön sözü Teşekkür. 1 Giriş 1


ERGENDE AİLE KRİZLERİNE MÜDAHALE. Prof. Dr. Emine Zinnur Kılıç

KIMYA BÖLÜMÜ ÖĞRENCİLERİNİN ENDÜSTRİYEL KİMYAYA YÖNELİK TUTUMLARI VE ÖZYETERLİLİK İNANÇLARI ARASINDAKİ İLİŞKİ; CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ ÖRNEĞİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİMDE PSİKOLOJİK HİZMETLER ANABİLİM DALI REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK PROGRAMI

Şiddetin Psikolojisi Bahar Dönemi Adli Psikoloji Doktora Programı. Şiddetin çevresel kökenleri

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ

İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ

EPİSTEMOLOJİK İNANÇLAR ÜZERİNE BİR DERLEME

Çift uyumu-psikolojik belirtiler ilişkisi

AKRAN İ LİŞKİ LERİ. PDR Bülteni Sayı: 03

Doç. Dr. Dilek GENÇTANIRIM KURT Ahi Evran Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalı

Dr. Ebru AKÜN. Ankara Üniversitesi DTCF Psikoloji Bölümü Klinik Psikoloji Anabilim Dalı Tel: /1402 e-posta:

FARKLI BRANŞTAKİ ÖĞRETMENLERİN PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK DÜZEYLERİNİN BAZI DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ. Abdulkadir EKİN, Yunus Emre YARAYAN

ÖZGEÇMİŞ. E-Posta: Telefon: +90 (312) Derece Alan Kurum Doktora Gelişim Psikolojisi Hacettepe Üniversitesi

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

ÖĞRETMEN ADAYLARININ PROBLEM ÇÖZME BECERİLERİ

Eğitim Bağlamında Oyunlaştırma Çalışmaları: Sistematik Bir Alanyazın Taraması

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU

RUHSAL BOZUKLUKLARDA DAYANIKLILIK VE YATKINLIK DUYGU DIŞAVURUMU

EVLİLİK ÇATIŞMASI VE ÇOCUK

POSTER BİLDİRİ PROGRAM AKIŞI

Prof. Dr. Serap NAZLI

ÖZGEÇMİŞ. Telefon: Mezuniyet Tarihi Derece Alan Kurum 2017 Doktora Gelişim Psikolojisi Hacettepe Üniversitesi

Çocuklarınızın öfkelerini kontrol etmelerinde ve uygun yollarla ifade etmelerini sağlamakta aşağıdaki noktaları göz önünde bulundurabilirsiniz.

Kişilerarası İlişkiler

Bilgisayar ve İnternet Tutumunun E-Belediyecilik Güvenliği Algısına Etkilerinin İncelenmesi

Örnek Araştırma Tek Ebeveynli Aileler

Bir İlişkide Çözülmenin Evreleri

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI

HEMODİYALİZ VE PERİTON DİYALİZİ UYGULANAN HASTALARIN BEDEN İMAJI VE BENLİK SAYGISI ALGILARININ KARŞILAŞTIRILMASI

Mimar Sinan İşitme Engelliler İ.Ö.O. Aile Rehberliği Etkiliğine Hoş Geldiniz

Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımın belirtileri ve etkileri Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımı önlemek için yapmamız gerekenler

PSİKOLOJİK TESTLER. Prof.Dr. Ayşe Yalın Uzm. Psk. Gökçe Yılmaz Uzm.Psk. Ceyda Dedeoğlu

BAĞLANMA ve TERAPİ DE BAĞLANMA YRD.DOÇ.DR.ESRA PORGALI ZAYMAN İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PSİKİYATRİ AD

Çalışma Hayatının İki Büyük Korkusu: İşsizlik ve İş Güvencesizliği Two Big Fear of Working Life: Unemployment and Job Insecurity

T. C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJESİ KESİN RAPORU

Bağlanma Nedir? Bağlanma, kişinin kendisi için önemli gördüğü bir başkasına (bağlanma figürü) karşı geliştirdiği güçlü duygusal bağlardır.

OKAN EĞİTİM KURUMLARI PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BİRİMİ

Gebelikte Ayrılma Anksiyetesi ve Belirsizliğe Tahammülsüzlükle İlişkisi

[BİROL BAYTAN] BEYANI

EĞİTSEL VE DAVRANIŞSAL DEĞERLENDİRME ASSESSMENT Ders 1: Tarihsel, Felsefi ve Yasal Boyutları. Prof. Dr. Tevhide Kargın

AÇEV AİLE EĞİTİM PROGRAMLARI

DEĞİŞEN ANNE BABA ROLLERİ

Tedaviye Başvuran İnfertil Çiftlerde Kaygı, Öfke, Başa Çıkma, Yeti Yitimi Ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi

GELİŞİM, KALITIM ÇEVRE ETKİLEŞİMİNİN BİR ÜRÜNÜDÜR.

DERS ÖĞRETİM PLANI TÜRKÇE. 1 Dersin Adı: PSI Dersin Kodu: Gelişim Psikolojisi (Sosyoloji) 3 Dersin Türü: Zorunlu. 4 Dersin Seviyesi: Lisans

Obsesif KompulsifBozukluk Hastalığının Yetişkin Ayrılma Anksiyetesiile Olan İlişkisi

Dr. Oğuzhan Zahmacıoğlu Yeditepe Üni. Tıp Fak. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Anabilim Dalı

OKUL ÖNCESİ REHBERLİK HİZMETİ

Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel İlkokulu/Ortaokulu

AİLE EĞİTİM PROGRAMLARI (AÇEV)

Yrd.Doç.Dr. ALİ SERDAR SAĞKAL

ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

FEN VE TEKNOLOJİ ÖĞRETMENLERİNİN KİŞİLERARASI ÖZYETERLİK İNANÇLARININ BAZI DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ

AİLENİN ÖZÜRE UYUM SÜRECİ

1. BÖLÜM ÇOCUK PSİKOLOJİSİNE GİRİŞ

Ebeveyne Duyulan Güvenin Psikolojik Kontrol ve Zorbalık / Zorbalığa Maruz Kalma Arasındaki Aracı Rolünün İncelenmesi*

Yrd.Doç.Dr. Serap YÜKRÜK GİRİŞ. Geleneksel Türk Müziği

Yrd.Doç.Dr. YAŞAR KUZUCU

1. Hafta İlişkilerin Önemi

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1

ÖZGEÇMİŞ. Yardımcı Doçentlik Tarihi: 1999 Doçentlik Tarihi: 2012

ÇOCUK YETİŞTİRME VE ANNE BABA TUTUMLARI EĞİTİMİ

KALKINMANIN SÜREKLİLİĞİ KALİTELİ BEŞERİ SERMAYE İLE MÜMKÜN

ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ÖZEL EĞİTİM ANABİLİM DALI

Ergenin Psikososyal Uyumu, Arkadaşlıklarının Niteliği İle Annenin Arkadaşlıklarla İlgili İnançları ve Akran Yönetimi Davranışları Arasındaki İlişkiler

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI AİLE İÇİ ŞİDDET

Ruhsal Travma Değerlendirme Formu. APHB protokolü çerçevesinde Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından hazırlanmıştır

AİLE DANIŞMANLIĞI 1.GRUP DERS PROGRAMI 1 - AİLE DANIŞMANLIĞINA İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLAR

Buse Erturan Gökhan Doğruyürür Ömer Faruk Gök Pınar Akyol Doç. Dr. Altan Doğan

OLUMLU ANNE-BABA YAKLAŞIMLARI

DSM-5 Düzey 2 Somatik Belirtiler Ölçeği Türkçe Formunun güvenilirliği ve geçerliliği (11-17 yaş çocuk ve 6-17 yaş anne-baba formları)

HEMġEHRĠ ĠLETĠġĠM MERKEZĠ ÇALIġANLARIYLA STRES VE KAYGI DURUMLARI ÜZERĠNE BĠR DEĞERLENDĠRME

DUYGULAR - 1 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

DUYGUSAL ZEKA. Birbirinden tamamen farklı bu iki kavrama tarzı, zihinsel yaşantımızı oluşturmak için etkileşim halindedirler.

Bireysel Farklılıklar, Kişilik, Tutum, Duygu ve Değerler

5 Yaş : En sevdiğim arkadaşım Yaş : Kurallar ve törenler 9-11 yaş : Kuvvetlenen Arkadaşlık Bağları

Bölüm 1. İletişimin ve Psikolojinin Gelişimi... 19

Tez adı: Babalar... Tez Danışmanı:(HACER NERMİN ÇELEN)

Gebelere Antenatal Dönemde Verilen Eğitimin Fetal Bağlanma, Doğum Algısı ve Anksiyete Düzeyine Etkisi. Ebe Huriye Güven

ÖZEL PİRİ REİS OKULLARI PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK SERVİSİ OCAK AYI BÜLTENİ KARDEŞ İLİŞKİLERİ VE KARDEŞ KISKANÇLIĞI

ÖĞRETMENLERİN ÖZ BENLİK DEĞERLENDİRMESİNİN DAMGALAMA EĞİLİMİNE ETKİSİ: ANKARA İLİ ÖĞRETMENLERİ ÜZERİNDE BİR UYGULAMA

POSTER BİLDİRİ PROGRAM AKIŞI

Soru: Tanrı tasavvuru ne demektir?

