1. PROTEİNLERİN GENEL YAPI VE ÖZELLİKLERİ

Benzer belgeler
8. Hafta Amino Asitler, Peptidler ve Proteinler: Prof. Dr. Şule PEKYARDIMCI PEPTİT BAĞI

Aminoasitler proteinleri oluşturan temel yapı taşlarıdır. Amino asitler, yapılarında hem amino grubu (-NH2) hem de karboksil grubu (-COOH) içeren

PROTEİNLERİN 3 BOYUTLU YAPISI

Amino Asitler. Amino asitler, yapılarında hem amino grubu ( NH 2 ) hem de karboksil grubu ( COOH) içeren bileşiklerdir.

o Serin o Triyonin o Sistein o Metiyonin o Arjinin o Histidin

Proteinlerin Primer & Sekonder Yapıları. Dr. Suat Erdoğan

Canlıların yapısına en fazla oranda katılan organik molekül çeşididir. Deri, saç, tırnak, boynuz gibi oluşumların temel maddesi proteinlerdir.

Yard.Doç.Dr. Gülay Büyükköroğlu

PROTEİNLERİN GÖREVLERİ

III-Hayatın Oluşturan Kimyasal Birimler

Amino Asitler, Peptitler, Proteinler. Dr. Fatih Büyükserin

Proteinlerin Tersiyer & Kuaterner Yapıları. Dr. Suat Erdoğan

Biochemistry Chapter 4: Biomolecules. Hikmet Geçkil, Professor Department of Molecular Biology and Genetics Inonu University

PROTEİN. Mısırdan. İzolasyon Kiti. Öğretmen Kılavuzu. Öğrenci Kılavuzu

1. Öğretmen Kılavuzu. 2. Öğrenci Kılavuzu

PROTEĐNLERĐN FONKSĐYONEL YAPISI VE BĐYOFĐZĐKSEL ÖZELLĐKLERĐ

Kloroform, eter ve benzen gibi organik çözücülerde çözünen bunun yanı sıra suda çözünmeyen veya çok az çözünen organik molekül grubudur.

AMİNO ASİTLER. Yrd. Doç. Dr. Osman İBİŞ

BİYOKİMYAYA GİRİŞ: ATOM, MOLEKÜL, ORGANİK BİLEŞİKLER

Yrd.Doç.Dr. Yosun MATER

AMİNO ASİTLER. COO - H 3 N + C a H R

PROTEĠNLERĠN YAPISAL ORGANĠZASYONU. Birincil yapı Ġkincil yapı Üçüncül yapı Dördüncül yapı (oligomerik proteinler için)

Amino asitlerin sınıflandırılması

MAKROMOLEKÜLLERİN YAPI VE İŞLEVLERİ

Aminoasitler ve proteinler. Assist. Prof.Dr. Sema CAMCI ÇETİN

Güz Yarı Dönemi

Proteinler. Fonksiyonlarına göre proteinler. Fonksiyonlarına göre proteinler

Peptitler Proteinler

% C % 6-8 H %15-18 N

Her madde atomlardan oluşur

KİMYA-IV. Alkoller, Eterler ve Karbonil Bileşikleri (6. Konu)

Atomlar ve Moleküller

Protein, karbonhidrat ve lipidler

HISTOLOJIDE BOYAMA YÖNTEMLERI. Dr. Yasemin Sezgin. yasemin sezgin

Su ve çevrenin canlılar için uygunluğu

ORGANĠK BĠLEġĠKLER. 2. ÜNİTE 6. Bölüm

BİY 315 BİYOKİMYA GİRİŞ. Yrd. Doç. Dr. Ebru SAATÇİ Güz Yarı Dönemi

Paylaşılan elektron ya da elektronlar, her iki çekirdek etrafında dolanacaklar, iki çekirdek arasındaki bölgede daha uzun süre bulundukları için bu

