İstiklal Marşının Kısa Tarihi (Özet)

Benzer belgeler
Mustafa Kemal ATATÜRK

İstiklal Marşının Kabulü

MateMito AKILLI MATEMATİK ATÖLYEM

KKTC MİLLİ EĞİTİM VE KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINIDIR

UETD Genelmerkez Gençlik Kolları Mart 2014 Faaliyet Raporu

İSTİKLÂL MARŞI. Mehmet Akif ERSOY

Mehmet Âkif Ersoy un Hayatı ve İstiklâl Marşı

İSTİKLÂL MARŞI. Mehmet Akif Ersoy

Bu kitapta neler var?

T.C KÖRFEZ KAYMAKAMLIĞI Körfez Anadolu Öğretmen Lisesi BRİFİNG DOSYASI

T.C. BURDUR VALİLİĞİ İl Milli Eğitim Müdürlüğü...İİÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜNE...MÜDÜRLÜĞÜNE...BÖLÜMÜNE

T.C. İSTANBUL VALİLİĞİ İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

Bu kitapta neler var?

MEHMET AKİF ERSOY - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Bu kitapta neler var?

Dr. Kemal Akkan BATMAN

İSTİKLÂL MARŞI NA DİLBİLİMSEL BİR YAKLAŞIM

AAA AYŞE HASAN TÜRKMEN ORTAOKULU MÜDÜRLÜĞÜ YILLIK FAALİYET PLANI

İS T İK L Â L MARŞI V E A N LA M I*

VATAN ŞAİRİ MEHMET ÂKİF ERSOY

Bu kitapta neler var?

Bu kitapta neler var?

Bu kitapta neler var?

Kiraz Öğretmen Evi ve Akşam Sanat Okulu Müdürlüğü YILLIK FAALİYET PLANI

Bu kitapta neler var?

PROTOKOL ÇELENK SUNMA SIRASI İSTİKLÂL MARŞI

YAHŞİHAN HALK EĞİTİM MERKEZİ MÜDÜRLÜĞÜ (Brifing Dosyası) T.C. YAHŞİHAN KAYMAKAMLIĞI HALK EĞİTİMİ MERKEZİ MÜDÜRLÜĞÜ BRİFİNG DOSYASI

İSTİKLÂL MARŞI NIN AÇIKLAMASI

Kazanım: : Vatanımız için mücadele eden insanların fedakarlıklarını öğrenerek vatanseverlik duygusunu artırır.

BAĞYURDU KAZIM DİRİK ORTAOKULU Müdürlüğü YILLIK FAALİYET PLANI

9. SINIF MATEMAT K (SORU BANKASI) 7 BÖLÜM 105 KONU TEST 1970 SORU

EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI

Refet Bele Anaokulu Müdürlüğü YILLIK FAALİYET PLANI

MİLLÎ MARŞ VE EDEBÎ METİN OLARAK İSTİKLÂL MARŞI

STRATEJİK PLANI

Bu kitapta neler var?

Bu kitapta neler var?

Karşıyaka İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü KARŞIYAKA ÖZEL EĞİTİM MESLEKİ EĞİTİM MERKEZİ (OKULU) YILLIK FAALİYET PLANI

Rafet ÖZTÜRK. Üniteye Hazırlık

ÖĞRENCİ GÖZÜYLE 15 TEMMUZ

Selam size ey yüce şehitler, Yahya Çavuşlar, Koca seyitler. Uyuyan nice adsız yiğitler, Adınızı tarihe yazmaya geldim.

Dünyanın kaderi TAMLAYAN TAMLANAN

Konak Halk Eğitimi Merkezi ve Akşam Sanat Okulu Müdürlüğü YILLIK FAALİYET PLANI

İstiklâl Marşı ve Mehmet Âkif Ersoy un Şahsiyetinin Şiire Yansıması Mustafa KARABULUT

İSTİKLÂL MARŞI'MIZ. Her milletin bir milli marşı var fakat bizimkisi ayrı. Bizimkisi İstiklal Marşıdır, başka yazılamaz gayrı.

MECLİS: l (Öğretmen ve Öğrenciler ) DEKOR: (Bir sınıf. Duvarda Atatürk'ün ve Mehmet Akif'in resimleri ve bir bayrak.)

Atakent Anadolu Lisesi Müdürlüğü YILLIK FAALİYET PLANI

ARTVİN/MERKEZ. HALK EĞİTİMİ MERKEZİ ve ASO MÜDÜRLÜĞÜ BRİFİNG DOSYASI

Bu kitapta neler var?

Bu makale, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI Dergisi(2007), C. XXXVII, İstanbul 2009, s te yayımlanmıştır.

T.C. DİYADİN KAYMAKAMLIĞI İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Öğretmenevi ve Akşam Sanat Okulu Müdürlüğü STRATEJİK PLAN ( )

İNSANLIĞIN SAVAŞI YENDİĞİ YER; ÇANAKKALE SAVAŞ ALANLARI PROJESİ (TR R5)

Yrd. Doç. Dr. Alim GÜR/ hareket programı sunan edebt bir şaheserdir de. Nitekim çoğu edebiyatçımızın kabul ve ifade ettiği üzere istiklal

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

İZMİR ÖZEL EĞİTİM İŞ UYGULAMA MERKEZİ ( OKULU ) MÜDÜRLÜĞÜ YILLIK FAALİYET PLANI

T.C. DARICA KAYMAKAMLIĞI İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü DARICA ASLAN ÇİMENTO İLKOKULU BRİFİNG DOSYASI

Bu kitapta neler var?

