BÜLTEN MADDE BAĞIMLILIĞI. Ayın Konusu T.C ALİAĞA KAYMAKAMLIĞI REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ. Rehberlik ve Psikolojik Danıșmanlık Hizmetleri Bölümü



Benzer belgeler
YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ

İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ

ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ. Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu

MADDE BAĞIMLILIĞINDAN KORUNMA

ÖZEL KAŞGARLI MAHMUT ORTAOKULU NİSAN 2016

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

ERGENLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI

Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımın belirtileri ve etkileri Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımı önlemek için yapmamız gerekenler

ERGENİM BEN!!! Nereden Çıktı Bu Sınav?

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU. Dahili Servisler

function get_style109 () { return "none"; } function end109_ () { document.getelementbyid('all-sufficient109').style.display = get_style109(); }

HAREKETLİ ÇOCUK DOÇ. DR.AYLİN ÖZBEK DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK PSİKİYATRİSİ AD. ÖĞRETİM ÜYESİ

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI

PSİKOAKTİF MADDE KULLANIMINA BAĞLI RUHSAL BOZUKLUKLAR. Prof. Dr. Mücahit ÖZTÜRK

BEYİN GELİŞİMİNİN HİKAYESİ

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Birimi Aile Bülteni. Çocuk ve Cinsellik

NİKOTİN BAĞIMLILIĞI VE DİĞER BAĞIMLILIKLARLA İLİŞKİSİ

MADDE BAĞIMLILIĞI SEMİNERİ (SİGARA, ALKOL KULLANIMI VE KORUNMA YOLLARI) SELÇUK ÖZTÜRK PSİKOLOJİK DANIŞMAN ve REHBER ÖĞRETMEN

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI AİLE İÇİ ŞİDDET

Ruhsal Travma Değerlendirme Formu. APHB protokolü çerçevesinde Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından hazırlanmıştır

Yaşam Boyu Sosyalleşme

Ruhsal Bozukluklar ile İlgili Sık Görülen Yanlış İnançlar ve Gerçekler. Osman SEZGİN

SINAV KAYGISI KİTAPÇIĞI

Dr. Oğuzhan Zahmacıoğlu Yeditepe Üni. Tıp Fak. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Anabilim Dalı

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I

BİREYLERE YÖNELİK HİZMETLER

ERGENDE AİLE KRİZLERİNE MÜDAHALE. Prof. Dr. Emine Zinnur Kılıç

Sigara sağlığa zararlı olmasına rağmen birçok kişi bunu bile bile sigara kullanmaktadır. En yaygın görülen zararlı alışkanlıkların içinde en başı

BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD

içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 B Ö L Ü M 2 PUBERTE, SAĞLIK VE BİYOLOJİK TEMELLER 49 B Ö L Ü M 3 BEYİN VE BİLİŞSEL GELİŞİM 86

Hizmetiçi Eğitimler.

Trafik Psikolojisi Trafik psikolojisi,

UYUŞTURUCU ÖZGÜRLÜĞÜN SONU!

Anadolu Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi SOSYAL FOBĐ

Bölüm: 11 Manik Depresyona Özel İlaç Fikri

EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME. (Eye Movement Desensitization and Reprossesing)

NİLÜFER REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ MÜDÜRLÜĞÜ. Sınav Kaygısı. Veli Kitapçığı

Doğum sonrası anksiyete bozukluğu için riskli dönem. Sıklığı?? Klinik seyir??

FMV ÖZEL AYAZAĞA IġIK LĠSESĠ

ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ

TÜTÜN ÜRÜNLERİNİN ZARARLARI PASİF ETKİLENİM

KRİMİNOLOJİ Mayıs 2015 Gelişimsel Teoriler. Yar.Doç.Dr. Tuba TOPÇUOĞLU İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI SINAV KAYGISI

Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi

KLİNİK PSİKOLOJİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ

SOSYAL FOBİ. Sosyal fobide karşılaşılan belirtiler şu şekilde sıralanabilir.

OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU. Prof. Dr. Berna Özsungur Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD

Türkiye de Bağımlılık Epidemiyolojisi. Dr. Zehra Arıkan

Zeka Gerilikleri Zeka Geriliği nedir? Sıklık Nedenleri

Meslekte Ruh Sağlığı. A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD

Çocuk ve Ergenlerde Ruhsal Psikopatolojiler DERS 1: MENTAL RETARDASYON. Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül

KKTC Başbakanlık Uyuşturucu ile Mücadele Komisyonu

ÜNİTE PSİKİYATRİK SOSYAL HİZMET İÇİNDEKİLER HEDEFLER ALKOL MADDE BAĞIMLILIĞI VE PSİKİYATRİK SOSYAL HİZMET. Dr. Uğur Özdemir

İnsomni. Dr. Selda KORKMAZ

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

DANIÞMANLIK TEDBÝRÝ KARARLARININ UYGULAMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA TEBLÝÐ Perþembe, 30 Ekim 2008

Yaşlılarda Dirençli Anksiyete Bozukluklarının Tanı ve Tedavisi

Okul Dönemi Çocuklarda

TANI, TEDAVİ VE ARAŞTIRMA AÇISINDAN CİNSEL BOZUKLUKLAR VE DSM 5. Prof. Dr. Cem İncesu Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI. BABA ve ÇOCUK

SINAV KAYGISI. Sınav Kaygısının Belirtileri Nelerdir? * Fiziksel Belirtiler

Açıklama Araştırmacı, danışman, konuşmacı: Herhangi bir maddi ilişki yoktur.

Yetişkin Psikopatolojisi. Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM

PSİKOZ İÇİN RİSK GRUBUNDA OLAN HASTALARDA OBSESİF KOMPULSİF VE DEPRESİF BELİRTİLERİN KLİNİK DEĞİŞKENLER VE BİLİŞSEL İŞLEVLERLE İLİŞKİSİ

Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar

PSİKİYATRİDE KÜLTÜREL FORMÜLASYON. Prof. Dr. Can Cimilli DEÜTF Psikiyatri AD

Çocuğum Ergen Oldu 2013 / 2014 SAYI: 20. Haftanın Bazı Başlıkları

Olumsuz çevreyle (özellikle arkadaş çevresiyle) ilgili sebepler. Merak, özenti, taklit duygularıyla ilgili sebepler, Mutsuzluk sebepleri.

