EĞİTİMDE ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ

Benzer belgeler
Uzaktan Eğitim. Doç.Dr. Ali Haydar ŞAR

MBA 507 (7) ALGILAMA VE KARAR ALMA

Gestalt Kuramı. Doç. Dr. Tülin ŞENER

Wertheimer, Köhler ve Kofka tarafından geliştirilmiş bir yaklaşımdır. Gestalt psikolojisi, bilişsel süreçler içerisinde özellikle "algı" ve "algısal

ALGI VE ALGISAL ÖRGÜTLEME YASALARI

GESTALT KURAMI Gestalt kuramcılarına göre bütün, parçaların toplamından daha anlamlıdır ve farklıdır. Birey herşeyi bir bütün olarak algılama

İlk izlenimler önemli midir? Yoksa, sonraki bilgilerle aslında kolayca değiştirilebilir mi?

Tüketici Satın Alma Davranışı Tüketici Davranışı Modeli

DAVRANIŞ BİLİMLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN İNCELENDİĞİ SİSTEMLER

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

TEMEL ALGISAL SÜREÇLER VE BİLGİ İŞLEMEDE ALGININ YERİ VE GESTALT PRENSİPLERİ BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

DAVRANIŞ BİLİMLERİ ALGILAMA VE ALGILAMA HATALAR

1 YÖNETİM VE ORGANİZASYONLA İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ Eğitim-Öğretim Yılı. Ders Adı : Algı ÇalıĢma Yaprağı: 6

Prof. Dr. Serap NAZLI. BİREYİ TANIMA TEKNİKLERİ-Testler

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1

GESTALT KURAMıN ORTAYA ÇıKıŞı

BÖLÜM Duyum ve Algılama

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞTA GRUP SÜRECİ: ÖRGÜTSEL İLETİŞİM Doç. Dr. Cevat ELMA. İLETİŞİM Bilgi, fikir ve duyguların bir kimseden diğerine geçme sürecidir.

Kullanılan Kaynaklar: - Mucuk, İ. (2012). Pazarlama İlkeleri. Türkmen Kitabevi - - Kotler, Philip & Armstrong, Gary (2014), Principles of Marketing,

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I

Çalışma Hayatında Psikolojik Sorunlar. Doç. Dr. Ersin KAVİ

10/14/14. Tüketici Davranışı Modeli Tüketici davranışını etkileyen faktörler Tüketici satınalma karar süreci

ÜNİTE:1. Sosyal Psikoloji Nedir? ÜNİTE:2. Sosyal Algı: İzlenim Oluşturma ÜNİTE:3. Sosyal Biliş ÜNİTE:4. Sosyal Etki ve Sosyal Güç ÜNİTE:5

TÜKETİCİ DAVRANIŞLARI SORU VE CEVAPLARI

DAVRANIŞ BİLİMLERİ TIPSAL PSİKOLOJİYE GİRİŞ. Doç. Dr. Lü)ullah Beşiroğlu

Sosyal Algı. Atıflar

Eğitimin Psikolojik Temelleri

Sosyal psikoloji bakış açısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Kurallara Uyma Durumunun İncelenmesi. Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş

Milli Eğitim Bakanlığı Bünyesindeki Okullarda Yöneticilerin Yeterlilik Alanları -1 İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Ardahan Üniversitesi Siirt Üniversitesi

GİRNE AMERİKAN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ AKTS

SİSTEM. Sosyal Sistem Olarak Sınıf. Okulun Sosyal Sistem Özellikleri. Yrd. Doç. Dr. Çetin ERDOĞAN

Pragnanz Yasaları Cemil YAYLAR

Örgütleme, en yalın anlamı ile plânlarda belirtilen hedeflere ulaşmak için kararlaştırılan yollara uygun bir örgüt oluşturma süreci dir.

PROJE TEKNİĞİ DERSİ. PEYZAJ TASARIM ÖĞELERİ ve TASARIM İLKELERİ. Öğr. Gör. Hande ASLAN

Gestalt ve İnsancıl Yaklaşımında Öğrenme Erhan KILIÇ

BİLGİSAYAR DESTEKLİ ÖĞRETİM. TemplatesWise.com

DARICA ANADOLU LİSESİ 9. SINIF REHBERLİK PLANI

Dr. Halise Kader ZENGİN

Öğrenme, Örgütsel Öğrenme

YÖNETİCİ DURUMUNDA OLANLARIN

Tasarım Psikolojisi (GRT 312) Ders Detayları

SINIF YÖNETİMİNİN TEMELLERİ

Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel İlkokulu/Ortaokulu AİLE İÇİ İLETİŞİM

AKTIF (ETKİN) ÖĞRENME

SULTANGAZİ ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK SERVİSİ

Gerçekçi (Realistic) görseller, üzerinde durulan gerçek nesneyi gösterir. Örneğin bir arabanın resmi gerçekçi bir görsel öğe olarak kullanılabilir.

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM

ALGI BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

HALKLA İLİŞKİLER KRİZ DÖNEMLERİNDE HALKLA İLİŞKİLER

EĞİTİMDE İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

Gestalt Öğrenme. Gestalt Öğrenme

1.İkna Kavramı. 2. İknanın Psikolojik, Toplumsal ve Mantıksal Boyutları. 3. İkna Kuramları. 4. İkna Edici İletişimde Kaynak

VERİ TOPLMA ARAÇLARI

4 GİRİŞ BİLİŞ NEDİR?

ÖRGÜT SAĞLIĞI OKULDA SAĞLIK, İKLİM VE. Sağlıklı örgüt için gerekenler: Yrd. Doç. Dr. Çetin Erdoğan. Örgüt Sağlığı. Örgüt Sağlığı.