1. Adı Soyadı : Halis ÖZERK 2. Doğum Tarihi : 10 Nisan Unvanı : Yrd. Doç. Dr. 4. Öğrenim Durumu : Doktora 5.

DUYGUSAL GELİŞİME UYGUN ETKİNLİKLER

Mizofoni: Psikiyatride yeni bir bozukluk? Yaygınlığı, sosyodemografik özellikler ve ruhsal belirtilerle ilişkisi

1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK. Abdullah ATLİ

DAVRANIŞ BİLİMLERİ TIPSAL PSİKOLOJİYE GİRİŞ. Doç. Dr. Lü)ullah Beşiroğlu

Yrd. Doç. Dr. Nilay PEKEL ULUDAĞLI

EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME. (Eye Movement Desensitization and Reprossesing)

sorular-sorular-sorular

ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARI RUHSAL DEĞERLENDİRME FORMU. Temel Yakınmalar. . Üniversitesi Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Koruma Birimi

Transkript:

EBEVEYN KABUL-RED KURAMI (EKAR) ÜZERİNE TÜRKİYE DE YAPILAN ARAŞTIRMALAR Yrd. Doç. Dr, Nilgün ÖNGİDER, İzmir Ekonomi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Gör., Gülçin KARADENİZ Maltepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Özet Ebeveyn Kabul-Red Kuramı (EKAR) (Parental Acceptance and Rejection Theory), ebeveyn kabul ve reddinin nedenlerini, sonuçlarını; ayrıca diğer değişkenlerle ilişkilerini açıklamayı amaçlayan bir sosyalizasyon kuramıdır. Ülkemizde de, EKAR Kuramı üzerine yapılmış birçok çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı, Ebeveyn Kabul-Red Kuramı (EKAR) konusunda Türkiye de yapılan araştırmaların gözden geçirilmesidir. Bu amaçla, YÖK ün yüksek lisans ve doktora tarama veri tabanı ile PSYCHlit, EBCO-host gibi veri tabanları Ebeveyn Kabul-Red Kuramı anahtar sözcüğü kullanılarak taranmıştır. Bu veri tabanlarında yer alan seçkisiz kontrollü araştırmalar ve tez çalışmaları bu gözden geçirme çalışması için ele alınmıştır. İncelenen veri tabanlarında Ebeveyn Kabul-Red Kuramı ve ölçekleri içeren beş orijinal araştırma, dört yüksek lisans ve üç doktora tez çalışmasına ulaşılmıştır. Tüm bu çalışmalarda ebeveyn-çocuk ilişkileri üzerine çok farklı alanlarda ve farklı örneklemlerle araştırmalar yapılmıştır. Bu çalışmanın sonucunda, Türkiye de yapılacak yeni çalışmalara katkıda bulunulabileceği düşünülmektedir. Anahtar Sözcükler: Ebeveyn Kabul-Red Kuramı 73

Parental Acceptance and Rejection Theory: Turkish Studies Abstract Parental Acceptance and Rejection Theory (PART) is a socialization theory that aims to clarify the causes behind parental acceptance and rejection, consequences of parental acceptance and rejection and also the associated variables. There are many studies conducted on PART Theory in our country as well. The purpose of this study is to review the studies on Parental Acceptance and Rejection Theory (PART) in Turkey. To that end, along with the master s and doctoral screening databases of CHE (The Higher Education Council), Turkish databases such as PSYCHlit and EBCO-host were screened using the key word of Parental Acceptance- and Rejection Theory. These randomized controlled studies and thesis works were discussed for reviewing of this study. In all databases scanned, five original research containing Parental Acceptance and Rejection Theory and its scales, four post graduate theses and three doctoral theses were reached. In all these studies, research was carried out in many different areas of parent-child relationships and using different samples. Future studies may be conducted in line with the results of this review. Key Words: Parental Acceptance and Rejection Theory 74

Ebeveyn Kabul-Red Kuramı (EKAR) (Parental Acceptance And Rejection Theory), çocuklukta algılanan, ebeveyn tarafından kabullenilme veya reddedilmenin çocuğun genel uyumu üzerindeki etkilerini araştıran bir "sosyalizasyon" kuramıdır. Kuramda, ebeveyn tarafından reddedilme veya kabullenilmenin nedenleri, sonuçları ve konuyla ilgili değişkenler üzerinde durulur. Çocuğun sosyalizasyon yaşantıları kişiliğiyle birlikte ele alınıp sosyokültürel süreçlerle ilişkilendirilir. EKAR Kuramı nda bir yandan ebeveynliğin kalitesi incelenirken, bir yandan da bunun çocuk ve yetişkinlerdeki olası sonuçları ele alınmaktadır. Tüm insanlar için çocukluklarında kendilerini yetiştiren insanlar (ebeveynleri/anne babaları) çok önemlidir. Bu nedenle çocukları, anne-babaları tarafından kabul veya reddedilmek kadar etkileyen başka hiçbir yaşantı yoktur (Rohner, 2000). EKAR Kuramı, temelleri 1930 lu yıllara dayanan sosyokültürel sistemler modelinden geliştirilmiştir. Kuramın temelleri, antropolojiyle de ilgilenen psikiyatrist Kardiner tarafından 1939 daki görüşleri ile Whiting ve Child in (1953) modeline dayanmaktadır. Rohner tarafından 1966 da geliştirilerek, 1975 te yayınlanan Ebeveyn Kabul-Red (EKAR) Kuramı tanıtılmaktadır. Rohner (1986), EKAR Kuramı nın 20. yüzyılda batılı psikologların ebeveyn çocuk etkileşimine ilgi duymaları sonucu doğduğunu; özellikle Amerika da psikologların, ebeveyn çocuk etkileşiminin yanı sıra ebeveyn kabulüne de ilgilerinin arttığını belirtmiştir. Kuram, tüm insanların onlar için önemli olan kişiler tarafından sıcaklık almaya ihtiyaçları olduğu temel varsayımıyla hareket etmektedir. Sıcaklık alma ihtiyacının, kültür, ırk, fiziksel özellikler, sosyal statü, dil, coğrafya gibi diğer kısıtlayıcı koşullardan bağımsız olarak tüm insanlıkta bulunduğu öne sürülmektedir (Rohner, 1986). EKAR Kuramı dünya çapında sınamak üzere çeşitli ölçekler geliştirilmiştir. Gerek Amerika Birleşik Devletleri, gerekse diğer ülkelerde yapılan araştırmalar, ebeveyn tarafından kabul veya reddedilmenin çocukların, hem duygusal, davranışsal, sosyal ve bilişsel gelişimini; hem de yetişkinlikteki psikolojik uyumlarını etkilediğini göstermektedir (Rohner, 1984; 1999). Ebeveyn kabulü, anne-babaların çocuklarına karşı gösterdikleri sıcaklık; şefkat, bakım, ilgi, destek ya da kısaca sevginin ön plana çıkması olarak tanımlanmaktadır. Reddetme ise, bu duygu ve davranışların olamadığı veya belirgin şekilde esirgendiği, 75

bunun yanı sıra, çocuğu inciten çeşitli fiziksel veya psikolojik davranış veya duyguların sergilenmesi olarak tanımlanabilir. EKAR Kuramı, temel olarak ebeveynliğin sıcaklık boyutu olarak adlandırılan, ebeveyn-çocuk etkileşimine odaklanmıştır (Rohner, 1986). Ebeveynliğin Sıcaklık Boyutu (Warmth Dimension) Ebeveyn-çocuk ilişkisinin bir bileşeni olan sıcaklık boyutunun bir ucunda, "kabul etme" diğer ucunda ise, "reddetme" yer alır. Kabul etme, anne-babanın çocuklarına karşı gösterdikleri sıcaklık, şefkat, bakım, ilgi, destek ya da kısaca sevginin ön plana çıkması olarak tanımlanmaktadır. Reddetme ise, bu duygu ve davranışların olamadığı veya belirgin şekilde esirgendiği, bunun yanı sıra, çocuğu inciten çeşitli fiziksel veya psikolojik davranış veya duyguların sergilenmesi olarak tanımlanır. Sıcaklık boyutu, ebeveynlerle çocuk arasındaki duygusal bağın kalitesi ile anne-babanın bu duygularını ifade etmekte kullandıkları fiziksel ve sözel davranışlar ile ilgilidir. Bu nedenle herkes, çocukluğunda ebeveynlerinden ya da kendisine bakım veren kişilerden az ya da çok sevgi gördüğü için, sıcaklık boyutu üzerinde uygun bir noktaya yerleştirilebilir (Rohner, 1986). Ebeveynler çocuklarını kabul ettiklerini, fiziksel (sarılma, öpme, okşama, rahatlatma gibi) ya da sözel (övme, iltifat etme, çocuğa veya çocuk hakkında güzel şeyler söyleme gibi) olarak ifade edebilir. Bunların yanı sıra, ebeveynler çocuklarını kabul etmelerini, bakım verme, destekleme, sevgi gösterme gibi davranışsal ifadelerle ortaya koyarlar. Reddedilmenin algılaması ise, dört temel ifade yolunun herhangi bir bileşimi şeklinde ortaya çıkabilmektedir (Rohner, 1986): 1- Soğuk ve duygusuz (sıcak ve şefkatlinin tersi), 2- Düşmanca ve saldırgan, 3- Kayıtsız ve ihmalci, 4- Ayrışmamış reddetme. Anne-babalar çocuklarına karşı soğuk ve sevgisiz veya düşmanca, öfkeli, kızgın, tahammülsüz, huzursuz veya zıt hissedebilmektedir. Bazı ebeveynler ise, çocuklarına karşı kayıtsız kalıp, ilgisizlik ve umursamaz davranabilmektedir. Ebeveynlerin saldırganlık davranışları ise, genellikle düşmanlık, öfke, kızgınlık veya nefret duyguları ile hareket etmeleri şeklinde ortaya çıkmaktadır. İhmal, içsel bir güdüleyici olan kayıtsızlık duygusunun davranışa yansımış halidir. Anne-babaların çocuklarına karşı hissettikleri öfkeyle başa çıkabilmek için çocuklarını ihmal etmeleri buna bir 76