ZEYTİNBURNU İMKB KIZ TEKNİK VE MESLEK LİSESİ BRİFİNG DOSYASI

SOSYAL BİLGİLER (COĞRAFYA)

Semiha İrfan Çalı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürlüğü YILLIK FAALİYET PLANI

METİNLERİ ANLAMADA DOĞRU OKUMANIN ÖNEMİ

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

Türkçe. 6. Sınıf. Ali PEHLİVAN. Okula Yardımcı, Sınavlara Hazırlık. Konu Anlatımı Konu Etkinlikleri Konu Testleri Yazılıya Hazırlık Çalışmaları

Selçuk Yaşar Alaybey Ortaokulu Müdürlüğü YILLIK FAALİYET PLANI

İSTİKLÂL MARŞI. MEHMET ÖNAL Doç. Dr.

BAYRAĞIM. Atalarım, gökten yere İndirmişler ay yıldızı, Bir buluta sarmışlar ki Rengi şafaktan kırmızı

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

STRATEJÝK PLANI

MATEMAT K SORU BANKASI

T.C. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü

Bu kitapta neler var?

ÖZLÜCE. Bir ülkenin geleceği o ülke insanlarının göreceği eğitime bağlıdır. ÖZLÜCE İLKOKULU&ORTAOKULU E-DERGİSİ MART-2018 SAYI: 4.

İstiklâl Marşı ve Mehmet Âkif. Yrd. Doç. Dr. Ömer İNCE 1

Bu kitapta neler var?

T.C. BEYOĞLU KAYMAKAMLIĞI Özel Saint Benoit Fransız Lisesi STRATEJİK PLAN İSTANBUL

1. SINIF MATEMATİK KİTABI 2

SEİSO nun Antalya nın Korkuteli ilçesinde kurduğu tesiste, yıllık 10 milyon kwh elektrik üretilmektedir.

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - III

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17

BENiM GÜNLÜĞÜM Öğretim Yılı 2. Dönem 3 ve 4. Sınıflar

Mustafa Kemal Atatürk e

Mehmet Âkif Ersoy un Cenk Şarkısı ve Ordunun Duası Şiirlerinde İstiklâl Marşı nın İpuçları

MEVCUT DURUM STRATEJİK PLAN KOLDERE ŞEHİT MEHMET BURHAN ORTAOKULU.

Yıl28 Cilt Sayı Kasım 1978 pp

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ü Ölümünün 78. Yılında Saygı ve Minnetle Anıyoruz

MATEMATİK Fasikül 1 KONU ANLATIMLI FASİKÜL SET MEB TTKB NİN UYGULADIĞI 10 KÖK DEĞER FASİKÜLLERİMİZDE İŞLENMİŞTİR. EVLE OKUL BiR ARADA ATU

Bu kitapta neler var?

HABAŞ Hamdi Başaran Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürlüğü YILLIK FAALİYET PLANI

KURTULUŞUN 95. YILI COŞKUYLA KUTLANDI

Bu kitapta neler var?

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı.

T.C. ANAMUR KAYMAKAMLIĞI Anamur İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ANAMUR MESLEKİ EĞİTİM MERKEZİ MÜDÜRLÜĞÜ

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE VE İSTİKLÂL MARŞI

BAHÇELİEVLER MUSTAFA KEMAL İLKOKULU ORTAOKULU BRİFİNG DOSYASI. T.C.

Aliağa Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürlüğü YILLIK FAALİYET PLANI

İstiklâl Marşı. igraj-poj.narod.ru

ATATÜRK'E VE DEĞERLİNE SAHİP ÇIKALIM

Transkript:

İstiklal Marşı Özel İstiklal Marşı Nedir İstiklal Marşının Kısa Tarihi (Özet) İstiklal Marşı'nın Bestesi (Melodisi) İstiklal Marşı Metni 10 Kıta (Tüm Kıtalar) Kıta kıta İstiklal Marşının Açıklaması İstiklal Marşı'nın açıklaması (Anlamı) İstiklal Marşı'nın Kabulü İstiklal Marşı nın Şairi - Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşı Dinle (Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası) İstiklal Marşı İndir/Download İstiklal Marşı Nedir? İstiklâl Marşı, genel anlamda bir milletin varlığını ve bağımsızlığını gösteren millî sembollerinden biri. Bayrak da böyle bir semboldür. İstiklâl marşları, sembolü olduğu milletin özelliklerini övücü bir dille anlatan bir söz yağpısına ve özel bir besteye sahiptirler. Milletlerin milli günlerinde, resmi törenlerde, çeşitli milletlerarası karşılaşmalarda çalınıp söylenmektedir. İstiklal marşının çalınıp söylendiğini duyan herkesin saygı duruşuna geçmesi mecburidir. İstiklâl Marşı, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin millî marşına verilen isimdir. Marşın sözlerini Mehmet Akif Ersoy yazmış, bestesini Zeki Üngör yapmıştır. İstiklal Marşının Kısa Tarihi (Özet) Türk Kurtuluş Savaşı'nın en çetin döneminde, bir millî marşa duyulan gereksinmeyi göz önüne alan Milli Eğitim Bakanlığı, 1921 yılında bunun için bir şiir yarışması düzenledi. Yarışmaya 724 şiir gönderildi. Kazanacak şiire para ödülü konduğu için başlangıçta Mehmet Akif katılmak istemedi. Ama millî eğitim bakanı Hamdullah Suphi'nin (Tanrıöver) ısrarı üzerine, ödülsüz olmak şartıyla o da şiirini gönderdi. Yapılan seçim sonunda, Mehmet Akif'in "Kahraman Ordumuza" sungusunu taşıyan şiiri TBMM'ce İstiklâl Marşı kabul edildi. Aynı yıl bir de beste yarışması açıldı, ama kesin bir sonuç alınamadı. Bunun üzerine Millî Eğitim Bakanlığı'nca Ali Rıfat Çağatay'ın bestesi uygun görülerek okullara duyuruldu. 1930'a kadar marş bu beste ile çalındı. O yıl bunun yerini, 1 / 17