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN GELİŞİMİ VE TANIMI DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN UYGULAMA ALANI EĞİTİM KURUMLARINDA DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN YERİ VE ÖNEMİ

Engellilere Yönelik Tutumların Değiştirilmesi

SPORDA STRATEJİK YÖNETİM

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞTA GRUP SÜRECİ: TAKIM ÇALIŞMASI Doç. Dr. Cevat ELMA

SINIF REHBERLĠĞĠ PROGRAMI. Prof. Dr. Serap NAZLI

EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE UYGULAMA

Eğitim Bilimlerine Giriş

SOSYAL PSİKOLOJİ II KISA ÖZET KOLAYAOF

3/7/2010. ÇAĞDAŞ EĞİTİMDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİNİN YERİ ve ÖNEMİ EĞİTİM EĞİTİM ANLAYIŞLARI EĞİTİM

MODELLERDEN ÖĞRENME Enver CANER

HALKLA İLİŞKİLER HALKLA İLİŞKİLERDE İMAJ VE SOSYAL SORUMLULUK. Yrd.Doç.Dr. Özgür GÜLDÜ

ÇALIŞAN MEMNUNİYETİ VE MOTİVASYON ELİF SANDAL ÖNAL

DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÜZERİNE YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

Bilimsel Araştırma Yöntemleri I

Okul Dönemi Çocuklarda

Bitkisel Tasarım Đlkeleri -2

Hedef Davranışlar. Eğitim Programının birinci boyutudur. Öğrencilere kazandırılması planlanan niteliklerdir (davranışlar).

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER SOSYAL PSİKOLOJİ

İLETİŞİM VE İLETİŞİM SÜRECİ PSİKOLOG PSİKOTERAPİST AİLE DANIŞMANI SİBEL CESUR AKYUNAK

5. MESLEKİ REHBERLİK. Abdullah ATLİ

hızlıdır. İletişim çoğunlukla sözlüdür. Yanlışlık ve eksiklikler genellikle önemli konulara ilişkindir. Organizasyonların başlıca özellikleri:her

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ

Bilişsel Gelişimle İlgili Kavramlar

REHBERLİK VE İLETİŞİM 5

Öğretim Materyallerinin Eğitimdeki Yeri ÖĞRETİM TEKNOLOJİLERİ VE MATERYAL TASARIMI. Dr. Ümmühan Avcı Yücel Esin Ergün

7. BİREYİ TANIMA TEKNİKLERİ. Abdullah ATLİ

Proje 3: Seminer. Planlama Raporu

ÖZEL NASİBE ERYETİŞ MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ EYLÜL AYI PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BÜLTENİ

HEDEF KİTLE DAVRANIŞINI ETKİLEYEN PSİKOLOJİK FAKTÖRLER

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...III

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞTA GRUP SÜRECİ: LİDERLİK Doç. Dr. Cevat ELMA

KARİYER YÖNETİMİ. Kariyer teorisi iki nokta üzerinde odaklanmaktadır. Öğr. Grv.. M. Volkan TÜRKER

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4

Güdülenme. Öğr.Gör. Dr. Şirin KARADENİZ

Ölçme ve Değerlendirmenin. Eğitim Sistemi Açısından. Ölçme ve Değerlendirme. TESOY-Hafta Yrd. Doç. Dr.

Ders Kodu Dersin Adı Yarıyıl Teori Uygulama Lab Kredisi AKTS G524 Yönetim ve Psikoloji

MBA 507 (3) TUTUMLAR VE İŞ TATMİNİ

Eğitim: İstendik davranış değiştirme ya da oluşturma. Öğrenme: Bireyin kendi yaşantısı yoluyla davranışlarında meydana gelen değişmeye denir.

kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler

İÇİNDEKİLER. ÖN SÖZ... iii GİRİŞ...1 ÖRGÜTLERDE İNSAN KAYNAKLARI VE YÖNETİMİ...9

Transkript:

Örgütsel Davranışta Bireysel Süreç: Algılama Ünite 2 Eğitim Yönetimi Teftişi Ve Planlaması Tezsiz Yüksek Linsans EĞİTİMDE ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ Doç. Dr. Cevat ELMA 1

Ünite 2 ÖRGÜTSEL DAVRANIŞTA BIREYSEL SÜREÇ: ALGILAMA Doç. Dr. Cevat ELMA İçindekiler 2.1. ALGILAMA KAVRAMI... 3 2.2. ALGILAMA SÜRECI... 5 2.3. ALGILAMA SÜRECINDE YANILGILAR... 9 2.4. ALGILAMA YETENEĞININ GELIŞTIRILMESI...11 2.5. KAYNAKÇA...13 2

