FARKLI BÖLÜMLERDE OKUYAN ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN CİNSEL BİLGİ DÜZEYLERİNİN BAZI DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ ÖZET Yrd. Doç. Dr. Yaşar BARUT Bu araştırmada üniversitelerin farklı bölümlerde okuyan öğrencilerin, fakülte, cinsiyet ve sınıf düzeyine göre Cinsel Sağlık Düzeylerinin değişip değişmediği incelenmiştir. Bu amaçla Cinsel Sağlık Bilgi Düzeyinin ölçülmesi amacıyla daha önce hazırlanmış Cinsel Sağlık Bilgi Düzeyini ölçen bilgi testi uygulanmıştır. Betimsel yöntem temel alınarak yapılan araştırmaya, farklı bölümlerde okuyan 626 kız, 293 erkek olmak üzere toplam 920 öğrenci katılmıştır. Elde edilen veriler üzerinde, önce gruplar arasında fark olup olmadığı f testi, sonra ikili karşılaştırmalarda t testi kullanılmıştır. Çalışmada, değişik bölümlerde okuyan öğrencilerin Cinsel Sağlık Bilgi Düzeyleri birbirlerine göre farklılaşmaktadır. Bu sonuç değerlendirildiğinde en yüksek bilgi düzeyinin Sağlık Meslek Yüksek Okulu öğrencilerinin, en düşük bilgi düzeyinin ise BESYO öğrencilerinin olduğu, cinsiyete göre değerlendirme yapıldığında kız öğrencilerin Cinsel Sağlık Bilgi Düzeylerinin erkek öğrencilere göre daha yüksek olduğu, eğitim seviyesi yükseldikçe Cinsel Sağlık Bilgi Düzeylerinin de yükseldiği gözlenmiştir. GİRİŞ İnsan gelişiminin önemli bir parçası cinsellik, evlilik kararı alma ve karşı cinsle ileriye dönük kalıcı ilişkilere girme dönemi olan genç yetişkinlik döneminin ve o dönem içinde olan üniversite gençliğinin önemli bir gelişim özelliğidir. Ergenlikten genç yetişkinliğe geçişte birçok yeterliliğin kazanılması gerekir. Bu yeterliliklerin başında cinsel rollerin öğrenilmesi ve cinsiyete ve toplumsal beklentilere uygun davranışlar sergilemektedir. Genç yetişkinlik cinsel yönden güçlükleri olan bir dönemdir. Bireyselleşme süreci içinde genç, bu süreç içinde cinsel kimliği ile ne yapabileceği sorusuna bir cevap bulmak zorundadır (Onur,1995). Cinsellik kelimesi bireyler için farklı anlam taşıyor olsa bile esasen cinsellik, bireyin kendi cinsel kimliğini kabul etmesi, cinsinin gereği olarak karşı cinsle ilgilenmesi, araması, birlikte olmaktan ve cinsel ilişkiden bedensel olduğu kadar ruhsal bir haz ve bedensel olduğu kadar ruhsal bir haz ve doygunluk elde etmesidir(özgüven, 1997). Freud cu görüşe göre cinsellik, haz aramasıyla ilgili tüm olguları, fiziksel dokunmayı da içeren insan ilişkilerini oluşturan tüm davranışları kapsar (Onur, 1987). Doğumdan ölüme kadar yaşamın tüm önemli yanlarını oluşturan cinsellik, günlük düşünce ve duyguların bir parçası olmakta rüyaların, hayallerin, korku ve kaygıların temellerinde yer almaktadır. Cinselliği farklı boyutlarda ele alabiliriz. Bunlar: 1 Biyolojik Cinsellik Düzeyi: Temel işlevi üremeyi sağlamak, insanların çocuk sahibi olmalarını sağlamak ve nesilleri devam ettirme imkânı vermektir. Biyolojik düzey, kaslarında katkılarıyla bedenin dolaşım sistemleri, sinir sistemleri ve hormonları tarafından düzenlenirler. 2 Psikolojik Cinsellik Düzeyi: cinsel ilişkiden zevk alma, sevgi, sevme ve sevilme gibi bireyin temel ihtiyaçlarının doyurulmasını amaçlamakta ve bunlarla ilgili olarak çeşitli bireysel davranışları ve karşılıklı insan ilişkilerini kapsar. 