ÜNİTE 10 SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM



Benzer belgeler
DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3

TEMEL ZOOTEKNİ KISA ÖZET KOLAY AÖF

İNSAN VE ÇEVRE A. DOĞADAN NASIL YARARLANIYORUZ? B. DOĞAYI KONTROL EDEBİLİYOR MUYUZ? C. İNSANIN DOĞAYA ETKİSİ

Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi

Su, evrende varolan canlı varlıkların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli olan en temel öğedir. İnsan kullanımı, ekosistem kullanımı,

KONUYA GİRİŞ İnsanların toprağı işleyerek ekme ve dikme yoluyla ondan ürün elde etmesi faaliyetine tarım denir. BÖLGELERE GÖRE TOPRAKLARDAN YARARLANMA

TÜRKİYE DE TARIM ve HAYVANCILIK: SORUNLAR VE ÖNERİLER DOÇ.DR.BERRİN FİLİZÖZ

Biyosistem Mühendisliğine Giriş

Türkiye de hayvancılık sektörünün önündeki sorunları iki ana başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar;

Bölüm 8 Çayır-Mer alarda Sulama ve Gübreleme

Trakya Kalkınma Ajansı. Edirne İlinde Yem Bitkileri Ekilişi Kaba Yem Üretiminin İhtiyacı Karşılama Oranı

COĞRAFYA-2 TESTİ. eşittir. B) Gölün alanının ölçek yardımıyla hesaplanabileceğine B) Yerel saati en ileri olan merkez L dir.

SULAMA VE ÇEVRE. Küresel Su Bütçesi. PDF created with pdffactory trial version Yrd. Doç. Dr. Hakan BÜYÜKCANGAZ

ÖSYM. Diğer sayfaya geçiniz KPSS / GYGK-CS

LAND DEGRADATİON. Hanifi AVCI AGM Genel Müdür Yardımcısı

Çevre Sorunlarının Nedenleri. Nüfus Sanayileşme Kentleşme Tarımsal faaliyet

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ: FAO NUN BAKIŞ AÇISI. Dr. Ayşegül Akın Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Türkiye Temsilci Yardımcısı 15 Ekim 2016

TÜRKİYE EKONOMİSİ. Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü. Ankara

ÇÖLLEŞME VE EROZYONLA MÜCADELE KOMİSYONU

Tablo : Türkiye Su Kaynakları potansiyeli. Ortalama (aritmetik) Yıllık yağış 642,6 mm Ortalama yıllık yağış miktarı 501,0 km3

SAĞLIKLI HAYVANSAL ÜRETİM

Türkiye`de Hububat Alanları

Arazi verimliliği artırılacak, Proje alanında yaşayan yöre halkının geçim şartları iyileştirilecek, Hane halkının geliri artırılacak, Tarımsal

Tarım Tarihi ve Deontolojisi Dersi 14.Hafta SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM VE GİRDİ KULLANIMI. Dr. Osman Orkan Özer

Balık Yemleri ve Teknolojisi Ders Notları

1844 te kimlik belgesi vermek amacıyla sayım yapılmıştır. Bu dönemde Anadolu da nüfus yaklaşık 10 milyondur.

KONYA-EREĞLİ TİCARET BORSASI TÜRKİYE DE VE İLÇEMİZDE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ SORUNLARI

5. SINIF FEN BİLİMLERİ YER KABUĞUNUN GİZEMİ TESTİ

DÜNYADA ve TÜRKİYE DE YEMEKLİK TANE BAKLAGİLLER TARIMI

Tarım Alanları,Otlak Alanları, Koruma Alanları Öğrt. Gör.Dr. Rüya Bayar

Çaldıran daha önceleri Muradiye İlçesinin bir kazası konumundayken 1987 yılında çıkarılan kanunla ilçe statüsüne yükselmiştir.

SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM ve BİTKİ KORUMA

ORMAN ENDÜSTRİ POLİTİKASI DERS 3 DÜNYA VE AVRUPA ORMANLARI

DÜNYA TARIMININ BAŞLICA SORUNLARI

PROJE KONUSU NASIL BULUNUR? Prof. Dr. Turan GÜVEN

ORGANİK MANDA YETİŞTİRİCİLİĞİ. Vet. Hek. Ümit Özçınar

Dünya Mısır Pazarı ve Türkiye

TARIMSAL ORMANCILIK (AGROFORESTRY) Prof. Dr. İbrahim TURNA

Çevre Yüzyılı. Dünyada Çevre

TÜRKİYE ET ÜRETİMİNDE BÖLGELER ARASI YAPISAL DEĞİŞİM ÜZERİNE BİR ANALİZ

KARS ŞEKER FABRİKASI RAPORU

DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma

ÖĞRENME ALANI : CANLILAR VE HAYAT ÜNİTE 6 : İNSAN VE ÇEVRE

1. Nüfus değişimi ve göç

Patatesin Dünyadaki Açlığın ve Yoksulluğun Azaltılmasındaki Yeri ve Önemi

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ KAMU YÖNETİMİ LİSANS PROGRAMI TÜRKİYE'DE ÇEVRE SORUNLARI DOÇ. DR.

ÇEVRE KORUMA ÇEVRE. Öğr.Gör.Halil YAMAK

Bölüm 2. Tarımın Türkiye Ekonomisine Katkısı

HAVZA SEÇİMİ YÖNTEM VE KRİTERLERİ

BAKLİYAT DOSYASI. 4 TÜRKİYE ABD 240 Kaynak: FAO

Türkiye Nüfusunun Yapısal Özellikleri Nüfus; 1- Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı Genç (Çocuk) Nüfus ( 0-14 yaş )

Dünya nüfusunun her geçen yıl artması, insanları beslenme, giyinme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını gidermek için değişik yollar aramaya

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

Bölüm 7. Tarımsal Üretim Faktörleri. Üretim Faktörleri Toprak Sermaye Emek (iş) Girişimcilik (yönetim yeteneği)

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

COĞRAFYA ARAZİ KULLANIMI VE ETKİLERİ ASLIHAN TORUK 11/F-1701

Gübre Kullanımının Etkisi

ORGANİK TARIMDA ÖNCÜ KENT: İZMİR

GAMBİYA ÜLKE RAPORU. Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu Afrika Koordinatörlüğü

5. Ünite. ÇEVRE ve TOPLUM. 1. Doğadan Nasıl Yararlanıyoruz? Çevre Sorunları Konu Değerlendirme Testi

BÖLGE VE NÜFUSUN GENEL DURUMU. Doç.Dr.Tufan BAL

Neden GDO ya İhtiyaç Duyuyoruz?

TARIM ve GIDA GÜVENLİĞİ ve GÜVENCESİ - 1. Prof. Dr. Hami Alpas ODTÜ- Gıda Mühendisliği Bölümü-Ankara

AR&GE BÜLTEN 2016 OCAK-ŞUBAT SEKTÖREL SÜT SEKTÖRÜNE BAKIŞ

AR&GE BÜLTEN. İl nüfusunun % 17 si aile olarak ifade edildiğinde ise 151 bin aile geçimini tarım sektöründen sağlamaktadır.

KIRSAL YERLEŞİM TEKNİĞİ DOÇ.DR. HAVVA EYLEM POLAT 8. HAFTA

Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı

Tohum ve Fidanlık Tekniği. Prof. Dr. Ali Ömer ÜÇLER

ÇYDD: su, değeri artan stratejik bir nitelik kazanacaktır.

Çevre Sorunları A- Çevre Kirliliği Hava kirliliğini azaltmanın en etkili yolları nelerdir?

YAPRAK TEST SORU KPSS 2009 GK-(31) KONU ANLATIM SAYFA SORU

Ağaç Nedir? Bir ağacın yaşayıp gelişebilmesi için; ışık, sıcaklık, CO 2, O 2, su ve mineral madde gereklidir.