örnek olarak gösterilebilir. Tüm bu davranışlar (tek tek veya birlikte) çocukların kendilerini sevilmeyen veya reddedilen biri olarak hissetmelerine yol açabilir. Ancak, en sıcak ve sevgi dolu ailelerde bile, çocuklar (en azından arada bir) birkaç zedeleyici duygu veya davranış yaşayabilirler. İstismar ve ihmalle ilgili resmi dış raporlar ile söz konusu olan çocukların anne-babaları tarafından kabul veya reddedilmeleriyle ilgili algıları arasında sorunlu bir ilişki vardır. Yani, anne-baba tarafından reddedilme, anne-baba tarafından sergilenen bir dizi davranışı değil, çocuğun bir inancıdır. Gerçekte, anne-baba tarafından reddedilmenin çoğu semboliktir. Ayrışmamış reddetme, ebeveynlerin çocuklarını ihmal ettikleri ya da onlara karşı şefkatsiz veya saldırgan olduklarına dair açık bir davranışsal gösterge olmamasına rağmen, çocukların anne-babalarının umurunda olmadıklarına ya da onlar tarafından sevilmediklerine inanmalarıdır (Rohner, 1986). Anne-babaların belirli bir dereceye kadar kabul etme (sıcaklık, şefkat, bakım ve ilgi) ve reddetme (soğukluk, şefkatsizlik, düşmanlık, saldırganlık, kayıtsızlık ihmal) sergilemeleri evrenseldir. Ancak, bunu çok farklı kültürel, hatta kişisel anlamlarla yüklü farklı biçimlerde yapabilirler. Dünyanın çeşitli ülkelerinde yürütülen, annebabanın çocuğunu kabul veya reddetmesiyle ilgili araştırmalarda temel amaçlardan biri, farklı kültürlerde yaşayan çocuk ve yetişkinlerin, çocukken maruz kaldıkları kabul veya reddedilmeye, kültürel, ırksal, cinsel, sosyal sınıf farklılıkları gibi koşullardan bağımsız olarak aynı şekilde tepki verip vermediğini belirlemektir (Rohner, 1986; 2000). EKAR ın Kişilik Kuramı EKAR ın kişilik kuramı, insanların kendileri için önemli olan kişilerden olumlu tepki almak gereksiniminde oldukları varsayımından yola çıkmaktadır. Bu durum, insanın evrim süreci içerisinde oluşmuş, biyolojik temelli, temel bir gereksinimidir. Olumlu tepkiye duyulan gereksinim, insanın farkında olarak veya olmayarak bakım, ilgi, destek, şefkat araması olarak düşünülmektedir. Bu duygusal gereksinim, yetişkinlik döneminde daha karmaşıklaşarak, ne düşündüğüne önem verdiğimiz kişiler tarafından beğenilme isteğini de (biz farkında olalım veya olmayalım) içine almaktadır (Rohner, 1986). 77

Bebeklik ve çocukluk dönemlerinde bu gereksinimi en iyi karşılayabilecek kişiler doğal olarak çocuğun anne ve babasıdır. Ancak, ergenlik ve yetişkinlik döneminde, kişinin bu gereksinimini karşılayabilecek "diğer önemli kişiler" (significant others) ortaya çıkmaktadır. Evrensel bir bakış açısı benimsemiş olan EKAR da, çocuğun uzun süreli temel bakımını üstlenmiş herhangi bir kişi "ebeveyn" olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla, ebeveyn olarak nitelendirilen kişi, çocuğun anne-babası olabileceği gibi, büyükanne/büyükbabası veya başka bir akrabası; hatta, çocuğu evlat edinmiş veya kurumsal bir ortamda anne-baba yerini almış bir kişi de olabilmektedir. Çocuğun duygusal güvenliği ve gelişimi anne-babasıyla olan ilişkisinin niteliğine bağlı olduğu için ebeveynler çocukların yaşamında çok özel bir yer tutmaktadır. Bu nedenle, EKAR da çocuğun anne-babası tarafından kabullenilmesi veya reddedilmesi, çocuğun kişilik gelişimi üzerinde en etkili faktörlerden biri olarak görülmektedir (Rohner, 1994). EKAR Kuramı nda kişilik kavramı, kişinin çeşitli ortamlarda ya da yaşam durumlarındaki, görece durağan tepki verme eğilimleri (duygusal, bilişsel, algısal ve güdüsel) ve sonuçta ortaya çıkan davranışları (gözlenebilen davranışlar) olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımda, davranışın hem dışsal (çevresel) hem de içsel (örn. duygusal, biyolojik ve öğrenme) faktörler tarafından etkilenip, güdülenebileceğini; ayrıca, davranışın bir zaman ve mekândan diğerine genellikle tutarlılık göstereceğini kabul edilmektedir. Hiçbir kuramda, anne-baba tarafından kabul veya reddedilmenin tüm etkilerinin ele almasının beklenemeyeceği belirtilmektedir (Rohner, 2000). Rohner in (2004) EKAR Kuramında, dünyanın çeşitli ülkelerinde anne-babaları tarafından reddedilmiş çocuk veya yetişkinleri tanımlayan en belirgin özellikler ele alınmıştır. Diğer bir deyişle kuramda, anne-baba tarafından reddedilmenin kişilik üzerinde en belirleyici gözüken etkileri üzerinde durulmuştur. EKAR da incelenen çocuk veya yetişkinin kişilik özellikleri yedi farklı boyutta ele alınmaktadır: 1- Bağımlılık veya savunucu bağımsızlık: EKAR ın kişilik kuramında, bağımlılık ve bağımsızlık aynı kişilik boyutunun zıt uçları olarak düşünülmektedir. Kavramsal olarak "bağımlılık" bir insanın başka bir insana rahatlama, onay alma, cesaretlendirilme gibi ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla duygusal olarak dayanması, bel bağlamasıdır. Uzantının diğer ucunda yer alan "bağımsızlık", bu tür 78

duygusal bel bağlamaların olmadığı ya da kişinin bu tür taleplerde bulunma ihtiyaç veya isteğinden uzak olduğu anlamına gelmektedir (Rohner, 2004). 2- Duygusal Duyarsızlık (Tepkisizlik): Duygusal duyarlılık bağımlılığa göre daha açık ve kolay anlaşılır bir özelliktir. Duygusal duyarlılık, kişinin bir duygusunu (örn. bir insana karşı hissettiği yakınlık veya sevgi) özgürce ve açıkça ifade edebilme yeteneğidir. Kişinin başka kişilere verdiği duygusal tepkileri ne kadar kolay ve doğal verebildiği veya kişinin (ister çocuk ister yetişkin olsun) başka kişilerle duygusal şüphe, katılık ve güvensizlikten uzak, ne kadar yakın, sıcak, kalıcı ve savunucu olmayan ilişkiler (duygusal bağlar) kurabildiği, onun duygusal duyarlığına bağlıdır (Rohner, 2004). 3- Düşmanlık ve Saldırganlık: Düşmanlık içsel bir nefret, öfke veya kızgınlık duygusudur. Saldırganlık, öfke veya düşmanlığın davranış düzeyindeki ifadesi olup, birine (veya bir şeye) kasten fiziksel veya ruhsal olarak zarar verme olarak tanımlanmaktadır. Bazen çocuklar veya yetişkinler öfke, kızgınlık ve düşmanlık duygularıyla başa çıkıp, denetlemek ve bu duygularını ifade etmek konusunda farkında oldukları veya olmadıkları bir güçlük yaşayabilirler. Düşmanlık duygularını veya saldırganlıklarını açık bir şekilde ifade etmekte güçlük yaşayan kişiler, öfkelerini sıklıkla başka kıyafetlere bürünmüş, sembolik şekillerde ortaya koyarlar (Rohner, 1999). 4- Olumsuz Öz-Saygı Öz-Yeterlik: Kişinin kendi değeri ve ederi hakkında yaptığı genel duygusal değerlendirmedir. Olumlu öz-saygı, kişinin kendisini beğendiği, onayladığı, kabul ettiği, kendisiyle rahat olduğu, kendisini değerli, başkalarının saygısını hakkeden biri olarak gördüğü, ender olarak kendisinden memnun kalmadığı anlamına gelir. Diğer yanda, olumsuz öz-saygı, kişinin kendisini beğenmediği veya onaylamadığı, kendi değerini düşük gördüğü, kendisini hiçbir değeri olmayan, suçlanmayı hak etmiş biri olarak algıladığı ve kendisini diğer kişilerden aşağı gördüğü anlamlarını taşır. Tüm insanlar bu iki nokta arasında yer alan öz-saygı uzantısı üzerinde belirli bir noktaya konulabilir (Rohner, 1999). 5- Olumsuz Öz-Yeterlik: Kendi yeterliliğimiz hakkında yaptığımız değerlendirmeleri içerir: Ben karşıma çıkan sorunlarla baş etmek ve kendi araçsal gereksinimlerimi karşılayabilmek için yapmam gereken işleri yeterince yapabilecek 79