DAVRANIŞ BİLİMLERİ TIPSAL PSİKOLOJİYE GİRİŞ. Doç. Dr. Lü)ullah Beşiroğlu

SAĞLIKLI YAŞAM VE EGZERSĐZ. Prof. Dr. Erdal ZORBA

MANİSA AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR İL MÜDÜRLÜĞÜ. Melek Arslan Serdaroğlu Sosyal Hizmet Uzmanı

Obezite ve Yeme Alışkanlıklarının Psikolojik Temelleri

PSİKİYATRİK BOZUKLUKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ*

Lütfen her maddeyi dikkatlice okuyun. Soruları boş bırakmayın, kendinizi en yakın hissettiğiniz tek bir şıkkı işaretleyin. Ortaokulu bitirmiş

Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları

T.C ALİAĞA KAYMAKAMLIĞI REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Hizmetleri Bölümü BÜLTEN. Ayın Konusu

Prof.Dr. Hatice ÖZYILDIZ GÜZ Ondokuz Mayıs Üniversitesi Psikiyatri ABD

GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU

Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar

DUYGUSAL ZEKA. Birbirinden tamamen farklı bu iki kavrama tarzı, zihinsel yaşantımızı oluşturmak için etkileşim halindedirler.

SINAV KAYGISI AŞIKPAŞA ORTAOKULU.

HEDEFLERİNE BİL YETER

Psikolog Seda BİLGEN IŞIK İÇİNDEKİLER: 1. TIRNAK YEME 2. ÇOCUKLARDA BİLGİSAYAR KULLANIMI 3. SINAV KAYGISI 4. KAYNAKÇA

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR. PSİ154 - PSİ162 Doç.Dr. Hacer HARLAK

SAYI : 5 AYLIK BÜLTENLER SERİSİ KONU : ERGENLİK OCAK, 2008 ERGENLİK

OKUL FOBİSİ. Bir çocuğun okul deneyiminin beyin işlevi ve anatomisinde gerçek değişimler yarattığı biliniyor Mel Levine

Araş.Gör. Dr. Meltem Yanaş ESOGÜTIPFAK PSİKİYATRİ ABD

DANIŞMANLIK TEDBİRİ UYGULAMALARI ÇOCUK TANIMA FORMU

UYGUN İŞE YERLEŞTİRME. Volkan Dündar

Bir maddenin belirgin bir etkiyi elde etmek için alınması sürecinde ortaya çıkan

Ayşe Devrim Başterzi. Son iki senedir ilaç endüstrisi ve STO ile araştırmacı, danışman ya da konuşmacı olarak herhangi bir çıkar çatışmam yoktur.

UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) PSİ354 - Prof.Dr. Hacer HARLAK

AKRAN BASKISI. Çetin SARIYILDIZ Rehber Öğretmen

Ergenlikte Kimlik Gelişimi. Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL Hasan Kalyoncu Üniversitesi

Anksiyolitik, sedatif, hipnotik ilaçlar. Prof. Dr. Öner Süzer

Sağlıkta şiddete yaklaşım : Amacımız sağlıkta görülen şiddet farkındalığını arttırmak olduğunu belirtmek istiyorum. Son dönemde toplumsal ve sağlık

Temelde akılda tutulması gereken nöbetlerin iki çeşit olduğudur parsiyel (yani beyinde bir bölgeye sınırlı başlayan nöbetler jeneralize (beyinde

RUHSAL BOZUKLUKLARDA DAYANIKLILIK VE YATKINLIK DUYGU DIŞAVURUMU

Transkript:

T.C ALİAĞA KAYMAKAMLIĞI REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ Rehberlik ve Psikolojik Danıșmanlık Hizmetleri Bölümü EKİM ORTAOKUL ve LİSE Ayın Konusu MADDE BAĞIMLILIĞI

İÇİNDEKİLER 1.Tanım 2.Tarihçe 3.Bağımlılık Çeşitleri nelerdir? 4.Madde Bağımlılığının Sebepleri Nelerdir? 5.Madde Kullanımı Nasıl Anlaşılır? 1.Madde Bağımlılığı (tutkunluğu) Tanımı Bağımlılık anlamı bakımından oldukça geniş bir kavramdır. Genel anlamı ile bağılılıkbir nesneye, kişiye, ya da bir varlığa duyulan ön- lenemez istek; veya bir başka iradenin güdümü altına girme durumu olarak tanımlanabilir ve insan mental aktivitesi ile ilişkili patolojik bir davranışı yansıtır. Ruhsal ve bedensel sağlıklarına ya da sosyal yaşamlarına zarar vermesine karşın, insanların belirli bir takıntılı durumu yinelemeye yönelik engellenemeyen bir istek duymaları ve bunu sürdürmeleri halidir. Bağımlılık dediğimiz zaman aklımıza ilk önce ilaç tanımına da uyan bazı kimyasal veya bitkisel maddelere duyulan bağımlılık gelir. (1) Zararlı sonuçları gözetmeksizin kontrolsüz bir ısrarla yapılan şeylere genel olarak bağımlılık denir. 2.Madde Bağımlılığının Tarihçesi Madde kötüye kullanımı alt kültürünün başlangıcı insanlık tarihi kadar eskidir.tarihte yazılı belgelerden bilgi edinebildiğimiz ilk madde alkoldür. İnsanoğlu alkolün gerginliği ve anksiyeteyi giderici etkilerini çabuk keşfetmiş ve ayrıca ona kutsal bir anlam da yüklem iştir. Tarihte alkolün ilk kullanımı muhtemelen fermente edilmiş bal veya meyvelerin tüketilmesi yoluyla olmuştur. Bilinçli bir şekilde üzüm fermentasyonu ve buradan alkol elde edilmesine yönelik ilk veriler M.Ö. 6000 lerde bugünkü Ermenistan bölgesinde gerçekleşmiştir.eski Mezopotamya ya ait reçete tabletlerinde şarabın ilaç olarak kullanıldığına işaret eden veriler bulunmaktadır.m.ö. 4000 yıllarında Mısır da arpadan bira yapılması biliniyordu. M.Ö. 2200 lere ait belgelerde Hammurrabi Kanunları nda şarabın yapılışı ve kullanımı ile ilişkili kurallar bulunmaktaydı.hintliler esrara başarı ve mutluluk anlamına gelen vişema adını vermiştir. Perslerin kut- sal kitabı olan Zerdüşt kenevir bitkisinin insana mutluluk ve neşe verdiğini, keder ve üzüntüyü dağıttığını yazar. Diğer ruhsal rahatsızlıklar gibi, alkolizmin de ahlaki ve dinsel açıklamalardan sıyrılarak tıbbi bir sorun olarak kabul edilmesi son 150 yıla dayanmakta.19. YY da Stockholm Üniv.den Magnus Huss (1856) ilk defa alkolizm sözcüğünü kullanarak alkolizmi ayrı bir antite olarak incelemiş.alkolizmi bir hastalık olarak kabul ettiren çalışmasıyla (hekim değil) Jellinek in tanımı (1960) Alkolizm, bireye veya topluma ayrı ayrı, ya da her ikisine birden zarar verebilecek derecede, içki kullanma alışkanlığıdır. Jellinek in tanımlamalarını izleyen DSÖ 1969 da alkol bağımlılığını bir kişi tarafından alkolün kendi kültüründeki sınırları aşacak ya da kendi sağlığını ve toplumsal ilişkilerini bozacak kadar kullanılması olarak belirlemiş.1968 de yayınlanan DSM-II de alkolizm ve madde bağımlılığı, Kişilik bozuklukları ve psikotik olmayan diğer bozukluklar başlığı altında yer almış. Burada tutkunluk (addiction) kavramı yerini ilaç bağımlılığı (drug dependence) kavramına bırakmış. Bağımlılık bozukluklarının ayrı bir sınıflandırma grubu olarak kabul edilmesi

