TÜRKİYE EKONOMİ KURUMU. TARTIŞMA METNİ 2010/10 http ://www.tek. org.tr



Benzer belgeler
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İÇ KONTROL STANDARTLARI EYLEM PLANI 1- KONTROL ORTAMI STANDARTLARI

TÜRKİYE DE TURİZM GELİRLERİ İLE EKONOMİK BÜYÜME ARASINDAKİ İLİŞKİ ( )

GELİŞMEKTE OLAN EKONOMİLERDE YENİDEN YAPILANMA STRATEJİSİ OLARAK ÖZELLEŞTİRME: TÜRKİYE ÖRNEĞİN İ REFERANS ALAN BİR DENEME

İçindekiler kısa tablosu

1 TEMEL İKTİSADİ KAVRAMLAR

MEVDUAT BANKACILIĞINDA KARLILIK VE MAKROEKONOMİK DEĞİŞKENLER İLİŞKİSİ: TÜRKİYE ÜZERİNE BİR UYGULAMA

econstor Make Your Publication Visible

TAMSAYILI PROGRAMLAMA İLE PORTFÖY ÇEŞİTLENDİRME PROBLEMİNİN ÇÖZÜMÜ

Mesleki ve Teknik Eğitimin Finansmanı

Finansal Varlık Fiyatlama Modelleri Çerçevesinde Piyasa Risklerinin Hesaplanması: Parametrik Olmayan Yaklaşım

İKTİSAT BİLİMİ VE İKTİSATTAKİ TEMEL KAVRAMLAR

ALMANCA ÖĞRETİMİNDE ÖĞRETMEN KILAVUZ KİTAPLARININ ÖNEMİ

EĞİTİMDE TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ

TÜRKİYE EKONOMİSİNDE BÜYÜME İLE İŞSİZLİK ORANLARI ARASINDAKİ NEDENSELLİK İLİŞKİSİ

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

SESSION 1. Ahmet Kamacı (Artvin Çoruh University, Turkey) Yener Oğan (Artvin Çoruh University, Turkey) Abstract

11. Üretim Bölgeleri Yönünden Karşılaştırma ve Değerlendirme

EKONOMİK GÖRÜNÜM MEHMET ÖZÇELİK

Ders Planı - AKTS Kredileri: II. Yarıyıl Ders Planı Kodu Ders Z/S T+U Saat Kredi AKTS Mikro İktisat Zorunlu

KUŞADASI YÖRESİ RÜZGAR VERİLERİNİN DENİZ YAPILARININ TASARIMINA YÖNELİK DEĞERLENDİRİLMESİ

GİRİŞ BİRİNCİ BÖLÜM FİNANSAL KRİZ KAVRAMI VE FİNANASAL KRİZLERİN TEORİK ÇERÇEVESİ

Faktör Donatımı Teorisi (Heckscher Ohlin) Karşılaştırmalı Üstünlüklere Eleştiri. Heckscher Ohlin Modelinden Çıkartılan Teoremler


İktisada Giriş I. 17 Ekim 2016 II. Hafta

Ekonomik Büyüme İle Vergi Gelirleri Arasındaki İlişki: Sınır Testi Yaklaşımı 1

ESO DERGİ YENİLİĞE, İNOVASYONA VE TEKNOLOJİ ÜRETİMİNE DESTEK ESO TEKNOLOJİ ÖDÜLLERİ. Proje Fuarı 2017 Gerçekleştirildi

SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

sonucu kamu harcamaları artırıldığı zaman faiz oranı ne kadar çok yükseliyorsa, her bir durumda maliye politikasının dışlama etkisi o kadar büyük

1 İKTİSAT İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

İKTİSAT ANABİLİM DALI ORTAK DOKTORA DERS İÇERİKLERİ. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1: EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER VE TEMEL KAVRAMLAR...

ORMAN ÜRÜNLERİ SANAYİNDE KALİTE YÖNETİMİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA (Karadeniz Bölgesi Örneği)


Ekrem Gül (Sakarya University, Turkey) Ahmet Kamacı (Artvin Çoruh University, Turkey) Serkan Konya (Artvin Çoruh University, Turkey) Abstract.

Kamu Yatırımları ve Yeni Firma Oluşumu Arasındaki edensel Đlişkiler: Türkiye nin Đlleri Üzerine Dinamik Panel Veri Analizleri *

BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ...

PEM Tipi Yakıt Hücresi Sisteminde Kullanılan Kompresör Modelinin Adaptif Denetleyici ile Kontrolü

İLK DEFA ÖĞRETMEN OLARAK ATANANLAR İÇİN UYUM EĞİTİMİ PROGRAMI (06-16 EYLÜL 2011)

10. HAFTA DERS NOTLARI İKTİSADİ MATEMATİK MİKRO EKONOMİK YAKLAŞIM. Yazan SAYIN SAN

Türkiye Ekonomisi 2014 Bütçe Büyüklükleri ve Bütçe Performansı Raporu

Bölüm 3. Dış Çevre Analizi

ÖĞRENCİ MEMNUNİYET DÜZEYİ Aralık 2010

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

V. ULUSAL \s * TESİSAT MÜHENDİSLİĞİ KONGRESİ VE SERGİSİ

Kurumsal Şeffaflık, Firma Değeri Ve Firma Performansları İlişkisi Bist İncelemesi

İÇİNDEKİLER. 1. Bölüm Kamu Ekonomisi Disiplinine Tarihsel ve Analitik bir Perspektiften Bakış,

KALİTE STANDARTLARI VE ŞANLIURFA İLİNDEKİ TÜKETİCİLERİN KALİTE STANDARTLARINI ÖNEMSEME DÜZEYLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

HAFTALIK EKONOMİ RAPORU

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

BASIN TANITIMI TÜRKİYE DE BÜYÜMENİN KISITLARI: BİR ÖNCELİKLENDİRME ÇALIŞMASI

Makro İktisat II Örnek Sorular. 1. Tüketim fonksiyonu ise otonom vergi çarpanı nedir? (718 78) 2. GSYİH=120

İKT 207: Mikro iktisat. Faktör Piyasaları

YÖNETİM VE EKONOMİ Yıl:2011 Cilt:18 Sayı:2 Celal Bayar Üniversitesi İ.İ.B.F. MANİSA

Giriş İktisat Politikası. İktisat Politikası. Bilgin Bari. 28.Eylül.2015

Dünya Ekonomisinde Tarımın Rolü

Ekon 321 Ders Notları 2 Refah Ekonomisi

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Mikro İktisat MİK

Akdeniz İ.İ.B.F. Dergisi (32) 2015, 53-65

Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi Pamukkale University Journal of Engineering Sciences

KMÜ Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi 16 (27): , 2014 ISSN: ,

Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 33, Ağustos

1 İKTİSAT İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

DIŞ TİCARETİN SERBESTLEŞMESİ ve EKONOMİK BÜYÜME

Türkiye de Cari İşlemler Hesabının Finansmanı: ARDL Sınır Testi Yaklaşımı *

Yeni Dış Ticaret Teorileri. Leontief Paradoksu

FJNANS KESİMİNİN REEL SEKTÖRE KAYNAK YARATMA KAPASİTESİ TÜRKİYE ÖRNEĞİ

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri

5. SANTRİFÜJ POMPALARDA TEORİK ESASLAR

Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 55, Ekim 2017, s

YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I

MAKRO İKTİSAT KONUYA İLİŞKİN SORU ÖRNEKLERİ(KARMA)

Karayolları Genel Müdürlüğü Sanat Yapıları Daire Başkanlığı Tüneller Şubesi Müdürlüğü OCAK 2013

ADNAN MENDERES ÜNİVERS İTES İ NAZİLLİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTES İ İKTİSAT BÖLÜMÜ DERS İÇERİKLERİ. ECON101 Ekonomi Bilimine Giriş I (3+0)5

Sulamada Kullanılan Santrifüj Pompalarda Kavitasyon Karakteristiklerinin Belirlenmesi*

FİNANSAL YÖNETİME İLİŞKİN GENEL İLKELER. Prof. Dr. Ramazan AKTAŞ

AB Krizi ve TCMB Para Politikası

Tarım & gıda alanlarında küreselleşme düzeyi. Hareket planları / çözüm önerileri. Uluslararası yatırımlar ve Türkiye

İÇİNDEKİLER. Önsöz... iii. KİTABIN KULLANIMINA İLİŞKİN BAZI NOTLAR ve KURUM SINAVLARINA İLİŞKİN UYARILAR... 1 BİRİNCİ BÖLÜM İKTİSATIN TEMELLERİ

gerçekleşen harcamanın mal ve hizmet çıktısına eşit olmasının gerekmemesidir

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Mayıs 2014, No: 92

İktisat Nedir? En genel haliyle İktisat bir tercihler bilimidir.

2012 SINAVLARI İÇİN GÜNCEL EKONOMİ ÇALIŞMA SORULARI. (40 Test Sorusu)

SERİ:XI NO: 29 SAYILI TEBLİĞE İSTİNADEN HAZIRLANMIŞ YÖNETİM KURULU FAALİYET RAPORU

MERCOSUR ÜLKELERİ - Ekonomik Genel Bilgi

DOKUZUNCU KALKINMA PLANI ( ?) 2010 YILI

Ekonomi Bülteni. 17 Ekim 2016, Sayı: 40. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Alternatif Hareketli Kesme Düzeninin Hareket Kinematiği

KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜK TEORİSİ

FİYATLAR GENEL DÜZEYİ VE MİLLİ GELİR DENGESİ

Ekonomi Bülteni. 14 Kasım 2016, Sayı: 44. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

TOPLAM TALEP I: IS-LM MODELİNİN OLUŞTURULMASI

İhracat, Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve İşsizlik: Türkiye Örneği*

BÖLÜM 5 SPRİNKLER SİSTEMLERİNDE SU İHTİYACI

Küresel Kriz ve. Bekir Sıtkı ŞAFAK Sermaye Piyasası Kurulu

DENEME SINAVI A GRUBU / İKTİSAT

Merkez Bankası 1998 Yılı İlk Üç Aylık Para Programı Gerçekleşmesi ve İkinci Üç Aylık Para Programı Uygulaması

Dünya Ekonomisi. Bülteni. İstanbul Sanayi Odası Araştırma Şubesi. Ekim Dünya Ekonomisine Küresel Bakış 1

Transkript:

TÜRKİYE EKONOMİ KURUMU TARTIŞMA METNİ 2010/10 http ://www.tek. org.tr GELİŞMEKTE OLAN EKONOMİLERDE YENİDEN YAPILANMA STRATEJİSİ OLARAK ÖZELLEŞTİRME: TÜRKİYE ÖRNEĞİNİ REFERANS ALAN BİR DENEME Recep Kök, Orhan Çoban Kası, 2010

