Toplumsal olaylar durup dururken, birdenbire ve hiçbir işaret vermeden ortaya çıkmazlar.



Benzer belgeler
Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

İ Ç İ N D E K İ L E R

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS TÜRK SİYASİ TARİHİ I TST

İlerici Kadınlar Kimdir?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI

Cumhuriyet Halk Partisi

TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

Prof. Dr. OKTAY UYGUN Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi DEMOKRASİ. Tarihsel, Siyasal ve Felsefi Boyutlar

Seçim Beyannamelerinin Değerlendirilmesi

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ..i. İÇİNDEKİLER.iii. KISALTMALAR..ix GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM DEMOKRASİ - VESAYET: TEORİK VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

İşyeri Temsilcileri Rehberi

Olmak ya da Olmamak. Cumhuriyetin temel niteliklerine

kadın sosyalizmle özgürleşir!

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet

Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00

OY HAKKI, SEÇİM ve SEÇİM SİSTEMLERİ

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

YÖNETİM Sistem Yaklaşımı

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim

ÇOK PARTİLİ DÖNEMDE SİYASET Erol Tuncer - 23 Mart 2018

Dr. Serdar GÜLENER TÜRKİYE DE ANAYASA YARGISININ DEMOKRATİK MEŞRULUĞU

ADALET KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ. Adalet yürüyüşü korku zincirini kırdı. Cesaret ve umudu ateşledi.

SİYASET NEDİR? Araştırma Soruları

Yeni bir dönem açılıyor: Mali çöküş, depresyon, sınıf mücadelesi

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DE SOL GELENEĞİNİ VE SİYASİ LİDERLİĞİ TARTIŞTI

6. İSLAM ÜLKELERİ DÜŞÜNCE KURULUŞLARI FORUMU

MISIR IN SİYASAL HARİTASI

Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri

Doğruluk Payı Aylık Rapor Kasım 2014

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS TÜRK ANAYASA HUKUKU LAW

DERS BĠLGĠLERĠ. Dersin Adı Kodu Yıl Yarıyıl T+U+L Saati Kredi AKTS. Türk Siyasal Hayatı Güz

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da

Türkiye de Kutuplaşmanın Boyutları Araştırması. 1 Şubat 2016

Süleyman Demirel Hayatını Kaybetti

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi II

DEVRÝM ÝÇÝN SAVAÞMAYANA SOSYALÝST DENMEZ!

IFLA İnternet Bildirgesi

ANAYASA MAHKEMESÝ KARARLARINDA SENDÝKA ÖZGÜRLÜÐÜ Dr.Mesut AYDIN*

Türkiye nin Milli Güvenliği: Güncel Durum ve Gelecek

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

DEMOKRASİ VE SAYDAMLIK ENSTİTÜSÜ

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

MİLLETLERARASI İLİŞKİLER VE GÜVENLİK AÇISINDAN MEDENİYET SÖYLEMİNİN PSİKOLOJİK ANALİZİ

2 Ekim 2013, Rönesans Otel

Editörler Prof.Dr. Mimar Türkkahraman & Yrd.Doç.Dr.Esra Köten SİYASET SOSYOLOJİSİ

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

TÜRK SİYASAL HAYATI I-II

DEVLET TEŞKİLATINA TEORİK YAKLAŞIMLAR PROF. DR. TURGUT GÖKSU VE PROF. DR. HASAN HÜSEYIN ÇEVIK

ACR Group. NEDEN? neden?

ANAYASA DERSĐ ( ) ( GÜZ DÖNEMĐ YILSONU SINAVI) CEVAP ANAHTARI

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI

frekans araştırma

Cumhuriyet Halk Partisi

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ DEMOKRASİ KAVRAMI AÇISINDAN DEVLET VE DİN İLİŞKİLERİ

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Tarihte, Günümüzde ve Devrimci Mücadelede Kadýnlar

İÇİNDEKİLER I. BÖLÜM GENEL BİLGİLER

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

DERS PROFİLİ. Türk Siyasi Hayatı POLS 401 Güz Yrd. Doç. Dr. Ödül Celep

2000 li Yıllar / 8 Türkiye de Eğitim Bekir S. GÜR Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

Yeni anayasa neyi hedefliyor?