kadar yeterli miyim? Olumlu öz-yeterlik duyguları, kişinin kendisini "sorunlarıyla yeterince başa çıkabilen", "başarılı veya yapacağı işlerde başarılı olacağını düşünen", "kendinden emin", "kendine güvenen" ve "sosyal açıdan yeterli" biri olarak gördüğü anlamına gelir. Diğer yanda, olumsuz öz-yeterlik, yetersizlik duyguları, günlük yaşamın taleplerini karşılamada yetersiz kaldığını düşünme, kişin istediği şeyler için yeterince mücadele edemediğini hissetmesi gibi duygu ve düşüncelerle ilgilidir (Rohner, 1999). 6- Duygusal Tutarsızlık: EKAR ın kişilik kuramında ele alınan yedinci kişilik özelliği olan "duygusal tutarlılık", kişinin duygusal durumundaki durağanlığı; küçük engeller, başarısızlıklar, zorluklar veya streslere canı sıkılmadan dayanabilmesi ile ilgilidir. Duygusal açıdan durağan olan kişiler, canı sıkılmadan, endişe, sinirlilik veya gerginlik yaţamadan günlük yaşamın getirdiği küçük gerginlik ve stresleri tolere edebilirler. Oysa duygusal açıdan tutarlı olmayan kişinin duygu durumu, iki kutup arasında oldukça geniş, sık ve yordanamayan dalgalanmalara açıktır. Bir an neşeliyken, bir sonraki an karamsar veya depresif; bir an gerginken, bir sonraki an sakin; ya da, bir an sıcakken bir sonraki an, düşmanca olabilir. Duygusal açıdan tutarlı olmayan kişiler, küçük engeller, zorluklar veya sorunlarla karşılaştıklarında, keyifleri kolayca kaçar. Bekledikleri bir şey olmadığında öfkelenebilir veya kendilerini kötü hissedebilirler. Stres karşısında soğukkanlılıklarını kolayca kaybedebilirler (Rohner, 1999). 7- Olumsuz Dünya Görüşü: Dünya-görüşü gerek klinik, gerekse araştırma literatüründe, az bilinen bir kavramdır. Ebeveyn Kabul-Red Kuramı'nın kişilik kuramında, "dünya-görüşü" kavramı, kişinin yaşamı, kâinatı veya varoluşun özünü temelde olumlu veya olumsuz olarak değerlendirmesi ile ilgilidir. Kişinin yaşam, kâinat ve var oluşla ilgili bu genel değerlendirmesi genellikle söze dökülmemiş bir değerlendirmedir. Dünya-görüşü olumlu olan biri, yaşamı temelde iyi, güvenli, dostça, mutlu, tehdit edici olmayan ya da başka biçimlerde olumlu görür. Diğer yanda, olumsuz bir dünya-görüşüne sahip olan bir kişi için yaşam kötü, güvensiz, tehdit edici, düşmanca, belirsiz ve/veya tehlikelerle doludur. Diğer bir deyişle, dünya-görüşü insanların varoluşun kalitesi hakkındaki yargılarıdır (Rohner, 1999). EKAR'ın Kişilik Kuramında, farklı kültür, ırk ve dillerde, çocuğun ebeveynleri tarafından reddedildiği durumda çocukta, yukarıda özetlenen yedi kişilik özelliğinin 80

olumsuz uçlarından oluşan bir kişilik örüntüsünün ortaya çıkacağı ileri sürülmektedir (Khaleque ve Rohner, 2002). EKAR Kuramının Sosyokültürel Sistemler Modeli EKAR Kuramı nın evrensel bir bakış açısı vardır. Kuram, hem dünya üzerinde yaşayan çeşitli kültürlerden, hem de Amerika Birleşik Devletleri'ndeki çeşitli etnik gruplardan toplanmış kültürler-arası verilere dayanıyor. Kuram, bir taraftan 20. yüzyılda yapılmış konuyla ilgili binin üzerindeki ampirik araştırma bulgusunu dikkate alırken, diğer taraftan bu bulguların anlaşılabilmesine olanak tanıyacak kuramsal bir çerçeve oluşturuyor. EKAR, bu çeşitli araştırma bulgularına dayanarak, anne-baba tarafından kabullenilme veya reddedilme konusunu, döllenmeden ölüme uzanan bir gelişim sürecin içerisinde ele alıyor. Kuramın tüm yaşam sürecini ele alan bakış açısı özellikle kişilik alanındaki görüşlerinde ortaya çıkmaktadır. Birçok toplumdaki anne-baba çocuklarına karşı sıcaklık ve sevgiyle yaklaşırken, neden dünya üzerinde toplumların yaklaşık %25 i çocuklarına karşı ılımlıdan ağıra uzanan bir reddetme sergilemektedir. Toplumlar arasındaki bu farklılaşma ile aynı toplum içerisinde çocuklara anne-babalık etmek konusunda ortaya çıkan bireysel farlılıklar nereden kaynaklanmaktadır. Bu soruların kolay veya basit yanıtları yoktur. Ancak, bazı değişkenlerin anne-babanın reddediciliğinde ortaya çıkan toplumlar-arası veya toplum-içi farklılaşmalarla tutarlı şekilde ilişkili olduğu belirlenmiştir. Temel duygusal ilişkilerin ve sosyal desteğin sekteye uğraması durumunda ortaya çıkan şartlar, anne-babanın çocuğu reddetmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla, maddi açıdan sıkıntıda olan, sosyal ve duygusal destekten yoksun, tek ebeveynler (genellikle anne), dünyanın her yerinde çocuklarından sevgi ve şefkatlerini geri çekmek konusunda daha yüksek bir risk taşırlar. Ancak, tek başına fakirliğin daha fazla reddetme ile ilişkili olduğunu söylemek mümkün değildir. Fakirlik diğer sosyal ve duygusal şartlarla bir araya gelerek çocuklar için daha fazla risk oluşturmaktadır. Hem geçmişte hem de günümüzde, insanlığın büyük bir bölümü göreceli olarak fakirlik yaşamaktadır. Ancak, buna rağmen, dünyanın üzerinde yaşayan ebeveynlerin çoğu çocuklarını sevgi ve özenle yetiştirmektedir (Rohner ve Britner, 2002). EKAR Kuramının önemli bir özelliği de Rohner tarafından sıklıkla vurgulanan evrenselliğidir. Kuram, geliştirildiği ilk yıllardan itibaren kavramsal ve metodolojik bakış açısını evrensel yaklaşım olarak tanıtmış, kuramı çok farklı kültürlerde 81

yaptığı çalışmalarla desteklemiştir. EKAR Kuramının bir özelliği de evrenselliğidir. Kuramın, sıcaklık (kabul-red) boyutu ve kontrol boyutu, 186 farklı kültürde yapılan çalışmalarla desteklemiştir (Khaleque, ve Rohner, 2002). Ülkemizde ebeveyn kabul veya reddi kuramı ile farklı konularda ve farklı örneklem gruplarında yapılan birçok çalışma olduğu görülmektedir. Ancak yapılan çalışmalar, araştırma deseni, ölçme aracı, örneklem türü, ele alınan gelişim dönemleri açılarından farklılıklar göstermektedir. Bu çalışmalarda, ebeveyn kabul reddinin yanı sıra diğer değişken olarak, yetişkin gruplar için; psikolojik uyum, eş kabul-reddi, evlilik uyumu, evlilik çatışması gibi değişkenler, çocuklar için; genel psikolojik uyumları, sosyal yeterlik, davranış problemleri ve kardeşlik ilişkileri gibi değişkenler geniş bir yelpazede ele alınmıştır. Araştırmaya meta analiz çalışması yürütmek üzere başlanmış ancak aynı bağımsız değişken grubuna girebilecek yayınlamış makale sayısı olmaması ve meta analizi yapmaya yetecek bir örneklem oluşturulamaması nedeniyle, bu çalışmanın dar kapsamlı bir derleme makalesi olarak hazırlanmasına karar verilmiştir. Yöntem Bu çalışmada yer alan araştırmalar aşağıdaki dahil etme ölçütleri kullanılarak saptanmıştır: (a) Türkiye den bir örneklemle yapılmış olması; (b) Ebeveyn Kabul- Red Kuramının araştırmada adı geçen ana değişkenlerden biri olarak kullanılmış olması; (c) Araştırmanın herhangi bir ulusal ya da uluslararası bilimsel dergide yayınlanmış veya yayın aşamasında olması ya da basılı bir kitap bölümü olarak yayınlanmış bulunması ya da lisansüstü tez olarak hazırlanmış olması. Makalede yer alacak çalışmaları belirlemek üzere Türkçe ve İngilizce olarak ebeveyn kabul-reddi, ebeveynden algılanan kabul ya da red kavramları İngilizce ve Türkçe anahtar sözcükler olarak kullanılmıştır. Taramalar psikoloji ve yakın bilim alanlarındaki makalelerin yayınlandığı dergileri tarayan başta PSYCHlit, EBCO-host gibi elektronik veri tabanı ve Türk Psikologlar Derneği resmi web sayfasında bulunan elektronik dergilerle yapılmıştır. Ayrıca, ULAKBİM Veri Tabanı, Google ve Google Akademik taramalarında da aynı anahtar kelimeler ile tekrarlanmıştır. 82