KARBON ve CANLILARDAKİ MOLEKÜL ÇEŞİTLİLİĞİ

AMİNO ASİTLER, PEPTİTLER VE PROTEİNLER II: Peptitler ve Proteinler

1.1. Amino asitlerin yapıları 1.2. Amino asitlerin yazılmaları 1.3. Amino asitlerin streokimyası Asimetrik

BİLEŞİKLER VE FORMÜLLERİ

Genetik Bilgi: DNA Yapısı, Fonksiyonu ve Replikasyonu. Dr. Mahmut Çerkez Ergören

BİYOLOJİK MOLEKÜLLERDEKİ

KİMYA-IV. Yrd. Doç. Dr. Yakup Güneş

NÜKLEİK ASİTLER. Nükleotitler, nükleik asitlerin yapı taşlarıdır. Nükleotitlerin, hücre

5.111 Ders Özeti #12. Konular: I. Oktet kuralından sapmalar

ayxmaz/biyoloji Adı: 1.Aşağıda verilen atomların bağ yapma sayılarını (H) ekleyerek gösterin. C N O H

Günümüzde bilinen 117 element olmasına rağmen (92 tanesi doğada bulunur) bu elementler farklı sayıda ve şekilde birleşerek ve etkileşerek farklı

MİKROBİYOLOJİ 3 MAKROMOLEKÜLLER

KĠMYASAL ÖZELLĠKLER VE KĠMYASAL BAĞ

TİTRASYON. 01/titrasyon.html

PROTEİNLER. -Proteinlerin Yapısında Bulunan Elementler. -Aminoasitler. --Kimyasal Yapılarına Göre Amino Asitlerin Sınıflandırılması

POST TRANSLASYONEL MODİFİKASYONLAR

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Serüveni 3. ÜNİTE KİMYASAL TÜRLER ARASI ETKİLEŞİM GÜÇLÜ ETKİLEŞİM. o İYONİK BAĞ o KOVALENT BAĞ o METALİK BAĞ

ORGANİK KİMYA. Prof.Dr. Özlen Güzel Akdemir. Farmasötik Kimya Anabilim Dalı

Örnek : 3- Bileşiklerin Özellikleri :

FONKSİYONLU ORGANİK BİLEŞİKLER I

MADDENİN YAPISI VE ÖZELLİKLERİ ATOM

Tüm yaşayan organizmalar suya ihtiyaç duyarlar Çoğu hücre suyla çevrilidir ve hücrelerin yaklaşık %70 95 kadarı sudan oluşur. Yerküre içerdiği su ile

Elementlerin büyük bir kısmı tabiatta saf hâlde bulunmaz. Çoğunlukla başka elementlerle bileşikler oluşturmuş şekilde bulunurlar.

DİELS-ALDER REAKSİYONU

Canlı hücrelerin bilinen kimyasal yapı taşları

MALZEME BİLGİSİ DERS 4 DR. FATİH AY.

PERİYODİK SİSTEM VE ELEKTRON DİZİLİMLERİ#6

HİDROKARBONLAR ve ALKİNLER. Kimya Ders Notu

Güz Yarı Dönemi

Alkinler (Asetilenler)

CANLILARIN KİMYASAL İÇERİĞİ

PROTEİNLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ VE İŞLEVLERİ. Doç. Dr. Nurzen SEZGİN

HÜCRE ZARINDA TAŞINIM

Bölüm 02 Dersin Anahatları

Atomlar birleştiği zaman elektron dağılımındaki değişmelerin bir sonucu olarak kimyasal bağlar meydana gelir. Üç çeşit temel bağ vardır:

SU ve ÇEVRENİN CANLILAR İÇİN UYGUNLUĞU

ALKOLLER ve ETERLER. Kimya Ders Notu

PROBLEM 1.1 a ) Örnek Çözüm b ) 9 F; 1s 2 2s 2 2p 5 (Değerlik elektronları: 2s 2 2p 5 ) c ) 16 S; 1s 2 2s 2 2p 6 3s 2 3p 4 (Değerlik elektronları: 3s

BİYOKİMYA I. Ek Notlar-Vize. Yapı-işlev ilişkisi

ATOM ve YAPISI Maddelerin gözle görülmeyen (bölünmeyen) en parçasına atom denir. Atom kendinden başka hiçbir fiziksel ya da kimyasal metotlarla

BİYOMOLEKÜLLER. Dr. Fatih Büyükserin

KİMYA-IV. Alkenler (3. Konu)

CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN TEMEL BİLEŞENLER

AROMATİK BİLEŞİKLER

İki ve üç kovalent bağa sahip moleküller doymamış olarak isimlendirilirler.

