İNSAN HAKLARI AVRUPA SÖZLEŞMESİ

Benzer belgeler
Serbest Seçim Hakkı. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ne Ek 1 No.lu Protokol ün 3. Maddesi: Serbest Seçim Hakkı. Oy kullanma hakkı

ÜYE ROBERT CAROLAN TARAFINDAN BİLDİRİLEN KARŞIOY VE MUTABIK GÖRÜŞ YAZISI

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ ILICAK-TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no:15394/02) KARARIN ÖZET ÇEVĐRĐSĐ STRAZBURG

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI

ÜNİTE:1. Anayasa Kavramı, Anayasacılık Akımı ve Anayasa Çeşitleri ÜNİTE:2. Türkiye de Anayasa Gelişmelerine Genel Bakış ÜNİTE:3

İNSAN HAKLARI CEVAP ANAHTARI GÜZ DÖNEMİ YILSONU SINAVI Ocak 2019 saat 11.00

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

YRD. DOÇ. DR. ULAŞ KARAN. Uluslararası İnsan Hakları Hukuku ve Anayasa Hukuku Işığında EŞİTLİK İLKESİ VE AYRIMCILIK YASAĞI

DEMOKRASİ VE SAYDAMLIK ENSTİTÜSÜ

ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ Eğitim-Öğretim Yılı. Ders Adı : Siyaset ÇalıĢma Yaprağı 13 SĠYASET

Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU DEĞİŞİKLİK TEKLİFİ HAKKINDA BİLGİ NOTU

MEHMET UTKU ÖZTÜRK 1961 KURUCU MECLİSİ

ANAYASA DERSĐ ( ) ( GÜZ DÖNEMĐ YILSONU SINAVI) CEVAP ANAHTARI

LAW 104: TÜRK ANAYASA HUKUKU 14 HAFTALIK AYRINTILI DERS PLANI Doç. Dr. Kemal Gözler Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi

1982 ANAYASASI, ANAYASANIN HAZIRLANMASI, KABUL EDİLMESİ VE TEMEL İLKELERİ

AVRUPA KONSEYİ İNSAN HAKLARININ KORUYUCUSU ÖZET

Ümit GÜVEYİ. Demokratik Devlet İlkesi Çerçevesinde. Seçimlerin Yönetimi ve Denetimi

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SEÇİM SİSTEMLERİNİN SEÇMEN İRADESİNE ETKİSİ

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

OY HAKKI, SEÇİM ve SEÇİM SİSTEMLERİ

ANAYASA DEĞĠġĠKLĠKLERĠ HAKKINDA GÖRÜġ VE ÖNERĠLERĠMĠZ

Hazırlayan: TACETTİN ÇALIK. Tacettin Hoca İle KPSS Vatandaşlık

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler

İlker Gökhan ŞEN. Doğrudan Demokrasi: Kurumlar, Hukuki ve Siyasi Sorunlar

KABUL EDİLEBİLİRLİK HAKKINDA KARAR

ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM

ÖZETLE. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

Doç. Dr. Ahmet M. GÜNEŞ Yalova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi. Avrupa Birliği Hukukuna Giriş

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI II. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

2-) Türkiye de tek dereceli seçim ilk kez hangi seçimlerde uygulanmıştır? A) 1942 B) 1946 C) 1950 D) 1962 E) 1966

FARKLI AB ÜLKELERİNDE GÖÇMEN POLİTİKALARINDAKİ GENEL YAKLAŞIMLAR

İTİRAZ USULLERİ. BMMYK Kasım 2014

AİHM İçtihatları Kapsamında Medeni Haklar ve Yükümlülükler

21 EKİM 2007 TARİHLİ HALKOYLAMASI

KAMU YÖNETİMİ LİSANS PORGRAMI

ANAYASA MAHKEMESİNDEN GVK GEÇİCİ 73 ÜNCÜ MADDEYLE İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI

M. Gözde ATASAYAN. Kamu Hizmetlerinin Süreklilik ve Düzenlilik İlkesi

En İyisi İçin. I. Kanun-u Esasi gerçek anlamda anayasa bir monarşi öngörmemektedir. (x)

ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM TEDBİRE İLİŞKİN ARA KARAR

DERSİMİZİN TEMEL KONUSU

Yrd. Doç. Dr. Evra ÇETİN. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi nin maddeleri Bağlamında. Çalışanların Hakları

ANAYASA MAHKEMESİNDEN VERGİ USUL KANUNUYLA İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI

İYİ İDARE YASASI İÇDÜZENİ. BİRİNCİ KISIM Genel Kurallar. İKİNCİ KISIM İyi İdarenin İlkeleri

CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ KAVAKÇI-TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no:71907/01) KARARIN ÖZET ÇEVĐRĐSĐ STRAZBURG