GELİŞMEKTE OLAN EKONOMİLERDE YENİDEN YAPILANMA STRATEJİSİ OLARAK ÖZELLEŞTİRME: TÜRKİYE ÖRNEĞİNİ REFERANS ALAN BİR DENEME Recep KÖK (İletişi Yazarı) Dokuz Eylül Üniversitesi İİBF İktisat Bölüü E-Mail: recep.kok@deu.edu.tr. Orhan ÇOBAN Selçuk Üniversitesi İİBF İktisat Bölüü 1. Giriş II. Dünya Savaşı sonrası dönede Keynesyen politikaların da etkisiyle heen heen her ülkede kaunun ekonoi içerisindeki payında öneli artışlar görülüştür. Fakat 1970 li yıllarda yaşanan stagflasyon krizi ve bu krize bağlı olarak ortaya çıkan ekonoik sorunlar kaunun ekonoi içerisindeki rolünün sorgulanasına neden oluştur. Bu gelişeler son 20 25 yılda dünyanın birçok bölgesinde/ülkesinde özelleştire politikalarını gündee getiriştir. 1980 li yıllarda İngiltere de başlayan özelleştire tartışaları ve uygulaaları, 1990 lı yıllardan itibaren globalleşenin de etkisiyle birçok gelişiş ve gelişekte olan ülkede artan bir ive ile deva etektedir. Globalleşe süreci ülkeler açısından bir takı tehditleri ve fırsatları beraberinde getirirken ilgili ülkeleri yeni politika ve strateji arayışlarına da zorlaaktadır. Yine bu süreçte teknoloji devrii ni kontrol eden ülkelerin, refah doktrini adına güç doktrini ni tekelleştire ideali ile örtüştürek istedikleri bilinektedir. Bu konjonktür çerçevesinde küreselleşe süreci henüz taalanaış olakla birlikte gelişekte olan ülkeler açısından anlalı bir tehdit oluşturduğu iddiası tartışaya değer bulunduğu sürece refah doktrini ne yönelik yeni arayışlar sürdürülecek ve potansiyel yeni çözü önerileri anla kazanarak geliştirilebilecektir. Bu bağlada Türkiye nin 1980 li yıllarda başlattığı ekonoik dönüşü sürecine paralel bir yaklaşıla özelleştire politikalarını uygulaaya koyasının sanayileşe stratejisini hangi ölçüde desteklediği konusu Türkiye özelinde (açısından) hala öneini koruduğu kadar benzer ülkeleri de ilgilendirektedir. Gelinen noktada entelektüel seviyede bilisel alandaki görüş birliği daha çok serbest piyasa ve özel ülkiyet taraftarlarına doğru bir eğili gösterektedir. Ancak, bu konudaki tartışaların gelecek yıllarda da öneini koruyacağı düşüncesi bu çalışanın ana teasını oluşturaktadır. Özelleştire ülkelerin ekonoik gelişişlik düzeylerine göre farklı etkiler eydana getirektedir. Gelişekte olan ekonoilerde sürdürülebilir bir kalkına için tercih edilecek politikaların başında etkin bir özelleştire öngörülektedir. Zira yetersiz seraye birikiinden dolayı gelişekte olan ekonoilerde ihtiyaç duyulan serayenin tein edilesinde çeşitli zorluklarla karşılaşılaktadır. Bu ülkeler, IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kurulardan kredi ve ali yardı şeklinde çeşitli finansal destekler alaktadırlar. Dolayısıyla adı geçen kuruların finansal destekleri genellikle ekonoik liberalleşe şesiyesi altında özelleştire eksenli politikaların yürürlüğe konulası şartına bağlaaktadırlar. Bu bağlada özelleştire, teel ekonoik sorunların çözülenesi

2 aacıyla gelişekte olan ülkelerde tercih edilen ve/veya uluslararası organizasyonlar tarafından bu ülkelere epoze edilen bir stratejiye dönüşüştür. Bu çalışada globalleşenin ortaya çıkardığı tehditler ve fırsatlar değerlendirilerek güç doktrininden refah doktrinine geçişin gelişekte olan ekonoilerle ilgili boyutu tartışaya açılacaktır. Ayrıca, özelleştire politikaları çerçevesinde popülist-volantarist ekonoi yönetiinden ekonoide katılıcı deokratikleşeye geçişin dinaikleri ortaya konulaktadır. Türkiye örneğinden hareketle politika yapıcılar açısından gelişekte olan ülkelere referans olabilecek bir regülasyon odelinin geliştirilesine yönelik teorik bir çerçeve ele alınacaktır. Kısaca burada özelleştire uygulaaları çerçevesinde yeni politika önerileri geliştirileye çalışılacaktır. 2. Gelişekte Olan Ekonoilerde Özelleştirenin Ekonoik Motivasyonları Birçok gelişiş ve gelişekte olan ekonoideki özelleştire deneyileri dikkate alındığında, özelleştire konusundaki tartışaların gelecek yıllarda da öneini koruyacağı, dolayısıyla net kayıp kazançların tartışılacağı bilinektedir. 1970 li yıllarda IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası finans kurularının gelişekte olan ülkelere açtıkları kredilerin, 1980 li yılların başından itibaren anapara ve faizleri ile birlikte geri dönee riski ve giderek artan uluslararası fon fazlasına reel kaynak araa çabaları, özelleştire hareketlerinin uluslararası platfora taşınasına neden oluştur. Bu bağlada kaunun ekonoi içerisindeki payını azaltayı aaçlayan özelleştire uygulaalarını gelişekte olan ülkelere yaya aacıyla IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşların bünyesinde özel biriler oluşturuluştur. Bu tür birilerin faaliyetleri sonucunda IMF progralarının uygulanasına yönelik olarak üye ülkelerde devletçilik politikalarının sınırlandırılasını aaçlayan ekonoi prograları yürürlüğe konuluştur (Bös, 1986; Kök, 1995; Banerjee and Rondinelli, 2003). Söz konusu progralar çerçevesinde üye ülkelerin verilen ev ödevlerini yapıp-yapadıkları stand by anlaşalarıyla sürekli olarak denetleniş ve prograa uyan, yani ev ödevlerini iyi yapan ülkelere finansal destekler sağlanıştır. Literatürde (Vining and Boardan,1992; Creer, Marchand and Thisse, 1989; Zeckhauser and Horn, 1989; Peralan and Pestieau, 1988; Raaurti, 1987; Rau, 1986; Doberger and Piggott, 1986; Marchand, Pestieau and Tulkens,1984;) analizleri incelendiğinde özel işleteler kısa ve orta vadeli finansal göstergelerdeki (kârlılık vb. ) iyileşelerle değerlendirilirken KİT lerin teel aaç fonksiyonu gözden geçirilektedir. Niteki kau işletelerinin genel aacı toplu enfaatine olan sosyo-ekonoik aaçları gerçekleştirek ve net sosyal faydayı aksiize etektir. Ancak burada teel sorun, aaç ve hedeflerin açık ve seçik bir şekilde belirleniş olası kadar uygulaa sonuçlarının belirlenen hedeflerden nasıl, ne kadar ve neden saptığını belirleek de önelidir (Kök, 1995). Öte yandan, özelleştirenin gerekliliğini ortaya koyan ve sonuçlarını değerlendiren çok sayıda çalışa bulunaktadır (Megginson et al., 1994; D Souza and Megginson, 1999; Havrylyshyn and McGettigan, 1999; Djankov and Murrell, 2000, 2002; Megginson and Netter, 2001; Kök and Çoban, 2002; Boubakri et al., 2005; Çoban and Seçe, 2005). Bu bağlada genel olarak kau işletelerinin aynı alanda faaliyet gösteren özel sektör işletelerine göre daha az etkin oldukları sonucuna ulaşılakta ve ortaya çıkan etkinsizlik çeşitli nedenlerle ilişkilendirilektedir. Örneğin, kau işletelerinin aaçlarının çok yönlülüğü, ülkiyet şekli, piyasa yapısı, kau işletelerinin yönetiindeki yetersiz teşvikler, bürokratik ve politik çıkar ilişkilerinin hatırlanası yeterli sayılabilir (Boardan and Vining,

3 1989; Vickers and Yarrow, 1991; Laffont and Tirole, 1993; Kök, 1995; Shleifer, 1998; Havrylyshyn and McGettigan, 1999; Nellis, 1999, 2000; Djankov and Murrell, 2000, 2002; Shirley and Walsh, 2000; Sheshinski and Lopez-Calva, 2003). Neo-klasik iktisat teorisinde kausal seçi ve ülkiyet hakkı yaklaşıları ile açıklanan ülkiyet yapısı ile kaynak kullanı etkinliği arasındaki ilişki, özel ve kau sektörü arasında etkinlik farklılıklarına yol açan ülkiyetin doğasındaki değişikliklerle açıklanaktadır. Kau Tercihi ve Mülkiyet Hakları Teorisi de ülkiyet değişiinin daha büyük bir ekonoik artık yaratacağı ve kaynak tahsisini daha da iyileşeceği hipotezini refarans alaktadır. Böylece özel ülkiyet sürdürülebilir etkinlik olgusunun çekirdeğini oluşturaktadır. Niteki, KİT lerde kau ülkiyeti özelliğinden dolayı, gerekli teşvik ve ödüllendire ekanizalarının işleediği, dolayısıyla kau işletelerinin özel işleteler kadar etkin olaayacağı iddia edilektedir. Yine belli bir dönede bölüşüün ne şekilde gerçekleştirildiği, nasıl değiştirildiği ve bunda ülkiyet değişikliğinin hangi ölçüde etkili olduğu öne arz etektedir. Kausal seçi yaklaşıında ise kaynak kullanı etkinsizliğinin teel nedenlerinden biri, zayıf rekabet koşullarında çalışan bürokratik yapı ve doğrudan işletileeyen deneti ekanizalarıdır (Hayek, 1978). Ancak, ülkeler/sektörler üzerine yapılan apirik araştıraların bazılarında kau işletelerinin bazılarında ise özel işletelerin kaynak kullanı etkinliğinin daha yüksek olduğu görülüştür. Buradan hareketle ülkiyet biçii ile kaynak kullanı etkinliği arasında kurasal açıdan doğrudan bir bağlantının oladığı söylenebilir (Saygılı ve Tayaz, 1996: 405 408; Barberis et al., 1996; Kole and Mulherin, 1997; Boubakri and Cosset, 1999; Lizal et al., 2000; Harper, 2002). Ayrıca literatürde kurusal yöneti konusunda genellikle içsel ve dışsal olak üzere iki türlü ekaniza dikkate alınaktadır. İçsel ekanizalar firanın organizasyonel yapısını ve sahiplik yapısını içerirken, dışsal ekanizalar yasal ve kurusal sistein yanısıra seraye piyasalarının izlenesini içerektedir. Boycko et al., (1996), kau firalarının göreceli etkinsizliğini ve özelleştire sonrası etkinliğin artırılasını açıklayan bir odel geliştiriştir. Buna göre, devletin ekonoi içerisindeki kontrolünün azaltılası firaların perforansının artasına ve sonuçta daha yüksek kazançların ortaya çıkasına ikan sağlaaktadır. Diğer taraftan ekonoide yabancı yatırıcıların sayısının artası halinde yeni özelleştirilen firaların özelleştire sonrası perforansları etkilenektedir. Çünkü, yabancı yatırıcılar genellikle yeni özelleştirilen firalara yeni fonlar tein etekte, şirketin tanıtıında yeni açılılar yaratakta ve yöneticilerin eylelerini sıkı bir şekilde denetleektedir. Bu nedenle yabancı sahipliği ile özelleştire sonrası perforansın iyileştirilesi arasında pozitif bir ilişki kurulaktadır. İçsel izlee ekanizası ise yöneti kurulu ve tepe yöneticisi gibi firanın organizasyonel yapısı ile ilgilidir. KİT lerin perforansının düşüklüğü, tayinle gelen üyelerin ve yöneticilerin düşük vasıflı olalarıyla açıklanaktadır. Kaldı ki kurusal yöneti ekanizaları etkin bir şekilde işleeyen gelişekte olan ekonoilerde niteliksiz yöneticilerden dolayı denetlee/izlee ekanizaları kurulaaakta ve kar aksiizasyonuyla hiç bir ilgisi olayan aaçlar dikkate alınaktadır (Boycko et al., 1996). Gelişekte olan ekonoilerde kau işletelerinin göreceli olarak daha az etkin olalarının nedenlerinden birisi de piyasa yapısının kaynak kullanıına etkisidir. Bazı iktisatçılar firalardaki teknik etkinliği, piyasaların rekabetçi yapısıyla ilişkilendirekte ve tekelci konudaki firalarda etkinliğin sağlanaayacağını iddia etektedirler. Küresel rekabette artı kata değer elde etek isteyen sektör veya firalarda kaynak kullanı etkinliğinin artırılası, özelleştirenin tekelci bir piyasa yapısına yol açaasına bağlıdır (Kök, 1995: 22 27). Kaunun ekonoideki ağırlığının açıklanasında haki güç kavraı ön plana çıkaktadır. Özellikle yasal düzenleelere bağlı olarak oluşuş onopolistik

