Araştırma/Research Article TAF Prev Med Bull 2010; 9(5):481-486 İnfertil Kadınları Psikolojik Olarak Etkileyen Faktörler [Factors Affecting Infertile Women Psychologically] ÖZET AMAÇ: Bu çalışma infertilite polikliniğine başvuran kadınları psikolojik olarak etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla yapılmıştır. YÖNTEM: Kesitsel tipte olan bu çalışmanın örneklemini, bir özel dal ve bir üniversite hastanesine bağlı iki IVF merkezine Mart-Eylül 2008 tarihleri arasında başvuran, olasılıksız örneklem yöntemiyle belirlenen ve çalışmaya katılmaya gönüllü olan 344 kadın oluşturmuştur. Veriler, sosyo-demografik özelliklerle ilgili sorulardan oluşan Bilgi Formu ve İnfertilite Etkilenme Ölçeği (İEÖ) kullanılarak toplanmıştır. BULGULAR: Kadınların İEÖ puan ortalaması 39,0±9,6 dır. Yaş (r=0.106, p=0.048), evlilik süresi (r=0.232, p<0.001) ve çocuk isteme süresi (r=0.217, p<0.001) ile İEÖ puan ortalaması arasında istatistiksel olarak anlamlı doğrusal ilişkiler bulunmuştur. İlkokul mezunu olan (X²=13.03, p=0.004), çalışmayan (p=0.007), sosyal güvencesi olmayan (p=0.021) ve gelir durumu kötü olan (X²=24.85, p<0.001) kadınların İEÖ puan ortalaması istatistiksel açıdan anlamlı olarak daha yüksektir. SONUÇ: Bu çalışmada elde edilen bulgulara göre; yaş, evlilik süresi ve çocuk isteme süresi arttıkça kadınların infertiliteden etkilenme düzeyleri artmaktadır. İlkokul mezunu, çalışmayan, sosyal güvencesi olmayan ve gelir durumu kötü olan kadınlar infertiliteden daha çok etkilenmektedirler. İnfertilite tedavi merkezine başvuran kadınların değerlendirilmesinde ve destekleyici yaklaşımların planlanmasında bu özelliklerin dikkate alınmasının ve hastanın psikolojik durumunun İEÖ ile saptanmasının tedavi başarısını artıracağı düşünülmektedir. SUMMARY AIM: This study was performed to determine the psychological factors affecting infertile women presenting at the infertility outpatients department. METHOD: The sample of this cross-sectional study consisted of 344 women who presented at the IVF center of a special branch hospital or a university hospital, March 2008 through September 2008, as determined by the nonrandom sampling method. All participating women gave their informed consent. The data were collected using the Data Form that consisted of questions on socio-demographic features and the Infertility Distress Scale (IDS). In the results, percentages were provided along with the Kruskal-Wallis H, Mann-Whitney U and Spearman correlation tests. RESULTS: The mean IDS was 39.01±9.6. There was a statistically significant linear relationship between the mean IDS score and age (r=0.106, p=0.048), marriage duration (r=0.232, p<0.001) and duration of desire to have a child (r=0.217, p<0.001). Women who were primary school graduates (X²=13.03, p=0.004), did not work (p=0.007), had no social security benefits (p=0.021) or from low socioeconomic status (X²=24.85, p<0.001) had significantly higher mean IDS scores. CONCLUSION: The results of this study show women become more adversely affected by infertility as their age, duration of marriage, and duration of desire to have a child increase. Women who are primary school graduates, do not work, have no social security benefits or have lower income are