OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA TELKÎH-i CÜDERÎ (ÇİÇEK AŞISI)*



Benzer belgeler
OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA TELKÎH-i CÜDERÎ (ÇİÇEK AŞISI)*

9. HAFTA. Ulusal sağlık politikaları: Osmanlı İmparatorluğu ve sağlık hizmetleri

Ölülerin muayenesi ve defin ruhsatlarının verilmesi, fert. toplum ve çevre sağlığının açısından önem arz etmektedir.

10.HAFTA Ulusal sağlık politikaları

Murat Dursun Tosun ŞEBİNKARAHİSAR TARİHİNDEN GÜNÜMÜZE YANSIYAN BİRKAÇ OLAY

Sağlık Bakanlığından:

KUAFÖRLER & BERBERLER İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HİZMETLERİ

KAMU PERSONELİ VE BUNLARIN EMEKLİLERİNİN YURT DIŞINDA TEDAVİLERİNE İLİŞKİN YÖNETMELİK

Suriye Valisi Arif. Dahiliye Nezareti ne Özet: Şam da Plisi adlı Cizvit rahibine dair.

T C SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü. Sayı : B.13.2.SGK / /11/2009 GENELGE 2009/ 136

BĠR MESLEK OLARAK ÖĞRETMENLĠK

sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi dönemi

XX. YÜZYIL BAŞLARINDA İZMİT TE SALGIN HASTALIKLARLA MÜCADELEDE AŞI ÇALIŞMALARI

Sirküler Tarihi : Sirküler No : 2017/098

Mezarların açılması, ölülerin çıkarılması, ölülerin tahniti, tabutlanması ve nakli fert, toplum ve çevre sağlığı açısından önem arz etmektedir.

KÖY İÇME SULARI HAKKINDA KANUN

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

Her şeyin değiştiği yüzyıl!! 13. Yüzyıl

Türkiye de Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı ve Sağlık Harcamalarının Gelişimi. Sağlık Nedir?

Türkiye de Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı ve Sağlık Harcamalarının Gelişimi

İZMİT KAYMAKAMLIĞI (Yazı İşleri Müdürlüğü) HİZMET STANDARTLARI TABLOSU (İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA BAĞLI TÜM KAYMAKAMLIK BİRİMLERİ)

Hayvan Sağlığı ve Zabıtası kanunu ile yönetmeliğin Kuduza karşı önlem maddeleri

DEFİN NÖBETİ NDE SON DURUM!!!

6645 SAYILI SON TORBA KANUN İLE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ALANINDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER

VERGİ USUL KANUNU NUN BİLİNEN ADRESLERİ VE TEBLİGAT YÖNTEMLERİ KONULARINDA DEĞIŞİKLİKLER YAPILDI

İL AFET VE ACİL DURUM MÜDÜRLÜKLERİNİN AFET, ACİL DURUM VE SİVİL SAVUNMAYA İLİŞKİN YATIRIMLARININ DESTEKLENMESİNE DAİR USUL VE ESASLAR

GAZİEMİR KAYMAKAMLIĞI HİZMET STANDARTLARI TABLOSU

Cenaze Defin İşlemleri

( tarih ve Mükerrer Sayılı Resmi Gazete de yayımlanmıştır) Harcama Yetkilileri Hakkında Genel Tebliğ (Seri No: 1)

Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci

DURAKLAMA DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

T.C. GEBZE BELEDİYESİ YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV TANIMLARI. Karar Tarihi : 07 / 03 / 2008 Karar No: 84 Sayfa No: 1/11 BİRİNCİ BÖLÜM AMAÇ:

KALKANDERE KAYMAKAMLIĞI HİZMET STANDARTLARI TABLOSU (İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA BAĞLI TÜM KAYMAKAMLIK BİRİMLERİ) BAŞVURUDA İSTENİLEN BELGELER

AKÇAABAD VAKFIKEBĠR NÜFUS KÜTÜĞÜ - ( )

T.C ÇAMAŞ KAYMAKAMLIĞI (İlçe Yazı İşleri Müdürlüğü) HİZMET STANDARTLARI TABLOSU BAŞVURUDA İSTENİLEN BELGELER

VI-8 MERKEZİ YÖNETİM MUHASEBE YÖNETMELİĞİ GENEL TEBLİĞİ (SAYI: 2)

İL HAYVAN SAĞLIK ZABITASI KOMİSYONU

İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE. Stj. Av. Belce BARIŞ ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

TURKIYE DE YEREL YONETIMLER: Doç.Dr. Ahmet MUTLU

T.C. HOCALAR KAYMAKAMLIĞI HİZMET STANDARTLARI TABLOSU (İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA BAĞLI TÜM KAYMAKAMLIK BİRİMLERİ)

HEKİMLERİN MECBURİ HİZMET YÜKÜMLÜLÜĞÜ

TC. KAPAKLI BELEDİYESİ SAĞLIK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam,Dayanak ve Tanımlar

2016 Meclis Denetim Komisyon Raporu

T.C İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ZABITA DAİRE BAŞKANLIĞI ZABITA DESTEK HİZMETLERİ ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ

SELANİK KALE SURLARININ YIKILMASI

1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ve Meskenlerin Haiz Olacakları Sağlık Şartlarına Ait Talimatta bu şartlarla ilgili hususlar belirtilmiştir.

KİTAP TANITIMI. Necmi UYANIK

İDARÎ YARGILAMA USULÜ KANUNU NUN 4. MADDESİ VE DİLEKÇELERİN KAYDA GİRİŞ TARİHİ

GENEL SAĞLIK SİGORTALISI VE BAKMAKLA YÜKÜMLÜ OLDUĞU KİŞİLERİN YURT DIŞINDA TEDAVİLERİ

İŞYERLERİNDE İŞİN DURDURULMASINA VEYA İŞYERLERİNİN KAPATILMASINA DAİR YÖNETMELİK

23- TÜKETİCİNİN VE TÜKETİCİ SAĞLIĞININ KORUNMASI

5393 Sayılı Belediye Kanunu nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi gerekçeleri ile birlikte ekte sunulmuştur.

Meme Kanseri Taraması Hakkında Kısa Film*. *Central and East London Breast Screening Service tarafından hazırlanmıştır.

TÜRKİYE DE SAĞLIK KURUMLARINDA İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ HİZMETLERİ. Doç Dr Meral Türk Ege Üni Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD

T.C. İZMİR KARABAĞLAR BELEDİYE BAŞKANLIĞI Yapı Kontrol Müdürlüğü HAKKINDA YÖNETMELİK

KADIKÖY BELEDİYE BAŞKANLIĞI YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ İKİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Kuruluş, Dayanak ve Tanımlar

İŞYERİ HEKİMİ GÖREV, YETKİ VE SORUMLULUKLARI

ERTÜRK YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK VE BAĞIMSIZ DENETİM A.Ş. 2017/80

- Demirbaş malzemelerin kullanıldığı mahallerde oda listelerinin yapılmadığı veya güncellenmediği,

ÖĞRENCİ DİSİPLİN SORUŞTURMASI ÖRNEKLERİ

AMASRA KAYMAKAMLIĞI HİZMET STANDARTLARI TABLOSU (İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA BAĞLI TÜM KAYMAKAMLIK BİRİMLERİ)

SİRKÜLER NO: POZ-2009 / 52 İST, MALİYE; VADELİ ÇEKLERDE REEKONTU KABUL ETMİYOR

Maliye Bakanlığı Tebliğin Adı. Kurum

T.C. İZMİR KONAK BELEDİYE BAŞKANLIĞI Yapı Kontrol Müdürlüğü ÖRGÜTLENME, GÖREV VE ÇALIŞMA ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK

Av. Ece KAVAKLI Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Ankara Halk Sağlığı Müdürlüğü Hukuk Birimi

T.C. GEBZE BELEDİYESİ HUKUK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV TANIMLARI. Karar Tarihi: 07/03/2008 Karar No: 84 Sayfa 1/6 BİRİNCİ BÖLÜM AMAÇ:

TUTAN AKTIR. 'GIN İşveren Vekili 1.Hukuk Müşaviri Üye

ÇERKEZKÖY BELEDİYESİ YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ NE AİT TEŞKİLAT GÖREV VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA YÖNETMELİK İKİNCİ BÖLÜM AMAÇ, KAPSAM, HUKUKİ DAYANAK, KURULUŞ

İ957 malî yılı Muvazenei Umumiye Kanununa bağlı cetvellerde değişiklik yapılması hakkında Kanun

Sahte Banknotların İncelenmesi Ve Değerlendirilmesinde Uyulacak Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik

Şebinkarahisar lı bir baba ve Rumeli göçmeni bir annenin oğlu, İlk, orta ve lise öğrenimini Özel Tarhan Koleji'nde tamamladı,

Bayraktar Kayıtdışı yüzde 53 ten yüzde 33 e düştü bu bir rekordur

ARAÇ MUAYENE İSTASYONLARI KONYA İLİ DURUM ANALİZİ Ahmet ÇELİK

Sağlık ve Salgın Hastalıklar Kaynakçası

T. C. TORBALI BELEDİYESİ RUHSAT VE DENETİM MÜDÜRLÜĞÜ TEŞKİLAT YAPISI VE ÇALIŞMA ESASLARINA DAİR YÖNERGE

BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Ölüm İşlemleri. Bildirim Süresi, Usul ve Yükümlülüğü. Köylerdeki Ölümler. Sağlık Kuruluşu Bulunan Yerlerdeki Ölümler

ULUS KAYMAKAMLIĞI HİZMET STANDARTLARI TABLOSU (İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA BAĞLI TÜM KAYMAKAMLIK BİRİMLERİ)

Harcırah Unsurları. Gündelik Yol gideri Aile gideri Yer değiştirme gideri Bunlardan birini, birkaçını veya tamamına müstahak olabilir.