Örgütsel Davranışta Bireysel Süreç: Algılama Ünite 2 Bir disiplin olarak örgütsel davranış, örgütlerdeki insanların nasıl davrandığını kavramaya ve ortaya çıkarmaya uğraşan çalışma ve uygulamaların bütününü anlatırken, kavram olarak örgütsel davranış insanların örgüt içindeki davranışını anlatmaktadır (Güney, 2007: 182). Örgüt toplumsal bir sistemdir ve bu sistemin temel öğesi birey dir. Bir örgüt, ortak amaçlarını gerçekleştirmek için bir araya gelmiş insanlardan oluşur (Başaran, 2000: 14). Bu yüzden örgütün varlığı, onu oluşturan insanların varlığına bağlıdır. Sağlıklı bir örgüt için insan davranışlarının ve nedenlerinin bilinmesi gerekmektedir (Güney, 2000: 16). İnsanın ne gördüğünü, nasıl yorumladığını, neye inandığını, nasıl davrandığını algılar göstermektedir Her çalışan örgüte kendilerine özgü algılarını getirir. Bu durum yöneticilerin çalışanların işe, örgüte, yöneticilere, çalışma arkadaşlarına ilişkin bireysel algı modellerini anlaması için önemlidir. Bir çalışanın algısı iş performansını, tutumunu ve insan ilişkilerini etkiler (Costley ve Todd, 1991: 73). Örgütte çalışanların algılarının önemini belirten bir çalışma Dearborn ve Simon tarafından yapılmıştır. Dearborn ve Simon; altısı satış, beşi üretim, dördü muhasebe ve sekizi çeşitli alanlardan sorumlu 23 iş adamından, bir Demir-Çelik İşletmesinin örgütsel yapısına ve işletmesine dair kapsamlı bir örnek olayı incelemelerini ve sonucunda olayla ilgili sapladıkları sıkıntıları yazmalarını istemiştir. Araştırmanın sonuçları şu şekilde çıkmıştır. Diğer yöneticilerin sadece %29 u satış alanında bir sıkıntı görürken, satış yöneticilerinin %83 ü satışta problem olduğunu belirtmiştir. Araştırmacılar bu deney sonucunda, katılımcıların bir durumla ilgili önemli olarak algıladıkları konuların doğrudan kendi birimlerinin işleri ve hedefleriyle ilintili olduğuna karar vermişlerdir (Robbins ve Judge, 2012: 172). Bu durumun eğitim kurumları için de geçerli olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Görev, statü, çalışılan birim, branş vb. değişkenler eğitim uygulamalarına ilişkin algıyı büyük ölçüde etkileme özelliğine sahiptir. En basit biçimiyle bir olaya ya da duruma bir astın bakış açısıyla bir üstün bakış açısının ya da algısının farklı olabileceği ve bunun çeşitli etkenleri olabileceği bir gerçektir. Algıyı anlamanın temel noktası, algının bir olayın esası değil bireysel yorumu olduğunu kabul etmektir. Benzer olgunun her kişide ayrı sonuç yaratmasının nedeni algılama farklılığıdır. Algıyı, gerçekten çok farklı olabilen, kişisel bir dünya resmine yol açan, karmaşık zihinsel süreç olarak tanımlamak mümkündür. Algılanan dünya ile gerçek dünya arasındaki farkın tanımı örgütsel davranışı anlamada çok önemlidir (Erdoğan, 1996). 2.1. ALGILAMA KAVRAMI Bireylerin kendi düşünce çevreleriyle tutarlı olan objeleri ve olayları görme eğilimi bireysel psikolojide incelenen bir konudur. Psikolojide bu eğilim, algılama olarak tanımlanmaktadır. Algılama beş duyu yardımıyla dış dünyayı tanımak veya bireyin çevresinde kendisiyle ilgili gördüğü bir nesnenin varlığını fark etmesi diye açıklanmaktadır. Başka bir tanımda algılama, fiziksel bir objenin veya bir olayın dışsal veya içsel dürtülerin eskiden elde edilmiş tecrübeler ve tutumların dikkate alınarak kavranması diye ifade edilmektedir. Burada bireyin 3

Eğitimde Örgütsel Davranış duyu organı ile seçtiği, çevrenin önemi ve bu ilişkiler çerçevesi içinde yorumlanan karmaşık bir olay söz konusu edilmektedir. Algılama insana ulaşan bütün uyarıları biçimlendiren iki yönlü bir süreçtir. Gereksinmeleri, güdüleri ve tutumları etkilediği gibi gereksinmeler, güdüler ve tutumlar da algılamayı etkiler (Baysal ve Tekarslan, 1996). Algı, bireylerin çevrelerini anlamlandırabilmek adına duyumsal izlenimlerini düzenleme ve yorumlama süreçlerini ifade eder (Robbins ve Judge, 2012: 168). Başka bir ifade ile algılama; duyum yoluyla çevrelerinden elde ettikleri bilgilere anlam vermeyi ve bu bilgileri bir araya getirip organize ederek yorumlamalarına ilişkin süreçlerdir (Eren, 2001: 69; Tevrüz, 2012: 23). Birçok birey, insanların nesneleri aynı şekilde algıladığını farz eder. Bireyler aynı dünyada yaşamakta, aynı güneşi görmekte, aynı yollarda yol almaktadırlar. Algılamanın yaratıcı bir yöntem olduğunun en iyi kanıtı, bireylerin dünyaya benzersiz ve nispeten özel bir bakış yapılandırmaları olarak gösterilmektedir (Costley ve Todd, 1991: 73). Algılamayı, bireyin deneyimleri doğrultusunda çevresel uyarıları seçili olarak kavraması ve düzenlemesi şeklinde tanımlamak mümkündür. Başka bir deyişle algılama, kişinin dünyayı kavraması halidir. Bireyin çevresindeki olayları, cisimleri ve durumları kavraması, gereğinde arayıp bulması, elde ettiklerini bir bilgi sistemi içerisinde düzenlemesi çevreyi algılaması halidir. Algılama, bireyin çevresindeki değişkenleri seçili olarak alması ve organize etmesidir. Algılama yoluyla birey öncelikle çevreyi değerlemek için bir birikim oluşturur, daha sonra da yeni aldıklarını bu birikim ile karşılaştırarak değerler. Birey, çevresindeki olguları, yargıları ve yetenekleri doğrultusunda seçili olarak alır, belirli bir zaman içerisinde daha önceki bilgi ve yargıları ile bütünleştirir. Zaman içerisinde yöneticisini tanıyan kişi, onun yüz ifadesi veya konuşma biçiminden, hangi hallerde neşeli veya sinirli olduğunu öğrenir. Böylece yöneticisi hakkında zihninde bir dizi kalıplaşmış bilgi birikimi oluşturur. Bir toplantı ortamında yöneticisi hakkında yeterli bilgiye sahip olan eleman onun yüzündeki değişikliği süratle algılayıp sinirlendiğini veya tartışılan fikri beğendiğini algılar (Erdoğan, 1996). Bireylerin algılamalarındaki farklılığı oluşturan faktörler aşağıdaki şekilde gruplanabilir (Robbins ve Judge, 2012:168): 4