Bunların yanı sıra YÖK e bağlı üniversitelerin Psikoloji Bölümleri nde çalışan öğretim elemanlarının web üzerinden ulaşılabilen özgeçmişleri incelenmiştir. Belirtilen ölçütler doğrultusunda Türkiye örnekleminde gerçekleştirilen yirmidokuz çalışmaya ulaşılmış ve hepsinin belirlenen ölçütleri karşıladığı düşünülerek çalışmasının kapsamına dâhil edilmesine karar verilmiştir. Bu araştırmalar Tablo 1 de araştırmayı yürüten/ yürütenler, bağımlı ve bağımsız değişkenin düzeyleri, bu düzeylerin ölçümü için kullanılan araçlar, katılımcı sayısı ve cinsiyet dağılımı ve kullanılan ölçekler halinde sunulmuştur. 83

Tablo 1.Araştırmaların Alındığı Kaynaklara, Kullanılan Ölçeklere ve Örneklem Grubuna Göre Dağılımları Kaya, İ. (2003) Yazar Değişkenler Diğer Ölçme Aracı N Grup Çift Uyum Ölçeği, Çocuk ve Gençler için Davranış Evlilik uyumu, Değerlendirme Ölçeği, Aile çocuklardaki davranış Hayatı ve Çocuk Yetiştirme 8-10 yaş çocuklarının problemleri Tutumu Ölçeği n=84 anneleri Toran, M. ve Erkan, S. (2004) Sosyo-ekonomik düzey Kişisel Bilgi Formu, Ebeveyn Kabul- Red Ölçeği (Anne Formu) n=123 Beş yaş çocuğu anneleri Toran, M. (2005) Alt ve üst sosyo-kültürel düzey Kişisel Bilgi Formu n=246 Varan, A. (2005) Eş kabul-reddi Eş Kabul-Red Ölçeği n=245 Anneler Yakın ilişkilerinden memnun olan ve olmayan flört eden veya evli bireyler anne-baba arasındaki çatışma, anne-babanın Kişisel Bilgi Formu Candan, G. (2005) n=244 8-11 yaşındaki çocuklar 84

Çetin, Ö. (2005) evli ya da boşanmış olması Genel psikolojik uyumları Kişilik Değerlendirme Ölçeği n=84 15-20 yaş ergenler Pektaş, İ. ve Özgür, G. (2005) Sosyodemografik değişkenler Kişisel Bilgi Formu n=369 İlköğretim 3. sınıfa devam eden öğrenciler Yener, N. (2005) Psikolojik uyumlarını ve okul başarıları Kişilik Değerlendirme Ölçeği nin (KİDÖ) Çocuk ve Yetişkin Formları n=353 11-15 yaşları arasında değişen öğrenciler Karaca, F. I. (2006) Sosyal Yeterlik ve Davranış Problemleri Öğrenci Bilgi Formu, Anne-baba Bilgi Formu, Achenbach Davranış Listesi, n=91 (toplam n=182) İlköğretim İkinci Kademe Öğrencileri ve anneleri Eş Kabul-Red Ölçeği Eryavuz, A. (2006) Eş kabul-reddi. n=298 Yetişkinler Koçkar, İ. A. (2006) Psikolojik uyum, cinsiyet Farklılıkları Kişisel Bilgi Formu, WISC-R, Ebeveyn Kabul-Red Ölçeği n=102 İlköğretim 3-7. sınıf öğrencileri ve onların ebeveynleri 85

(Çocuk Formu), Çocuk Depresyon Ölçeği, Problem Çözme Becerileri Envanteri, Piers-Harris Çocuklarda Öz Kavramı Ölçeği, Çocuklar için Anksiyete Skalası, Beck Depresyon Ölçeği, Maslach Tükenmişlik Ölçeği, Ebeveyn Kabul-Red Ölçeği (Anne Formu), Aile Değerlendirme Ölçeği, Stresle Başaçıkma Tarzları Ölçeği, Çocuklar için Öğrenilmiş Çaresizlik Ölçeği. Öngider, N. (2006) Çocuklarının uyumu psikolojik Kişilik Uyumu, Kişilik Değerlendirme Ölçeği (KİDÖ), Eş kabul reddi ise Eş Kabul-Red Ölçeği (EŞKRÖ) n=138 n=124 (toplam n=524) Anne-babası evli çocuklar ile anne-babası boşanmış çocuklar ve anneleri Varan, A. ve Eraslan, D. (2006) Yetişkinlerin çocuklukla ilgili anılarının ne kadar güvenilir olduğu Beck Depresyon Envanteri n=50 Depresyon tanısı almış yetişkinler 86

Varan, A. ve Eryüksel, G. N. (2006) Psikolojik uyum Kişilik Değerlendirme Ölçeği nin (KİDÖ) Çocuk ve Yetişkin Formları n=92 (toplam 276 kişi) Üç kuşak anne-çocuk (9-17 yaş kız çocuk/ergen, ile onların 27-52 yaşları arasındaki anneleri ve 50-78 yaşları arasındaki anneanneleri Özbeklik, S. (2006) Annelik kalitesini ve evlilik kalitesi Eşlerarası Uyum Ölçeği n=216 Üç-altı yaş arasında çocuğu olan kadınlar Önder, A. ve Gülay, H. (2007) Batum, P. (2007) Betimsel bir çalışma Davranış sorunlarını Öğrenme Bozukluğu Belirti Tarama Listesi, Hacettepe Ruhsal Uyum Ölçeği n=53 Öğrenme bozukluğu tanısı almış 7-11 yaşları arasındaki çocuklar Ebeveyn Kabul- Red Ölçeği (Anne Formu), Önder, A. ve Gülay, H. (2007) Empati Çocuklar ve Ergenler İçin Empati Ölçeği n= 387 İlköğretim 4., 5. ve 6. sınıf öğrencileri 87

Sarıtaş, D. (2007) Psikolojik sıkıntılar, Erken Dönem Uyumsuz Şemalar Süreklilik Kaygı ölçeği, Süreklilik Öfke Ölçeği n= 356 356 lise 2. sınıf öğrencisi Yılmaz, B. (2007) Sosyal kaygı düzeyi, ebeveynler arası çatışma düzeyi Sosyal Durumlarda Kendini Değerlendirme Ölçeği, Çocukların Evlilik Çatışmasını Algısı Ölçeği n= 406 Lise öğrencileri Ekmekçi, A. Y. (2008) Psikolojik uyum Kişilik Değerlendirme Ölçeğidir (KĠDÖ) n=185 İlköğretim 6. ve 7. sınıf öğrencileri Kanyas, R. (2008) Kardeşler arası kıskançlık, çatışma ve olumluluk gibi dinamikler, kardeş sıralaması, yaş farkı ve cinsiyet Kardeş ilişkisi Ölçeği n=180 Sadece tek kardeşi olan 18-30 yasları arasındaki yetişkin ve anne babaları Varan, A., Rohner, R. P. ve Eryüksel, G. N. (2008) Algılanan eş/sevgili kabulü, psikolojik uyum Eşlerarası Uyum Ölçeği n=681 Yetişkinler Özyavru, N. C. (2008) Ağabey/abla kabul-reddi Kişilik Değerlendirme Ölçeği n=720 9-17 yaşları arasında 88

(KİDÖ); eş kabul-red/kontrolü Eş Kabul-Red Ölçeği (EŞKRÖ), ağabey/abla kabulred/kontrolü ise Ağabey/Abla Kabul Red Ölçeği (AKRÖ) 180 küçük kardeş ile onların yaşları 12 ile 18 arasında değişen ağabey/ablaları ve anne babaları. Yaşar, F. (2009) Annelerinin evlilik uyum ve doyum Evlilik Doyum Ölçeği, Evlilikte Uyum Ölçeği Demografik Bilgi Formu, Beck Depresyon Envanteri, n=413 İlköğretime devam eden 4., 5. ve 6. sınıf öğrencileri ve anneleri Işık, B. (2010) Kişilik özellikleri, baş etme stratejileri ve psikolojik yakınma Süreklilik Kaygı Ölçeği, Temel Kişilik Özellikleri Ölçeği ve Stresle Baş Etme Yolları Ölçeği n=444 17-35 yaşları arasında olan yetişkinler Salahur, E. (2010) Bağlanma özellikleri ve depresif belirti düzeyleri Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri-II, Beck Depresyon Envanteri n=266 Lisans öğrencileri 89