4 piyasa yapılarında, haki güç ile onopolistik güç kavraları aynı anlaa gelektedir. Monopol gücü elde eden iktisadi karar birii (ajan) onopol gücün sahibinin kau sektörü olası halinde haki güç olarak kau-, piyasanın regülasyonu yerine kendi regülasyonunu epoze eden fira niteliği kazanaktadır. Haki veya onopol güç, rakip veya potansiyel olarak rakip olabilecek firaların piyasaya girişini engelleyebilekte, hali hazırdaki rakipleri piyasayı terk eteye zorlayabilekte ve yeni teknolojilerin yayılasını ve kullanıını zorlaştırabilektedir. Bu ve benzeri stratejiler he rekabeti he de kaynak kullanı etkinliğini azaltıcı bir takı iktisadi yansıaları ortaya çıkaktadır (Estache, 2001: 100). Bu nedenle rekabet ortaının iyileştirilerek rekabetin artırılasının yanısıra, gücün kötüye kullanıının engellenesine yönelik anti-onopol yasalarının yürürlüğe konulası ve piyasa ekanizasını etkinsizleştirecek oluşuların önüne geçilesi için bir takı çözü önerileri geliştirilelidir. Son zaanlarda iktisat literatüründe üzerinde önele durulan konulardan birisi haline gelen ve öncülüğünü Stigler, Posner ve Peltzan ın yaptığı Regülasyon Teorisi çerçevesinde şekillenen regülasyon olgusu, özellikle gelişekte olan ülkelerde özelleştire eksenli tartışaların odağına yerleşektedir. Çünkü, kaynak kullanı etkinliğini artıran rekabet gücünün iyileşesine yol açan bir politika aracı olarak değerlendirilektedir. Burada konsept olarak rekabet gücünden ne anlaşılaktadır? Bu konu çalışaız açısından büyük bir öne arzettiği için gelişiş ve gelişekte olan ülke ayırıından hareketle ele alınasında yarar vardır. Özellikle küresel ve ulusal rekabet gücü kavralarının iyi irdelenesi ve yüklenen anla çerçevesinde özelleştire olgusu ile ilşkilendirilesinde yarar vardır: Niteki literatürde (Banterle, 2005; Budd and Hırıs,2004 ; Fleing,1999; Kıtson, Martin and Tyler, 2004 ; Sachwald, 2000 ;Depperu and Cerrato, 2002; Henricsson,Ericsson, Flanagan, and Jewll, 2004; Cockburn, Siggel, Coulibaly and Vezina,1998 ; Begg,1999; Krugan,1994; Porter,1990; Reinert 1994); çoksayıda tartışa bulunaktadır. Haatoja ve Okkonen (2004) e göre rekabet üstünlüğünün çok yönlü olarak ele alınası gerekektedir. Örneğin, ulusal rekabet gücü kavraını eleştiren Krugan (1994) bu kavraın tehlikeli ölçüde sabit bir fikir olduğu tezini savunaktadır. Ona göre ulusal rekabet gücü kavraından hareketle yurtiçi politikalar çarpıtılakta, uluslar arası ekonoik siste tehdit edilektedir. Krugan ülkelerin ekonoik geleceğinin dünya pazarlarındaki başarıları ile belirleneceği hipotezine karşı çıkaktadır. Çünkü, ülkelerin dünya ile ticareti firaların birbirleriyle olan ticari rekabetinden farklıdır. Ülkeler firalar gibi birbirlerinin rakipleri değildir. Rekabet gücünün bir anlaı var ise bunu fira üzerinden küresel ölçekteki rekabet gücü ile göreli verililik ölçütüne bağlı olarak açıklaak gerekir. Zira ülkelerin rekabet düzeyi göreli verililik artışı ile değil, ülkelerin yurt içi verililik artışı ile ölçülelidir. Krugan ın bu yaklaşıı özünden saptırıldığında, ulusal rekabet gücünü yükselte politikaları sadece gürük koruacılığı ve ticaret savaşlarına neden olacağı için erkantiliz kuzu postuna giriş olacaktır (Krugan, 1994; Begg,1999) Bu bağlada ulusların firalardan farklı olduğunu belirten Mc Fedridge (1995) ulusal ekonoinin perforansına yönelik aaçlar ile kau politikalarının ekonoik aaçları açısından ortaya çıkan ulusal rekabet gücünün, rekabet gücü kavraı ile özdeş oladığını savunaktadır. Niteki küresel rekabet gücünü analiz eden Krugan ın verililik teelinden hareketle ortaya koyduğu yaklaşıı Birleşiş Milletler yaklaşııyla uyuludur. Buna göre uluslararası rekabet gücünde sadece dış ticaret dikkate alınaakta aynı derece de yatırılar, teknolojik değişe ve ilerleeler, dolayısıyla insan kaynaklarındaki dinaik gelişe ele alınaktadır. Bu bağlada ulusal düzeyde rekabet gücünü anlasız sayan Krugan ı Porter da (1990) destekleekte, rekabet gücünün teelde endüstri ve fira ölçeğinde analiz edilesi gerektiğini savunaktadır. Ancak alternatif bir yaklaşı sergileyen

5 Reinert e (1994) göre bir ulusu belli bir anda endüstri ve fira düzeyindeki verililik ve etkinlik ölçütleri her zaan o ulusun halkının refah göstergesi olarak değerlendirileez. Yani ulusal rekabet gücü zayıf bir ülke, fira ölçeğinde yüksek bir rekabet gücüne sahip olabilir. Niteki, Neoklasik retorikten bakıldığında üreti teknolojisindeki gelişe verililiği artırdığı ve fiyatları düşürdüğü için refah artabilir. Burada piyasalar hakkında ükeel bilgiye sahip olunduğu, ölçeğe göre sabit getiri ve faktör fiyatlarının eşitlenesi gerektiği varsayıları altında analiz edilen ulusal rekabet gücü anlasız hale gelebilir. Küresel ölçekte ise göreli ve utlak seviyede verililikteki artışın yanı sıra verililik seviyelerindeki hızlı değişeler ve yaratılan ilave faktör gelirlerinin, dolayısıyla ortaya çıkan küresel endüstri rantının ülke içinde kalasını sağlayacak politikaların geliştirilesi ulusal rekabet gücü kavraına anlalılık kazandıracaktır. Çünkü küresel rekabet gücünün arka planında eksik rekabet olgusu hükü sürektedir. Teelde eksik rekabet koşullarıyla açıklanan faktör fiyatlarındaki eşitsizlik ulusal rekabet gücünü azaltaktadır. Bu çerçevede ulusal firaların ikro düzeyde verili ve etkin olaları her zaan ulusal rekabet gücünün artasına neden olaz. Çünkü teknolojik gelişeler faktör sahiplerinin (yerleşik ülkedeki) refah gelirlerini artıraktan ziyade ürün fiyatlarını düşürüyor ise verililik artışının yarattığı aliyet düşüşü, ulus ötesindeki tüketici kitlelere transfer ediliş olacaktır. Dolayısıyla endüstri/fira ile sınırlı ve içerikli verililik etkinlik artışları tek başına ulusal rekabet gücünü açıklaaya yetez. Bize göre de ulusal rekabet gücünün nispi yüksekliği, bir çok alanda göreli ve utlak verililikteki artışın yanı sıra bilgi ekonoileri orjinli, eksik rekabet ve piyasa rantlarından oluşan ölçek ekonoilerinin doğurduğu yüksek kalitedeki iktisadi faaliyetleri (high quality activity) kontrol eden politikalar oluşturanın gerekliliği ile açıklanabilir. Küresel rekabet gücünün başarılabilesi alt koşul olan ulusal rekabet gücünün başarılasına bağlıdır. Bu bağlada ülke kaynaklarının topyekün etkin ve verili kullanılasına yönelik bölüşüle uyulu yaklaşı veya daha dar kapsalı uygulanabilir odellerin geliştirilesi ihtiyacı öneini koruaktadır. 3. Dünya da ve Türkiye de Özelleştire Deneyileri 1970 li yıllardan itibaren birçok ülkede devletin ekonoi içerisindeki fonksiyonları sorgulanaya başlanıştır. O dönelerde telekoünikasyon, posta hizetleri, elektrik ve gaz hizetlerinin yanısıra havayolu ve deiryolu taşıacılığı gibi hizetler kau sektörünce sağlanaktaydı. Bu tartışalar çerçevesinde kii politikacılar stratejik olarak nitelendirdikleri alanlarda devletin faaliyetlerine deva etesi gerektiğine inanaktaydılar. Bu tartışaların yaşanırken 1979 yılında İngiltere de büyük bir halk desteği ile Thatcher hüküeti iktidara geliştir. Thatcher hüküeti başlangıçta büyük çaplı bir özelleştire prograına girişeiş olakla birlikte özelleştireyi teel bir ekonoi politikası olarak beniseiştir.