3 Toplumsal Cinsellik Düzeyi: Bu düzey, insan yaşamının pek çok yönü ile ilgilidir. Cinsellik, toplumun işleyişi, özelliği, değer yargıları, yasal kuralları, tarihi, insanların yaşam şekli, farklı cinslere verilen roller, üretim biçimi, eş seçme, evlenme tercihleri ve sosyal statüleri ile toplumsallaşma sürecinde çocukluktan olgunluğa insan yaşamını şekillendirmektedir.( Özgüven, 1997 ). Sentilhes e ( 1972 ) göre cinsellik kavramının gerçek anlamını bulabilmesi için duyguların ve aklın birlikte kullanılması gerekir. Duygusallık, kendimize ve çevremizdeki diğer insanlara karşı hissettiğimiz olumlu duygu durumudur. Zeka ise düşünmeyi, yorum yapmayı, olaylar arasında bağ kurmayı, seçenekler oluşturmayı, neden sonuç ilişkilerini anlamayı ve uygun tercih yapma özelliklerini güçlendirir. Kişilik, birbirleriyle paralel gelişen bazı gelişim boyutlarıyla bir bütündür. Bedensel, sosyal, zihinsel ve cinsel gelişim bu boyutları oluşturmaktadır. Bu gelişim alanları içinde, cinsel gelişim dışındaki diğer boyutlar ve yapılacak işlemler belli iken, cinsel gelişim göz ardı edilmektedir. Çocuklukta başlayan cinsellik kavramı, ergenlik dönemi ile birlikte son şeklini alır. Ergenlik döneminden sonra bireyin cinsel özellikleri kolay kolay değişmez. Önemli olan husus çocukluktan itibaren sağlam temeller oluşturmaktır.( Tuzcuoğlu ve Tuzcuoğlu, 2003 ) Cinsel gelişim dönemiyle başlayıp ölünceye kadar devam eden bir süreçtir. Özellikle yetişkinlik dönemine kadarki gelişim birey açısından oldukça önemlidir. Bir çocuğun psikolojik açıdan erkek ya da kadın olması sürecini inceleyen pek çok kurum vardır. Bunları psikanalitik kuram ve bilişsel kuramlar olarak sınıflayabiliriz.
1- Psikanalitik Kuram: Psikanalitik kuram cinsel gelişimi açıklamaya çalışan ilk ve önemli bir kuramdır. İnsanın cinsel gelişimini beş gelişim aşamasında incelemiştir. Freud a göre çocuklar cinse bağlı kimliklerini, ebeveynleriyle ilişkilerindeki çatışmalı ve kıskançlık duygularını çözerek kazanırlar. Psikanalitik kurama göre cinsel gelişim aşamaları şöyle özetlenebilir. A Oral Dönem ( 0 1 ) Doğumdan sonraki birinci yıl, oral dönem olarak anılmaktadır. Bu evrede haz kaynağı, pasif ve bağımlı bir davranış olan emmedir. Freud a göre bebeğin bu evrede anne tarafından aşırı emzirilmesi veya memeden erken kesilmesi, oral evreye takılmakla sonuçlanır. Dolayısıyla ağız yoluyla haz alma davranışı, ilerde başka yaşantılara genellenmekte ve kişilik oral karakter kazanmaktadır. Altı aydan sonra bebek önce rastlantı ile cinsel organlarına dokunarak bu organların farkına varır. Freud a göre bebeğin cinsel bölgelerden haz alması yetişkinlerin cinsel yaşamındaki öpme, koku alma ve dokunma gibi cinsel doyumlarının bir parçasıdır. B Anal Dönem ( 1 3 ) İkinci gelişim dönemi olan evre, birinci yılın sonundan, üç yaş bitimine dek sürer. Bu evrede gelişimin kritik öğesi, tuvalet eğitimi ile ilgilidir. Tuvalet eğitiminde, anne babanın tutumu önemli bir faktördür. Anne baba veya bakıcının gergin, buyurgan, hoşgörüsüz bir anlayışa sahip olma halinde, çocuk idrarını veya dışkısını kontrol etmekte güçlük çeker. Çünkü cezalandırıcı ve baskıcı tutumlar, çocuğun özgüven duygusunu köreltir. Böylece çocuk sınırsız sevgi ve kabul gördüğü oral döneme gerileme ve anal evreye takılmakla sonuçlanan davranış bozuklukları gösterir. Esasen tuvalet