ULUSAL SÜT KONSEYĠ ARAġTIRMA VE DANIġMA KURULU SÜT SEKTÖRÜ 2010 YILI GENEL DEĞERLENDĠRME RAPORU 2.ÜLKEMĠZ SÜT HAYVANCILIĞINDA MEVCUT DURUM

ORTA KARADENİZ BÖLGESİNDE TARIM ALANLARININ AMAÇ DIŞI KULLANIMIYLA ORTAYA ÇIKAN SORUNLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

TÜRKİYE DE HAYVANCILIK

Dünyada ve Türkiye de Endüstriyel Süt İşleme

T.C. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi

1. DOĞAL ÜZERİNDEKİ ETKİLER. PDF created with pdffactory trial version

SU KİRLİLİĞİ HİDROLOJİK DÖNGÜ. Bir damla suyun atmosfer ve litosfer arasındaki hareketi HİDROLOJİK DÖNGÜ

Türkiye'de Tarım. İnsanların toprağı işleyerek ekme ve dikme yoluyla ondan ürün elde etmesi faaliyetine tarım denir.

Denizlerimizi ve Kıyılarımızı Koruyalım

ORMANLARIMIZ ve ORMANCILIĞIMIZ OLASI İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİNE KARŞI DİRENEBİLİR Mİ?

ÇELTİK DOSYASI TÜRKİYE ÇELTİK EKİLİŞ ÜRETİM TÜKETİM VERİM

BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ

Yıllar PROJE ADIMI - FAALİYET. Sorumlu Kurumlar. ÇOB, İÇOM, DSİ, TİM, Valilikler, Belediyeler ÇOB, İÇOM, Valilikler

YULAF YETİŞTİRİCİLİĞİ

Enerji ve İklim Haritası

İspanya ve Portekiz de Tahıl ve Un Pazarı

ÜNİTE 3 YAŞAM KAYNAĞI TOPRAK

Dünyada 3,2 milyon tona, ülkemizde ise 40 bin tona ulaşan pestisit tüketimi bunun en önemli göstergesidir. Pestisit kullanılmaksızın üretim yapılması

GIDA GÜVENLİĞİ VE YENİ TARIM POLİTİKASINA İLİŞKİN ÖNERİLER

TRAKYA ORMAN ALANLARİ İLE ORMANLARIN AĞAÇ SERVETİ DEĞİŞİMİ ÜZERİNE BİR İNCELENME

Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği

İYİ TARIM UYGULAMALARI ve BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK

2016 Özalp Tarihçesi: Özalp Coğrafyası: İlçe Nüfus Yapısı: Yaş Grubu Erkek Kadın Toplam 0-14 Yaş Yaş Yaş Yaş Yaş

Büyük baş hayvancılık

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER BÖLGEMİZİ TANIYALIM TESTİ. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır.

KÜRESEL OTOMOTİV OEM BOYALARI PAZARI. Bosad Genel Sekreterliği

Dünya nüfusunun hızla artması sonucu ortaya çıkan dünyanın artan besin ihtiyacını karşılamak ve birim alandan daha fazla ürün almak amacı ile

ĠKLĠM DEĞĠġĠKLĠĞĠ ve TARIM VE GIDA GÜVENCESĠ

Transkript:

ÜNİTE 10 SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM ÜNİTENİN KONULARI Sürdürülebilir Tarım Tarım Topraklarının Günümüzdeki Durumu Su ve Su Ürünlerinin Günümüzdeki Durumu Hayvancılığın Günümüzdeki Durumu Sürdürülebilir Tarım İçin Gerekli Koşullar Sürdürülebilir Ormancılık Ormanların Günümüzdeki Durumu Ormanlardan Yararlanma ve Ormanları Koruma Yolları Sürdürülebilir Meracılık Meraların Dünyadaki ve Ülkemizdeki Durumu Meraların Kullanımı ve Korunması Özet ARAŞTIRMA KONULARI Üniteye başlamadan önce aşağıdaki soruların yanıtlarını araştırınız. 1. Günlük yaşamınızda kullandığınız tarımsal ürünlerin yetiştirilmesi sırasında yararlanılan maddeler ve araçlar nelerdir? 2. Tarımsal ürünlerin yetiştirilmesi sırasında kullanılan gübre, ilaç vb. gibi maddelerin üretime etkisi nedir? Araştırınız. 3. Çevre Ekonomisi kavramı size ne ifade etmektedir? Araştırınız 4. Çevrenizdeki orman alanlarından insanlar hangi amaçlar için ve ne ölçüde yararlanmaktadırlar? 5. Dünyada en çok orman bulunan ülkelerin orman varlıklarıyla ekonomik zenginlikleri arasında bir ilişki var mıdır? Araştırınız. 6. Meraların bir bölgedeki üretime katkısı neler olabilir? Araştırınız. 1

SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM Tarım Topraklarının Günümüzdeki Durumu Eldeki bilgilere göre halen dünya nüfusu yaklaşık olarak 5,8 milyar dolayındadır. Bu sayı gün geçtikçe daha da artmaktadır. Hızlı nüfus artışı, ister istemez ilk planda akıllara besin güvenliği sorununu getirmektedir. Kullanılabilen doğal kaynaklar, bunların potansiyelleri ve üretim güçleri düşünüldüğünde, artan nüfusun, bütün insanlığın besin güvenliğini ciddi olarak tehdit etmeye başladığı görülmektedir. Bugüne kadar çiftçiler, üzerinde tarım yapacakları arazileri bulmada ve onları üretime hazırlamada ustaca yöntemler kullanmışlardır. Tarım alanlarında sulama, teraslama, kurutma, nadasa bırakma ve kıyıları doldurarak toprak elde etme gibi yollarla belli ölçüde de olsa herkese yetecek kadar ürün elde edebilmişlerdir. Bu yüzden besin güvenliği fazlaca tehlikeye girmemiştir. Ancak 20. yüzyılın ortalarından itibaren, tarıma dayalı yerleşim alanlarının nüfusu, kentlere göre oransal olarak azalmaya başlamıştır. Bu durum çiftçileri, insanların temel besin kaynağını oluşturan tahılların daha fazla üretimine zorlamıştır. Çünkü kentlerde yaşayanlar tarımsal faaliyetlerle ilgilenemediklerinden besin ihtiyaçlarını köylerden ve çiftliklerden karşılamak durumundadırlar. Özellikle 1950 lerden sonra, tarımla uğraşan insanlar, artan nüfusun besin gereksinimlerini karşılayabilmek için, ancak tarıma uygun olmayan alanların (orman ve mera alanları) tarıma açılması ve teknolojik gelişmeler sayesinde üretimi artırabilmişlerdir. Örneğin, eski Sovyetler Birliği nde tahıl üretim alanlarının zirveye ulaştığı 1979 yılında, kullanılabilir toprakların toplamı 123 milyon hektara ulaşmış ve bu alanlarda her türlü tarımsal araç ve gereç kullanılmıştır. Fakat 1995 yılına gelindiğinde aynı bölgelerde kullanılabilir tarımsal toprakların toplamı 91 milyon hektara kadar gerilemiş ve tarımsal araç-gereçlerin kullanımı çok fazla ilerleyememiştir. Çünkü, tarıma uygun olmayan topraklar, bir süre kullanılınca verimsizleşmiş ve artık kullanılamayacak duruma gelmiştir. Tarımsal araç-gereçler ise, üretimin artırılmasında belli bir etki seviyesinin ötesine geçememiştir. Bu yalnızca eski Sovyetler Birliğine özgü bir durum değildir. Dünyanın pek çok yerinde tarımsal alanlar, erozyon, plansız kullanım, aşırı gübreleme ve ilaçlama sonucu tahribata uğramakta ve kullanılamaz hale gelmektedir. Tarım alanlarının azalmasıyla birlikte elde edilen ürün de bu suretle dünya nüfusunun gereksinimlerinin gerisinde kalmaktadır. 2