Cumhurbaşkanlığı Orkestrası şefi Zeki Üngör'ün 1922'de hazırladığı bugünkü beste aldı. İstiklal Marşı'nın Bestesi (Melodisi) Şiirin bestelenmesi için açılan ikinci yarışmaya 24 besteci katılmış, 1924 yılında Ankara'da toplanan seçici kurul, Ali Rıfat Çağatay'ın bestesini kabul etmiştir. Bu beste 1930 yılına kadar çalındıysa da 1930'da değiştirilerek, dönemin Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Osman Zeki Üngör'ün 1922'de hazırladığı bugünkü beste yürürlüğe konmuş, toplamda dokuz dörtlük ve bir beşlikten oluşan marşın armonilemesini Edgar Manas, bando düzenlemesini de İhsan Servet Künçer yapmıştır. Protokol gereği, sadece ilk iki dörtlük beste eşliğinde İstiklal Marşı olarak söylenebilmektedir. İstiklal Marşı Tüm Kıtaları Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal! Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal... Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal! Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar, Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, 'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar? 2 / 17

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın. Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın. Doğacaktır sana va'dettiği günler hakk'ın... Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı: Düşün altında binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda! Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda. Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli: Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli. Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli, Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli. O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım, Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım. Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal. Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal: Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal! Kıta kıta İstiklal Marşının Açıklaması İstiklal Marşı'nın açıklaması (Anlamı) İstiklal Marşı'nın açıklaması (Anlamı)İstiklal Marşı nın yazıldığı dönemde Türk ordusu düşmanla savaş hâlindedir. Bu yüzden ordu ve millete cesaret vermek isteyen şair, şiirine "Korkma" kelimesiyle başlar. Bu, bir sesleniştir. Şair, Türk milletine sesleniyor. 3 / 17

İki türlü korku vardır: Adi korku ve asil korku. İlk korkuda ödleklik anlamı vardır. Ancak, korkmak her zaman ödü patlamak anlamında değildir. Çoğu zaman da asil bir duygudur, insanî bir endişedir. İnsanların kaybetmeyi göze alamayacakları değerleri vardır. Mesela, milletin başına bir şey gelir diye korkmak, istiklalin kaybedileceğinden endişe etmek, asil bir korkunun ifadesidir. Birinci Kıta (Dörtlük) Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. Şairin Korkma diye seslenmesi, asil bir endişenin, kaygının ifadesidir. Milletimiz istiklalini kaybetme korkusu içindedir. Şair, milletin endişe etmemesi gerektiğini; çünkü istiklalin kaybedilmeyeceğini söylüyor. Birinci dizedeki şafak, güneş battıktan sonraki alaca karanlık zamanı anlatır. Şafağın bir anlamı da güneş doğmadan önceki alaca karanlıktır. İstiklal Marşı, sembolik olarak, iki şafak arasını anlatır. Akşamın şafağı Millî Mücadele nin başlangıcı, sabahın şafağı ise bitişidir. Akşamın şafağından korkulur; çünkü arkasında karanlık bir gece vardır. Ancak, her gecenin bir sabahı olduğuna göre, içinde bulunulan karanlığın uzun süreceğini sanarak korkuya kapılmamalıdır. Biraz sonra şafak sökecek ve karanlık son bulacaktır. Bu benzetme şairin, Türk milletinin, bağımsızlığına çok kısa sürede kavuşacağı hakkındaki kesin inancını ortaya koyar. Birinci dizede yüzmek, dalgalanmak manasındadır. Şafağın rengi kırmızıdır. Al sancak ise Türk milletinin sembolüdür. Türk bayrağının al rengi şairde bir alev izlenimi uyandırmıştır. Bu alev sönmez. Zira onun çıktığı kaynak, her Türk ailesinin evinde yanan ocaktır. Ocak, ateşin yandığı yerdir; sonradan ev anlamını kazanmıştır. Ocakta ateşin yanıyor olması canlılığa işarettir. Yurdun üstünde tüten en son ocak kaldıkça, bu bayrağın alevi bu şafaklarda dalgalanacaktır; milletimiz istiklalini kaybetmeyecektir. Yeter ki o ocak tütmeye devam etsin. 4 / 17