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)

MİLLİ BİRLİK VE BÜTÜNLÜK İÇİN ÇÖZÜM ÖNERİMİZ

1 von :24

Doç. Dr. SERDAR GÜLENER TÜRKİYE DE ANAYASA YARGISININ DEMOKRATİK MEŞRULUĞU

ÜNİTE:1. Anayasa Kavramı, Anayasacılık Akımı ve Anayasa Çeşitleri ÜNİTE:2. Türkiye de Anayasa Gelişmelerine Genel Bakış ÜNİTE:3

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

KAMU YÖNETİMİ PROGRAMI

MEDYA ENTELEKTÜEL PAYLAŞIM PROGRAMI

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

1: İNSAN VE TOPLUM...

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUHARREM YILMAZ IN DEMOKRASİNİN KURUMSALLAŞMASI VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ KONFERANSI AÇILIŞ KONUŞMASI

Tekirdağ da Genel Milletvekili Seçimleri

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

KARMA EĞİTİMDE ÇARPITMALAR VE GERÇEKLER

işçiokulu FASİKÜL 18:

YENİ ANAYASA YAPIMINDA GÜÇLÜ VE ZAYIF YÖNLER Doç.Dr. Abdurrahman Eren

Siyasal Partiler: Kurumsallaşma, Demokrasi ve Reform. Ersin Kalaycıoğlu Sabancı Üniversitesi

Cumhuriyetin Laik, Bilimsel Eğitim Anlayışı, Sapmalar ve Önlemler... Metin eklemek için tıklayın Mustafa Gazalcı

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ekim 2011, No:7

ABD İLE İLİŞKİLERDE YENİ DÖNEM: MODEL ORTAKLIK

Türkiye de Zorunlu Din Dersi Uygulaması

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

Yeni CHP'nin yeni anayasa vizyonu

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ

Başlık Laikler de dindarlar da özeleştiri yapmalı

Son 5 Yılda Türkiye Medyasında İnsan Hakları ve Nefret Söylemi. Şubat 2015

DEMOKRASİ ve SİVİL TOPLUM (SBK256) 11. Hafta Ders Notları - 16/07/2018 Yrd. Doç. Dr. Görkem Altınörs

Transkript:

Siyasal İslam ın Yükselişi ve Sivas Katliamının Ardında Yatan Nedenler Emre Kongar Toplumsal olaylar durup dururken, birdenbire ve hiçbir işaret vermeden ortaya çıkmazlar. Ayrıca her toplumsal olayın ardında birden çok neden, yani birden çok belirleyici öğe vardır. Bu her iki ilke, Sivas olaylarının çözümlenmesinde de aynıyla geçerlidir. Edebiyatçılar Derneği, olay üzerine yayınladığı kitabın arka kapağında şöyle diyordu: Hiçbir şey Birdenbire Olmadı! * Önce ezanı Arapça ya çevirdiler. Dinlediniz. * Sonra siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz dendi. Demokrasi sandınız. * Sonra bir çığ gibi Kuran kursları, İmam Hatip okulları açıldı, Din dersleri anayasal zorunluluk oldu. Kabullendiniz. * Tesettür arttı, cami sayısı okulları geçti, İnanç özgürlüğü saydınız. Giyim kuşama müdahele ettiler, Oruç tutmayanı öldürdüler. Şaşırdınız. * Daha sonra bilim adamı ve yazarları vurdular. Milletvekili ve gazetecileri parçaladılar. Şairleri ve dansçıları yaktılar. Kimin yaptığını düşünüp durdunuz. * En sonunda kapınızı ÇALACAKLAR, Size kendinizden başka yardım edecek kimse KALMAYACAK! (Edebiyatçılar Derneği, 1994) Aslında Sivas katliamı, ülkeyi 1980 askeri darbesine götüren süreç içinde yaşanan Kahramanmaraş ve Çorum olaylarına göre daha küçük çaplı idi.