Toprakların, erozyon başta olmak üzere çeşitli şekillerde kaybının yanısıra endüstrileşme yoluyla işgal edilmesi ise bir başka önemli sorundur. 1960 lı yıllardaki geniş tarım alanlarının yarısını yitiren Japonya, Güney Kore ve Tayvan da, endüstriyel ve ekonomik faktörler etkili olmuştur. Asya ülkeleri endüstrileşmelerini hızlandırdıkça, fabrikalarını, yollarını ve yeni kentlerini verimli tarım alanlarının üzerinde inşa etmişlerdir. Örneğin Güney Çin de, henüz yakın zamana kadar iki, ya da üç kez pirinç hasadı yapılabilen topraklarda şimdi fabrikalar işlemektedir. Bu topraklar, yalnızca Çin in değil dünyanın en verimli topraklarındandır. Daha zengin insanların yaşadığı yerlerdeki tarım alanları ise, alışveriş merkezleri, tenis kortları, golf sahaları ve özel villâlarla doldurulmaktadır. Gelişmekte olan pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye de de, verimli tarım alanları endüstriyel yapılar tarafından işgal edilmektedir. Bu endüstriyel yap ılar, kendi yan kuruluşlarına ait binaların yapımını, yeni yerleşim yerlerinin doğup gelişmesini ve ulaşım için karayollarının yapımını da beraberinde getirmektedir. Böylelikle geniş boyutlu bir tarımsal alan tahribatı ortaya çıkmaktadır. Mersin yakınlarında verimli araziler üzerine kurulmuş bir fabrikadan görünüm. Son yıllarda Sanayi kuruluşlarının tarım alanlarını nasıl işgal etmeye başladığına ilişkin tipik bir örnek. Fotoğraf: Hayrettin Karaca. Dünyadaki tarım alanları, 1980 li yıllara dek genişlemiştir. Buna karşın örneğin, 1950 yılında kişi başına düşen tahıl üretim alanı 2,3 dekar iken 1995' de 1,2 dekara gerilemiştir. Ancak 1990 larda dünya tahıl üretimi 1950 lere göre üç kat artmıştır. Bunda etkili olan faktör ise, toprakların sulanma olanaklarının aynı dönemlerde 2,5 kat artmış olmasıdır. Sulamanın yansıra gübreleme ve ilaçlamanın da artması üretim miktarı üzerinde etkili olmuştur. 3

Bitkisel tarım faaliyetlerinde üretim artışı, topraktaki bitki besin maddelerinin yeterli düzeye çıkarılmasıyla, sulamanın bitkinin ihtiyacına göre ve zamanında yap ılmasıyla, hastalık ve zararlılara karşı gerekli mücadelenin yapılmasıyla sağlanabilir. Ancak bu faaliyetlerde kullanılan araç-gereçler, gübre ve tarımsal ilaçlar bir ekonomik harcamayı gerektirirler. Üretim için zorunlu olan bu giderlere girdi denir. Her ekonomik faaliyette girdilerin mümkün olduğunca az ve sonuçta bu girdilere dayalı üretimin ise fazla olması istenir. Diğer ekonomik etkinliklerdeki gibi, tarımda da girdi miktarı çok fazla artarsa elde edilen net gelir azalır. Çünkü tarımsal üretimde azalan verim kanunu geçerlidir. Bu durumda, bir yandan üretim için gereksiz yere yapılan harcamalar artarken, bir yandan da aşırı toprak işleme, gübreleme ve ilaçlama ile toprak erozyona ve kirlenmeye maruz kalır. Bu yüzden sırf üretim artışı için aşırı sulama, gübreleme ve ilaçlama yapılmamalı, toprakların yapısının bozulmamasına özen gösterilmelidir. Aksi halde bir süre için belli bir düzeye kadar ürün artışı sağlansa bile, daha sonra ürün miktarında önemli düşüşler meydana gelir. Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de insanların geleceği büyük ölçüde tarım alanlarının korunmasına bağımlıdır. İleride bir besin kıtlığı ile karşı karşıya kalınmaması için gerekli önlemler bugünden alınmalıdır. Su ve Su Ürünlerinin Günümüzdeki Durumu Tarımda su denilince, aklımıza toprakların sulanması ve sulardan elde edilen ürünler gelir. Sulama etkinliklerinin başlangıcından 1900 lü yılların başına kadar geçen sürede, sulanan alanlarda yavaş bir artış görüldüğü söylenebilir. 1900-1950 yılları arasında ise bu artış hızlanmıştır. 1900 lü yıların başında 40 milyon hektar olan sulanan alanlar, 1950 yılına doğru 94 milyon hektara ulaşmıştır. 1993 yılına gelindiğinde ise bu miktar, 284 milyon hektara yükselmiştir. Ancak, artan dünya nüfusu göz önüne alındığında 1980 li yıllara kadar artış gösteren sulanan alanların 1980 li yıllardan itibaren oransal olarak azalmaya başladığı söylenebilir. Sulama alanlarının genişlemesine karşın, sulama amacıyla kullanılan su kaynaklarının miktarında bir artış olmamıştır. Tarımsal su kaynaklarının artırılamamasının nedenlerinden başlıcaları, yeraltı sularının son zamanlara kadar aşırı kullanımı sonucu azalmaya başlaması ve su kaynaklarının sanayi gibi başka amaçlara da tahsis edilmesidir. 4

Nüfusa bağlı olarak özellikle kentlerde evsel kullanıma yönelik su gereksinimi artmıştır. Bu artış kontrolsüz bir şekilde büyüdüğü takdirde, akarsu kaynakları gelecekte neredeyse tarım alanlarından daha çok kentlerde kullanılmaya başlanacaktır. Dünyadaki ırmaklar aşırı kullanımdan dolayı su miktarı bakımından bugün için çok fazla bir zarar görmemektedirler. Ancak nüfusun yoğun olduğu bölgelerdeki akarsuların bazılarına, suyun çok azının serbest bırakılmasına izin verecek biçimde barajların kurulmakta olduğu ve tutulan suların kanallara akıtılarak kullanıldığı da bir gerçektir. Ekolojik dengeler dikkate alınmaksızın, suların aşırı ve düzensiz bir şekilde kullanılmaya başlandığı takdirde, birçok ırmak, belki gelecekte daha denize bile ulaşamadan yarı yolda kuruyup kaybolacaktır. Bu durumda, sulama alanı dışında kalan daha aşağı bölgelerdeki tarımsal faaliyetlerin, olumsuz şekilde etkilenme olasılığı ortaya çıkabilecektir. Türkiye, akarsuları bakımından zengin sayılabilecek bir ülkedir. Buna rağmen suların tarımsal amaçlı olarak, verimli ve yoğun bir şekilde kullanımı yakın tarihlere kadar pek mümkün olmamıştır. Çünkü akarsuların kontrol altına alınması ve tarım için kullanımı büyük yatırımları gerektirmektedir. Ancak son dönemlerde sulama ve enerji amaçlı bu yatırımlarda önemli bir artış olmuş ve akarsular barajlarda tutularak kanallarla tarım alanlarına akıtılabilmiştir. Bu yöndeki çabalar hızlanarak sürmektedir. Elektrik santrali ve sulama kanalı. Fotoğraf: TEMA arşivi. Dünyadan değişik olarak Türkiye de akarsuların kontrol altına alınması varolan ekosistemi olumsuz yönde etkilememiştir. Hatta, akarsu kontrolü çalışmalarına yönelik olarak yapılan barajlar, çevresinde tüm canlılar için yaşamaya daha elverişli yeni ekosistemler oluşturmuştur. Ülkemizde akarsu kaynaklarının ve yan derelerin çokluğu, eğimin fazla olması suların denize ulaşmadan bütünüyle yok olmasını önlemektedir. Gıda üretimi bakımından topraklar gibi denizlerin ve göllerin de önemi büyüktür. Özellikle balıkçılık, gıda üretiminin temel unsurlarından biridir. 5