affected more negatively. We believe that taking these features into account when evaluating and planning supportive approaches for women presenting at the infertility treatment center and determining the psychological state of the women using the IDS will increase treatment success. Satı Ünal 1, Maral Kargın 2, Aygül Akyüz 3 1 Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, 2 Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri, 3 GATA Hemşirelik Yüksekokulu, Ankara. Anahtar Kelimeler: İnfertilite, Kadın, Sosyo-demografik Özellikler, Psikoloji Key Words: Infertility, Women, Socio-demographic Features, Psychology Sorumlu yazar/ Corresponding author: Satı Ünal Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Psikiyatri Hemşireliği BD, Beşevler, Ankara, Türkiye. satiunal@gmail.com GİRİŞ İnfertilite, herhangi bir korunma yöntemi kullanmaksızın düzenli cinsel ilişkiye rağmen, en az bir yıllık süre sonunda gebe kalınamaması olarak tanımlanır (1). İnfertilite, bireyde çeşitli psikolojik etkilenmeler yaratan önemli bir stres faktörü ve yaşam krizi olarak ifade edilmektedir (2). Çünkü yetişkin gelişimi ve kimliğinin önemli bir parçası üreyebilmektir. İstendiği halde gebelik gerçekleşmediğinde çiftler kriz yaşarlar, böyle bir sorun yaşadıkları için başkalarına öfke duyabilirler (3). Çoğu çift için infertilite, yaşamın diğer önemli yönlerini görmeyecek derecede, günlük yaşamın odak noktası haline gelebilir. Eşler, diğerinin anne-babalık rolünü yerine getirmesine engel olmanın ve ait oldukları kültürün gereği olarak önemli bir toplumsal rolü gerçekleştirememenin suçluluğunu yaşarlar (4). İnfertilite, farklı psikolojik süreçleri tetikleyerek çeşitli psikiyatrik belirtilere yol açabilir. İnfertilitede etken erkek faktörü olsa dahi, karmaşık tedaviler ve girişimsel işlemlere maruz kalan genellikle kadınlardır (5,6). Bu nedenle kadınlar için gebe olma baskısı ve gebelik olmadığında yaşanan sıkıntı erkeklere göre daha fazladır (7). Çeşitli çalışmalarda, infertilitenin erkeklere göre kadınları daha fazla etkilediği gösterilmiştir (3,6,8). İnfertilitenin yanı sıra, kullanılan yardımcı üreme tedavileri de kişilerde ek duygusal strese neden olmaktadır. Çiftlerin tedaviye bağlı www.korhek.org 481
yaşadıkları stres, başarısız tedavi denemeleri ile daha da artmaktadır (2,9-12). Yapılan çalışmalarda, infertilite ve sonuçlarının neden olduğu bu psikolojik stresin, uygulanan tedavinin sonucunu, gebelik ve canlı doğum oranını önemli ölçüde etkilediği görülmüştür (13,14). Kee ve arkadaşlarının (15) yaptıkları çalışmada, hastaların psikolojik durumlarının gebeliğe etkileri incelenmiştir. Bu çalışmada, tedavinin başarısız olduğu kadınlarda anksiyete ve depresyon düzeylerinin, tedavinin başarılı olduğu kadınlara oranla daha yüksek olduğunu bulmuşlardır. Benzer şekilde Boivin ve Schmidt (16), infertiliteye bağlı oluşan stresin tedavi sonucuna hem doğrudan ve hem de dolaylı etkileri olduğunu saptamışlardır. Bunun yanında, kadınların psikolojik durumunun tedavi sonucunun yanı sıra tedaviye devam etme kararlarını da etkilediği ve tedaviyi bırakmada önemli rol oynadığı belirtilmektedir (3,17). Kadınların infertiliteden erkeklere oranla daha fazla etkilendiği, psikolojik etkilenme durumuna göre tedaviye uyum