Örgütsel Davranışta Bireysel Süreç: Algılama Ünite 2 İnsanların aynı şeye bakıp farklı şeyler algılamaları; algılayan kişi, algılanan nesne ve algının gerçekleştiği durum tarafından şekillendirilir. Bir hedefe yönelen insanın algılaması insanın kişilik özellikleri, tutumları, amaçları, ilgi alanları, geçmiş deneyimleri ve beklentilerinden büyük oranda etkilenecektir. Aynı şekilde hedefin özellikleri o hedefin nasıl algılandığını etkileyebilir. Sınıfta şımarıklığı ile nam salmış bir öğrencinin hiç ilgisi olmadığı bir durumda öğretmeni tarafından uyarılması bu duruma örnek olarak verilebilir. Algının farklılaşmasına neden olan etmenlerden biri de algılamanın gerçekleştiği durumdur. Algılamayı etkileyen unsurlardan biri de bireylerin ihtiyaçlarıdır. Örneğin restoranda oturan iki bireyi ele alalım. Biri aç, diğeri susamış olsun. Bu iki birey restorandaki aynı menüye baktıklarında aç olan birey daha çok yemeklere, susayan birey ise içeceklere dikkat edecektir. Gerçek yaşamda temel kişilik özelliklerinin oluşturulacak izlenimleri nasıl etkilediğini Kelly (1950) yaptığı çalışma ile açıklamaya çalışmıştır. Kelly bu çalışmasında bir psikoloji sınıfı öğrencilerine, dersin hocasının o gün şehir dışında olduğunu ve o günlük bir misafir hocanın derse gireceğini söyler. Bazı öğrencilere gelecek hocanın sıcakkanlı birisi olduğu, bazılarına ise soğukkanlı olduğu söylenir. Misafir hoca gelir ve dersini verir. Ders sonunda, misafir hocanın sıcakkanlı olduğunu duymuş olan öğrenciler ders hocasını daha çok sevmiş ve derse daha çok katılım göstermişlerdir. Gelecek hocanın soğukkanlı biri olduğunu duyan öğrenciler de ise tersi durum gözlenmiştir (Kağıtçıbaşı, 2006: 224). Algılama sürecini etkileyen unsurlardan bazıları yorgunluk, stres, açlık, ilaç kullanma, bozuk ruh hali gibi etmenlerdir. Bu etmenler zihinsel faaliyetleri azaltarak bireyin algı hatası yapmasına neden olabilir (Altuğ, 1997: 33). İnançlar, toplumsal idealler, ahlak kuralları, kültür çevreleri gibi unsurlar insan algılarının farklılaşmasını sağlayan diğer unsurlardır. Kültür ile birey arasındaki ilişki oldukça karmaşıktır. Kültür, insanı kuşatmakta ve söz konusu kültüre göre biçimlendirmektedir. Diğer taraftan insan da kültürü üretmektedir. Bu yönüyle kültür, hem sosyal davranışın oluşumunda etkili olan arka plan bir faktör, hem de sosyal davranışın ürünü olmaktadır (Şişman, 2002: 2). 2.2. ALGILAMA SÜRECI Birey sürekli bir uyarıcı bombardımanı içindedir. Örneğin, gözümüz her bakışında 5 milyon bitlik bir bilgi işleyebilir (Cüceloğlu, 2000: 83). Uyarıcılar dış dünyadan geldiği gibi iç dünyamızdan da gelebilir. Duyu organları ile dış dünyadan alınan uyarıcılar beynimizdeki duyu merkezine taşınır. Duyu organlarımızın ve sinirlerimizin sağlığı duyum sürecini etkiler (Başaran, 2000: 107). Duyu organlarımıza ulaşan uyarıcılar arasından hangilerini seçip algılayacağımızı belirleyen en önemli süreç dikkattir. İnsanlar genellikle dikkatlerinin yoğunlaştığı uyarıcıları algılamakta diğerlerini ise algılamamaktadırlar (Güney, 2000: 174). Birey kendisine gelen uyarıcılardan sadece küçük bir kısmını alabilir. Bu küçük kısmı bireyin dikkat edeceği üç koşul belirler. Bunlar, uyaranın niteliği (uyaranın hareketi, tekrarı, yoğunluğu, büyüklüğü gibi), insanın alışkanlıkları ve yaşadıkları, insanın o andaki gereksinimleridir (Başaran, 2000: 107). 5

Eğitimde Örgütsel Davranış Algılama aşağıdaki şekilde görüldüğü gibi uyarıcıların duyum organları tarafından alınmasıyla başlayan ve belli bir davranışla sona eren bir süreçtir (Tevrüz, 2012; 23-24): Algılama sırasında çevredeki uyarıcılara ilaveler yapılabileceği gibi, bazı gerçekler de göz ardı edilebilir. Çevredeki herhangi bir uyarıcı bir kişiye nasıl gözüküyorsa algı odur. Sözgelimi belli bir hizmet, hizmet eden kişi için kusursuz, müşteri için ise kusurlu olabilir; amirinin talimatını yerine getiren memur, talimatın kendisine değil, o talimattan ne anladıysa ona davranımda bulunur. İnsanın tutumları, inançları, heyecanları, alışkanlıkları, geçmişteki yaşantıları ve edinmiş olduğu deneyimler uyarıcı ile davranış arasına girer ve bir ara süreç olarak işler. Bu yüzden davranışı belirleyen şey doğrudan uyarıcının kendisi değil, bunun kişi tarafından algılanış biçimi olur. Bireyin kendisinin seçtiği uyarıcıları anlamlı bir şekilde bir araya getirerek gruplamasına zihinsel örgütleme denir. Anlama kavuşturulmuş ya da zihinsel olarak yorumlanmış bilgiler bir araya gelerek zihinsel çatıları oluşturur. Bireyin kendisine has zihinsel çatılarına ise bireyin şemaları adı verilir. Birey gruplandırdığı zihinsel şemaları kendi şemaları ile karşılaştırarak edindiği bilgiler ile ilgili yorumlarda bulunmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta her bireyin kişisel şemaları ve düzen şemalarının birbirinden farklı olabileceğidir. Bu durumda aynı kişi, olay ve durum karşısında bireylerin yorumları yani davranışları ve tutumları farklı olabilmektedir (Başaran, 2000; Erol, 2001; Altuğ, 1997). Davranış, kişinin karşılaştığı durumu algılamasına ve durumu kendi amaçları açısından yorumlamasına bağlıdır (Bilge, 2004: 245). Algılanan bilgiler, yani seçilen, kişisel şema ve düzen şemaları ile sınıflanan ve yorumlanan bilgiler, hafızalardan silinmez ve yeri geldiğinde tekrar hatırlanmak üzere depolanırlar. Bu bilgiler hem geçmiş tecrübeleri ve bunlardan elde edilen kanaat, inanç ve değerleri oluştururlar hem de gerektiğinde, yani yeni algılama süreçleri cereyan ettiğinde karşılaşılan olay, kişi ve nesneler tekrar hatırlanır ve bireyin bunları yorumlamasında ve davranışlarını ortaya koymasında önemli roller oynamaya devam ederler (Eren, 2001: 75). Geştalt kuramcılarına göre algı bir örgütlemedir. Gestaltçılar psikolojik olayların bütününe ve örgütlenmesine dikkat çekmişlerdir. Onlara göre insanlar gördüklerini bir bütün olarak algılarlar. Bir nesnenin ya da bir parçanın algılanışı, onun diğer parçalarla olan ilişkisine bağlıdır (Bilge, 2004: 245). Uyarımlar daima bir anlam ifade eden bütün halinde organize 6