1950 de denizlerden elde edilen toplam balık miktarı 19 milyon ton kadar iken, 1988 de bu miktar 88 milyon tona ulaşmıştır. Ancak daha sonraları belirgin bir yükseliş olmamıştır. Dünya nüfusunun artışı göz önüne alındığında kişi başına düşen balık miktarının yıldan yıla azaldığı görülmektedir. Yirminci Yüzyıl ın ikinci yarısından itibaren teknolojideki gelişmelere paralel olarak balıkçı teknelerinde de önemli teknik gelişmeler sağlanmıştır. Bu gelişmelerle birlikte dünyanın en ücra köşelerindeki balık yatakları dahi kullanılmış, ancak ulaşılan bu son yataklar da büyük ölçüde tahrip edilmiştir. Geçmişte, daha fazla balık yakalayabilmek için yapılan yatırımlar genellikle av gereçleri gereçlerinin geliştirilmesine yönelik alınmıştır. Balık rezervinin artırılması için hiçbir alınmamıştır. Gerçekten de gelişmiş av gereçleri sayesinde yakalanan balık miktarında önemli artışlar sağlanmış ve neredeyse ulaşılamadık deniz ve av bölgesi kalmamıştır. Ancak balıkçılıkta sürdürülebilir ürün miktarının sınırlarına gelinmesiyle, kısa zamanda daha fazla balık yakalamanın da sınırına gelinmiştir. Böylece üretim için temel belirleyici, yine çevre ve doğal kaynaklar olmuştur. Hayvancılığın Günümüzdeki Durumu Hayvancılığın yaygınlaşması, tarımda meydana gelen en önemli değişimlerden biri olmuştur. Daha önceleri fiziksel gücünden, etinden, sütünden, gübresinden ve yumurtasından yararlanmak için yetiştirilen hayvanların, günümüzde diğer yan ürünlerinden daha büyük ölçüde yarar sağlanmaktadır. Et üretimi için kurulan hayvancılık işletmeleri, dünyanın pek çok yerinde artık ihtiyacın önemli bir bölümünü karşılar duruma gelmişlerdir. Üretiminin artmasıyla beraber, beslenme gereksinimleri daha kolay karşılanabilmiştir. Ancak çok sayıda hayvan yetiştirilmesi, çevre ve ekonomik dengeler açısından bazı sorunlar da doğurmuştur. Bugün besi hayvanları, dünyanın toplam karasal alanlarının yarısında otlamaktadırlar. Ayrıca bu hayvanlar, ekili alanların dörtte birinde yetişen tarım ürünlerini tüketmektedirler. Aslında hayvancılık ile diğer tarımsal etkinlikler ve doğal gelişim arasında bir uyum vardır. Ancak hayvan yetiştiriciliğinde zaman zaman yapılan yanlış uygulamalar, doğal dengeyi olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Ülkemizde pek olmasa da, hayvancılığın yoğun olarak ve başlı başına işletmeler şeklinde yapıldığı yerlerde önemli sayılabilecek sorunlardan biri hayvansal gübrelerdir. Bu gübreler, iyi depolanmayan bazı bölgelerde toprağı nitrat ve fosfata doyurmuş ve 6

suları kirletmeye başlamıştır. Ayrıca hayvan gübresinde bulunan azot, sıcak ve kuru koşullarda amonyak gazı olarak havaya karışmakta ve daha sonra da toprağın asitleşmesine yol açabilmektedir. Hayvancılığın kapalı alanlarda veya yaylalarda yapılmadığı yerlerde gelişigüzel otlatma, ormanların, steplerin ve yabani türlerin zarar görmesine yol açmaktadır. Dünyadaki karasal alanların önemli bir bölümünü oluşturan meralara, düzensiz ve erken otlatma yüzünden, hayvanların bugüne kadar önemli ölçüde zarar vermesine göz yumulmuştur. Bu uygulamaların sonucu ise toprağın besleyici özelliklerini yitirmesi ve erozyon olarak ortaya çıkmıştır. Ancak burada kusurun insana ait olduğu unutulmamalıdır. Bozulmuş bir mera. Fotoğraf: TEMA arşivi. Ülkemiz açısından baktığımızda hayvancılığın, özellikle köylerde bir ekonomik etkinlik olarak yoğun şekilde sürdürüldüğünü görmekteyiz. Fakat, hayvan say ısının ve hayvancılıkla ilgilenen insanların çokluğuna rağmen, bu konuda istenilen verim düzeyinde olduğumuz da söylenemez. Sorun, öncelikle hayvanlarımızın verimsiz oluşunda görülmektedir. Hayvanlarımızın verimsizliği, iyileştirme çabaları sürdürülmesine rağmen henüz hayvan varlığımızın çoğunun düşük verimli yerli ırklardan oluşmasından, yeni ve ıslah edilmiş ırklardan ülke şartlarına uyan kültür ırklarına dönüştürme çalışmalarının yetersiz kalmasından (genetik ıslah ve suni tohumlama çalışmalarındaki yetersizlik), besleme ve bakım olanak ve koşullarının yetersizliğinden, hayvan barınaklarının sağlıksız oluşundan, üreticilerin kendi alanlarındaki yeniliklere açık olmamalarından ve bütün bu konulardaki eğitim eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde artık kontrolü yüksek bir hayvancılık yapılırken, Türkiye de durum böyle değildir. Hayvancılık, ülkemizde eskiden olduğu gibi çoğunlukla doğal koşullara bağlı olarak yapılmaktadır. Otlatma için meraların geliştirilmesi ve korunması yönündeki çabaların eksikliği hayvancılığımızı 7

olumsuz yönde etkilemektedir. Bakımı ve koruması iyi yapılamayan meralar yeterli ot üretemediğinden hayvanların beslenme olanaklarını azaltmaktadır. Bu durum, doğa tahribatının yanısıra verimli bir hayvancılığı da engellemektedir. Elde edilen hayvansal ürün verimi ve miktarı bakımından Türkiye pek çok gelişmiş ülkenin gerisindedir. Hayvancılığa bağlı nüfusun çokluğu ve hayvanların yetersiz beslenmesi, sorunun kökenini oluşturmaktadır. Dünyadaki insanların çoğu henüz yeterli düzeyde hayvansal kökenli besin tüketim seviyesine ulaşamamıştır. Bu yüzden de bazı sağlık sorunları yaşamaktadırlar. Buna karşın bazı Avrupa ve Amerika ülkelerinde hayvancılığın özellikle et tüketimine yönelik olarak geliştirilmesinin, insanları doğrudan etkileyen bazı olumsuz yönleri de görülmektedir. Hayvansal ürünlerdeki proteine eşlik eden doygun yağ asitleri insanlarda önemli sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Amerika ve Avrupa daki insanlarda sıkça görülen kalp rahatsızlıkları, felç, gö ğüs ve kolon kanseri gibi hastalıkların etmenleri arasında aşırı hayvansal ürün tüketiminin de yer aldığı, sağlık teşkilatları ve uzmanlarca bildirilmektedir. Sürdürülebilir Tarım İçin Gerekli Koşullar 1950 li yıllardan sonra dünyadaki besin gereksinimin karşılanmasında önemli aşamalar kaydedilmiş, açlık oranında büyük bir düşüş sağlanmıştır. Bunda teknolojik gelişmelerin etki payı çok büyüktür. Ancak bu katkının iyi irdelenmesi gerekir. Şimdiye kadar yapılan uygulamalardan görünen o ki, teknolojik gelişme, besin gereksiniminin daha az kaynak kullanımıyla karşılanmasını sağlayamamıştır. Aksine teknolojik gelişmelerle birlikte kaynak tüketimi de hızlanmış, insanın doğal kaynakları hor kullanmasının yolu açılmıştır. Fakat son yıllarda artık, kaynakları tüketme pahasına sağlanan bir gelişmenin sonuçlarının olumsuzluğunu herkes anlamaya başlamıştır. Böylelikle, sürdürülebilir tarımın nasıl yapılabileceği ve nasıl yapılması gerektiği üzerinde alternatif düşünceler üretilmeye de başlanmıştır. Sürdürülebilir tarım anlayışı, ilk baştan kabul edilmesi gereken iki temel görüşe dayanmaktadır. Bunlardan birincisi; tarımsal üretim için gerekli olan, dünyadaki kaynaklar sınırsız değildir. İkincisi ise; doğal dengeyi tahrip ederek istenilen ölçüde ve sürekli bir gelişme sağlanamaz. Buna göre sürdürülebilir bir tarım için yapılması gerekenler şöyle özetlenebilir: Öncelikle bu konudaki politik hedefler iyi belirlenmeli ve açıkça ortaya konulmalı, sürdürülebilir olmayan tarımsal etkinliklere destek verilmemelidir. 8