eğitimi bir anlamda ilk sosyalleşme sürecinin çatışmalarının yansımasıdır. Buna göre çocuk bu evrede, çevrenin kendinden neler beklediğini ve bedensel tepkilerini nasıl denetleyebileceğini öğrenmektedir. Dolayısıyla zorlayıcı yetişkin tutumları, çocuğun bedensel işlevlerine yabancılaşmasıyla sonuçlanabilir. Birinci yaşından sonra çocuk konuşmaya ve kendi cinsel yapısının farkına varmaya başlar. Çocukta anal bölgeye karşı bir merak görülür. Genellikle 2 3 yaşlarında kız ve erkek olarak cinsiyetlerinin farkına varmaya başlarlar. C-Fallik Dönem (3 6) Bu dönem 3 6 yaş arasını kapsamaktadır. Bu evrede çocuklar, cinsel organlarını fark eder ve cinsel konulara yoğun ilgi gösterirler. Freud a göre bu evre, kişilik gelişimi açısından özel bir önem taşımaktadır. Çünkü cinsel kimliğini ve bu bağlamda sağlıklı kişilik gelişiminin temelleri, fallik dönemde atılır. Bu evrede çocuk, cinsel olarak karşıt cinsiyette olan anne ve babaya yönelir. Kızlar babaya, erkekler anneye ilgi duyarlar. Çocuk cinsel kişiliğini tanımlayan rol örüntülerini, hemcinsleri olan ebeveyninden öğrenir. Dolayısıyla bu evrede çocuklar, cinsel kimliklerini oluşturmak için bir arayış içindedirler. Fakat bazı durumlarda model alınan anne-babanın sadece cinsel kimlikle ilgili davranışları değil, kişiliğin tüm karakteristik özellikleridir. D-Gizil (Latent) Dönem (6 12) Yaklaşık olarak erkeklerde 6 13, kızlarda 6-11 yaş sonuna dek süren bu evrede, çocuk dış dünya ile ilişkiye geçme gereksinimi içindedir. Erkeklerin kızlara oranla bu evrede daha uzun süre kalmaları, ergenlik olgunlaşmalarına nispeten daha geç ulaşmalarından kaynaklanmaktadır. Gizil evredeki çocuklar, fallik dönemin aksine hemcinsleri olan anne-babaya yönelirler. Dolayısıyla cinsel kimliğin oluşmasında ve toplumsal rollerin öğrenilmesinde de aynı cinsten ebeveyn ile kurulan özdeşim, ayırt edici önem taşır. Ayrıca bu evrede öğretmenler, diğer yetişkinler ve akranlarla kurulan iletişim ile kişiliğin toplumsal dokusu oluşur. Bu evreyi olumlu yaşantı deneyimleri ile geçiren çocuklar, ergenlik döneminin sorunları ile daha kolay baş ederler. Öte yandan cinsel kimlikleri ve bedensel yapıları ile barışık olmaları nedeniyle cinsiyet rollerini başarıyla gerçekleştirirler. E-Genital Dönem (12- ) Bu evre kızlarda yaklaşık 11 12 erkeklerde 12 13 yaştan sonra başlar. Fırtınalar dönemi olarak da tanımlanan bu evrede, hızlı fiziksel gelişimin yanı sıra, karşıt cinse duyulan ilgi, doruğa çıkar. Doğal olarak bu evrede kazanılması gereken kritik davranış, fizyolojik, psikolojik ve toplumsal olgunluğa erişmedir. Ancak hem hızlı bedensel değişim, hem de artan toplumsal beklentiler nedeniyle ergenler, sık sık rol çatışmalarının yol açtığı gerilimler yaşar. Bu tür gerilimler, içsel varoluşta daha çok beğenilme, ait olma bağlamında yaşanırken, ergenin dıştan gözlenen davranışları başkaldırı niteliğindedir. Gerçekte ergen, her zamankinden çok yetişkinlerin ilgisine gereksinim duymaktadır. Fakat ergenin başat tutumu bunu, otorite figürlerine ve toplumsal kurallara aykırı davranışlarla anlatmaktadır. Dolayısıyla ergen, düştüğü belirsizlik karmaşasından kurtulmak amacıyla, toplumsal törel değerlere sıkıca sarılmak, hem de varlığını kanıtlamak bunları sorgulamak eğilimindedir. Şu halde bu evreye özgü çatışma