Şair bu benzetmeyle bayrak ile millet arasındaki bağlantıyı ifade ediyor. İkinci dize, aynı zamanda, Son fert olarak kalsan bile bayrağı indirtmemek için, istiklali kaybetmemek için mücadele edeceksin. demektir. Üçüncü dizede şair bayrağımızdaki yıldız ile gökteki yıldızı birleştirir. Gökteki yıldıza kimsenin eli dokunamayacağı gibi, Türk milletinin yıldızı olan bayrağa da kimse el süremez. Ayrıca; yıldız, beyazdır ve gece parlar. Millî Mücadele gece ise bayrağımızın yıldızı o gecede parlayacaktır. Yıldızın parlaması bir ışıktır. Işık, karanlıkta ümidi ifade eder. Yıldız kelimesi aynı zamanda kader, talih manalarına da gelir. Bayrak milletin kaderini, talihini temsil eder. O parlıyorsa, millet de aydınlık günlerini yaşamaktadır. Onun sonu, milletin sonudur. Şair üçüncü dizeyle Türk milletinin ve istiklalimizin sembolü bayrağımızın kesin olarak sonsuza kadar yaşayacağını ve dalgalanacağını belirtir. Bundan zerre kadar şüphesi yoktur. Şairin bu hayallerle belirtmek istediği Türk milletinin ölmezliği fikridir. O, ordu ve millete Korkma derken böyle bir inanca dayanır. Millî Mücadele nin zafere ulaşması işte bu sarsılmaz imanın sonucudur. Dördüncü dizede muhteşem bir bencillik ve sahiplenme duygusu vardır. Buradaki bencillik gereklidir. Çünkü, bencilce muhafaza etmek zorunda olduğumuz değerlerimiz vardır. Bayrağımızı ve istiklalimizi işte böyle bir bencillikle muhafaza etmeliyiz. İkinci Kıta (Dörtlük) Çatma kurban olayım çehreni, ey nazlı hilâl! Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet, bu celâl Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl; Hakkıdır, Hakk a tapan milletimin, istiklâl! Şair hilale, yani Türk bayrağına hitap ediyor. Edebiyatımızda sevgilinin kaşı hilale benzetilir. Bayrak nazlı bir sevgili gibi kabul ediliyor. Bayrak sevgilinin yüzüdür, hilal ise kaşı. Bayrak, bütün bir milletin sevgilisidir. Çehre, yüz demektir ve kullanımı yerindedir. Çünkü, yaratılmışlar 5 / 17

içinde ruh hâli çehresine yansıyan tek varlık insandır. Sevgilinin kaşlarını çatışı nasıl âşığı elemlere sürüklerse istiklalin tehlikede olması da milleti elemlere sürükler. Çehresi çatık olan aslında millettir. Milletin çehresi istiklal tehlikede olduğu için çatıktır. Şair, milletin istiklalini kaybetmemesi için canını vereceğini söylüyor. İkinci dizede şair, ırkının kahraman olduğunu belirterek milletiyle ve milliyetiyle övünüyor. Vatanın timsali olan sevgiliye (hilale) gülmesi için yalvarır. Bayrağın kahraman ırkımıza gülmesi demek, istiklalin kaybedilmemesi demektir. Bayrak gülmediği, yani istiklal tehlikede olduğu için şiddet ve celâl vardır. Bayrak kahraman Türk ırkına gülmediği takdirde, bu millet onun uğruna döktüğü kanları kendisine helâl etmeyecektir; çünkü bayrak, rengini bu al kanlardan almıştır. Dolayısıyla Türk milletine borçludur. Son dizede Hak kelimesi iki manada kullanılmıştır. Birinci manaya göre Hak, Tanrı manasına gelir. Müslüman olan Türkler ona taparlar. Hak kelimesinin diğer manası adaletle ilgilidir. Hak aynı zamanda yapılan bir iş, fedakârlık veya durum karşılığı alınması gereken paydır. Şair bu beyitte istiklal kavramı ile Hak (Tanrı ve adalet) kavramı arasında münasebet kurmaktadır. Milletler yüksek kıymetlere inandıkları ve bağlı bulundukları takdirde istiklale hak kazanırlar. Hakk a tapan bu millet istiklali hak etmiştir. Üçüncü Kıta (Dörtlük) Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Bu kıtada hürriyet kavramı söz konusudur. Burada şair ben kelimesini kullanmakla beraber kastolunan Türk milletidir. Şair, burada Tür milletini konuşturmaktadır. Ezel, öncesi olmayan zamandır. Türk milleti ezelden beri hür yaşamış ve hür yaşamaya alışmıştır. Ona zincir vurulamaz. 6 / 17

Zincir vurmak, esir etmek manasındadır. Bizi esir etmek isteyenler çılgın olarak nitelendiriliyor. Ayrıca, Batılılar Kuva-yı Milliyeciler için çılgın kelimesini kullanıyorlar. Çünkü, istiklal mücadelemizin başarıya ulaşmasını mümkün görmüyorlar. Şair, asıl çılgının onlar olduğunu demeye getiriyor. Asıl onlar olmayacak işe giriştikleri için, ezelden beri hür yaşamış Türk milletine zincir vurmak istedikleri için çılgındırlar. Üçüncü dizede Millî Mücadele bir sele benzetiliyor. Fizik kurallarına göre suyu sıkıştırmak ve esir etmek mümkün değildir. Sıkıştırılamadığı için bent yapılır. O durumda da su, bendi ya yıkar ya da üstünden aşar. Bent esaret anlamına; kükremiş sel gibi olmak da esareti kabul etmemek anlamına gelir. Ezelden beri hür yaşamış Türk milleti, esir edilmek istendiği takdirde kükremiş sel gibi, bendini çiğneyerek aşacaktır. Dağları yırtacak, okyanuslara sığmayarak taşacaktır. Hürriyetin başlıca özelliği sınır tanımamaktır. Hür yaşamak Türk milletinin karakteristik bir özelliğidir. Dördüncü Kıta (Dörtlük) Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar Benim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma, nasıl böyle bir îmânı boğar, Medeniyyet! dediğin tek dişi kalmış canavar? Bu kıtada savaşan iki taraf, Türk milleti ile Batı dünyası karşılaştırılmaktadır. Garp (Batı) çelik zırhlarını kuşanmış, silahlarına güvenerek Türkiye ye saldırmıştır. Düşmanın bu maddî üstünlüğüne karşın Türk ün sarsılmayan imanı vardır. İman, insanın taşıdığı manevi inançların bütünüdür. Batı nın çelik zırhlı duvarları varsa Mehmetçiğin de iman dolu göğsü vardır. İnsanı üstün kılan maddî güç değil, imanıdır. Ordular ne kadar gelişmiş savaş aletleriyle donatılmış olurlarsa olsunlar eğer güçlü bir imana sahip değillerse başarılı olmaları mümkün değildir. 7 / 17

