Araştırmacılar Klinik Endometritis Tanısı Konmuş Laktasyondaki Sütçü İneklerde, İntrauterin Dekstroz Uygulamalarının İyileştirme Oranı Üzerine Etkisi (Araştırma Ön Sonuçları) Araştırma Erciyes Üniversitesi Hayvan Deneyleri Yerel Etik Kurulu (ERÜ-HADYEK:16/157) tarafından onaylanmış araştırmanın ön deneme sonuçlarıdır. KLİNİK ENDOMETRİTİS Doğum sonrası 21-40. günlerde uterus kaynaklı mukopurulent veya purulent vaginal akıntıyla karakterize bir hastalıktır. Hastalığın sistemik belirtisi yoktur. 1 Kutlay GÜRBULAK1 Esra CANOOĞLU1 Murat ABAY1 Sinan ATA2 Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Doğum ve Jinekoloji Anailim Dalı, Kayseri, Türkiye 1 Plato Entegre Hayvancılık ve Tarım Tic. A.Ş. Bünyan, Kayseri, Türkiye 2 İNEKLERDE ÜREME VERİMİ Süt endüstrisi için büyük önem taşır ve damızlık bir süt işletmesinin genel ekonomik sonucunu önemli ölçüde etkiler. İyi bir reprodüktif performans için sağlıklı bir genital kanal gerekir. KLİNİK ENDOMETRİTİS İneklerin ortalama % 28 inde (% 6,7 % 47,0) görülen bir hastalık olduğu bildirilmiştir (Bicalho ve ark., 2010, Dubuc ve ark., 2011). Escherichia coli, Trueperella pyogenes ve Fusobacterium necrophorum hastalığın başlıca bakteri nedenleridir.
TEDAVİ PREDİSPOZE FAKTÖRLER Doğum stresi, Doğum zamanı perineum bölgesinin hijyen yetersizliği, İkiz doğum, Güç doğum, Peripartum metabolik hastalıklar, Negatif enerji dengesi, Hızlı kilo kaybına bağlı olarak savunma sisteminin azalması, Retensiyo sekundinarum. Klinik endometritisli sütçü ineklerde sıklıkla antibiyotik tedavisi yapılmaktadır. Bu amaçla, süte geçmeyen antibiyotikler sıklıkla kullanılmaktadır. Ancak, uzun süreli antibiyotik uygulamaları hem işçilik gerektiren, hem ekonomik anlamda pahalı bir yöntemdir. Direnç oluşturabilir, etkisi tartışmalıdır.. TEDAVİ Hayvancılıkta, tedavide amaç; etkili olması kadar ekonomik olmasıdır Tedavide prostaglandin uygulamalarının da yaygın olarak kullanıldığı, özellikle doğum sonrası 22-33. günler arasında tek doz prostaglandin uygulamasının ilk tohumlama ve gebelik oranını artırdığı ileri sürülmüştür. Ancak, birçok araştırıcı tarafından prostaglandin uygulamasının uterus sağlığı ve reprodüktif performans üzerine etkisi olmadığı bildirilmiştir. Bilinçsiz ilaç kullanımı sonucunda İlaçlar birbirleriyle etkileşim yaparak, ölüm oranı artmakta, Var olan hastalığı tetiklemekte ve şiddetlendirmekte, Hastalıklar, kronikleşip, antibiyotikler tamamen etkisiz kalmakta, Ette ve sütte kalıntı bırakarak, insan sağlığını tehdit edebilmekte, Ekonomik kayıp artmakta Ekonomik kayıplar nedeniyle metritis tedavisinde yeni metotların arayışı devam etmektedir
AMAÇ Bu çalışmada, süt ineklerinde doğum sonrası 3. haftadan sonra gözlenen klinik endometritislerde, %50 lik dekstrozun intrauterin olarak 200 ml tek doz uygulamasının iyileşmeye etkisi incelendi. NİYE DEKSTROZ? Sümer ve Mısırlı hekimler, M.Ö. 2000 yıllarda balı, açık ve kapalı yaralar, ülser, göz hastalıkları, akciğer, deri ve özellikle mide, barsak hastalıklarının tedavisinde kullanmıştır. Hipokrat da balı değişik hastalıkların tedavisinde kullanmıştır. Şekerin tarihsel olarak kullanımı hakkında bilgiler sınırlı olsa da Anadolu da da açık yaraları iyileştirilmesinde kullanıldığı bilinmektedir. KYÜREK NİYE DEKSTROZ? Şeker, bakteriler üzerindeki hipertonik etkisinin yanı sıra yara iyileşmesini hızlandırma kabiliyeti nedeniyle yara bakımında kullanılmaktadır. Özellikle epitel hücrelerine E. coli'nin bağlanmasını engellemektedir. İntrauterin dekstroz, iyileşme sürecine yardımcı olan endometriyal hücrelere enerji sağlamanın yanında, yüksek ozmolarite nedeniyle bakteriler için iyi bir enerji kaynağı değildir. NİYE DEKSTROZ? Bununla birlikte % 50 lik dekstrozun hipertonik etkisiyle uterus tonusunu artırarak uterusun boşaltılmasına da yardımcı olmaktadır. Bunun sonucunda bakterileri de uzaklaştırmakta ve mekanik olarak involüsyonu artırmaktadır. Araştırıcılar dekstroz uygulamasından sonra 14. günde klinik iyileşmenin başladığını bildirmişlerdir (Brick et al 2011, Machado et al 2015, Maquivar et al 2015).. MATERYAL Çalışma, Kayseri ili Bünyan ilçesinde faaliyet gösteren, Plato Entegre Hayvancılık ve Tarım Tic. A.Ş. ne ait Holstein damızlık süt inekçiliği işletmesinde gerçekleştirildi. MATERYAL Bu araştırma, 400 adet klinik endometritisli inekte yürütülecektir. Şu ana kadar 28 adet hayvana ait bulgular tamamlanmıştır.