6 Yine dönein Alanya sında da Adenauer hüküeti savaş sonrası dönein ideolojik otivasyonuna sahip büyük çaplı denationalization 1 prograını yürürlüğe koyuştur. Bu progra çerçevesinde 1961 yılında Volkswagen deki kau payının öneli bir kısı küçük yatırıcılara devrediliştir. Thatcher hüküeti denationalization yerine Peter Drucker tarafından literatüre katılan privatization kavraını tercih etiştir (Yergin and Stanislaw, 1998, 114). He Thatcher hüküetinin he de Adenauer hüküetinin özelleştire prograları dikkate alındığında aaçların benzerlikleri göze çarpaktadır (Price Waterhouse, 1989a, b). Bu aaçların yanısıra Thatcher hüküetinin ikincil bir aacı ise özelleştire eksenli hüküet politikaları vasıtasıyla ulusal seraye piyasalarının geliştirilesi teel hedef olarak beniseniştir. İngiltere de uygulanan özelleştire prograının bekleneyen başarısının bir sonucu olarak diğer batılı ülkelerde de iktisadi ve siyasi politikaların özü olarak özelleştire politikaları yürürlüğe konuluştur. Bu ülkelerde de kau işletelerindeki kauya ait paylar halka arz edileye başlanıştır. 1986 yılında Fransa da Jacques Chirac hüküeti özelleştire uygulaalarına başlaış ve henüz 1998 yılı biteden kauya ait 22 şirketi yaklaşık 12 ilyar dolara özelleştiriştir. Sonraki dönede sosyalist hüküetlerin iktidara gelesiyle birlikte satışlardan bazıları durduruluş ve elden çıkarılan firalardan bazıları kaulaştırılıştır. 1993 yılının başlarında Balladur hüküetinin işbaşına gelesiyle birlikte yeni ve daha büyük çaplı bir özelleştire prograı yürürlüğe konuluştur. Bu dönede Fransa nın 2 en büyük özelleştiresi yapılış; 1997 yılı Eki inde France Teleco un 7,1 ilyar dolarlık, 1998 yılı Kası ında da yine aynı şirketin 10,5 ilyar dolarlık hissesi halka arz ediliştir (Megginson and Netter, 2001). Diğer öneli Avrupa ülkelerinden İtalya, Alanya ve İspanya da da 1990 lı yıllarda büyük çaplı özelleştire prograları yürürlüğe konuştur. Özelleştire uygulaaları 1980 li yılların sonlarına doğru Pasifik bölgesine yayılaya başlaıştır. Özellikle Japonya da az sayıda olakla birlikte çok büyük çaplı özelleştire uygulaaları gerçekleştiriliştir. Örneğin Şubat 1987 ile Ocak 1988 döneinde Nippon Telgraf ve Telefon un yaklaşık 80 ilyar dolarlık hissesi halka arz ediliş ve sadece Kası 1987 de 40.3 ilyar dolarlık satış gerçekleştiriliştir. Bu, özelleştire tarihinde yapılış olan en büyük halka arzdır (Megginson and Netter, 2001). Diğer taraftan Asya da hüküetler kau işletelerinin satışı hususunda fırsatçı bir yaklaşı tercih etişler, piyasa koşullarını daha cazip hale getirek için büyük şirketleri parça parça satışlardır. Fakat sözkonusu işletelerin çok sayıda sosyal refah yükülülükleri bulunasından dolayı, Çin hüküeti devletin ekonoideki rolünü ciddi şekilde azaltacak böyle bir özelleştire prograını uygulaaya koyada zorlanıştır (Bai et al., 1997; Lin et al., 1998; Lin, 2000). 1 Denationalization, kau sektörüne ait bir endüstrinin hisse senetlerinin enkul kıyetler borsasında halka ve başka kuruluşlara satılarak özelleştirilesi şeklinde tanılanaktadır.

7 Özelleştire konusunda kendine özgü bir yere sahip diğer Asya ülkesi ise Hindistan dır. Hindistan 1991 yılında itibaren liberalleşe prograını ve ekonoik reforları yürürlüğe koyuş ve bağısızlığının 44. yılında devletin öncülüğünde bir iktisadi kalkına odeli beniseiştir. Latin Aerika ülkelerinde de geniş kapsalı özelleştireler yapılıştır. Özellikle Şili nin özelleştire prograı oldukça dikkate değerdir. 1990 yılında Telefonos de Chile özelleştiriliştir. Bu özelleştire uygulaasında ilk defa batılı seraye piyasaları kullanılış ve işletenin payları ABD li yatırıcılara satılıştır. Bu uygulaa gelişekte olan ülkelere örnek olası açısından öneli bir açılı sağlaıştır. Diğer bir Latin Aerika ülkesi olan Meksika nın özelleştire prograı da oldukça kapsalıdır. Müdahaleci bir ekonoik sistee sahip bu ülkede özelleştire prograı sayesinde ekonoi içerisinde devletin rolü öneli ölçüde azaltılıştır. 1982 yılında Meksika da GDP nin %14 ü ve sabit seraye yatırılarının %38 i kauya ait işleteler tarafından gerçekleştirilekteydi. Bu bağlada GDP nin yaklaşık %12,7 si net transferler ve sübvansiyonlardan oluşaktaydı (La Porta and López-de-Silanes, 1999). Özelleştire uygulaaları çerçevesinde 1992 yılı Haziran ayına kadar kauya ait 1200 işletenin 361 i özelleştiriliş ve sübvansiyonların heen heen taaı uygulaadan kaldırılıştır. Bolivya ve Brezilya gibi diğer Latin Aerika ülkelerinde de öneli özelleştire uygulaaları yürürlüğe konuştur. Örneğin Bolivya nın yenilikçi aktifleştire (capitalization) projesi çok büyük etki yaratıştır. Buna karşın bölgedeki en öneli ve kapsalı özelleştire prograı Brezilya tarafından uygulanış; çok ciddi uhalefete rağen Cardoso hüküeti birkaç büyük kau işletesinin satışını gerçekleştiriştir. Bu şirketlerden ikisi 1997 yılında özelleştirilen Copanhia Vale do Rio Doce (CVRD) ve 1998 yılında özelleştirilen Telebras tır (Megginson and Netter, 2001). Sahra-altı (Sub-Saharan) Afrika ülkelerinde ise özelleştire oldukça gizli yapılan bir iktisat politikasıdır. Bazı ülklerde kauya ait işletelerin elden çıkarılası gerektiği dile getirilekte, ancak özelleştirenin sonuçlarına yönelik genel bir inanç oluşaıştır. Örneğin Nijerya da kauya ait işletelerin satışı birçok kez gündee gelekle birlikte sadece küçük çaplı özelleştireler yapılabiliştir (Jones et al., 1999). Kısacası bu ülkelerde özelleştire uygulaalarında başarılı olunaaıştır. Özelleştire progralarının uygulaaya konduğu öneli bölgelerden birisi de Merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerini de kapsayan eski Sovyet-bloku ülkeleridir. Bu ülkelerde piyasa ekonoisine geçişin, daha geniş anlada ekonoik dönüşü çabalarının bir parçası olarak özelleştire politikaları yürürlüğe konuluştur. Bu süreçte çok çetin tartışalar yaşanış ve politik tercihler öneli ölçüde sınırlandırılıştır. Özellikle eski elitler ve yöneti üzerinde söz sahibi olan kesiler çeşitli yollarla elden çıkarılan bu şirketlerin hisselerini ele geçirişlerdir. Sonuçta özelleştireden beklenen pozitif anladaki net etkiler yaratılaaış ve uygulaalar genellikle hayal kırıklığıyla sonuçlanıştır. Tü bu olusuzluklara rağen farklı bölgelerde hüküetler çok hızlı ve başarılı özelleştireler gerçekleştirişler; kauya ait işletelerin satışını çekici hale getirerek, öneli gelirler elde etişlerdir. Gelişekte olan ekonoilerde özelleştire uygulaalarının değerlendirilesinde özelleştireden elde edilen gelirlerin öneli bir yeri bulunaktadır. Bu ülkelerde 1990 2005 döneine ait özelleştire gelirleri Şekil-1 deki gibidir. Şekil- 1: Bölgelere Göre Gelişekte Olan Ülkelerin Özelleştire Gelirleri: 1990 2005 ($US billions)

8 40 36 32 East Asia & Pacific 28 Europe & Central Asia 24 20 Latin Aerica & Caribbean 16 Middle East & North Africa 12 8 South Asia 4 Sub-Saharan Africa 0 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 Kaynak:http://www.privatization.org/database/trendsandstatistics.htl http://rru.worldbank.org/privatization/region.aspx?regionid=999. Gelişekte olan ülkelerde 1990 yılında yaklaşık 12 ilyar dolarlık özelleştire yapılırken, bunun yaklaşık 11 ilyar dolarlık bölüü Latin Aerika&Caribbean bölgesinde gerçekleştiriliştir. Bu ülkelerde özelleştire gelirleri 1997 yılına kadar sürekli olarak artış ve 1997 yılında 65 ilyar dolarla en yüksek düzeye ulaşıştır. 1997 yılında baş gösteren Asya Krizinin de etkisiyle 1998 yılından itibaren özelleştire gelirleri azalaya başlaıştır. 2003 yılından itibaren yeniden artış trendine giren özelleştire gelirleri 2005 yılında yaklaşık 57 ilyar dolar olarak gerçekleşiştir. 2000 li yıllara kadar en yüksek özelleştire gelirini Latin Aerika&Caribbean bölgesindeki ülkeler elde ederken, 2000 li yıllardan itibaren Avrupa&Orta Asya bölgesi ülkeleri özelleştire gelirlerinde üstünlüğü ele geçirişlerdir (Şekil-1). Yüksek gelirli/sanayileşiş ülke ekonoilerinde KİT lerin rolü her geçen gün azalış; 1984 yılında GDP içerisinde %8,5 olan payları 1991 yılında %6 ya düşüştür. Bu oran günüüzde %5 düzeylerindedir (Jaes Schitz, 1996; Bernado Bortolotti, Marcella Fantini, and Doenico Siniscalco, 1999a, Mahboobi, 2000; Eytan Sheshinski and Luis Felipe Lopez-Calva, 2003). Düşük gelirli ülkelerde kau işletelerinin ekonoi içerisindeki paylarındaki azala yüksek gelirli ülkelere göre daha hızlıdır. Bu ülkelerde özelleştire uygulaalarının başladığı dönede KİT lerin GDP içerisinde payı yaklaşık %16 düzeylerinde iken 1995 yılında %7 ye düşüştür. Bu oran günüüzde %5 düzeyindedir. Diğer taraftan orta gelirli ülkelerde de özelleştire uygulaalarına bağlı olarak 1990 lı yıllardan itibaren kaunun ekonoi içerisindeki payı anlalı bir şekilde azalıştır. Üst-orta ve düşük gelir gruplarına sahip erkezi ve Doğu Avrupa nın geçiş ekonoilerinde ise başlangıçta oldukça yüksek olan kau ülkiyetinin payı özelleştire uygulaalarıyla birlikte azalaya başlaıştır (Megginson & Netter, 2001). Gelişekte olan birçok ülkede genellikle büyük iktarlarda ilk yatırı gerektiren ve dolayısıyla sabit aliyetleri yüksek olan endüstrilerde üreti kau tarafından yapılaktadır. Bu endüstrilerde üretilen al ve hizetler tüketicilere KİT ler aracılığıyla devlet tekeli olarak sunulaktadır. Bu piyasalarda devlet tekeli oluşturulasının ardında yatan teel ekonoik neden doğal tekel olakla birlikte; özel kesiin yeterli seraye birikiine sahip olaası, kalkına için gerekli olan altyapı hizetlerinin sürekli ve güvenilir bir şekilde sanayinin hizetine sunulaaası, diğer sektörlerle bu tür hizetler arasında taalayıcı ilişkilerin