Serhat, sınır boyu demektir. Sınırları askerler korur. İman dolu göğüsleriyle askerlerimiz çelik zırhlı duvarların karşısında duruyorlar. Canavar, can alıcı mahlûktur. Tek dişi kalmış canavarlar daha vahşîdir. İhtiyarlığı sembolize eder. Dördüncü dizede medeniyet, canavara benzetilmiştir. Saldırgan medeniyet, can çekişmekte olan ve can havliyle son saldırışlarını yapan, tek dişi kalmış bir canavarı andırır. Tek dişi kalmış demesinin sebebi, dehşet verici gözükmesine rağmen eski gücünü kaybetmiş ve ölmek üzere olmasından kaynaklanır. Burada bütün vahşîliğine rağmen, kendisini medenî diye tanıtan Batı dünyasıyla bir alay da vardır. Şair medeniyete karşı değildir. O, medeniyet adı altında yapılan vahşete ve zulme karşıdır. Anadolu yu işgal edenler, işgallerini haklı gösterebilmek için Batı Anadolu da barbar Türkler olduğunu ve onları medenîleştirmek için geldiklerini söylüyorlar. İşte şair bu tür medeniyetin düşmanıdır. Üçüncü dizede Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar, bırak, varsın ulusun, onda artık korkulacak bir taraf kalmamıştır. deniyor. Burada millete ümit ve cesaret aşılanmaktadır. Medeniyet denilen tek dişi kalmış canavarın, ne kadar ulursa ulusun, sonunun geldiği; bu canavarın Mehmetçiğin göğsündeki imanı boğmaya gücünün yetmeyeceği söyleniyor. Bu nedenle -yine korkma kelimesiyle- o canavarın ulumasından endişe edilmemesi gerektiği belirtiliyor. Beşinci Kıta (Dörtlük) Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın; Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk ın; Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın. 8 / 17

Şairin arkadaş diye hitap ettiği düşmanla savaşan askerimizdir. Türk yurdunu işgal hareketi hayâsız bir akın, işgale gelenler ise alçak olarak nitelendiriliyor. Şair, Türk askerinden yurdumuza alçakları uğratmamasını, bu hayâsız akını, göğsünü siper ederek durdurmasını istiyor; çünkü alçakları durdurmanın tek yolu, Mehmetçiğin iman dolu göğsünü siper etmesidir. Son iki dizede imanın karşılığı olan zafer müjdelenir. Allah, kitabında inananlara zafer vadetmiştir. Zaferin yakınlığı inananların gayretine ve kahramanlığına bağlıdır. Şair geleceğe büyük bir inançla bakarak zaferin çok yakın olduğunu belirtiyor. Altıncı Kıta (Dörtlük) Bastığın yerleri toprak! diyerek geçme tanı: Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı! Sen şehîd oğlusun, incitme yazıktır atanı: Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı. Bu kıtada vatan söz konusu ediliyor. Dış görünüşü bakımından vatan bir toprak parçasıdır. Fakat bu toprak parçası, milletin tarih ve hayatına sımsıkı bağlıdır. Onu kutsal kılan maddî yönü değil, millet ve tarih ile olan münasebetidir. Bu vatan, binlerce şehit tarafından kazanılmış ve korunmuştur. Bundan dolayı, ona bakarken toprağı değil, onda gömülü olan şehitleri görmelidir. Toprağın altında kefensiz yatanlar, şehitlerdir. Şehitler kefensiz gömülürler. Toprağı vatan yapan, şehitlerin kanıdır. Vatan toprağının her karışında şehitlerimiz yatmaktadır. Şair, cennet vatanımızın dünyalara değişilemeyeceğini söylüyor. Eğer her karışında binlerce şehidin yattığı bu topraklar üzerinde düşman gezerse o zaman atalarımız incinecektir. Şehit oğlu sözüyle vatan uğrunda canlar veren bir ecdada sahip olduğumuz anlatılmak isteniyor. Uğrunda canlar verilen vatanımıza sahip çıkmak ve onu muhafaza etmek, şehitlerin (atalarımızın) hatırasına olan saygının gereğidir. 9 / 17

Cennet, inanan insanların gideceği yerdir. Her Müslüman cennete gitmek ister. Dünya, cennete değişilmez. Vatan, cennete benzetilmiştir. Bu nedenle değişilmezdir. Yedinci Kıta (Dörtlük) Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ, Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ. Bu kıtada da vatan söz konusu edilmiştir. Bu cennet vatanın uğruna feda olmayacak kimsenin olmadığı söyleniyor. İnancımıza göre şehitler cennete giderler. Bağrında bu kadar çok şehit barındıran toprağın cennetten farkı yoktur. Çünkü, toprak sıkılsa şehitler fışkıracak kadar şehit verilmiştir. Vatanını seven bir insan için en büyük yoksulluk, vatandan uzak kalmaktır. Şair, vatanın candan ve sevgiliden daha üstün bir değer taşıdığına inanıyor. Allah tan tek istediği vatanından ayrı düşmemektir. Bunun için canını, cananını kaybetmeyi göze alıyor. Her şeyini kaybetse bile vatan toprağında yatmak onun için yetecektir. İnsan, böyle bir inanca sahip olmazsa vatanı için ölümü göze alamaz. Sekizinci Kıta (Dörtlük) Rûhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli: Değmesin mabedimin göğsüne nâ-mahrem eli. Bu ezanlar ki şehâdetleri dînin temeli Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli. 10 / 17