aşılması için, yetişkinlerin eğitsel rehberliği önemli bir faktördür (Özbay, 2004) 2-Toplumsal Öğrenme Kuramı: Bu kurama göre çocuklar doğuşta esasen yalnızdırlar ve başlangıçtaki biyolojik farklılıkları anlayamazlar. Cinslere bağlı kimliğin geliştirilmesinde seçici pekiştirme ve taklit temel rolü oynar. Çocuklar aynı cinsten ebeveynin davranışlarını model aldıkları için ödüllendirilirler. Toplumda daha sonra sistemli ödül ve cezalarla bu taklit etme davranışlarını pekiştirir. Kızlar ve erkekler yetişkinler tarafında toplumun cinsine uygun saydığı davranışı ödüllendirir, uymayan davranışları ise cezalandırır. Çocuklar aynı cinsten ebeveyni, sevecen ve ödüllendirici gördüklerinden bu etken önem kazanmaktadır. Öğrenme kuramcılarından olan Bandura, çocukların büyüklerin davranışlarını taklit ettikleri gibi gözleyerek de öğrendiklerini savunmaktadır.
Sonuç olarak öğrenme kuramı, cinsiyet rollerinin kazanılmasında ödül, ceza ve gözleyerek öğrenmenin önemini vurgulamaktadır. 3 Bilişsel Gelişim Kuramı: Bu kurama göre çocuklar ilk olarak kendilerini erkek ya da kız olarak etkilemeyi öğrenirler, sonra kendi cinslerine uygun düşen davranışları kazanmaya başlarlar. Bu süreç kendi kendini toplumsallaştırma olarak adlandırılır. Bilişsel gelişim kuramına göre çocuklar kalıplaştırılmış bir erkeklik ve kızlık anlayışı oluştururlar. Daha sonra bu kalıp imgeyi kendi çevrelerini örgütlemede kullanırlar. Kendi cins kavramalarıyla uyuşan davranışları seçer ve geliştirirler. Toplumsal öğrenme ve Bilişsel öğrenme kuramlarının görüşlerini şöyle özetleyebiliriz: Toplumsal öğrenme kuramına göre çocuk, ödül istiyorum. Erkeklere özgü işler yaptığım için ödüllendirildim. Dolayısıyla erkek olmak istiyorum der. Bilişsel kurama göre çocuk, ben bir erkeğim, dolayısıyla erkeklere özgü davranışlar göstermeliyim der.( Onur 1995 ) Günümüz gençliğinin karşılaştığı birçok problem onların cinsel sağlığını ciddi boyutta tehdit etmektedir. Bu problemler arasında; 1- Ergenlik döneminde ilk ilişkiye girme yaşının giderek düşmesi, 2- Ergenlerin ilişkiye erken girmelerinin yanında birden fazla kişiyle ilişkiye girme probleminin yaşanması, 3- doğum kontrolü konusunda bilgisizlik nedeniyle artan istenmeyen gebelik problemleri, 4- Erken ilişkiye girmenin yarattığı psikolojik problemlerin artması, 5- Cinsel yollarla bulaşan hastalıklarda giderek bir artışın ortaya çıkması, 6- cinsel istismarlar sayılabilir ( çok, 2003 ). Yukarıda sayılan problemler gençlik döneminde bulunan bireylerin sağlıklı bir cinsellik için konularında bilgilendirmelerinin nedenli önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Konu ile ilgili çalışmalar incelendiğinde cinsellik konusunda Türkiye de araştırmaların oldukça yakın bir zamana dayandığı görülmektedir. Türkiye Aile Planlaması Derneğinin 1975 yılında ergenlerin cinsellik konusunda bilgilerini ölçme ve ihtiyaçlarını belirlemeyi amaçlayan çalışmasında üniversite öğrencilerinin cinsel bilgilerinin oldukça düşük olduğu sonucuna varmışlardır. Benzer bir çalışma 1989 yılında yine üniversite öğrencileri üzerinde yapılmış ve gençlerin % 84 ünün cinsel bilgiye ihtiyaç duyduklarını bulmuşlardır. 10 yıl sonra araştırma tekrarlanmış ve bu oranın % 10 düştüğü görülmüştür.