Kardiyolojik Hastalarda Kardiyak Risk Durumu Önerilerine Uyum-Başkent Üniversitesi Kesiti

Benzer belgeler
Hipertansiyon. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı. Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015

Kardiyovasküler hastalıklardan korunmak için 5 önemli neden :

Bir Üniversite Kliniğinde Yatan Hastalarda MetabolikSendrom Sıklığı GŞ CAN, B BAĞCI, A TOPUZOĞLU, S ÖZTEKİN, BB AKDEDE

Kronik böbrek hastalığı adeta bir salgın halini almıģ olan önemli bir halk sağlığı sorunudur.

Tip 2 Diyabetlilerde Kardiyovasküler Hastalık Riskini Azaltma: Eğitimin Etkinliği

MERVE SAYIŞ TUĞBA ÇINAR SEVİM KORKUT MERVE ALTUN

Prof. Dr. Lale TOKGÖZOĞLU

Basın bülteni sanofi-aventis

ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ. Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ

Kocaeli İlinde Obezite ve Bir Tedavi Alternatifi Olan Obezite Cerrahisi Farkındalığının Değerlendirilmesi

Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu Diyabetik Ayağa Nasıl Bakıyor? Sağlık Bakanlığı Görüşü. Prof. Dr. Nurhan İNCE Türkiye Halk Sağlığı Kurumu

Hiperlipidemiye Güncel Yaklaşım

Diyabetik Hasta Takibi. Dr. Hasan Onat PHD Diyabet Çalışma Grubu İnece ASM, Kırklareli

Atrial Fibrilasyon dan Gerçek Kesitler: WATER (Warfarin in Therapeutic Range) Registry den İlk Sonuçlar

PURE Türkiye Sağlık Çalışması 3. Yıl Analiz sonuçları. PURE Türkiye

DİYABET TEDAVİSİNDE HEDEF KAN BASINCI:

Amaç: Egzersiz programına katılmak üzere gelen bireylerin başlangıçta var olan hastalıklarını ve hastalık risk sınıflamasını öğrenmek

SAĞLIKLI OBEZLERDE FİZYOTERAPİ VE REFLEKSOLOJİ UYGULAMALARININ ZAYIFLAMAYA ETKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

HİPERTANSİYON. Günümüzün En Çok Öldüren Hastalığı

Bilindiği üzere beslenme; anne karnında başlayarak yaşamın sonlandığı ana kadar devam eden yaşamın vazgeçilmez bir ihtiyacıdır

Özel Bir Hastanede Diyabet Polikliniğine Başvuran Hastalarda İnsülin Direncini Etkileyen Faktörlerin Araştırılması

STATİN FOBİSİ Prof. Dr. Mehmet Uzunlulu

Türkiye Diyabet Prevalans Çalışmaları: TURDEP-I ve TURDEP-II

Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Kanser Hastalığına Eşlik Eden Kronik Hastalıklar-I Hipertansiyon

Kardiyoloji Polikliniğine Başvuran Hastaların Kardiyak Risk Faktörleri ile İlgili Önerilere Uyumları

Obez Çocuklarda Kan Basıncı Değişkenliği ve Subklinik Organ Hasarı Arasındaki İlişki

Yakınması: Efor sonrası nefes darlığı, sabahları şiddetli olan ense ağrısı, yorgunluk

Bugün Neredeyiz? Dr. Yunus Erdem Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ünitesi

Hipertansiyon ve Kronik Böbrek Hastalığı

Türkiye nin Tansiyonunu Ölçüyoruz

Dr. Figen HANAĞASI Gayrettepe Florence Nightingale Hastanesi Nöroloji Bölümü

KARŞIYAKA HİPERTANSİYON PREVALANS VE FARKINDALIK (KARHİP) ÇALIŞMASI

SEVELAMER HEMODİYALİZ HASTALARINDA SERUM ELEKTROLİT DÜZEYİ, METABOLİK VE KARDİOVASKÜLER RİSKLERİ VE SAĞKALIMI ETKİLER

FİZİKSEL AKTİVİTE RİSKLER & YARARLAR. Prof.Dr.Gülfem ERSÖZ

VÜCUT KOMPOSİZYONU 1

TND Böbrek Sağlığı Otobüsü

Prediyabetik ve Tip 2 Diyabetik Kadınlarda Kardiyovasküler Risk: Gerçekten Erkeklerden Daha Yüksek Mi?

Yaşam kalitesini olumsuz etkileyen, Önlenebilen veya geciktirilebilen bir hastalıktır.

Kalp Krizini Tetikleyen Durumlar ve Tedavisi. Doç. Dr. Bülent Özdemir Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı

DİABETES MELLİTUS DİYABET (Şeker )HASTALIĞI. ATASAM HASTANESİ Kalite Yönetim Birimi

Dr. Bekir KESKİNKILIÇ

HİPERTANSİYON TEDAVİ KILAVUZU VE YAŞAM TARZI ÖNERİLERİ

20-23 Mayıs 2009 da 45. Ulusal Diyabet Kongresi nde Poster olarak sunuldu.

