TÜRKİYE DE İNSAN TİCARETİ MAĞDURU TESPİT SÜREÇLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Doç.Dr. Murat Sever Doç.Dr. Oğuzhan Ömer Demir Dr. Yavuz Kahya Ekim 2012 IOM Uluslararası Göç Örgütü
İçindekiler Giriş...5 Bölüm 1: Yöntem...11 Bu çalışma, Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Türkiye Ofisi eşgüdümünde, Sida tarafından finanse edilen Türkiye nin Göç Yönetimi Çabalarının Desteklenmesi projesi kapsamında, Polis Akademisi Uluslararası Terörizm ve Sınıraşan Suçlar Araştırma Merkezi (UTSAM) tarafından hazırlanmıştır. Her hakkı mahfuzdur. Bu yayının hiç bir bölümü yayıncının önceden yazılı izni alınmaksızın kopyalanamaz, bir sistemde saklanamaz veya herhangi bir şekille veya yolla elektronik, mekanik, fotokopi, kayıt veya başka şekilde aktarılamaz....17 İnsan Ticaretinin Yasal ve Sosyolojik Temelleri...19 Mağdur Kimdir?...22 İnsan Ticaretinde Mağduriyet Şekilleri...25 Zorla Çalıştırılma/Hizmet Ettirme/Kölelik ve Benzeri Uygulamalar...26 Fuhşun İstismarı/Diğer Cinsel Amaçlı İstismar Türleri...27 Vücut Organlarının Alınması...29 Çocuk Mağdurlar...31 İnsan Ticareti İle Mücadelede Mağdur Tespitinin Önemi...33 Mağdur Tespit Süreçlerinde Dikkat Edilmesi Gereken Konular...34 Türkiye de Mağdur ve İlgili Yasal/İdari Düzenlemeler...38 Türkiye de İnsan Ticareti ile Mücadelede Yasal Düzenlemeler...39 Türkiye de İnsan Ticareti Konusunda Yapılan İdari Düzenlemeler...41 Birinci Eylem Planı... 44 İnsan Ticareti ile Mücadelede 74 Numaralı Genelge ve Rehberi... 44 İkinci Eylem Planı... 47 Bölüm 3: Türkiye de İnsan Ticareti Mağdurlarının Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi...49 Adli ve İdari Süreçler...51 Mağdurlarla İlk Karşılaşma...55 Önleyici Hizmet Çalışmaları Esnasında İlk Karşılaşma...55 İhbar ve Şikâyetler Sonrası İlk Karşılaşma...56 Projeli Çalışmalar Sonrası İlk Karşılaşma Üzerine Değerlendirmeler...57 Tercüman Konusundaki Tespitler...58 Mağdurun Kim Olduğunun Tanımlanması...60 Mağdurdan Kaynaklanan Tereddütler...60 Kanun Metinlerinden ve Uygulamadan Kaynaklanan Tereddütler...62 Mağdur Tespitinde Delillendirme Sorunu...64 Olası Mağdurların Tutulduğu Kolluk Birimlerinin Fiziki Durumu...65 İlk Görüşmeyi Yapan Görevlilerin Tutumu...66 İfade Alma Süreci...67 İçindekiler 3
Avukat Tayini ve Avukatlarla İlişki...69 Kolluk Birimlerinin Olası Mağdurlara Yaklaşımı...70 Mağduriyetin Kesinleştirilmesi...71 Bölüm 4: Mağdur Tespit Süreçlerinin SWOT Analizi, Sonuç ve Öneriler...77 Mağdur Tespit Süreçleri İçin SWOT Analizi...79 Sonuç ve Öneriler...84 Mağdurun Tanımlanması...85 Mağdurların Korunmasına İlişkin Ulusal ve Yerel Üniteler Oluşturulması...86 Mağdur Tespiti Kararının Çok Sektörlü Bir Komisyon Tarafından Verilmesi...87 Ulusal Yönlendirme Mekanizmasının Türk Vatandaşı Mağdurlar Bakımından Yeniden Oluşturulması...88 Mağdur Koruma ve Destek Hizmeti Verecek Sivil Toplumun, Sosyal ve Tıbbi Hizmet Mekanizmalarının Genişletilmesi...88 Mağdur nde Yer Alan Kolluk Birimlerinin Fiziki, Teknik ve Personel Yönünden Kapasitelerinin Artırılması...90 İnsan Ticareti ile Operasyonel Mücadelenin Tek Çatı Altında Toplanması...92 G Kaynakça...93 Tablo, Grafik ve Şekiller GİRİŞ Tablo Grafikler Şekiller Tablo 1: Alan Çalışmalarında Mülakat Yapılanların Dağılımı...15 Grafik 1: BM Palermo İnsan Ticareti Protokolüne Taraf Olan Ülkelerin Yıllara Göre Sayıları... 21 Grafik 2: Yıllara Göre Tespit Edilen İnsan Ticareti Mağdur Sayıları (2007-2012 yılları arası)... 38 Şekil 1: İnsan Ticaretini Tanımlayan Temel Unsurlar...25 Şekil 2: Türkiye nin Ulusal Yönlendirme Mekanizması...43 Şekil 3: İnsan Ticaretinin (Potansiyel) Mağduru Yetişkin Yabancılarla ilgili Adli ve İdari Sürecin Takibi...52 Şekil 4: İnsan Ticaretinin (Potansiyel) Mağduru Yetişkin Türk Vatandaşıyla ilgili Adli ve İdari Süreç Takibi...53 Şekil 5: İnsan Ticareti Mağduru Çocuklarla ilgili Adli ve İdari Sürecin Takibi...54 Şekil 6: Yabancı Mağdurlar İçin Tespit Süreçleri...76 Şekil 7: Türk Mağdurlar İçin Tespit Süreçleri...76 Şekil 8: Çocuk Mağdurlar İçin Tespit Süreçleri...76 İçindekiler 4