9 oluşaaası gibi çeşitli ekonoik nedenler de bulunaktadır. Mal ve hizetlerin piyasaya KİT ler tarafından sunulduğu ülkelerde fiyatlar ya hüküetler tarafından ya da kendisine verilen sosyal aaçlar doğrultusunda KİT yönetii tarafından belirlenektedir (Çakal, 1996: 15-17). Türkiye de de 1930 lu yıllardan itibaren özel bir önele kurulaşış olan KİT lerin genel ekonoi içindeki yeri, zaan zaan tartışılakla birlikte 1980 li yıllardan itibaren özellikle Neo-liberal politikaların ağırlık kazanasından dolayı kau işletelerinin özel işletelere göre kaynaklarını etkin kullanaadıkları görüşü işleneye başlaıştır. Genel aaçlar doğrultusunda Türkiye de özelleştire konusunda ilk yasal düzenlee 29.2.1984 tarih ve 2983 sayılı Kanunla yapılıştır. Bu kanun ile özelleştirenin kurusal ekanizası oluşturuluştur. Sonraki dönelerde özelleştire sürecinden beklenen hedeflere ulaşada karşılaşılan güçlüklerin giderilesi aacıyla çok sayıda yasal düzenlee yapılıştır 2. Bu çabaların bir sonucu olarak 27 Kası 1994 tarihinde 4046 sayılı Özelleştire Kanunu yürürlüğe konuluştur. Çeşitli nedenlerle Türkiye de özelleştire uygulaalarından arzulanan sonuçlar elde edileeiştir. Şekil-2 de de görüldüğü üzere 1985 1997 döneinde özelleştireden elde edilen gelirler sadece 3,6 ilyar dolar civarındadır. Son yıllarda IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası finans kurularının da baskısıyla özelleştire süreci hızlandırılış ve 2004 2007 döneinde yaklaşık 22 ilyar dolarlık özelleştire yapılıştır. Şekil- 2: Türkiye de Özelleştire Gelirleri (1985 2007; Milyon Dolar) 9000 8000 7000 6000 5000 4000 3000 2000 1000 0 1985-1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 1985 2007 döneinde Türkiye de yapılan özelleştirelerde blok satış, halka satış, tesis ve varlık satışı, İMKB de satış, yarı kalan tesis satışı ve bedelli devir olak üzere 6 yönteden yararlanılıştır. Bu dönede elde edilen yaklaşık 30 ilyar dolarlık özelleştire gelirinin % 61 i blok satış, % 17 si halka arz, %16 sı tesis ve varlık satışı, % 4 ü İMKB de satış ve % 2 si ise bedelli devir yönteiyle gerçekleştiriliştir (ÖİB, 2007). 2 Söz konusu yasal düzenleelere ilişkin olarak bakınız; Kilci, 1994.

10 4. KİT-Özelleştire Bileşii Bir Regülasyon Yaklaşıı: İkinci Eniyi Teorei Teelli Refah Modeli Küresel ölçekte rekabet gücü ele alınırken, fira ve endüstrileri tesil eden çok uluslu şirketlerin teel bir karar alıcı olarak ön plana çıktığı; ulusal politika yapıcısı olan hüküetlerin ise ikincil derecede karar ala biriine indirgendiği bilinektedir. Dolayısıyla küresel iktisadi düzen ulusal iktisadi düzene göre sosyal içerikten yoksunlaşakta, küresel gelir dağılıı daha da bozulakta ve Walras ın ahlaki etkinlik kavraı giderek anlasızlaşaktadır. Yukarıda Türkiye örneğini de kapsayan bazı ülkelerin kalkına sürecinde öneli bir yer tutan KİT yapılanası ve kausal ülkiyetin özel ülkiyete transfer sistei değerlendirilip özelleştire uygulaalarının sonuçları kısaca açıklanaya çalışıldığında fira ve endüstrilere yönelik rekabet gücü kazandıra argüanları ikro; ulusal rekabet gücüne yönelik argüanlar ise akro politikalar içerdiği için Krugan ve Reinert yaklaşılarının bileşkesi olan bir regülasyon odeli tarafıızdan kuruluş ve aşagıda sunuluştur. Böyle bir odel sınaasına duyulan gereklilik şu şekilde açıklanabilir: Krugan ve Reinert ın rekabet gücü kavraını açıklarken vurgu yaptıkları akro referansların ikro referanslara göre zayıf olduğu tezi; bir kaynak tahsisi yaklaşıını öngörektedir. Bu çalışanın teel aacı, ulusal rekabet gücüne erişi odaklı bir odel kuraktır. Bu odel, etkinlik ölçütünü gereklilik koşulu sayakta ve artan verililikten hareketle halkın yaşa kalitesiyle eşanlı örtüştüreyi öngörektedir. Ancak bu duruda uluslararası ticaret perforansındaki yükseliş küresel rekabet gücünün dinaiği olarak kabul görebilir ve odeliiz açısından yeterlilik koşuluyla örtüşebilir. 4.1. Bir Deregülasyon Aracı Olarak Özelleştire Önce, küresel rekabet ortaının oluşturulası ve artırılasının yanısıra kau ülkiyetindeki firaların da sürdürülebilir regülasyon ve rekabet gücü kazanasına yönelik bir rekabet politikası olarak tanılanan özelleştire, kaunun regülasyon alanlarının piyasalar ve firalar lehine daraltılası anlaına gelektedir. Buradaki özelleştire eksenli teel varsayı, kau firalarının kendilerine rekabet üstünlüğü sağlayabilecek sürdürülebilir bir regülasyon gücü kazanaayacağı ve bu doğrultuda kau firalarının girişicilikten yoksun, yaratıcı ve işbirlikçi olayan, teknolojik gelişelere adapte olaayan ve pazarlık gücü kazanaayan bir yapılanaya sürükleneceğidir. Kau firalarının regülasyon yeteneğinden ahru olası, doğal olarak bu firalarla etkileşide bulunan diğer firaların da regülasyon alanlarını daraltakta ve güçlerini optial ölçüde kullanalarını engelleekte veya geciktirektedir. Bu bağlada özelleştire sadece kau firaları açısından değil, aynı zaanda diğer firaların regülasyon alanlarının ve regülasyon güçlerinin de optiize edilesi açısından büyük öne arz etektedir (Kök ve Çoban, 2002; Türkkan, 2001: 235): Özetle, kaunun kendi regülasyon alanlarını daraltak aacıyla uygulaaya konan özelleştire eksenli politikalarda, ediniliş ve yaşanılış tecrübelerden yararlanılası gerekektedir. Bu alanda Türkiye de yaşanan gelişeler, kaunun ciddi bir iç ve dış baskı olaksızın kendi regülasyon ve etkinlik alanlarını daralta konusunda istekli davranayacağını gösterektedir. Kaynak kullanı sürecine yönelik yetersizlikler giderek artan istikrarsızlığa; artan istikrarsızlık, aka ve euriyetlerin bölüşüünü içine alan artan suistiallere yol açtığı

11 içindir ki; yöneteeyen deokrasilerde ortaya çıkan kötü yönetiler, iyi yönetileri barındıraaktadır (kovaktadır). Ortaya çıkan bu döngüsel durudan dolayı ekonoi politikası düzenleelerinin de kausal bir al olduğunu düşünürsek; kausal allara ilişkin rekabetçi regülasyon odeli oluşturanın önei daha da belirginleşektedir (Ayrıntılı bilgi için bakınız: Kök, 1995: 173 175). Bu çerçevede izleyen bölüde Türkiye örneğinden hareketle gelişekte olan ülkelere referans olabilecek bir regülasyon odelinin geliştirilesine yönelik teorik bir çerçeve ele alınacaktır. 4.2. İkinci Eniyi Teorei Teelli Refah Modeli: Eko-Deokratik Uzlaşı Yaklaşıı İktisat öğretisinin teel aacı, tatin edici bir refah seviyesinin sınırlı ikanlarla nasıl sağlanacağını açıklayan üreti-bölüşü ve güvenlik teelli bir ahenk ekanizasını analiz etektir. Burada EKO- DEMOKRATİK UZLAŞI Analizinin odağına yerleştirilen ahenk kavraından, bireyin kişisel enfaatleri ile toplu ve topluu tesil eden devletin teel enfaatleri arasındaki iradi bir uzlaşa kastedilekte ve burada dinaik etkinlik ölçütü refarans alınaktadır. Ulusal kaynakların asli sahibi olan kararalıcı bireyler, kaynakların kullanıına izin veren iradenin tesilcisi olduklarına göre faktör donatı ile çıktının(üretiin) sağladığı yararın sürdürülebilir bir denge analizine esas olası için güvenlik teelli bir bölüşü odelinin varlğına inanalı ve bu inancı iradi karar ekanizasına (politik süreç) bağlı olarak test ete gücüne sahip olalıdır. Bu çerçevede özel teşebbüsün teel aaç fonksiyonu olan aksiu kar sağlaa aacı ile KİT'lerin teel aaç fonksiyonu olan net sosyal fayda yarata aacını kesiştiği KİT-Özelleştire Bileşili Bir Regülasyon Yaklaşıı geliştirilebilinir. Buna göre; Özel teşebbüsün aaç fonksiyonu: Max. Kar = Topla Gelir - Topla Maliyet KİT'in aaç fonksiyonu: Max. Net Sosyal Fayda=Top. Gelir - Top. Maliyet ± Dışsallıklar + Tüketici Fazlası Burada bağısız değişkenlerden özellikle ± dışsallıkların kapsaı üzerinde durak ve bu kavraı kısaca irdeleek faydalı olacaktır. "Dışsallık, bir ekonoik ajanın (birey veya fira), bir diğer ekonoik ajanın üreti, gelir, boş zaan, servet veya refahı üzerindeki bir tür olulu (positive externalities) veya olusuz (negative externalities) etkisi olarak bilinir". Dışsallıkla sisteli bir şekilde ilgilenen ilk iktisatçı 1912 de A.C Pigou oluştur. Pigou'ya göre, negatif dışsallıklar veri iken ta rekabet piyasalarında bile Pareto-tipi (I.tip) refah aksiize edileeektedir. Bilindiği şekliyle übadelede etkinlik koşulunun sağlandığı iki tüketicili, iki allı bir ekonoi tasarlayalı. Buna göre iki taraf için avantajlı ticaretin sona erdiği bir duru veri iken allar kişiler arasında yeniden dağıtılsa(tahsis edilse) en az bir kişinin duruunu kötüleştireksizin diğerinin duruunu iyileştirenin ükün oladığı hal etkin tahsis olarak tanılanaktadır. Burada tüketide dışsallıklar hesaba katıladığı ve her kişinin tatini kendi tercihine bağlı olduğu sürece aşağıdaki şekilde verilen hipotetik olarak tanılanış Wo,W1, W gibi rekabetçi her denge aynı zaanda Pareto optial bir dağılı süreci olarak kabul edilir. Bu daraltılış tesili ekonoide tüketiciler arasında gelir dağılıı çok kötü oluş olsa (fiili duru); hüküetin daha adil bir gelir dağılıı politikasına işlerlik kazandırabilek için başlangıç donanıına ( eko- deokratik uzlaşı yaklaşıı çerçevesinde) üdahale ettiği varsayılırsa, piyasalar yeni bir denge sürecine bağlı olarak rekabetçi denge noktalarından uzak bir noktada ( iniize edilecek bir sapa ile örneğin şekilde W 2) dengeye gelebilecektir. Bu duru second theore of welfare econoıics olarak tanılanır (Ruffin,1992). Bu üdahalenin şidi de ekonoinin arz yönüyle faktör donanıını etkileyecek biçiiyle yapıldığını düşüneli. Dolayısıyla ekonoide arz yönlü olarak kaynaklar özel