Sürdürülebilir tarım için bir bilgi tabanı oluşturulmalı, bunun için gerekli teknik, sosyal ve ekonomik bilgilere ulaşılmalı, ya da bu bilgiler üretilmelidir. Toplumun tüketim alışkanlıkları, toplumsal sağlığa yararlı olacak şekilde değiştirilmeli, yeterli ve dengeli beslenme dışında, lüks tarımsal ürün tüketimi mümkün olduğunca azaltılmalıdır. Üretim kaynakları en verimli ve en çok insanın yararlanabileceği şekilde kullanılmalıdır. Hükümetler ve çeşitli örgütler çevreye zarar verebilecek uygulamalara karşı önlemler almalıdır. Örneğin toprağın aşırı şekilde sulanmasına, gübrelenmesine ve yanlış ilaçlanmasına karşı etkin eğitim ve kontrol önlemleri alınmalıdır. Çiftçiler sürdürülebilir tarımın uygulanmasındaki en önemli unsurlardır. Üretimin her aşamasıyla ilgili olarak bilgilendirilmeli ve gerektiğinde onlara yardımcı olunmalıdır. Aksi halde alınan önlemlerin yeterli düzeyde uygulanabilmesi ve başarıya ulaşması mümkün değildir. Her yıl dünya tahıl üretiminin %38 i hayvan beslemede yem olarak kullanılmaktadır. Bunun yanısıra hayvanlar, başka bitkileri de yemektedir. Bu yüzden çok fazla yem tüketen hayvanların (Örn. Sığır, koyun, keçi vb.) yetiştirilmesi yerine, daha az tüketen ve yemi daha iyi değerlendiren alternatif hayvanların, örneğin kümes hayvanları v.b.lerinin yetiştirilmesine yönelinmelidir. Hayvancılığın, tahıl tüketimini ön plana alan yönleri yeniden gözden geçirilerek diğer tarımsal etkinliklerle kaynaştırılmalıdır. Hayvancılığın, kaynakları tahrip eden ayrı bir sektör olarak sürdürülmesinin önüne geçilmelidir. Yeraltı-yerüstü su kaynaklarının,göllerin ve denizlerin hangi nedenle olursa olsun kirletilmesinin önüne geçilmelidir. Dünya balıkçılığının ilerlemesinde çözüm yolunun bütün balıkların avlanması ve tüketilmesi olduğu düşüncesinden vazgeçilmelidir. Balık türlerinin korunmasının yolları bulunmalı, bu konuda avlanmayla ilgili zaman düzenlemesi yapılmalıdır. Dünya nüfusu özellikle gelişmekte olan ülkelerde hızla artmaktadır. Bu da, nüfusa bağlı bölgesel ve küresel dengeleri bozmakta, giderek besin açığının artması sonucunu doğurmaktadır. Bunun için, her ülkede nüfus planlama etkinliklerinin bir düzene sokulması ve ısrarlı bir biçimde yürütülmesi gerekmektedir. 9

Doğayı ve çevreyi koruma ve iyileştirmeye yönelik projeler, gerekirse çeşitli ülkelerin ortak çalışmalarıyla geniş ölçekli ve planlı bir biçimde sürdürülmelidir. Çünkü dünyanın bir bölgesindeki doğa ve çevre tahribatı bazen kaçınılmaz olarak diğer bölgeleri ve ülkeleri de etkileyebilmektedir. Doğanın karşı karşıya kaldığı, insandan kaynaklanan sorunlar aynı zamanda sosyoekonomik çalışmaları da kapsayacak bir biçimde ele alınmalıdır. Örneğin; Güney Amerika daki Yağmur Ormanları nın yok edilmesinin o bölgede yaşanan yoksulluğun bir sonucu olduğu söylenebilir. Öyleyse bu insanların yoksulluğu bizler için de, başka bir ülke insanı için de sorun olabilmelidir. Çünkü eğer Yağmur Ormanları yok edilirse bundan yalnızca bir bölgenin insanları değil bütün dünya ve dolayısıyla bütün insanlar etkilenecektir. Nitekim doğa ve çevre tahribatının küresel boyutta etkilerinin olabileceğini ortaya koyan bir örneği insanlar, Mayıs 1986 da, eski Sovyetler Birliği ne ait Çernobil deki bir nükleer kaza ile gördüler. Kaza sonucunda çevreye yayılan radyasyon kirliliği yalnızca eski Sovyetler Birliği ni etkilemekle kalmadı aynı zamanda Avrupa nın pek çok ülkesi ve Türkiye de de çevre kirlenmesine yol açtı. Kaza, Avrupa ve Asya da yaşayan pek çok insan için bir sorun haline geldi. Bundan dolayı, kalkınma ve çevre koruma planları, daima bölgesel ve küresel boyutta düşünülmek zorundadır. Ekonomik yaşam için mutlaka planlamalar yapılmalıdır. Ancak bu planlamalar, hiçbir zaman insanın yaşam standardını düşürmemeli, bireysel özgürlükleri kısıtlanmamalıdır. SÜRDÜRÜLEBİLİR ORMANCILIK Ormanların Günümüzdeki Durumu Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından yayınlanan, 1980 yılı dünya orman kaynaklarına ilişkin bilgilere göre, dünyadaki toplam orman alanı yaklaşık 4,3 milyar hektardır. Orman alanlarının diğer alanlara oranı ise %32,3 tür. Bu değerler son yıllara kadar pek fazla bir değişiklik göstermemiştir. Dünyadaki ormanların ancak %20 si verimli ormanlardan oluşmaktadır. Günümüzde dünya orman varlığı pek kötü say ılamaz. Ancak ormanların dünya üzerindeki dağılımının iyi olduğu da söylenemez. Ormanların dünya yüzeyinde çoğunlukla tropikal kuşak ve kuzey yarım küresinin bazı bölgelerinde bulunması önemli bir dengesizlik yaratmaktadır. İklim yönünden uygun olmayan bazı yerlerde hemen hemen hiç orman yoktur. Bu da, o bölgelerde kuraklığa bağlı yoksulluğun başlıca nedenlerinden birini oluşturmaktadır. 10