İnsan ticaretinin en çok zarar verdiği kişiler, bu suçun mağdurlarıdır. Zorla çalıştırmadan, köleliğe, kişilerin organlarının alınmasından zorla fuhuş yaptırmaya kadar farklı insan ticareti olaylarında kadın, erkek ya da çocuk on binlerce insan mağduriyet yaşamaktadır. Modern toplumun, medeni değerlerin ve teknoloji temelli eğitimin geçerli olduğu günümüz dünyasında, geçmiş yüzyılların değer yargılarını taşıyan modern görünümlü pek çok insan yaşam biçimlerini başkalarının hukukunu çiğneyerek, ezerek ve sömürerek elde etmektedir. Çağımızın utancı olan bu sorunla mücadele etmek ve faaliyetlerini önlemek kadar, mağduriyet yaşayan insanları korumak ve desteklemek devletlerin öncelikleri arasında yerini alması gereken bir sorumluluktur. Türkiye, son yıllarda her yıl milyonlarca yabancının ziyaret ettiği, çalışmak ve yerleşmek isteyen yabancıların göç ettiği ve yabacı şirketlerin yatırım yaptığı bir ülke haline gelmiştir. 1990 lı yılların başından itibaren eski Sovyet Bloku ülkelerinden gelen yüz binlerce yabancı Türkiye de yerleşme olanaklarını araştırmış, pek çoğu kısa veya uzun süreli olarak ülkede kalmış, çeşitli işlerde çalışmış ve hatta bir kısmı vatandaşlık hakkı elde etmiştir. Gelişmiş bölgelerin çekme özelliği sadece yabancılar için geçerli değildir. Ülke içinde de yüz binlerce insan köyden-kente ya da kentten kente göç etmiş ve iş imkânları araştırmışlardır. Örneğin, 1980 li yılların başında Türkiye de 19,6 milyon olan kent nüfusu, 2010 yılına gelindiğinde 56,2 milyon kişiye yükselmiş bulunmaktadır (Demir, 2012). Gerek ülke dışında, gerekse ülke içinde meydana gelen bu mobilitenin sosyal, kültürel, ekonomik ve politik anlamda Türkiye ye kattığı pek çok avantaj bulunmaktadır. Kültürel kaynaşma ve yakınlaşma, ekonomik yatırımlar ve istihdam alanı oluşması, turizm gelirleri, devletler arası ilişkilerin olumlu seyri, farklı toplumların bir arada bulunarak oluşturdukları zenginlik bu avantajlardan sadece birkaçıdır. Ancak bu hareketlilik aynı zamanda çok uluslu veya çok kültürlü toplumsal yapılar oluşmasına, oluşan bu heterojen yapı da sosyal kuralların ve normların çeşitli şekillerde erozyona uğramasına ve sosyal kontrol mekanizmalarının etkisini yitirmesine neden olabilmektedir. Çok çeşitli amaçlarla doğup büyüdüğü topraklardan ayrılarak başka yerlerde kendilerine yaşam alanları oluşturmak isteyen insanlar, yabancı oldukları büyük şehirlerde hayatlarını başkalarını istismar ederek kazanan suç gruplarının hedefleri haline gelmektedir. İnsan ticareti, bu istismar sarmalından menfaat elde eden irili-ufaklı gruplarca işlenen uluslararası ağır bir suç türüdür. Türkiye yabancılar açısından insan ticaretinde büyük ölçüde hedef ülke konumundadır. Çoğunlukla zorla fuhuş yaptırma, kısmen de zorla çalıştırma olaylarının görüldüğü Giriş 7
insan ticaretinde Türk vatandaşlarının da mağduriyet yaşadığı dikkat çekmektedir. Bu suçla mücadelede geliştirilen Koruma, Önleme ve Kovuşturma odaklı politika ve programların temeli, 2003 yılında ilki hazırlanan ve 2009 yılında genişletilen İnsan Ticareti Ulusal Eylem Planlarına dayanmaktadır. On yılı aşkın süredir aktif şekilde süren insan ticareti ile mücadele çalışmalarının odağında suçun mağdurları yer almıştır. Mağdurların tespiti, korunması, desteklenmesi, gönüllü ve güvenli geri dönüşleri bu süreçte önemli unsurlardır. Bununla birlikte, bir devlet politikası olarak ortaya konan insan ticareti ile mücadele çalışmalarına ayrılan kaynaklar, elde edilen kazanımlar, tespit edilen, korunan ve desteklenen mağdurlar, devlet kurumlarının ve sivil toplumun sürece katılımı ve tüm bu süreçlerin sonunda ortaya konan çalışmaların başarılı olup olmadığı üzerine henüz bir değerlendirme çalışması yapılmamıştır. 