ve tedavi başarısının değişebildiği görülmektedir. Bu durumda, başarılı bir infertilite tedavisi sağlayabilmede infertil bireylerin infertiliteden psikolojik olarak etkilenme düzeyinin objektif olarak değerlendirilmesi önem kazanmaktadır. Bu çalışmada, kadınların infertiliteden psikolojik olarak etkilenme düzeyleri ve ilişkili faktörlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışma sonuçlarının, infertil kadınlara tedavileri sırasında gereksinimleri doğrultusunda yeterli düzeyde hemşirelik bakımının planlanmasında ve uygulanmasında katkı sağlayacağı düşünülmektedir. GEREÇ ve YÖNTEM Araştırmanın Şekli Bu araştırma, infertilite tedavisi amacıyla IVF Merkezi ne başvuran kadınların infertiliteden psikolojik olarak etkilenme düzeylerini ve bunu etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla kesitsel tipte yapılmıştır. Katılımcılar Araştırmanın evrenini, bir özel dal ve bir üniversite hastanesine bağlı iki IVF merkezine başvuran tüm infertil kadınlar oluşturmuştur. Türkiye nin Başkentinde yer alan her sosyokültürel düzeyden yoğun başvuruların olduğu bu merkezler, daha heterojen bir örneklem grubu elde edilebilmesi amacıyla tercih edilmiştir. Araştırmanın örneklemini, Mart-Eylül 2008 tarihleri arasında bu IVF merkezlerine başvuran, olasılıksız örneklem yöntemiyle belirlenen ve çalışmaya katılmaya gönüllü olan 344 kadın oluşturmuştur. Okur-yazar ve daha önce klinik olarak ruhsal bir hastalık tanısı almamış olan gönüllü kadınlar çalışmaya dahil edilmiştir. Bu araştırma Helsinki Deklarasyonu prensiplerine uygun olarak yapılmıştır. Çalışma yapılmadan önce özel dal hastanesi için İl Sağlık Müdürlüğü ve hastanenin Eğitim Planlama Koordinasyon Kurulu ndan, üniversite hastanesi için hastanenin Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi nden yazılı izin alınmıştır. İnfertilite polikliniğine ardışık olarak başvuran kadınlarla birebir görüşülmüş ve araştırmanın amacı, uygulama şekli, bilgi formu ve infertilite etkilenme ölçeğinin içeriği, bireysel bilgilerin gizliliği hakkında açıklama yapılarak sözel bilgilendirilmiş onam alınmıştır. Uygulama aşamasında formlar katılımcılar tarafından doldurulmuş ve daha sonra araştırmacı tarafından teslim alınmıştır. Veri Toplama Araçları Araştırmada veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından oluşturulan Bilgi Formu ve İnfertilite Etkilenme Ölçeği kullanılmıştır. Bilgi formunda; kadınların sosyo-demografik özelliklerine yönelik toplam 9 adet soru yer almaktadır. Bu sorular; yaş, eğitim, çalışma, sosyal güvence, gelir, yaşayan çocuk, infertilite nedeni, evlilik ve çocuk isteme süresi ile ilgili sorulardır. İnfertilite Etkilenme Ölçeği (İEÖ); Türk kadınlarında infertilite ve tedavi sürecinin neden olduğu psikolojik etkilenme düzeyini belirlemek amacı ile Akyüz ve ark. (18) tarafından geliştirilmiştir. Ölçeğin madde puanlarının Cronbach alfa değeri 0,89 olarak saptanmıştır. Maddelerin düzeltilmiş maddetoplam korelasyonu 0,24 ile 0,71 arasında değişim göstermiştir. Ölçekte, kişilerin duygusal durumlarını anlatmada kullanılan ifadeler ve karşılarında duyguların yaşanma sıklığını gösteren kutucuklar vardır. Kişi her ifadeyi okuduktan sonra çocuk sahibi olamamaya ilişkin olarak kendisini nasıl hissettiğini, ifadelerin yan tarafında bulunan kutucuklardan en uygun olana işaret koyarak belirtir. İEÖ, 16 pozitif ve 5 negatif ifade olmak üzere toplam 21 maddeden oluşmaktadır. 