Dünyada kişi başına 0,7 hektar (ha) orman düşmekle beraber bunun ancak 0,14 ha ı verimli orman özelliği taşımaktadır. Türkiyede ise kişi başına düşen orman alanı 0,3 ha olup dünya ortalamasının epeyce altındadır. Avrupa ülkeleri arasında Finlandiya, topraklarının %69 u ormanlık olan bir ülkedir. Finlandiya yı, %53 ile İsveç ve %38 ile Avusturya izlemektedir. Fransa nın ise yüzölçümünün %20 si ormanlarla kaplıdır. Bu değerler verimli orman miktarını ifade etmekte olup, anlaşılacağı gibi Avrupa ülkelerinin hemen hemen tamamı orman varlıklarını koruyabilmişlerdir. Türkiye de ise toplam orman alanları ülke yüzölçümünün %25,9 u kadardır. Ancak bunun hepsi verimli orman niteliğinde değildir. 1950 li yıllarda dünyamızın %25 i verimli ormanlarla kaplı idi. 1975 lerde bu oran %20 ye düşmüştür. Dünyadaki nüfus artışı dikkate alındığında ve kullanılan orman kaynaklarına bakılarak bir çıkarım yapıldığında 2000 li yılların başında bu oranın %17 ye ineceği düşünülmektedir. Eğer etkin önlemler alınmazsa, 2020 lere doğru sadece %14 olacaktır. Bu arada tropikal bölgelerdeki ormanların %40 ı kaybedilecektir. Ormanlarla birlikte bitki ve hayvan türlerinin de %20 si yok olacaktır. Türkiye bitki, ağaç çeşitliliği ve orman alanı yönünden yoksul say ılamayacak bir ülkedir. Ülkemizin toplam orman alanı 20,2 milyon hektardır. Bunun 8,8 milyon hektarı iyi verimli orman niteliği taşımaktadır. Diğer bir ifade ile ormanlarımızın %44 ü verimlidir. Verimli olan ormanlarımız ülke yüzölçümümüzün %11,4 ü kadardır. Bu da kişi başına 0,14 hektar verimli orman düştüğü anlamına gelmektedir. Özellikle Karadeniz Bölgesi ormanlar yönünden iyi durumdadır. Buna karşın İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri orman bakımından en yoksul yörelerimizdir. Buralardaki orman alanı, tüm diğer ormanlarımızın ancak %10 u kadardır. Günümüzde ormancılık, artık yeni bir anlayışla ele alınmaya başlamıştır. Ormanlar, üzerinde emek harcamayı gerektiren çok önemli bir zenginlik kaynağı olarak görülmektedir. Yeterli olmasa da buna ilişkin çeşitli çabalar sürdürülmektedir. Ülkemiz orman varlığı açısından çok kötü durumda olmamakla birlikte verimli ormanlarımız yeterli değildir. Ormanları koruma ve geliştirme yönünde çeşitli çabalar harcanırken sosyo-ekonomik bazı sorunlar yüzünden, verimli bir orman işletmeciliği yap ılamamaktadır. Bu da ormanlarımızı nicelik ve nitelik yönünden düşürmektedir. Örneğin, ülkemizdeki ormanların, hayvanlar için mera alanı olarak kullanımı, kaçak kesimler ve tarla açma, önemli tahribat nedenlerinin başında gelmektedir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Birleşmiş Milletler Çevre 11

Pozantı-Ulukışla dolaylarında mera olarak kullanılan bozulmuş bir orman. Fotoğraf: Hayrettin Karaca. Programı (UNEP) yetkililerinin açıklamalarına göre, 1990 lardan itibaren her yıl dünyada 17,5 milyon hektar orman yok edilmektedir. Buna karşın kaybolan her 10 hektarlık orman alanının yerine ancak 1 hektarlık orman oluşturulabilmektedir. Orman yokluğunun ekonomik darlığa ve ekolojik dengesizliğe neden olacağı bilinirken insanların bu kadar sorumsuzca davranmasının sebebi nedir? Bu soruyu yanıtlamak çok güç değildir. Ormanlar, çoğunlukla emek harcanmadan kendiliğinden yetişen doğal varlıklardır. Elde edilmesi kolay ve kullanıldığı alanlar da çok fazladır. Bu yüzden, çok emek harcanmadan kullanılabilen bu varlık, zaman zaman başlı başına bir ekonomik gelir kaynağı olarak görülerek, kaçak ve aşırı kesimlerle tüketilmektedir. Aynı zamanda hayvan otlatmada da ormanlardan yararlanma ve bu alanları uygun olmayan bir şekilde tarım alanlarına dönüştürme isteği de ormanları tahrip etmektedir. Özetle, ormanların yok oluş nedenleri şöyle sıralayabilir: Tarla ve yerleşim yeri açma, kaçak kesimler, Yangınlar, Keçi otlatma, Şehirlerin ve endüstrinin yol açtığı kava kirliliği nedeniyle ağaçların ölümü, Yanlış politik kararlar, Yetersiz yasal düzenlemeler ve eksik uygulama. Ormanlardan Yararlanma ve Ormanları Koruma Yolları Ormanlardan yararlanma, artık ormanları koruma anlamına gelmektedir. Çünkü, günümüzdeki orman tahribatı, bundan böyle ormanlardan yararlanmanın, onları 12

korumak ve geliştirmekle eş anlam taşıması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bir şeyden yararlanabilmek için, öncelikle onu koruma ve geliştirmenin gerekli olduğu açıktır. Ormanların korunması amacıyla yok olan ağaçların yerine yenilerinin dikilmesi, bu konuda yapılan çalışmaların önemli bir bölümünü oluşturur. Yok olan ormanların hızlı bir şekilde tekrar yerine getirilmesini amaçlayan ağaçlandırma çalışmaları ülkemizin çeşitli bölgelerinde yoğun bir şekilde sürdürülmektedir. Gelecekte orman ürünlerinden daha fazla yararlanma ve ekonomik kalkınma için bu türlü çalışmaların aralıksız sürdürülmesi ve etkin koruma önlemlerinin alınması kaçınılmazdır. Ormanları etkin olarak korumanın çözüm yollarından biri de, orman alanları üzerindeki nüfus baskısını azaltmaktan geçmektedir. Bugün için, bir hektarlık orman alanına Okyanusya da yaklaşık olarak 0,2 kişi düşerken bu, Avrupa da 3,1 ve Asya da 5,7 dir. Türkiye de ise bir hektarlık orman alanına yaklaşık 3,1 kişi düşmektedir. Ancak bu sayılar belirtilen yerlerin ortalama değerleridir. Bazı ülke ve bazı bölgelerde yoğunluk çok daha fazladır. Bu durum, ormanların yok olmasını önemli ölçüde hızlandıran etkenlerden biridir. Kuşkusuz ki orman ürünlerinden her şekilde yararlanılacaktır. Ancak plansız ve bozuk bir ekonomik yapının ihtiyaçları karşısında, yalnızca eldeki ormanları bir gelir kaynağı olarak görmek, onun sonunu hazırlayacak en büyük yanlıştır. 1973 yılında İzmit-Kandıra Kerpe Mevkii nde oluşturulan bir endüstriyel ağaçlandırma (plantasyon) sahası. Fotoğraf: Ali Sencer Birler. Ormanları koruma ve geliştirme yönünde yürütülen projeler, geniş boyutlu düşünülmek zorundadır. Bir bölgedeki iklim, bitki örtüsü gibi doğal unsurların yanında, o bölgede yaşayan başka canlıların durumu da gözden geçirilip iyileştirilmelidir. Biyolojik çeşitliliğin korunmasına özellikle önem verilmelidir. 13