12 sektörden kau sektörüne doğru yönlendirilebileceği gibi bunun tersi de ükündür. Niteki 1960' lı yıllarda Ronald Coase, geçişi gözleleenin öneine işaret etiş ve devletin etkin politikalarına bağlı olarak, sosyal refahın artacağını savunan Pigou'nun tezini zınen kabul ederken; çoğu zaan yöneti aliyetinin, iktisadi etkinsizliği eliine etekten sağlanan kazancı aşacağını savunuştur. Coase ın yaklaşıı günüüzde rekabetçi regülasyon odeline dönüştürülebilirse; yani devlet özel refah allarının üretiine ilişkin ülkiyet haklarını özel sektöre devrederek, basit anlada rekabetteki belirsizliği ortadan kaldırırsa, devlet üdahalesi en aza indirgenerek etkinlik başarılabilir ve negatif dışsallık probleinin üstesinden gelinebilir. Örneğin, negatif dışsallık söz konusu olduğunda, bu olusuzluğu yaratan üreti faktörüne veya nihai tüketi alına uygun bir vergi konularak, ya da insan kaynaklarını değerlendire sürecinde popülizi sıfırlayan bir personel istihdaı yasayla düzenlenerek optiallik şartı sağlanabilir. Burada, konan verginin ölçüsü en az negatif dışsallığın parasal değerine (sosyal aliyetine) eşit olalıdır; istihda politikası ise teknik ilerleeyi azai kılan bir nora dönüştürülelidir. Yine, pozitif dışsallıkların sağladığı kazançlar sübvansiyon niteliğinde olduğu için net sosyal faydayı gözeten bir olgu olarak algılanaktadır. Zira, net sosyal fayda azaileştirilesinin KİT'lerce teel aaç edinilesinin ana nedeni, Pareto nun İkinci Eniyi Teoriini referans alan iktisadi odellere işlerlik kazandıraktır. Şayet, KİT esprisine uygun aaç fonksiyonu ile rekabetçi özel sektörün eksik rekabet koşullu, giderek tekelleşen aaç fonksiyonunu birlikte değerlendirilip; NSF > KİT Kârı < Monopolcü Kâr kısıtını sağlayacak şekilde ele alınırsa; KİT'lerin ortaya çıkışını zorunlu kılan siyasi, sosyal ve ekonoik boyutları yansıtan nedenler gözetiliş olur. Böylece,KİT-Özelleştire Bileşili Bir Regülasyon Yaklaşıı ile işleyen piyasa ekanizasının başarısızlığını düzeltek, istikrarı sağlaak, ekonoideki çıkar dağılıının yapısını geniş halk kitlelerine yönlendirilek ükün olabilir. Dolayısıyla uzun döneli Eko-Deokratik Uzlaşı odelini esas alan karar alıcı bireylerin( anayasal süreçle belirleniş sözleşe hukukundan doğan haklar çerçevesinde özel teşebbüs girişicileri ve kau tesilcileri) katılıcı iradeleriyle oluşan teel ilkeler bağlalı bir ANAYASAL sürece işlerlik kazandırılabilinir. Eniyi Teorei Teelli Refah Modeli, Türkiye özeli inden hareketle gelişekte olan ekonoiler için genel bir odel olarak kurgulanıp Eko-Deokratik Uzlaşı yaklaşıı olarak ele alınır iken teel gerekçeler şu alt başlıklarla sıralanabilir. Bunlar: Çeşitli kesilere sağlanılan itiyazların ortadan kalkası, Haksız rekabetin asgari düzeye inesi ve rekabetin adil koşullarda gerçekleşesi, Devletin, istikrarı ve verililiğe dayalı bölüşüü birinci dereceden öneseesi, Devletin asli fonksiyonlarını yerine getirirken, volontarist ve popülist kaynak kullanıına son veresi, başka bir ifadeyle üretken kaynak kullanıını daha da etkinleştiresidir. Devletin yukarıda belirtilen unsurları dikkate alan bir regülasyon odeli gerçekleştirebilesi, oluşturulacak bir Ulusal Perforans Değerlendire Merkezi aracılığıyla toplusal fayda/aliyet analizinin yapılasını gerekli kılaktadır. Bu gereklilik Walras (1860 lı yıllarda) ilkesi ile de açıklanabilir. Niteki, üreti ve refah artışını sağlayan liberalizle, artan refahın yönünü analiz eden sosyalist öğretinin argüanlarının birlikte değerlendirilesi, ve bu değerlendireden yeni yaklaşıların üretilesi ihtiyacı bugün de öneini koruaktadır. Bu bağlada bilisel etkinlik ile ahlaki etkinlik bileşkesine dayalı insani etkinlik olgusu iktisatçılar tarafından önesenelidir (Kök, 1999: 209). Bu teel kaygılar dikkate alındığında, literatürden bilinen özelleştire aaçları, özelleştirenin ekonoik, sosyal ve politik otivasyonları ve özelleştire yönteleri veri

13 iken; aşağıda yeni bir regülasyon odeli önerilektedir. Kausal allara ilişkin karar ve koordinasyon yapısı hakkında karşılaşılan sorunlar ve Türk ekonoi sisteinde fonksiyonel işlerliği yıllardır tartışılagelen çeşitli durular çeşitli kaynaklardan izlenegelektedir. Örneğin " kausal alların planlaa ve karar süreci, hukuk düzeninin belirlediği devlet yapısı ve politik siste içinde belirlenirken; Türkiye deki kausal allara ilişkin plan ve kararlara bakıldığında, bu alanın etkin işleediği görülektedir. Bunun teel nedeni, şeklen var olan parlaenter deokratik sistein, addi içeriği ve fiili uygulaalarındaki eksik veya yetersiz düzenleelerdir. Bu duru, kausal allara ilişkin özgür ve esnek isteklerin ortaya çıkasını engelleektedir. Ayrıca, kausal al ve hizetlerin üreti, karar ve tercihleri politik ve idari kararlara dayanakla birlikte, rasyonellik ilkesinden uzak duraktadır. Niteki, Türkiye de rasyonel ve/veya planlı davranış düşüncesinin yeterli düzeye erişeesi, politik ve idari kararlardaki keyfiliği de beraberinde getirektedir. Kausal allara ilişkin karar ve planlaada, rasyonellik ilkesinin bağlayıcılığı, özü itibariyle seçilerde yapılan taahhütlere yansıalı ve alternatif tercihler politikası oylanarak hayata geçirilelidir. Mevcut iktisadi düzenin işleyişine kausal alların üreti ve dağıtıında etkin olayan bir sistein egeen olduğu için ve bu siste gelişekte olan ülkelere haki olduğu için küresel rekabet gücü tezini savunanlar özelleştire argüanı olarak kullanaktadır. Modelin Teel Varsayıları ve Dinaik Etkinlik: Modele yönelik dinaik etkinlik analizine esas olan beş teel varsayı şunlardır: 1-Siyasal liberaliz ve bundan ortaya çıkan güç dokrini deneyileri vaad edilen tatin edici refah seviyesini yaratada başarısızdır. 2-Küresel rekabetin ortaya çıkardığı alan ekonoileri tekelleşe sürecini realize etektedir. 3-Her iktisadi olayın teel karar alıcısı olan insan he arz, he de takep yönlü tasarruflarında hooeconoicus olduğu kadar, hoososyologicus bir varlıktır. 4-Kausal ve özel refah alları tedarik, üreti ve pazarlaa sürecinde birbirlerinin he ikae edicisi he de taalayıcısıdırlar. 5-Refah iktisadının teel dinaiği olan iktisadi etkinlik ölçütü, kaynak tahsisine refarans olan ikinci en iyi teorei teelli Eko-Deokratik Uzlaşı odeli için de teel ölçüttür Bu ölçüt her bir ülkenin kendi Perforans Değerlendire Merkezi tarafından odelin işlerliğini sağlayan referans gösterge olarak kullanılır. Bu varsayılardan hareketle KİT-Özelleştire Bileşiini tesi eden Bir Regülasyon Yaklaşıını açıklayacak İkinci Eniyi Teorei Teelli Refah Modelinin ekanizasının tanılanası gerekektedir. "Dinaik etkinlik" olgusu kartezyen çerçevede şu şekilde gösterilebilir: İktisadi birilerin genel etkinlik seviyesinin belli zaan dilileri içinde (yıl, 15-20 yıl gibi) tespit edilebileceğini dikkate alalı ve ülkenin üreti yapısını, çok ürünlü bir fira veya endüstrinin küe (Tarı, otootiv, kauçuk endüstri vb.) birilerle içeriliş üreti fonksiyonuna benzeteli; Şekil-3'de görüldüğü gibi, özel refah alları üreticisi A nın X W ( A Pr YPW ( K, L) ) özel sektörde X özel refah alı, B nin ( B ( K, L) ) ise kau sektöründe Y kausal refah alını ürettiğini kabul edeli ve bunları koordinat sistei üzerindeki eksenlere yerleştireli. Buna göre, bir ülke, koordinat eksenleri boyunca he i 1 X1, X 2... X X ; i 1