İç Hastalıkları Anabilim Dalı Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı

SAĞLIKLI VE KİŞİYE ÖZEL EGZERSİZ REÇETESİ

YALOVA BELEDİYESİ SAĞLIKLI YAŞAMI DESTEKLEME PROGRAMI. Dr. Metin SABUNCU YALOVA BELEDİYESİ SAĞLIK İŞLERİ MÜDÜRÜ

HEMODİYALİZ HASTALARININ HİPERTANSİYON YÖNETİMİNE İLİŞKİN EVDE YAPTIKLARI UYGULAMALAR

Sivas İl Merkezinde Yaşlı Nüfusta Bazı Kronik Hastalıkların Prevalansı ve Risk Faktörleri

KARACIGERINI KORU SIGORTAYI ATTIRMA!

KALP KRİZİ UZ.DR.MUHAMMET HULUSİ SATILMIŞOĞLU

Ölçüm Aletleri Çalışması ş Sonuçları. Hastalıkları Derneği

DİYABETES MELLİTUS. Uz. Fzt. Nazmi ŞEKERC

DİYABET NEDİR? Özel Klinik ve Merkezler

Şişmanlık (obezite); sağlığı bozacak düzeyde vücutta yağ miktarının artmasıdır.

Koroner Check Up; Coronary risk profile; Koroner kalp hastalıkları risk testi; Lipid profili;

Prof.Dr. Oktay Ergene. Kardiyoloji Kliniği

HEMODİALİZ HASTALARINA VERİLEN DİYET VE SIVI EĞİTİMİNİN BAZI PARAMETRELERE ETKİSİ

DİYABETTEN KORUNMADA CİNSİYET İLİŞKİLİ FARKLILIKLAR. Dr. İlhan TARKUN Kocaeli Üniversitesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı

ULUSAL KALP SAĞLIĞI POLİTİKASI ANA İLKELERİ

Kalp Hastalıklarından Korunma

Fiziksel Aktivite ve Sağlık. Prof. Dr. Bülent Ülkar Spor Hekimliği Anabilim Dalı

15. Ulusal Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Kongresi Nisan 2013, Antalya. Obezite: Gerçekten iyi bir gösterge mi? Dr.

ÇALIŞMANIN AMACI: Türkiye de erişkinlerde ( 20 yaş) metabolik sendrom sıklığını tespit etmektir.

İLK 1000 GÜNDE UYGULANAN BESLENME POLİTİKALARI VE GELECEK NESİLLERE ETKİSİ

Dünyanın En Önemli Sağlık Sorunu: Kronik Hastalıklar. Dr. H. Erdal Akalın, FACP, FIDSA, FEFIM (h)

KAN BASINCI KONTROLÜNÜ İYİLEŞTİRMENİN YOLLARI. Doç. Dr. Başol Canbakan Etlik İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Hipertansiyon Tedavisinde Güncel Yaklaşımlar Dr. Mehmet KANBAY Nefroloji B.D. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tıp Fakültesi

Kilo verme niyetiyle diyet tedavisinin uygulanamayacağı durumlar nelerdir? -Hamilelik. -Emziklik. -Zeka geriliği. -Ağır psikolojik bozukluklar

Diyabetlilerin sadece %37 sinde hedef glikoz değerine ulaşılabiliyor

ADÖLESAN ÇAĞINDAKİ ÇOCUKLARIN - VELİLERİN VE ÖĞRETMENLERİN OBEZİTE DURUMLARI İLE BESLENME ALIŞKANLIKLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

RENAL TRANSPLANT ALICILARINDA SODYUM ATILIMI, BÖBREK HASARI VE EKOKARDİYOGRAFİK PARAMETRELERİN İLİŞKİSİ

KALP DAMAR SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI RİSKLERİNDEN KORUNMA

Metabolik Sendrom Tanı Tedavi Dr. Abdullah Okyay

Çalışma Ortamında Sağlığın Korunması ve Geliştirilmesi

Türkiye nin Tansiyonunu Ölçüyoruz

Araş.Gör.İnci Türkoğlu Araş.Gör.Neslihan Ülger Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü

Metabolik Sendrom ve Diyabette Akılcı İlaç Kullanımı. Dr Miraç Vural Keskinler

Melek ŞAHİNOĞLU, Ümmühan AKTÜRK, Lezan KESKİN. SUNAN: Melek ŞAHİNOĞLU. Malatya Devlet Hastanesi Uzman Diyabet Eğitim Hemşiresi