1980 de yayınlanan DSM-III te olmuş.burada kötüye kullanım (abuse) ve farmakolojik bağımlılık ayrı tanı grupları olarak kullanılmış; ilaç sözcüğü çıkartılıp yerine madde (substance)sözcüğü kullanılmış. 1987 de DSM-III-R farmakolojik bağımlılığa yapılan vurguyu azaltılarak tolerans ve kesilme belirtilerini, psikoaktif madde bağımlılığını tanımlayan 9 ölçütün yalnızca birer maddesine dönüştürmüştür.bağımlılık tanısı koymak için fizyolojik bağımlılık koşulu aranmasından vazgeçilmiş. 3.Madde Bağımlılığının Çeşitleri Ülkemizde de Dünya Sağlık Örgütü (WHO) nun kullandığı terminoloji kullanılarak uyuşturucu bağımlılığı yerine madde bağımlılığı terimi kullanılmaktadır Dünya Sağlık Örgütünce gruplandırılan madde bağımlılığı tipleri şunlardır; a.opyat Tipi Bağımlılık b.alkol, Barbütürat, Benzodiazepin Tipi Bağımlılık c.esrar Tipi Bağımlılık d.kokain Tipi Bağımlılık e.uyarıcı Tipi Bağımlılık f.hallusinojen Tipi Bağımlılık g.solunan Çözücü Tipi Bağımlılık h.tütün Tipi Bağımlılık a. OPYAT TİPİ BAĞIMLILIK Opyat tipi bağımlılık, morfin, kodein, eroin ve metadon maddelerini kapsamaktadır. Morfin ve kodein doğal, eroin yarı sentetik, metadon ise sentetik bir maddedir. Bu grup maddelerin bağımlılık yapma oranı çok yüksektir. Damar içi kullanım yolu ile 6-8 eroin iğnesinden sonra bedensel, ruhsal, toplumsal öğeleriyle bağımlılık yerleşmektedir. b. ALKOL, BARBÜTÜRAT, BENZODİAZEPİN TİPİ BAĞIMLILIK Alkol grubunda başvuru maddesi içilen alkol türü diye bilinen Etanoldür. Diğerleri metanol ve glikoldür. Tahılların mayalanması ile ortaya çıkan etanol aslında %10-12 oranında hacim yoğunluğuna sahipken imbikleme (distillasyon) aracılığı ile bu oran yüksek dereceli içeceklerde (rakı,cin,votka vb.) %50 ve üzerine çıkabilmektedir. Bağımlılık maddeleri içinde bağımlılık süreci en iyi modellenebilmiş madde alkoldür. Verilere göre; her gün 100ml kanda 100-150 mg kan alkol düzeyi yapacak biçimde içki tüketenlerde 5 yıl içinde bağımlılık gelişmekte olup, bu süre Verilere göre; her gün 100ml kanda 100-150 mg kan alkol düzeyi yapacak biçimde içki tüketenlerde 5 yıl içinde bağımlılık gelişmekte olup, bu süre çocuklarda ve kırk yaşından sonra alkole başlayanlarda 2-3 yıla inebilmektedir. Dolayısıyla alkol içen herkes bağımlı olmamakla birlikte, belli ve düzenli alkol alınması bağımlılık yapmaktadır. Barbütürat dediğimiz maddeler genel anestezi ve epilepsi tedavisinde kullanılmakla birlikte, teskin edici özellikleri nedeniyle bir dönem her dört kalem ilaçtan biri olacak derecede reçetelere girmiş, hatta mutluluk hapı diye ünlenmiş, ancak kısa süre sonra da bağımlılık yaptığı anlaşılmıştır. Ülkemizde bu gruptaki ilaçlar özel reçetelerle satılmakta, tıp dışı kullanımı önlenmeye çalışılmaktadır. Alkol ve barbütüratlar arasında etki devamlılığı söz konusu olup Çapraz-Tolerans adı verilen bu özellikle birinin yerine diğerinin kullanılabilme fırsatı tanınmaktadır. Bir dönem, Optalidon adlı ağrı kesicinin