Fakat bu olaylara göre taşıdığı önem, hem aradan 15 yıl geçtikten sonra yeniden bir siyasal İslam gösterisi olarak patlak vermesinden, hem de doğrudan bireylere yönelmiş olmasından dolayı daha büyüktü. Olayın, İslam dinini siyasal araç olarak kullanan Refah Partisi nin belediye başkanlığına sahip olduğu bir kentte meydana gelmiş olması ayrıca dikkat çekiciydi. DYP SHP Hükümeti ve Sivas Katliamı 1991 seçimleri sonunda kurulan Demirel- İnönü ortak hükümeti, Özal döneminde siyasal İslamın gerçekleştirdiği kazanımları tehdit eder bir yapı oluşturmuştu. Siyasal İslamın kadroarının büyük ölçüde ANAP içinde devletle bütünleşmiş olması, hükümet değişikliği ile birlikte gündeme gelen atamalarda, bu kadroların görevden uzaklaştırılması olasılığını ön plana çıkarmıştı. Buna karşılık, Refah Partisi nin 1991 seçimlerinde bir milliyetçi- mukaddesatçı seçim ittifakı gerçekleştirerek meclise girmiş olması, siyasal İslam a yeniden kendi kimliği ile mecliste temsil edilebilme olanağı sağlamıştı. Böylece siyasal islam, hem de bu kez devletle bütünleşmiş ve güçlenmiş olarak, kendi siyasal partisine ve kendi siyasal kimliğine kavuşmuş biçimde tüm çıplaklığı ile siyaset sahnesinde yeniden boy gösteriyordu. İşte bir yandan, nesnel olarak devletin içinde sağlamış olduğu büyük kazanımlar, öte yandan bu kazanımların bir bölümünü yitirme kaygısı, siyasal islamı, kendi bağımsız parti kimliği ile varlığını kanıtlama çabasına ve belli bir sinirliliğe itmişti.bu ise, gereksiz bir gövde gösterisi zihniyeti doğurmuştu. (Nitekim aynı gövde gösterisi zihniyeti, Erbakan Çiller hükümetinin yanlışlarının da, yani iş yapmak yerine, söz üretmek ve etrafa boş yere korku salmak stratejisinin de temelini oluşturmuş ve siyasal islamın demokratikleşmesi açısındanbir başka fırsatın daha yitirilmesine yol açmıştır.) Hiç kuşkusuz, siyasal islamın bu gösterişçi tavrının altında, sert ideolojiye sahip olan bir partinin radikal öğelerinin, demokrasiye ve laik rejime yönelik öfkesi ve karşıtlığı da yatıyordu. İşte Sivas Katliamı bu genel çerçeve içinde patlak verdi. Aslında katliam, Türkiye de siyasal İslamın gelişmesi, genel stratejileri ve toplumsal davranış biçimi açısından önemli bir örnek olay niteliği taşıyordu. Sivas Katliamının Ardında Yatan Nedenler 1. Genel olarak ortak düşman kavramı: Özel olarak din düşmanları kavramının kullanılması Her düşünce ya da ideoloji, eyleme geçmek için destekleyici bir gruba gereksinme duyar.