10 yılı aşkın bir süredir ortaya konan çabalardan nasıl dersler çıkarılması gerektiği; en güçlü ve zayıf yanların neler olduğu; sistemin açmazları, boşlukları veya eksikliklerinin var olup-olmadığı gibi konular bu zamana kadar sistematik olarak ortaya konmamıştır. Bu çalışma, insan ticareti ile mücadelede önemli saç ayaklarından birisi olan insan ticareti mağdur tespit süreçlerini değerlendirmektedir. Raporun hazırlanmasındaki amaç, bu süreçte rol alan kişi ve kurumların ne kadar başarılı ya da başarısız olduğunu ortaya koymak değildir. Rapor, dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde çalışmanın yöntemi açıklanmış, çalışmanın nasıl gerçekleştiği, hangi veri kaynaklarından yararlanıldığı, bu verilerin nasıl derlendiği ve analiz edildiği özetlenmiştir. İkinci bölümde, insan ticareti mağdur tespit süreçlerinin nasıl olduğu veya olması gerektiği hakkında literatürde, ulusal ve uluslararası raporlarda yer alan bilgilere yer verilmiştir. Üçüncü bölüm, araştırma bulgularının sistematik olarak sunulduğu bölümdür. Mağdurla ilk karşılaşmadan, kolluk birimlerindeki işlemlere ve mahkeme aşamasına; sivil toplumun aldığı rolden, korunma ve geri gönderme işlemlerine kadar tespit süreçlerini etkileyen tüm evrelerin nasıl işlediği bu bölümde detaylandırılmıştır. Raporun son bölümü, süreç hakkında bir SWOT analizi yapılmış ve öneriler sunulmuştur. Bu çalışma, Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Türkiye Misyonu eşgüdümünde, Sida tarafından finanse edilen Türkiye nin Göç Yönetimi Çabalarının Desteklenmesi projesi kapsamında Polis Akademisi, Uluslararası Terörizm ve Sınıraşan Suçlar Araştırma Merkezi (UTSAM) tarafından yürütülmüş olup, Türkiye nin insan ticareti ile mücadelede mevcut kapasitenin güçlendirilmesine katkı sunmayı amaçlamıştır. Bu çalışmanın, kişi ya da kurumları bağlayıcı bir belge niteliği bulunmamaktadır. Yukarıda da belirtildiği üzere, uygulayıcılara, karar vericilere ve politika yapıcılara insan ticareti ile mücadelede ışık tutabilecek ve yön verebilecek bir çalışma olup, beklentimiz, ortaya konan tespit ve önerilerin uygulamaya katkı sağlayabilmesidir. Raporun temel amaçları; Mağdur tespit sürecinden sorumlu olan kurumları ve görevlerini belirlemek, Mücadelede oldukça hassas bir aşama olan tespit boyutunun yasal ve idari gerekçelerini ortaya koymak, Bu idari ve yasal altyapının uygulanma kapasitesini tespit etmek, Mağdurların tespitinde kolluk kuvvetlerinin görev ve yetkilerini belirlemek, Kurumlar arasında işbirliğinin nasıl işlediğini tespit etmek, Uygulamanın en başarılı örneklerini belirlemek, Sistemin varsa boşluklarını, işlemeyen yanlarını ya da zorluklarını ortaya koymak, İnsan ticareti mağdur tespit sürecinin daha başarılı işleyebilmesi adına öneriler geliştirebilmektir. Giriş 8 Giriş 9
BÖLÜM 1: YÖNTEM
Bu araştırma, insan ticareti mağdur tespit sürecini analiz eden bir süreç değerlendirme çalışmasıdır. Kamu politikasında süreç değerlendirmesi, sürecin başlangıcından sonuna kadar ki her uygulamanın ve bu uygulamalarda doğrudan ya da dolaylı rolü olan her aktörün etkisinin analiz edilmesini kapsamaktadır. Süreç değerlendirmesi, politikalar ile bu politikaların etkileri arasında var olan sistematik ilişkiyi açıklamak, uygulamadaki yansımalarını ve işleyişi tanımlamak için yapılır. Uygulamada elde edilen başarılara ve/ veya yaşanan farklılıklara hangi faktörlerin etki ettiği ortaya konulur (Schmid, 1996). Literatürde süreç model (process model) olarak anılan bu analiz tekniği, sürecin aşamalı olarak değerlendirilmesi için kullanılmaktadır. Sürecin değerlendirilmesindeki temel amaç, süreci en ince ayrıntısına kadar tanımlamak, karar verme mekanizmasını nitelikli bilgiyle beslemek (Demirci ve Çevik, 2008) ve var olan sorunların tespiti ve çözümüne yönelik yeni kararlar alınmasına destek sağlamaktır. Süreç değerlendirmesinin ilk aşaması, bir yönetimin yapmayı tercih ettiği uygulamanın (Dye, 1987) ortaya çıkardığı sorunun tespit edilmesi ve/veya bir