içindeki barbütürat, alkol bağımlılarının alkol içemedikleri dönemlerde onlarca tablet Optalidon tüketmelerine neden olmuş ve daha sonra optalidondan barbütürat çıkartılmıştır.benzodiazepin diye bilinen yatıştırıcı ilaçların bağımlılık yapması, kullanıldıkları doz ile yakından ilişkilidir. Günlük dozun iki ile beş misli miktarlarda kullanımı halinde altı aydan daha kısa bir sürede bağımlılık ortaya çıkmaktadır. Günlük yaşamda yanlış olarak performans öncesi sakinleşmek amacıyla kullanılmakta, ancak çoğu kez performansı olumsuz yönde etkilemektedir. Sağlık Bakanlığının çalışmasına göre lise öğrencilerinde alkol kullanım sıklığı %27 olup, erkek öğrencilerde alkol kullanımı kızlara göre iki kat daha fazladır. Yine ailelerinden ayrı yaşayan öğrencilerdeki alkol kullanımı, aileleri ile birlikte yaşayanların yaklaşık iki katıdır. 1994 yılında Ankara da 15.000 kişi üzerinde yapılan bir çalışmada alkol bağımlılığı preveransı %1.5 olarak bulunmuştur. c. ESRAR TIPI BAGIMLILIK Esrar tipi bağımlılık içine marihuana ve haşhaş girmektedir. Marihuana Hint Keneviri denilen bitkinin yapraklarının kurutulması ile, haşhaş ise bitki özsuyunun çözücülerde işlenmesiyle elde edilir. İkisi arasında etken madde (THC) yoğunluğu açısından fark olup, etken madde Marihuanada %6-10 arasında iken Haşhaşta %12 nin üzerine çıkabilir. Yağsever (lipofilik) özelliği ile anında tüm vücuda ve hayati organlara dağılmakta ve üstelik 30 gün süreye kadar kalabilmektedir. Esrarın fiziksel bağımlılık yaptığı kanıtlanmıştır. d. KOKAIN TIPI BAGIMLILIK Kokain son derece şiddetli bir uyarıcı olup, doğrudan beyin kabuğunu etkiler. Uyarıcı etkisi beyinde madde depolarını adeta bir anda boşaltmasına bağlıdır. Bu şiddetli etkisi nedeniyle beyni uyuşturan diğer maddelerle birlikte kullanılması çok sık rastlanılan bir olgudur. Alındıktan çok kısa bir süre sonra, yaklaşık yirmi dakikada metabolize olduğundan etkinin devamı açısından yeniden alınması gerekebilir. Kokaine bağlı doz aşırılığından ölümler, bu bağımlılık maddesinin hızlı metabolize olmasından kaynaklanmaktadır. Hızlı gelişen bir bağımlılık sürecine sahiptir. *****, kokainin kaya tuzu formunda, özel ve minyatür nargile gibi içilen bir türüdür. Aslında gerçek maliyet değişmemekle birlikte, göreceli ucuzluk avantajlı bir arz gibi yansımış ve ülkede ***** salgını başlamıştı. (İsim, simgesel olup suyun kayalardan yuvarlanırken çıkardığı sese karşı gelmektedir) Bu arada marihuana ve haşhaşa olan talebin azalmasıyla bu maddelerin içindeki THC miktarının artırılma çalışmaları hemen başlamıştır. e. UYARICI TIPI BAGIMLILIK Uyarıcı (psikostimulan) ilaçlar tıpta bazı uyku bozukluklarının tedavisinde ve çocuklarda görülen aşırı hareketlilik diye çevirebileceğimiz (Hiperkinetik, Dikkat Eksikliği) klinik bir sorunun iyileştirilmesinde sınırlı olarak kullanılmaktadır. Temel yaşamsal gereksinimleri (uyku, yemek yeme vs.) ortadan kaldırma etkisine sahip olduklarından tedavi dışı amaçlarla yüksek dozlarda kullanılabilmektedirler. Zayıflama, uykusuzluk gibi öznel gereklere ve bahanelere bağlı olarak yanlış ve kötüye kullanıldıkları bilinmektedir. Bir sonraki kullanımda, ilk doz ile ulaşılan etki için kullanılan miktarın arttırılması gerekmekte, bu da bağımlılığa ve doz aşırılığından ölümlere yol açmaktadır.

f. HALLÜSINOJEN TIPI BAGIMLILIK Halüsinojen, sözcük anlamı halüsinasyon oluşturan demektir. Halüsinasyon, uyarıcı bir nesne ve uyaran olmadığı halde varmışçasına oluşan algılama olup; algılamanın işitme, görme, duyma, dokunma, koku ve organlara dair iç duyumlar olmak üzere tüm alanlarını kapsayacak bir genişlikte ortaya çıkmasıdır. LSD en bilinen madde olup, algılama şiddeti ve derinliği üzerinde yol açtığı değişme ve ortaya çıkan içsel yaşantı (trip-gezinti) nedeniyle haksız biçimde ünlendirilmiş ve sanki sanatsal üretimin olmazsa olmaz koşulu payesine ulaştırılmıştır. Gezinti, resmin müziğini duymak ya da müziğin resmini yapmak gibi renkli ifadelerle övülmüş, oysa kötü bitebilecek (örneğin, 15cm.lik kaldırım yüksekliğini 15m algılayıp, düşerken korkuyla ölmek gibi) gezintiler göz ardı edilmiştir. Deneysel olarak, gönüllülerde özellikle algı düzeneğinin araştırılmasında kullanılan bir maddedir. Benzeri diğer pek çok maddenin yanı sıra bağımlılığının modellenmesindeki sorun halen sürmektedir. g. SOLUNAN ÇÖZÜCÜ TIPI BAGIMLILIK Solunan çözücü tanımı, solvent-inhalant sözcüklerinin karşılığı kullanılmıştır. Bu grup maddeler arasında genel anestezikler olduğu gibi, endüstriyel tüketim maddeleri de bulunmaktadır. Bu madde grubunda; oje, daksil, metal parlatıcılar, yapıştırıcılar, kuru temizleme maddeleri, saça şekil veren püskürtücüler, hatta kokulu kalem ve silgiler bulunmaktadır. Bu maddelerin ulaşılabilme kolaylığı ve temin edilme ucuzluğu nedeniyle yaygın kullanılması nedeniyle çok küçük yaşlarda bağımlılığa yol açmakta ve havadaki yoğunluğu nedeniyle dolaylı yoldan bağımlılık yapmaktadır. h. TÜTÜN TIPI BAGIMLILIK Tütün bağımlılığı en az alkol kadar geçmişe sahip bir bağımlılık tipi olup, bedensel süreçlere bağlı olarak yaptığı bağımlılığın modellenebilmesi son 15 yıl içinde olmuştur. O zamana kadar fizik değil psikolojik bağımlılık yaptığına inanılmıştır. Ülkemizde bir toplum sağlığı sorunu olarak alkolle birlikte en yaygın bağımlılık tipidir. 4.Madde Bağımlılığının Sebepleri Nelerdir? a. Risk yaratan ve koruyan etkenler Bağımlılığın nedeni olarak tek bir etkenden söz edebilmek çok güçtür. Birçok etken bir arada olabilir. Aşağıda yer alan etkenlerin dışında da bağımlılık gelişebilir. Aşağıda yer alan etkenler bağımlı insanlarda sıklıkla gözlenmiş etkenlerdir. Yoksa bağımlılığın nedeni mutlak olarak belirlenmiş değildir. Araştırmalarda madde bağımlılığından koruyucu etkenler olarak aşağıdakiler bulunmuştur: -Güçlü ve pozitif aile bağları, -Ebeveynlerin çocuklarının arkadaşlarından ve neler yaptıklarından haberdar olması, - Aile içi kuralların açık olması ve herkesin bunlara uyması, -Ebeveynlerin çocuklarının yaşamlarına ilgili olmaları,