Her destekleyici grup da, sahip olduğu düşünce ya da ideolojiyi eyleme aktarmak için bir plana, bir hedefe sahip olmak zorundadır. Bütün bu süreç içinde, bir düşünceyi ya da ideolojiyi eyleme aktarmada en işlevsel araç, bir ortak düşman ın varlığıdır. Böylece ortak düşman tehdidi karşısında, hem grup üyeleri kişisel kimlikleri ve güvenlikleri için birbirlerine daha yakınlaşır, hem de grup kendini korumak için en iyi savunma saldırıdır anlayışı içinde eyleme geçer. Ortak düşman kavramı, sosyal psikolojinin en iyi bilinen ve uygulamada da en çok kullanılan kurallardan biridir. Aslında gizilgücü (potansiyeli) gerçekte çok düşük olan pek çok kişi ve grup, sırf güçlenmek için kimi zaman hayali bir düşman da yaratır. Kimi zor dostluklar ve ittifaklar ancak böyle ortak bir düşmana karşı kurulabilir ve düşman varlığını yeni tehdidini sürdürdüğü sürece devam ettirilebilir. Kimi siyasal hareketler de, ancak böyle bir ortak düşmana karşı insanları birleştirir ve toplumsal güç kazanır. Siyasal islam, ne yazık ki, önce (kendisinden her zaman özgürlük konsunda destek istediği ve ittifak önerdiği) solcuları, daha sonra, laik ve demokratik grupları sürekli olarak düşman kategorisinde göstermiş ve kullanmıştır. Geleneksel düşman olduklarını öne sürdükleri, barı kulübü üyeleri, siyonistler ve masonlar, taraftarlarını sürekli bir canlılık içinde tutmak için kullandıkları, çoğunlukla soyut, kimi zaman da günün koşullarına göre somutlaştırılan hedefler olarak sürekli biçimde gündemde tutulmaktadır. Özellikle, kin, nefret ve zulüm edebiyatı, düşman kavramını ve hareketin siyasal eylemini canlı tutmak için kullanılan klasik araçlar olarak ortaya çıkmaktadır. 2. Genel olarak kamplaşma olayı: Özel olarak Alevi Sünni karşıtlığı ile Laikler- Müslümanlar karşıtlığı aldatmacıları Kamplaşma süreci içinde olan ve bir eylem programı uygulayan gruplar, bir yandan karşıt grupları besler ve büyütürken (kimi zaman da düşmanın gücünü ve olulturduğu tehlikeyi abartırken), öte yandan diyalogdan yana olanları ve kamplaşma sürecini yavaşlatmak ya da durdurmak isteyenleri yok etmeye çalışırlar.

Bütün bu oluşumlar sırasında, her grup ya da mezhep veya tarikat, kendisini ötekiler den farklılaştırmak ve daha önemlisi, iktidarını sürdürmek ya da iktidara gelebilmek için, kimi zaman yumuşak, kimi zaman sert önlemler almıştır. Tarih boyunca süregelen bu çatışmalar, en sonunda, ülkemizde, 1980 öncesinde Kahramanmaraş ve Çorun kentlerinde birer kitlesel katliama dönüşmüştür. Sivas katliamı da bu sürecin talihsiz sonuçlarından biridir. Bu olaylara dikkatle bakıldığında, temelde, siyasal islamın hazırlıklarını ve toplumdaki ayrımcı tavrını görmemek olanaksızdır. Bu üç olayda da, (aynen öteki mezhep ya da din kökenli katliamlarda olduğu gibi) aslında bir iktidar çatışması ve bu iktidar çatışmasına Allah gibi, din gibi mukaddes kavramların alet edilmesi görülmektedir. Siyasal islam, kendisine kalkan olarak kullandığı mezhebin dışındaki inanç sahiplerini düşman saymakta ve kendi siyasal saflarını eylem açısından sıkılaştırmak için, kalkan olarak kullandığı mezhepten bile olsa, bağnaz olmayan dindarlara, dini kendisi gibi algılayıp, kendisi gibi siyasal militanlık yapmayanlara saldırmaktadır. Bu çerçevede, bir yandan siyasal eylemlerine kalkan yaptıkları mezhebe mensup olmayanlar, öte yandan, o mezhebe mensup olsalar bile, kendileri gibi bağnaz ve militan olmayan laikler, dinin siyasete alet edilmesine karşı çıkanlar ve hatta tüm demokratlar (onların diktatörlüğüne boyun eğmedikleri için) düşman arasında sayılarak, toplumun karşı kamplara bölünmesinde son derece işlevsel gruplar olarak ortaya çıkarlar. Siyasal islam bu bağlamda, kendileri gibi düşünmeyen herkesi, kendilerine karşı bir eylem içinde göstererek, kin ve nefret duygularını canlı tutmaya çalışır. Bu çerçevede ilk hedefleri, Şii inancını çok değişik ve çok demokrat olarak yorumlayan Anadolu Alevileri, hang din ve mezhepten olursa olsun, laikliğe inanmış demokratlar gibi gruplardır. 3. Evrensel olarak Dogmatizm: Siyasal İslamın katılığı İnsanoğlu, doğa ilişkisinde teknolojiyi, birbiri ile olan ilişkisinde ise ideolojiyi üretir. Her ideoloji ise, kendisine inananları birleştirirken, dışarda kalanları farklı görür ve onlara ayrımcı bir yaklaşımla bakar. Bu çerçevede, bütün inançlar ve bu arada semavi dinler de kimi daha barışçı, kimi daha savaşçı, ama mutlaka Allah ın kelamını yaymak amacıyla ortaya çıkan kurtarıcı ideolojilerdir. Siyasal partilerin, yani çoğulcu demokrasilerin oluşmasından sonra, din, sadece bireyin mukaddes değerleri bağlamında, tartışılmadan inanılan ve inanç özgürlüğü olarak, herkesin farklılığını kabul eden bir çerçevede görülmeye başlanmıştır.

