Bakara Suresi'nin Gerdanlığı Birr (İyilik) Ayetinin Tefsirl



Benzer belgeler
Kur an ın Bazı Hikmetleri

8. SINIF 4. ÜNİTE İSLAM DÜŞÜNCESİNDE YORUMLAR 1. Din Ve Din Anlayışı Kazanım :Din ve din anlayışı arasındaki farklılığı ayırt eder.

TEVRAT VE İNCİL DE İSLÂM A UYGUN ABDEST, NAMAZ, ORUÇ, HAC, ZEKAT, KURBAN İBÂDETİ VE ÎMAN ESASLARI

Peygamberimizin (sav) Ramazan Ayı nı İhya Edişleri

ZEKAT FITIR SADAKASI SADAKA FARZ VACİP SÜNNET HÜKMÜ ŞARTI NİSAP MİKTARI MALA SAHİP OLMAK VE ÜZERİNDEN BİR YIL GEÇMİŞ OLMASILAZIM HERKEZ

İbadetin Manası ve Çeşitleri

Ümmü Kühhâ. Burak tarafından yazıldı. Çarşamba, 09 Eylül :26

Cümlede Anlam İlişkileri

B02.8 Bölüm Değerlendirmeleri ve Özet

Bakmak ve dokunmak suretiyle şehvetle gelen meniden dolayı da gusletmek gerekir.

AİLE DİNİ REHBERLİK BÜROSU

İşletme Gelişimi Atölye Soruları

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog

Devleti Yönetecek Güç Sandıktan Çıkan İradedir

1.Temel Kavramlar 2. ÆÍlemler

2008 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ ÖN DEĞERLENDİRME NOTU

YAZILI YEREL BASININ ÇEVRE KİRLİLİĞİNE TEPKİSİ

MİKRO İKTİSAT ÇALIŞMA SORULARI-10 TAM REKABET PİYASASI

"Demiri demirle dövdüler; biri sıcak biri soğuktu, insanı insanla kırdılar; biri aç biri toktu."

ALMANYA DA 2011 OCAK AYI İTİBARİYLE ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK ALANINDA MEYDANA GELEN ÖNEMLİ GELİŞMELER. 1. İstihdam Piyasası

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Din Öğretimi Genel Müdürlüğü İMAM HATİP VE ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ TEFSİR OKUMALARI DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

SERMAYE ġġrketlerġnde KAR DAĞITIMI VE ÖNEMĠ

KAVRAMLAR. Büyüme ve Gelişme. Büyüme. Büyüme ile Gelişme birbirlerinden farklı kavramlardır.

Okulumuz Bilgisayar Programcılığı Bölümü öğrencilerinden Gizem COŞKUN Çanakkale Şehitlerine adlı şiiri okudu.

Türkiye İlaç Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı Toplantısı

Ara rma, Dokuz Eylül Üniversitesi Strateji Geli tirme Daire Ba kanl na ba

KELÂMÎ MEZHEPLER VE FIRKALAR. Adem Sezgin UZUN 1

Prof. Dr. Bilal Sambur ile Medya ve Dindarlık Üzerine 08/04/2015

1 OCAK 31 ARALIK 2009 ARASI ODAMIZ FUAR TEŞVİKLERİNİN ANALİZİ

SİRKÜLER. 1.5-Adi ortaklığın malları, ortaklığın iştirak halinde mülkiyet konusu varlıklarıdır.

MÜDÜR YARDIMCILARI HİZMET İÇİ EĞİTİMİ

Akreditasyon Çal malar nda Temel Problemler ve Organizasyonel Bazda Çözüm Önerileri

KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL DERGİLER YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

KİTAP DEĞERLENDİRMELERİ

19 ARALIK 2011 PAZARTESİ

TEŞVİK BELGELİ MAKİNA VE TEÇHİZAT TESLİMLERİNE UYGULANAN KDV İSTİSNASINDA BİR SORUN

YILDIZLAR NASIL OLUŞUR?

TEKNOLOJİ VE TASARIM

ATAÇ Bilgilendirme Politikası

T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI (Mükellef Hizmetleri KDV ve Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü)

Topoloji değişik ağ teknolojilerinin yapısını ve çalışma şekillerini anlamada başlangıç noktasıdır.

SOSYAL ŞİDDET. Süheyla Nur ERÇİN

TORKIYE'DE MiSYONERLİK

Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Hizmetleri A.Ş.

MAT223 AYRIK MATEMATİK

HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI MALİ SEKTÖRLE İLİŞKİLER VE KAMBİYO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YURTDIŞI DOĞRUDAN YATIRIM RAPORU 2013

ELAZIĞ - TUNCELİ ZİYARETİ

Üniversitelerde Yabancı Dil Öğretimi

YETİŞKİNLER DİN EĞİTİMİ Akdeniz Müftülüğü

KAMU İHALE KANUNUNA GÖRE İHALE EDİLEN PERSONEL ÇALIŞTIRILMASINA DAYALI HİZMET ALIMLARI KAPSAMINDA İSTİHDAM EDİLEN İŞÇİLERİN KIDEM TAZMİNATLARININ

Öncelikle basın toplantımıza hoş geldiniz diyor, sizleri sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.

Endüstri Mühendisliğine Giriş. Jane M. Fraser. Bölüm 2. Sık sık duyacağınız büyük fikirler

EĞİTİM BİLİMİNE GİRİŞ 1. Ders- Eğitimin Temel Kavramları. Yrd. Doç. Dr. Melike YİĞİT KOYUNKAYA

0 dan matematik. Bora Arslantürk. çalışma kitabı

SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN. GYODER ZİRVESİ nde YAPTIĞI KONUŞMA METNİ 26 NİSAN 2007 İSTANBUL

Anaokulu /aile yuvası anketi 2015

HAYALi ihracatln BOYUTLARI

K12NET Eğitim Yönetim Sistemi

ELLE SÜT SAĞIM FAALİYETİNİN KADINLARIN HAYATINDAKİ YERİ ARAŞTIRMA SONUÇLARI ANALİZ RAPORU

Firmadaki Mevcut Öğrenme Faaliyetleri 2.2. Aşama

İSTANBUL KEMERBURGAZ ÜNİVERSİTESİ BURS YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Hizmetleri A.Ş. Kurumsal Yönetim Derecelendirmesi

Türkiye`nin yeni ve genç caz festivali Bursa Nilüfer Uluslararası Caz Tatili Festivali`nden ilk notlar Burak Sülünbaz`ın kaleminden yayında.

Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi. Orman Endüstri Mühendisliği Bölümü PROJE HAZIRLAMA ESASLARI

ZAĞNOS VADİSİ KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ

Sayın Bakanım, Sayın Rektörlerimiz ve Değerli Katılımcılar,

Sayın Valim, Sayın Rektörlerimiz, Değerli Hocalarımız ve Öğrencilerimiz Ardahan Üniversitesi Değerli öğrenciler, YÖK Kültür Sanat Söyleşileri

Araştırma Notu 15/177

ÖĞRENME FAALĠYETĠ GELĠġMĠġ ÖZELLĠKLER

TİSK GENEL SEKRETERİ BÜLENT PİRLER'İN DÜNYADA VE TÜRKİYE'DE ÇOCUK İŞGÜCÜNE İLİŞKİN GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİDİR

ÖNEMLİ NOT: 2016 BÜTÇESİ HAZIRLAMA ÇALIŞMASI. NYC Nilgün Yetiş Koçluk ve Danışmanlık. Gözden Geçirme Tarihi:

İş Sağlığı İş Sağlığı nedir? Çağdaş İş Sağlığı anlayışı nedir?