T.C YÜKSEKOVA BELEDİYE BAŞKANLIĞI YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ KURULUŞ GÖREV VE ÇALIŞMA ESASLARI YÖNETMELİĞİ

TUTAN AKTIR. Recep Ali ER İşveren Vekili Genel Müdür Yardımcısı Kurum İdari Kurulu Başkanı. İşveren Vekili 1.Hukuk Müşaviri Üye

GELİRLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ NÜN TARİHİ GELİŞİMİ

İŞÇİ SAĞLIĞI İŞ GÜVENLİĞİNİN TARİHİ GELİŞİMİ

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI NÜFUS VE VATANDAŞLIK İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ NÜFUS ŞEFLİKLERİNİN KURULUŞUNA VE GÖREVLERİNE İLİŞKİN YÖNERGE

SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ

T.C. PALANDÖKEN İLÇE BELEDİYE MECLİSİ. Dönemi : 2014 Karar Tarihi : Karar No : 20

T.C. KONAK BELEDİYESİ SAĞLIK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ ÖRGÜTLENME, GÖREV VE ÇALIŞMA ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK BİRİNCİ BÖLÜM

İNSAN KAYNAKLARI VE EĞİTİM DAİRESİ BAŞKANLIĞI TEŞKİLAT YAPISI VE ÇALIŞMA ESASLARINA DAİR YÖNERGE

2013 YILI EMLAK VERGİSİ BİRİNCİ TAKSİDİ ÖDEME SÜRESİ 31 MAYIS 2013 DE SONA ERİYOR

VARDİYA USULÜ ÇALIŞMA ESASLARI

T.C. KONAK BELEDİYESİ SAĞLIK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ SAĞLIK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ ÖRGÜTLENME, GÖREV VE ÇALIŞMA ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK BİRİNCİ BÖLÜM

ĐKĐNCĐ DAĐRE KARAR. Đclal KARAKOCA ve Hüseyin KARAKOCA v. TÜRKĐYE (Başvuru no /11)

AFYONKARAHİSAR VALİLİĞİ SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA VAKFI. Ocak 2016 Sayı: 4

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5

485 SIRA NO.LU VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ 2017 / 111

ÇEVRE KORUMA VE KONTROL DAİRESİ BAŞKANLIĞI TEMİZLİK ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV, YETKİ VE SORUMLULUKLARI YÖNETMELİĞİ

Uz. Nuri ŞAŞMAZ Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü Maliyet Şube Müdür V.

Sirküler Rapor /162-1 VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SIRA NO: 347) NDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (SIRA NO: 438) YAYIMLANDI

28/4/2014 TARİHİNDE YAPILAN KURUM İDARİ KURULU TOPLANTISINA DAİR GÖRÜŞ RAPORU

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Müsteşarlık. . VALĠLĠĞĠNE (Ġl Sağlık Müdürlüğü)

Transkript:

OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA TELKÎH-i CÜDERÎ (ÇİÇEK AŞISI)* The Smallpox Vaccine in The Ottoman Empire Prof. Dr. Haldun EROĞLU** Yrd. Doç. Dr. Güven DİNÇ*** Yrd. Doç. Dr. Fatma ŞİMŞEK**** ÖZ Osmanlı İmparatorluğu nun on dokuzuncu yüzyılda içinde bulunduğu siyasi, askerî ve ekonomik sıkıntılara rağemn tebaanın sağlık sorunlarıyla ilgili yoğun çaba harcadığı görülmektedir. Dönemin en önemli sağlık sorunlardan biri olan çiçek hastalığı özellikle çocuklar için büyük bir tehlike idi. İmparatorluk hem nüfus azlığını ortadan kaldırmak hem de sağlıklı bir nesil yetiştirmek için çiçek hastalığına karşı bir dizi önlem almıştır. Bu önlemlerden en önemlisi hastalığa karşı aşı uygulamasıdır. Çiçek hastalığını ortadan kaldırmak için Avrupa dan çiçek aşısı getirilirken daha sonra ülkenin değişik bölgelerinde aşı evleri kurarak hastalığa yakalananlar sağlığına kavuşturulmaya çalışılmıştır. Öte yandan özellikle toplu olarak yaşanılan alanlardan olan okullarda ve hapishanelerde aşı uygulamasına daha fazla dikkat edildiği anlaşılmaktadır. Bazen okulların tatil edilmesine kadar giden önlemler alınmıştır. Özellikle on dokuzuncu yüzyılın sonu ile yirminci yüzyılın başlarında çiçek hastalığını ortadan kaldırmak için dört adet nizamname çıkarılmıştır. Çıkarılan her nizamnameden sonra ortaya çıkan aksaklıklar yeni çıkacak olan nizamnamede giderilerek çiçek hastalığını ortadan kaldırmak için bütün hukuki yollar kullanılmıştır. Aşı uygulamasında ortaya çıkan ihmalleri önlemek için başta bölgenin idarecisi olmak üzere aileler de sorumlu tutulmuş, hatta çiçek aşısı yaptırmayan ailelere para cezası ile tecziyesi de uygulanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu nun o dönemde içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar çiçek aşısı uygulaması sırasında da kendini göstermiş bazen aşıcılar ve doktorlara yapılacak ödemeler konusunda bir hayli sıkıntı çekildiği belgelere yansımış bulunmaktadır. Anahtar Kelimeler Osmanlı, Çiçek Hastalığı, Çiçek Aşısı ABSTRACT It is seen that the Ottoman Empire in the nineteenth century, spent the intensive effort for her vassal despite the political, military and economic troubles. One of the most important health problems in the period smallpox was a great danger, especially for children. The Empire has taken a series of measures against smallpox in order to raise a healthy generation and also to abolish the lack of population. The most important application of these measures was vaccinated against the disease. The smallpox vaccine was conveyed from Europe to extinguish smallpox. Later on founded the house vaccination in the different regions of the country, it was tried to regain the health of those afflicted with the disease. On the other hand, the vaccination especially in public schools and prisons in the living areas where more attention is understood that. Sometimes the school holidays to be taken as measures. By the end of the nineteenth century, especially in the early twentieth century, the four regulations were prepared to eliminate smallpox. Any defects in after each regulation, which will be issued a new regulation, by eliminating all the legal ways to eliminate smallpox is used. To avoid any omissions in the vaccine, particularly the region s administrator responsible for the afflicted families, even families who do not take the smallpox vaccine administered with a fine and punishment. In the Ottoman Empire at that time showed itself in the economic difficulties during the implementation of the smallpox vaccine, and sometimes doctors and also vaccinators could not take any payments due to these economic distress. All these information were reflected in the documents. Key Words Ottoman, Smallpox, Smallpox Vaccine * Bu çalışmada, belgelerin temini ve çevirisi Güven Dinç ve Fatma Şimşek, metnin kaleme alınması Haldun Eroğlu tarafından gerçekleştirilmiştir. ** Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi, erogluh@ankara.edu.tr *** Akdeniz Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi, gdinc@akdeniz.edu.tr **** Akdeniz Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi, fsimsek@akdeniz.edu.tr http://www.millifolklor.com 193

Giriş Osmanlı İmparatorluğu nun tebaasıyla ilişkilerini belirleyen politikaları hakkında daha önce kaleme alınan bir yazıya; Osmanlı İmparatorluğu nun son yüzyılı, dışarıda, dünyada baş gösteren yeni düzenin kuruluşuna karşı topraklarını koruma mücadelesi, içeride ise yeni oluşturulan dünya düzeninde yer alabilmek için toplumsal yapıyı batı normlarına uygun şekilde yeniden biçimlendirme dönemi olarak tarihe geçmiştir. Özellikle toplumun katmanları ve toplum ile İmparatorluk arasındaki ahengi sağlamaya yönelik çalışmalar imparatorluk tarihinde önemli bir yer tutar. cümlesi ile başlanmış idi (Şimşek vd 2009:593-609). Esasında imparatorluğun, içinde bulunduğu bütün olumsuz koşullara rağmen dünyanın gittiği yeni düzene, diğer alanlarda olduğu gibi, sağlık alanında da kendisini uydurmaya çalıştığı görülmektedir. Osmanlının benzemeye çalıştığı Avrupa nın sağlık alanında yenilikler ve gelişmelerinden haberdar olması Avrupalı devletlerin gözünde bir miktar da olsa sempati kazanmasına yardımcı olabilir ve böylece onların nezdinde zaafa uğrayan imajını bu yolla düzelterek daha medenî bir görüntü çizebilmesine imkânı sağlayabilirdi (Tekin 2007:9). Özellikle son zamanlarda kendisine tâbi olanların sağlık sorunları ile ilgili bir sağlık politikası oluşturması ve sağlık teşkilatlanmasına gitmesi, devletin tebaasının sağlık sorunlarına sahip çıkmaya başladığının bir göstergesiydi. Osmanlı sağlık politikaları bakımından söz konusu dönemde iki önemli gelişme öne çıkmaktadır. İlki salgın hastalıklarla ilgili olarak karantinanın uygulamasının 1831 yılında başlatılması; ikincisi 1866 tarihinde İstanbul da düzenlenen Milletlerarası Sağlık Konferansı nın gerçekleştirilmesidir. Kongrenin toplanma sebebi ise 1831 ve 1865 yılında Osmanlı coğrafyasında görülen ve çok etkili olan Kolera salgını idi (Böke 2009:139; Ayar 2005; Ak 2011:254-268). Osmanlıların, sağlık ve tedavi hizmetleri konusunda kendinden önceki Türk devletlerinin mirasını devraldığını görülmektedir. Anadolu Selçuklu döneminden itibaren kurulan darüşşifa, darüssıhha, bimaristan, maristan gibi adlarla tanımlanan bugünkü manada hastahane türü sağlık kuruluşlarının varlığı tebaaya sağlık hizmetlerinin verildiğine ilişkin kanaat sahibi olmada en açık delillerdir. Osmanlı sağlık politikalarının bu bilinçle yapılıp yapılmadığı konusunda bazı şüphelerin bulunmasına karşın (Aydın 2004:188), aslında genelde Türk devletlerinde, özelde Osmanlılarda sağlık politikalarının uygulanmasında kendinden önceki Türk devletlerinin sahip oldukları gelenekleri benimsemiş olduklarının altını çizmek yerinde olacaktır. Türk devletlerinde hastalık ve bakıma muhtaç olanlara yapılan yardımlar konusunda son derece hassas davranıldığı tarihi bir gerçektir. Bunun en güzel örneği Erbil Atabeyi Muzafferüddin Kökbörü dür (551/1156-630/1232). Erbil Atabeyi Muzafferüddin Kökbörü nün, en önemli özelliği sosyal yardımlara verdiği önemdi. O nun için hayatta en önemli iş, sadaka verip muhtaç olanlara yardım etmek ve hayır işleri ile uğraşmaktı. Erbil şehrine onun zamanında hastaneler dışında hasta ve körler için dört adet Hankâh (Darülaceze) yapılmıştı. Erbil de bir hastahane yaptıran Kökbörü aynı zamanda Pazartesi ve 194 http://www.millifolklor.com