Bir başka deyişle, günümüzde din, kamu alanında, başkalarını zorlayıcı bir ideoloji değil, bireyin kişisel yaşamında Allah ile kendi arasında bir özel olay haline gelmiştir. Çünkü dine dayalı siyaset, dine dayalı devlet, yerini demokratik devlete bırakmış, dinler ve mezhepler de toplumu yönetme işlevlerini, siyasal partilere devretmişlerdir. Böylece, insanın kendi iradesiyle seçmediği, sadece tesadüfen içine doğduğu aile ve toplum dolayısıyla benimsediği din, ırk, milliyet gibi kavramlar, ancak siyasal partiler tarafından kullanıldığı yani siyasallaştırıldıkları oranda, yönetim kavgasının bir parçası halini alır olmuşlardır. Dogmatizm, yani kendi inandığı değerlerin mutlak doğruluğuna inanmak, bunları mukaddes saymak, ne denli insan doğasından gelirse gelsin, birlikte yaşamanın gereği olan kendine istediği özgürlüğün başkasına da tanınması ilkesi öeröevesinde, demokratik yapılarda aşılmış bir davranış niteliği taşımaktadır. Fakat yine de toplumda süren dogmatik davranışlar, en çok din alanında kendini göstermekte, insanlar kendilerinden farklı biçimde düşünen ve inanan kişileri kabul etmekte zorlanmakta ve onları baskı altına almaya doğru bir eğilim göstermektedir. Dogmatik davranış biçimi, en çok din alanında göze çarptığı için, zaten dogmatizmin henüz tümüyle aşılamadığı toplumumuzda, din tartışmaları, siyasete alet edilince, sonuç ne yazık ki, kendi doğrularını ve inançlarını tartışmaya alışık olmayan bazı grupların kan dökmesine yol açmaktadır. 4. Türkiye nin tarihinden gelen özel nedenler İşte Türkiye Cumhuriyeti nin, ırk, din, dil, mezhep ve milliyet farkı gözetmeksizin vatandaşlık bağı ile tüm yurttaşlarını eşit ve özgür bir yapıda bütünleştirdiği 1990 lı yıllarda yaşanan sorunlar, tarihte insanlığın ve toplumumuzun geçirmiş olduğu bütün bu aşamaların bir tortusudur. Özellikle Yavuz Sultan Selim döneminden başlayarak, halifelik ile sultanlığın birleştirilmesi, Osmanlı sarayını da yeniden bu kavgaların (mezhep ve din kavgaları) içine soktu. Meşrutiyet ile ortaya çıkan siyasal gelişmeler ise, bu çatışmayı artık cepheler ve partiler düzeyinde kurumlaştırdı. Gelenekçi-Liberal Cephe ile Devletçi-Seçkin Cephe, siyasal ifadelerini İttihat ve Terakki Partisi ile Hürriyet ve İtilaf Partisinin simgelediği İttihatçı İtilafçı çatışmasında buldu.