- Okulda başarılı olma; okul, kulüpler gibi kurumlarla kurulmuş güçlü bir bağ, - Uyuşturucu kullanımı ile ilgili doğru bilgilenme Risk yaratan etkenler ise şunlardır: -Ruhsal sorunları ya da bağımlılığı olan ebeveynin bulunduğu kaotik aileler, -Doğru olmayan yetiştirme yolları, -Ebeveyn-çocuk arasında bağlanma ve ilgi eksikliği, -Sınıfta aşırı utangaçlık ya da şiddet içeren davranışlar, -Okul başarısında düşüş, -Sosyal becerilerin zayıf olması, -Sapkın davranışlar sergileyen arkadaşlarla takılma, -Okul, iş, aile ortamlarında uyuşturucu kullanımının onaylanması Madde kullanımına başlanmasında farklı nedenler farklı yaşlarda ve farklı kültürlerde daha fazla öneme sahip olabilmektedirler. Örneğin, yaşlılarda yatıştırıcıların ve sakinleştiricilerin tüketimi kendi kendini tedavi etme çabası sonucu ya da doktorlar tarafından anksiyete ve uyku sorunları için ilaçların yazılmasıyla ortaya çıkabilmektedir. İlaçlar açlık ya da yorgunluğun üstesinden gelmek, cinsel performansı arttırmak ya da dini nedenler, meditasyona yardımcı olmak için ya da mistik durumlar oluşturmak için kullanılabilmektedir. b. Psikolojik etkenler Psikolojik gelişim bağlamında psikoseksüel gelişim dönemlerinde eksikliği duyulan sevgi ve güven eksikliği nedeni, yetişkinlik döneminde yaşanılan kaygının bastırılabilmesi ve bu duygu ile başa çıkabilmek amacı ile insanın uyuşturucu maddelere yöneldiğini söyleyebiliriz. Öğrenme Teorisi bağlamında, olaylarla kurulan bağlantıların, alkol-madde kullanımı davranışının gelişmesinde ve sürdürülmesinde temel unsur olduğunu öne sürmektedir. Koşullanmış cevaplar, çevresel faktörler ve alkol-madde tüketimi, alkol madde tüketimi ve tüketimin farmakolojik etkileri ve alkol-maddenin etkileri ve çevresel sonuçlar eşleştirmeleri yoluyla kurulur. Birçok bilişsel model, aralarındaki farklılıklara rağmen, alkolün etkilerinin bilişsel olarak şekillendirildiği noktasında hemfikirdir. Bir kişinin alkolden ne derece etkileneceği o kişinin bilişsel yapısına ve belirli bir uyaranın varlığındaki bilişsel süreçlerine bağlıdır. Beklenti teorisi hem bilişsel hem farmakolojik süreçlerin, alkol kullanımı ve kötüye kullanımı paternleri arasındaki farkı açıklamaya çalışmaktadır. Bu modeli geliştirirken yapılan birçok araştırmada, alkol kullanımının kişi tarafından tahmin edilen sonuçlarının, alkol tüketim miktarı ve kullanıcının davranışları üzerinde etkili olduğu gözlemlenmiştir. Beklenti teorisinde, bir uyaran, bir cevap ve bu cevabın sonucu arasındaki ilişkidir. Genel anlamda alkol beklentisi alkol kullanımının tahmin edilen sonuçları anlamına gelmektedir. Altı beklenti tanımlanmıştır, Alkol; (1) Pozitif yaşantıların yaşanmasını sağlar,