Perşembe günleri, yaptırdığı bu hastaneyi ziyaret eder, hastaların herbirini tek tek dolaşır, ihtiyaçlarını sorar, şikayetlerini dinler ve eksikliklerin giderilmesi için talimatlar verirdi. Muzafferüddin Kökbörü nün yaptırdığı hastanede 1225 yılında ölen İbrahim bin İsmail bin Mehmet adlı tabip göz hastalıkları tedavilerini yapıyordu. Bununla birlikte kimsesiz ve bakıma muhtaç çocuklar için çocuk yetimhanesi ile sokak çocuklarının kalabileceği bir bakımevi de yaptırmıştı. Bu yetimhane ve bakımevinde kalan kimsesiz çocukların her türlü ihtiyaçlarının giderilmesi için onlara Sütanneler tayin ettiriyor ve darülacezeler için yıllık yüz bin dinar para ayırıyordu (Eroğlu 2003: 80-83). Sağlık politikaları bakımından kendinden önceki dönemlere nazaran hiç de aşağıda kalmayan Osmanlı İmparatorluğu nda özellikle hanedan üyelerinin ve saray halkının sağlığı ile yakından ilgilendikleri bilinmektedir. Hemen her dönemde sarayda bir hekimbaşı bulunur ve bu kişi sarayın ve önde gelen devlet adamlarının sağlık sorunlarıyla ilgilenirdi. Taşrada da sağlık hizmetleri darüşşifalar, şifahaneler gibi vakıf yoluyla oluşturulan kurumlar vasıtasıyla verilirdi. Bu manada Osmanlı taşrasında yer alan darüşşifalardan biri olan Amasya Darüşşifası ve baştabibi Şerafettin Sabuncuoğlu en bilinenlerden biridir. O kadar ki Amasya nın on beşinci yüzyıldaki halinin bugünün Oxford una benzetilmesi dikkat çekicidir (Eroğlu 2001:147-156). Osmanlı İmparatorluğunda hekimlik kurumu açısından özellikle İstanbul un fethi, kurumun güçlenmesine katkı sağlamış, yeni kentte II. Mehmet tarafından açılan darüşşifaya her türlü hastalığı olan hastalar yatırılmış, yeni atanan hekimler, cerrahlar, göz uzmanları eliyle tedaviler gerçekleştirilirken bu amaca yönelik çok sayıda eczacılık faaliyeti yürütülmüştü (Ünver 1951:365-367). Bu çalışmada, Osmanlı İmparatorluğu nun resmi belgelerine yansıdığı kadarıyla özellikle on sekiz ve on dokuzuncu yüzyıllarda karşılaştığı ve çözüm üretmeye çalıştığı en önemli sağlık sorunlarından biri olan Çiçek hastalığı incelenecektir. Bu amaçla imparatorluğun karşılaştığı ve önlemler almaya çalıştığı Çiçek hastalığının ortadan kaldırılmasına yönelik başta çiçek aşısı üretimi olmak üzere aldığı diğer tedbirleri ve çiçek aşısı uygulamaları Osmanlı belgeleri ışığında değerlendirilecektir. Osmanlı İmparatorluğu nda Çocuk Yardımları, Hakları ve Hastalıkları Osmanlı İmparatorluğu nun -bugünkü terminolojisiyle- sosyal devlet anlayışı ve uygulamaları, muadilleri arasında tebaa ile olan ilişkilerinde daha ileri seviyede olduğu gerçeğini gözler önüne serer. Sözgelimi buna bağlı olarak yürütülen çocuk hakları ve yardımları Osmanlı İmparatorluğu nun sosyal politikaları arasında ilk sıralarda yer tutar. İmparatorluğun hem çocukların her türlü tehlikelere karşı korunmasına, hem de bunun için ihtiyacı olan ailelere yardımların yapılmasına ayrıca önem gösterdiği bilinmektedir. Diğer taraftan yetim çocuklara vasî tayin edilmesi, dilsiz ve göremeyen çocukların eğitimi için yeni eğitim kurumlarının oluşturulması, çocukları kaçırıp fidye isteyenlerin cezalandırılması gibi koruyucu önlemlerin alındığı da sabittir. http://www.millifolklor.com 195

Sosyal alanında olduğu gibi çocukların korunması ve haklarının muhafaza edilmesine de ayrıca fazlasıyla hassasiyet gösterildiği bilinmektedir. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Antalya örneğinde, Osmanlı mahkeme kayıtları olarak adlandırılan şer iyye sicillerinden mahkemelerce vasî adı verilen devletin görevlendirdiği kişilerce, yetim çocukların yetişkin ve kendini kontrol edebilecek yaşa gelinceye kadar babalarından veya ailelerinden kalan malları kontrol etmeleri sağlandığı anlaşılmaktadır. Müslim-gayrimüslim ayrımı gözetmeden bütün tebaa için gerçekleştirilen bu koruma ve kontrol mekanizması imparatorluğun sosyal sorumluluk politikasının bir parçası olarak uygulanmaktaydı (Eroğlu 2007:288). Takip edilen bu sosyal politikalarda olduğu gibi sağlık politikalarının belirlenmesinin nedenleri arasında -diğer bütün gerekçelerin yanında- on dokuzuncu yüzyıldaki Osmanlı nüfusundaki azalmanın önemli bir yer tuttuğu anlaşılmaktadır. (Şimşek vd. 2009:595 vd) Bu durumu teyideden Osmanlı arşiv belgesindeki şu cümleleri dikkat çekicidir: hâlbuki illet-i müstevliye-i mezkûrenin devâmı yüzünden vukû a gelen telefâtın önü alınarak nüfûs-ı Osmânîyenin hadme-i nâkısdan tahlîs emrindeki ehemmiyet (BOA.A.MKT. MHM-502/59) Osmanlı da Çiçek Hastalığı Osmanlı İmparatorluğu nda sadece çocukların hastalıklardan korunması ve önlemler alınmasına değil, var olan hastalıkların ortadan kaldırılması ve hastalığa tutulmuş çocuklara tıbbî yardım ve gerekli müdahalenin yapılması için de ayrıca özen gösterilmişti. Özellikle bu çalışmanın konusunu oluşturan çiçek hastalığı ile ilgili münhasıran gayret sarfedilmiş olduğu, hem bu hastalığın ortadan kaldırılması, hem de hastalanan büyükler ve özellikle çocukların çiçek aşısı (telkîh-i cüderi) olması ve bakımlarına önem gösterilerek gerekli tedbirlerin alınmasına dair ülkenin dört bir yanına emirler yağdırılması dikkat çekicidir (Dinç 2009:79-80). Hatta o kadar ki, hastalığın hızlı ve yoğun biçimde artması ve kontrol edilemeyecek düzeye gelmemesi için çiçek hastalığını önlemek ve ortadan kaldırmak üzere aşı nizamnameleri dahi yayımlanmıştı. Dört defa yayımlanan bu nizamnamelerden ilki 30 Mayıs 1885 tarihli ve dokuz maddeden (Düstur 1937:273-274; Ünver 1948:222-223), ikincisi 21 Temmuz 1894 tarihli ve yirmi beş maddeden (Düstur 1939:1486-1489; Ünver 1948:233-235), üçüncüsü 3 Mart 1904 tarihli ve 28 maddeden (Düstur 1941: 1171-1175; Ünver 1948: 250-254), dördüncüsü ise 13 Ekim 1915 tarihli ve on sekiz maddeden oluşmaktadır (Düstur 1336: 765-767; Ünver 1948: 264-266). Ancak çiçek hastalığı Osmanlı İmparatorluğunun sadece on dokuzuncu yüzyıl ve yirminci yüzyılın başında karşılaştığı bir sorun değildi. Daha on sekizinci yüzyılın başlarından itibaren Çiçek hastalığı bütün Avrupa yı olduğu gibi Osmanlı ülkesini de etkisi altına almıştı. Çiçek hastalığını tedavi etmek eski medeniyetlerden itibaren farklı biçimlerde uygulanmaktaysa da Batı dünyası bu hastalığın tedavi yöntemini ilk defa Osmanlı İmparatorluğu vasıtasıyla öğrenebilme imkânına kavuşmuştur (Ünver 1948:5-6). Hatta Osmanlı İmparatorluğu nda o dönemde ilk defa çiçek aşısı kullanıldığı bilinmektedir. Bu bilgi, 1717-1718 yılları arasında eşinin elçiliği vesile- 196 http://www.millifolklor.com