Örgütsel Davranışta Bireysel Süreç: Algılama Ünite 2 edilirler. Bu algılama kanunu Gestalt psikologları tarafından ortaya konmuş ve aynı zamanda nesnelerin daima şartlar ve çevre içinde algılandığına işaret edilmiştir. Bir bütün haline gelmede geçerli olan temel ilkeler şöyle sıralanabilir (Baysal ve Tekarslan, 1996): 1. Birey, başka özellikler sabit kaldığında, uyarımları, yakınlık, benzerlik ve süreklilik öğelerine göre gruplandırma eğilimindedir. Uyarımlarda birbirine yakın olan nesneler bir grup olarak algılanır ve bireyin zihninde örgütlenirken birbirine benzer nesneler bir araya toplanır ve farklı ve sivrilen yönler giderilir. 2. Birey için önemli olan ve bireyin dikkatini daha çok çeken nesnelerle, önemsiz olanlar da ayrılır. Bir uyarımın sık sık tekrarlanması, şiddetli oluşu, çevresindekilerle zıt bir özelliğe sahip oluşu da onun ayrı olarak örgütlenmesine yol açabilir. 3. Duyu organlarının bütün olarak değil de kısmen duyumsadığı nesneler de eksikleri tamamlanıp bütün olarak algılanır. Bu bütünleme bireyin daha önceki algılarını örgütlerken kullandığı kalıplara göre yapılır, 4. Yakınlık, benzerlik, süreklilik, simetri, önem vb. bakımlardan algılayan için iyi olan uyarımlar da bir arada toplanabilir. Geştaltçılar, örgütlemeye yardımcı kabul edilen ve çok sayıda ilkeden oluşan algı yasalarıyla çalışarak algılamayı açıklamaya çalışmışlardır. Gestalçıların algı yasalarının bazıları aşağıda ele alınmıştır: Şekil Zemin İlişkisi: Çevrede dikkatimizi çeken obje şekil olarak bilinirken onu çevreleyen ortam zemin olarak adlandırılır (Bilge, 2004: 245). Bazı cisimler fon önünde çok belirgin olarak kendilerini gösterirken, bazıları fonun önünde kaybolurlar. Bazı olaylar diğerlerinden daha önemlidir. Bulunduğu fonda daha belirgin olan cisimlerin veya bazı olaylara göre ön plana çıkan başka olayların algılanmada üstünlüğünün olduğunu kabul etmek durumundayız. Bir yönetici standart olan elemanlarına göre daha verimli veya daha yaratıcı olanları görmekte seçici olacaktır (Erdoğan, 1996). Aşağıdaki şekillere baktığımızda algıladıklarımız zeminin siyah ya da beyaz olmasına göre değişecektir. Zeminlerin ortaklığı algılamaların benzerliğine yol açacağı için, benzer zeminlere sahip insanlar, birbirlerini daha kolay anlayacaklardır. İki insan birbiri ile iletişim içindeyken, birbirlerinin dediklerini zeminlerinin ortaklığı oranında algılayıp anlamlandırabilirler. Dolayısıyla, zeminleri benzemeyen kişiler birbirlerini tam olarak anlama olanağına sahip değillerdir (Cüceloğlu, 2002: 34). 7

Eğitimde Örgütsel Davranış Yakınlık Yasası: Hem zaman hem de mekân olarak birbirine yakın olan uyarıcılar anlamlı bir bütün haline getirilerek algılanır. Bu şekilde algılama hem görsel hem de diğer alanlarda geçerlidir (Güney. 2000: 176). Algıya konu olan birden fazla olay veya durumun olması halinde, birbirine yakın bir grup uyarıcının bir bütün olarak algılanmasına yol açabilir. Bir örgütte çalışanların bir kısmının hemşerilik, akrabalık gibi fiziksel veya kavramsal benzerlik ve yakınlıklarının olması halinde tek bir grup olarak algılanmaları mümkündür (Erdoğan, 1996). Süreklilik Yasası: Algı sistemimizde bulunan ve aynı yönde giden birimler birbirleriyle ilişkili görülür. Eğer yön değişirse devamlılık kuralının etkisi ile yeni bir algılama oluşmaya başlar (Güney, 2000:176). Tamamlama Yasası: Algılanan cisimler zihinde tanınan bir anlama kavuşturulmaktadır. Zihin algısal olarak hissettiği şeyleri bir bütünün parçaları gibi görüp yani bütünleştirerek anlama kavuşturmaya çalışır (Eren, 1998). Aşağıda üç çizgi olmasına rağmen zihinde anlamlı hale getirilerek üçgen olarak algılanır. Benzerlik İlkesi: Benzer yapıda bulunan kişi, nesne ve varlıklar birlikte algılanmaya yakındırlar. Çalışma hayatında, örneğin beyaz yakalı işgörenlerden söz edildiğinde yaklaşık benzer işleri yaptıkları düşünüldüğünden tümünün aynı algılanması söz konusudur (Kaynak, 1994). Örgüt yönetiminde yukarda belirtilen algılama süreci büyük önem taşımaktadır. Örgütlerde özellikle emir ve talimatlardaki eksiklikler, algılama sürecini olumsuz biçimde etkilemektedir. Üst mesajı astının geri kalanı anlayacağını düşünerek eksik yollarsa iletiyi tam olarak 8