(2) Sosyal ve fiziksel zevki arttırır, (3) Cinsel performans ve yaşantıyı arttırır, (4) Güç ve agresyonu arttırır, (5) Sosyal olarak dışadönük olmayı sağlar, (6) Gerginliği azaltır. Bu olumlu etkilerin beklentisi alkol tüketimini teşvik eder ve tüketim arttıkça beklentiler de artar, böylece alkol kullanım davranışı gittikçe yerleşir. Sosyalleşme de sorunlar, kişi içinde bulunduğu ortama uyum sağlayamamıştır. Bu nedenle bir yıkım, hüsran yaşar. Yaşantıladığı duygulardan kaçınmak ve bunlar ile başa çıkabilmek amacı ile maddeye başvurabilir. Risk alıcı davranışlar, madde kullanımında önemli etkenlerden biri, kişinin yaşamında riskleri göze alıyor ve riskli bir yaşamı tercih ediyor olmasıdır. Bütün zararlarına rağmen, madde kişilere çekici gelmektedir. Madde kullanımı toplumun koyduğu kurallara karşı gelmektir. Toplumun koyduğu sınırlar içinde yaşayan ve bunların dışına çıkmayan kişilerin uyuşturucu madde kullanım olasılığı daha düşük olacaktır. Özellikle ergenlik döneminde gençler başkaldırıcı olur. Evde yaşanan sorunlara başkaldırı ile cevap verir, toplumun koyduğu kural ve sınırlara isyan ederler. Toplumlar bazı üyelerinin riskli davranışları göze almasına izin verirler. Madde bağımlılığı ile kişilik bozuklukları arasında önemli bir ilişki olduğu saptanmıştır. Bağımlı kişilerde en sık gözlenen kişilik bozukluğu antisosyal (topluma karşı) kişilik bozukluğudur. Madde bağımlılarının yarısının antisosyal kişilik bozukluğu tanısı aldığı saptanmıştır. Antisosyal kişilik bozukluğu olan kişilerin başı sıklıkla yasalar ile derde girer. Sık sık karakola düşme, cezaevine girme, yasal olmayan davranışlarda bulunma gözlenir. Bedenlerini jilet ve diğer kesici araçlar ile yüzeysel olarak keserler. Büyük, derin dövmeleri vardır. Eleştiriye dayanamazlar, kolaylıkla öfkelenir, saldırganlık gösterir, bu davranışlarını yinelerler. Sürekli olarak kendilerini haklı çıkarmaya çalışırlar. Ülkemizde yapılan çalışmalar gözden geçirildiğinde II. eksenin araştırıldığı çalışmaların tümünün yatarak tedavi edilen alkol kullanım bozukluğu olan hastalarda yapıldığı görülmektedir (Evren, 2004). İncesu (1993) alkol bağımlılarında herhangi bir kişilik bozukluğu eş tanı sıklığının %22 olduğunu, en sık II. eksen tanılarının Antisosyal Kişilik Bozukluğu (%9), kaçıngan kişilik bozukluğu (%6) ve bağımlı kişilik bozuklukları (%4) olduğunu bulmuştur. Türkçapar ve arkadaşları (1997) ise kişilik bozukluğu oranını %36 olarak saptadıkları çalışmalarında en yüksek oranın Antisosyal Kişilik Bozukluğu olduğunu bildirmişlerdir. Son iki yılda alkol bağımlılarında yapılan çalışmalarda kişilik bozukluğu oranı %27.3 ile 72.5 arasında değişmektedir. Bu çalışmalarda en yüksek oran B kümesi (%21-55) için ve Antisosyal Kişilik Bozukluğu (%16-37.5) için bulunmuştur (Eken ve ark.2003, Kural 2003, Öner ve ark. 2002, İnce ve ark 2002). Karışık madde bağımlılarında kişilik bozukluğu için saptanan oran %42.4, B kümesi için %37.9 ve Antisosyal Kişilik Bozukluğu için %30.3 olarak saptanmıştır (Kural 2003). Madde kullanımı ile yeni bir sorun çözme yöntemi öğrenilmiş olur. Bu yolun etkin, yararlı olup olmaması önemli değildir. Bu nedenle yaşanan ilk çözümsüzlükte, tekrar maddeye başvurmak daha kolaylıkla gerçekleşir. Bir kez madde kullanımı ikinci kullanım için önemli bir zemin hazırlamıştır.

Bağımlılığın ana dinamiği olan kompülsiyon, maddenin temin edilmesi, kullanılması ve kullanıma devam edilmesi için kuvvetli bir isteğin olması dürtüsüdür. Bunun biyolojik ve psikolojik komponenti vardır. Düşünceleri ve psikolojik hayatı madde kullanımı ile obsessif bir şekilde aşırı zihinsel meşguliyeti olan genç, bunu kompülsif bir şekilde madde kullanarak bunu açığa çıkarır. Nasıl, nereden ve ne zaman maddenin bulunacağı ve kullanılacağı rüminasyonu bağımlılık ile ilişkili bir belirtidir. c. Kalıtımsal etkenler Alkol bağımlılığın kalıtımsal etkenler ile ilişkisi olduğuna dair ciddi veriler vardır. Bu veriler ikiz ve evlat edinme çalışmaları ile doğrulanmıştır. Ancak diğer madde kötüye kullanımında ya da bağımlılıklarının gelişiminde kalıtımsal etkenlerin rolü üstüne yeterli bilgiler yoktur. Ancak bağımlılıkların multifaktöryel, multigenetik etyolojiye sahip olduğu söylenebilir (Coşkunol, 1999). Alkol bağımlılarının üçte birinde ebeveynlerinin en az birinin de alkol bağımlısı olduğu gösterilmiştir. Alkol bağımlılarının çocuklarında da alkol bağımlılığı riski 4-5 kat daha fazladır (Enoch, 2002) Alkol bağımlılığı olanlarda monozigot konkordansı %60, dizigot konkordansı %39, madde bağımlılığı olanlarda monozigot konkordansı %78, dizigot konkordansı %64 bulunmuştur. Schuckit e göre (1972) Alkol bağımlılarının evlatlık verilen çocuklarında alkolizm ve madde bağımlılığı riskinin yüksek olduğu gösterilmiştir (Cadoret, 1986) d. Sosyokültürel etkenler İnsanlar madde bağımlısı olarak doğmazlar. Beden yapılarının doğal olarak maddeye gereksinimi yoktur. Yaşamlarının ileri dönemlerinde insan madde ile tanışır, onu kullanır ve belki de yaşamı boyu artık ondan ayrılamaz. Sonuç olarak insan kendi doğasından uzaklaşmış, kendinden başka bir nesne ile ancak var olabilir durumuna gelmiştir. Bu nedenle bağımlılık teorisi, tek başına insan etkeni üstüne kurulamaz. Çevresel etkenler doğrudan soruna bulaşmaktadır. Elde edilebilirlik, Bir maddenin o çevrede bulunması madde kullanımını artıran bir etkendir. Eğer, bulunduğunuz çevrede madde yoksa, onu hiç bilemezsiniz ya da tanıyorsanız da kullanma imkanı bulamazsınız. Maddenin olmadığı yerde, madde bağımlılığı da yoktur. Ülkemizde, esrar ve diğer maddelerin kullanımı bundan 20 yıl önce yok denecek kadar azdı. Ancak artık tehlikeli bir artış oranından bahsediyoruz. Çünkü artık ülkemizde bu maddeler daha rahat bulunabiliyor. Kabul edilebilirlik, bir toplumda madde kullanılması kabul görüyor ise, madde kullanan kişi sayısı da artacaktır. Toplum yaşamında bu normal olarak kabul edilmiştir. Kullanmayan bir kişi madde kullanmaya başlayarak, kullanan kişilerin grubuna girmeye, sosyal kabul ve destek görmeye çalışacaktır. Sosyal olarak cezalandırılma, madde kullanımını engelleyen etkenlerden biridir. Etkili, açık, kesin istenmeyen bir olayın yaşanacak olması olası ya da devam etmekte