18 Y A Ş Ü S T Ü B İ R E Y

HAS İş Sağlığı ve Güvenliği II 01- UYGULAMA İLKELERİ

İleri Obez Diyabetiklerde Tedavi Yaklaşım Bariatrik Cerrahinin Zamanlaması

BARİATRİK AMELİYATLARIN KİLO VERMENİN ÖTESİNDE 7 ÖNEMLİ YARARI

KESİTSEL ARAŞTIRMALAR

HASTA/HASTA YAKINI ZORUNLU EĞİTİM İŞLEYİŞ PROSEDÜRÜ

Çalışma Yaşamında Sağlığın Geliştirilmesi

Diyet yoluyla Menakinon alımı, daha az Koroner Kalp Hastalığı riski ile ilişkili: Rotterdam Çalışma

LAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER

DIABETES MELLITUS NEDİR? NEDENLERİ VE SONUÇLARI. Mümkün olduğunca normal bir yaşam. Lilly Deutschland GmbH Werner-Reimers-Straße Bad Homburg

Diyet, Obesite (Şişmanlık), Koroner Kalp Hastalığı, Kolesterol, Yağ, Karbonhidrat, Protein vs. Prof Dr Oktay Ergene

Ülkemizde ölüm nedenleri arasında koroner

ALZHEİMER ve HALK SAĞLIĞI. Doç. Dr. Suphi VEHİD

(İnt. Dr. Doğukan Danışman)

OBEZİTE DİYABET VE METABOLİK HASTALIKLAR DAİRE BAŞKANLIĞI

14 Aralık 2012, Antalya

HİPERTANSİYONUN GÜNCEL TEDAVİSİ. Prof Dr Sümeyye GÜLLÜLÜ Uludağ Üniversitesi Tıp Fak. Kardiyoloji AD Tabipler Odası

OBEZĠTE VE FĠZĠKSEL AKTĠVĠTENĠN SAĞLIK ÜZERĠNE ETKĠLERĠ

DİABETİK DİSLİPİDEMİ TEDAVİSİNDE DİET VE EGZERSİZİN ROLU. Dr Banu Aktaş Yılmaz

Mustafa Kemal YILDIRIM*, Tülay TUNÇER PEKER*, Dilek KARAASLAN*, Betül MERMİ CEYHAN**, Oktay PEKER***

Transkript:

Sayfa 1 / 9 Kardiyolojik Hastalarda Kardiyak Risk Durumu Önerilerine Uyum-Başkent Üniversitesi Kesiti Selin Akyüz Sema Atasever Can Kerestecioğlu Hakan Oral Özer Tuç Melek Uluçam ÖZET: Kardiyovasküler hastalıklar (KVH) tüm ölüm nedenleri arasında üçüncü sıradadır. Koroner kalp hastalığı, KVH a bağlı ölümlerin en büyük kesiminden sorumludur. Kardiyovasküler hastalık risk faktörlerinden başlıcaları; yaş, cinsiyet, birinci derece akrabalarda (erken yaşta) KVH öyküsü, sigara kullanımı, hareketsiz yaşam, kilo fazlalığı/obezite, hipertansiyon, dislipidemi ve diyabettir. Değiştirilebilir risk faktörlerinin düzeltilmesinin, KVH ı önleyebileceği veya ilerlemesini durdurabileceği birçok çalışmada gösterilmiştir. Bu çalışma, kardiyoloji polikliniğine gelen ve kardiyovasküler hastalık riskine yönelik öneriler alan hastaların kesitsel bir değerlendirmesinin yapılmasının yanısıra, aldıkları önerilere ne denli uyduklarının ve uyumsuzlukla ilişkili faktörlerin nele olduğunun incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışma verileri, hastaların gerekli diyeti uygulamak, hareketlilik derecelerini artırmak, kilo vermek, sigara içimini bırakmak ve dislipidemi tedavisini uygulamakta gereken hedeflere ulaşamadıklarını, ilaçla ilgili önerilere ise çok iyi uyduklarını göstermiştir. Çalışmamızda, görece daha genç, erkek cinsiyete mensup, daha az sayıda çocuğu olan, VKİ daha düşük ve eğitim düzeyi daha yüksek olanların risk durumu ile ilgili önerileri yerine getirmede daha başarılı olduğu saptanmıştır. ANAHTAR KELİMELER: Kardiyovasküler hastalık, risk faktörleri, primer koruma, sekonder koruma. GİRİŞ: Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre kardiyovasküler hastalıklar (KVH) tüm ölüm nedenleri arasında üçüncü sıradadır. Koroner arter hastalığı (KAH) ise, KVH a bağlı ölümlerin yarısından fazlasından sorumludur. Koroner arter hastalığı olan vakaların %80-90 unda bir veya daha fazla risk faktörü bulunur. Koroner arter hastalığı patogenezinde, tüm bu faktörler rol oynar. Bu risk faktörlerinden başlıcaları; yaş, cinsiyet, birinci derece akrabalarda (erken yaşta) KAH öyküsü, sigara kullanımı, hareketsiz yaşam, kilo fazlalığı/obezite, hipertansiyon (HT), hiperlipidemi (HL) ve diyabetes mellitus (DM) olarak belirlenebilir. Koroner arter hastalığı riski altında bulunan, primer ve sekonder korumadan yarar görecek populasyon giderek genişlemektedir.