Ormanlar üzerinde en büyük etkiyi insanlar yapmaktadır. Koruma projelerinde bir bölgede yaşayan halkın istek ve beklentileri mutlaka hesaba katılmalıdır. Halkı, ormanları yok etmeye zorlayan koşullar ortadan kaldırılmadıkça, çalışmaların başarı oranı istenilen düzeyde olmayacaktır. Sonuç olarak, sürdürülebilir ormancılık da küresel çapta düşünülecek projelerle gerçekleştirilebilir. En pratik çözüm yolu ise, ülkeler ve bölgeler arası ekonomik gelişmişlik düzeyleri arasındaki farklılıkları ortadan kaldırmaktır. SÜRDÜRÜLEBİLİR MERACILIK Meraların Dünyadaki ve Ülkemizdeki Durumu Dünyada otlatma için değerlendirilen meraların alanı yeryüzünün %28 i kadardır. Buna karşın işlenmeyen alanlar dünya yüzeyinin yaklaşık olarak %50 sini kaplamaktadır. Ülkemizde otlatmaya ayrılan arazi ise yaklaşık 21,5 milyon ha ile toplam arazi varlığımızın %27,6 sını oluşturmaktadır. Dünyadaki ve Türkiye deki mera alanları, otlak gereksiniminin önemli bir kısmını karşılayabilmektedir. Ancak meralarla ilgili birçok sorunlar da vardır. Meralar, daha çok hayvan otlatılması için kullanılan alanlardır. Bunun yanında meraların toprak erozyonunu önleme işlevi de vardır. Ancak aşırı otlatma ve hayvan yoğunluğu yüzünden pek çok yerde meralar bozulmuş ve işlevlerini yeterince yerine getiremeyecek duruma gelmişlerdir. Böylelikle toprak erozyonu da hızlanmıştır. Mera olarak yararlanılması gereken pek çok alan, tarımsal amaçla kullanılmaktadır. Aynı zamanda, meralar yerleşim yeri ve sanayi alanı olarak da amacı dışında kullanılmaktadır. Diğer bir ifadeyle ortada, arazi kullanım planlaması sorunu vardır. Bu ve benzeri sorunlar, mera alanlarının verimini ve yararlanma düzeyini düşürmektedir. Gürün-Darende dolaylarında aşırı otlatmanın neden olduğu bozuk bir mera. Fotoğraf: Hayrettin Karaca. 14

Meraların yararlılık düzeylerini belirlemedeki en uygun ölçütlerden biri, bu alanlarda ne kadar ot yetiştiğini saptamaktır. Avrupa ülkelerinde mera alanlarından bir büyüme döneminde 500-700 kg/da kuru ot elde edilmektedir. Buna karşın Türkiye de, bölgelere göre değişiklik gösterse de ortalama verim çok düşüktür. Türkiye nin en az kuru ot yetişen meralarındaki yıllık verim, 30 kg/da, en yüksek olan yerlerinde ise 90 kg/da dır. Meraların yeterliliği ve verimliliği ile ilgili olarak başka ülkelerin de sorunları bulunmakla beraber, bu sorunlar ülkemizde daha yoğun yaşanmaktadır. Bu da ülkede ciddi sosyal ve ekonomik sıkıntılara yol açmaktadır. Çünkü, ülkemiz nüfusunun %40 ı tarım sektöründe çalışmaktadır. Oysa ki ABD ve Avrupa da bu oran %4 ile %10 arasında değişmektedir. Meraların Kullanımı ve Korunması Meralar, orta derecede eğimli ve çok eğimli arazilerde bulunan bitki örtüsü çeşididir. Mera alanlarını, toprak işlemeli tarım alanları olarak görmemek gerekir. Aksi halde hayvan beslenmesinde bol ve ucuz yem kaynağı olan bu alanların giderek azalması ve sonunda yok olması sorunuyla karşılaşabiliriz. Bu ise yetiştiricileri daha pahalı olan yem kaynakları bulmak ve tarımsal ürünleri hayvan yemi olarak kullanmak zorunda bırakabilir. İnsanların bile ciddi beslenme sorunları varken, bu konuda pahalı arayışlara girmek ve üretilen tarım ürünlerini hayvanlar için kullanmak pek çıkar bir yol olarak gözükmemektedir. Kaldı ki geviş getiren hayvanların beslenmesinde mutlaka kaba yem kullanılması gerekmektedir. Türkiye açısından bakıldığında mera alanlarının yeterli düzeyde olduğu söylenebilir. Cumhuriyetin ilk yıllarında 44 milyon ha olan mera alanları günümüzde yaklaşık 21 milyon ha a gerilemiştir. Bu kadar mera alanı da aslında verimli bir şekilde kullanıldığında yeterli olabilir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) nun verilerine göre bu miktar meradan ancak 8-9 milyon ha ı verimli ve kaliteli mera niteliği taşımaktadır. Bir yandan meraların bozuk oluşu, öte yandan hayvan sayısının fazlalığına ilaveten meraların erken, düzensiz ve ağır otlatılması koşullarında meralarımız sürekli baskı altında kalmakta ve giderek daha da bozulmaktadır. Bu baskıyı gidermenin en çıkar yolunun, diğer önlemlerin yanısıra, tarımda yem bitkilerine yer vermek ve doğal yem alanlarını çok iyi korumaktan geçtiği bilinerek gerekli önlemler alınmalıdır. 15

Meraları sadece alan olarak korumak da yeterli değildir. Bu alanların mutlaka verimli bir biçimde kullanılması gerekir. Verimli kullanmanın bir yolu da otlatma zamanının iyi ayarlanması ve erken otlatmadan kaçınılmasıdır. Yurdumuzda otlatma zamanı ile ilgili olarak belli bir kural yoktur. Otların yeşermeye başladığı ilkbahar döneminden, soğukların başladığı sonbahara kadar aşırı bir otlatma uygulaması vardır. Bu ise bitki büyümesini engellemekte, ot gelişme hızını düşürmektedir. Hatta bitki örtüsünün giderek seyrelmesine neden olmaktadır. Çünkü erken otlatma sonucunda bitkilerde yeterli fotosentez yapabilecek yeterli yaprak kalmadığından, bitkinin kökleri beslenemediği gibi, ıslak toprakta otlanan bitkiler, koparak değil kökünden çıkarak hayvanın ağzına gittiğinden tamamıyla yok olur. Sürdürülebilir bir meracılık için işin bilimsel ve teknik gereklerine mutlaka uyulmalıdır. Bunun yanında sürdürülebilir bir yaşam için, kaynakların kendi kendini yenileyebilir durumda tutulmasına özen gösterilmelidir. Bu açıdan bakıldığında mera Yeni Zelenda nın Güney Adası ndaki bir meradan görünüm. Meranın durumu, bakımın ve korumanın olumlu sonuçlar vereceğini gösterir nitelikte. Fotoğraf: Hayrettin Karaca. alanlarının yeterli, verimli ve aşırı hayvan baskısından uzak durumda bulundurulmasının bir ön koşul olduğu ortadadır. Ülkemizde bu koşula ne yazık ki, yeterince uyulduğu söylenemez. Ancak son zamanlarda ülkemizde yapılan bazı örnek proje uygulamaları, korunduğunda ve geliştirilmeye çalışıldığında, meralarımızdan çok olumlu sonuçlar alınabileceğini göstermiştir. Ancak bu uygulamaların bütün meralarımıza yaygınlaştırılması ve ot veriminin diğer ülkeler düzeyine çıkarılması için daha yapılacak çok şey olduğunu dikkatten uzak tutmamak gerekmektedir. Avustralya gibi, mera alanlarının fazla olduğu bir ülkede bile, ekilen arazilerin yaklaşık %53 ünde yem bitkileri tarımı yapılmaktadır. Bu durum, hayvanlar için otun 16