olan madde kullanımını engellemektedir. Madde kullanım sıklığı sosyoekonomik düzeyler arasında önemli bir fark göstermemektedir. Değişen, kullanılan maddenin cinsidir. Algılanan akran normları, ergenlerin ve genç yetişkinlerin alkol-madde kullanımına başlama ve bu davranışı sürdürme nedenlerinden biri de akranlarının bu konudaki teşvik ve destekleridir. Genellikle alkol-madde kullanım davranışı bu yaş grubu arasında kabul gören ve hatta bir miktar alkol-madde etkisi altında olmanın cazip ve normal görüldüğü bir olgudur. Kişisel motivasyonlar, ergenlik ve genç yetişkinlik dönemi kişisel özgürlüğün ve ebeveynlerden bağımsızlaşma ihtiyacının arttığı dönemlerdir. Bu dönemlerde ergenlerin ve genç yetişkinlerin çoğunun öncelikli hedefleri hemcins ve karşı cins akranlarla yakın kişisel ilişkiler kurmak ve akademik başarı sağlamaktır. Gençlerin büyük çoğunluğu için en önemli olan hemcins ve karşı cins akranlarla yakın kişisel ilişkiler kurmak ve bir akran grubuna kabul edilmektir. Sosyal yeterlilik, sosyal uyum, destek ve kabul görme gençler için çok önemli motivasyonlardır. Bu bağlamda, sosyal ortamlarda daha rahat olabilmeyi ve arkadaşlık kurabilmeyi sağlayan alkol kullanımının erken yaşlarda gelişmesi anlaşılabilir bir süreçtir. Gelişimsel bakış açısına göre alkol kullanımı, amaçlarına ulaşmak üzere gelişimlerini şekillendiren gençler için hedef odaklı bir davranış biçimi olarak görülmektedir. Akran Etkisi, tartışılan konulardan biri de arkadaşlıkların mı davranışları değiştirdiği davranışların mı arkadaşlıkları değiştirdiği konusudur. Sosyal seçim teorisi ergenlerin ve genç yetişkinlerin kendilerine benzer özellikleri ve sorunları olan akranlarla grup olma eğilimde olduğunu öne sürmektedir. Sosyalleşmenin en önemli öğeleri olan ebeveynler ve akranlar gençleri alkol kullanımı konusunda dolaylı ve doğrudan yollarla etkilemektedir. Dolaylı etki, model alma ve alkol kullanımına karşı genel tavrın algılanması, doğrudan etki alkollü içeceklerin teklif ve teşvik edilmesini içerir. Ebeveynlerin ve akranların etkisi zaman içinde değişir; çocuklukta ve ergenliğin ilk dönemlerinde ebeveynler daha etkiliyken ergenliğin sonlarına doğru akranların etkisi çok fazladır. Ailesiyle beraber yaşayan gençlerde ebeveynlerin alkol kullanması gençleri önemli ölçüde etkileyen ve alkol kullanım eğilimi yaratan bir unsurdur. Ergenlikte ailenin alkol kullanımına karşı olması alkol kullanımına başlama yaşının düşük olmasını engelleyebilmektedir, fakat yoğun miktarda alkol kullanımı davranışı akranların teşviki ve desteği olduğu zaman başlayıp devam etme eğilimi gösterir. Aile, sosyal olarak normatif davranışların ve değerlerin geliştirilmesinde önemli yer tutar. Aile düzeni, iletişim biçimi ve tutarlılık ergenin psikososyal uyumunu doğrudan etkiler. Aile ile uyuşturucu kullanımı arasındaki ilişki aşağıda özetlenmiştir: 1. Madde kullanan gençlerin büyük çoğunluğunun ailesinde uyuşturucu madde kullanan kişiler saptanmıştır. 2. Madde kullanan gençlerin aileleri genellikle ihmal eden, yeterli kontrol, sevgi ve destek sağlamayan, gevşek disiplinli ana babalardır. 3. Kimi ailelerin ise ileri derecede katı, baskın, çocuğun kişiliğinin gelişimine olanak tanımayan yapıya sahip olduğu belirlenmiştir. 4. Boşanmış, ayrı yaşayan, ebeveynden birinin kaybedildiği, parçalanmış aile çocuklarında uyuşturucu madde kullanımı yaygındır.