Sayfa 2 / 9 Aile öyküsü varlığı, yaş ve cinsiyet gibi risk faktörlerini değiştirebilmek mümkün olmasa da, değiştirilebilir risk faktörlerinin düzeltilmesinin, KVH ı önleyebileceği veya ilerlemesini durdurabileceği birçok çalışmada gösterilmiştir. Bunlardan, obezite, hareketsiz yaşam ve tütün kullanımı ile mücadelenin, bireysel çabaların yanısıra, toplumsal düzlemde de yaşam tarzı değişikliği sağlayacak etkin yöntemlerle desteklenmesinin daha fazla toplumsal fayda sağlayacağı düşünülmektedir. Her düzeydeki koruyucu tıp girişimlerinden yeterli sonucun alınmasında, hasta uyumu, sonucu belirleyen en önemli parametredir. Tüm kanıtlar, risk faktörlerinin kontrolü ile KVH a bağlı ölüm, morbidite ve hastalık yükünün azaltılabileceğini işaret etmesine rağmen birçok faktörden etkilenen hasta uyumu gerçekleşmediği sürece ne bireysel ne de toplumsal fayda düzeylerine ulaşmak mümkün değildir. AMAÇ: Bu çalışma, kardiyoloji polikliniğine gelen hastaların kesitsel bir değerlendirmesinin yapılmasının yanısıra, kardiyovasküler hastalık riskine yönelik yaşam değişikliği önerileri alanların, aldıkları önerilere ne denli uyduklarının ve uyumsuzlukla ilişkili faktörlerin neler olduğunun incelenmesi amacıyla yapılmıştır. GEREÇ VE YÖNTEM: Bu çalışma Mart-Nisan aylarında Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Polikliniği ne başvuran 200 hasta ile gerçekleştirilmiştir. Çalışma, ilk görüşmede hasta populasyonunun sosyo-demografik değişkenler, beslenme şekileri, egzersiz dereceleri, kilo durumları, sigara içiciliği, HT, DM ve HL gibi KVH risk faktörleri açısından profillerinin belirlenerek gerekli önerilerin/tedavilerin yapılmasından 1 ay sonra, bu önerileri/tedavileri ne kadar uygulayabildiklerini sorgulamayı amaçlayan bir anket ve fiziksel değerlendirmeden oluşmaktadır. İlk görüşmede hastaların diyetleri içerik yönünden değerlendirilmiş, günlük tuz tüketiminin yüksekliği, bol miktarda doymuş yağla beslenme, lifli gıdaların az alınması, az meyve sebze tüketimi, çok alkol alımı beslenme hataları olarak değerlendirilmiştir. Hastalara sodyum klorür kullanımının <5 g/gün olacak şekilde azaltılması, doymuş yağ ve alımının azaltılması, biri yağlı olmak üzere haftada 2 kez balık yenmesi, daha fazla lif (35-40 gr/gün), meyve, sebze (günde 4-6 porsiyon, yani 500 gr), kepekli ürünler ve baklagil tüketmeleri, alkol tüketiminin erkeklerde 20 g/gün ve kadınlarda 10 g/gün etanolü aşmayacak şekilde kısıtlanması önerilmiştir. Hastaların günlük hareketlilik dereceleri sorgulanmış, hiç egzersiz yapmayanlar, bazen/kısa süreli egzersiz yapanlar ve haftada 7 (5) gün/günde 30 dk orta şiddette fiziksel aktivite yapanlar 3 gruba ayrılmıştır. Hastaların boy ve kilo ölçümleri poliklinik ortamında gerçekleştirilmiş ve vücut kitle indeksleri (VKİ=ağırlık/boy 2 ) formülüyle hesaplanmıştır. Hastalarda VKİ<18.5:zayıf, (18.5-24.9):normal, (25-29): hafif kilolu, (30-