( Koral, 1995 ), İstanbul da özel bir üniversite öğrencilerinin sağlık eğitimi gereksinimlerini belirlemek amacıyla yapılan çalışmada üniversite öğrencilerinin % 10 unun Özbakım ve cinsel bilgi konusunda bilgi almak istedikleri bulunmuştur( Tanyeli, 2001 ). Ankara da kızlar üzerinde yapılan bir çalışmada kızlardan sayıları azda olsa erkeklerinde adet gördüklerini sanan öğrenciler olduğu, İstanbul da ortaöğretim düzeyinde bir başka çalışmada, her iki cinsiyetten öğrencilerin kendi üreme fizyolojileri ile ilgili sınırlı bilgi sahibi oldukları, bu konuda erkeklerin kızlara göre daha bilgisiz oldukları, en düşük bilgi düzeyinin anne baba eğitimlerinin düşük öğrenciler olduğu saptanmıştır ( Bulut ve diğerleri 2002). Özgüven ve Bilge ( 1998 ) nin lise öğrencilerinin cinsel konulara bakışı ile ilgili araştırmalarında bu öğrencilerin; % 47 sinin cinsellik konusunda bilgilerinin yeterli olduğunu, %52 si aile ortamında cinsel konuların konuşulmadığını, %41 i cinsellikle ilgili bilgileri arkadaşlarından aldıkları, bunu sırasıyla TV, Radyo ve basın yayın en son sırada ise ailenin izlediği, % 63 ü cinsel problemleri arkadaşlarıyla konuştukları ve % 17 sinin bu tür problemleri kimseye söylemedikleri, %67 sinin cinsel ilişki yaşamadıkları, % 33 ünün bir ilişki geçirdikleri, % 41 inin cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda bilgi sahibi olmadıkları ve bu öğrencilerin ancak % 47 sinin gebelikten korunma yollarını bildikleri sonucuna varmışlardır. Gordon, Schroeder ve Abrams (1990) 2 7 yaş grubu çocuklar üzerinde yaptıkları çalışmada alt sosyoekonomik düzeyde olan çocukların cinsel bilgi düzeylerinin orta ve üst düzey çocuklara oranla daha düşük olduklarını bulmuşlardır. Synovite ve arkadaşlarının (2002) üniversite öğrencilerinin cinsel bilgi düzeyleri ile ilgili çalışmasında genel olarak öğrencilerin cinsel bilgi düzeylerinin eksik olduğu, daha önce çeşitli kaynaklardan cinsel eğitim alan öğrencilerin almayan öğrencilere göre daha üst cinsel bilgi düzeyine sahip olduklarını ortaya koymuşlardır. Young Song, Pruitt, McNamara ve Colwell (2000) yaptıkları çalışmada, cinsel eğitim alan ve almayan bireyler arasında anlamlı fark olduğu, cinsel eğitim alan bireylerin cinsel bilgi düzeylerinin daha fazla olduğunu bulmuşlardır. Tüm bu çalışmalar yetişkinlerin cinsellik konusunda bilgilerinin istenen düzeyde olmadıklarını göstermektedir. Çalışmanın Amacı, üniversitelerin farklı bölümlerde okuyan öğrencilerin cinsel bilgi düzeylerinin bazı değişkenlere göre farklılaşıp farklılaşmadığını ortaya koymaktadır. Bu amaçla aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır: 1- Öğrencilerin okudukları fakülte ile cinsel sağlık bilgileri düzeyi arasında önemli bir fark var mıdır? 2- Öğrencilerin cinsiyetleri ile cinsel sağlık bilgileri düzeyi arasında önemli bir fark var mıdır?
3- Öğrencilerin sınıf düzeyleri ile cinsel sağlık bilgileri arasında önemli bir fark var mıdır? YÖNTEM Bu çalışmada üniversitede farklı bölümlerde okuyan öğrencilerin cinsel bilgi düzeylerini araştırmak amacıyla Survey (Tarama) yöntemi kullanılmıştır. Evren ve Örneklem: Araştırmanın evrenini Niğde Üniversitesi Aksaray Bed. Eğ. Ve Spor Yüksek Okulu, Aksaray İ.İ. Bilimler Fakültesi, S.M. Yüksek Okulu ve İlahiyat Fakültesinde okuyan öğrencilerden oluşmaktadır. Tablo 1 Örneklem Grubu ÖRNEKLEM GRUBU N Bed. Eğt. S.Y. Okulu 45 İ.