başka ihtiyacın belirlenmesidir. Sonraki aşama, sorunun çözümü ya da ihtiyacın karşılanabilmesi için gerekli her durumun formüle edilmesidir. Bu aşamaları, kanunlaştırma, uygulama ve son olarak da hedeflenen amaca ne kadar ulaşıldığını ölçme şeklindeki bir dizi aşama takip etmektedir. Yukarıda sayılı beş farklı aşamaya odaklanan süreç değerlendirme modelinde her aşama detaylı olarak ele alınır ve kamu politikalarının daha kolay anlaşılması sağlanır (Lasswell, 1956). Özetle süreç modeli; sorun veya ihtiyacın fark edilmesi, konuyla ilgili aktörlerin alternatif çözüm önerilerini üretmesi, bu öneriler içerisinden en uygun olanının tespit edilerek kanunlaştırılması, sonra uygulamaya dönük aksiyon oluşturulması ve bu uygulamaların hedefine ulaşıp ulaşmadığının ölçülmesi olarak tanımlanabilir (Sabatier, 1999). Bu tür süreç değerlendirme çalışmaları, karar vericilere nitelikli bilgi sağlamanın yanında sistematik süreç alternatifleri sunmaktadır (Akgül ve Kaptı, 2010). Süreç modelinin en güçlü yanı, kamu politikasının aşamalarında yer alan resmi ve sivil kurum/kuruluşların etki alanlarını en ince ayrıntısına varıncaya kadar tanımlamasıdır. En zayıf tarafı ise her aşama sonrası, çevresel faktörler ile siyasetin etki alanının hesaplanamamasıdır (Demirci ve Çevik, 2008). İnsan ticareti suçu arkasında pek çok mağdur bırakan bir sınıraşan suç türüdür. Bu suçla mücadele eden ve suçu önleme üzerine kararlar veren otoritenin aynı zamanda bu suçtan zarar görmüş mağdurları koruması ve rehabilitasyon çalışmalarıyla onun tekrar normal hayata kavuşmasına öncülük etmesi beklenir. Bu nedenle adli süreç devam ederken bu kişilerin mağduriyetlerinin devam etmemesi adına bir takım idari tedbirler alınması ve bu yönde hizmetlerin sunulması gerekmektedir. Bu değerlendirme çalışmasında öncelikle, mağdur tespit süreci ile ilgili ulusal ve uluslararası dokümanlar, belgeler ve yasal mevzuat taranmıştır. Mağdurlara hukuki ve idari olarak tanınan haklar, mağdur tespit sürecinin işleyişi, bu süreçte dikkat edilmesi gereken hususlar ve geçmiş yıllarda tespit edilen mağdurlar ile ilgili veriler incelenmiştir. Bölüm 1: Yöntem 13
Bu aşamaların değerlendirmesini yapabilmek amacıyla, her bir aşama hakkında bir değerlendirme formu hazırlanmıştır. Formda yer alan sorular, mağdurun kolluk operasyonları öncesi, operasyon sırası ve sonrasında nasıl tespit edildiğini, adli makamların rolünü, sivil görevlilerin ve sivil toplumun katkısı veya rolünü, mağdurların ya da başka bilgi sahibi kişilerin olası rollerini anlamaya yönelik olarak şekillendirilmiştir. İnsan ticareti mağduru tespiti ile ilgili olarak uygulamacı birimlerin çalışma yöntemlerini, usullerini, yaşadıkları zorlukları ve en iyi uygulamaları, sorunları ve beklentilerini tespit edebilmek amacıyla 6 ili kapsayan alan çalışmaları yapılmıştır. Bu amaçla insan ticareti vakalarının sıklıkla görüldüğü Antalya, İstanbul, Trabzon, Rize, Artvin ve Ankara illerinde mağdur tespit sürecinde aktif rolleri olan resmi/sivil kurum ve kuruluşlarda çalışan görevli ve gönüllülerle yüz yüze görüşmeler gerçekleştirilmiş ve gözlemlerde bulunulmuştur. Bu çalışmalarda insan ticareti ile mücadele eden, koruma ve önleme çalışmalarına aktif olarak katılan bilgi sahibi kişiler belirlenmiştir. Antalya ilindeki çalışma sırasında Emniyet Müdürlüğünün Asayiş, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) ve Yabancılar Şube Müdürlüklerinde görevli uzman personel ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Ardından bu ilde bulunan istasyon tipi sığınma evini işleten ve insan ticaretiyle mücadele çalışmalarına destek vermekte olan Aile Danışmanları Derneği nin başkanı ve üyeleriyle bir odak grup toplantısı yapılmıştır. İkinci alan çalışması İstanbul da gerçekleştirilmiştir. Bu ilde, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ne bağlı Asayiş Şube Müdürlüğü, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, Çocuk