14 he de i 1 Y1, Y2... Y Y allarını üretebileceği eek ve seraye stokuna sahiptir. Veri i 1 üreti faktörleri çerçevesinde her iki üreticinin Şekil-3'de görüldüğü gibi Pareto nun Birinci Eniyi Teorii çerçevesinde Eko-Deokratik Uzlaşı doğrusu üzerindeki denge W 0 olsun (W 0, W 1..W hipotetik übadelede denge varsayıı). Buna göre, koordinat düzlei içindeki herhangi bir noktaya tekabül eden refah seviyesi, ülkenin veri seraye stokları ile üretilebilecek W P ve W Pr alları bileşiinden bir tanesini gösterektedir. Örneğin, M 0, M 2, M 4, M 6, M 10 übadele eğrileri küesi, W P orijinine dış bükey eğrileri; yine 1, 3, 5, 7, 9 übadele eğrileri de W Pr orijinine dış bükey eğrileri tesil etsin. Şekil- 3: Eko-Deokratik Uzlaşı ve Faktör Donanıı Etkinliği (K L) Oratodoks standart iktisat teorisine göre ta rekabet şartları altındaki übadele eğrileri, Refah Transforasyon Doğrusu üzerinde (Eko Deokratik Uzlaşı Eğrileri) X PrW YPW PL dengede iken MRTS( K, L) MRTS( K, L) koşulu sağlanaktadır. Bu koşullarda ortaya PK X PrW YPW Py çıkış üretici dengesi ile tüketici (A,B) dengesinin( MRS( X, Y ) MRS( X, Y ) ) eşanlı olarak Px X PrW YPW X PrW YPW birlikte sağlandığı olgunun MRTS ( K, L) MRTS( K, L) MRS ( X, Y ) MRS( X, Y ) Mikro Genel Denge olduğu bilinektedir. Ancak, ekonoetrik odel çerçevesinde ortaya çıkan üreti fonksiyonlarının ' bileşkesi olan hipotetik denge gerçekte W0 değil, kestiri dengesi olan W 0 olabilir(hata terii: ε nin odele ilave edilesiyle). Kurgu ile ilgili örnekolaya tekrar dönersek; KİT ve Özel sektör faktör donanıının özelleştire sürecine bağlı olarak yeniden tahsis edildiğini esas alan İkinci Eniyi Teorei Teelli Refah Modeli: Eko-Deokratik Uzlaşı Yaklaşıına

15 göre erişilebilir potansiyel denge W ' 3 ile açıklanabilir. Burada ele aldığıız kurgu, KİT yapılanasına bağlı seraye birikiinin hangi ölçüde özelleştirilesinin topluu tatin edici refah seviyesine ulaştırabileceği tartışasıdır. Şekilde görülen ideal denge W 0 (W 1..W ) Pareto tipi I( Thefirst theore of welfare econoıics) ile ekonoetrik bağlada ' ele alınan sapalı denge W 3 Pareto tipi II(second theore of welfare econoıics )analizleri birlikte ele alındığında, başlangıçtaki dinaik etkinlik ölçütü ile ortaya çıkan W 0 denge ' noktasından regülasyon odelleesi ile W3 e erişilektedir.burada esas olan beklenti sadece İkinci Eniyi Teoreini doğrulaak değil, aynı zaanda hipotetik etkinlik yerine apirik denge noktası olarak kabul edilen W denge sürecindeki etkinsizliğin iniize edilesidir. ' 3 Böylece özel ve kausal refah allarına yönelik üreti, bölüşü (faktör gelirlerinden daha etkin bir pay alayı sağlayan regülasyon yaklaşıı); ya da tüketie ilişkin Eko-Deokratik Uzlaşı yaklaşıı gerçek dengenin dinaik süreçle belirleniş olan bant alanı içinde( şekilde karışıklığı önleek için yer verileyen etkin ve etkinsiz noktaları birlikte gösteren elips şeklindeki gölgeli alan) olduğunu kabul etektedir. Zira bu etkinsizliğin teel nedenlerinden biri dışsallık yaratan değişkenlerden bazılarının kontrol edileeyişidir. Özellikle bilgi ekonoileri ve şehir rantları ile açıklanabilecek bu bilinezlikler odele dahil edilediği için standart teorinin hipotetik denge sürecinin sorgulanasından kaçınılaktadır. Ancak bu bilinezlikler vektörünün ateatiksek istatistikteki gelişelere bağlı olarak odele dahil edilesi ükündür. İkincisi de birincisine bağlı olarak yanlış kaynak tahsisine yol açan politika tercihleridir(özelleştire Rasyonalitesi). Niteki, üreti ve tüketi sürecine yönelik kausal üreti alanında dışsallık olgusunu; özel üreti alanında ise içsellik analizlerini hesaba katayan odeller uygulanabilir odel ola niteliğini kaybetektedir. Bu bağlada üreti açısından yukarıda belirtilen tatin edici refah odeli ile Net Sosyal Fayda fonksiyonunu örtüştüren KİT-Özelleştire Bileşiini tesil eden Bir Regülasyon Yaklaşıının, küresel ölçekteki tekelleşe olgusunun doğurduğu dengesizliği ortadan kaldırası aaç fonksiyonunun yeniden tanıını gerektirektedir(kök, 1995p.175). Burada kurulan odelin teel aaçlarından bir diğeri de bölüşü-güvenlik unsurunun uluslar açısından ihal edileeyeceğidir. Dolayısıyla özelleştireye yönelik üdahale gerekçesiyle kausallaştıraya yönelik üdahale gerekçesi zaan zaan çeliştiği gibi örtüşedebilir. Bu bağlada bu çelişkinin dinaik genel denge sürecinde çözülenesi gerekektedir. Bu duruda, Geleneksel İktisat Teorisi nin öngördüğü "refah aksiizasyonunun yerine tatin edici refah"ı esas alan bir odelin ikae edilesi gerekektedir. Burada iktisadi, sosyal ve siyasal anlada, genel sosyo ekonoik gelişe sürecinin teel safhaları çerçevesinde özelleştire prosedürü ile seraye biriki odeli etkin üreti odeline dönüştürülürken; pür etkinlik hipotezinden hareketle ortaya çıkan tekel yapının sosyal barışı tehdit etesinden dolayı da odelin üreti-bölüşü ve güvenlik odeline dönüşebile karakterini sergileesidir. Bu odelin en büyük üstünlüğü refah aktara ekanizasının odağına dinaik etkinlik olgusunu yerleştiresidir(kök,1995:p,131). Böylece ta rekabet ve refah aksiizasyonuna göre olası gereken "ideal denge" noktalarından daha farklı noktalarda oluşan fiili denge(pozitif-negatif sapaları içeren şekli ile) analiz edildiğinde odelin geçerliliği bu sapaların iniize edilesiyle açıklanabilir. Bu denge öylesine kabul edilebilir seviyede olalıdır ki; he özel refah allarının (W Pr ), he de kausal refah allarının yarattığı refah seviyesi (W P ) eşanlı olarak çözülensin. Bu analitik yaklaşı, koordinat düzlei içinde yer alan "tatin edici refah bileşkesi (eko-

16 deokratik uzlaşı yaklaşıı) ile açıklanabildiği ölçüde ateatiksel istatistik teknikleri ile de sınanabilelidir. Kısaca her iki al grubunun, (örneğin W 0, W 0 '; W 1, W 1' ; W 2, W 2' ; W 3, W 3' ; W 4, W 4' gibi) zaan, ekan ve faktör boyutu içinde genel etkinlik seviyesi hangi ölçüde yükseltilebiliyorsa "tatin edici refah" seviyesi de o ölçüde yükselecektir. Bu yaklaşıı buradaki kurguya yönelik aaç fonksiyonuna uygun bir şekilde basit aritetik notasyonlarla ifade edersek; her bir refah alı grubuna ilişkin, üreti fonksiyonları bağlaında oluşan, özel refah alları üretiinin yarattığı refah ile kausal refah allarının yarattığı refah Ekodeokratik uzlaşı doğrusu üzerinde toplanabilecektir: Aaç Fonksiyonu: W TE = [ i 1 X, X 2... X pr X ]+[ p Y1, Y2... Y 1 W i 1 W Y ] W TE =α 1 + β 1 X Pr1 + β 2 X Pr2 + β 3 X Pr3 +... + β X Pr +α 2 + γ 1 X P1 + γ 2 X P2 + γ 3 X P3 +... + γ X P + Ut Yukarıdaki eşitlikte; W TE : Tatin Edici Beklenen Topla Refah, W Pr : Özel refah alları üretiinin sağladığı refahı, W P : Kausal refah alları üretiinin sağladığı refahı, Kısıt Fonksiyonu: X Pr1,X Pr2, X Pr3,, X Pr : zaan boyutu içindeki birikili seraye stoku ve diğer üreti faktörleri ile üretiliş öxel refah alları ve faktör donanıını; X P1,X P2, X P3,, X P : zaan boyutu içindeki birikili seraye stoku ve diğer üreti faktörleri ile üretiliş kausal refah alları ve faktör donanıını;, β 1, β 2, β 3,...,β : Özel refah alları üreti fonksiyonundan elde edilen girdi (input) esneklikleri, γ 1, γ 2, γ 3,...,γ : Kausal refah alları üreti fonksiyonundan elde edilen girdi esneklikleri, α 1 : Özel refah alları üreti fonksiyonunun teknik etkinlik paraetresini, α 2 : Kausal refah alları üreti fonksiyonunun teknik etkinlik paraetresini, Ut her bir endüstri üreti fonksiyonuna ilave edilen hata teriini gösterektedir. Buna göre W TE = W Pr +W P "tatin edici refah bileşkeleri"ni al piyasaları kısıdıyla tesil eden ve genel denge konseptinde bilinen üretici ve tüketici dengesi, eşanlı olarak "deokratik uzlaşı doğrusu üzerinde belirlenir. Şekil 3 den anlaşılacağı gibi kişisel refah ve ulusal rekabet, bir yandan he özel, he de kausal refah allarının sürdürülebilir üreti ve ona paralel faktör gelirleri paylaşıına bağlıdır. Diğer yandan da özel ve kausal allara ilişkin üreti ile tüketi etkinliğini eşanlı sağlayan genel dengenin politika tercihleri çerçevesinde -KİT-Özelleştire Bileşii Bir Regülasyon Yaklaşıının- hangi ölçüde başarılabildiği ile açıklanabilir. 5. Sonuç ve Öneriler KİT lerin bu şekilde düzenlenesi Eko-Deokratik bir uzlaşı odel ile ele alınası, pür üdahalesiz bir ekonoinin vahşi kapitalize yol açan sonuçlarını veya belli tehditlerin her zaan belli fırsatlara dönüştürüle boyutunu engelleede yol gösterici bir araç olabilir. Dolayısıyla, KİT ler rekabetçi regülasyon odeli çerçevesinde yeni sanayileşenin çekirdeğini oluşturacak şekilde yeniden yapılandırılabilir. Kısacası, çalışanın başlangıcında sunulan KİT lerin aaç fonksiyonu ile Özelleştirenin gerekliliğini savunan tezler birlikte i 1 i 1