İ. Bilimler Fakültesi 155 Eğitim Fakültesi 150 Sağ. Mes. Yük. Okulu 420 İlahiyat Fakültesi 150 TOPLAM 920 Veri Toplama Aracı: Araştırmada, İnsan Kaynaklarını Geliştirme Vakfı nın hazırladığı Cinsel Sağlık Bilgi Düzeyini Ölçen bir bilgi testi uygulanmıştır. Verilerin Toplanması ve İşlenmesi: Araştırmada anketlerden elde edilen sonuçlar sayısal verilere dönüştürülmüş ve bu veriler SPPS programında önce gruplar arasında fark olup olmadığı F testiyle, daha sonra iki grup arasındaki farkları ölçmek için T testi uygulanmıştır. BULGULAR Bu bölümde, araştırmada ileri sürülen denencelerin test edilmesi için toplanan verilerin istatiksel analizleri sonucu elde edilen bulgular açıklanıp tablolarla gösterilmiştir. Tablo 2 Örnekleme alınan Fakülte ve Yüksek Okullara göre öğrencilerin Cinsel Sağlık Bilgi Düzeylerine ilişkin f testi sonuçları GRUPLAR N X Ss F Sonuç BESYO 45 24.20 5.89 İ.İ.B Fakültesi 155 27.00 5.39 Eğt. Fakültesi 150 25.70 6.53 16.63 P<0.1 S.M.Y. OKULU 420 30.34 9.02 İlahiyat Fak. 150 27.79 6.41 Toplam 920 28.630 7.83 P<0.1 Öncelikle farklı bölümlerde okuyan Cinsel Sağlık Bilgi Düzeyleri ile ilgili aritmetik ortalamaları arasında fark olup olmadığını belirlemek amacıyla f testi uygulanmış ve sonuçlar tablo 2 de verilmiştir. Tablo 2 incelendiğinde farklı bölümlerde okuyan öğrencilerin C.S.B.D. ile ilgili testten aldıkları puan ortalamaları arasında farkın 0.01 düzeyinde anlamlı olduğu görülmektedir. Bu sonuca göre, farklı bölümlerde okuyan öğrencilerin C.S.B.D. önemli düzeyde farklılaşmaktadır. Bu bölümler içerisinde Sağlık Meslek Yüksek Okulunda okuyan öğrencilerin C.S.B.D. nin diğer bölümlere göre daha yüksektir. Grup içinde en düşük ortalamanın ise B.E.S.Y.O.öğrencilerine ait olduğu görülmektedir. 1-Öğrencilerin cinsiyetleri ile cinsel sağlık bilgileri düzeyi arasında önemli bir fark var mıdır? Tablo 3 Öğrencilerin cinsiyetlerine göre Cinsel Sağlık bilgileri Düzeyleri arasındaki farklara ilişkin t testi sonuçları GRUPLAR N X Ss t Sonuç Kız 626 29.18 8.46 5.01 P<0.1 Erkek 293 26.43 5.89 P<0.1 Tablo-3 de kız ve erkek öğrencilerin Cinsel Sağlık Bilgi Düzeyleri arasındaki fark olup olmadığı incelenmiştir. Araştırmada kız ve erkek öğrencilerin C.S.B.D. puan ortalamaları arasındaki farkın 0.01 düzeyinde anlamlı olduğu görülmektedir.
Puan ortalamaları incelendiğinde kız öğrencilerinin Cinsel Sağlık Düzeyinin erkekler göre daha yüksek olduğu görülmektedir. 2-Öğrencilerin Sınıf düzeyleri ile Cinsel Sağlık Düzeyi Arasında Önemli Bir Fark Var mıdır? Tablo 4 Öğrencilerin sınıf düzeyleri ile Cinsel Sağlık Düzeyi arasındaki farklara ilişkin t testi sonuçları. GRUPLAR N X Ss t Sonuç 1.Sınıf 333 24.77 6.91 10.96 P<0.1 4.Sınıf 578 30.31 7.62 P<0.1 Tablo-4 de 1.sınıf ve son sınıfta okuyan öğrencilerin Cinsel Sağlık Bilgi Düzeyleri arasında fark olup olmadığı incelenmiştir. Tabloda verilen sonuçlar incelendiğinde 1.sınıf ve son sınıfta okuyan öğrencilerin Cinsel Sağlık Bilgi Düzeyleri puan ortalamaları arasındaki fark 0.01 düzeyinde anlamlıdır. Bu sonuca göre son sınıfta okuyan öğrencilerin Cinsel Sağlık Bilgi Düzeyleri 1.sınıf öğrencilerine göre daha yüksektir. SONUÇ VE TARTIŞMA Cinsellik bireyin yaşamında önemli bir yere sahiptir. Cinsiyetine uygun davranışları öğrenme, benimseme ve