Şube Müdürlüğü ve Yabancılar Şube Müdürlüğü Kumkapı Misafirhanesi personeli ile görüşmeler yapılmıştır. Bu merkezde gözlemler yapılmış ve notlar alınmıştır. Daha sonra IOM İstanbul Bürosu yetkilileri ve İstanbul sığınma evini işleten ve çalışmalara destek veren İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı nın (İKGV) görevlileri ile mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Üçüncü aşamada Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü, KOM, Asayiş ve Yabancılar Şube müdürlüklerinde görüşmeler yapılmış; bu suçla mücadelede yer alan bir Cumhuriyet Savcısı ile de mülakat yapılmıştır. Rize ilinde de sırasıyla, Rize Emniyet Müdürlüğü Asayiş, KOM ve Yabancılar Şube Müdürlüklerinde görüşmeler yapılmıştır. Artvin ili Hopa İlçe Emniyet Müdürlüğünde ise KOM Şubesi ve Grubu çalışanları ile mülakatlar yapılmıştır. Hopa ilçesinde Sarp Sınır Kapısına gidilmiş, kapı yetkilisi ile görüşme yapılmış, kapıda gözlemlerde bulunulmuş, ayrıca Sarp Sınır Kapısının Gürcistan tarafında gözlemler yapılmıştır. Bu sırada, Türkiye den sınırdışı edilen yabancılardan, olası insan ticareti mağdurlarını belirlemek amacıyla kurulan bir masada görevli IOM yetkilisi ile de görüşme yapılmıştır. Ankara ilindeki görüşmelerde öncelikle Ankara Emniyet Müdürlüğü Asayiş, KOM ve Yabancılar Şubelerinde görüşmeler yapılmıştır. Ayrıca bu suçla mücadelede yer alan bir cumhuriyet savcısı ile yüz yüze görüşme gerçekleştirilmiştir. Ankara da sığınma evini işleten bir sivil toplum kuruluşu temsilcisiyle de mülakat yapılmıştır. Son olarak, çalışma sırasında anlaşılmayan ya da boşlukta kalan bazı konuların detaylandırılmasını sağlamak için Emniyet Genel Müdürlüğü nün ilgili dairelerinde görev yapan personelin fikir ve görüşlerine başvurulmuştur. Tüm çalışmalar sonucunda, insan ticareti mağdurlarının tespitinde doğrudan veya dolaylı olarak rol alan toplam 49 ilgiliyle yüz yüze görüşmeler gerçekleştirilmiştir (Tablo 1). Tablo 1: Alan Çalışmalarında Mülakat Yapılanların Dağılımı Emniyet Asayiş Emniyet KOM Emniyet Yabancılar Emniyet Çocuk Şube Uluslararası Kuruluş (IOM) Cumhuriyet Savcısı Antalya İstanbul Trabzon Rize Artvin Ankara 1 3 3 3 2 3 2 1 1 2 2 2 3 3 3 1-2 - 2 - - - - STK 3 2 - - - 1-2 - - - - - - 1 - - 1 TOPLAM 9 13 8 6 4 9 Görüşme yapılması planlanan kişilere önceden telefon aracılığı ile ulaşılmış ve kendilerinin en uygun günü ve zaman dilimi tespit edilerek randevu alınmıştır. Görüşmelerin süresi, en az 30 dakika ile en fazla 4 saat arasında değişmektedir. Görüşmelerde görüşülenin rahatlığı açısından ses kaydı alınmamış, not tutulmuş ve notlar çalışmalar sırasında dijital hale getirilmiştir. Karşılıklı sohbet tarzında geçen görüşmelerde, görüşülenlerin insan ticareti mağdurlarının tespiti ile ilgili tüm bildiklerini istekli bir şekilde paylaştıkları görülmüştür. Mülakatlarda toplanan veriler öncelikle sistematik bir analize tabi tutulmuş ve bu çalışmanın üçüncü bölümünde belirlenen alt başlıklar halinde tasnif edilmiştir. Devamında, elde edilen bulgular SWOT analizi olarak tabir edilen, ilk defa Albert Humphrey tarafından 1960 lı yıllarda ortaya atılan, özellikle proje, yönetim ve süreç uygulamalarında başvurulan bir yönteme tabi tutulmuştur. Özetle bu yöntem herhangi bir uygulamanın dört aşamalı olarak değerlendirilmesini öngörmektedir. Bu aşamalar, güçlü yönlerin tespiti (Strengths- S), zayıf yönlerin veya sınırlılıkların tespiti (Weaknesses- W), fırsatların neler olabileceği (Opportunities- O) ve muhtemel tehditlerin tespitinden (Threats- T) oluşmaktadır. Bölüm 1: Yöntem 14 Bölüm 1: Yöntem 15
BÖLÜM 2: İNSAN TİCARETİ MAĞDURLARININ TESPİT SÜRECİ