siyle İstanbul da bulunan Lady Mary Wortley Montegu isimli İngiliz bayanın İstanbul günlerinde çiçek hastalığı ile iligili gördüklerini kaleme aldığı mektuplar sayesinde öğrenilmektedir. Ölümünün ardından 1762 yılında neşredilin mektuplarına göre bu dönemde çiçek hastalığına yönelik uygulamaların neler ve nasıl olduğunu anlatan Lady Montegü bu konuda şu satırları kaleme almaktadır: Bizde pek umûmî ve pek zalimane olan çiçek hastalığı bu memlektte keşfedilen aşılanma sayesinde ehemmiyetsiz bir şey. Birçok kocakarılar var ki, sanatları sırf bu ameliyatı yapmak. Aşı için en muvafık zaman, sonbaharın başlangıcı, büyük sıcaklıklar geçtikten sonra. O zaman aile reisleri, aileleri içinde çiçek hastalığına tutulmuş kimse olup olmadığını birbirine soruyorlar. Birkaç aile toplanıyorlar. Adetleri 15, 16 ya çıkınca bu kocakarılardan birini çağırıyorlar, o da bir ceviz dolusu en mükemmel cinsten çiçek hastalığının aşısını getiriyor. Hangi damarın açılması istenildiğini soruyor. Aldığı cevaba göre büyük bir iğne ile bir damar açıyor, tırmık kadar bile bir ağrı duyulmuyor, iğnesinin ucu alabildiği kadar aşıyı buraya koyuyor. Sonra yarayı bağlıyor, üzerine bir ceviz kabuğu parçası yapıştırıyor. Aynı ameliyeyi diğer dört beş damara da yapıyor. Rumlar alelumûm biri alınlarında, birer tane kollarında, bir de göğüslerinde olmak üzere haç taklidi yaptırmaya itikat etmişler. Fakat bu ameliyenin neticesi fena. Çünkü bu ufak yaraların yerleri kaybolmuyor. Bu ameliye için mesela bacaklar veya kollar gibi vücudun kapalı taraflarındaki damarlar intihab olunuyor. Aşılanan çocuklar sekiz gün kadar oynuyorlar, bir şey olmuyorlar. Fakat insan bir sıtmaya tutuluyorlar, o zaman iki gün, nadiren üç gün yatakta yatıyorlar. Yüzlerinde yirmi veya otuz kadar sivilce çıkarıyorlar; fakat bunlar behemehal çıkıyor. Sonra sekiz gün içinde güya hiç hasta olmamışa dönüyorlar. Açılan yaralar hastalıkları esnasında pek ziyade akıyor. Şüphesiz bu, çiçek hastalığının zehirini akıtıyor, başka taraflara şiddetle yayılmasına meydan bırakmıyor. Bu ameliye her sene binlerce çocuklara yapılıyor. Fransa sefiri diyor ki başka yerde banyo yapıldığı gibi, burada da eğlence makamında herkes çiçeğe yakalanır. Kimsenin aşıdan öldüğü görülmemiş. Bu ameliyenin iyliğine ben de o kadar kaniim ki, sevgili yavruma yaptırmaya karar verdim. Vatanımı çok sevdiğim için bu usulün oraya da girmesini arzu ederim. (Montegu 1933:58-61; Ünver 1948:19-20) Aşı Talepleri ve Temini Osmanlı İmparatorluğu nun son iki yüz yıllık zamanının önemli sağlık sorunlarından biri haline gelen çiçek hastalığı sonraki yüzyılda da ortaya çıkıp ülkenin dört bir tarafında baş göstermeye başlayınca hastalıkla ilgili şikâyetlerin de aynı oranda arttığı belgelere yansımaktadır. Bu şikâyetler ve hastalığın ortadan kaldırılması için talep edilen aşılar İstanbul a bildirildikten sonra merkez tarafından karşılanılmaya çalışılıyordu. Lady Montegu tarafından kaydedilen bilgilerden anlaşıldığı üzere bir zamanlar çiçek hastalığından kırılan Avrupa ya İstanbul dan çiçek aşısı götürülmek istenirken şimdilerde Osmanlı taşrasından gelen talepler Avrupa dan satın alınan çiçek aşısı tüpleri vasıtasıyla karşılanıyordu. 2 Zilkade 1269 (7 Ağustos 1853) tarihinde İzmit valisi İsmail Paşa nın http://www.millifolklor.com 197

gönderdiği yazıda Bolu sancağı kazalarının bazılarında çiçek illetinin çıkması dolayısıyla doktor tarafından henüz çiçek hastalığına yakalanmayanlar için elli adet aşı kalemi gönderilmesi bildirilmiş ise de çiçek illetinin sadece bir mahalde olmayıp sancağın çoğunda bulunduğu anlaşılmış; dolayısıyla bir doktor ile neticenin alınamayacağı gibi aşının da yetmeyecek olması sebebiyle iki aşıcı tayin edilmesi ve her biri için beş yüzer adet aşı kalemi verilerek hemen gönderilmesi gerektiği belirtilmiştir (BOA.C.SH-23/1130). Benzer biçimde Alaiye (Alanya) kaymakamı Ahmet Nazif Efendi nin 9 Zilhicce 1277 (18 Haziran 1861) tarihli yazısına; Alaiye Kaîmakamı izzetlü Ahmed Nâzif Efendi ye; Etfâle lüzûmu olan elli aded çiçek aşısının irsâli lüzûmuna dâ ir fî 9 Zilhicce 77 târîhiyle müverrahan tevârüd eden tahrîatınız me âli ma lûmumuz oldu sâye-i me alivâye -i hazret-i şâhânede ibâdullahın böyle şeylere teshil cevâbı mültezim olduğundan mezkürü l-mikdâr aşı kalemi Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne Nezâret-i behiyyesi cânibinden celb olunarak bu kerre ol tarâfa gönderilmiş olmağla hüsn-i imâline mübâderet eylemeniz siyâkında (BOA.A.MKT.MHM- 229/42) cümleleriyle cevap verilerek istenilen aşıların gönderildiği anlaşılmaktadır. Alaiyye valisi Ahmet Nazif Efendi daha sonra çiçek hastalığının devam etmesi üzerine yeniden aşıya ihtiyaç duyulduğunu belirterek aşı talebinde bulunmuştu. Valinin 50 kalemlik ikinci isteği de 27 Temmuz 1861 tarihinde bölgenin uzak olması da göz önünde bulundurularak hızlı bir şekilde yerine getirilmişti (BOA.A.MKT.NZD-360/6). Edirne Valisi nin 50 kalem çiçek aşısı talebine Fransa dan alınan on adet tüp postaya verilerek cevap verilirken (BOA.A.MKT.MHM-758/68), 1860-1861 (H. 1277) tarihinde Konya valisi Nazif Efendi, elli-altmış kalem çiçek aşısı talep etmişti. Konya valisinin bu talebi de kabul edilmiş, ancak aşının gönderileceği yerin uzak olması dolayısıyla buzulacağından tıbben mümkün olacak şekilde çiçek aşısının tüplere konularak bozulmaması için çok hızlıca gönderilmesi kararlaştırılmış ve 30 aded taze aşı temin edilerek gönderilmiştir (BOA.A.MKT.NZD- 321/83). Kosova Vilayeti Eşteb kazası çocuklarına çiçek aşısı yapılması hakkında gereken miktarda çiçek aşısı mayasının gönderilmesi hakkında Kosova dan gelen 5 Haziran 1893 tarihli isteğine karşılık Dâhiliye Nezâreti ve Umûm Mekâtib-i Askeriye Nezâreti arasında yapılan yazışmalardan sonra 27 Mayıs 1893 tarihinde 17 adet çiçek aşısı mayası yollanmıştır (BOA.DH.MKT-21/48). Öyle anlaşılıyor ki ilerleyen senelerde çiçek hastalığının çok yoğun bir şekilde artması üzerine çiçek aşısına talep de bir hayli yükselmişti. Nitekim 21 Kasım 1909 Dâhiliye Nezâreti Muhaberât-ı Umûmîye Dairesi ne yazılan bir yazıda 10 gün zarfında seri bir şekilde çiçek aşısının talep edileceğinin öngörülmekte olduğu, çiçek hastalığının önünü almak için üretilmesi gerekli olan tüplerin adedinin 30 bini geçeceği, bunlar için gerekli olan paranın Umur-ı Tıbbiye-i Mülkiye veznesinden karşılanarak acil bir şekilde Avrupa dan getirilmesi istenmekteydi (BOA.DH.MUİ. 24-1/60). Çiçek hastalığının önlenmesi için gerekli olan aşıların yurt dışın- 198 http://www.millifolklor.com