MATERYAL Çalışmada, Holstein ineklerde postpartum 30. günde vaginal akıntı metricheck kullanılarak dört derece ile skorlandırıldı. VAGİNAL AKINTI SKORLARI Skor 0 : Temiz mukus Skor 1 : Mukus içinde yer yer iri parçaları Skor 2 : Mukopurulent Skor 3 : Purulent veya kırmızı-kahverengi akıntı Vaginal akıntı kontrolünde 2 ve 3 puanla skorlandırılan inekler, klinik endometritisli hayvan olarak kabul edildi. Klinik endometritis tanısı konan hayvanlara, uterus içi tek doz % 50 dekstroz 200 ml verildi. İlaç uygulamalarının ardından hayvanlara presenkronizasyon protokolü uygulandı. Bu protokol, doğum sonrası 30. günde başlayıp yaklaşık 68. günde sona erdi. Doğum sonrası 30. günde 14 gün arayla iki kez prostaglandin (PG) uygulamasının ardından 14 gün sonra gonadotropin releasing hormon (GnRH), yedi gün sonra PG, iki gün sonra GnRH ve takip eden 16. saatte suni tohumlama yapıldı (68. gün). Presenkronizasyon protokolünün 2. PG uygulamasında (pp 44. gün) tekrar vaginal akıntı kontrolü yapıldı. Tohumlanmış hayvanlara 30. günde (98. gün) ultrasonografiyle gebelik muayenesi yapıldı. Gebelik muayenesinden sonra 1 ay içinde östrus gösterenlere ikinci tohumlama yapıldı. İyileşme ve gebelik oranları bakımından düve ve inekler arasındaki farklılığın istatistiksel önem kontrolünde Ki-Kare testi kullanıldı. İstatistik analizlerde SPSS 20,0 paket programı kullanıldı.
Vaginal akıntı kontrolünde kronik endometritis tanısı konan hayvanların; Primipar : 13 tane Multipar : 15 tane Toplam 28 adet Kronik endometritis tanısı konan hayvanların; Skor 2 : 8 tane Skor 3 : 20 tane olarak skorlandırıldı. Presenkronizasyon protokolünün 2. PG uygulamasında (pp 44. gün) tekrar yapılan ikinci vaginal akıntı klinik endometritis puanlarının düştüğü gözlendi. Presenkronizasyon sonucu, toplam 28 inekten çarası temiz olup, östrus gösteren hayvanlar tohumlandı; 18 adet (% 64,28) (13/7 primipar, 15/11 multipar) (P=0.433). Tohumlanan 18 adet hayvana yapılan gebelik muayenesinde; 6 adetinde (% 33,3) (3 primipar, 3 multipar) gebelik saptandı. Gebe kalmayan toplam 22 ineğin gebelik muayenesinden sonra 1 ay içinde östrus gösteren hayvanlara; 15 tane (% 68,1) (10/6 primipar, 12 adet/9 multipar) ikinci tohumlama yapıldı. İkinci tohumlama yapılan 15 adet hayvandan; 5 adeti (% 33,3) (4 primipar, 1 multipar) gebe kaldı. EK Klinik endometritisli olarak tespit edilen 28 adet hayvandan, postpartum 30. günde yapılan tek doz % 50 dekstroz uygulamasıyla, doğum sonrası 100-130 gün içinde toplam 11 adeti (% 39,2) gebe kaldı. r. TARTIŞMA Brick et al. (2012), klinik endometritisi olan ineklere doğum sonrası 26 + 3 günde, bir gruba intrauterin tek doz 200 ml % 50 lik dekstroz, bir gruba subkutan seftiofur kullanmış ve aynı gün presenkronizasyon uygulamıştır. Kronik endometritisi olup dekstroz verilen hayvanlarda % 29 + 4, kontrol grubunda % 21.1 + 4, seftiofur verilen grupta % 19.7 + 4, kronik endometritisi olmayanlarda % 39.1 + 2 oranında gebelik elde edilmiştir.
TARTIŞMA TARTIŞMA Machado et al. (2015) ise klinik endometritisli hayvanlarda 200 ml %50 lik dekstroz uygulamasının, 14. günde purulent ve mukopurulent akıntıyı düzelttiğini, ancak ilktohumlamadaki gebe kalma oranı, erken embiryonik ölüm ve buzağılama-yeniden gebe kalma oranını etkilemediğini bildirmişlerdir. Maquivar et al. (2015), klinik endometritisli ineklerde % 50 dekstroz un tek başına kullanılması sonrasında purulent vaginal akıntının azaldığını, gebelik oranının dekstrozlu grupta % 29.2, kontrol grubunda % 22.5 oranda olduğunu bildirmiştir. BEKYÜREK SONUÇ TEŞEKKÜRLER Sonuç olarak, çalışmamız henüz tamamlanmamasına rağmen, klinik endometritisli ineklerde intrauterin % 50 dekstroz ve presenkronizasyon uygulamasının, 14. günde purulent ve mukopurulent akıntıyı düzelttiğini ve gebelik oranını arttırdığı görülmüştür. Bu nedenle, uygulamanın geleneksel tedavilere göre oldukça ucuz bir yöntem olabileceği kanısına varılmıştır.