İNSAN TİCARETİNİN YASAL VE SOSYOLOJİK TEMELLERİ Dünya tarihi, sömürülen ve köleleştirilen insanların hayat hikâyeleri ile doludur. İnsanların ten rengi, cinsiyeti, yaşı ve muhtaç durumda olmalarından kaynaklanan düşkünlükleri, onlardan istifade etmek isteyenlerin de var olduğu insanlık dışı bir çarkın oluşumuna yol açmıştır. Özellikle sanayileşme, kentleşme ve küreselleşme süreçleri, yaşanan mağduriyetleri daha bir görünür hale getirmiştir. Uluslararası Çalışma Örgütü nün (ILO) 2005 yılında yaptığı tahmine göre, dünya üzerinde insan ticaretine maruz kalan 12,3 milyon mağdur varken bu sayı 2012 yılında 20,9 milyon olarak tahmin edilmektedir. Bu rakamın % 55 nin zorla çalıştırılan genç kız ve kadınlardan oluştuğu ve ayrıca onların da % 98 inin cinsel istismar mağduru oldukları ve zorla fuhuş amaçlı kullanıldıkları ya da çalıştırıldıkları belirtilmektedir. Ayrıca cinsel amaçlı istismar şeklinin geçmiş yıllara kıyasla oldukça artış gösterdiği ve diğer mağduriyet alanlarından daha fazla öne çıktığı değerlendirilmektedir (ILO, 2012). ABD İnsan Ticareti raporlarında mağduriyetlere ilişkin daha somut verilere yer verilmektedir. 2008 yılında toplam 30,961 insan ticareti mağduru tespit edilmişken, bu rakam 2012 yılında 41,120 ye çıkmıştır (USDOS, 2012). İnsan ticareti kavramıyla ifade edilmek istenen, bireyin zorla çalıştırılması, hizmet etmeye zorlanması, fuhuş amaçlı istismarı, özgürlükleri kısıtlanarak sömürülmesi veya organ ve dokularından istifade edilmesidir. Borçlandırma, kölelik ve benzeri uygulamalar zorla evlendirme, çocukların asker olarak kullanılması, çocuk kaçırma, dadılık yaptırma gibi çok geniş bir yelpazede insan ticareti suçu işlenmektedir (Hughes, 2000). Günümüzde insan ticareti kavramı, birbirinden farklı istismar şekillerini ve mağduriyetleri kapsayacak şekilde kullanıldığından salt tipik insan ticareti olayından bahsetmekte mümkün değildir (ICMPD, 2006). Bunun için tehdit, baskı, şiddet ve kandırma gibi birçok yöntemler kullanılmaktadır. Ulusal ve uluslararası çok yönlü problemleri beraberinde getiren insan ticareti suçu, mağdur ettiği bireyleri maddi (fiziki ve ekonomik) ve manevi (psikolojik) zararlara uğrattığı için bir insanlık suçu olarak görülmektedir. İnsan ticareti suçu, hayatın pek çok alanını tehdit etmektedir. Hansen (2000) bu tehditlere yönelik verilen tepkilerin iki farklı açıdan değerlendirildiğini belirtmektedir. Bunlardan ilki, bireyi ve toplumu ön plana alan yaklaşımdır. Bu yaklaşımda sosyal hizmetlere, insan haklarına, güvenli göç politikalarına, işçilerin koruma altına alınmasına ve fuhuş sektöründe çalışan kadınların durumlarına odaklanıldığı görülmektedir. İkincisi, insan ticareti suçunu devlet güvenliğine yönelik tehdit olarak algılamaktadır. Giderek yaygınlaşan insan ticareti suçu, bir insanlık ayıbı olduğu kadar ulusal ve uluslararası güvenliği de tehdit eder haldedir. Bu anlamda yapılan çalışmalarda ise insan 19
ticareti suçu; sınır güvenliği, göç kontrol politikaları ve uluslararası işbirliğine duyulan ihtiyaçlar yönüyle tartışılmaktadır. Bu tehdit, özellikle ülkelerin sınır kontrollerinde ve dolayısıyla iç güvenliğinde kendisini göstermektedir. Bu nedenle insan ticaretinin başlangıç noktaları olarak yasadışı göç ve nedenleri gösterilmektedir. Bu yaklaşımın ortaya koyduğu gerçek, insan ticaretinin toplum hayatını oldukça olumsuz yönde etkilediğidir. Bu yüzden sınıraşan boyutlarda devam eden bu insanlık suçuyla mücadele, ulusal ve uluslararası platformlarda sağlanan işbirliğine bağlı sürdürülmelidir. İnsan ticareti daha çok organize olmuş suç örgütlerinin yeni eğilimler gösterdikleri fuhuş sektöründe kendisini göstermektedir (Jahic ve Finckenauer, 2005:26). Fuhuş yaptırmak amacıyla kaçırılan, zorla alıkoyulan ya da kandırılarak cinsel istismara maruz kalan kadınlar, insan ticaretinin en sık görülen mağdurlarıdırlar. Genellikle bu mağdurlar, daha iyi bir hayat vaadiyle kandırılarak ya da çaresizliklerinden yararlanılarak istismar edilmektedir. Bu istismarın yaygınlığı sebebiyle insan ticareti daha çok cinsel içerikli suç anlamında algılanmakta ve kullanılmaktadır. Ancak bu durum, erkeklerin de mağdur olabileceği gerçeğinin göz ardı edilmesini gerektirmez. Çünkü