Örgütsel Davranışta Bireysel Süreç: Algılama Ünite 2 anlamayacak olan ast iyi veya kötü bir yoruma gidecek, ama bu yorum iletilen mesaja pek uygun olmayacaktır (Eren, 2001: 399). Bu durumun oluşturacağı olumsuzlukların önüne geçilmek için askeriyede Emir tekrarı kavramı oluşturulmuştur (Cüceloğlu, 2002). Emir tekrarı ile asker aldığı emri bir ölçüye kadar anladığını göstermektedir. Geştaltçı psikologlara göre, algısal örgütlenmeler, her şeyden önce fiziki nesnelerin yaptığı uyarmalara karşı derhal gösterdikleri tepki sırasında insanların sinir sistemlerinde ortaya çıkan fizyolojik olaylara bağlıdır. Gestaltçılar, bazı şartlar altında, güdülenme ve zihinsel durumun etkisini inkâr etmemekle birlikte, cisimlerin görünüşünde daha çok duygusal faktörlerin önem taşıdıklarını öne sürerler. Diğer yandan algısal örgütlemenin fonksiyonel faktörleri esas itibari ile insanların ihtiyaçları, ruh halleri, geçmiş tecrübeleri gibi faktörlerden oluşmaktadır. 2.3. ALGILAMA SÜRECINDE YANILGILAR Algılama sürecini zorlaştıran ve bireyin davranışlarını toplum içinde yanlış yönlendiren birtakım algısal yanılgı ve çarpıtmalar mevcuttur. Bu hususlar bireyin davranış ve tutumlarını etkiler, birbirlerinden farklılaşmasına ve birbirleriyle çatışmalarına neden olurlar (Eren, 2001: 76). Stephen ve Judge (2012: 171), bu yanılgıların aslında bize tahminde bulunmamız için veri sağladığı ve hızlıca doğru algılamamız için kısa yol oluşturduğu için kullanıldığını ifade etmişlerdir. Fakat bu kısa yolların yanlış kullanılması durumunda olumsuz sonuçlar doğurabileceğini ortaya koymuşlardır. Algılama sürecini etkileyen bu yanılgılar şunlardır: 1. Algısal Savunma: İnsanların dünya görüşlerinin ve yaşama biçimlerinin değişimlere karşı direndiği bir gerçektir. Birey, kişisel veya kültürel olarak kendisini tehdit eden ve kabul edilmez bulduğu bir olay veya uyarıcıya karşı savunma sistemi geliştirir. Bir işletmede çalışanların üye olduğu sendikanın temsilcisi, amirleri ile ilişkisinde ast-üst ilişkilerini anlamada güçlük çekebilir. Sendikal bir konuyu görüşürken amirinin üst olduğunu algılamakta zorluk çekebilir. Bir kişi uzun müddet dargın olduğu ve kendisinden olumlu davranış beklemediği arkadaşının kendisine yardımcı olma davranışlarını da kabul etmekte gecikebilir. Algısal savunma inkâr, düzeltme ve bozma gibi kalıplar içerisinde ortaya çıkar ve içsel veya dışsal uyaranların doğru değerlenmesine engel olur. Bu tür algı hataları çoğu zaman algı çatışması olarak adlandırılır. Sözü edilen algı hataları ise kişinin çevresince yanlış anlaşılmasına, bazı çatışma nedenlerinin ortaya çıkmasına yol açacaktır (Erdoğan, 1996). 2. Algıda Seçicilik: Algıda seçicilik problemleri, bireylerin kendi görüşlerine göre tanımlamaları sonucu ortaya çıkan yanılgıdır. Örneğin bir örgütün tepe yöneticisi olan genel müdür pazarlama bölümünden yükselerek bu makama gelmişse satışlar ve reklam konularına daha ağırlık vererek üretim finansman, araştırma ve geliştirme, insan kaynaklarına vb. işletmecilik sorunlarını ihmal edebilir (Eren, 2001: 78). Benzer bir örnek Milli Eğitim Bakanlığı yapmış bakanlar için de söylenebilir. Özellikle eğitim yönetiminde eğitim reformları ya da yenileşme ve değişmeler, bakanın ya da müsteşarlarının eğitim 9