Kurtuluş Savaşı sırasında Halifeciler Anadolucular çatışması, bir süre sonra Cumhuriyetçiler-Hilafetçiler (ve bir ölçüde şeriatçılar) karşıtlığına dönüştü. Çok partili düzene geçilmesi ile birlikte CHP-DP çatışması ülkeye egemen oldu ve halkın kahvehanelerini ve mezarlıklarını bile ayırmasına yol açan bu karşıtlık sonunda askeri darbeler geleneği başladı. 1960 ların ortalarından sonra, kapitalizmin de gelişmesiyle çekirdeğini emek- sermaye çatışmasının oluşturması gereken, ama çok daha geniş ve yaygın bir cepheleşme içinde devletçi seçkinciler ile gelenekçi- liberaller çizgisinde gelişen bir sol-sağ bölünmesi ortaya çıktı. İşin ilginç yanı, sağ-sol ya da faşist-komünist çatışmasının, bazı hassas yerlerde Sünni-Alevi bazı yerlerde ise Türk-Kürt ekseninde geliştirilmeye çalışılmasıydı. Nitekim Kahramanmaraş ta ve Çorum da Sünnilerle Aleviler arasında ciddi çatışmalar çıktı. Böylece siyasal bir bölünme, ırk, din ve milliyet ekseninde, toplu katliamlara dönüşme eğilimi gösteriyordu. Ne yazık ki, Osmanlı-Türk siyasal gelişmesinde, düşman yaratma, kamplaşma ve karşıt grupların arasındaki kin ve nefretin gelişmesine yol açan dogmatik oluşumlar, hiç de önemsiz ve basit değildir. 5. Siyasal İslam ın, dini siyasete alet etmesi 1980 darbesi tüm siyasal partileri kapatıp, ülkedeki her türlü kamplaşmayı din temelinde sağlayıcı bütünlük içinde eritmek isteyince bu kez, günümüzde kışkırtılan bölünme ivme kazandı: Şeriatçılar ve Laikler Aslında bölünme demokratlar ile demokrasiyi askıya almak isteyen ve İslami bir diktatörlük kurmak isteyenler arasındaydı ve bu niteliği ile çok önemli değildi. Çünkü demokrasi, kendini mutlaka koruyacaktı. İşte 37 kişinin diri diri yakılarak öldürüldüğü Sivas olayı, buraya dek anlatılan kuramsal bilgilerin uygulamaya dönük bir örneğidir.. Soğukkanlı olarak bakıldığında eylemin temelinde yattığı iddia edilen müslüman-laik bölünmesinin gerçek olmadığı, asıl çatışmanın, demokratik rejimi değiştirmek ve İslama dayalı bir diktatorya, yani şeriat devleti kurmak amacıyla çıkarıldığı görülmektedir.

Bu durumda sorun İslamı, siyasal eylemlerinin kaldıracı yapmak isteyenlerin, tüm inananları kendi çizgileirnde seferber etmek amacıyla din elden gitmiş, onu şeriat devleti ile geri getireceğiz anlayışını pekiştirmek için laikleri hiç de hak etmedikleri bir biçimde din düşmanı ya da dinsiz düşmanlar olarak göstermek yönündeki çabalarıdır. Eza, cefa, ezilme, baskı altında tutulma, terörize olma ve benzeri terimler hep ılımlı inananları şeriat savaşçıları yapmak için kullanılan ajitasyon kavramlardır. İşte Sivas olayları demokratik rejime karşı savaş stratejisinin ürettiği düşman kavramının ortaya koyduğu bir trajedidir. 6. Uluslar arası Nedenler Sivas katliamı her ne kadar, ulusal ya da yerel bir olay gibi görünse de, özellikle siyasal islam açısından sorunun uluslar arası boyutları da büyük önem taşımaktadır. Uluslar arası nedenlerin birinci bölümü küreselleşme ile yakınan ilgili, ideolojik bir boyuttur. Uluslar arası planda ülkeler arasında gelir ve servet eşitsizliği arttıkça ve bu eşitsizlik, gelişen elektronik medya aracılığıyla insnaların daha fazla dikkatlerine çarptıkça, rasyonel olsun olmasın, radikal ideolojiler güç kazanmaktadır. Artık herkesin yatak odasına kadar girmiş ve tüm dünyayı bir küçük mahalle boyutlarına indirgemiş olan medyanın vurguladığı, insanı umutsuzluğa sevk eden gelir ve servet dağılımı farklılıklarına karşı sarılınacak radikal ideoloji olarak Sovyetler Birliği de dağıldıktan sonra, İslamcılık ya da şeriat düzeni yeni bir kimlikle şiddete dönük olarak bir kez daha uluslar arası sahneye çıkmış ya da çıkarılmıştır. Uluslar arası nedenlerin ikinci boyutu, Türkiye ye kendi rejimlerini ihraç etmek isteyen ve özellikle 12 Eylül yönetimi sırasında güç kazanan yabancı devletlerin etkileridir. Yeni dünya düzeni çerçevesinde bu düzene seçenek aranırken, kendi diktatörlüklerini islam ideolojisi olarak halka sunan bazı devletlerin, rejimlerini Türkiye ye ihraç etmek istemelerinin de Sivas katliamı açısından özel bir etkisi olduğunu hatırlamak gerekir. Bir başka deyişle, özellikle 12 Eylül den sonra, Türkiye de ki radikal siyasal İslamcı gruplar, dış destek de almaya başlamışlar, örneğin, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Turan Dursun bu çerçevede öldürülmüşlerdir.