Sayfa 3 / 9 34.9): Sınıf 1 obez, (35-39,9): Sınıf 2 obez, >40: Sınıf 3 obez olarak sınıflandırılmıştır. Hastaların bel çevresi ölçülmüş, ölçüm değerinin erkeklerde >94 cm, kadınlarda >80 cm olması, daha fazla kilo alınmaması gereken abdominal obezite sınırı, erkeklerde >102 cm, kadınlarda >88 cm olması ise kilo verilmesinin öğütlenmesi gereken eşik değer olarak sınıflanmıştır. Gereken vakalara kilo vermeleri öğütlenmiştir. Vakalara sigara içicisi olup olmadıkları, günde ne kadar sigara içtikleri, sigara dumanına maruz kalıp kalmadıkları sorulmuştur. Sigara içen tüm hastalara sigara içimi ve sigara dumanı maruziyetinin sonlandırılması gereği ifade edilmiştir. Hastalarda HT, DM, ve HL varlığı irdelenmiş ve gerekli olanlara tıbbi tedavileri verilmiştir. Vakalarda ailede KAH, KAH, prematür KAH, böbrek hastalığı, periferik arter hastalığı, retinopati, serebrovasküler olay olup olmadığı da incelenmiş ve kaydedilmiştir. 1 ay sonraki görüşmede hastalar yeniden değerlendirilmiş ve anket soruları yüz yüze görüşme tekniği ile sorulmuştur. Ankette, daha önce kendilerine yapılan diyet ve egzersiz ile ilgili önerilere uyup uymadıkları, halen sigara içimini sürdürüp sürdürmedikleri veya sigara maruziyetlerinin devam edip etmediği, kilo kaybedip kaybetmedikleri, HT, HL ve DM tedavilerine uyumları ayrı ayrı sorgulanarak kaydedilmiştir. Tedavi uyumları iyi olmayanlarda uyumsuzluğun nedenleri sorgulanmıştır. Hastaların vücut ağırlıkları, kan basınçları, kan glikoz ve lipid düzeyleri yeniden incelenmiştir. Vakaların, 1 ay öncesinden 500 gr daha düşük vücut ağırlığına sahip olması, kilo kaybı olarak değerlendirlmiştir. Çalışma belirtilen tarihlerde kardiyoloji polikliniğine başvuran her hastadan onam alarak gerçekleştirilmiştir. Toplanan veriler SPSS 15.0 veri tabanına girilerek analiz edilmiş, bu analizlerde tanımlayıcı istatistiklerin yanısıra, önemlilik testi olarak t testi veya ki-kare kullanılmış ve p<0.05 anlamlı kabul edilmiştir. BULGULAR: Çalışma grubuna ait veriler tablolarda açıklanmaktadır. Tablo1, Çalışmaya alınan vakaların demografik ve tıbbi özelliklerini, Tablo 2, Çalışmaya dahil olan vakaların kardiyovasküler risk faktörleri konusundaki önerilere uyum ve uyumsuzluk oranlarını, Şekil 1, çalışmaya dahil olan vakaların kardiyovasküler risk faktörleri konusundaki önerilere uyum ve uyumsuzluk oranlarını, Şekil 2, hastalarda en sık görülen tedavi uyumsuzluklarını, Tablo 3, tıbbi önerilerin tamamına uyabilen ve uymayan grupların kıyaslanması ile ilgili verileri göstermektedir.

Sayfa 4 / 9 TABLO 1: Çalışmaya alınan vakaların demografik ve tıbbi özellikleri. Yaş (yıl) 61,64 ± 14,91 Cinsiyet (%) %72 kadın, %28 erkek Boy (cm) 160 ± 0,093 Vücut ağırlığı (kg) 77,06 ±14,41 Medeni durum (%) %86 evli Çocuk sayısı 2 ±1,47 Yüksek eğitim ve daha fazlası (%) %34 Çalışma durumu (%) %54 çalışan, %46 emekli Doğru diyet uygulayanlar (%) %36 Sedanter yaşam/aktif yaşam (%) %78 / %22 Vücut kitle indeksi (%) %30,11 ± 5,25 Obezite (%) %56 Fazla kiloluluk (%) %30 Abdominal obezite (%) %92 Sigara içiciliği (%) %20 Hipertansiyon sıklığı %84 Sistolik kan basıncı (mm Hg) 156,96 ±31,10 Diyastolik kan basıncı 94,10 ±15,30 Diabetes mellitus sıklığı %18 Hiperlipidemi sıklığı (%) %58 Toplam kolesterol (mg/dl) 202,64 ± 42,99 LDL (mg/dl) 124,54 ±39,07 HDL (mg/dl) 49,74 ±11,93 Trigliserid (mg/dl) 141,78 ±71,13 Koroner arter hastalığı (%) %20 Prematür koroner arter hastalığı (%) - Böbrek hastalığı (%) %8 Periferik arter hastalığı (%) %4 Retinopati (%) - Serebrovasküler olay (%) %4 Ailede koroner arter hastalığı (%) %56 TABLO 2: Çalışmaya dahil olan vakaların kardiyovasküler risk faktörleri konusundaki önerilere uyum ve uyumsuzluk oranları Uygulamaları doğru olanlar Önerilere uyanlar Önerilere uymayanlar Diyet uyumu % 36 % 22 % 42 Egzersiz uyumu % 22 %18 % 60 İdeal kiloda olma % 14 % 22 % 64 Sigaranın bırakılması % 80 %4 % 16 Hipertansiyon tedavi uyumu % 16 %84 % 0 Dislipidemi tedavi uyumu % 42 % 44 % 14 DM* tedavi uyumu % 82 %100 % 0 *:Diabetes mellitus