Bulgular Bu gözden geçirme çalışmasında Türkiye de EKAR Kuramının üzerine yapılan araştırmalar ile yüksek lisans ve doktora tez çalışmaları incelenmiştir. Bu gözden geçirme çalışmasında, incelenen tüm çalışmalar örneklemleri ve inceledikleri konuları açısından sınıflandırılarak ve yıllara göre sıralanarak sunulmuştur. EKAR Kuramı çerçevesinde geliştirilen ölçeklerin ülkemizdeki güvenirlik ve geçerlik çalışmasına Varan tarafından 2003 yılında başlanmıştır. Daha sonra yapılan çalışmalarda, bu ölçekler için Türk örnekleminden elde edilen bulgular kullanılmıştır. Bu ölçekler, Çocuk/Ergen Ebeveyn Kabul-Red Ölçeği (Çocuk/Ergen EKRÖ), Çocuk/Ergen Kişilik Değerlendirme Ölçeği (Çocuk/Ergen KİDÖ), Yetişkin Ebeveyn Kabul-Red Ölçeği (Çocuk/Ergen EKRÖ), Yetişkin Kişilik Değerlendirme Ölçeği ( Yetişkin KİDÖ), Eş Kabul-Red/Kontrol Ölçeği (EŞKRÖ) şeklinde sayılabilir. Tüm bu ölçeklerin, Türk örnekleminde algılanan kabul-reddi güvenilir ve geçerli bir şekilde değerlendirdiği sonucuna varılmış ve bulgular daha sonra yapılan çalışmalarda sunulmuştur (Varan, 2004; Varan ve Eryüksel, 2004; Öngider, 2006; Eryavuz, 2006). EKAR Kuramı ile yapılan birçok çalışmanın çocuklar ve ebeveynleri üzerine olduğu görülmüştür. Bu çalışmalardan birinde, alt sosyoekonomik düzey annelerin çocukları kabul ya da reddetme davranışları açısından incelenmiştir. Diyarbakır ilinde yapılan araştırmada, annelerin çocuklarını kabul veya reddetme davranışları incelemiş annelerin yaşı, eğitim durumu, gelir düzeyi, çocuk sayısı ve ailesinde yaşayan birey sayısı gibi demografik özelliklerin çocuklarını kabul ve red davranışlarını etkilediği, ancak çocukların cinsiyetinin çocuğu kabul ve red davranışları üzerinde etkili olmadığı saptanmıştır (Erkan ve Toran, 2004). Daha sonraki bir çalışmada ise, ilköğretim öğrencilerinin anneleri ile olan ilişkilerini algılayışları ve bu ilişkiyi etkileyen etmenleri incelenmiştir. Araştırmanın sonucunda; erkek çocuklar tarafından algılanan red, kız çocuklarına göre daha fazla olarak saptanmıştır. Yine bu çocuklar, okur-yazar olmayan ve ilkokul mezunu olan annelerini, daha reddedici algılamışlardır. Buradan da annelerin eğitim düzeyinin artmasının, anne çocuk ilişkisini olumlu yönde etkilemediği bir kez daha açığa çıkmaktadır. Ailelerin çocuk sayıları arttıkça çocuklar tarafından algılanan aile reddinin de arttığı bu araştırmanın bulguları arasında yer almaktadır (Pektaş ve Özgür, 2005). 90

Yapılan diğer bir yüksek lisans tez çalışmasında ise, çocukların psikolojik uyumları üzerinde, kendilerinin ve ebeveynlerin algıları arasındaki benzerlik; ayrıca, çocukların ve ebeveynlerinin kabul veya reddin dört boyutu ve kontrol algıları arasında benzerliği (uyumu) ve bu benzerliğin (uyumun) seven ve daha az seven ailelerde anlamlı bir farklılık gösterip göstermediği incelenmiştir. Sonuçta, çocuklar ve anne babalar, genel olarak, retten çok kabul algıladıklarını bildirmişlerdir. Ancak çocukların, annelerini daha az kabul ve daha az kontrol eden olarak algıladıkları, babalarını ise daha fazla kabul ve daha fazla kontrol eden olarak algıladıkları ve bu durumun ebeveynlerin bildirdiklerinden farklı olduğu bulunmuştur. Çocuklar, psikolojik uyumlarını iyi olarak algıladıklarını bildirmelerine rağmen, çocukların ailelerine oranla daha düşük psikolojik uyum algıladıkları görülmüştür. Çocuklarını seven ailelerde çocukların ebeveynlerine oranla daha fazla kabul algıladıkları, daha az seven ailelerde ise bu durumun tersi ortaya çıkmıştır. Diğer bir bulgu ise, çocukların anne ve babalarından algıladıkları red ve kontrol arttıkça daha olumsuz psikolojik uyum algıladıklarıdır (Ekmekçi, 2008). EKAR Kuramı kullanılarak yapılan diğer bir yüksek lisans tez çalışmasının amacı ise, ebeveyn-çocuk ilişkisinin kardeşler arası kıskançlık, çatışma ve olumluluk gibi dinamiklere olan etkisinin; kardeş sıralaması, yas farkı ve cinsiyet gibi özellikleri açısından incelenmesidir. Sonuçta, annesi tarafından reddedilmiş olma hissinin, kardeşler arası çatışma ve kıskançlığı arttıracağını ve olumluluğu azaltacağını bulunmuştur. Dolayısıyla annenin reddine kıyasla babanın reddi, kardeş ilişkilerini daha çok etkilediği de bulunmuştur. Diğer bir bulgu ise, ebeveyn kabul-red seviyesinin, kardeşler arası ilişkiler üzerindeki etkisinin iki kız kardeş arasında en yoğun olduğudur (Kanyas, 2008). Çocuk örnekleminin yanı sıra ergenlerle yapılan bir yüksek lisans tez çalışmasında da EKAR Kuramı ve ölçeklerinin kullanıldığı görülmüştür. Bu çalışmanın amacı, ergenlik döneminde meydana gelen değişimlere uyum sağlama noktasında anne baba tutumlarını algılayış biçimleri ve davranışlarına olan etkisi araştırılmasıdır. Çalışmanın en önemli bulgusunun, annenin ihmalinin çocuk davranışlarını; özellikle de saldırganlığı etkileyen en önemli değişken olduğu belirtilmiştir (Karaca, 2006). Ülkemizde ebeveyn kabul veya reddi kuramının evli ve boşanmış aileler üzerinde yapılmış olan çalışmalarda da yer aldığı görülmektedir. Bu çalışmalardan bir 91

tanesinde, parçalanmış ve tam ailelerden gelen 8-11 yaşındaki çocukların anababalarını kabul ve reddetme davranışlarının incelendiği bir yüksek lisan tezidir. Çalışmada, anne-baba arasındaki çatışmanın, anne-babanın evli ya da boşanmış olmasından daha önemli olduğu, çatışmalı evliliklerdeki çocukların, anne-babası anlaşarak boşanmış çocuklara göre, hem daha fazla ebeveyn reddi algıladıkları, hem de psikolojik açıdan daha fazla yıprandıkları belirtilmiştir. Ebeveynler arasındaki çatışma, annelerin de babaların da çocuklarına karşı daha reddedici davranmalarına yol açmaktadır. Evli ailelerde babaların çocuğun kabul ve red davranışını algılayışı üzerinde en az anneler kadar etkili olduğu; ancak, boşanma sonrasında babaların etkisinin oldukça azaldığı ve çocuğun yaşamına annenin daha fazla damga vurduğu saptanmıştır (Candan, 2005). Evli ve boşanmış aileler üzerinde yapılan diğer bir çalışma ise, Öngider (2006) tarafından yapılan doktora tezidir. Bu çalışmada, evli ve boşanmış ailelerde algılanan ebeveyn kabul veya reddinin çocuğun psikolojik uyumu üzerindeki etkilerini incelenmiştir. Araştırma sonucunda, anne-babası ister evli ister boşanmış olsun, ortalamalar açısından Türk çocuklarının anne-babalarını kabul edici algıladıkları bulunmuştur. Ayrıca, çocukların anne ile baba kabulleri karşılaştırıldığında, hem evli hem de boşanmış ailelerde annelerin, babalara göre daha fazla kabul edici olarak algıladıkları saptanmıştır. Boşanma, annenin çocuğu daha az veya daha fazla kabul etmesine yol açmazken, babanın uzaklaşmış olması daha az kabul edici algılanmalarına neden olmuştur. Bu araştırmaya katılan boşanmış çiftlerin çocukları, babalarını daha az sıcak ve daha ihmalkar olarak algılamakta, babaları tarafından daha az sevildiklerini ve istendiklerini düşünmektedir. Evli ailelerde, çocukların genel psikolojik uyumu da, baba kabul-reddine bağlıdır. Bunu, sırasıyla, anne ayrışmamış reddi ve anne kontrolü izlemektedir. Diğer yanda, boşanmış ailelerde, çocukların genel psikolojik uyumu en fazla annesi tarafından ne kadar kabul-red edildiğine, ikinci olarak da kendisini babası tarafından ne kadar ihmal edilmiş hissettiğine bağlıdır. Anne-baba arasında çatışma olmaması, kabul için ideal bir ortam hazırlamaktadır. Evli ailelerde çatışma yaşayan hem anne hem de babalar, çatışma yaşamayan evli anne-babalara göre, çocukları tarafından daha soğuk, daha saldırgan, daha ilgisiz ve red edici olarak algılanmaktadırlar. Boşanmış anne-babalara sahip çocuklar, annebaba çatışmalı olduğunda, babalarını (anne-babası boşanmış ama çatışma yaşamayan çocuklara göre) çok daha soğuk, saldırgan, ihmalkar, ve red edici olarak algılamaktadırlar. Anne-baba arasında bir çatışma olmadığında, anne-babanın evli 92