dan temin edilmesi, mevcut imkânlar dâhilinde Osmanlı coğrafyasında aşı üretilememesi ile ilgiliydi. Yukarıdaki örneklere ilave olarak belirtmek gerekir ki 16 Mayıs 1889 tarihinde Paris büyükeçlçisi vasıtasıyla yüz adet aşı alınması için girişimlerde bulunulmuştu (BOA.DH.MKT-1623/55). 15 Şubat 1890 tarihinde de Çiçek hastalığının ortadan kaldırılması için yine Paris ten 10 adet tüp ve ecza edevatının satın alındığı belgelerle sabittir (BOA.DH.MKT-1699/18). Telkihhânelerin (Aşıevleri) Açılması Fakat Avrupa dan aşı getirilmesinin maddi açıdan masraflı ve zaman bakımından uzun sürmesi, hastalığın yayılmasını arttıran faktörler arasında yer almaktaydı. Ayrıca çiçek hastalığının hemen hemen her sene tekrarlaması sebebiyle aşıya olan talebi ve dolayısıyla masrafı arttırıyordu. Bütün bunların yanında diğer önemli bir sorun da aşıların İstanbul dan uzak yerlere gidene kadar bozuluyor olmasıydı. Bu bakımdan Avrupa dan aşı alınması yerine, imparatorluk dâhilinde telkîhhâneler (aşıevleri) açılması kararlaştırıldı. Ortaya çıkan zorunluluk üzerine ilk telkîhhânenin 1890 yılı içerisinde İstanbul da açıldığı anlaşılmaktadır (Ünver 1948:154; Yıldırım 1985:1335). 1 İstanbul daki aşı evinin kurulmasında özellikle tıbbiye aşı inspektörü (Yıldırım 1985:1335) 2 tarafından sunulan rapor önemli rol oynamış gibi gözüküyor. İnspektör, bu raporda Avrupa dan alınan mayaların yüksek fiyatta olması sebebiyle İstanbul da bir aşı evi yapılması, bunun için gerekli 6049 kuruş ve şehri 1450 kuruşluk masrafın belediye tarafından karşılanacağına dair belediye şehremanetinin garanti verdiği, bu işin bir an önce başlamasına dair Şûrâ-yı Devlet te bir karar alındığı, Sadaret Makamı nın ise alınan bu kararı İstanbul Şehremaneti ve Tıbbiye ye bildirdiği anlaşılmaktadır (BOA.DH.MKT-1818/65; DH.MKT-1830/29). İlk telkîhhâne İstanbul da açıldıktan sonra özellkle uzak bölgelerde de açılması çalışmaları gerçekleştirildi. Bu amaçla Dâhiliye Nezâreti ne (İşiçleri Bakanlığı) 21 Kasım 1910 tarihinde gönderilen yazıda Yemen kıtasında öteden beri varolan çiçek hastalığının yayılmasını ve genişlemesini önlemek için bir takım önlemler alınmakta olduğu, aşı tüpleri gönderilmekteyse de adı geçen kıtanın uzaklığı sebebiyle tüplerin bozulduğu, bu yüzden çiçek hastalığının bir türlü önünün alınamadığı bildirilmekte, askerler ve ahalinin bundan zarar gördüğü eklenmektedir. Belgenin devamında son zamanlarda hastalığın yeniden çıkmış olması dolayısıyla bu illetten kurtulmanın ve hastalığın yok edilmesinin burada bir telkîhhâne açılmasıyla mümkün olabileceği ifade edilmektedir. Kurulması hedeflenen telkîhhânenin vakıf usulünde açılması gerektiği de ayrıca belirtilmektedir (BOA.DH.MB.HPS- 47-1/15). 29 Nisan 1910 tarihinde ise Askeri Okul ve Mâliye Nezâreti ne yazılan yazıda çiçek hastalığının def ve izalesi için bazı vilayetlerde telkîhhâne şubesi açılması ve masraflarının karşılanması konusunda emirler verilmiştir (BOA.A.MKT.MHM-557/29). İlerleyen zamanlarda sadece telkîhhâneler açılmasıyla yetinilmemiş artan çiçek hastalığı vakaları sebebiyle sadece çiçek hastalığı ile ilgilenen bir nevi ihtisas hastanesi niteliğinde hastaneler de kurulmaya başlanmıştır. Yeni bir hastane inşa http://www.millifolklor.com 199

etmekten ziyade 1913 (R. 1329) yılında İzmir de daha önce Kolera Hastanesi olarak kullanılan bir hastanenin Çiçek Hastanesi ne çevrilmesi (BOA. DH.MB.HPS-54-2/56) örneğinde olduğu gibi mevcut imkânlar kullanılarak bu durum karşısında önlem alınmaya çalışıldığı anlkaşılmaktadır. Okullarda Çiçek Aşısı Uygulamaları Çiçek hastalığı bulaşıcı bir hastalık olması dolaysıyla ortaya çıktığı yerlerde hızla yayılıyor ve önlenmesi daha da zor bir hal alıyordu. Bu sebeple özellikle toplu halde yaşanılan ve hastalığın daha seri bir şekilde yayılma imkânı bulduğu kapalı alanlarda aşı uygulamasına ayrıca özen gösteriliyordu. Örneğin aşısız öğrencilerin yoğun olarak bir arada bulundukları okullarda çiçek aşısının yapılması bir zorunluluktu. Bu amaçla olumsuz durumlara yol açmamak için askeri ve sivil okullardaki öğrencilere aşı yapılması için talimatlar gönderilmekteydi. Bu talimatlardan biri Tuna vilayetine gönderilen bir emirdi. Bu emirde İstanbul, Eskişehir ve Bursa da bulunan askeri rüştiyelerde (askeri ortaokul) aşısız olanların aşılandığı, Maarif Nezâreti (Eğitim Bakanlığı) tarafından diğer bölgelerde bulunan askeri rüştiyelerindeki öğrencilere de çiçek aşısı yapılması tavsiyesi üzerine bölgede bulunan okullardaki öğrencilerin aşılanmasının gerektiği bildirilmiştir. Aynı konuda Mecidiye kaymakamına da bir emir gönderildiği anlaşılmaktadır (BOA.C.SH-22/1056) 3. Keza Musul vilayetine gönderilen 8 Eylül 1901 tarihli belgede askeri rüştiye öğrencilerinin çiçek aşısı olmadan mezun oldukları ve idadi (lise) kısmına girmeye hak kazandıkları, Süleymaniye de bulunan diğer çocuklar ve ahalinin de şimdiye kadar çiçek aşısı olmadıkları, hatta Süleymaniye de aşı işini yapan bir memurun dahi bulunmadığının Süleymaniye akserî rüştiye müdürünün yazısından anlaşılmış olduğu belirtilmekte ve derhal bu durumun düzeltilerek ortadan kaldırılmasının, bir memurun görevlendirilerek bölgede bulunan öğrenciler başta olmak üzere bütün ahalinin aşılanmalarının gerektiği bildirilmektedir (BOA. DH.MKT-2530/37). Okullardaki aşılamanın kontrolünü sağlamak açısından çocukların tamamına aşı yapılması zorunluluğu getirilmiş ve aşı nizamnamesinden de anlaşıldığı üzere aşılanan çocuklarla ilgili bir şehadetname düzenlenmesi yasal zorunluluk halini almıştı. Bu uygulamada İdare-i Tıbbıye-i Mülkiye tarafından hazırlanan kâğıtlara çocuğun ismi yazılarak mühürlenmekteydi. Bu iş ancak aşıyı yapan doktor ya da aşıcılar tarafından gerçekleştirilebilecekti (Düstur 1937:273). Midilli askeri okulunda aşılanan öğrencilere şehâdetnâme verildiğine dair 29 Eylül 1900 tarihli yazı bugün arşiv belgeleri arasında yer almaktadır (BOA. DH.MKT-2408/80). Ancak yine aşı nizamnamelerinden anlaşılıyor ki, sadece öğrenciler değil devlet memuru olacak olanlar, askeriyede çalışacaklar ve medresede ilimle uğraşacak olanların da aşılanmaları gerekliydi. Aşısızları kabul eden âmir ve sorumluların cezalandırılacağı da aynı nizamnamede kayıtlı olup bu nizamnamenin Osmanlı coğrafyasında hakkı ile uygulanıp uygulanmadığının denetim yetkisi ise İdare-i Tıbbiye-i Mülküye ye verilmişti (Düstur 1937:273-274). Ancak her ne kadar önlem alınsa ve hastalığın önlenmesi yolunda çabalar sarfedilse de özellikle çocukla- 200 http://www.millifolklor.com

rın toplu halde bulunduğu okullarda başlayan çiçek salgınları sebebiyle girişimler yetersiz kalıyor ve hastalığın daha fazla yayılmasını önlemek adına bazen okulların tatil edildiği de oluyordu. 3 Ağustos 1891 tarihli Maarif Nezâreti ne yazılan yazıda, Zabtiye Nezâreti nden gelen yazıya istinaden, Hasköy ve Hasveli köyleri ile Akarca ve Kır mahallelerinde başlayan çiçek hastalığı dolayısıyla Temmuz ve Ağustos aylarında derslerin tatil edilerek okulların kapatılmasına karar verildiği bildirilmiş böylece çiçek hastalığının yayılmasının önüne geçilmeye çalışılmıştı (BOA.DH.MKT-1436/64). Hapishanelerde Çiçek Aşısı Uygulamaları İnsanların toplu olarak bulunduğu ve çiçek hastalığının hızlı bir şekilde yayıldığı toplu mekânlardan bir de hapishanelerdi. Çiçek hastalığının görülmeye başlandığı hapishanelerde de bir an önce toplu çiçek aşısı uygulamasının başlatılması emirlerinin değişik bölgelerdeki yöneticilere bildirilerek hastalığın yayılması ve ölümlerin artmasının önüne geçilmesi hedeflenmektedir. Bu emirlere istinaden Diyarbakır merkez vilayet hapishanesinde 1917 (R.1333) senesinin ilk üç aylık döneminde toplam 510 tutukludan 60 ına aşı yapıldığı anlaşılmaktadır (BOA.DH.MB.HPS-159/30). 28 Mart 1921 tarihli Dâhiliye Nezâreti (İçişleri Bakanlığı) ve Tevkifhane (Hapishane) Müdürlüğü ne gönderilen emirde de çiçek hastalığının son zamanlarda hızla arttığı, bu yüzden bütün şehir hapishanelerinde bulunan tutukluların aşılanması gerektiğine hükmedilmektedir. Bu emre istinaden 2 Nisan 1921 tarihinde başta İstanbul hapishanesi müdürü olmak üzere bütün hapishane müdürlerine gönderilen yazıyla mahkûmların aşılanması istenmektedir (BOA.DH.MB. HPS-107/49). Beyrut Vali Vekili nin İstanbul a yazdığı 27 Mayıs 1921 tarihli yazıdan da Akka hapishanesinde çıkan çiçek hastalığına 8 kişinin yakalandığı ve 2 kişinin öldüğü, ancak yapılan müdahale ve alınan sağlık tedbirleriyle yayılmasına fırsat vermeden hastalıktan kurtulunduğu bildirilmektedir (BOA. DH.MB.HPS-73/2). Ancak bu dikkat ve özene rağmen bazen çiçek hastalığının hapishanelerde dikkate alınmadığı ve bunun da ölümlere yol açtığına şahit olunmaktadır. Zira Bursa vilayetindeki Yenişehir hapishanesinde çiçek hastalığının ortaya çıkmasına rağmen hükümet doktorunun hastalığı dikkate almaması ve gelen tutukluları hapishaneye geri göndermesi sonucunda iki kişinin ölümüne sebebiyet üzerine İstanbul dan Bursa ya tahkikat yapılması emri gönderilmiştir (BOA.DH.MB.HPS-82/2). Çiçek Hastalığı ile Mücadelede Ekonomik Sorunlar Çok kısa sürede ve çok yaygın olarak ortaya çıkan çiçek hastalığı illeti ile uğraşmanın mali külfeti hiç de azımsanacak gibi değildi. İmparatorluğun son senelerinde içine düştüğü siyasi, askerî ve ekonomik sorunlar bu gibi durumlarda artan ihtiyaçları karşılamakta bazen para sıkıntısı çekilmesine yol açmakta bazen de paranın harcanmasındaki özensizlik ayrı bir sorun olarak ortaya çıkmaktaydı. Özellikle çiçek hastalığı ile mücadelede en büyük sıkıntılardan biri zaten az olan paranın harcanmasında kontrolsüz davranılması ve fazla masraf yapılması sorunu idi. Bundan dolayı zaman zaman çiçek aşısı uygulamaları ile ilgili yapılan harcamalara sınır- http://www.millifolklor.com 201