Eğitimde Örgütsel Davranış kökenli olup olmamasına göre şekillenebilmekte ve üst kademenin verdiği kararlar belirleyici olabilmektedir. 3. Basmakalıpçılık (Kalıplaştırma): Basmakalıp (stereoype) bilindiği gibi bir matbaa baskı plakasıdır ve daha önce yapılmış bir ön kalıbın tıpkı kopyasıdır. Psikolojide ise bir kitle, toplum, ulus ya da benzeri bir sosyal birim için tanınmış ve yayılmış grup özelliklerinin, o sosyal birim ile birlikte düşünülen bir kişiye de aynen mal edilmesidir (Kaynak, 1994). Basmakalıpçılık insanları gruplar halinde ele almaya rehberlik eden tutumlardır. Bu gruplandırma bizi sayısız uyarıcıya tepki vermekten kurtararak, karmaşık olan dünyayı basite indirger, çabuk kararlar vermemizi sağlar. Fakat insanlar cinsiyet, ırk, meslek, din gibi özelliklerine göre sınıflandırılırken bunlara atfedilen bazı nitelikler çok önemli yanılmalara ve zihinsel çarpıtmalara neden olabilir. Örneğin, Erkekler, çocuk bakımıyla ilgilenmez, Mühendisler içe dönük kişilerdir gibi peşin yargılar önemli ölçüde yanılgıya neden olur (Robbins ve Judge, 2012: 173). Kalıplanmış algılar, günümüz örgütlerinde sosyal algıyı etkiler. En çok kalıplı olarak algılanan gruplar yöneticiler, sendika üyeleri, azınlıklar ve kadınlardır. Bu kategori üyelerin sahip oldukları özellikler ile ilgili fikir birliği vardır ancak, gerçekte kabul edilen özelliklerle kişinin gerçek özellikleri çok farklıdır. Aksine bu grupların üyeleri arasında bireysel farklılıklar ve çok miktarda değişkenlik vardır. Buna rağmen, diğer örgüt üyeleri çoğunlukla algılarında yanılır ve böyle davranırlar. Klişeleşmiş davranışın algısal hata olarak ortaya çıkması, bireylerin belirli kişilerin bazı yönlerini sürekli aynı şekilde algılama eğiliminde olmaları halidir (Erdoğan, 1996). 4. Hale Etkisi: Algılayan kimsenin bir insanın veya bir olayın etkisinde kalarak diğer insanları ve olayları buna göre değerlendirmesidir (Eren, 2001: 77). İlk defa karşılaştığımız ve kısa bir süre konuştuğumuz bir kişi için, onun gözlemleyebildiğimiz belli nitel ve nicel karakteristiklerine göre yargılarda bulunuruz. İnsanların kişiler hakkında az miktarda bilgiye dayandırarak çabucak izlenim edinme eğilimleri yüzünden önemli yanlışlar yapabildikleri bilinir. Bu tür algılama oluşumlarında algılayan ye algılanan bireylerin kişilik yapıları önemli roller oynayacak ve algılama yanlışlarını ortaya çıkaracaktır (Kaynak, 1994). Hale etkisini doğrulayan klasik bir çalışma vardır. Bu çalışmada katılımcılara zeki, yetenekli, pratik, endüstriyel, kararlı ve sıcak gibi değişik kişilik özellikleri verilir ve bu özelliklere sahip bir insanın nasıl bir insan olduğunu tarif etmeleri istenir. Katılımcılar bu kişiyi bilge, esprili, popüler ve hayal gücü yüksek olarak tarif ederler. Aynı listedeki sıcak özelliği soğuk ile değiştirildiğinde ise tablo tamamen değişir. Burada da görüldüğü gibi insanın tek bir özelliği o insan hakkındaki genel görüşleri etkilemektedir (Robbins ve Judge, 2012: 173). İş görüşmesine gelen adayların ilk anda edinilen olumlu özellikleri, onun olumsuz özelliklerinin görülmemesine neden olabilir. Bu durumda hale etkisine örnek teşkil etmektedir (Kağıtçıbaşı, 2006: 248). 5. Zıtlık Etkisi: Bir bireyin kişilik özelliklerinden birinin aynı özellikleri taşıyan kimselerden yüksek veya düşük olarak değerlendirildiğinde diğerlerinden zıt bir durum göstermesi durumuna denir. Bir örgütte çalışan bireyin o örgütteki çalışanlara göre iyi ya da kötü olarak değerlendirilmesi bireyin performansını tam olarak ortaya koyamamakta ve değerlendirmenin yanlış olmasına neden olmaktadır. Aynı şekilde bir mülakatta başarısız bireylerden sonra sınava giren birey önceki grupların etkisi ile normal durumundan daha yüksek başarılı olarak algılanabilecektir. 6. Yansıtma: Bireyin kendisine ait olan özelliklerini diğer kişilere atfetmesidir. Mesela; en klasik projeksiyon hatası, diğer kişilerin de bizimle aynı tip ihtiyaç, istek ve değerlere sahip 10

Örgütsel Davranışta Bireysel Süreç: Algılama Ünite 2 olduğunu varsaymaktır. Bu hata kişilerin kendilerini ve diğer kişileri daha iyi tanıyarak aşılabilir (Altuğ, 1997: 101). 7. Son Davranış Etkisi: Algılama sürecinde ve ayrıca nesneler anımsandığında hep son görülen durumları ve yerleri ile düşünülmektedir. Bu duruma algılamada yer değişmezi denilmektedir. 8. Model Oluşturma (Prototip): Bireyin zihninde bir ideal model oluşturması ve bu modele göre insanları, nesneleri, olayları yorumlaması algısal yanılgılara neden olabilir (Eren, 2001: 77). 9. Oyuncu-Seyirci Etkisi: İnsanlar başkalarının davranışlarını gözlerken seyirci rolündedirler. Kendi davranışlarını ortaya koyarken ise oyuncu rolündedirler. Her iki durumda kişi, davranışlar hakkında farklı bilgilere sahiptir. Her şeyden önce kendisiyle ilgili olarak daha fazla bilgiye sahiptir. Belli bir davranışının geçmişini, o davranışı hangi durumlarda gösterip hangi durumlarda değiştirdiğini bilmektedir. Bu yüzden insanlar kendi davranışlarıyla dış faktörler arasında daha fazla bağlantı kurarlar. Diğerlerinin davranışları hakkında ise bilgileri daha azdır. Bu davranışların belli durumlarla bağlantılarını bilmezler ve onların davranışlarını daha çok iç sebeplere bağlarlar (Baron,1983; Akt. Tevrüz, 2012: 43). Yolda ayağı kayıp düşen biri dikkatsizdir ; kendisi için ise, yol bozuktur. Temel atıf yanlılığı olarak da adlandırılan bu eğilimden dolayı suçluların suç işleme davranışlarını daha çok onların kişilik bozukluklarına yorarız da her nedense işsizlik, parçalanmış aileler, yetersiz eğitim gibi sebepler pek aklımıza gelmez. Bu eğilim, kendi davranışlarımızdaki tutarlılıkları görmemizi engeller. Bu yüzden devamlı olarak iş değiştiren kişi, bunu şanssızlığına, patronların huysuzluğuna, mesai arkadaşlarının yetersizliğine yükler ve bu arada kendisinin oldukça huysuz ve inatçı olduğunu göz ardı eder. Öte yandan bu etki, başkalarının davranışlarındaki birkaç tekrarı abartmamıza yol açar (Tevrüz, 2012: 43). 10. Kendine Yontma: Bir başka eğilim de iyi ve olumlu davranışlarımızı kendimize mal ederken, kötü ve olumsuz davranışlarımızın sorumluluğunu yüklenmekten kaçınmamızdır. Hoş olmayan davranışlarımız için, kendimizin dışında birtakım mazeretler buluruz. Bunlara yol açanlar ya başkalarıdır, ya kötü talihtir veya kötü şartlardır. Sınavda çok iyi not aldıysanız bunu kendi gayretinize, zekânıza, yeteneklerinize bağlarsınız. Eğer notunuz düşükse, sınav zordur, hocanın notu kıttır, hoca pekiyi ders anlatmamıştır vb. nedenlere bağlarız. Kısacası başarıyı kendime yontar, başarısızlığı başkasına atarım (Tevrüz, 2012: 43). 2.4. ALGILAMA YETENEĞININ GELIŞTIRILMESI Davranışlarını mantıksal temele dayandırmak, çevreyi gördüğü gibi değil, olduğu gibi analiz etmek, sağlıklı karar vermek isteyen birey, algılama yeteneğini geliştirmek zorundadır. Esasında algılamanın temel ilkelerini bilmek ve algı hatalarından olabildiğince uzaklaşmak bir bakıma bu yöndeki yeteneği geliştirmek olarak düşünülebilir. Benzer şekilde algılamanın nasıl şekillendiğinin veya ne zaman karmaşık bir hal aldığının bilinmesi bireysel algılama yeteneklerinin geliştirilmesine yardım edecektir. Bu temel bilginin dışında, algılama yeteneklerinin geliştirilmesi için dikkat edilecek bazı yönler aşağıda verilmiştir (Erdoğan, 1996): 11