3, 10, 13, 14 ve 21. maddeler negatif ifadelerdir. Pozitif ifadeler, 1 (hiçbir zaman) ve 4 (her zaman) şeklinde, negatif ifadeler ise bunun tersi şeklinde puanlanmaktadır. Ölçeğin alt grupları yoktur ve alınabilecek en düşük puan 21, en yüksek puan ise 84 tür. Ölçekten alınan puanın yüksek olması infertilite etkilenme düzeyinin de yüksek olması anlamına gelir. Bizim çalışmamızda ölçeğin Cronbach alfa değeri 0.85 olarak bulunmuştur. İstatistiksel Analizler Araştırmada elde edilen veriler Statistical Packages for the Social Sciences-11 (SPSS-11) programı kullanılarak değerlendirilmiştir. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak alınmıştır. Hastaların sosyodemografik özellikleri bağımsız değişken, İEÖ puan ortalamaları bağımlı değişken olarak alınmıştır. Bağımsız değişkenlerin değerlendirilmesinde yüzdelik 482 www.korhek.org
kullanılmıştır. İEÖ değerlerinin normal dağılıma uygunluğu Shapiro-Wilk testi ile incelenmiştir ve normal dağılıma uymadıkları gözlenmiştir. Bu nedenle bağımlı ve bağımsız değişkenler arasındaki ilişkinin değerlendirilmesinde Kruskall-Wallis Varyans Analizi ve Mann Whitney U testleri kullanılmıştır. Kruskall- Wallis Varyans Analizi sonucunda anlamlı farklılık bulunduğunda farkın kaynağını belirlemek için Bonferroni düzeltmeli Mann-Whitney U testi ile ikili karşılaştırmalar yapılmıştır. Araştırmada nonparametrik testler kullanıldığı için tanımlayıcı istatistiklerin gösteriminde, ortalama ± standart sapma değerlerine ilave olarak ortanca (median)ve IQR (Interquartile Range - çeyreklikler arası sapma) değerleri de verilmiştir. Değişkenler arasındaki ilişki ise Spearman korelasyonu ile değerlendirilmiştir. BULGULAR Araştırmaya toplam 344 infertil kadın katılmıştır. Araştırmaya katılan infertil kadınların ortalama yaşı 30,2±5,5 (ortanca=30,0, aralık =19,0-49,0), evlilik süresi 8,0±4,9 yıl (ortanca=7,0, aralık=1,0-25,0) ve çocuk isteme süresi 6,9±4,8 (ortanca=6,0, aralık=1,0-25,0) yıldır. Kadınların %13,9 u üniversite mezunu olup, %23,5 i çalışmaktadır ve %91 i sosyal güvenceye sahiptir. Kadınların %12,5 i gelir durumunu kötü olarak değerlendirmiştir. Kadınların tamamına yakın bir bölümünün (%96,8) yaşayan çocuğu yoktur. Kadınların %26,1 i kadına, %22,4 ü erkeğe, %12,8 i hem kadın hem erkeğe ait nedenlerle infertilite sorunu yaşadıklarını belirtirken, %38,7 sinin infertilite nedeni açıklanamamıştır (Tablo-1). Kadınların İEÖ puan ortalaması 39,01±9,6 (aralık=21-70). Tablo-2 de kadınların yaş, evlilik süresi ve çocuk isteme süresi ile İEÖ puan ortalaması arasındaki ilişkisi gösterilmiştir. Yaş ile İEÖ puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı doğrusal bir ilişki bulunmuştur (r=0.106, p=0.048). Evlilik süresi (r=0.232, p<0.001) ve çocuk isteme süresi (r=0.217, p<0.001) ile İEÖ puan ortalaması arasında da istatistiksel olarak anlamlı doğrusal ilişkiler saptanmıştır. Tablo-3 de kadınların sosyo-demografik özelliklerine göre bulunan İEÖ puan ortalamalarının karşılaştırılması verilmiştir. İlkokul mezunu kadınların İEÖ puan ortalaması, lise ve üniversite mezunu olanların puan ortalamasına göre istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksektir (X²=13.03, p=0.004) Çalışmayan (Z=-2.662, p=0.007) ve sosyal güvencesi olmayan kadınların (Z=-2.302, p=0.021) İEÖ puan ortalaması istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksektir. Gelir durumunu kötü olarak değerlendiren kadınların puan ortalaması, gelir durumunu orta ve iyi olarak değerlendirenlerin puan ortalamasına göre istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksektir (X²=24.85, p<0.001). Ancak, yaşayan çocuğu olan kadınların puan ortalaması ile çocuğu olmayanların puan ortalaması arasında istatistiksel olarak önemli bir fark yoktur (Z=-0.953, p=0.341). İnfertilite nedenine göre kadınların İEÖ puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak önemli bir fark yoktur (X²=6.08, p=0.107). Tablo 1. İnfertil kadınların sosyo-demografik özellikleri (n=344) Özellik Sayı % Eğitim Durumu* İlkokul 129 38,0 Ortaokul 55 16,2 Lise 108 31,9 Üniversite 47 13,9 Çalışma durumu Evet 81 23,5 Hayır 263 76,5 Sosyal güvence Var 313 91,0 Yok 31 9,0 Gelir durumu Kötü 43 12,5 Orta 261 75,9 İyi 40 11,6 Yaşayan çocuk Var 11 3,2 Yok 333 96,8 İnfertilite nedeni Kadın faktör 90 26,1 Erkek faktör 77 22,4 Hem kadın hem erkek faktör 44 12,8 Bilinmeyen faktör 133 38,7 *5 kişi eğitim durumunu belirtmemiştir. Tablo 2. İnfertil kadınların yaş, evlilik süresi ve çocuk isteme süresi ile İEÖ puan ortalaması arasındaki ilişki (n=344). Özellik r* p Yaş 0.106 0.048 Evlilik süresi 0.232 0.001 Çocuk isteme süresi 0.217 0.001 *Spearman korelasyonu kullanılmıştır. www.korhek.org 483
Tablo 3. İnfertil kadınların soyo-demografik özelliklerine göre İEÖ puan ortalamaları (n=344). Özellik N SS Ortanca IQR İstatistik Eğitim durumu İlkokul 129 41,6ab 10,6 40 14,5 Ortaokul 55 38,2 9,3 38 12 Lise 108 37,2a 8,0 37 11 Üniversite 47 36,8b 8,3 35 10 Çalışma durumu Evet 81 36,6 8,7 35 10,5 Hayır 263 39,8 9,8 39 14 Sosyal güvence Var 313 38,6 9,3 38 12 Yok 31 43,5 11,6 42 18 Gelir durumu Kötü 43 47,0ab 11,2 48 17 Orta 261 37,8a 8,6 37 11,5 İyi 40 38,2b 10,0 38,5 12,5 Yaşayan çocuk Var 11 42,6 12,7 40 22 Yok 333 38,9 9,5 38 12,5 İnfertilite nedeni Kadın faktör 90 39,7 11,0 37,5 17 Erkek faktör 77 36,8 8,7 36 10,5 Hem kadın hem erkek faktör 44 40,6 9,7 39 14,5 Bilinmeyen faktör 133 39,3 8,9 39 10 χ²=13.03 p=0.004 Z=-2.662 p=0.007 Z=-2.302 p=0.021 χ²=24.85 p<0.001 Z=-0.953 p=0.341 χ²=6.08 p=0.107 χ²: Kruskal-Wallis Varyans Analizi; Z: Mann-Whitney U testi a, b: Bonferroni düzeltmeli Mann-Whitney U testine göre aralarında istatistiksel açıdan önemli fark vardır, p<0.05. TARTIŞMA Çalışmada kadınların İEÖ puan ortalaması 39,01±9,6 bulunmuştur. Akyüz ve ark. (18) nın yaptığı ölçeğin geçerlilik çalışmasında da kadınların İEÖ puan ortalaması 45,94±10,9 olarak belirlenmiştir. İEÖ nin kesim puanı olmamakla birlikte, ölçekten alınabilecek puan aralığının 21-84 olduğu dikkate alındığında, iki çalışmadaki puanların birbirine yakın olduğu söylenebilir. Çalışmamızda infertilite sorunu yaşayan kadınların yaş, evlilik süresi ve çocuk sahibi olmayı isteme süresi arttıkça infertiliteden etkilenme düzeylerinin de arttığı görülmüştür. Kadının yaşı ile infertilite tedavisinin başarısı arasında oldukça önemli bir ilişki vardır (19,20). Kadının yaşının, evlilik ve