lama getirilmesi gerektiği ve yapılan masrafların yerinde olup olmadığı sorusu imparatorluğun uğraştığı meseleler arasında yer almaktaydı. 14 Şubat 1843 (14 Muharrem 1259) tarihli bir belgede Alaiyye karantina doktoru tarafından Alanya ve çevresinde yaptığı çiçek aşıları ile ilgili toplam on yedi bin kuruşluk masraf listesi çok bulunmuş, bu masrafı yapan doktor azledilirken bu işten karantina ve maliye müdürlerinin sorumlu olduğu, kontrol yapmadıkları ve bu kadar paranın boş yere harcandığı belirtilmiştir. Özellikle karantina müdürü Ethem Bey in bu kadar masraf ile ilgili herhangi bir bilgi vermemiş olduğu için yerine bir başkası görevlendirilmiştir (BOA.C.SH-5/243). Bu sorunun ilerleyen yıllarda muhtemelen çiçek hastalığının artmasına paralel olarak daha da büyüyerek devam ettiği görülüyor. Hatta 23 Eylül 1891-13 Şubat 1892 (11 Eylül 1307-1 Şubat 1307) tarihleri arasında geçen yaklaşık beş buçuk aylık zaman zarfında yapılan yazışmalardan bunu net bir biçimde görmek mümkündür. Zira çiçek illetinin yayılmasını önlemek için çiçek aşısı uygulamasının devam ettirilip tamamen ortadan kaldırılması için doktor ve gerekli paranın bulunması sorunu Osmanlı İmparatorluğu nun sağlık ile yokluk arasında kalmışlığını göstermesi bakımından hayli dikkat çekicidir. Dört yüz kuruş maaşla İstanbul ve civarı için dört, merkez vilayetler için otuz ve diğer vilayetler için yüz yirmi altı olmak üzere toplam 160 kişilik aşıcı istihdamı için verilecek 64.000 kuruşluk-yüzde on kesinti tahmini de eklenince 70.000 kuruş-yıllık masrafları için gerekli olan toplam 840.000 kuruşun nereden karşılanacağı yazışmalara konu olacak kadar önemli bir sorun olmuştu. Bütün bunlara rağmen yapılan araştırmalar sonucunda paranın belediye gelirlerinden karşılanamayacağı anlaşılınca hazine gelirlerinden ödenmesi istenmiş, bunun da mümkün olamayacağı ortaya çıkınca ihtiyacın nerelerde yoğunluk kazandığı ve devlet doktorlarının hangi mıntıkalarda bulunduğu, dolayısıyla önceliğin nerelere verileceğinin netleştirilmesine karar verilmiştir (BOA.A.MKT.MHM- 502/58). Nitekim 23 Eylül 1891 tarihli Nazır-ı Umur-ı Dahiliye Nâzırı nın yazısında; Ma rûz-ı çâker-i kemîneleridir ki İşbû cevâb-ı sâmî üzerine Nezâret-i müşârülileyhâ ile cereyân eden muhâbere cevâbında esbâb-ı muharrereden nâşi taşralara ekser mahalde memleket etibbâsı bulunduğu gibi kazâ ve livâların yekdiğerine olan ba id mesâfeleri hasebiyle etibbânın şehirden hâric kurâ ve nevâhiden telkîh-i cüderî içün dolaşmaya dahî muktedir olamayacakları ifâde ve nerelerde memleket etibbâsı istihdâm olunduğuna da ir tanzîm edilen defter fürûstâde kılınarak ol bâbdaki muhâbereli evrâk-ı mezkûr defterle berâber takdîm edilmiş ve şu hâle nazaran bu işin belediye etibbâsına tevdî i mümkün olamayacağı anlaşılmasına ve esâs maslahat sıhhat-ı umûmîyyeye â id ve bil -vücûh ehemmiyeti hâiz olmağla berâber istenilen sekiz yüz kırk bin kuruş ma âşât-ı senevîyeyi tesviyeye hâl-ı hâzırda hazîneye de müsâ id olmamasına binâen iş âr-ı sâbık vechile bunun nısfının olsun hazîne-i celîlece tesviyesiyle şimdilik en ziyâde lüzûm görünen mahallere aşıcılar îzâmından başka çare görünememiş ise de icrâ-yı icâbı menût-ı re y-i rezîn-i vekâlet-penâhileridir ol babda emr u ferman hazret-i veliyy ül-emrindir. Nâzır-ı Umûr-ı Dâhilîye 202 http://www.millifolklor.com

denilmek suretiyle en azından masrafın yarısının hazinece karşılanmasına nerede daha fazla ihtiyaç varsa oralara çiçek aşısı uygulamasının yapılması teklif edilerek bir sonuca varılmaya çalışılmıştır (BOA.A.MKT. MHM-502/59). Kaldı ki 1894 (R. 1310) yılında çiçek hastalığına ilişkin yayımlanan aşı nizamnamesinde de her aşıcıya dörder yüz guruş maaş ve aşı için dolaştığı yerlerde her bir saat için beş kuruş harcırah verilmesi kararlaştırılarak hükme bağlanmıştır (Düstur 1939:1489). Ancak 1903 (R. 1319) tarihinde çıkarılan aşı nizamnamesinde maaş aynı kalırken harcırah yedi buçuk kuruşa yükseltilmiştir (Düstur 1941:1174). İlerleyen senelerde de aynı sıkıntının devam ettiğini doktor ve aşı memurlarının harcırahlarının ödenmesinde sıkıntılar yaşandığını belgelerden takip etmek mümkündür. Bunun önüne geçmek üzere Dâhiliye Nezâreti ne sunulan 22 Mart 1914 tarihli yazıda çiçek hastalığının önemli tahribatlar yaptığından maaşları belediyelerce verilmekte olan köylerde aşı işine devamları için ödenmesi icab eden harcırahlarının ödenmediği, dolayısıyla aşılamanın yapılamadığının görüldüğü; oysa gerek aşı memurlarının gerek bu husus ile görevlendirilen belediye doktorlarının aşı işleri için gerçekleşen seyehatlerinde harcırahlarının düzenlenerek ilgili bakanlıkların bütçelerine dâhil edildiği belirtilmekte ve bu işlerin ya belediyeden ya da genel bütçeden karşılanarak çözümleneceği ifade edilmektedir (BOA. DH.EUM.LVZ-25-A/45). Bu sıkıntı bazen o kadar büyük boyutlara ulaşıyordu ki, para ve doktorsuzluktan, başka çarelere başvurmak zarureti ortaya çıkıyordu. Sözgelimi belediyelerce ücretsiz aşı kursları açılarak burada eğitim alan öğrenciler belediye doktorlarının gidemediği mahallere ücret talep etmeden giderek çiçek aşısı uygulaması için aşıcı olarak görev yapmak zorunda kalıyordu. 14 Kasım 1909 tarihinde Erzurum vilayetinden gelen yazıda belediye gelirlerinin çiçek hastalığının görüldüğü her yere gidecek kadar doktor istihdam etmeye yetmediği, bu işi görmek üzere Erzurum merkezinde öğrenci yetiştirecek bir kurs açıldığı, bu kursda çiçek aşısı yapacak kişileri yetiştirmek üzere bölgedeki askeri doktorların ücret almaksızın eğitim vereceği, bunun için Meclis-i Talebe-i Sıhhiyye ve Mülkiye başkanlığından bu konuda bir program düzenlenmesi talep edilmişti (BOA.DH.MUİ. 44-1/18). İmparatorluğun her bölgesinde merkezden gönderilen aşılarla aşılanan çocuk ve büyüklerin sayısı oldukça fazla idi. Daha önce yayımlanan ilk aşı nizamnamesinde yer almamasına rağmen sonraki nizamnamelerde çiçek hastalığındaki hızlı artış sebebiyle doğan her çocuğun aşılanması mecburiyeti getirilmişti (Düstur 1939:1489; Düstur 1941:1174). Her ne kadar gerek doktor gerek para ve gerekse çiçek aşısı bakımından sıkıntı yaşansa da bütün imkânsızlıklara rağmen sağlanan aşılarla aşılamalar yapılmıştı. Bunu açık bir biçimde ortaya koyan 1915 (R. 1331) tarihli son nizamnamedir (Ünver 1948:99). 4 Nizamnamenin bir, iki ve dördüncü maddeleri ile Osmanlı ülkesindeki herkesin ilki altı aylık, ikincisi yedi yaşında ve üçüncüsü on dokuz yaşı sonuna kadar olmak üzere üç defa aşılanması mecburi hale getirilmiş; çiçek çıkaran birinin yanında bulunanlar dahi aşı olmuş olsalar bile tekrar aşılanmaya tabi tutul- http://www.millifolklor.com 203