Sayfa 5 / 9 Uygulamaları doğru olanlar Önerilere uyanlar Önerilere uymayanlar 16% 0% 14% 0% 42% 60% 64% 4% 84% 44% 100% 22% 80% 36% 18% 22% 22% 14% 16% 42% 82% Diyet uyumu Egzersiz uyumu Vücut ağırlığı Sigara HT tedavi uyumu HL tedavi uyumu DM tedavi uyumu ŞEKİL 1: Çalışmaya dahil olan vakaların kardiyovasküler risk faktörleri konusundaki önerilere uyum ve uyumsuzluk oranları Diyete uyamama Hareketlene meme Zayıflayama ma Sigarayı bırakamama ŞEKİL2: Hastalarda en sık görülen tedavi uyumsuzlukları HT tdv uyumsuzluğu HL tdv uyumsuzluğu DM tdv uyumsuzluğu Sütun1 42% 60% 64% 16% 0% 14% 0%

Sayfa 6 / 9 TABLO 3: Tıbbi önerilerin tamamına uyabilen ve uymayan grupların kıyaslanması GRUP 1: Grup 2: p TAM UYANLAR N=44 (%22) TAM UYMAYANLAR N=156 (%78) Yaş (ort±ss) 54,09±16,18 63,76± 13.85 0.001 Cinsiyet (%E) 20 K--24 E %54E 124 K---32 E %20E 0.000 Çocuk sayısı (ort±ss) 1.55 ± 0.90 2.13 ± 1.57 0.002 Vücut ağırlığı (ort±ss) 76,14± 13,89 77,32± 14,59 NS VKİ (ort±ss) 26,68± 3,60 31,08± 5,19 0.000 Medeni durum (% evli) 44/44=1 128/156=0.85 0.027 Eğitim (> yüksek eğitim ) 28/44= 0,63 40/156=0.25 0,000 TARTIŞMA Kardiyovasküler hastalıklar ve koroner arter hastalığı, patogenezi hakkında detaylı bilgi sahibi olduğumuz ve risk faktörleri iyi bilinen hastalıklardır. Bu risk faktörleri içinde yer alan yaş, cinsiyet, ailede kardiyovasküler hastalıkların var olması gibi unsurlar değiştirilemeyecek faktörler arasındadır. Ancak, en az onlar kadar önemli olan değiştirilebilir risk faktörlerine (yanlış beslenme, sigara içiciliği, hareketsizlik, kilo fazlalığı, HT, DM ve HL tedavisi vb) müdahale edilmesinin, hastalığın oluşum ve ilerleme sürecini geciktirdiği, gerek kadınlar ve gerekse de erkeklerde KVH gelişim riskini azalttığı çok iyi bilinmektedir. Kontrol edilebilir risk faktörlerinin yönetimi için yapılması gerekenlerin en önemlileri, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, obezitenin engellenmesi, sigaranın bırakılması ve KVH risk faktörü de sayılan hastalıkların tıbbi tedavilerinin uygulanmasıdır. Kişiler açısından bu önerilere uyum, günlük birçok alışkanlığı etkileyen ciddi bir yaşam tarzı değişikliği anlamına gelir. Kardiyovasküler hastalıkların yönetimi konusunda son zamanlarda büyük başarılar elde edilmesine rağmen, başarı oranı hala beklenenden oldukça düşüktür. Bunun nedenini sorgulamak amacıyla yapılan çalışmalar başarısızlığın iki önemli nedenini açığa çıkarmıştır. Bir çalışma, gerek hekimlerin yüksek riskli olduğu bilinen hastaları bile risk faktörleri yönünden yetersiz taradığını ve/veya yetersiz tedavi verdiğini, gerekse de hastaların yeterli tedavi ve danışmanlık alsa bile kendilerine yapılan önerilere uyumlarının düşük olduğunu göstermektedir (1). Koroner arter hastalarında risk faktörleri yönetimi, yaşam tarzı önerileri ve ilaç tedavilerinin uygulanışı için yol gösteren kılavuzlar zaman içinde değişiklikler göstermektedir (2). Kılavuzlara uygun tedavilerin kullanımını ve risk faktörü yönetiminin nasıl olduğunu belirlemek ve bu konuda zaman içindeki değişimi görmek amacıyla, 2006-2007 yıllarında, Avrupa da, aralarında Türkiye nin de olduğu 22 ülkenin katılımıyla gerçekleştirilen EUROASPIRE III çalışmasında, KAH olan hastaların çoğunun yaşam stili değişikliği ve risk faktörlerinin kontrolü konusunda istenilen hedeflere ulaşamadığını açıkça gösterilmiştir (1).