17 değerlendirildiğinde İkinci Eniyi Teorei Teelli Refah Modeli uygulanabilir bir odel olarak kabul görebilir. Burada ele alınan Eko-Deokratik Uzlaşı Model i ülke şartlarına göre ortaya çıkan özelleştirenin kendine özgü rasyonelleri olduğu gibi; illileştireyi de (kausal ülkiyete dönüştüre) aynı odel bütünlüğü içinde açıklayan rasyonellerin bulunduğu hipotezi nden çıkarılış çalışadan alınıştır. Böylece kau teşebbüsü ülkiyeti ile ilgili tekçi yaklaşılar yerine he illileştireyi he de özelleştireyi uzlaştıracak, uhteel şartlara göre politika tercihlerini yapılandıracak ekanizaların kurulasına ikan veren bir odel doğuştur(kök,95,p.111, 209). Böyle bir yaklaşıla özellikle gelişekte olan ülke halklarının içinde bulunduğu tedirginlik ortadan kaldırılabilinir. Böylece, ulusal ekonoilerin içe kapana politikalarının yarattığı kaygı giderilebilir. Çünkü bu odel vasıtasıyla bir yandan yabancı serayenin ulus ötesi egeenlik oluştura anlayışı frenlenebileceği (kontrollü gidiş) için yabancı serayeye olan güvensizlik duygusu eliine edilecektir. Diğer yandan da az sayıda bulunan ve fakat çok uluslu şirket bağlalı dünya endüstri tekellerini tesil eden firaların, ütopya ölçütüne varan tek bir dünya devleti (jandara devlet) yarata eğiliinin doğru sorgulanasına katkı sağlayacaktır. İktisatçıların bu ve benzeri iktisadi odel arayışları yenidünya koşullarını yeni paradigalarla açıklaaya zorlayacağı için bilisel araştıra progralarının ilerleesine vesile olabilir. Çünkü gücü tesil eden devletler açısından asıl olan iktisadi odel, dünya faktör donatıının tekel güçlerin erine nasıl girdiğini açılayan odeller değildir. Dünyadaki sınırlı kaynakların tek kutuplu bir kapitalistleşe sürecinde kullanılasından doğan dengesizliğin/yoksulluğun nasıl giderilebileceğine açıklayan odellerdir. Bu tür odellerin geliştirile ihtiyacı ortadadır. Küresel kaynakların kulanı sürecinde yenilenebilir üreti ve tüketi döngüsünün daha uzun öürlü hale gelesi, hatta insanı ve sosyal barışı güven altına alan bir Eko-Deokratik Uzlaşı sisteinin yaratılası bir zarurettir denebilir. Bu bağlada, ulusal sanayinin güçlendirilesine yönelik olarak kurgulanan bu Eko- Deokratik Uzlaşı odel in aacı, ulusal rekabet gücünün sağlanası koşuluyla küresel rekabet gücüne erişilebilirliğin dinaiklerini açıklaaktır. Bu yöntein, ulusal kalkına sürecinde belli dönelerde ortaya çıkan suni darlıkların aşılasına; bilgi ekonoilerinin içselleştirilesine; özellikle de seraye yetersizliğini giderebilek için iç tasarrufların değerlendirilesini sağlayan bir ikna yönteinin gelişesine; hatta ülke ekonoisinin küresel rekabette yer alasını sağlayacak dinaik bir güç oluşuuna katkı yapasına vesile olası en büyük beklentiizdir.

18 KAYNAKÇA Bai, Chong-en, David D. Li, and Yijaiang Wang. 1997. Enterprise Productivity and Efficiency: When is Up Really Down?, J. Cop.Econ., 24, pp. 265-280. Banerjee, Sudeshna Ghosh and Dennis A. Rondinelli, 2003. Does foreign aid proote privatization? epirical evidence fro developing countries. World Developent 31(9), 1527 1548. Banterle, A. (2005). Copetitiveness and Agri-food Trade: An Epirical Analysis in the E.U. Paper presented at the 11th Congress of the EAAE The Future of Rural Europe in the Global Agri-Food Syste, Copenhagen, Denark, August 24-27, 2005. Barberis, Nicholas, Maxi Boycko, Andrei Shleifer, and Natalia Tsukanova. 1996. How Does Privatization Work? Evidence Fro the Russian Shops, J.Polit. Econ., 104, pp. 764-790. Begg, I. (1999) Urban Copetitiveness: Policies for Dynaic Cities, Policy Press. Boardan, Anthony and Aidan R. Vining. 1989. Ownership and Perforance in Copetitive Environents: A Coparison of the Perforance of Private, Mixed, and State- Owned Enterprises, J. Law Econ., 32, pp. 1-33. Boubakri, N., Cosset, J., 1998. The financial and operating perforance of newly privatized firs: evidence fro developing countries. Journal of Finance 53, 1081 1110. Boubakri, N., Cosset, J., Guedani, O., 2005. Liberalization, corporate governance, and the perforance of newly privatized firs. Journal of Corporate Finance 11, 767 790. (this issue). Boubakri, Narjess and Jean-Claude Cosset. 1999. Does Privatization Meet the Expectations? Evidence Fro African Countries, working paper, Ecole des HEC, Montreal. Boycko, M., Shleifer, A., Vishny, R.W., 1996. A theory of privatization. Econoic Journal, 106, 309 319. Budd, Leslie, Hiris, Aer. 2004. Conceptual Fraework for Regional Copetitiveness. Regional Studies Vol.38, No. 9, pp.1015-1028. Cockburn, J., E. Siggel, M. Coulibaly, and S. Vézina, 1998, Measuring Copetitiveness And Its Sources: The Case Of Mali s Manufacturing Sector, African Econoic Policy Research Report. Produced for the EAGER/Trade cooperative agreeent. Creer, H., Marchand, M., Thisse, J. F., 1989. The Public fir as an instruent Çakal, Recep, 1996. Doğal Tekellerde Özelleştire ve Regülasyon, DPT, Yayın No. 2455, Ankara. Çoban, Orhan and Gökhan Seçe, 2005. Prediction of Socio-Econoical Consequences of Privatization at the Fir Level with Fuzzy Cognitive Mapping, Inforation Sciences, 169 (1-2), 131-154. D Souza, J., Megginson, W., 1999. The financial and operating perforance of privatized firs during the 1990s. Journal of Finance 54, 1397 1438. Depperu And Cerrato ANALYZING INTERNATIONAL COMPETITIVENESS AT THE FIRM LEVEL: CONCEPTS AND MEASURES Djankov, Sieon and Peter Murrell, 2000. The deterinants of enterprise restructuring in transition: an assessent of the evidence. World Bank, Working Paper. Djankov, Sieon and Peter Murrell, 2002. Enterprise restructuring in transition: a quantitative survey. Journal of Econoic Literature 40, 739 792. DOMBERGER, Sion/PIGGOT, John, Privatization Poilicies and Public Enterprise: A Survey, Privatization&Econoic Perforance (ed.: BISHOP, Mattew/KAY, John/MAYER, Colin), Londra, 1992.

19 Estache, Antonio, Privatization and Regulation of Transport Infrastructure in the 1990s, The Worldbank Research Observer, Vol. 16, No. 1, Spring 2001, pp. 85-107. Frédérique Sachwald(2000) The Challenge of Innovation Based Copetition:. A Transatlantic Perspective on ICT., T5 Research Paper. Final draft, Deceber Haataja, Marjo & Okkonen, Jussi. 2005. Copetitiveness of Knowledge Intensive Services. ebrf ebusiness Research Foru conference, Tapere, August 20-22 2004. Harper, Joel T., 2002, The Perforance of Privatized Firs in the Czech Republic, Journal of Banking and Finance, Vol. 26, No. 4, pp. 621-649. Havrylyshyn, O., McGettigan, D., 1999. Privatization in transition countries: a sapling of the literature. IMF, Working Paper. Hayek, F. A. (1978) "The Confusion of Language in Political Thought." In New Studies in Philosophy, Politics, Econoics and the History of Ideas, 71 97. London: Routledge & Kegan Paul. Henricsson, J.P.E, Ericsson, S., Flanagan, R. and Jewell, C.A. (2004) Rethinking Copetitiveness for the construction industry, Proceedings of the 20 th Annual ARCOM Conference, Heriot Watt University, Edinburgh, Septeber 9pp Jones, Steven L., Willia L. Megginson, Robert C. Nash, and Jeffry M. Netter. 1999. Share Issue Privatizations as Financial Means to Political and Econoic Ends, J. Financ. Econ., 53, pp. 217-253. Joskow, Paul L., Regulatory Priorities for Infrastructure Sector Refor in Developing Countries, Annual Worldbank Conference on Developent Econoics, Washington, 1998, pp. 191-223. Kitson, M., Martin, R. ve Tyler, P. (2004). Regional Copetitiveness:An Elusive yet Key Concept?. Regional Studies. 38(9): 991-999. Kole, Stacey R. and J. Harold Mulherin. 1997. The Governent as a Shareholder: A Case Fro the United States, J. L. Econ. 40, pp. 1-22. Kök, Recep ve Orhan Çoban, Kitlere İlişkin Bir Regülasyon Modelinin Gerekliliği ve Kaynak Kullanı Etkinliği Üzerine: Nevşehir Tekel Rakı Fabrikası Örneği, 6 th METU International Conference in Econoics, Ankara, Septeber 11-14, (2002), (CD-ROM basıı) (http://www.econ.utah.edu/ehrbar/erc2002/abstracts/a180.htl). Kök, Recep, 1995. Ekonoi-Politik, Popüliz: Özelleştire ve Kitler, Dergah Yayınları, İstanbul. Kök, Recep, 1999. İktisadi Düşünce: Kavraların Analitik Evrii, Anadolu Matbaacılık, İzir. Krugan, P. (1994), Copetitiveness: A Dangerous Obsession, Foreign Affairs (April/March), La Porta, Rafael and Florencio López-de-Silanes. 1999. Benefits of Privatization-- Evidence Fro Mexico, Q. J. Econ., 114:4, pp. 1193-1242. Laffont, Jean-Jacques and Jean Tirole. 1993. A Theory of Incentives in Procureent and Regulation. Cabridge, MA: MIT Press. Lin, Cyril. 2000. Corporate Governance of State-Owned Enterprises in China, working paper, Manila: Asian Developent Bank. Lin, Justin Yifu, Fang Cai, and Zhou Li. 1998. Copetition, Policy Burdens, and State-Owned Enterprise Refor, Aer. Econ. Rev., 88, pp. 422-427. Lizal, Luboir, Miroslav Singer, and Jan Svejnar, 2000, Enterprise Break-ups and Perforance During the Transition fro Plan to Market, R. Econ. Stat., forthcoing. Marchand, M., Pestieau, P. and Tulkens, H., 1984. The perforance of public enterprises: norative, positive and epirical issues, in M. Marchand, P. Pestieau and H.