Fizik I (Fizik ve Ölçme) - Ders sorumlusu: Yrd.Doç.Dr.Hilmi Ku çu

BİYOEŞDEĞERLİK ÇALIŞMALARINDA KLİNİK PROBLEMLERİN BİR KAÇ ÖZEL OLGUYLA KISA DEĞERLENDİRİLMESİ Prof.Dr.Aydin Erenmemişoğlu

Rekabet Kurumu Başkanlığından, REKABET KURULU KARARI

SANAL DĠLĠN DĠLĠMĠZDE YOL AÇTIĞI YOZLAġMA HAZIRLAYAN: CoĢkun ZIRAPLI Ġsmail ÇEVĠK. DANIġMAN: Faik GÖKALP

ENFLASYON ORANLARI

Binalarda Enerji Verimliliği ve AB Ülkelerinde Yapılan Yeni Çalışmalar

Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Hizmetleri A.Ş. Kurumsal Yönetim Derecelendirmesi

Yaşam Dönemleri ve Gelişim Görevleri Havighurst'un çeşitli yaşam dönemleri için belirlediği gelişim görevleri

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Şubat 2014, No: 85

SİİRT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar. Amaç

Kadınları Anlamak Erkeklere Düşüyor

Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Hizmetleri A.Ş. Kurumsal Yönetim Derecelendirmesi

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KOORDİNATÖRLÜĞÜ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM

İngilizce Öğretmenlerinin Bilgisayar Beceri, Kullanım ve Pedagojik İçerik Bilgi Özdeğerlendirmeleri: e-inset NET. Betül Arap 1 Fidel Çakmak 2

Ara Dönem Faaliyet Raporu MART 2014

CMK 135 inci maddesindeki amir hükme rağmen, Mahkemenizce, sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespitine karar verildiği görülmüştür.

TEŞEKKÜR Bizler anne ve babalarımıza, bize her zaman yardım eden matematik öğretmenimiz Zeliha Çetinel e, sınıf öğretmenimiz Zuhal Tek e, arkadaşımız

GENEL İLETİŞİM. Öğr.Gör.Afitap BULUT Bülent Ecevit Üniversitesi 2013

Cimcime yemek masasına kurulmuş, ödev yapıyordu.

S V L TOPLUM, YEREL YÖNET MLER VE GENÇL K AB ÜYEL YOLUNDA" S V L TOPLUMLA D YALOG TOPLANTISI 4 SONUÇ B LD RGES 11 ARALIK 2010, STANBUL

Bodrum da hafriyat atıkları geri kazanım tesisi hizmete başladı

Veri Toplama Yöntemleri. Prof.Dr.Besti Üstün

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ

BINGOL VALILIGI ii Milli Eğitim Müdürlüğü ...,... "" EGITIM-OGRETIM YILI ÇALIŞMA TAKVIMI. BiNGÖL

Başbakanlık (Hazine Müsteşarlığı) tan:

İşte Eşitlik Platformu tanıtıldı

Kızlarsivrisi (3070 m) (27-28 Haziran 2015) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı

Transkript:

Bakara Suresi'nin Gerdanlığı Birr (İyilik) Ayetinin Tefsirl MaJunüd ŞELTÜT Çeviren: İdris ŞENGÜL Doç. Dr., Ankara ü. İlahiyat Fakültesi A. Giriş 'iyilik (hayır), yüz/erinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Fakat asıl iyilik, o kimselerin (iyiliği)dir ki, Allah 'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman etmişlerdir. Mal sevgisine rağmen, onu, yakınlarına, yetimlere, düşkün/ere, yolda kalmışlam ve kölelerin kurtuluşuna vermişlerdir. Namazı dosdoğru kılmış, zekat ı vermiş, abitleştik/eri zaman abitlerini yen:ne geti1mişlerdir. Sıkıntı, darlık (hastalık) anlarmda ve savaş zamanmda sabırlı dır/ar. /şte (~yilik daıjasında) doğruyu söyleyenler onlardır. Takvasahibi olanlar da ancak onlardır. "' Bu ayet-i kerime Bakara Süresi'nin adeta inciden boncuğun tam ortasında yer alan gerdanlık misalı sürenin iki tarafındaki hedeflerinin aynı ipte dizilcliği tam orta yerinde yer almaktadu. Buna göre Bakara Süresi bize, boncuğu n ikj tarafın dan birisinin taneleri olarak İsrailoğulları'na yapılan daveti tasvir etmektedir. Bu tasvir; "Ey İsrailoğulları! Size ihsan ettiğim nimetimi hatırlayın; ba-na verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size vadettik/erimi vereyim. Ve yaln:ızca benden korkun. Elinizdeki (Tevrat'ın aslını) doğrulamcık üzere indirdiğim (Ku.r'an)'a iman edin ve onu inkc?r edenlerin ilki olmayın; ayetlerimi de uz bir karşılıkla (yok pahasına) satmayın ve yalnız benden sabnm. Bile bile hakkı batı/ ile karıştırmayın ve hakkı da gizlemeyin. Namazı dosdoğru. kılın., zekatı verin. ve ru.ku edenlerle birlikte rukı7 edin."' mealindeki ayerlerle başlayan si- 1 '2 Bakara/177 2 2 Bakara/ 40-43.

322 rasawıif yakta yer almaktad ı r. Süre Allah Teah'i'nın İsrailoğulları'nın a ralarına vermiş olduğu rumetleri hatırlatma konusunu ele almaktadır. Örneğin ; İsrailoğulları 'nı Firavun Hanedam'ndan kurtarmayı, onların Firavun'un zulmünden kuıtanlması için elenizin yarılmasını, Tevrat ' ı almak için Müsa (a.s.)'nın ınikatın ı, Hz. Müsa'ya verdikleri abdi bozup, buzağıya da tapmatanndan sonra kendilerini Allah Te ~W\'nm affettiğini, üzerlerine bulutun gölge yapılmasım, kudret helvası ve bıldırnn eti indirilerek kendilerine ikram edildiğini, Musa (a.s )'mn kendileri için Rabbından yağmur talebini yerine getirmesini ve istedikleri birçok yiyecekleri Allalı'ın kendilerine vermesim vb. süre'nin bize bu konuda anlatt ığı bütün nimetleri tek tek sonuna kadar hatu latmaktadır. Yine süre Yahudilere, inat ve kibirleri sebebiyle aralarını n işlediği cürümlere, insanlarla Hz. Peygamber'e iman etme arasına girebilecek engeller olarak koyduldan şüphe çeşitlerine yönelik başka tür bir gerçeği de hatırlatmaktadır. Cumartesi günü konusundaki isyanlarını ve bu isyanlanna karşılık Allah Teala'nın onları cezalandırdığıru, iç lerinde vukü bulan adam öldfırme cinayetinin aydınla rılması için yüce Allah tarafından kesmeleri emredilen buzağının kurban edilmesi konusunda Hz. Musa'ya karşı ortaya koydukları tutumlarını da~ anlatmaktadır. cehennem ateşinin kendilerini ancak say ı lı günler kadar yakacağı şekl indeki iddialarını, Allah Teala'nın kendilerinden açıkça söz almasmdan sonra bile hem inkar, bem de öldürerek peygamberlerine düşmanlık yapınalarını açıklaınaktadır. Henüz Hz. Muhammed (s.a.v.)'e peygamberlik gelmeden önce düşınan oldukları ınüşrik Arap kabilelerine karşı, kendilerinin gelecek olan en son peygambere iman etmeleri sonucu.nda mutlak galibiyel elde edeceklerine dair onu delll olarak kullanmalarına rağmen; o çok iyi bildikleri son peygamber gelince onun peygamberliğini inkar edip, ona iman etmekten yüz çevirmelerini ifşa etmektedir. Ahiret yurdunun diğer insanlara değil sadece kendilerine ait olduğuna dair iddialanndaki günahlarını açıklamaktadır. Hakikati aniayıp kavradıktan sonra Allah'm sözlerini nasıl tahrif ettiklerini ve Allah'ın ayetlerini az bir m.enfaat karşı lığında nasıl sattıklarını da anlatmaktaclır. 13öylece süre daha sonra Yakub (a. s) ' ın da evlatlarına; "Ey oğullanml Allah sizin için bu dini (İslc?m 'ı) seçti. O halde sadece Müslümanlar olarak ölünüz. & şeklinde tavsiyede bulunduğu gibi, İbrahim (a. s)'in insanları davet edip eviatiarına da tavsiye ettiği, hakran uzak olmalarına rağınen İbrahim'e yakınlık iddialarına karşı gerçek konumlarını açıklamaya varıncaya kadar birçok konuyu açıklamıştır. ı. Kıblenin Değiştirilınes i Konusunda Cereyan Eden Tartışmalar İsrailoğulları 'nın İbrahim (a. s)'a karşı konumlarıyla ilgili gerçeğin açıklanmasının a rdından kıble meselesi ve ibadetlerde mutlak sürette belli bir yöne yöne!- 3 2 BakaJ'a/ 132.