Eğitimde Örgütsel Davranış 1. Doğruyu fark etmek: Kişinin gerçeği algılaması için yeteneklerini geliştirmede kendisini tanıması önemlidir. Kişinin kendi gücünün sınırlarını iyi bilmesi, sahip olduğu gücü kullanması ve etkili olması için gerekli olan ilk adımdır. Bazı insanlar kendilerinin veya bulundukları grubun ortak gücü hakkında yeterli bilgiye sahip olmazlar, bu nedenle de ne yapacaklarını sistemin neresinde bulunduklarını, sistemden ne gibi yararlar sağladıklarını, nasıl bir çevresel ilişki sistemi geliştirdiklerini bilemezler. 2. Duyu yeteneklerini geliştirmek: Eğer bir kişiyi başkalarına nazaran daha iyi tanımak istiyorsak o kişi hakkında sahip olduklarımızdan daha fazla bilgiye ihtiyacımız olacaktır. Bunun için kişilerarası karşılaştırma yapabilecek yeterlikte olmamız gerekir. Bununla beraber duyarlı olmak düşünüldüğü kadar kolay değildir. Bir kişinin başka birisi hakkındaki düşüncelerini düzenlemesi o kişi hakkındaki düşüncelerinin değişmesine neden olabilir. Çevremizde saygı duyduğumuz, güvendiğimiz veya iyi haber aldığına inandığımız kişiler vardır. Bu kişilere değişik nedenlerle güvenir ve inanırız. İşte bu tür, kendilerine yakınlık duyduğumuz kişilerin yargı ve düşüncelerinden uzak kalarak, başkalarının özellik ve yeteneklerini, kişiliklerine bağlı davranışlarını kavramak için özel yetenek geliştirmek çok zordur. Şüphesiz böyle bir zorluğun olması demek, diğer kişilerin özelliklerini, tutumlarını veya düşüncelerini öğrenemeyiz demek değildir. Tarafsız olmak, bireysel düşünce ve yargılarımıza gereğinden fazla önem vermek veya bu yönümüzü ikinci plana itmek bizi yanıltacaktır. Önemli olan, bireysel düşüncelerimizle çevresel algılarımızı iyi birleştirmektir. 3. Algısal Bozulmanın Önlenmesi: Algılama konusunda çalışılmaya başlandığında bilinmesi gereken şey kişinin her zaman gerçeği kavrayamadığıdır. Çevremizi değerlemede bir dizi algısal bozulma etkeniyle karşı karşıya kalabiliriz. Bir grup içinde değerleme yapan kişiler için algısal bozulmanın olması halinde, grup üyelerinin başkaları hakkında ortak düşünce ve yargı oluşturmasının zorluğu unutulmamalıdır. Bu nedenle her zaman grup yargılarının doğru olmayacağını bilmemiz gerekir. 4. Algılamanın Yönlendirilmesi ve Yönetilmesi: Bir toplum içinde bulunan birey genellikle başkalarının kendisini nasıl algıladığını kavramak ister. Kişinin başkası hakkında ne bildiği, onu nasıl algılayacağını belirler. Kısacası kişinin değerlediği kişiyi yargılama biçimi onun hakkındaki algısını da sınırlayacaktır. 12

Örgütsel Davranışta Bireysel Süreç: Algılama Ünite 2 2.5. KAYNAKÇA Altuğ, D. (1997). Örgütsel Davranış. Ankara: Başkent Üniversitesi Yayını. Başaran İ.E. (2000). Örgütsel Davranış: İnsanın Üretim Gücü, Ankara: Feryal Matbaası. Baysal, A. C. ve Tekarslan, E. (1996). Davranış bilimleri. İstanbul: Avcıol Basım-Yayın. Bilge, F. (2004). Gestalt ve insancıl yaklaşımda öğrenme. B. Bilge (Ed.). Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi. Ankara: Pegem A Yayıncılık Costley D.L ve Todd, R. (1991). Human relations in organizations. St. Paul Minn: West Devellis. Cüceloğlu, D. (2000). İnsan insana. İstanbul: Remzi Kitapevi Erdoğan, İ. (1996). İşletme yönetiminde örgütsel davranış. İstanbul: Avcıol Basım-Yayın. Eren E. (2001). Örgütsel davranış ve yönetim psikolojisi. İstanbul : Beta Yayınları Güney, S. (2000). Davranış bilimleri (2. Baskı). Ankara: Nobel Yayınları Kağıtçıbaşı, C. (2006). Yeni insan ve insanlar: Sosyal psikolojiye giriş. İstanbul: Evrim Yayınevi. Kaynak, T. (1990). Organizasyonel davranış ve yönlendirilmesi. İstanbul: ALFA Basım Yayım Dağıtım. Robbins, S. P. ve Judge, T. A. (2012). Örgütsel davranış. İnci Erdem (Çev. Ed.). Ankara: Nobel Yayınevi. Şişman, M. (2002).Örgütler ve kültürler. Ankara: PegemA Yayıncılık. Tevrüz, S. (2012). Algılama. Tevrüz, S., Erdem, İ. ve Bozkurt, T. (2012). Davranışlarımızdan seçmeler: Örgütsel yaklaşım. (s.23-46). Ankara: Nobel Yayınevi. Bu Ders Notu Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Uzaktan Eğitim Merkezince kullanılmak üzere hazırlanmıştır. Ticari amaçlarla kullanılamaz. Kopyalanması, çoğaltılması ve dağıtılması ilgili birimin yazılı iznine tabidir. 13

Eğitimde Örgütsel Davranış 14