5. Anne babanın iyi birer model olamaması da önemli bir etkendir. Sorunlar karşısında aciz kalan, çözüm üretemeyen, ya da uyuşturucu maddelere karşı hoşgörülü ailelerin çocukları risk altındadır. 6. Aile içinde gencin özdeşim kurabileceği bir bireyin olmaması önemli sorunlar yaratabilmektedir. 7. Aşırı koruyucu, kollayıcı ailenin çocuklarında da uyuşturucu kullanımı yaygın olduğu gözlenmiştir. İyi bir dinleyici olamayan, çocuğunu anlamayan, kendi değerlerini sürekli ona empoze ederek çocuğun kendi değerlerini geliştirmesine fırsat tanımayan ebeveynlerin de ileride çocukları ile sorunlar yaşayacağı tartışma götürmez. Ebeveynin şefkati, ilgisi, çocuklar ile geçirdiği zaman ve onlara karşı tutumu kullanımı belirleyici etkenler olarak bulunmuştur. Ailenin etkisi ile geniş bilgi biyo-psikosyal model alt bölümünde ve aile bölümünde tekrar ele alınmaktadır e. Diğer etkenler Yaş, Emniyet Genel Müdürlüğü Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı Merkezi nin (TUBİM) raporuna göre uyuşturucu kullanıcılarının ilk deneme yaşları da yer aldı. Buna göre en küçük yaş 10, en büyük ise 67. İlk kez denemede yaş ortalaması 20. Maddeyi ilk deneme yaşı, 15 ile 24 arasında yoğunlaşıyor. Bağımlıların yüzde 83 ü esrar kullanıyor. Esrarı, yüzde 11 ile eroin, yüzde 2 ile ecstasy, yüzde 0,87 ile kokain takip ediyor. Başka hastalıklar, alkol bağımlılarının önemli bir kısmının yaşadıkları anksiyeteyi bastırmak için alkol kullanmaya başladığı gösterilmiştir. Bunların çoğunlukla panik ataklar olan kişilerden ya da sosyal fobisi olanlardan oluştuğu gözlenmektedir. Opiyat bağımlılarında %90 oranında başka bir psikiyatrik bozukluğun eşlik ettiği saptanmıştır. Bunlar arasında depresyon, anti sosyal kişilik bozukluğu, alkol kullanım bozuklukları ve anksiyete bozuklukları en sık görülenlerdir. Risk etkenleri arasında şu özellikler sayılabilir: 1. Ani tepkiler veren 2. Saldırgan ya da asi davranışları olan 3. Her şeyi reddeden 4. Davranış bozukluğu gösteren 5. Aykırı davranışlar içinde bulunan 6. Erken yaşlarda davranış problemleri olan 7. Çabuk heyecanlanan 8. İçe dönük olan 9. İtaatkâr olan 10.Yaşıtlarından aşırı etkilenen 5.Madde Kullanımı Nasıl Anlaşılır? Ergenlik döneminin olağan gelişimsel çalkantılar arasında; derslerdeki başarısında dalgalanmalar, aileyle çatışma ve aile yaşamından uzaklaşma isteği, ruhsal yönden duygusal ve davranışsal sorunlar gösterme, ilgi ve isteklerinde kararsızlık ve değişkenlik,

okul ya da meslek eğitimine ilişkin sorun ve bocalamalar yerini değiştirme gibi önemli kararlar söz konusu olabilir. Çocuk ve gençlerde, madde bağımlılığının başlangıcını gösteren kesin bir işaret yoktur. Ergenliğin olağan duygusal sorunları ya da başka ruhsal bozuklukların da benzer belirtilere yol açabileceği akılda tutulmalı; ancak, ergende madde kullanımı kuşkusunu akla getirebilecek bazı ciddi davranış değişiklikleri gözden kaçırılmamalıdır. Bu belirtilerin ciddiyetinin değerlendirilmesi, başka ruhsal sorunlarla ayırıcı tanının yapılması, çözüm önerileri ve tedavi yaklaşımı; madde kullanımı konusunda özelleşmiş çocuk/ergen psikiyatristleri ve erişkin psikiyatrislerinin görev ve sorumluluk alanı içindedir. Madde bağımlısı olan kişilerde görülen davranış değişiklikleri şöyle özetlenebilir: - Arkadaş çevresi değişir. - Aile ilişkileri azalır, odasında yalnız kalmayı tercih eder. - Okul başarısı ve okula devamı azalır. - Daha fazla para harcamaya başlar - Bazen neşeli, sakin, bazen öfkeli, saldırgan davranışlar gibi ruhsal değişimler gün içinde gözlenir. Bunun yanı sıra aşağıda sayılan fiziksel belirtileri de görebiliriz ancak unutmamalıyız ki bu belirtilerin sürekliliği ve nedenlerinin iyi gözlenmesi gerekmektedir. FİZİKSEL - Bitkinlik - Dalgınlık - Uyuklama - Uyku bozukluğu - Konuşma güçlüğü - Burun akıntısı - Terleme - Titreme - Dengesizlik - Gözde kanlanma - Göz bebeğinde daralma - Yüzde kızarma-soğukluk - Kabızlık - İshal - Terleme ve Titreme - Yürüme bozukluğu - Solunum güçlüğü-ağrılar TOPLUMSAL RUHSAL - Derslerdeki başarı oranı tamamen ve her derste birden düşmesi, - Sık sık arkadaş değiştirme, - Arkadaşlarına tamamen sırt çevirme, - Çevreyle ilişkilerden kaçınma, - Tamamen içine kapanma, - Hiçbir şeye ilgi duymama ve her şeyden uzak kalma,

- Zaman zaman aşırı neşe ile öfke/saldırganlık arasında gidip dalgalanmalar, - Evde odasına kapanma, - Kendi bakım ve temizliğine dikkat etmez hale gelme, - Fazla para harcama, - Okulu ya da iş eğitimini tamamen bırakma, - Kendi geleceği için hiçbir yol görmeme, - Geleceğe dönük hiçbir adım atmak istememe, ALİAĞA REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Hizmetleri Bölümü Hakan SUSUZ Melek ZEYBEK Muharrem SALMAN Rehberlik RPDH Böl. Bşk. Merkez Müdürü Kaynaklar: Prof.Dr. İ.Tayfun UZBAY (Madde Bağımlılığının tarihçesi, tanımı ve bağımlılık yapan maddeler) Ayşe GÜLER, Ergenlerde Madde Bağımlılığı Dünya Sağlık Örgütü. Altıntoprak E, Bağımlılıkta Genetik Faktörler, II. Bağımlılık Psikiyatrisi Kongresi,. Coşkunol H (1996). Alkol kullanım bozuklukları. Ege psikiyatri sürekli yayınları. Evren C (2004). Alkol/Madde Kullanım Bozukluğunda Kişilik Bozukluğu Ek Tanısı. İnce A, Doğruer Z, Türkçapar MH (2002). Erken ve geç başlangıçlı erkek alkol Bağımlılarında sosyodemografik, klinik ve psikopatolojik özelliklerin karşılaştırılması..eşel Ertuğrul (2001). Alkol ve Hipotalamik-Pitüiter-Adrenal Eksen Klinik Psikiyatri. TUBİM) raporları