bakara sı?.resi'nin gerdanlıjjı 323 me işine özen göstermeleri ve bu yönelişin hakkın göstergesi, dindarlığın delili, imanın ve Allah'a ibadette ihlasın temeli olduğunu kabul etmeleri gibi hususlara değinen şu ayet-i kerlme gelmiştir: "insanlardan bir kısım beyınsizler: (şu anda) yönetmekte olduklan kıblelerinden (Beytü'I-Makdis'ten) onları (Beytullah'a) çeviren nedir? diyecekler. De ki: Doğu da Batı da Allab'ındır. O dilediğini doğru yola iletir.,,~ Devamla kıble meselesinin durumu; Müslümanların, namazlarında önce Beytü'l-Makdis'e yöneldikleri, sonra da bir çok hikmetlerden ve gayelerden dolayı Allah TeaHi'nın onlara Kabe'ye yönelmeyi emrettiğini açıklayan şu ayetlerle özetlenmektedir: "... (Ey Resulüm!) daha önce kendisine yöneldiğin Kabe'yi ancak Peygamber'e uyanlarla, ökçeleri üzerinde geri dönenler arasını ayıralım diye tekrar kıble yaptık... "$ "(Ey Muhammed!) Biz senin yüzünün gölfe doğru çeıtrilmekte olduğunu (yücelerden haber beklediğini) görüyoruz. İş-te şimdi, seni memnun alacağın bir kıbleye döııdürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. (Ey Müslüman/ar!) Siz de nerede olursanız olun, (namaz kılarken) yüz/erinizi o tarafa çevirin...,fi Sonuçta Müslümanlar namazlannda Allah'ın ernrettiği şekilde Kabe'ye yönelmişlerdir. Ancak bu dunım ntibüvvet ortamında ve Medine döneminin ilk yılla rında tartışmaya ve düşüneeye yönelik bir ayaklanmaya sebep olmuştur. Bütün Müslümanlar ve ehl-i kitap bu konuyla o kadar meşgul olmuşlardır ki, Allah 'ın insanlardan istediği gerçeği anlamaktan ve bütün dikkatierin kendisine çevrilmesi, bütün kalplerin kendisine yönelmesi gereken Allah'ın (insanlar için) çizmiş olduğu apaçık birr (iyilik) yolundan neredeyse ayrılmışlardu. İşte bu noktada Hz. Muhammed (s.a.v.)'i ve onun ashabını, kıble konusundaki bu insanların ayaklanmasının hakka talip olanların bir ayaklanması olmadığını, bilakis inat ve kibirden kaynaklanan bir ayaklanma ve karşı çıkış olduğunu uyaran ve onların haktan yüz çevirip, hoşlanmamalarırun asıl nedenlerine değinen ŞU ayet gelmiştir: "... Şüphe yok ki, ebi-i kitap, onun (yani kıbfenin tekrar Kab(ye çevrilnıesinin) Rablerinden gelen 8erçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapmakta olduklarmdan habersiz değı:ldi r. Yemin olst.tn ki (habibim.!) sen ehl-i kitaba her türlü ayeti (mucizeyi) getirsen yine de onlar senin kıblene dönmez!er. Sen de onların kıb!esine dönecek değilsin. Onlar da birbirlerinin kı h/esine dönmezler. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzt.tlarına uyacak olursan, işte o zaman sen hakkı çiğneyenlerden olursun. Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (o kitctptaki peygamberi) öz oğullarını tanıdıkları gibi 4 2 Bakara/142. S 2 Bakara/143. 6 ı Bakara/ 144.

tanırlar. Buna rağmen onlardan bit grup bile bile gerçeği gizler. Gerçek olan Rabbinden gelendir. O halde kuşkulananlardan olma. " 7 2. Önce ve Sonra Gelen Ayetler İçinde BirrAyetinin Yeri Az önce zikredilen ayet-i kerlmeler, Hz. Peygamber (s. a. v) ve onun sahabelerine kı bl e konusunda elıl- i kitabın sergiledikleri konuma iten psikolojik etkenleri ve onların asıl niyetlerini açığa çıkarmak için gelmiştir. Aynı şekilde birr ayeti de, kıblenin talwili konusunda ileri geri konuşan kimselerin dunımunun, samimi kalplerin vazgeçilmez özelliği olan "Birr hakikati''yle uyuşmayan bir tavır olduğunu herkese ifade ermiştir. Buna göre, "Muhammed hak üzerinde olsaydı bir gün Beytü'l-Makdis'e diğer bir gün Mescidü'l-Haram'a yönelmezdi." veya: "Muhammed Arapların kıblesine dönmüştür. Ya rın da dinlerine dönecektir." gibi ifadelerle işle ri hakkın batıila karıştınlmasından ve Hz. Muhammed (s.a.v.)'in getirdiği ve kalplerin ona açılmaya, dikkatierin kendisine yöneleneye başladığ1 İslam Nônı'nun söndtüiilmesinden başka bir hedef gözetilmemi ştir. işte buraya kadar ifade edilen kısım Bakara suresinin tasvir ettiği iki bölümden, Birr ayeti'nden önceki bölüıuüdür. Birr ayeti'nden sonra da sure bize mü ' ıninle rin kendilerine, ümmetierine ve roplurnlanna iyilik konusunda, yaşa n rıla nnda, ibadetlerinde ve din noktasında farklı oldukları kimselerle ilişkilerde, aralanndaki aile nizaınında, sosyal dayanışmalannın kendilerine y(iklediği görevlerde, ekonomik dengesizliğin zararlanndan toplumlarını temizleyen konularda ve medeni hukukta belgeli olarak tespit edilmesi gereken hususlarda (Borçlar hukukunda olduğu gibi) temel kabui etmeleri gereken prensipleri Birr ayeti'nden sonra gelen incileri olarak tasvir etmektedir. Bu bölüm de, "Ey iman ederıleri Öldürülenler hakkında kısas size farz kılındı. '" mealincieki ifadelerle başlaya rak ta sürenin sonundan biraz öncesine kadar devam etmektedir. Bu siyakta süre özetle kısası, kısası aftetmeyi, vasiyeti, orucu, i'tikafı. gayr-i meşru yollarla insanların ınallarını yemekten sakındıımayı, insanların onıç- bac ibadetleri, han ımların iddet bekleınel eıi ve i'la (kocanın hanıınına yak laşınarnaya yemin etme) dunımunda beklerrilmesi gereken süre gibi dummlarda insanların dini vakitler konusunda ölçü kabul ettikleri hilalin durumlarını zikreım.ektedir. Yine süre, savaşı gerektiren halleri, savaşın sona erdirilmesi gereken sının, haccı. umreyi, içkiyi, kuman yetiınle ri ve on la rın işlerini n düzeltilmesini, müşriklerle evleomenin hükmünü, hayız halinin hükmünü ve bu halde iken kadına eziyet etmekren sakırunanın gerekliliğini, yeminleri, kadınlara yaklaşrnaınaya yemin edereki'la yapmayı, boşamayı, iddeti, ınal karşıl ığında 7 2 Bakara/ 144-147. 8 2 Bakara/1 78.