maları hükme bağlanmıştır (Düstûr 1336:765). Yapılan aşılarla ilgili taşradan merkeze bildirilen sayılar bu bakımdan dikkat çekicidir. 6 Mart 1895 te beşinci belediye dâhilinde 335 (BOA. DH.MKT-1705/78), 29 Ekim 1891 de Biga da 473 (BOA.DH.MKT-1776/55), 1892 ve 1893 senelerinde Çekmece kasabasıyla, Anarşa(?) ve Kalifratye(?) köylerinde 213 (BOA.DH.MKT-43/35), 3 Mayıs 1901 de Muş ve Genç sancaklarınca 469 (BOA.DH.MKT-2485/46), Selanik vilayetinde 1901 Martı başında Mayıs sonuna kadar 9.274 (BOA.DH.MKT-2529/30) 12 Ekim 1902 de Kolvine kazasında 710 (BOA. DH.MKT-594/49) 31 Ağustos 1318 de Merkez vilayete tabi Saidili nahiyesinde 883 (BOA.DH.MKT-577/70) Gümülcine sancağında Aralık 1901 den Şubat 1902 sonuna kadar 650 (BOA.DH.MKT-477/43), bir senede 5. belediye dâhilinde 154 (BOA.DH.MKT-474/45), Sivas merkez kazada 1901 yılında 359 (BOA. DH.MKT-474/47) 11 Mayıs 1905-3 Haziran 1905 (28 Nisan-21 Mayıs 1321) tarihleri arasında Keban kazasında 390 (BOA.DH.MKT-969/2), Mardin de 14 Mart 1911 den 12 Mayıs 1911 tarihlerinde 596 (BOA.DH.MKT-1771/75) çocuk ve büyüğe çiçek aşısı yapıldığı anlaşılmaktadır. 4 Şubat 1890 tarihli bir belgede de Finike nahiyesinde çiçek hastalığının çıkması yüzden bölgeye belediye doktorunun gönderilerek çiçek hastalığı görüldüğü kasaba ile 11 köyde çocuğuna hastalığı bulaştığı tespit edilmiş; doktor tarafında herkesin aşılandığı ve aşısız kimsenin kalmayarak hastalığın yok edildiği rapor edilmiştir (BOA.DH.MKT-1695/1). Bolu sancağının kazalarında da çiçek hastalığının ortaya çıkarak hayli kişinin vefat etmiş olduğu anlaşılmış, Bolu mutasarrıflığına gönderilen emirde bir doktor gönderilerek 1.000 kuruş harcırah ödenmesi bildirilmiştir (BOA.A.MKT-24/1). Çiçek Aşısı Mecburiyeti ve Cezalar Çiçek aşısının bu kadar faydasının bulunmasına rağmen bazı mahallerde çiçek hastalığının önlenmesi için yapılan aşılarla ilgili ailelerin ihmalkâr davrandıkları anlaşılmaktadır. 4 Şubat 1889 tarihli Tıbbiye Nezâreti ne yazılan emirde Osmanlı coğrafyasının büyük çoğunluğunda henüz aşılanmamış birçok çocuğun bulunduğu ve çiçek hastalığı olduğu zaman çiçek aşısı yapılan çocuklarda güya tekrar çiçek hastalığı ortaya çıkıyormuş gibi düşündükleri ve hükümet memurlarının da bunun üzerine sadece çiçek hastalığı ortaya çıkınca aşı yaptıkları, bunun dışında aşı işine önem vermedikleri haber alındığını, bu yüzden hükümet ve belediye memurlarının her zaman aşı nizamnamesine dikkat ve itina göstermeleri gerektiği, milletin sağlığını etkileyen bu gibi durumların olmaması ve düzenli aşı işinin her zaman yapılması, hastalığın ortaya çıkmasının beklenmemesi ve aşı nizamnamesine uygun olarak ahalinin sağlığına dikkat edilmesi gerektiğinden vaktinde aşı yapılması lüzümu belirtilmektedir (BOA. DH.MKT-1591/17). Öyle anlaşılıyor ki bu ihmalkârlık devam ettiği için 1894 tarihli aşı nizamnamesi çıkarılırken bir bölgeye gelen aşıcılara çocuklarına aşı yaptırtmayan ailelere yüz elli kuruşluk nakdi para cezası uygulaması getirilmişti (Düstûr 1939:1489). Bu ceza 1903 tarihli nizamnamede birinci defa olursa bir, tekrarlanırsa iki meci- 204 http://www.millifolklor.com

diye altını ile tecziyesi şeklini almıştı (Düstûr 1941:1174). Hastalığın önlenmesine yönelik çabalardan biri de henüz doğmuş olan çocuklara çiçek aşısı yapılması idi. Yeni doğan çocuklara aşı yapılması ve bunun takibi için 8 Haziran 1899 da Şûrâ-yı Devlet te bir karar alınmıştı. Bu karara göre, mahalle imam ve muhtarları tarafından nüfusa verilecek nüfus ilmuhaberlerinin bir nüshasının belediye dairesine verilmesi zorunluluğu getirilerek çocuklara çiçek aşısı yapılması işinin daha sıkı ve kontrol altına alınması sağlanmaya çalışılmıştır (BOA.DH.MKT-2209/33). Zira bu Şûrâ-yı Devlet kararından sonra çıkan 1903 tarihli aşı nizamnamesinde de bu durum göz önünde bulundurulmuş ve buna göre yeni doğan çocuklara en geç altı ay içerisinde çiçek aşısı yaptırmaları mecburiyeti getirilmiş, vilayet, liva ve kazalardaki çocukların aşılanmamalarından yerel yöneticiler sorumlu tutulmuş, doktor ve aşıcıların zorla da olsa aşıları yapmaları belirtilmiş, eğer aşı birincide etkili olmazsa ikinci defa, şayet yine etkili olmazsa üçüncü defa olmak üzere aşılanmaları istenmiştir. Ayrıca aşı işinin normal şartlarda beş senede bir tekrarlanması da nizamnamede istenenler arasında yer almaktadır (Düstûr 1939:1488). 1915 (R. 1331) tarihli son nizamnamede ise Osmanlı ülkesindeki herkesin altı aylık, yedi yaşında ve on dokuz yaşı sonuna kadar olmak üzere üç defa aşılanması mecburiyeti getirilmişti (Düstûr 1336: 765). Osmanlı coğrafyasının hemen her tarafından aşı işlemlerinin nizamnamelerle düzenlenen kurallar gereği yapılmasına rağmen hala aşısız olanlardan İstanbul a gelenler nizamnameye uygun şekilde derhal aşılanmasının nizamname gereği olduğu ve aşılanmalarının gerekliliği Dâhiliye Nezâreti ne bildirilmişti (BOA.MV- 210/53). İmparatorluğun aşılama işine bu kadar önem göstermesine karşılık uzak bölgelerde bazı aksaklıklarda olmuyor değildi. Sözgelimi 27 Temmuz 1911 tarihli bir belgede Beyrut Sıhhiye Müfettişliği nin gönderdiği raporda, bir yıldır süren gelen çiçek hastalığından ötürü çok sayıda ölüm meydana geldiği, bu sebeple ölümlerin önünün kesilmesi için aşı yapılmasının zarurî olduğu, ancak bu işi yapmak üzere bölgeden bir aşı memurunun tayin edilerek paranın belediyeden ödenmesine karar verilmiş olmasına rağmen, aşı işinde berberin kullanıldığı duyulmuş, bunun üzerine olayın araştırılması ve berberin değil sadece aşı memurunun aşı işini gerçekleştirmesi emredilmişti (BOA.DH.MB.HPS-48-2/44). Çiçek Hastalığının Önlenmesine Katkı Sağlayanların Ödüllendirilmesi Osmanlı İmparatorluğu kendisi için büyük sorun olan çiçek hastalığının ortadan kaldırılması ve özellikle çocukların hastalıktan korunması işinde üstün gayret gösterenlere değer verdiğini gösteriyordu. Tıbbiyeden mezun olanlar Anadolu ve Rumeli taraflarına tayin olunarak gittikleri bölgelerde hastalıklarla mücadele ediyorlardı. Tıbbiye den cerrah olarak mezun olan ve Rumeli nin orta koluna tayin olunan cerrah Mehmet Tevfik ve Osman Efendiler in, 1858 yılı içerisinde toplam 11.092 çocuğa çiçek aşısı yapmaları Padişah ın dikkatini çekmişti. İki doktorun gayretli çabaları sonucunda çocukların hastalıktan kurtularak ölümden dönmeleri üzerine kendilerine padişah tarafından yaptıkları hayırlı ve gayretli iş için gazete ilanı ile teşekkür edilmek istenmiş, bunun için http://www.millifolklor.com 205