insan tacirleri, ister yetişkin ister çocuk olsun kadınlar kadar erkekleri de hedefine koymaktadır (ICMPD, 2006:15). Uluslararası ölçekte insan ticaretiyle mücadele için atılan ilk adım, 1904 ve 1910 yıllarında beyaz kadın ticaretini önlemek amacıyla bir araya gelen Avrupa ülkelerinin imzaladıkları işbirliği sözleşmelerdir. Bu sözleşmeler ile zorla ya da kandırılarak fuhuş amaçlı kadınların satılmasına engel olunmaya çalışılmıştır (Özer, 2012). Sonraları 1921 ve 1933 yıllarında Milletler Cemiyetinin kadın ve çocuk ticareti üzerine yapmış olduğu sözleşmeler ile 1949 yılında Birleşmiş Milletlerin (BM) insan ticaretinin ve cinsel sömürünün yasaklanmasına dair sözleşmeleri, konuya uluslararası ilgiyi arttıran öncü çalışmalar olarak dikkatleri çekmektedir (Lobasz, 2009:324). Ancak bu yıllardan sonra uzunca bir süre uluslararası dikkatlerden uzaklaşan insan ticareti ile mücadele çalışmaları, 2000 li yıllara gelindiğinde uluslararası kuruluşların, sivil toplum kuruluşlarının, insan hakları konusunda çalışmalar yapan aktivistlerin ve değişik feminist grupların da gayretleri ile gündemin ilk sıralarına taşınmıştır. 2000 yılında imzaya açılan BM Sınıraşan Organize Suçlarla Mücadele Sözleşmesi (SASMUS) ni tamamlayıcı İnsan Ticareti Protokolü bu çabaların bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. BM Palermo Protokolü olarak bilinen bu protokolle insan ticaretinin, özellikle kadın ve çocuk ticaretinin önlenmesi, durdurulması ve cezalandırılması için kavramsal çalışmalar yapılmış ve ülkeler arası bir konsensüs oluşturmak amacıyla üye ülkelerin imzasına açılmıştır. İnsan ticareti suçuna ve mağdurlarına ilişkin uluslararası farkındalığın oluşmasında Protokolün önemli katkısı bulunmaktadır (Demir ve Küçükuysal, 2011). Grafik 1: BM Palermo İnsan Ticareti Protokolüne Taraf Olan Ülkelerin Yıllara Göre Sayıları 160 140 120 100 80 60 40 20 0 44 76 95 111 20 4 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 İnsan Ticareti Protokolü ne 14 Ağustos 2012 tarihi itibariyle imza atan 117 ülke bulunmaktadır. İmzası olmayan 34 ülke de protokole taraf olduğunu belirtmiş ve toplam 151 ülke taraf olmuştur. Ayrıca protokole imza atan ancak onay sürecini hala tamamlayamayan 10 ülke de insan ticareti ile ilgili uygulamalarını bu protokole dayandırmaktadır (UN, 2012). Grafik 1 de Palermo Protokolüne taraf olan ülkelerin yıllara göre artış sayıları sunulmaktadır. 116 124 135 142 143 151 20 21
MAĞDUR KİMDİR? Haksızlığa uğramış her insan mağdurdur. Bu haksızlık, suç olan eylemlerle bireyin menfaatlerinin kesilmesi, fiziki ve/veya psikolojik durumunun olumsuz etkilenmesi ile ortaya çıkmaktadır. Mağdur biliminde (viktimoloji) suçun mağduru ile ilgili çok farklı yaklaşımlar ve tartışmalar bulunmaktadır. Alman ekolünün öncülerinden olan Hentig (1948), fail ve mağdur arasındaki ilişkiler üzerine çalışmalar yapmış ve suçun mağdurunun suçun işlenmesinde aktif rolünün de bulunabileceğine vurgu yapmıştır. Schneider (1982) ise bireyler kadar, devletlerin, herhangi bir topluluğun veya uluslararası bir kuruluşun da mağdur edilebileceğinden söz etmektedir. Mağdurun tespit edilmesinde suçun nasıl tanımlandığının da büyük önemi bulunmaktadır. Suç mağduru olan kişilerle ilgili uluslararası belgelerde farklı tanımlar yapıldığı görülmektedir. BM nin 29 Kasım 1985 tarihinde kabul ettiği Suçtan ve Yetki İstismarından Mağdur Olanlara Adalet Sağlanmasına Dair Temel Prensipler Bildirisinde Suçtan ve Yetki İstismarından mağdur olma yönüyle iki farklı mağdur tanımı yapılmıştır. Bunlardan suçun mağduru ile ilgili olanı, Bildirinin 1. Maddesinde üye devletlerin yetki istismarını suç olarak yasaklayan kanunları gibi yürürlükte bulunan ceza kanunlarının eylem veya ihmal yoluyla ihlal edilmesi nedeniyle, bireysel veya toplu olarak, fiziksel veya psişik biçimde, yaralanma dâhil olmak üzere manevi acılar çeken, ekonomik kayba uğrayan veya temel hakları esaslı bir biçimde