hakarcı sılı-esi 'ningerdaıılığı.':125 erkeğin haruroın ı boşamasım (Hal'), emzirmeyi, Allah yolunda infakı zikretmektedir. Allah yolunda yapılan infakın kat kat ka rşı lığının verileceği hususunda örnekler vermektedir. infakın nasıl yapılacağı konusundaki edebi zikretmekte ve infaj<ta gösterişten sakınclırınak tadır. SGre infakla ilgili hususlan meseller üslübuyl a anlatınaktaclır. Süre devamla faizi ve faizin ticaret kategorisine sokulmasındaki insanların hatasını ele almakta, faizi veya faizle elde edilen geliri Allah'ın bereketsiz kılıp - yok edeceğini sert bir üslüpla açıklamakradır. Hayatta kazanç yolu olarak faizi esas alan kimselere l<arşı Allah ve Resfılü tarafından savaş açıldığını ilan etmektedir. Konu şu ifadelerle bitirilınekı.edir: "... Eğe1 ıevbe edıp vazgeçersen iz, sermayeniz sizindir; ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz. ~> Sonra sôre borçların yazılmasına ve yazdınlmasına, borç alıp veımenin şahi t ler huzurunda yapılmasına değinerek bütün bunların insanlar arasındaki adaleti gerçekleştirme ve hakların korunması olgusuna yönelik hikmeti açıklamaktadır. Aym şekilde yazma imkanı olmadığ ı zaman borçların rehin karşıltğında verilmesini de açıkla yara k şah.itliği gizleıneyi şu ifadelerle yasaklamaktadır: '',.. Şahı'tliği gizlemeyin. Kim onu. gizlersej bilsin ki onun ka/bı: günah kardır.,w Son olarak süre; "Peygamber, Rabbi tarc[findan kendisine indirilen.e iman etti... " 11 ifadeleriyle başlayan ayet-i keri nıeyle Hz. Peygamber (s.a.v.)'in davetini ve, ''Allah her şahsı ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar... '' 12, " Ey Rabbimı:z! Bize gücümüzün yetmediği işlet de yükleme!... " 13 ifadeleriyle de, kullarının sorumluluğu ve onların hesaba çekilmeleri konusundaki Allah'ın sünnetini açıklayarak bitirilmiştir. Böylece daha önce de ifade ettiğimiz gibi sürenin sonu ile başlangıcı anlam itibariyle uyuşrnuştur. İşte bütün bunlar, tam ortasında Birr ayeti'nin yer aldığı Bakaı a Süresi'nin konula rının dizildiği gerdanlığın iki ta rafındaki inci taneleridir. Biz bu incileri bu şekilde tefsir için örnek olarak seçtiğimiz Birr ayeti'nin tefsirinden önce gözler önüne seriyoruz. Böyle bir üslupla biz; Süre'nin Birr ayeti'nden önce ve sonra ele aldığı konulan, her iki tarafın incilerini bir araya getirerek bu scırenin ihtiva ettiği konuların büçününün fotoğrafını okuyı.ıculara verecek ve SGre'de anlatılan her meseleyi, ilgili konuya ve süredeki diğer konularla irtibatlandıran gayeyi belirlemeye yardım edecek şek ilde tek bir ipte dizerek okuyucunun önüne koymak süreriyle genelde tefsircilerin takip ettiği yolun dışında bir metodu gerçekleştirmi ş olduk. 9 2 Bakara/279. 10 2 Bakara/283 ll 2 Bakara/285. 12 2 Bakara/286 13 2 Bakara/286.

Ümid ediyorum ki aynı şekilde okuyucular da böyle bir metottan; yaı:ıi tarilıteki İsrailoğulları'nın haberlerini harika bir şekilde rakip edip izleyerek, sözkonusu sürenin iki tarafından birinci tarafına bu derece önem vermesinden anlaşılan manayı anlamakta güçlük çekmezler. İs railoğulları 'yla ilgili tafsihith haberlerle süre adeta şunu ilan etmektedir: Bu kitap, göklerin ve yeryüzünün gaybım bilen Alim tje H.akfm olan Allcıb Teiila 'dan gelen bir kitaptır. O halde. İsrailoğulları 'mn ayrıntılı tarihlerini, hayatlarının inceliklerini b aber verme konusunda O'nun ı çin herhangi bir güçlük yoktur. DolayıStylct Allah Tealcl, israiloğııllcm 'ııırı Hz. Peygamber (a.s.)'i oğullarını tanıdıkları gibi bildiklerini, Kur 'an'ın hak kitap, Hz. Muhammed'in bak peygamber olduğunun bilincinde olduklarını ue içlerinde gizledikleri gerçekleri kendilerine tasvir etmektedir. Aynı şekilde sürenin Birr ayeri'nden sonra gelen kısma önem vermesi de; lslam. Dini'nin azametini, Onun en doğnt, en adil bir yola hidayet eden, insanlara mutluluk yolunu çizen, Müslüman topluma gölgesinde güvenli ve huzurlu yaşadık/an, mutlu ve istikmdr bir hayatı, sağlam bir sistemi hazırlayan apaçık bir cadele ue dosdoğru bir yol olduğunu göstertnektedir. Şimdi böyje bir girişten sonra, Birr ayeti'nin tefsirine başlayalun. B. Kur'an Kerim'de "Birr" Kelimesi ve Taşıdığı AnlamJar Kur'a n -ı Kerim'de "el-birr" kelimesi birçok yerde geçmekredir. Bunlardan birisi tefsirini yapmak üzere ele aldığti11jz ayettir. ''' Diğerleri de şunlardır:... (İyilik) iyi davranış, asla evlere arkalanndan gelip girmeniz deği/d it. ll ncak iyilik sakınan (ve ölçülü giden) kimsenin davranışıdır... '" 5 "Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcanıadıkça "~yi" ye ulaşamazsı - nız... ""'....iyilik ve (Allah'm y asaklanndan) sakın ma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardırrılaşmayın... ' J 7.. (Ey bilginler!) Sizler Kitab'ı (Tevrat'ı) okuduğunuz, gerçekleri bildiğiniz btllde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutı~yor musunuz?... " 18 "...iyilik ve takvayı konuşun... '"" Kur'an - ı Kerim'de Allah Tea!a Zarın ı ; ''...İyilik eden, esirgeyen ancak O ' cluı:... ın ifadesi yle, melekleri; Değerli güvenilir elçiler":'' muttaki kullannı; ''Eb- 14 2 Bakara/177. 15 2 Bakara/ 189. 16 3 t\1-i inınin/92. 17 S Maide/2. 18 2 Bakara/ 44. 19 58 Mücadele/ 9. 20 52 1\lr/ 28. 2180 ' Abese/ 15 16.