TRANSLASYON VE DÜZENLENMESİ

EVDE KİMYA SABUN. Yağ asitlerinin Na ve ya K tuzuna sabun denir. Çok eski çağlardan beri kullanılan en önemli temizlik maddeleridir.

FARMASÖTİK TEKNOLOJİ I «ÇÖZELTİLER»

KİMYA-IV. Alkenler (3. Konu)

Suyun Fizikokimyasal Özellikleri

Gıda Kimyası II Gıdaların işlenmesi sırasında ortaya çıkan reaksiyonlar. Vural Gökmen

AMİNO ASİTLER. Yard.Doç. Dr. Melike BARAN EKİNCİ MAKÜ Gıda Kimyası Ders Notları

Hidroklorik asit ve sodyum hidroksitin reaksiyonundan yemek tuzu ve su meydana gelir. Bu kimyasal olayın denklemi

ELEMENTLER VE BİLEŞİKLER

HİDROKARBONLAR ve ALKENLER. Ders Notu

Aşağıda verilen özet bilginin ayrıntısını, ders kitabı. olarak önerilen, Erdik ve Sarıkaya nın Temel. Üniversitesi Kimyası" Kitabı ndan okuyunuz.

FZM 220. Malzeme Bilimine Giriş

Deney 1 HĐDROKSĐL GRUBU: ALKOL VE FENOLLERĐN REAKSĐYONLARI. Genel prensipler

AMİNO ASİT VE PROTEİNLERİN KALİTATİF, KANTİTATİF YÖNTEMLERİ. Amino asitler; katı, renksiz, suda çözünen fakat organik çözücülerde çözünmeyen

İnorganik Kimya Atomun Yapısı ve Kimyasal Bağlanma

Transkript:

1. PROTEİNLERİN GENEL YAPI VE ÖZELLİKLERİ Proteinler, amino asit monomerlerinden oluşmuş polimerlerdir ve bilinen en karmaşık yapılı moleküllerdendir. Birçok hücrede kuru ağırlığın %50'den fazlasını oluşturan proteinler, bilinen en temel katalitik özelliklerinin yanı sıra yapısal destek, depolama, taşınma, sinyal iletimi, savunma gibi, organizmalarda gerçekleşen hemen her metabolik işte görev alırlar. Çok farklı görevler üstlenmelerine paralel olarak, yapıları da farklılık gösterir. Her protein kendine özgü bir üç boyutlu yapıya (konformasyona) sahiptir. Proteinlerin büyük bir kısmı 20 temel amino asitten oluşmuştur (Şekil 1. 1). Doğal 20 temel amino asidin dışında, modifiye amino asit olarak değerlendirilen selenosistein ve pirolizin amino asitlerinin de dur kodonu olarak bilinen sırasıyla UGA ve UAG kodonlarının yeniden programlanması ile bazı proteinlerin yapısına doğal amino asitler olarak katıldıkları tespit edilmiştir. Her amino asidin 3 harfli ve tek harfli kısaltmaları bulunmaktadır (Şekil 1. 1). Amino asitler, hem amino hem karboksil grubu içeren organik moleküllerdir. 20 amino asidin hepsi α-amino asittir1; merkezinde α-karbon olarak adlandırılan bir asimetrik karbon atomu vardır. İstisnai olarak, glisin amino asidinde α-karbonuna biri R gubu olmak üzere iki adet H atomu bağlanmıştır ve asimetrik karbon içermeyen tek amino asittir. Tüm amino asitlerde α- karbon atomuna bağlı olan bir amino grubu (imino asit olarak adlandırılan prolinde imino grubu bulunmaktadır), bir hidrojen atomu, bir karboksil grubu ve R ile gösterilen bir değişken (R=Radikal) grup olmak üzere 4 farklı grup vardır (R grubu H atomu olan glisin istisnadır) (Şekil 1. 2). Bu nedenle α-karbonu bir kiral merkezdir. Amino asitlerin D- ve L- olmak üzere iki stereoizomeri bulunur. Bu iki form birbirlerinin ayna görüntüsü olduğundan enantiyomer stereoizomerler sınıfına girer. R grubu yan zincir olarak da adlandırılır ve amino asidin özelliklerine göre değişkenlik gösterir. Değişken yan zincirin (R), amino asidin fonksiyonunu belirlemede çok önemli bir rolü vardır. R grubunun yapısı, boyutu, yükü ve suda çözünürlüğü gibi farklılık gösteren fiziksel ve kimyasal özellikleri, ait olduğu amino asidin kendine özgü fonksiyonunu belirler. Bu nedenle amino asitler genelde R grubunun fizikokimyasal özelliklerine göre gruplandırılırlar (ör: hidrofilik, hidrofobik, asidik, bazik, aromatik).