Şair ve vatanları uğrunda çarpışarak hayatlarını veren Mehmetçiklerin, hatta Millî Mücadele ye katılanların dilekleri, kendileri öldükten sonra da aynıdır. Şairin bir Müslüman olarak Allah tan tek isteği, mabedine yabancı elinin değmemesi ve dinin temeli olan kıymetlere şahadet eden ezanların yurdun üzerinde ebedî olarak işitilmesidir. Yani, vatanımızın sonsuza kadar hür olmasını istiyor. Mabet, ibadet edilen yer demektir. Üçüncü dizedeki şehadet kelimesi şahitlik manasına geldiği gibi ezanda geçen Eşhedü en lâ ilâhe illallah, Eşhedü enne Muhammeden Rasûlullah cümlelerine karşılık gelir. Bunlardan birincisi Şüphesiz bilirim, bildiririm Allah tan başka tapacak yoktur., ikincisi Şüphesiz bilirim, bildiririm Muhammed Allah ın elçisidir. manalarına gelir. Bir kimsenin Müslüman olabilmesi için kelime-i şehadet denilen bu cümleleri tekrarlaması ve bunlara inanması lazımdır. Müslüman ülkelerde günde beş vakit okunan ezan ile İslamiyet in temelini oluşturan bu cümleler tekrarlanır. Dokuzuncu Kıta (Dörtlük) O zaman vecd ile bin secde eder -varsa - taşım. Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na şım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım! Şair, önceki kıtada ruhunun Allah tan tek isteğinin mabedine yabancı elinin değmemesi ve şehadetleri dinin temeli olan ezanların yurdumuzun üstünde sonsuza kadar işitilmesi olduğunu söylemişti. Bu kıtada ise emeli gerçekleştiği takdirde ne kadar sevineceğini anlatıyor. Şair -önceki kıtada olduğu gibi- burada da şehitler adına konuşuyor. Emeline kavuştuğu takdirde şehidin eğer varsa mezar taşı coşkuyla Cenab-ı Hakk a bin secde edecektir. Yaralarından kanlı yaşlar aka aka, her şeyden soyunmuş bir ruh gibi naaşı yerden fışkıracaktır. Ve o zaman başı yükselerek belki de arşa değecektir. Arş, göğün en yukarısıdır. Tüm bunlar emele ulaşmanın sevinciyle olacaktır. Şair dokuz kıta boyunca, inancını bir an olsun kaybetmeden, bir an bile ümitsizliğe düşmeden, derece derece zaferi yakalar. Artık bayrak ve millet istiklale kavuşmuştur. 11 / 17

Onuncu Kıta (Dörtlük) Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl! Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl. Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakk a tapan milletimin istiklâl! Bu kıtada artık istiklal kazanılmış olarak düşünülüyor. Birinci kıtadaki şafak kelimesi, güneş battıktan sonraki alaca karanlığı ifade ediyordu. Bu kıtadaki şafak ise güneş doğmadan önceki alaca karanlığı ifade eder. Bu vakit gündüzün, aydınlığın özetle zaferin müjdecisidir. Birinci kıtadaki nazlı hilal, son kıtada şanlı hilal e dönmüştür. Yeni, aydınlık ve hür ufuklar, şanlı hilalin dalgalanışıyla süslenecektir. Bayrak artık şafaklar gibi şanlı, dalgalanacaktır. İstiklal kazanıldığı için bayrak uğruna dökülen bütün kanlar ona helaldir. Zira bundan sonra sonsuza kadar bayrağa ve Türk milletine yok olma, yere düşme, yeryüzünden silinme şeklinde bir tehlike yoktur. Türk bayrağı ezelden beri hür yaşamıştır, bundan sonra da hür yaşamak hakkıdır. Hakk a tapan Türk milleti de istiklali hak etmiştir. Kaynak: Yukarıdaki açıklama, Mehmet Kaplan ve İsa Kocakaplan ın ortak çalışmasının Ahmet Kavaklıyazı tarafından düzenlenmiş hâlidir. İSTİKLAL MARŞI NIN KABULÜ 23 Nisan 1920 günü Meclis açılmış. İstiklal harbi başlamış. Ordularımız, Anadolu'yu işgal edenlerle savaşıyor. Yunan ordusu Ankara yakınlarına kadar ilerlemiş. Meclis bu ortamda, yeni kurulan Türk Devleti için bir İstiklal Marşı hazırlatmak istiyor. 1920 yılı sonlarında bu amaçla bir şiir yarışması açılıyor. Katılımcılara 6 ay süre veriliyor. 12 / 17