bakara sı1.resi'ntn gerdanlı.~ı 327 n?.r =İyiler, seçkinler"/" günahkarlan da; 'Füccar=Kötüler. günahkarlar" olarak vasfetmektedir. "/yiler muhakkak Cerınet'te, kötüler de Cehennem 'dedirler... '""' Allah Teala ahirette iyilere verilecek kitabı, kötülere, günahldrlara verilecek kitaba karşılık olarak sunmaktadır. Şu kötüler Siccfn'dedirler. Şu iyiler de 1/liyyi'n '<:iedirler. Bütün hu. açık/mnalardan anlaşılıyor ki, kul açısından 'Birr=(yilik", manevf değerleri ve güzel ablakı kapsayan. bayrı, (yiliği ve bu. ikisinden kaynaklanan kulun kendisiyle Allah (c.c.)'a yaklaştığı salih amellerin. tümünü ffade etmektedir. Ancak Allah Teatti ya göre ''Birr = {yilik'' ise sevap, rıza ve ilahf sev.gi demektir. Araplar birı in = iyiliğin manasını bu şekilde anlamışlarclı ve her salih amelin, iyi niyetin, güzel ahiakın iyiliğin şubelerinden biri olduğunu çok iyi biliyorla rdı. Ancak herhangi bir şey birr =iyilik mi, yoksa ism - günah mı olduğu konusundaki karışıklıktan dolayı bazen tatbikana hata ediyorlardı. Hz. Peygamber'e birr ve ism'in ne olduğunu sormaya gelen birisi de bu iki kavramı kanştırmış, Allah Resülü de şu gelecek tavsiyeyi değişmez ölçü olarak öğrermiştir. "Kalbine sor. Birr = ~yilik nejsin hoşnut olduğu ve kalbin razı olduğu şeydir. İsm = günah ise. insanlar bu konuda sana fetva sorsalar veya sana fetva verseler de. nr.ifse ağı.1 gelen ve insanın kalbini rahatsız eden şeydir. " Bazen insan; mallarından vereceği zekattan, eşini boşamasından, davalısının malı ile ilgili hakimin verdiği hükümden veya zarar vererek, kötülük yaparak ve zorlama neticesinde hanımının, mal karşılığı kendisini boşaması (Hal') için fidye olarak verdiği maldari, vb. konularda bir fakibe soru sorar ve fetvayı veren fakih şöyle diyebilir: Zekatın farziyetinin şartı; kendi m ülkü olduğu halde ınalının üzerinden bir yıl geçmesi gerekmektedir. Bu dunımda şa yel malın.ı bir anlık dahi olsa birisine hibe eder sonra hemen geri alsa, malın üzerinden bir yıl geçme şart ı gerçekleşmediğinden zekat gerekmez. Nikahıru, şer'an veli olan birisinin kıyma dığı kaclının eş oluşu gerçekleşmediğinden onun boşanınası da gerçekleşmez. Yine hakim fidye karşılığı hanımını boşayan kimseye verilen malın helal olduğu ve koca için bu malın harcanınasında herhangi bir sakınca olmayan meşnı bir hak olduğu istikametinde hüküm verebilir. Bu durumda soru soran, vicdannun sesi ile müfti.inün fetvası, benliğinde duyduğu hakikatle, hakimin kendi lehine verdiği hi.ikmün zahiri arasında kalır. İşte bu noktada Allah Resüli.i soru soran kimseye, fetva cılar kendisine fetva verseler dahi kalp ve vicdanının lılikınlini.i dinlemesi isıikamerinde yol göstermektedir. İnsanlar bazen de nefse, örfe ve milliyetçiliğe aşırı bağlılı kları..,.._.ı l..'biyle tatbikatta hataya düşerler. Mesela müşriklerin Hac ibadetini yaparken ılıramlı olarak evlerinin arka larından girip ihraınlı iken yasak olan ihtiyaçların1 karşılamala- 22 3 Al-i iıııran / 193, 198; 82 in fıtar/ 1 3; 83 Mtıtaffıfi'n/ 18,22 ; 86 İnsan/S. 23 82 İnfitir/ 13 14.

328 tasar.ıınif ruu Allah'ın razı olduğu bir iyilik, kendisiyle Allah'a yaldaşılan haccın bir şartı olarak gönneleri bu gerçeğe bir örnektir. Yine kıblenin Ka'be'ye çevrilmesi ile ilgili emirler geldiğinde kıble meselesini aşm bir şekilde dillerine delayan ve bu meselenin dışında her türlü üstün değerleı.i, salih amelleı i unutup bir tarafa koyan kimselerin durumu da buna örnektir. Allah Teala müşriklerle ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: "... İyilik asla evlere arkalarmdan gelip ginneniz değildir. Ancak iyı:lik sakı nan (ve ölçülü hareket eden) kimsenin davranışıdır. (O halde) evlere kapılarından girin, Allah 'tan sakının ki kurtuluşa eresiniz...ı-ı Yine Allah Teala kıble meselesini; dinin, faziletin yegane ölçüsü imiş gibi dillerine dolayan.lar hakkında da şöyle buyurmuştur: " Yüzterinizi doğuya ~ya batı:ya çevrirmeniz (gerçek) ~yilik değildir... '" 5 Muhakkak ki ibadet ederken belirli yönlere dönmek Allah Te~Ua'ya kalben yönelmek için bir sembol, bir vesiledir. Yoksa ibadet emrinin kendisine bağlı olduğu temel bir ri.iki.in değildir. C. B.irr (İyilik) Görüntü ve Şekillerine Bağlı Değildir Bakara SOresi'nin 177. ayet-i kerimesi gerçek boyutlarıyla iyiliğin anlamını belirleme noktasında gelen ayetlerinen kapsamlı olanıdır. Bu ayet-i keriıne, iyiliğin görüntü sürer ve şekillerle herhangi bir şekilde alakasının olmadığını, ancak hakikatlerle, işleıin özüyle ve sonımluluklann ruhuyla ilgili olduğunu göstermektedir. Ayru şekilde iyiliğin he.r türlü hayn toplayan üç kısma ayrıldığını da ifade etmektedir. Bunlar da inançta birr, anıelde birr, ahfc1kta birrtlir. 1. İnançta Birr (İyilik): Allah Teaiii'nın "İyilik ancak Allah'a, alıiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eden kimselerin yaptığı iyiliktir.""' mealindeki ayette açıklanan inançta birr beş esastan ibarettir. Birincisi: Allal1'a imandır ki Rab oluşunda, ibadet etme noktasında sadece Onu tanımak ve Onun birl i ğini taselik etmektir. Fayda verip zarar verebilecek olanın, yükseltip alçaltanın, izzetli kılıp zelil kılanın, rızkı, geçimi kısıp genişletenin de ancak onun olduğuna inanmaktır. Bütün yüzlerio kendisine çevrildiği, biirün kalplerin kendisine yöneldiği ve kullarının üstünde bir güce sahip olduğunu kabul etmektir. İnsanları dilediği şeref ve üstün konuma yükselten, zillet ve alçaklıktan, her türlü hata ve günahlardan koruyan, sürekli gözeten, aldatıl a- 24 2 Bakara/ 189. 25 2 Bakara/177. 26 2 Bakara/177.