Şekil 1.1. Proteinleri oluşturan 20 temel amino asidin sitozol ph'ındaki (ph: 7) iyonize formlarının kimyasal formülleri, 3 harfli ve tek harfli kısaltmaları. Yan gruplarının (R) yapısına göre hidrofobik (nonpolar) ve hidrofilik (polar) olmak üzere iki genel sınıfa ayrılabilir (www.uic.edu). Şekil 1.2. Bir amino asidin genel kimyasal yapısı. Bu yapı, halkalı bir yapıda olan prolin ve yan grup olarak H atomu bulunduran glisin hariç bütün α-amino asitlerde aynıdır (Russell 2010'dan değiştirilerek).

Amino asitlerde de olduğu gibi, kiral merkezi bulunan hemen hemen bütün biyolojik bileşikler doğada D- veya L- olmak üzere tek bir stereoizomerik formda bulunur. D-stereoizomer amino asit bulunduran bazı istisnai küçük peptitler (bazı antibiyotikler ve bakteriyel hücre duvarındaki bazı peptitler) dışında, proteinlerdeki amino asitlerin tamamı L- stereoizomer formundadır. Nötral ph değerine yakın olan biyolojik sistemlerde amino asitler suda çözündüklerinde genellikle "zwitter-iyon" (Almanca "hibrit iyon" anlamında) formundadır, yani hem negatif hem de pozitif yüke sahiptir. Karboksil grubu asidiktir, bu nedenle iyonize olarak proton kaybeder ve negatif yüklenir. Amino grubu ise baziktir ve proton alıcısı gibi davranarak pozitif yüklenir. Bu durum sonucunda hem pozitif (+) hem negatif ( ) yüklü dipolar iyon formu olan "zwitter-iyon" oluşur (Şekil 1. 3). Yapısında hem asit hem baz özelliği barındıran bu tip moleküllere amfolit denir. Şekil 1. 3. Bir amino asidin iyonik olmayan ve dipolar zwitter-iyon formu (Lodish et al. 2000'den değiştirilerek). Bir proteinin net yükü ortamın ph değerine göre değişir. Bir amino asit veya proteinin net yükünün sıfır olduğu ph değerine izoelektrik nokta (pi, phi) adı verilir. Proteinler izoelektrik noktalarının altında pozitif, üstünde ise proton kaybettiği için negatif olarak yüklenir. Peptitler/proteinler, amino asit polimerleridir. İki amino asit molekülü, değişken bir amit bağı olan peptit bağı ile kovalent olarak bağlanarak dipeptit oluşturur. Kondensasyon tepkimelerine bir örnek teşkil eden bu bağ oluşurken, bir amino asidin karboksil grubundaki OH grubu ile diğerinin amino grubundaki bir H atomu su oluşturarak uzaklaştırılır (dehidrasyon) (Şekil 1. 4). Birkaç amino asidin birleşmesiyle oluşan polimere oligopeptit (dipeptit, tripeptit, tetrapeptit vs.), birçok amino asidin birleşmesiyle oluşan yapıya ise polipeptit adı verilir. Bir peptidin en uçta bulunan serbest α- amino kısmı amino ucu (N-terminal ucu), diğer uçta bulunan karboksil grubu ise karboksil ucu (C-terminal ucu) olarak adlandırılır.