dışında, diğer kesif yem maddelerinin de üretilmesini sağlamakta ve meraların aşırı kullanımını önlemektedir. Kuşkusuz ki Avustralya nın koşulları kendisine özgüdür. Ama yine de meraları koruma yönünden bu ülkedeki uygulamalar bir örnek oluşturabilir. Türkiye de ise tarım alanlarının ancak %3 ünde yem bitkisi üretilmektedir. Tarım arazilerinin büyük bölümünü yem bitkileri için ayırmak ülkemiz için belki uygun olmayabilir. Fakat yem bitkileri yetiştirilmesine daha fazla alan ayrılamayacaksa sürdürülebilir bir mera yönetimi ve hayvancılık için gerekli olan yem maddelerinin seçeneklerini bir başka şekilde mutlaka bulmak zorundayız. ÖZET Sürdürülebilir bir yaşam için doğal varlıkların ve doğal ekosistemlerin korunması bir zorunluluktur. Aksi halde bir dönem için aşırı ve geleceği düşünmeden yap ılan etkinlikler sonucunda, daha sonraları insanların güçlüklerle karşılaşması kaçınılmazdır. Dünyamızın halihazır durumuna baktığımızda sürdürülebilir bir yaşamın gereklerinin çok fazla önemsenmediğini görmekteyiz. Yaşadığımız yerlerde ve başka bölgelerde tarım alanları çok fazla kirletilmekte ve işgal edilmektedir. Endüstrileşmenin hızlı bir gelişme göstermesiyle, tarım alanlarından elde edilen ürünlerin önemli ölçüde artış gösterdiği söylenebilir. Ancak bu artışın daha fazla kaynak kullanımı pahasına olduğu da bir gerçektir. Sürdürülebilir bir tarım için endüstriden elbette vazgeçilmeyecektir. Ancak endüstri ile tarım birbirine karşıt üretim biçimleri olarak düşünülmeden, birbirini bütünler nitelikte geliştirilecektir. Bu ise, ancak bireysel sorumluluğa dayalı bir üretim kültürünün var olmasıyla mümkün olabilecektir. Sürdürülebilir bir yaşam için üzerinde durulması gereken konulardan biri de ormanların korunmasıdır. Ormanlar, tüm canlıların pek çok gereksinimini karşılayan ve çoğu gereksinim için kullanıma hazır durumda bulunan doğal ekosistemlerdir. İnsanlar, belki bu yüzden, genellikle üretimi için çok fazla emek harcamadıkları ve farkında olamadıkları işlevsel değeri daha yüksek olan bu varlığı, aşırı derecede kullanmaktan çekinmemişlerdir. Ama sonuçta, talebin daha da artması ve giderek ormansızlaşma yüzünden çok önemli sorunlar ortaya çıkmıştır. Sürdürülebilir bir ormancılık için ekolojik dengeyi bozmayan bilimsel yaklaşımların seçilmesi kaçınılmazdır. 17

Meralar, doğal yaşamın dengesinin düzenlenmesinde ve hayvanlar için besin kaynağı oluşturmada önemli bir yere sahiptirler. Bu yönüyle hem ekonomik hem de tarımsal etkinlikler bakımından gereklilikleri göz ardı edilemez. Verimli bir hayvancılık için düzenli ve sürekli besin kaynağı seçenekleri sunan meralar, hayvancılıkta ilerlemiş ülkelerde özenle korunmakta ve geliştirilmektedir. Ancak yine de dünyada ve ülkemizde özellikle tarım alanlarını genişletmek için meralar gün geçtikçe tahrip edilmektedir. Sürdürülebilir bir meracılığın, her şeyden önce toprak korumanın ve hayvancılığın önemini kavramış bir anlayışı gerektirdiği açıktır. DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Teknolojik gelişmeye bağlı olarak tarımsal üretimin aynı hızda artmayışının nedeni, teknolojinin aşağıda belirtilen hangi yönü ile ilgili olabilir? a) Teknolojinin insan emeğini bütünüyle ortadan kaldıramaması. b) Tarımsal üretimin yeterli düzeyde olması. c) Teknolojik ürünlerin, doğal kaynakların tüketilmesine de neden olması. d) Teknolojinin gelişmesiyle tarımsal üretimin önemini yitirmesi 2. 20. Yüzyılın sonuna doğru bilimsel ve teknolojik ilerlemeler, tarımsal etkinlikler için kullanılan su miktarını artırmamıştır. Bunun nedeni aşağıdakilerden hangisi olamaz? a) Ekonomik sulama yöntemlerinin geliştirilmesi. b) Bitkilerin su gereksiniminin azalması. c) Suların kentsel kullanıma yöneltilmesi. d) Bazı yerlerde aşırı kullanımlar yüzünden su kaynaklarının azalması. 3. Aşağıdaki tabloya göre 1960 yılında tarımsal üretim için işlenen arazi 6.6 milyon ha dan 27.8 milyon ha a çıkmıştır. Bunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir? Tarih Nüfus Arazi Buğday 1927 13.5 Milyon 6.6 Milyon ha - 1960 27.8 Milyon 27.8 Milyon ha - 1990 56.5 Milyon 28.5 Milyon ha 380kg/kişi 1995 60 Milyon 26.0 Milyon ha 30 kg/kişi 18

a) Tarımda çalışanların artması b) Ekmek tüketiminin artması c) Tarımda verimin artırılması d) Makineleşme ile birlikte uygun olmayan alanların tarıma açılması 4. Yukarıdaki tabloya göre 1960 yılında 27.8 milyon ha olan tarım alanları 1990 yılında 28.5 ha a çıkmıştır. Bunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir? a) Tarımda çalışanların azalması b) Ekmek tüketimim azalması c) Tarımda makineleşmeye geçilmesi d) Tarıma uygun olmayan alanların tarıma açılması 5. Yukarıdaki tabloya göre 1995 yılında Türkiye de tarım alanları azalmıştır. Aşağıdakilerden hangisi bunun temel nedenidir? a) Buğday üretiminden vazgeçilmesi b) Buğdaya olan talebin azalması c) Tarıma uygun olmayan alanların erozyona uğraması d) Buğday üretimindeki verimin azalması 6. Aşağıdakilerden hangisi dünyada hayvan sayısının önemli ölçüde artmasına neden olmuştur? a) Hayvancılığın et üretimine yönelik bir sektör haline dönüşmesi. b) Tarım işlerinde hayvanlara çok fazla gereksinim duyulmaması. c) Hayvan hastalıklarının önüne geçilmesi d) Hayvanlarda doğurganlık oranının yükselmesi. 7. Aşağıdakilerden hangisi gelişmekte olan ülkelerde ormansızlaşmasının çok hızlı olmasının temel nedenlerinden biridir? a) Endüstrinin hızlı bir gelişim içerisinde bulunması. b) Ormanların tarımsal etkinlikler için yeterli alan bırakmamış olması. c) Orman endüstrisinin gelişmiş olması. d) Tarım alanlarını genişletme isteği. 19

8. Küresel çapta sürdürülebilir bir ormancılığın gerekliliği aşağıda belirtilen hangi nedenden doğar? a) Ormanların tükenmesiyle enerji kaynaklarının bitebilecek olmasından. b) Ormanların yok olmasının dünya çapındaki turizmi kötü etkileyeceğinden. c) Ormanların küresel çapta ekolojik etkiye sahip olmasından. d) Ormanların yaşam standardı üzerindeki etkisinden. 9. Aşağıdakilerden hangisi meraların ekonomik olarak önemli olmasını sağlayan nedenlerden biridir? a) Meraların ucuz ve bol yem kaynağı olması. b) Meraların korunmaya gereksinim duymaması. c) Meraların her dönemde yem sağlaması. d) Meraların kolayca başka gereksinimler için kullanılabilmesi. 10. Mera alanlarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi bir sorun niteliğini taşır? a) Mera alanlarında yeterince ağaç bulunmaması. b) Mera alanlarında bitkisel tarım yapılmaması. c) Mera alanlarının sulak alanlara yakın olmaması. d) Mera alanlarının her şeyin yapılabileceği serbest alanlar olarak görülmesi. Aşağıdaki soruları yanıtlayınız. 1. Tarım alanlarının günümüzdeki sorunları nelerdir? 2. Tarımsal etkinliklerin değişmesinde etkili olan faktörler nelerdir? 3. Sürdürülebilir bir tarım için gerekli koşullar nasıl sağlanabilir? 4. Orman kaynağı ile gelişmişlik düzeyi arasında bir ilişki var mıdır? Yanıtınızı açıklayınız? 5. Hayvancılığın ilerlemesinde meraların önemi nedir? 20