de Ceride-i Havadis ve Takvim-i Vekayi gazetelerinde teşekkür ilanı verilmiştir (BOA.A.MKT.MHM-198/91). Öte yandan hastalığın önlenmesi için yapılan diğer yardım ve çabalara da teşekkür edildiği vaki idi. Nitekim 14 Ekim 1855 tarihinde Fransalı Marga gazetesinin çiçek aşısı üzerine bir kitabı basması ve bir nüshasını İstanbul a yollaması sonucunda kendilerine teşekkür mektubu gönderilmişti (BOA.A.AMD-66/20; BOA.İ.HR-126/6330). Sonuç Osmanlı İmparatorluğu, içinde bulunduğu sıkıntılı dönemlere rağmen kendi nüfusunun sağlık sorunları ile yakından ilgilendiği uygulamalarıyla görülmektedir. Özellikle çocukların yoğun olarak etkilendiği çiçek hastalığını önlemeye yönelik çabalar dikkate alındığında öncelikli olarak yapılması gereken işin çiçek aşısının uygulanması olduğudur. Bunun için yoğun çaba sarfeden imparatorluk aşıların tedariki için Avrupa dan aşı mayaları almaktaydı. İlerleyen zamanlarda alınan aşılara ödenen para miktarının fazlalığı, öte yandan hastalık sayısının artışına bağlı olarak ihtiyacın yoğunlaşması, aşıların ülkenin uzak bölgelerine gönderilmesinde yaşanan sıkıntılar ve aşıların bozulması gerekçelerine istinaden farklı bölgelerde telkihhâneler (Aşıevleri) açma yoluna gidilmiştir. Öte yandan gerek sivil, gerek askerî okullar ile toplu halde bulunulan hapishanelerde çiçek hastalığının hızlı bir şekilde yayılma ihtimaline karşı ek önlemeler alınmaya çalışılmış, bu işlerden bölge yöneticileri sorumlu kılınmıştır. Hatta çiçek hastalığının hızla yayılması dolayısıyla bu hastalıktan korunma yollarını göstermek ve yapılanları bir düzene oturtmak üzere aşı nizamnameleri yayımlanarak halkın sağlığı konusunda koruyucu önlemler alınmaya çalışıldığı, çocuklarına aşı yaptırmayan ailelere para cezası ile cezalandırılmasının kararlaştırıldığı görülmektedir. Çiçek hastalığının önlenmesi için ortaya çıkan yüklü maliyet sorununun nasıl çözüleceği konusunda ciddi sıkıntılar yaşandığı ve hatta var olan paranın kontrolsüz ve savurgan bir biçimde harcanması sonucunda cezalar verildiği de görülmektedir. Bütün bunlar gösteriyor ki, Osmanlı İmparatorluğu son zamanlarda içine düştüğü siyasî, askerî ve ekonomik sıkıntılara rağmen kamu sağlığı konusunda hiçbir masraftan kaçınmamaya çalışmış, hastalıktan korunma ve hastalıkları önleme konularında tıbbî yöntem başta olmak üzere bütün yolları denemiştir. EKLER BOA., C.SH-23/1130 206 http://www.millifolklor.com

BOA., MV-210/53 BOA., DH.MKT-969/2 NOTLAR 1 Telkîhhâneler açıldıktan sonra ülkenin aşı ihtiyacının karşılanmasında büyük rol üstlendiler. 1892-1913 yıllarında 7.260.784 kişiye çiçek aşısı hazırlanmıştır. 1914-1919 yıllarında ise 27.688.499 kişi için aşı hazırlanmış, Anadolu ya haberleşme kesildikten sonra Hilâl-i Ahmer vasıtasıyla 1920 de 566.000, 1921 de 1.770.000, 1922 de ise 1.283.000 kişilik aşı gönderilmiştir. Telkîhhâneler 31 Haziran 1934 te kapatılarak yerine Refik Saydam Merkez Hıfzısıhha Enstitüsü açılmıştır. 2 1872 yılında İstanbul da bir aşı inspeltörlüğü kurulmuş ve başına da Mekteb-i Tıbbiye İlm-i Hayvanat Muallimi Miralay Dr. Remzi Bey getirilmişti 3 Tuna Vilâyet-i Celîlesine; Sâye-i me alivâye-i hazret-i pâdişâhîde Dersa adet ve bilâd-ı selâsede kâ in mekâtib-i rüşdiyye şâkirdânının ta yîn olunan etibbâ ma rifetleriyle icrâ-yı mu ayeneleriyle içlerinden aşısız bulunanlara ameliyât-ı telkîhiye icrâsı mukarrer olduğu gibi bu usûlün taşralarca dahî ta mîmi lüzûmu ma arif nezâret-i behiyyesinden bâ-tezkîre iş âr ve ifâde olunmuş ve bu sûret çiçek illetinin zuhûr ve sirâyetini mâ ni ve fevâ id ve muhasenâtı zâhir olmasıyla keyfiyet her tarâfa ta mîmen arz ve iş âr kılınmış olmağla zîr-i idâre-i behiyyelerinde kâ in mahallerde bulunan mekâtib-i rüşdiyece dahi usûl-i mebhûsenin mer ü l-icrâ tutulması esbâbının hüsn-i istihsâline himmet ve i tinâ buyurulması, fi 2 Ramazân sene 89 ve fî 22 Teşrîn-i Evvel sene 88 Mecîdiye kaymakamına Sûreti bâlâda muharrer emirnâme-i sâmi-i hazret-i vekâletpenâhi hükm-i celînin oraca dahî mer ü l-icrâ tutulması husûsuna himmet buyurulması siyâkında terkîm kılındı fî 7 Şevvâl sene 89 ve fî 26 Teşrîn-i sâni sene 88 4 Birinci Dünya Savaşı dolayısıyla İmparatorluk genelinde seferberlik ilan edilmesi, yönetim kademesinde bulaşıcı hastalıklara olan hassasiyetin artmasına yol açmış, bu ise çiçek aşısıyla ilgili yeni bir nizamnameyle kendisini ortaya koymuştur. Yönetimin bu hassasiyeti boşuna değildi zira 1915 Martı ndan 1918 Eylülü ne kadar ülke genelinde en az 346 kişi hastalığa yakalanmış ve bulardan 104 ü ölümle sonuçlanmıştı. http://www.millifolklor.com 207

KAYNAKLAR Ak, Mehmet. 19. Yüzyılda Antalya da Kolera Salgını, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 17, (Bahar 2011): 254-368. Ayar, Mesut. Osmanlı Devletinde Kolera Salgını: İstanbul Örneği. Yayımlanmamış Doktora Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi, 2005. Aydın, Erdem. 19. Yüzyılda Osmanlı Sağlık Teşkilatlanması, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi (OTAM) Dergisi, 15, (2004): 185-207. A.AMD: 66/20. A.MKT.MHM:229/42, 557/29, 198/91, 502/58, 502/59, 758/68. A.MKT.NZD:321/83, 360/6. A.MKT: 24/1. C.SH: 5/243, 23/1130, 22/1056. DH.EUM.LVZ:25-A/45. DH.MB.HPS:48-2/44, 47-1/15, 54-2/56, 73/2, 82/2, 107/49, 159/30. DH.MKT:21/48,43/35,474/45, 474/47, 477/43, 577/70, 594/49, 969/2, 1436/64, 1591/17, 1623/55, 1695/1, 1705/78, 1771/75, 1776/55, 1699/18, 1818/65, 1830/29, 2209/33, 2408/80, 2485/46, 2530/37, 2529/30. DH.MUİ.: 44-1/18, 24-1/60. İ.HR: 126/6330. MV:210/53. Böke, Pelin. İzmir Karantina Teşkilatının Kuruluşu ve Faaliyetleri (1840-1900), ÇTTAD, VIII/18-19, (2009/Bahar-Güz): 137-159 Dinç Güven, F. Şimşek, H. Eroğlu. Osmanlı İmparatorluğu nda Te vem Maaşı Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 16 (2009/1):77-100. Düstur, Birinci Tertip, (13 Ocak 1884-7 Nisan 1888), Ankara: c.5, 1937. Düstur, Birinci Tertip, (25 Temmuz 1887-11 Mart 1890), Ankara: c.6, 1939. Düstur, Birinci Tertip, (29 Mart 1311 19 Şubat 1319), Ankara: c.7, 1941. Düstûr, Tertib-i Sâni, (25 Zilhicce 1332-5 Muharrem 1334-14 Kasım 1914 13 Kasım 1914), Matbaa-i Amire, İstanbul: c.7, 1336. Eroğlu, Haldun. Muzafferüddin Kökbörü (551/1156-630/1232) Yetimlere Sütanneler Tayin Eden Devlet Adamı, Hacettepe Üniversitesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 46/1, (Ocak-Mart 2003): 80-83. Eroğlu, Haldun. On Dokuzuncu Yüzyılda Yetim Çocuklara Vasî Tayini: Antalya Örneği Hacettepe Üniversitesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 4 (2007):285-288 Eroğlu, Haldun. XV. Yüzyıl Tabiplerinden Şerafettin Sabuncuoğlu ve Amasya Darüşşifası, OTAM, 11, (2001): 147-156. Montegü, Lady; Şark Mektupları. (Tercüme ve Tahşiye eden Ahmet Refik) İstanbul: Marifet Basımevi, 1933. Sabuncuoğlu Şerafettin. Cerrahiyyetü l-haniyye. (yay. İlter Uzel) Ankara: TTK, c. I-II, 1992. Şimşek Fatma-H. Eroğlu-G. Dinç. Osmanlı İmparatorluğu nda Iskat-ı Cenin (Çocuk Düşürme) The Journal Of International Social Research, II/6, (Winter 2009): 593-609. Tekin, Fatih. Osmanlı Devleti nin Tanzimat Dönemi Kamu Sağlığı Politikası (1839-1876), Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi, 2007. Ünver, A. Süheyl. Osmanlı Türklerinde Hekimlik ve Eczacılık, Farmakolog 21 (10), (1951):365-372. Ünver, A. Süheyl. Türkiye de Çiçek Aşısı ve Tarihi, İstanbul: İsmail Akgün Matbaası, 1948. Yıldırım, Nuran. Tanzimat tan Cumhuriyet e Türkiye de Koruyucu Sağlık Uygulamaları, Tanzimat tan Cumhuriyet e Türkiye Ansiklopedisi, İstanbul: İletişim Yayınları, c.5, (1985): 1320-1338. 208 http://www.millifolklor.com