Şekil 1. 4. İki amino asidin, kondensasyon tepkimesiyle oluşan peptit bağı ile bir dipeptit oluşturması (http://en.wikipedia.org/wiki/amino_acid). Proteinlerin dört yapısal düzeyi tanımlanmıştır: Birincil yapı, İkincil yapı, Üçüncül yapı(tersiyer), Dördüncül yapı(kuarterner). Amino asitlerin peptit bağlarıyla birbirlerine bağlanıp oluşturdukları düz polimer (polipeptit) zinciri, proteinin birincil yapısını ifade eder. Polipeptit zincirinin biyolojik olarak aktif proteinlere dönüşebilmesi için özgül 3 boyutlu yapısını kazanması gerekmektedir. Bir proteinin birincil yapısı, onun 3 boyutlu yapısını belirler. Birincil yapıdaki amino asit değişiklikleri proteinin üç boyutlu konformasyonunu ve fonksiyonunu etkileyebilir. Proteinin ikincil yapısı, genel konformasyonunu etkileyen ve tekrarlanan kıvrım veya katlanmalarla tanımlanır. Bu katlanmalar, polipeptit omurgası boyunca düzenli aralıklarla kurulan hidrojen bağlarıyla oluşur. En yaygın olarak gözlenen ikincil yapılar α-heliks ve β- tabakadır (Şekil 1. 5). α-heliks, her 4 amino asitte bir kurulan kovalent olmayan H bağları ile şeklini koruyan kıvrımlı bir yapıdır ve kıvrımlı yapısından dolayı dayanıklı bir formdur. β-

tabaka yapısındaki polipeptit zincirleri paralel veya anti- paralel olabilir. Omurganın paralel bölgeleri arasında H bağları oluşmuştur. İkincil yapı katlanmalarında ayrıca kovalent olmayan iyonik bağlar da rol alır. a) α- Heliks: Saç ve deri gibi dokuların ana bileşenidir, sertlikleri yapılarındaki polipeptid zincir arasındaki disülfit bağlarının sayısına bağlıdır. Bu yapıda polipeptidin omurgası saat yönünde kıvrılarak bir spiral oluşturur. Heliksin bir dönüşünde ~3,6 aminoasit vardır ve bir dönüş uzunluğu 5.4A o dur. R grupları sarmaldan dışa doğru yönlenmiştir. Bu yapı peptid bağının N una bağlı H atomu ile 4. aminoasitin karbonil O atomu arasında bulunan H bağıyla sabitlenmektedir. α-heliks yapısı globüler proteinlerde görülür. b) β-düzlemsel Yapı: Bu yapıda H bağları polipeptid zincirinin farklı bölgeleri arasında ya da iki ayrı polipeptid zinciri arasında kurulmuştur. Bu yapı genelde ipek iplikçiği gibi fibröz proteinlerde görülür. β- tabakalı yapı paralel ya da anti-paralel olabilir. İkincil yapı elemanlarının daha üst düzeyde katlanmalarıyla oluşan üçüncül yapı, özellikle R grupları arasındaki etkileşimlerden kaynaklanır. Üçüncül yapı ile üç boyutlu oluşuma katılan başlıca etkileşimler; hidrofobik ve Van der Waals etkileşimleridir. Bunların yanında iyonik bağlar, tuz köprüleri ve hidrojen bağları da bu yapı düzeyinin oluşmasında rol alır. Proteinin üç boyutlu konformasyonu sistein amino asitleri arasında oluşan disülfit kovalent bağlarıyla da desteklenir. Bazı proteinlerde işlevsel form iki ya da daha fazla polipeptit zincirinin alt birimlerinin bir araya gelmesiyle kazanılır. Bu noktada proteinin dördüncül yapı düzeyinden bahsedilir.