7. Yerel Nedenler Olayın bir de Sivas a özgü, yerel boyutları vardır. Sivas ta ki dinsel yapı, mezhep ayrılıkları ve bu kentimizin gelişmişlik endeksinde ortaya çıkan geri kalmışlığı, toplumu bu tür kamplaşmalara uygun duruma getirmiştir. Bu uygunluk, hiç kuşkusuz yerel, ulusal ya da uluslar arası provokasyonlarla destabilize edildiğinde, trajik olayların yaşanması kaçınılmaz olacaktı. Nitekim kaçınılmaz da oldu. Bütün bu ortama ilişkin öğelere ek olarak, hiç kuşkusuz Sivas katliamı sırasında görevde bulunan ve güvenlikle ilgili sorumuluk yüklenmiş olan tüm yerel ve nenurların da, en hafif deyimiyle tedbirsizlik ya da basiretsizlikleri söz konusudur. Gerek sivil gerek askeri güvenlik güçlerinin tek bir otele sığınmış olan insanların güvenliklerini sağlayamaması, devletin gücü göz önüne alındığında, kabul edilebilir bir zayıflık değildir. 8. Sivas trajedisine benzer olayların bir kez daha yaşanması nasıl önlenebilir? Sivas katliamının ardında yatan nedenlerin karmaşık yapısı, bu sorunun yanıtı açısından da karmaşık ve uzun erimli, yani toplumsal, siyasal ve kültürel yapıya ilişkin bazı önlemlerin alınmasını zorunlu kılmaktadır. Aslında Sivas olayını iki farklı çerçevede görmek olanaklıdır. Birinci olarak, olay bir güvenlik (asayiş) sorunu olarak ele alınabilir. Bu açıdan güvenlikle ilgili tüm yerel ve merkezi yöneticilerin, Sivas olaylarını bir ders niteliğiyle akılda tutmaları böyle bir trajedinin bir kez daha yinelenmemesinde en önemli palyatif tedbiri oluşturacaktır. İkinci olarak, konuyu bir kamplaşma sorunu olarak görebiliriz. Bu durumda laikliği kampın bir tarafı olarak görme ve gösterme eğilimlerine karşı bilimsel, kültürel tarihsel, idari ve dini her türlü çaba gösterilmelidir. Anlatılmalıdır ki, laiklik din karşıtlığı değil, tam tersine din ve vicdan özgürlüğünün bir güvencesidir. Bu çerçevede, yani olayın br kamplaşma sorunu olarak görülmesi çerçevesinde, İslam dininin yani Müslümanlığın da bölücü ve ayrımcı bir ideoloji olarak kullanılması engellenmelidir. İslam adına şeriat devletini savunanların, aslında dinsel değil, siyasi faaliyet içinde bulundukları ve bunun demokrasi karşıtlığı olduğu iyice anlatılmalı, demokrasinin her türlü dinsel inancın güvencesi olduğu vurgulanmalıdır.

Üçüncü olarak, konu uluslar arası boyutuyla ele alınmalı, Türkiye nin rejimine yönelik her türlü saldırı, özellikle komşular bazında önlenmelidir.