veya boşanmış olmaları, çocuklarının ebeveyn kabul-reddi algısında bir farklılaşma yaratmamaktadır. Anne-babası tarafından red edildiğini düşünen çocuklar, kabul edildiğini düşünen çocuklara göre, daha saldırgan, kendilerini daha az beğenen, yaşamın zorluklarıyla başetmekte zorlanan, duygusal açıdan uygun tepkiler vermekte zorlanan ve duygusal dalgalanmalar yaşayan ve yaşama ve insanlara daha olumsuz bakan bağımlı çocuklar olmaktadırlar. Araştırmanın önemli bulgularından bir tanesi ise, anne-babası boşanmış olan bir çocuğun genel psikolojik uyumunun daha çok anne kabul-reddine bağlı olduğu; buna karşın anne-babası evli olan bir çocuğun genel psikolojik uyumunun daha çok baba kabul reddine bağlı olduğudur (Öngider, 2006). EKAR Kuramı ile yapılan bir yüksek lisans tez çalışmasında da, evlilik uyumu ile çocuklardaki davranış problemleri arasındaki ilişkide çocuk yetiştirme tutumlarının rolü incelenmiştir. Çalışmanın sonucunda, annelerin saldırganlık ve kin davranışı, evlilik uyumu ile çocuklardaki davranış problemleri arasındaki ilişkide aracı rol oynadığı bulunmuştur. Ayrıca, olumlu çocuk yetiştirme tutumlarının, evlilik uyumsuzluğunun çocuk üzerindeki etkisini hafifletme rolü için destek sağlanmadığı belirtilmiştir (Kaya, 2003) Benzer şekilde ülkemizde yapılan diğer bir çalışmada da babanın, çocuğun psikolojik uyumu üzerinde en az anne kadar etkili olduğunu ortaya koymuştur (Varan ve Eryüksel, 2004). EKAR Kuramı ile evlilik uyumu ve anne-çocuk ilişkileri konusunda yapılan diğer bir çalışmada ise, annelerin evlilik uyumu ve evlilik doyumu düzeylerine göre, çocukların annelerini kabul ya da reddedici algılama düzeylerinin farklılaştığını göstermektedir. Bu araştırmanın sonucunda; çocukların anne-çocuk ilişkisini reddedici algılamalarında devam ettikleri sınıf düzeyine ve ailedeki çocuk sayısına göre de farklılıklar olduğu; ancak cinsiyetin, sosyo-ekonomik düzeyin ve annenin evlenme biçiminin çocukların anne-çocuk ilişkisinde reddedici algılama düzeylerinde farklılık oluşturmadığı sonucuna ulaşılmıştır (Yaşar, 2009). Çocuklar üzerine EKAR Kuramı ile yapılan bir diğer çalışma ise, ebeveyn- çocuk etkileşiminin çocuğun gelişimi üzerindeki etkisi ve empatinin sosyal ve duygusal gelişimdeki önemi göz önüne alınarak, annelerin kabul-red düzeyleri ile çocuklarının empati beceri düzeyleri arasındaki ilişki incelenmiştir. Bu araştırmanın sonucunda, 93

annelerin kabul-red düzeyi ile çocuklarının empati düzeyleri arasında ilişki olmadığı bulunmuştur (Önder ve Gülay, 2007). Ülkemizde EKAR Kuramı ile psikolojik ya da fiziksel sorunlar yaşayan çocuklar konusunda yapılan bazı çalışmalar olduğu görülmektedir. Bu çalışmalardan birinde, öğrenme güçlüğü olan çocuklarla diyabetik çocukların karşılaştırıldığı bir doktora tezidir. Bu çalışmada, ebeveyn kabul-reddi, benlik saygısı ve psikolojik uyum açısından öğrenme güçlüğü olan çocuklarla diyabetik çocuklar karşılaştırılmıştır. Çalışmanın sonucunda, öğrenme bozukluğu olan çocukların diyabetik çocuklara göre daha yüksek oranda anne reddi algıladıkları ve bu reddin özellikle sıcaklık ve kayıtsızlık-ihmal boyutlarında ortaya çıktığını bulunmuştur (Koçkar, 2006). Benzer bir şekilde, öğrenme bozuklukları ile EKAR Kuramı konusunda yapılan bir yüksek lisans çalışması vardır. Bu çalışmada, öğrenme bozukluklarında ebeveyn kabul-reddi ile içselleştirme ve dışsallaştırma sorunları incelenmiştir. Çalışmanın sonucunda, öğrenme bozukluklarında ebeveyn reddinin önemli bir rol oynadığı öğrenme bozukluğu olan çocuklarda ebeveyn reddinin daha çok olduğu; ayrıca, ebeveyn reddi ile davranış sorunları arasında ilişki olduğu da bulunmuştur. Bu nedenle, ebeveynlerin de tedavi planında yer alması gerektiğine dikkat çekilmektedir. (Batum, 2007). Ülkemizde, ebeveyn kabul-red kuramının çocuk ve ebeveynler üzerinde yapıldığı çalışmaların yanı sıra; ebeveyn kabul-reddinin yetişkinlikteki yakın ilişkiler üzerindeki etkisinin araştırıldığı çalışmalar olduğu görülmektedir. Bu konuda Varan (2004) tarafından yapılan bir çalışmada, Ebeveyn Kabul veya Reddi Kuramı ve ölçeklerini kullanarak ebeveyn kabul-reddinin yetişkinlikteki yakın ilişkiler üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Tarih tekerrür mü ediyor? alt başlıklı çalışmada, her iki cinsiyette de çocuklukta algılanan ebeveyn kabul-reddinin bugün yakın ilişkide algılanan kabul-red ile anlamlı düzeyde ilişkili olduğunu saptanmıştır. Bu durumun, annenin kabul ya da reddinin kişinin ileriki yaşamındaki ilişkisini biçimlendirmede daha etkili olduğunun bir kanıtı olduğu belirtilmiştir (Varan, 2004). Benzer konudaki daha sonraki bir çalışma ise, çocukluk döneminde algılanan kabul ya da reddin yetişkinlik dönemi yakın ilişkileri üzerindeki etkilerinin incelendiği bir doktora tezidir. Bu çalışmada, çocuklukta algılanan kabul veya reddin yetişkinlik dönemi yakın ilişkileri üzerindeki etkileri incelenmiştir. Çalışmanın sonucunda, ülkemizdeki yetişkinlerin çocuklukta 94

anne-babalarıyla ilişkide daha çok kabul algılamış oldukları bulunmuştur. Bu durumun nedenin de, kültürel özelliklerimizden dolayı babaların, aile içindeki otoriter ve mesafeli konumlarından dolayı, annelere göre daha az kabul edici olarak algılanmaları olabileceği belirtilmiştir. Araştırmada, hâlihazırdaki yakın ilişkisinden memnun olan yetişkinlerin, hem çocuklukta anne-babaları ile hem de bugünkü eş veya sevgilileriyle ilişkilerinde kabul algıladıkları saptanmıştır. Araştırmaya katılan bekâr kişilerin sevgilileriyle ilişkide algıladıkları kabulün daha çok anne kabulü, evlilerin eşleriyle ilişkide algıladıkları kabulün ise daha çok baba kabulü ile ilişkili olduğu da bulgular arasında yer almaktadır. Ülkemizdeki yetişkin erkeklerin psikolojik uyumu eşi/sevgilisi tarafından ne kadar sevildiğine bağlı görülmektedir. Oysa, kadınlarda eş/sevgili kabulü ile psikolojik uyum arasındaki ilişki erkeklere göre daha zayıftır. Genel psikolojik uyumu en bozuk olan grup çocuklukta hem anne hem de babası tarafından red edilmiş kişilerken; en sağlıklı uyum, çocuklukta hem anne hem de babasıyla ilişkide kabul algılamış olan kişilerde görülmüştür. Kadınların yetişkinlik dönemindeki psikolojik uyumuna en fazla etkisi olan, çocukluk döneminde babalarıyla ilişkilerinde soğukluk, saldırganlık ya da ihmal yasamamalarına rağmen hissetmiş oldukları sevilmeme, değer verilmeme duygularıdır. Bu da, bir kez daha baba kabulünün kadınların psikolojik uyumunda önemli bir rol oynadığını düşündürmektedir. Buna karşın, erkek yetişkinlerin psikolojik uyumu bugünkü yakın ilişkilerinde ne kadar kabul ya da red algıladıklarına bağlı olarak bulunmuştur. Babayla ilişkide algılanan ayrışmamış red hem kadın hem de erkek yetişkinler için tek ortak faktör olarak belirlenmiştir. Bu saptama babaların da en az anneler kadar kişilerin psikolojik gelişiminde önemli bir rol aldığının göstergesidir. Ayrıca, ülkemizde kadının partneriyle olan ilişkisinde ne kadar kabul veya red algıladığı öncelikle kendisine olan özgüvenine bağlı olduğu bulunmuştur. Özgüven kadar çocuklukta yaşanan anne ihmali ile baba ayrışmamış reddi de önem taşımaktadır. İhmal ve ayrışmamış red yaşayan çocuk kendini değersiz görüp sevilmeye layık bulmamaktadır. Çalışmada belirlenen başka bir önemli nokta ise, kadının öz-saygısını örseleyen faktörlerden birisinin de çocuklukta annenin soğukluğu ve saldırgan bir babanın varlığıdır. Yetişkin erkeklerin yakın ilişkilerinde ise babanın soğukluğu ile annenin saldırganlığının önemli bir yer tuttuğu saptanmıştır (Eryavuz, 2006). EKAR Kuramı kullanılarak yetişkin örnekleminde yapılan bir yüksek lisans tez çalışmasında ise, ebeveyn kabul-red/kontrol, kişilik özellikleri, baş etme stratejileri ve psikolojik yakınma arasındaki bağlantının incelemesi amaçlanmıştır. Bu çalışmanın 95