infertilite süresinin artmasının çocuk sahibi olma umutlarının giderek azalmasına, bu nedenle de stresin artmasına yol açtığı düşünülmektedir. Aynı zamanda bu bulgu, infertilite stresi altında geçen sürenin infertiliteden psikolojik olarak etkilenme düzeyini de arttırdığını göstermesi açısından anlamlıdır. Nitekim Akyüz ve ark. nın çalışmasında da evlilik ve infertilite süresi ile İEÖ puanı arasında doğrusal yönde bir ilişki olduğu belirlenmiştir (18). Diğer bir çalışmada çocuk isteme süresi 3-4 yıl olan kadınların yalnızlık düzeyinin, çocuk isteme süresi 1-2 yıl olanlardan önemli ölçüde daha yüksek olduğu saptanmıştır (21). Upkong ve Orji nin çalışmasında da infertil kadınlarda yaş ve infertilite süresi ilerledikçe ruh sağlığı bozulma riskinin arttığı bulunmuştur (22). Benzer şekilde, Türkiye de primer infertilite tanısı alan kadınlarda 484 www.korhek.org
yaş ve infertilite süresi arttıkça depresyon, anksiyete ve olumsuz benlik algısının arttığı saptanmıştır (23). İlkokul mezunu olan kadınların infertiliteden lise ve üniversite mezunu olan kadınlara göre daha fazla etkilendiği ve eğitim düzeyi arttıkça infertiliteden etkilenme düzeyinin azaldığı belirlenmiştir. Aynı şekilde, çalışmayan kadınlarda infertiliteden etkilenmenin daha yüksek düzeyde olduğu saptanmıştır. Bu durumda iyi eğitim almış olmanın ve çalışıyor olmanın, infertilite ile baş etmeyi kolaylaştırıcı ve kadını destekleyici bir sosyal çevre yarattığı söylenebilir (24). Ayrıca infertilite ile doğurganlığa ilişkin bir rol kaybı yaşayan kadının, gelir getiren bir işte çalışarak üretici olma ve saygınlığını koruma gereksinimlerini bir ölçüde de olsa karşılayabildiği düşünülebilir (2). Çalışmamızda sosyal güvencesi olmayan kadınların, sosyal güvencesi olan kadınlara oranla; gelir durumunu kötü olarak nitelendiren kadınların, gelir durumunu orta ya da iyi olarak belirten kadınlara oranla infertiliteden daha fazla etkilendikleri saptanmıştır. Diğer çalışmalar da tedavinin finansal yükünün çocuksuz kadınların ruh sağlığını bozduğunu, gelir durumu yükseldikçe depresyonun, psikolojik sıkıntı ve yalnızlık düzeyinin azaldığını göstermektedir (21,22,24,25). Abbey ve ark. nın çalışmasında da infertilite tedavisi boyunca harcanan para ile kadınların stres düzeyleri arasında önemli bir ilişki bulunmuştur (26). Çalışmamızda, yaşayan çocuğu olan ve olmayan kadınların infertiliteden etkilenme düzeyleri arasında bir fark görülmemiştir. Bu bulgu, kadının çocuk sahibi olsun ya da olmasın infertiliteden olumsuz yönde etkilendiğini göstermektedir. Yaşayan çocuğa sahip olmanın, daha önce gebelik geçirme durumunun, primer ve sekonder infertilitenin kadınların anksiyete ve depresyon düzeylerinde bir fark yaratmadığı başka çalışmalarda da vurgulanmıştır (27-30). İnfertilite nedeninin çalışmamıza katılan kadınların infertiliteden etkilenme düzeylerinde önemli bir rolü olmadığı saptanmıştır. Benzer şekilde, diğer çalışmalarda da infertilite nedeninin, kadınların infertiliteye tepkisinde ve evlilik uyum düzeyinde önemli bir farklılık getirmediği belirtilmiştir (31,32). İnfertilite nedeni ne olursa olsun sonuçta kadın çocuk doğurma rolünü gerçekleştirememektedir. Çünkü, tedavi sonrasında gebe kalması gerektiği halde kalamayan ya da doğuramayan yine