Sayfa 7 / 9 EUROASPIRE III çalışmasının Türkiye ayağında ise diğer ülkelere kıyasla, risk faktörlerinin kaydında önemli bir fark olmamasına rağmen, muayene ve laboratuar kayıtlarının görece daha yetersiz olduğu, Avrupa ile kıyaslandığında en önemli farklılıkların, sigaraya devam etme (%23.1 ve %17.2-tüm hastalar), hareketsizlik, düşük HDL kolesterol düzeyi ve geçirilen kardiyovasküler olay sonrasında hekim tarafından izlenmeme ve eğitilmeme oranlarının daha yüksek olduğu gözlenmiştir. Bu çalışma, aynı zamanda, Türkiye de de Avrupa ya benzer şekilde, kardiyovasküler korunma hedeflerinin gerisinde kalındığını da göstermiştir (3). Çalışmamızda, KVH önlenmesi için doğru olan diyeti uygulayabilenler, sadece %36, öneriler sonrasında bile bunu gerçekleştiremeyenlerin oranı ise %42 dir. Bu durum, beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesindeki büyük güçlüğü açıkca ortaya koymaktadır. Geleneksel beslenme metodları, çoğu zaman lezzet ve doygunluk hissinin tatmini için, daha yağlı-tuzlu ve gerekenden daha yüksek kalorili bir ve beslenmeyi uygulatmakta ve bundan vazgeçmek zor görünmektedir. Ülkemizde egzersiz alışkanlığı da, Avrupa ile kıyaslandığında düşüktür. Kardiyovasküler bir tanı aldıktan sonra egzersiz düzeylerinde artış da düşük olarak bulunmuştur. EUROASPIRE III çalışmasının Türkiye kolunda koroner olay sonrası fiziksel aktivitede artış hastaların yalnızca %48.6 sında izlenmiştir. Bizim çalışmamızda ise populasyonun %60 ında hareketlilik derecesi, kendilerine yapılan önerilere rağmen hiç artma göstermemiştir. Çalışmamızda sadece %20 oranında KAH olmasına rağmen bu sonucun elde edilmiş olması oldukça düşündürücüdür. Bu durum en fazla çalışmaya alınan vakaların yaş ortalamasının yüksekliği ve bununla direkt olarak ilişkili olan dejeneratif kas-iskelet istemi hastalıkları, ortopedik hastalıklar, yandaş hastalıkların bu populasyonda sık görülmesi ve genel yorgunluk hali ile izah edilebilir. Türkiye 2010 Sağlık istatistiklerine göre kilo fazlalığı oranı %32.4 ve obezite oranı %18.5 tir. Çalışmamızda ise, kilo fazlalığı oranı (%30) Türkiye ortalamasına yakın olsa da, obez (%56) vakaların oranı Türkiye ortalamasının çok üzerinde bulunmuştur. Öte yandan, hastalarda yerine getirilememe oranı en yüksek olan yaşam tarzı değişikliği de kilo kaybedememe olarak saptanmıştır. Vakaların 64 ü 1 ay izlem sonucunda hiç kilo kaybedememiştir. Her iki durum da, vakaların kardiyoloji polikliniğine başvuran seçilmiş bir grup olmasından kaynaklanıyor olabilir. Bu grubun, gerek beslenme imkanlarının daha fazla olması, gerekse de yaşantılarının (kent yaşamı, mesleki yaşam vb) zorladığı hareketsizlik nedeniyle obeziteye yatkın ve durumunu değiştirmesi zor olan bir grup olması mümkündür. Kilo kaybı, daha uzun izlem süreleri sonunda çok daha farklı olabilir, zira çalışmamızda izlem süresi sadece 1 aydır. Türkiye 2010 Sağlık istatistiklerine göre düzenli tütün kullanma oranı %24.7 dir. EUROASPIRE III çalışmasının Türkiye kolunda, caydırıcı bir KV olay sonrasında bile sigara içmeye devam edenlerin oranları %23.1