zayıflayan ve bu suretle zarar gören kimseye mağdur denir şeklindedir. Ayrıca 2. madde, mağdur olmanın kapsadığı alana işaret ederek suçun failleri tespit edilmemiş veya yakalanmamış ya da mahkeme safahatı sonuçlanmamış olsa dahi bir kimsenin birinci maddede tanımlanan duruma göre mağdur olarak kabul edilebileceğini belirtmektedir. Mağdur teriminin kişinin ailesini, bakmakla yükümlü olduğu kişileri ve zor durumdayken kendisine yardımcı olduğu gerekçesiyle zarar görenleri de kapsayabileceği ifade edilmektedir. Yetki istismarı nedeniyle mağdur edilme durumuna göre ikinci bir mağduriyet tanımı bildirinin 18. Maddesinde şu şekilde yapılmıştır: Henüz üye devletlerin ulusal ceza yasalarını değilse bile, insan hakları ile ilgili uluslararası hukukta tanınmış normları ihlal eden eylem ve ihmaller nedeniyle, bireysel veya toplu bir biçimde, fiziksel veya ruhsal olarak yaralanması dahil olmak üzere, manevi acılar çeken, ekonomik kayba uğrayan veya temel hakları esaslı biçimde zayıflayan ve bu suretle zarar gören kimselere mağdur denir. Devamındaki maddede ise devletlerin, yetki istismarından kaynaklanan fiilleri yasaklaması ve ayrıca mağdurların iç hukukta haklarını arayabilecekleri bir mekanizmanın tesisi için gerekli düzenlemeleri yapması yönünde bir hüküm getirilmiştir. Avrupa Birliği Konseyi nin 15.03.2001 tarihli Çerçeve kararına göre ise mağdur; üye devletlerin ceza hukukunu ihlal eden icrai ya da ihmali bir eylemden doğrudan fiziksel, ruhsal veya manevi zarar gören veya ekonomik kayıp yaşayan gerçek kişi olarak tanımlanmaktadır. BM Protokolünde insan ticareti suçunun mağduru, eyleme, araca ve amaca göre açıkça belirtilen tanıma göre suça maruz kalan ve bu şekilde onuru, hak ve hürriyeti kısıtlanan kimsedir. Protokole göre, insan ticareti şu şekilde tanımlanmaktadır (Madde-3): (a) İnsan ticareti, kuvvet kullanarak veya kuvvet kullanma tehdidi ile veya diğer bir biçimde zorlama, kaçırma, hile, aldatma, nüfuzu kötüye kullanma kişinin çaresizliğinden yararlanma veya başkası üzerinde denetim yetkisi olan kişilerin rızasını kazanmak için o kişiye veya başkalarına kazanç veya çıkar sağlama yoluyla kişilerin istismar amaçlı temini, bir yerden bir yere taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınması anlamına gelir. İstismar terimi, asgari olarak, başkalarının fuhşunun istismar edilmesini veya cinsel istismarın başka biçimlerini, zorla çalıştırmayı veya hizmet ettirmeyi, esareti veya esaret benzeri uygulamaları, kulluğu veya organların alınmasını içerecektir. (b) İnsan ticaretinin (a) bendinde belirtilen yöntemlerden herhangi biriyle yapılmış olması halinde, mağdurun bu istismara razı olup olmaması durumu değiştirmeyecektir. (c) Bu maddenin (a) bendinde öngörülen yöntemlerden herhangi birini içermese bile, çocuğun istismar amaçlı temini, bir yerden bir yere taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınması insan ticareti olarak kabul edilecektir. (d) Onsekiz yaşının altındaki herkes çocuk kabul edilecektir. Ayrıca bu protokolün ötesine geçip, suçla mücadeleyi daha da etkili kılmak ve insan ticareti mağdurlarının toplumsal cinsiyet eşitliği ve insan hakları temelinde korunmalarını sağlamak için Avrupa Konseyi tarafından İnsan Ticaretine Karşı Avrupa Konseyi Sözleşmesi hazırlanmıştır. BM Protokolü ile hemen hemen aynı tanımlamalara işaret eden bu sözleşme, tanımda geçen eylemleri suç olarak düzenlemeleri yönünde taraf devletlere sorumluluklar yüklemiştir (Madde-18). Türkiye, 19 Mart 2009 tarihinde bu sözleşmeyi imzalamış olup, halen onay beklemektedir. Avrupa Konseyi sözleşmesi, iç hukukta suç olarak tanımlanması gereken eylemleri şu şekilde ifade etmektedir (Madde-4): (a) İnsan ticareti, tehdit veya kuvvet kullanmak veya diğer zorlayıcı tedbirlerle, kaçırmak suretiyle, hileyle, aldatmayla, nüfûzu kötüye kullanmayla, kişinin çaresizliğinden yararlanmayla veya başkası üzerinde denetim yetkisi olan 22 23