kadındır. Bunun sonucunda da kadın duygusal olarak etkilenmekte ve rol kaybı yaşamaktadır (32). Araştırmanın Sınırlılıkları Kullanılan ölçeğin özelliği gereği örneklemeye yalnızca kadınların alınması, kontrol grubunun olmaması ve infertiliteden etkilenme düzeylerinin aşamalı olarak (ilk tanı, tetkik, tedavi, tedavinin olumsuz olduğunu öğrenme, düşük vb.) takip edilmemesi, araştırmanın sınırlılıkları arasında yer almaktadır. SONUÇ İnfertilite; psikolojik ve sosyal sorunları da beraberinde getiren bir yaşam krizidir. Tedavi başarısı üzerinde belirleyici olabilecek bu sorunları ele alarak koruyucu tedbirlerin alınması, sağlık hizmetinin sunumunda önemle üzerinde durulması gereken bir konudur. Bu çalışmada elde edilen bulgular; yaş, evlilik süresi, çocuk sahibi olmayı isteme süresi, eğitim düzeyi, çalışma durumu, sosyal güvence durumunun ve kötü gelir durumunun infertiliteden etkilenme düzeyinde önemli bir rol oynadığını göstermektedir. İnfertilite tedavi merkezine başvuran kadınların değerlendirilmesinde ve destekleyici yaklaşımların planlanmasında, infertiliteden psikolojik olarak etkilenmede belirleyici olan bu özelliklerin dikkate alınmasının tedavi başarısını arttırabileceği düşünülmektedir. Ayrıca bu konuyla ilgili tedavinin farklı aşamalarına bağlı olarak (ilk tanı, tetkik, tedavi, tedavinin olumsuz olduğunu öğrenme, düşük vb.), bireylerin infertiliteden etkilenme düzeylerinin kontrollü olarak değerlendirildiği ileri çalışmaların yapılması önerilir. KAYNAKLAR 1. Newton CR, Sherrard W, Glavac I. The fertility problem inventory: measuring perceived infertilityrelated stress. Fertil Steril. 1999; 72(1): 54-62. 2. Karlıdere T, Bozkurt A, Yetkin S, Doruk A, Sütçigil L, Özmenler KN ve ark. Psikiyatrik birinci eksen tanısı almayan infertil çiftlerde emosyonel semptomlar, sosyal destek ve cinsel işlev bağlamında cinsiyet farkı var mı? Turk Psikiyatri Derg. 2007; 18(4): 311-22. 3. Cousineau TM, Domar AD. Psychological impact of infertility. Best Pract Res Clin Obstet Gynaecol. 2007; 21(2): 293-308. 4. Özçelik B, Karamustafalıoğlu O, Özçelik A. İnfertilitenin psikolojik ve psikiyatrik yönü. Anadolu Psikiyatri Dergisi. 2007; 8(2): 140-8. 5. Papreen N, Sharma A, Sabin K, Begum L, Ahsan S, Bagui AH. Living with infertility: Experiences among urban Slum populations in Bangladesh. Reprod Health Matters. 2000; 8(15): 33-44. 6. Greil AL. Infertility and psychological distress: A Critical review of the literature. Soc Sci Med. 1997; 45(11): 1679-704. 7. Peterson BD, Newton CR, Rosen KH, Skaggs GE. Gender differences in how men and women www.korhek.org 485
who are referred for IVF cope with infertility stress. Hum Reprod. 2006; 21(9): 2443-9. 8. Wischmann T, Scherg H, Strowitzki TH, Verres R. Psychosocial characteristics of women and men attending infertility counselling. Hum Reprod. 2009; 24(2): 378-85. 9. Hammarberg K, Astbury J, Baker HWG. Women s experience of IVF: a follow-up study. Hum Reprod. 2001; 16(2): 374-83. 10. Ramezanzadeh F, Aghssa MM, Jafarabadi M, Zayeri F. Alterations of sexual desire and satisfaction in male partners of infertile couples. Fertil Steril. 2006; 85(1): 139-43. 11. Gülseren L, Cetinay P, Tokatlioglu B, Sarikaya OO, Gülseren S, Kurt S. Depression and anxiety levels in infertile Turkish women. J Reprod Med. 2006; 51(5): 421-6. 