İstiklal Marşı yarışmasına bu süre içerisinde tam 724 şiir gönderiliyor. O zamanki adıyla Maarif Vekaleti, yani Milli Eğitim Bakanlığı, bu şiirleri değerlendirmek için bir komisyon kuruyor. O dönemin Türkiye'sinde iletişim olanaklarının neredeyse sıfır olduğu bir ülkede yarışmaya katılan 724 şiir tek tek okunuyor, içlerinden 6 şiir elemeyi geçip Meclis Matbaası tarafından bastırılıyor ve milletvekillerine dağıtılıyor. Ayrıca kazanan şiir için 500 lira ödül var. O zaman için çok büyük bir para. O sırada Maarif Vekili olan Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Ankara' da yaşayan ve aynı zamanda milletvekili olan ünlü şairimiz Mehmet Akif (Ersoy)' dan da bir şiir istiyor. Bunun üzerine Mehmet Akif Bey "Ben mebusum (milletvekiliyim), müsabakaya katılmam. Ayrıca bir şiir yazıp size veririm" diyor. Evinde yazmaya başlıyor ve "Kahraman ordumuza" ithaf ettiği şiir bittiğinde, Maarif Vekaleti' ne teslim ediyor. Böylece yarışmaya 7. şiir de katılmış oluyor. Müsabaka sonuçlanıyor. Mehmet Akif Bey' in şiiri Meclis kürsüsünden Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey tarafından büyük bir coşkuyla okunuyor. Büyük tezahürat ve alkışlar arasında ve oybirliği ile İstiklal Marşı olarak kabul ediliyor. Tarih 12 Mart 1921. 13 / 17

İstiklal Marşı şiiri kabul edildikten hemen sonra, kürsüden bir kez daha okunuyor ve bütün milletvekilleri bu kez ayakta dinliyor. Meclis yetkilileri birkaç gün sonra Mehmet Akif Bey' e 500 liralık para ödülünü vermeye geliyorlar. Almayı reddediyor. "Ben müsabakaya girmedim. Bu para benim hakkım değildir ve bana ait değildir" diyor. Meclis yetkilileri ısrar ediyor. "Bu parayı kasamızda tutamayız. Siz alın, isterseniz bir yere bağışlayın" diyorlar. Mehmet Akif Bey bunun üzerine parayı alıyor ve hastanede yatmakta olan gazilerimize bağışlıyor. İstiklal Marşı nın Şairi - Mehmet Akif Ersoy Mehmet Akif Ersoy 1873 yılında İstanbul da doğdu. 27 Aralık 1936 da aynı kentte vefat etti. Mehmet Akif ilköğrenimine Fatih'te Emir Buharî mahalle mektebinde başladı. Maarif Nezareti'ne bağlı iptidaîyi ve Fatih Merkez Rüştiyesi'ni bitirdi. Bunun yanı sıra Arapça ve İslami bilgiler alanında babası tarafından yetiştirildi. Rüştiye'de "Hürriyetçi" öğretmenlerinden etkilendi. Türkçe, Arapça, Farsça, ve Fransızca bilgisiyle dikkati çekti. Mekteb-i Mülkiye'nin idadi (lise) bölümünde okurken şiirle uğraştı. Edebiyat hocası İsmail Safa'nın izinden giderek yazdığı mesnevileri şair Hersekli Arif Hikmet Bey övgüyle karşıladı. Babasının ölümü ve evlerinin yanması üzerine mezunlarına memuriyet verilen bir yüksek okul seçmek zorunda kaldı. 1889'da girdiği Mülkiye Baytar Mektebi'ni 1893'te birincilikle bitirdi. Ziraat Nezareti (Tarım Bakanlığı) emrinde geçen yirmi yıllık memuriyeti sırasında veteriner olarak dolaştığı Rumeli, Anadolu ve Arabistan'da köylülerle yakın ilişkiler kurma olanağı buldu. İlk şiirlerini Resimli Gazete'de yayımladı. 1906'da Halkalı Ziraat Mektebi ve 1907'de Çiftçilik Makinist Mektebi'nde hocalık yaptı. 1908'de Dârülfünûn Edebiyat-i Umûmiye hocalığına tayin edildi. İlk şiirlerinin yayımlanmasını izleyen on yıl boyunca hiçbir şey yayımlamadı. 14 / 17

1908'de II. Meşrutiyet'in ilanıyla birlikte Eşref Edip'in çıkardığı Sırat-ı Müstakim ve sonra Sebilürresad dergilerinde sürekli yazılar yazmaya, şiirler ve çağdaş Mısırlı İslam yazarlarından çeviriler yayımlamaya başladı. 1913'te Mısır'a iki aylık bir gezi yaptı. Dönüşte Medine'ye uğradı. Bu gezilerde İslam ülkelerinin maddi donatım ve düşünce düzeyi bakımından Batı karşısındaki zayıflıkları konusunda görüşleri pekişti. Aynı yılın sonlarında Umur-u Baytariye müdür muavini iken memuriyetten istifa etti. Bununla birlikte Halkalı Ziraat Mektebi'nde kitabet ve Darülfünun da edebiyat dersleri vermeye devam etti. İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne girdiyse de cemiyetin bütün emirlerine değil, sadece olumlu bulduğu emirlerine uyacağına dair and içti. I. Dünya Savaşı sırasında İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin gizli örgütü olan Teşkilât-ı Mahsusa tarafından Berlin'e gönderildi. Burada Almanların eline esir düşmüş Müslümanlar için kurulan kampta incelemeler yaptı. Çanakkale Savaşı'nın akisini Berlin'e ulaşan haberlerden izledi. Batı uygarlığının gelişme düzeyi onu derinden etkiledi. Yine Teşkilât-ı Mahsusa'nın bir görevlisi olarak çöl yoluyla Necid'e ve savaşın son yılında profesör İsmail Hakkı İzmirliyle birlikte Lübnan'a gitti. Dönüşünde yeni kurulan Dâr-ül Hikmetül İslâmiye adlı kuruluşun başkâtipliğine getirildi. Savaş sonrasında Anadolu'da başlayan ulusal direniş hareketini desteklemek üzere Balıkesir'de etkili bir konuşma yaptı. Bunun üzerine 1920'de Dâr-ül Hikmet'teki görevinden alındı. İstanbul Hükümeti Anadolu'daki direnişçileri yasa dışı ilan edince Sebilürresad dergisi Kastamonu'da yayımlanmaya başladı ve Mehmet Akif bu vilayette halkın kurtuluş hareketine katkısını hızlandıran çalışmalarını sürdürdü. Nasrullah Camii'nde verdiği hutbelerden biri Diyarbakır'da çoğaltılarak bütün ülkeye dağıtıldı. Burdur mebusu sıfatıyla TBMM'ye seçildi. Meclis'in bir İstiklâl Marşı güftesi için açtığı yarışmaya katılan 724 şiirin hiçbiri beklenilen başarıya ulaşamayınca maarif vekilinin isteği üzerine 17 Şubat 1921'de yazdığı İstiklal Marşı, 12 Mart'ta birinci TBMM tarafından kabul edildi. Mehmet Akif Ersoy 27 Aralık 1936'da İstanbul'da öldü. 15 / 17