sonucunda, ebeveyn reddinin, farklı temel kişilik özelliklerinin ve farklı baş etme stratejilerinin, psikolojik yakınma, diğer bir deyişle depresyon ve kaygı ile ilişkisi olduğu bulunmuştur. (Işık, 2010). Tartışma Bu gözden geçirme çalışmasında, ülkemizde EKAR Kuramı ile hem ebeveyn-çocuk ilişkilerinin hem de yetişkinlerin yakın ilişkilerinin incelenmesi amacıyla yapılan çalışmalar üzerinde durulmuştur. İncelenen tüm çalışmalar sonucunda genel olarak, ebeveyn çocuk ilişkilerinin çocuğun sosyal ve duygusal yaşamında kalıcı etkileri olduğu bulunmuştur. Kişiliğin geliştiği çocukluk döneminde yaşanan ebeveyn-çocuk ilişkilerinin oldukça önemli olduğu bilinmektedir. Türkiye de yapılan birçok yüksek lisans ve doktora tez çalışmasında EKAR Kuramı kullanılarak çeşitli konularda araştırmalar yapılmıştır. bu çalışmaların birçoğunda çocuk örneklemi kullanıldığı görülmüştür. Bu çalışmaların bazılarında çocuk ve ebeveyn ilişkileri üzerinde durulmuştur. Bunun yanı sıra ergenlik dönemi üzerine yapılan çalışmalara da rastlanmıştır. Bazı çalışmalarda ise, yetişkinlik örneklem üzerinde EKAR Kuramı kullanılarak çeşitli konuların araştırıldığı görülmektedir (Kaya, 2003; Toran, 2004; Candan, 2005; Çetin, 2005; Yener, 2005; Eryavuz, 2006; Karaca, 2006; Kayahan, 2006; Koçkar, 2006; Öngider, 2006; Özbekli, 2006; Batum, 2007; Sarıtaş, 2007; Yılmaz, 2007; Ekmekçi, 2008; Kanyas, 2008; Özyavru, 2008; Hoşcan, 2010; Işık, 2010; Salahur, 2010) Ülkemizde EKAR Kuramı kullanılarak yapılan hem lisansüstü tezleri hem de diğer çalışmaların gözden geçilmesi sonucunda yukarda özetlenen bulgular ile birçok kültürde yapılan araştırmalarda elde edilen bulgular arasında tutarlılıklar olduğu görülmüştür (Rohner, ve Rohner, 1981; Rohner, 1998; Krishnakumar ve Buehler, 2000; Khaleque ve Rohner, 2002; Rohner ve Britner, 2002). Turner ve ark. tarafından (2001) yapılan bir çalışmada, ülkemizde yapılan çalışmalara benzer şekilde, çocukluk dönemindeki ebeveyn- çocuk arasındaki ilişki kalitesinin çocuğun gelecek yıllardaki psikolojik sağlığının önemli belirleyicisi olduğu belirtilmiştir. 96

Benzer şekilde, ABD de 12-14 yaşları arasındaki 451 çocuk ve ailelerinin katıldığı boylamsal bir araştırmada, ebeveyn- çocuk ilişkileri 4 yıl boyunca incelenmiştir. Bu çalışmanın sonucunda, ebeveynleriyle kabul edici, sıcak ilişkiler içerisinde olan çocukların kardeşleriyle ve akranlarıyla olumlu ilişkiler geliştirdikleri bulunmuştur. Ayrıca, dışlanan ve reddedilen çocukların ise, sosyal ilişkilerinde problemler yaşadıkları; akranları tarafından sevilmedikleri belirtilmiştir (Paley ve ark., 2000). Sorunlar karşısında olumsuz baş etme becerilerine sığınmanın (şiddet, madde kullanımı vb.) yaygınlaştığı, depresyonun neredeyse ilkokul düzeyine indiği günümüzde, çocuğun anne karnına düştüğü andan itibaren algıladığı ebeveynle kabul veya reddinin, çocuğun tüm hayatı boyunca kuracağı ilişkilerinin temelini oluşturacağı unutulmamalıdır. Kabul görmediği bir ailede yetişen çocuk; kendinden farklı olanı kabul etmeyen, her türlü farklılığa tepki gösteren bir yetişkin olacaktır. Unutulmaması gereken önemli bir nokta, birey ve toplum yaşamında barışın kabul, şiddetin ise ret ile ortaya çıktığı ve daha sonra geliştiğidir. Sonuç Ülkemizde EKAR Kuramı üzerine yapılan çalışmaların gözden geçirilmesinin amaçlandığı bu çalışmada birçok araştırma incelenmiştir. Yukarıda gözden geçirilen tüm çalışmalardan elde edilen bulgular özetlenecek olursa, çocukların algıladıkları ebevyn kabul-reddinin ve çocukların anne-babaları ile ilişkilerinin son derece önemli olduğunu ortaya çıkmaktadır. Böylece, çocukların ruhsal gelişimi için ebeveyn-çocuk ilişkilerinin önemi bir kez daha vurgulanmaktadır. Bugüne kadar ebeveyn-çocuk ilişkileri konusunda ülkemizde yapılan çalışmalarda üzerinde durulmamış konuların ortaya çıkmasına katkıda bulunulmaya çalışılmıştır. Bundan sonra yapılacak yeni çalışmalarda bugüne kadar araştırılmamış konular üzerindeki boşluğun kapanmasına katkı sağlanabilir. Bu çalışmanın sonucunda, Türkiye de yapılacak yeni çalışmalar için katkıda bulunabileceği düşünülmektedir. Türkiye de yapılan çalışmaların, ebeveyn çocuk ilişkileri üzerine birçok konuya açıklık getirdiği görülmekle birlikte, bundan sonraki çalışmalarda araştırılması ve üzerinde durulması gereken birçok önemli nokta olduğu da dikkat çekmektedir. Ebeveyn çocuk ilişkilerin daha ayrıntılı incelenmesi için, daha geniş örneklemler ve 97

üzerinde yeterince çalışılmamış alanlarda yeni araştırmalar ihtiyaç olduğu düşünülmektedir. Bu çalışma, sadece yayınlanmış ve ulaşılabilen araştırmalar doğrultusunda hazırlandığından Türkiye de yapılmış bütün temsil ettiği söylenemez. Ancak, genel olarak incelenen ebeveynlik özelliklerini ve bu özelliklerin etkilediği düşünülen bağımlı değişken alanlarını görmek bakımından Türkiye deki genel eğilimi ve örüntüyü yansıttığı söylenebilir. Kaynaklar Batum, P. (2007). Öğrenme bozukluklarında ebeveyn kabulü/reddi ile içselleştirme ve dışsallaştırma sorunlarının incelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Hacettepe Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Candan, G. (2005). 8-11 yaşındaki parçalanmış ve tam aile çocuklarının ana-babalarını kabul ve reddetme davranışlarının incelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Maltepe Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Çetin, Ö. (2005). Suçlu ve normal ergenlerde algılanan anne-baba kabul ve reddi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ege Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir. Ekmekçi, A. Y. (2008). Çocukların ve ebeveynlerin algıladıkları ebeveyn kabul veya reddi arasındaki uyum, Boğaziçi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. İzmir. Erözkan, A. (2005). Üniversite öğrencilerinin kişilerarası duyarlılık ve depresyon düzeylerinin bazı değişkenlere göre incelenmesi. Muğla Üniversitesi SBE Dergisi, Bahar 2005, Sayı 14, 129-155. Eryavuz, A. (2006). Çocuklukta algılanan kabul veya reddin yetişkinlik dönemi yakın ilişkileri üzerindeki etkileri. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi, İzmir. 98

Hoşcan, S. (2010). 9-12 yaş çocuklarının evlilik çatışması algısı ile yaşam kalitesi arasındaki ilişkide ebeveyn tutumunun aracı etkisinin incelenmesi. İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Işık, B. (2010). Algılanan ebeveyn kabul-red/kontrol, kişilik özellikleri ve baş etme stratejilerinin psikolojik yakınmalar üzerindeki rolünün incelenmesi. Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Kanyas, R. (2008). Ebeveyn-çocuk ilişkisinin kardeşler arası ilişkiye etkisi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Bilgi Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Kaya, İ. (2003). Evlilik uyumu ile çocuklardaki davranış problemleri arasındaki ilişkide çocuk yetiştirme tutumlarının rolü. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Kayahan, A. (2006). "Sorunlu" ve "Normal" Türk Çocukları ve Annelerinin Ebeveyn Kabul-Reddi Algıları Açısından İncelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir. Khaleque, A. ve Rohner, P.R. (2002). Perceived parental acceptance-rejection and psychological adjustment: A meta-analysis of cross cultural and intracultural studies. Journal of Marriage and the Family, 64, 54-64. Koçkar, İ. A. (2006). Ebeveyn kabul veya reddi, benlik saygısı ve psikolojik uyum: öğrenme güçlüğü olan çocuklarla diyabetik çocukların karşılaştırılması. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Ankara. Krishnakumar, A. & Buehler, C. (2000). Interparental Conflict and Parenting Behaviors: A Meta-Analytic Review. Family Relations, 49, 25-44. Özbeklik, S. (2006). Kadınların Evlilik Kalitesi ve Annelik Kalitesi: Belirleyenler ve Etkileşimleri. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi Boğaziçi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı, İstanbul. 99