12. Boivin J, Scanlan LC, Walker SM. Why are infertile patients not using psychosocial counseling?. Hum Reprod. 1999; 14(5): 1384-91. 13. Klonoff-Cohen H, Chu E, Natarajan L, Sieber WA. Prospective study of stress among women undergoing in vitro fertilization or gamete intrafallopian transfer. Fertil Steril. 2001; 76(4): 675-87. 14. Klonoff-Cohen H, Natarajan L. The concerns during assisted reproductive technologies (CART) scale and pregnancy outcomes. Fertil Steril. 2004; 81(4): 982-8. 15. Kee BS, Jung BJ, Lee SH. A study on psychological strain in IVF patients. J Assist Reprod Genet. 2000; 17(8): 445-8. 16. Boivin J, Schmidt L. Infertility-related stress in men and women predicts treatment outcome 1 year later. Fertil Steril. 2005; 83(6): 1745-52. 17. Akyüz A, Sever N. Reasons for infertile couples to discontinue in vitro fertilisation (IVF) treatment. J Reprod Infant Psychol. 2009; 27(3): 258-68. 18. Akyüz A, Gürhan N, Bakır B. Development and validation of an infertility distress scale for Turkish women. TAF Prev Med Bull. 2008; 7(6): 469-76. 19. Lau WNT, So WWK, Yeung WSB, Ho PC. The effect of ageing on female fertility in an assisted reproduction programme in Hong Kong: retrospective study. Hong Kong Med J. 2006; 6(2): 147-52. 20. Stanford JB, Parnell TA, Boyle PC. Outcomes from treatment of infertility with natural procreative technology in an Irish general practice. J Am Board Fam Med. 2008; 21(5): 375-84. 21. Kavlak O, Saruhan A. İnfertil kadınlarda yalnızlık düzeyi ve bunu etkileyen faktörlerin incelenmesi. Ege Tıp Dergisi. 2002; 41(4): 229-32. 22. Upkong D, Orji E. Nijerya daki infertil kadınlarda ruh sağlığı. Türk Psikiyatri Derg. 2006; 17(4): 259-65. 23. Güz H, Özkan A, Sarısoy G, Yanık F, Yanık A. Psychiatric symptoms in Turkish infertile women. J Psychosom Obstet Gynaecol. 2003; 24(4): 267-71. 24. Özkan M, Baysal B. Emotional distress of infertile women in Turkey. Clin Exp Obstet Gynecol. 2006; 33(1): 44-6. 25. McQuillan J, Greil AL, White L, Jacob MC. Frustrated fertility: infertility and psychological distress among women. Aust J Marriage Fam. 2003; 65(4): 1007-18. 26. Abbey A, Halman JL, Andrews MF. Psychosocial treatment and demographic predictors of the stress associated with infertility. Fertil Steril. 1992; 57(1): 122-8. 27. Jacob MC, McQuillan J, Greil AL. Psychological distress by type of fertility barrier. Hum Reprod. 2007; 22(3): 885-94. 28. Matsubayashi H, Hosaka T, Izumi S, Suzuki T, Makino T. Emotional distress of infertile woman in Japan. Hum Reprod. 2001; 16(5): 966-9. 29. Wright J, Bissonnette F, Duchesne C, Benoit J, Sabourin S, Girard Y. Psychosocial distress and infertility: Men and women respond differently. Fertil Steril. 1991; 55(1): 100-8. 30. Domar AD, Broome A, Zuttermeister PC, Seibel M, Friedman R. The prevalence and predictability of depression in infertile women. Fertil Steril. 1992; 58(6): 1158-63. 31. Nachtigall RD, Becker G, Wozny M. The effects of gender-specific diagnosis on men s and women s response to infertility. Fertil Steril. 1992; 57(1): 113-21. 32. Taşçı E, Bolsoy N, Kavlak O, Yücesoy F. İnfertil kadınlarda evlilik uyumu. TJOD Derg. 2008; 5(2): 105-10. 486 www.korhek.org