bakara sılresi 'nin gerdanlığı 329 mayan, bilgisizlikten münezzeh bir Allah'a ve Onun azametine iman ancak hayatın bütün safhalarında hidayet ışığı olabilir. İkincisi: Alıiret gününe iman demektir ki; arnelierin karşılığının verileceği, kalplerde ve vicdanlarda gizli olan her şeyin sorgulanacağı, ebedi saadet veya ebedi azabın verileceği e,>i.ine iman etmektir. İşte bu ınana ve bu iman ancak nefislere hayır, iyilik sevgisini, manıfu yerine getirip münkerden kaçınma lursını, yeryüzünde zulüm ve fesartan kaçınmayı kökleştirebilir. Kur'an ahiret gününe iman etmeye, son derece önem vermiştir. Hana bu konuda taıtışma açıp sağlam deliller ve bürhanlar ileri sürmüş, örnekler getirmiş, ahiret gerçeği üzerine yemin etmiştir. Ahireti inkar edenlerin, insan bedeni tamamen çürüyüp dağıldıktan, kemikleri ufalanacak dereceye geldikten sonra insaniann tekrar diriltilmesine şa şanların ri.iyalarını boşa çıkarmıştır. Konuyla ilgili birçok ayetten birinde Allah Teala şöyle buyı.ınnaktadır : "Bir de onlar dediler ki: Sahi biz bir kemik yığını ve kokuşmuş bir toprak olmuş iken, yepyeni bir yaratılışla diriltileceğiz, öyle mi? De ki: İster taş olun, ister demir, isterse aklınıza (yeniden dirilmesi) imkansız gibi görünen herhangi bir yaratık! (Bunlar) Allah 'ın sizi yeniden diriltınesini güçleştinnez. Diyecekler ki: Bizi tekrar hayata kim döndürecek? De ki: Sizi ilk defa yaratan. Bunun üzerine onlar sana alaylı bir tarzda başlarını saliayacak ve ''Ne zamanmış o?" diyecekler. De ki yakın olsa gerek! Allah sizi çağ ıracağı gün, kendisine hamd ederek çağrısına uyarsınız ve (dirilmeden önceki halinizde) çok az kaldığınızı sanırsınız. "r Allah'a ve alliret gününe iman, Mebde ve me'ada (varlığın başlangıcına ve ahiretle son bulmasına) iman demektir. Gerçekten iman edilmesi gereken bu iki iman rüknü mutlak gayb sahasına giren konulardır. Binaenaleyh tek başına insan aklının bu iki iman gerçeğine ulaşması, din1 görevleri ve şer'! hükümlerden gerekli olanları kendi kendine bilmesi mümkün değildir. Çünkü beşer aklı sınırlı bir kabiliyete sahiptir. Bununla birlikte insan aklını heva ve şehvet de kuşatmaktadu. Dolayısıyla nefsanı meyil ve arzuların kendisine ulaşamadığı, sınırsız, mutlak ilim sahibi bir kaynaktan insanoğlunun irşad edilmesi gerekir ki, O da her şeyi hikınetle yaracıp, ber şeyden haberdar olan, yeryüzünde ve göklerde olan hiçbir şeyin ilminden gizlenemediği Allah'rır. O zaman mutlak kaynakla insan arasında bir vasıtanıın olması gerekir ki; o da Allab'a ve ahirete iman zaruretini doğnı bir şekilde bilme yoludur. Bu vasıra da üç ana unsurdan oluşmaktadır: Birincisi: En üst kısımda yer alan unsurdur ki; varlığı ve yaratılışı itibariyle Allah Teala'dan vasıtasız olarak bilgi alma imkanına sahip bir kabiliyette olan meleklerdir. Meleklere iman vahye imanın temelidir. Onları inkar etmek vahyi inkar etmeyi gerektirir. Aynı şekilde peygamberliğin ve ahiret gerçeğinin inkarını da gerektirir. 27 17 İsn'i/49-52.

330 tasawıif ikincisi: İnsanlara yakın kısımda yer alan unsurdur ki; bu unsur, beşeriyeti itibariyle insanlardandır. Ancak rühaniyeti itibariyle Mele-i A'la=Yüce melekler topluluğu ile bağlantısı vardır ki, bunlar da peygamberlerdir. Bunlar Kur'an'ın açıkladığı gibi Allah'ın elçileridüler. Allah'ın insanlara olan emirlerini meleklerden alırlar ve insanlara ulaştırırlar. Kendisiyle emrolunduklan hükümleri, ih'ih1 şeriatı insanlara tebliğ ederler. Üçüncüsü Unsur: Risalet ve vahyin bizzat kendisidir. Ayet-i kerimede bu ikisi tekil olarak el-kitab adıyla!fade edilmiştir. Arapça 'da kitabın çoğu/u olan el-kütüb yerine el-kitab şeklinde tekil olarak ~fade edilmesinde Allah katında elinin birliğine işaret edilmiştir. Çünkü ı:lahf kitaplardan herhangi birine iman etmek, bütün ilahf kitap/ara iman etmek demektir. İşte bunlar ilahi ıisaletin üç temel unsurudur. İki ucu bir ortası vardır ki üçüne de iman etmek şarttır. Allah'a ve alıiret gününe imanda olduğu gibi bunlardan herhangi birisini inkar etmekle de gerçek birr=iyilik tahakkuk etmez. Böylece ahirette; "... Fakai asıl iyilik o kimselerin (iyiliği) dir ki, Allah 'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman etmişlerdir...,,~, şeklinde tarif edilen inançta birr'den (iyilikten) ibaret olan beş esas tamamlanmış olmaktadır. 2. Amelde Birr (İyilik) Anıelde birr'e gelince bütün çeşitleriyle ca nı ve malı Allah Rızası ve Allah'ın kullarının boşnutluğunu elde etme yolunda harcamaya dayanan birçok kısımlan vardır. Amel, inancı takviye ettiği gibi aynı zamanda da onun meyvesidir. Gerçekten amel inancı korur, onu güçlendirir, ve inanca istikamet verir. Konumuz olan birr ayeti canı Allah yolunda harcamayı ffade eden en büyük göstergelerden birinin namaz olduğunu flade etmektedir. Gerçekten namaz ibadeti dinin dü eği, inanarıla inanmayanı ayıran en önemli göstergedir. Namaz kulun mbbine yalvarışı, juhşiyattan ve kötülüklerden alıkoyan, her türlü korku ve ü1pertiden insanı koruyan bir ibadeıtir. Kişi namaz kıtarken rabbinin huzurunda dunnakla ve nefsini dünyalık her şeyden soyutlamaktadır. O kadar ki artık onun için ne mal, ne şan-şöhmt, ne evlat ne yemek, ne içmek, ne de konuşmak vardır. Sadece Allah 'a teslim olmak vardı1. Başlangıcı ''Ailahu Ekber" ifadesidir. Işte namaz ibadeti bütün başiann önünde eğildiği, gönül/erin sükunet bulduğu, Onun rızası yolunda can/arın, ruhlarm feda edildiği bir Allah 'ın tazim ve tekbiriyle başlamaktadır. Gerçek namaz, kul ile Rabbi arasırıda emir ve yasaklanna uygım olan her yerde canını ve ruhunu feda etmek üzerine bir sözleşmedir. Ancak bu. ruhtan uzak ve birtakım bareket!erden ve sözlerden ibaret olan namaz, asla canı Allah yolun- 28 2 Bakara/ 177.