bunlara uygun davranışlar sergileme ergenlik dönemi ve genel anlamda kimlik oluşturma ile ilgili olarak kazanılması gereken ciddi bir boyuttur. Bununla beraber cinsellik toplumların işleyişi, özellikleri, değer yargıları, yazılı ve yazılı olmayan kuralları, tarihi, bireylerin yaşam şekilleri, farklı cinslere verilen roller, üretim biçimi, eş seçme, evlenme tercihleri, sosyal statüleri ve toplumsallaşma sürecinde çocukluktan yetişkinliğe insan hayatını derinden etkileyen önemli bir özelliktir (Özgüven, 1997). Bu araştırmada, farklı bölümlerde okuyan üniversite öğrencilerinin Cinsel Sağlık Bilgi Düzeylerinin fakülte, cinsiyet ve sınıf düzeyine göre farklılaşıp farklılaşmadığı incelenmeye çalışılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına bakıldığında, öğrencilerin okudukları farklı fakültelere göre Cinsel Sağlık Bilgi Düzeylerinin farklılaştığı görülmektedir. Bölümler içinde Sağlık Meslek Yüksekokullarında okuyan öğrencilerin Cinsel Sağlık Bilgi Düzeyleri diğer bölümlere göre daha yüksektir. En düşük puanın ise BESYO öğrencilerinin olduğu görülmektedir. Genel olarak bakıldığında üniversite öğrencilerinin Cinsel Sağlık Bilgi Düzeylerinin beklenen düzeyde olmadığı söylenebilir. Konu ile ilgili çalışmalar incelendiğinde, Özgüven (1998) lise öğrencileri üzerinde yaptığı çalışmada, lise öğrencilerinden %27 sinin cinsel bilgi düzeylerinin yetersiz olduklarını ifade ettiklerini gözlemiştir. Tanyeli ve Esrarı (2001) nın üniversite öğrencileri üzerinde yaptıkları çalışmada, öğrencilerin önemli bir bölümünün cinsel sağlık bilgilerinin yetersiz olduğu ve bu konuda bilgi almak istediklerini gözlenmişlerdir. Benzer çalışmada Koral(1995) Ankara da özel bir üniversite öğrencileriyle ilgili bir çalışmasında, öğrencilerin %87 sinin cinsellikle ilgili bilgiye ihtiyaç duyduklarını belirlemiştir. Çalışmada cinsiyete göre Cinsel Sağlık Bilgi Düzeyinin farklılaştığı görülmektedir. Bu sonuca göre kız öğrencilerin Cinsel Sağlık Bilgi Düzeylerinin erkeklere göre daha yüksek olduğu bulunmuştur. İlgili literatür incelendiğinde, konu ile ilgili olarak farklı sonuçlar olduğu görülmektedir. Özgüven (1998) in çalışmasında cinsel sağlık bilgi düzeyi ile ilgili olarak, erkeklerin kızlara göre daha fazla bilgili olduklarını bulmuştur. Vicdan (1995) ın çalışmasında kız öğrencilerin bir kısmının erkeklerin de adet gördüklerini sanmasına karşın, genel olarak kızların erkeklere göre cinsel konularda daha bilgili oldukları saptanmıştır. Genel olarak değerlendirildiğinde kızların Cinsel Sağlık Bilgi Düzeylerinin erkeklere göre daha yüksek olduğu söylenebilir. Araştırmada sınıf düzeyine göre Cinsel Sağlık Bilgi Düzeylerinin de farklılaştığı görülmektedir. Son sınıf öğrencilerinin Cinsel Sağlık Bilgi Düzeylerinin birinci sınıf öğrencilere göre daha yüksektir. Bu sonuca göre eğitim seviyesi yükseldikçe Cinsel Sağlık Bilgi Düzeyi de yükseldiği söylenebilir. Benzer çalışmada anne-baba eğitim seviyesi düşük olan Cinsel Sağlık Bilgi Düzeylerinin de yüksek olduğu düşük olduğu, Cinsel Sağlık Bilgi Düzeyi yüksek olan öğrencilerin anne-babalarının çoğunun yüksek öğretim mezunu olduğu görülmüştür (Susanoğlu,1994). Bu bulgular ışığında, çalışma ile ilgili olarak anne-baba ve konu ile ilgili eğitimcilere şu öneriler getirilebilir; 1- Sağlık cinsel gelişim ile Cinsel Sağlık Bilgi Düzeyi arasında sıkı bir ilişki vardır. Bunun için çocukluktan yetişkinliğe kadar bireylerin eğitilmeleri önemlidir. 2- Cinsel eğitimde kız ve erkek ayırımı yapmadan bütün bireylere eşit davranılmalıdır. 3- Eğitimin her kademesinde bireylerin gelişim özelliklerini dikkate alarak doğru kaynaklardan bilgi sağlanmalıdır.