Mehmet Akif'in 1911'de 38 yaşında iken yayımladığı ilk kitabı Safahat bağımsız bir edebi kişiliğin ürünüdür. Fransız romantiklerinden Lamartine'i Fuzuli kadar, Alexandre Dumas Fils'i Sâdi kadar sevdiğini belirten şair, bütün bu sanatçıların uğraşı alanlarına giren manzum hikâye biçimini kendisi için en geçerli yazı olarak seçmiştir. Ancak, sahip olduğu köklü edebiyat kaygısı onun yalınkat bir manzumeci değil, bilinçle işlenmiş ve gelişmeye açık bir şiir türünün öncüsü olmasını sağlamıştır. Mehmet Âkif'in şiir anlayışı Batılı, hatta o dönemde Batı'da bile örneklerine az rastlanacak ölçüde gerçekçidir. Konuşma diline yaşlandığı için kolayca yazılıvermiş izlenimi veren şiirleri biçime ilişkin titiz bir tutumun örnekleridir. Hem aruzdan doğan bağların üstesinden gelmiş, hem de şiirin bütününü kapsayan bir iç musiki düzenini gözetmiştir. Dilde arılaşmadan yana olan tutumunu her şiirinde biraz daha yalın bir söyleyişi benimseyerek somutlukla ortaya koymuştur. Mehmet Akif geleneksel edebiyatın olduğu kadar, Batı kültürünün değerleriyle etkileşimi kabul eder, ancak Doğu'ya ya da Batı'ya öykülenmeye şiddetle karşı çıkar. Çünkü her edebiyatın doğduğu toprağa bağlı olmakla canlılık kazanabileceği ve belli bir işlevi yerine getirmedikçe değer taşımayacağı görüşündedir. Gerçekle uyum içinde olmayı her şeyin üstünde tutar. Altı yüzyıllık seçkinler edebiyatının halktan uzak düştüğü için bayağılaştığına inanır. İçinde yaşanılan toplumun özellikleri göz önüne alınmadan Batılı yeniliklere öykünmenin doğrudan doğruya edebiyata zarar vereceği anlayışına bağlı kalarak "Sanat sanat içindir" görüsüne karşı çıkmış, "Libas hizmetini, gıda vazifesini" gören bir şiiri kurma çabasına girişmiştir. Bu yüzden toplumsal ve ideolojik konuları şiir ile ve şiir içinde tartışma ve sergileme yolunu seçmiştir. Bütün çıplaklığıyla gerçeği göstermekteki amacı okuyucusunu insanların sorunlarına yöneltmektir. Bu kaygıların sonucu olarak yoksul insanların gerçek çehreleriyle yer aldığı şiirler Türk edebiyatında ilk kez Mehmet Akif tarafından yazılmıştır. Mehmet Akif şiirinin yaşadığı dönemde ve sonrasında önemini sağlayan bu gerçekçi tutumudur. Bu şiirde düş gücünün parıltısı yerini gözle görülür, elle tutulur bir yapıya bırakmıştır. 16 / 17

Şairin nazım diline bu dilin özgül niteliğini bozmaksızın elverişli olduğu gelişmeyi kazandırması, aruz veznini yumuşatmayı, başarmasıyla mümkün olmuştur. Bu aynı zamanda Türkçe'nin şiir söylemedeki olanaklarının ne ölçüde geniş olduğunu göstermesi demektir. Mehmet Akif dilin toplumsal kimliğini öne çıkarmış, üslupta öz günlük ve kişiselliğe ulaşmıştır. Yenilikçi bir şair olarak, yaşadığı dönemde görülen ölçüsüz yenilik eğiliminin bozucu etkilerine, ölçüsü işleviyle bağlantılı bir şiir kurmak suretiyle sinir çekmeye çalışmıştır. İSTİKLAL MARŞI *.mp3 (985 kb) (*) (*) T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası & Devlet Çoksesli Müzik Korosu Şef Rengim Gökmen (Bit Değeri 128kbps, 2 Kanal (stereo), Ses Örnekleme 44khz) 17 / 17