bakara sı? resi 'nin gerdanlı(iı. 331 da harcama, onu Allah yolunda feda etmenin göstergesi olamaz. Böyle bit namaz bi rr (iyilik) adına hiçbir şey ifade etmez. Biliikis böyle bir namaz için Kur'an-ı Kerim 'de ''Yazık/ar olsun o namaz kılanlara ki onlar namazlarını ciddiye almazlar (gaflet içinde kılar/ar) Onlm gösteriş yapan/ardır. Hayra da mani olurlar.'""' ifadeleriyle anlatılan. sahibine yük olan ve ondan kabul edilmeyecek olan namazdır. Ayette geçen namazdakisehv; yanılmak, kasıtsız unutmak demek değildir. Buradaki sehv, namazın taşıdığı yüce manalardan, birr ve takvayı ifade eden keyfiyerten gaflette olma ktır. Daha sonra birrayeti malın iki şekilde harcandığını anlatmaktadır. Bunlardan birincisi şu ifadelerde yer almaktadır: "Mal sevgisine (veya mala o/fm ihtiyacına) rağmen, onu, yakınlarına, yetimlere, chişkünlere. yolda kalmış/ara, kölelerin hürriyete kavuşturulmasıncı vermişlerdir. 1 " Diğeıi de aynı ayetin devamındaki "... zekatı vermiş... " ifadesinde yer almıştır. İşte Kur 'a n-ı Kerim'in bu tavrı gereğince şu gerçeğin anlaşılması gerekmektedir. Kur'an'daki genel ifadesiyle infakın içinde mürala edilen zekat başka, mal sevgisi veya mala ihtiyaç duymakla beraber ayette sayılan sını11ara malın sadaka olarak verilmesi başka bir şeyclir. Dolayısıyla sadaka zekata girmediği gibi zekat vermek de sadaka yı ortadan kaldırmaz. O halde zenginler ve zekiit haricinde sadaka vermeye gücüyettiği halde zekat vermekle yetinen malf güç sahipleri şayet muhtaçların ihtiyaçlarını kar-şılamak, maddf sıkıntı içinde olanların sıkıntılarını gidermek ve Müslümanların menfaat!e1ini korumak için yardım elini uzatmayanlar asla Allah 'ın kullarından istediği birr (iyilik) üzerinde değillerdir. İşte bu sosyal hayatm tanziminde büyük bir ası.l dır. Bu asla göre hakime (yani devlet başkanına); zekat fertlerin ve ıoplumun ihtiyaçlarına yetmediği zaman zekattan başka adil vergi çeşitleri ni koyması mübah k ı lınmıştır. Birr ayetinde ilgimizi çekmesi gereken bazı önemli hususlar şun lardır. Birincisi: Birr ayetinde "Mal sevgisine rağmen malını verenler (tasadduk edenler)... " ifadesi yer alınaktadır ki, iki meşhur görüşe göre bu ifadedeki "ala hubbihi" ibaresi, ınal sevgisine, mala ihtiyacına rağmen veya A.Jlah ' ı sevmekle birlikte şeklinde anlaşılmış tır. Bu anlama göre şayet zen~.inin sahip olduğu mal; fıtraten malı sevmeye, ihtiyaca rağmen Allah sevgisiyle birlikte harcaıuyorsa, böyle bir harcama ve tasaddukta İslam Dini'ndeki, kendisi ınuhtaçken başkas ı na vermeyi ifade eden "İSAR " hasleti, manası var demektir. Böyle bir tasadduk için de feda etme, birr (iyilik) anlamı daha uygun düşmektedir. Bu sebepledir ki bir hadis-i şeri fte Rasülullah (s.a.v.) şöyle buyurınaktadır: "Sadakanın en fazilet/isi, sen sağlam ve malı uşm bir şekilde sel'mekle birlikte, fakirlikten korktu- 29107 Miiün/ 4-7. 30 2 Bakara-/177.

332 tascit-1111( ğu n ve zenginliği de istediğin halde tasadeluk etme ndir. Ölüm anı gelip ruh bedenden ayrılı1'ken bile böyle bir tasaddu.ku. ihmal etmeden falana şu kadar, /ilana şu kadat, şu.na da şu kadar diyerek malını infcık et." Aynı şekilde herhangi şan şöhret ve gösteriş için olmaksızın Allah sevgisiyle ve O'nun rızasını isteyerek tasadduk edilen mal da en faziletli tasadduk sııufına girmektedir. Ancak Kur'an- ı Kerim'de gelen başka bir flyerteki "Sevdiğiniz şey lerden (Allah yolunda) harcamac/ıkça "birr'e = iyiliğe " ulaşarnazsınız..." 11 ve yine Ensarı vasfetme sadedinde gelen "... Kendileri zaru.ret içinde bulunsalar hile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korımursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. " 12 mealindeki ayetler birinci mananın daha yerinde olduğunu gösteren delillerdendir. İkincisi: l3irr ayetindek.i mal sevgisiyle birlikte Allah için malın infak edileceği sınıtlar zikredilmiştir. Fakat bunları zikretmekten gaye, malm in.fak edileceği sınıfların hepsini saymak veya sadece infakın sayılan sınıflarayapılması gerektiğini ifade etmek için değildir. Ancak ayette sayı lan sınıflar sadece mala olan ihtiyacı daha öne çıkan ve onlarm ihtiyacının ka rş ılarunasına toplumun öncelikle ihtiyaç duyduğu kimseleri belirlemek için zikredilen örneklerdir. Üçüncüsü: Ayetteki '1hnu's-Sebfl" ifadesi ilim öğ1 enrne uğruna yolculuğa çıkanları, insanlara faydalı olan şeyleri araştırma uğnma yolcu olanları, dinin neşredilmesi ve dinin hükümlerinin tebliğ edilmesi, Müslümanlar arasın da sevgi ve kardeşlik bağlarının güçtenditilmesi gibi vb. bedejler uğr!ma yola çıkan heyetleri kapsamaktadır. Dördüncüsü: Ayetteki "Ve fi'r-rikclb" ifadesinin anlamı normalde köleleri kölelikten kurtannaktır. Ancak toplumda eğer kölelik kalkmışsa o zamarı bu terinıin hatp esirlerini esirlikten kurtarma ve borcunu öcleyemeyen borçluları borçluluk boyunduruğundan kurtm ma arılamında da anlaşılması gerekmektedir. İşte Kur'an - ı Kerimfakirlere, düşkün/ere, ihtiyaç sahibi olan bütün sımflara o kadar önem vermiştir ki, neredeyse bu sın~flm a infak etmeye, muhtaç/ara bol bol yardımda bulunmaya teşvikin yer alınadığı bi1 süre yok gibidir. Kur'an 'ın bu tutumuyla şenin tırnaklarını kesme hedeflenmiştir. Aynı şekilde milletler tarihinin açıkça şehadet ettiği gibi toplumları, onların sistemlerini ve ahlaklarını yıknıada kullanılan en uğursuz yol olan fitne}esat tohumlannı kökünden sökmektir. Şimdilik arnelde birr konusundaki bu açıklamalarla yetinı'yoruz. 3. Aliliikta Birr (İyilik) Ahlakta birre gelince, herşeyden önce ayet-i kerime bu konudaki temel pren Bu prensiplerden birisi; görevi yerine getirmekrir ki, ayet-i sipleri zikretmiştir: 31 3 Al-i İıımln/92. 32 9 Haşr/9.