Sayfa 8 / 9 olarak saptanmıştır (1). Bu çalışmadaki populasyonda ise öneriler yapıldıktan sonra sigara bırakma oranı %4, içmeye devam edenlerin oranı %16 dır. EUROASPIRE III çalışması sadece KAH tanısı olan vakaların uyumlarını değerlendirmektedir. Çalışmamızda alınan grup ise homojen değildir ve KAH veya eşdeğeri tanısı almış hastalar çalışma grubunın sadece 1/5 ini oluşturmaktadır. Diğer yandan da, izlem süresi sigarayı bırakma için oldukça kısa bir süre olup, çoğu hasta, adı geçen davranışın gerçekleşmesi için bundan daha uzun zamanlara ihtiyaç duymaktadır. Ancak, doktor önerisi ile 1 ay içinde sigaranın bırakılması kişi için çok kararlı bir davranışı gerektirdiği için, elde edilen bu %4 lük oran, aslında polikliniğe başvuran hastalar için oldukça umutlandırıcı bir rakam olarak da değerlendirilmelidir. Çalışmamızda dikkat çeken bir bulgu, hastaların hipertansiyon ve diabet için verilen ilaçları çok düzenli kullandığı ve hiç tedavi uyumsuzluğu göstermediğidir. Bu durum, vakaların hastalık komplikasyonlarının gelişmesine karşı duyduğu ciddi kaygı ve ilaç tedavileri ile bunların önlenebileceğine dair inancının yanısıra, ilaç temini mümkün kılan sosyal güvence programlarıyla da ilgilidir. Aynı zamanda, ilaç kullanımının en az efor gerektiren, en kolay uygulanan eylem olması ile de ilgili olabilerceği akla gelmektedir. Hastalarda dislipidemi tedavisine uyumsuzluğun %14 oranında olduğu görülmüştür. Bu vakaların pek çoğunda tedavide kullanılan ilaçlara karşı genel bir bilgilenme hatası olduğu saptanmıştır. Hastaların gerek yakın çevreleri ve gerekse medyadan aldıkları bilgiler sonucunda dislipidemi tedavisinde ilaçlardan kaçındığı ve doktor önerilerine rağmen dislipidemi tedavisine karşı dirençli oldukları gözlenmiştir. Çoğu çalışma hasta uyumunda özellikle ilaç uyumuna odaklanmaktadır. Bunda, değerlendirme kolaylığı da önemli rol oynamaktadır. Gerçekte, yaşam tarzı değişimine yönelik önerilere uyumu değerlendirmek çok daha zordur. Çalışmamızda, yaş, cinsiyet, evlilik, çocuk sayısı, vücut ağırlığı ve eğitim durumu gibi faktörlerin yaşam stili değişikliklerine uyumu etkilediği saptanmıştır. Çalışmamızda, görece daha genç olanların, erkek cinsiyete mensup olanların, daha az sayıda çocuk sahibi, VKİ daha düşük ve eğitim düzeyi daha yüksek olanların risk durumu ile ilgili önerileri yerine getirmede daha başarılı olduğu saptanmıştır. Duruma ait yapılabilecek yorum, özellikle kadınlarda ve ilerleyen yaşlarda, çocuk sayısı ve vücut ağırlığı arttıkça ve eğitim düştükçe önerilere uyumun daha zor sağlanabildiğidir. Bu durum bahsedilen populasyonun kendisi için gerekenleri yerine getirmek için başkalarına bağımlı olması ile izah edilebilir. Hipertansiyon, HL ve DM için gereken ilaç tedavisinin çok iyi uygulanıyor olması ise, öneriler arasında en az zorlukla gerçekleştirilebilecek bir durum olmasına bağlanabilir. Çalışmadan çıkarılabilecek en önemli sonuç, yaş, cinsiyet, evlilik, çocuk sayısı, vücut ağırlığı ve eğitim durumu gibi uyumu etkileyen tüm faktörleri göz önüne

Sayfa 9 / 9 almayan bir yaklaşım stratejisinin, hedefine ulaşmasının mümkün olmadığıdır. Bu çalışmanın en önemli kısıtlılıkları, vaka grubunun küçüklüğü ve izlem süresinin kısalığıdır. Bazı hastaların ilk kez görülüyor olması, bazılarının ise bir süredir izlenmekte olan hastalar olmasının da kısıtlılıklara katkısı vardır. Hastaların yaşam önerilerine uyumlarının anket değerlendirmesini, hastaların okur-yazarlık dereceleri, işitme ve hatırlama özellikleri etkilemiş olabilir. Ancak, hasta uyumsuzluğunun nedenlerini tam anlamıyla değerlendirmek, uyumun önündeki engellere dair her kesim için geçerli ve tümüyle doğru bir yorum yapmak ve populasyonun özelliklerine göre davranışsal stratejiler geliştirmek için daha büyük ölçekte çalışmalara gerek vardır. SONUÇ Kardiyoloji polikliniğine başvuran hastalar, risk faktörleri ile ilgili tıbbi öneriler alsalar da, bu önerilere uyum oranları düşüktür. Uyumun artması, KVH sıklığını ve morbiditesini azaltacaktır. Bu uyumsuzluğun nedenleri daha net saptanabildiğinde, her kesime yardımcı olabilecek gerek toplum, gerekse hasta bazlı stratejiler geliştirmek mümkün olacaktır. KAYNAKLAR 1. Graham I, Atar D, Borch-Johnsen K, Boysen G et al. European Society of Cardiology (ESC) Committee for Practice Guidelines (CPG). European guidelines on cardiovascular disease prevention in clinical practice: executive summary: Fourth Joint Task Force of the European Society of Cardiology and Other Societies on Cardiovascular Disease Prevention in Clinical Practice. Eur Heart J. 2007;28:2375-414. 2. Kotseva K, Wood D, De Backer G, De Bacquer D et al. EUROASPIRE Study Group. EUROASPIRE III: a survey on the lifestyle, risk factors and use of cardioprotective drug therapies in coronary patients from 22 European countries. Eur J Cardiovasc Prev Rehabil 2009;16:121-37. 3. Tokgözoğlu L, Kaya EB, Erol C et al. EUROASPIRE III Turkey Study Group. [EUROASPIRE III: a comparison between Turkey and Europe]. Turk Kardiyol Dern Ars 2010;38:164-72.