Şekil 1. 5. Proteinlerin ikincil yapı elemanları olan α-heliks (A) ve β-tabaka (B,C, D) yapıları (Lodish et al. 2000'den değiştirilerek). Üç boyutlu bir yapıya sahip olan ve biyolojik bakımdan aktif olan proteinlere yapısı bozunmamış anlamına gelen doğal proteinler adı verilmektedir. Peptit bağları koparılmadan bir proteinin üç boyutlu yapısının bozulmasına ve aktivitenin kaybolması olayına ise denaturasyon adı verilmektedir. Bir proteinde biyolojik aktivitenin bozulması ve çözünürlüğün değişmesi, denaturasyon için bir kriter olarak kabul edilmektedir. Proteinler genellikle aşağıdaki koşullar altında denature olmaktadır. 1- Proteinler 50-60 ºC ın üstündeki sıcaklıklarda denature olmaktadır. 2- Proteinler ph 4 ün altında ve ph 10 un üzerinde denature olmaktadır. 3- Proteinler alkol, aseton ve eter gibi organik çözücülerle veya üre, -merkoptoetanol ve guanidin HCI gibi bileşiklerle muamele edildiklerinde denature olmaktadırlar. Eğer protein kuaterner bir yapıya sahipse denaturasyon koşulları altında iki türlü değişme ortaya çıkmaktadır. 1- Proteinin subüniteleri biribirinden ayrılmaktadır. 2- Her bir subünitenin ve tersiyer yapıya sahip tek polipeptit zincirlerinin konformasyonu, yani üç boyutlu yapısı bozularak tesadüfi kıvrılmalar ve bükülmeler meydana gelmektedir.

Denaturasyon eğer ılımlı koşullarda gerçekleştirilmiş ise bazen kuaterner yapıya sahip proteinlerin sadece subuniteleri biribirinden ayrılmakta; fakat tersiyer yapıları bozulmamaktadır. Böyle durumlarda denature edici faktör ortadan kalktığında protein eski konformasyonunu, dolayısıyla aktivitesini geri kazanabilir. Proteinler, bozulmuş durumda iken tekrar üç boyutlu yapılarını kazanmaları ve yeniden biyolojik aktivite göstermeleri olayına renaturasyon adı verilmektedir. Daha ekstrem koşullarda denaturasyon uygulanacak olursa denaturasyon tersinir veya tersinmez olarak ortaya çıkmaktadır. Oligomer proteinlerin analizinde bir deterjan olan ve genellikle denature edici bir ayıraç olarak sodyum dodesil sülfat (SDS) kullanılmaktadır. SDS ın proteinler ile yaptığı kompleks negatif yüklü ve çubuk şekilli partiküllerden ibarettir. SDS, her bir farklı proteine ancak belirli oranlarda bağlanabilmektedir. Bu negatif yüklü SDS-protein kompleksleri genellikle biribirini itmekte ve proteinlerin bir araya gelmeleri yani agregasyonları önlenmektedir. Bu ayıraç daha çok proteinlerin poliakrilamid jel elektroforezinde molekül ağırlıklarını tayin etmek için kullanılmaktadır. SDS-protein kompleksinin elektoforetik alanda hareket etmesi tamamen molekül ağırlığına bağlı bir olaydır. Kaynak: Özel Duygu Demiralp, İğci Naşit, Peker Selen, Ayhan Beycan, 2014, Temel Proteomik Stratejiler, Ankara Üniversitesi Yayınevi, ISBN: 978-605-136-148-2, 2014 Özel Duygu Demiralp, İğci Naşit, Peker Selen, Ayhan Beycan, 2013, Temel Proteomik Stratejiler, Ankara Üniversitesi Yayınevi, ISBN: 978-605-136-117-8, 2013.