bakara sılm.~i'nin &ardan.lığı 333 kerime'de "Ahitleştikleri zaman abitlerini yerine getimıişlerdit. " şeklinde ifade edilmiştir. Diğeri de, ansızın başa gelen durumlara mukavemet etme ve bayatın güçlüklerinin üstesinden gelme prensibidir ki ayet; "... Sıkıntı, darlık (hastalık) arılannda ve savaş zamanında sabırlıdırlar. " sözleriyle ifade etmektedir. Ayetteki "Ahd=sözleşme, ahitleşme " kelimesi insanoğlu için vazgeçilmez ol<ı n, onlarsız bayatın müstakim olamayacağı çeşitli anlaşmaları, sözleşmeleri içine alan kapsamlı bi.r lafızdtr. Bu sözleşme ve anlaşmalann çokluğuyla birlikte belli başlı olanları şunlardır : -Kul ile Allalı Teatti. arasındaki sözleşme. -Insanlar arasındaki sözleşme. -Devletler arasındaki sözleşme. Yüce Allah 'ın kullar~yla olan ahitlet i çok olup bir kısmı genel, bit kısmı da özel ahitlerdir. Ku:r'ii.n'dan gene{ ahite örnek; "Ey Ademoğullarıt Size şeytema tapmayın, çünkü o sizin apaçık bir düşmanımzdır." deınedim mi?'v} ifadeleriyle harırlaulan ahittir. Özel abite örnek de; "Hani Allah peygamberlerden. "Ben size kitap ve hikmet verdikten sonra nezdinizdekiteri tasdik eden bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanıp yardım edeceksiniz" d~ve söz almış, "Kabul ettiniz ve bu abdimi yüklendiniz mi?" dediğinde, "kabul ettik" cevabını vermişler bunun üzerine Allah: O halde şahit olun; ben de sizinle birlikte, şahitlik eclenlerderıim, buyurmuştu. >J$-1 mealindeki ayet-i kerimede belirtilen ahdi gösterebiliriz. Bugün bu abitten insanların alacakları ders, toplumları ıslah etmekte yükümlü olun ıslc1hatçıların kenet!enmeleri, bayı1 ve ıslah prensibinde birbirini destekleme/eri, birbirini yıkmanıaları, birbirine saldırmanıaları, sonra gelenlerin öncekileri destekleme/eri, öncekile1''in sonra gelenterin işini ko!aylaştıracak şekilde hazırlık yapmaları ge1 eğini idrcık etmektir. Muhakkak ki. her ıslahatçıııııı kendi başına Mr ünımet olması, kendi başı na bir hizh, gu.rup oluştutması bu tür abde V({{t..ı göstemıek demek deği!dt:ı. Bilii.kis böyle bir ayrımcılık ve bizipçilik; Jikren bozulmak, iyiliği zayi etmek, bidayet ue isıikametten insanları mabrum etmek demektir. Kulların birbirleriyle olan ahirleri ise, aralannda cereyan eden mali (parasal) veya mal1 olmayan sözleşme ve anlaşınalarda görülmektedir. Aynı şekilde milletler arasındaki hukukun ve anlaşmaların tespitinde cereyan eden ilişkiler de bunun gibidir. Bütün bu ahitlere, anlaşmalara hakkı çiğnemek veya bir ferde, bir millete karşı zulme sebep olm<:k suretiyle Allah'a karşı masiyet söz konusu olmadığı müddetçe bağlı kalmak (ahde vefa) vaciptir. Kur'an ahde vefaya teşvik etmeye önem vermekte ve ahdi bozanı da, "... ipliğini sağlam - 33 36 Yasin/ 60. 34 3 AJ.i İınran /8 1.

ca bitirdikten sonra ç6züp bozan (kadın) gibi olmayın...,.ı.ı ifadeleriyle son derece anlamsız iş yapan ahmak bir kadına benzermekredir. Aynı şekilde Kur'an "Yeminler iııı:zı: aranızda fesada araç edinmeyin, aksi halde (islam 'da) sebat etmişken ayağınız kayar da (insan/an) Allah yolundan alıkaynıanız sebebiyle (dünyada) k6tülüğü tadarsınız...,,y, ifadeleriyle de sözleşmelerin açık ve net olmasını, aldatma, hilekarlık ve kandırmaya d.ayanmamasını, "Bir toplum diğer bir toplumdan (sayıca ve malccı) daha çok olduğu için yeminterinizi aranızda bir.fesat aracı edinerek... (bozmaym). ": 7 ifadeleriyle de hiçbir kuvvetin sayı, mal veya silalı çokluğundan yararlananık abdi bozmamasını istemektedir. Böylece Kur'an adil anlaşma ve sözleşmelerin temellerini koymakta; ahitlere vefayı, dünyada insanı yücelten ahirette de onu mutlu kılan "iyilik"ten saymaktadtr. İnsanoğlunun başına gelen sıkıntı darlık veya savaş durumlarına sabırla karşı koyma prensibine gelince iiyette.;... Sıkıntı, darlık (hastalık) anlarmda ve savaş zamanmda sabtrlıdırlar... " ifadeleriyle zikredilmiştlr. Gerçekten sabır, httyatta başarının temeli, bütün insani olgunlukların kaynağı, bütz./.n zorluk/ann üstesinden gelmek ~çin yegane yoldur. Sabır, mukavemetsiz ve fiili eylem yapmaksızın boyun eğip, teslim olmak demek değildir. Aksine sabır kalbin dayanıklılığuu bozmadan, hayırlı sonuca güvenle cihad edip gayret etmektir. Allah TeiiH'i ayette "el-be'sa, ed-darra. ve Hine'l-Be's" ifadeleriyle üç hali beyan etmişrü ki bunlar gerçekten korkuya kapılanların koi kularının, dehşere düşenierin dehşetlerinin oıtaya çıktığı dmurnların en baı:iz olanlarıdır. -"el-be'sa'' kelimesi Arapça'da 'el-b ucıs " kökünden gelen bir kelirne olup, sikıntı ve fakirlik anlamındadır. -"ed-darra" ise; hastalık veya sevdiği malı, ailesini ve eviadını kaybetmek gibi insana zarar veren şeylerdir. -"el-be's" ise savaşın kızışması demektir. Kur'an bütün bu vb. durumlarda sabra teşvik etmeye önem vermektedir. Namazı sabırla beraber zil~retmiş ve sab ırla, namazı önemli durumlarda, sıkıntı ve darlık anlarında kişinin yardım isteme kaynağı, bela ve musiberler karşısında sığınak olarak görmüştür ki, ''Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah'tan yar dım isteyin...,#< buyurmuştur. Hz. Peygamber (s. a. v)'in hadislerinde de "Sabır imanın yarıstdır. "ifadesi geçmektedu. Allah Teaiii da bize sabreden~erle beraber olduğunu haber vermektedir. işte bunlar inançta, anıelde ve ahlakta birrin unsurlarıdır kı:, milletterin güç ve şere.fin zirvesine ulaştığı şer/erden, güven ve huzurun bozulmasından, 35 16 N:ıhl /92. 36 16 Nahl/ 94. 37 16 Nahl/92. 38 2 B:ıkara/17 7.

bakara stlmsi'ııirı gerdmıhğı 335 huzur ve -rahatı acılaştıran şeylerden uzaklaştığı sar-sılamaz ablak düsturlandtr. Bu konuda söz konusu unsu rların zikrinden sonra ayetin bu unsurlara inanan, bunlara göre amel eden ve hedeflerini gerçekleştiren inançta, arnelde ve ahlakta birr sahibi ınü 'ıninler hakkında özellikle doğnıluk ve takva ifadesini "İşte birr (iyilik) davasında doğruyu söyleyenler onlardır. Takvasahibi olanlar da ancak onlardır. "şeklinde kullanması bizim için söz konusu unsurların önemini ortaya koyma açısından yeterlidir. Evet gerçekten onlar imanlan konusunda do,~ru söylemişlerdir... Arnelleri konusunda doğru söylemiş/erdi1... Ahlakiarı konusurıda doğrıı söylemişlerdir... O halde müttakfler vaifı ancak onlar için doğru olur. Onlar öyle kimselerdi1 ki, daima hem kendilerinin hem de diğer insanların menfaatine uygun işler yaparlar. Hem kendilerine bem de diğer insanlara zararlı olan her şeyden de kaçınırlar. Bu makale s iliık Ezher şeyhlerinden (bugünkii anlamda rekıöil Malımüd ŞELTl!T'uo "Te(sfm'I-Kur 'aııi 'I-Ketfm adlı kitabının 74-88.salılfelerinden alınınışıır. Ayrıca konumın dalıa iyi anlaşılabilıııesi için başlık belli bir ıasarrutla tercüme edilmiştir. <.Çeviren).