4- Anne babalar ergen çocuklarıyla iyi iletişim kurduklarından emin olmalıdır. 5- Konuşulması ve paylaşılması gereken konular zor olsa bile anne baba ergenin konuşmasını desteklemelidir. Çünkü ergenin bu desteğe ihtiyacı vardır. 6- Ergenler, cinsel deneyim edinip edinmeme konusunda arkadaşlar, okul, medya ve anne babanın hazırlıklı olması, kend, içlerinde tutarlı bir anlayışa sahip olmaları önemlidir. 7- Cinsel eğitimin okulda veriliyor olması bu eğitimin anne baba tarafından verilmemesi anlamına gelmez. Bu eğitimin evde de desteklenmesi gerekir. 8- Ailede cinsel bilgilendirme yapılırken kız çocuklarının anne, erkek çocuklarının baba tarafından bilgilendirilmesi, cinsel kimliklerini oluşturmada uygun model olmaları ve aradaki iletişimi destekleme açısından önemlidir. Ancak bu, annenin erkek çocuktan, babanın da kız çocuktan gelen soruları geçiştirmesi anlamına gelmemelidir.(www.odtugvo.k12.tr/22,10,2004) KAYNAKLAR Bulut, A.. Nalbant, H., ve Çoklar, M. Ergenler ve Sağlık Durum Raporu, Ergenlerin Sağlık Bilincinin Geliştirmesi Projesi. İ. Ü. Tıp. Fak. Kadın ve Çocuk Sağlığı Eğitim ve Araştırma Birimi, 2002. Çok, Figen. Ergenlerin Cinsel Eğitimi Bir Program Denemesi. Ankara: A. Ü. Basım Evi, 2003. Gordon, Schroeder, Abram. Age And Social-Class Diffirencesin Children s Knowledge of Sexuailty, Jurnal of Clinical Child Psycholog, 1990. Koral, S. Gençlik, Cinsel eğitim ve Üreme Sağlığı. İstanbul: İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı, 1995. Onur, Bekir. Gelişim Psikolojisi, Ankara: İmge Yayıncılık, 1995. Onur, Bekir. Ergenlik Psikolojisi. Ankara: Öztek Matbası, 1987. Özbay, Yaşar. Gelişim ve Öğrenme. Ankara: Öğreti Yayınları, 2004. Özgüven, İ. Ethem. Cinsellik ve Cinsel Yaşam. Ankara: Pdrem Yayınları, 1997. Özgüven, İ. E,. Filiz, Bilge. VII. Ulusal Eğitim Bilimleri Kongresi Dergisi, Lise Öğrencilerinin Cinsel Konulara Bakışı, Konya:9 11 Eylül 1998. Sentilhes, Nicole. Cinsel Eğitim Kılavuzu. ( Çev. Nida Tektaş ), İstanbul, Milliyet Yayınları, 1972. Susanoğlu, F,. Lise Öğrencilerinin Doğurganlık ve Doğurganlığın Kontrolü Konusundaki Bilgi ve Tutumları, İstanbul, 1994. (İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü Ana Çocuk Sağlığı Yüksek Lisans Tezi). Synovite, L., Hebert, E., Kelley, R. M., Carlson, G ( 2002 ). Sexsual Knowlodge of Collage Students in a Southern State. Relationship to Sexsuality Education, American Jurnal of Health Studies. Tanyeli, A. Koç Üniversitesi Sağlık Eğitimi Bölümü İstatistik Sonuçları, Yayımlanmamış Rapor, 2001. Tuzcuoğlu, N. Semai T. Anne Ben Nasıl Doğdum. İstanbul: Morpa Kültür Yayınları, 2003. Vicdan, K. Gençlik, Cinsel Eğitim ve Üreme Sağlığı, İnsan Kaynağı Geliştirme Vakfı, İstanbul 1995. Young Song, E,, Pruitt, B. McNamara, J. Colwell, B. (2000). A Meta Analysis Examining Effects School Sexuality Education Programs on Adolescents Sexual Knowledge, Jurnal of School Health. www.odtugvo.k12.tr.(22.10.20