ANAYASA GÜZ DÖNEMİ YILSONU SINAVI 5 OCAK 2015 SAAT 09:00

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

YILDIRIM v. TÜRKĐYE KARARIN KISA ÖZETĐ

BAŞKANLI PARLAMENTER SİSTEM

BİREYSEL BAŞVURU KARARLARININ SONUÇLARI

TBMM DIŞİLİŞKİLER VE PROTOKOL MÜDÜRLÜĞÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR

İ Ç İ N D E K İ L E R

Bölüm 6 DEVL ET ŞEKİLL ERİ I : MONARŞİ VE CUMHURİYET

ADİL YARGILANMA HAKKININ TÜRK MİLLETLERARASI USÛL HUKUKU ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

MESLEKÎ YETERLİLİK KURUMU İLE İLGİLİ BAZI DÜZENLEMELER HAKKINDA KANUN (1)

Sayı: 27/2013 İYİ İDARE YASASI. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar:

Yrd. Doç. Dr. Emre CAN İDARİ İŞLEMİN ŞEKİL UNSURU

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BİLAL MÜŞTAK BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/233)

T.C. KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU (OMBUDSMANLIK)

bireysel özgürlük dayanışma eşit haklar öz saygı katılım

1: İNSAN VE TOPLUM...

Bireysel Başvuru Yolu

Nurcan YILMAZ ÖZEL ADİL YARGILANMA HAKKI KRİTERLERİNİN TÜRK İDARİ YARGILAMA HUKUKU AÇISINDAN MUHTEMEL VE GERÇEKLEŞEN ETKİLERİ

1982 Anayasası nın Cumhuriyetin Nitelikleri başlıklı 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti nin bir hukuk devleti olduğu kurala bağlanmıştır.

10. Herhangi bir sebeple boşalan bakanlığa en geç kaç gün içinde yeni bakan atanır? A) 5 gün B) 10 gün C) 15 gün D) 20 gün E) 25 gün

ANAYASA HUKUKU DERSİ

Anahtar Kelimeler : Türkiye İş Bankası Anonim Şirketi, bireysel başvuru, Anayasa Mahkemesi, ücret

ANONİM ORTAKLIKTA ESAS SÖZLEŞMESEL BAĞLAM

Alman Federal Mahkeme Kararları

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

TÜRK HUKUK DÜZENİNİN YÜRÜRLÜK KAYNAKLARI (2) Dr. Öğr. Üyesi Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK. /9

KAMU YÖNETİMİ. 9.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

TİCARÎ SIR, BANKA SIRRI VE MÜŞTERİ SIRRI HAKKINDA KANUN TASARISI

Cumhurbaşkanı. Türkiye nin Yönetim Yapısı Doç. Dr. Aslı Yağmurlu

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

BİRİNCİ KISIM İDARE HUKUKUNUN TEMEL KAVRAMLARI

KARŞILAŞTIRMALI SİYASAL SİSTEMLER

Anayasası na göre, TBMM aşağıdakilerden hangisini bir parlamento kararıyla gerçekleştirir? Anayasası na göre ara seçim ne demektir?

Alman Federal Mahkeme Kararları

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ

Anayasa Mahkemesi nin Đki Kararı Üzerine: Haluk Ulusoy ve Cargill Kararı

Türkiye Büyük Millet Meclisi nde ( TBMM ) 26 Mart 2015 tarihinde 688 Sıra Sayılı Kanun ( 688 Sıra Sayılı Kanun ) teklifi kabul edilmiştir.

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

2002/2 SAYILI DİKEY ANLAŞMALARA İLİŞKİN GRUP MUAFİYETİ TEBLİĞİ

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ BAŞKANLIĞINA

HUKUK. Soru Bankası İÇTİHAT

ULUSLARARASI HUKUK VE DIŞ İLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

İdari Yargının Geleceği

Yargı ÜNİTE. Amaçlar. İçindekiler

ŞİKAYET NO : /317 KARAR TARİHİ : 21/01/2014 RET KARARI ŞİKAYETÇİ :

Transkript:

İNSAN HAKLARI AVRUPA SÖZLEŞMESİ Açıklama ve Önemli Kararlar 2. Cilt (İHAS 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14 Ek Protokol 1-1, 1-2, 1-3 maddeler) Prof. Dr. Osman Doğru Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dr. Atilla Nalbant İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi nde Hukukçu Bu kitap Avrupa Birliği, Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Konseyi tarafından birlikte finanse edilen ve Avrupa Birliği ile Avrupa Konseyinin Ortak Programı olan Yüksek Yargı Kurumlarının Avrupa Standartları Bakımından Rollerinin Güçlendirilmesi Projesi kapsamında basılmıştır. Projenin ihale makamı Merkezi Finans ve İhale Birimidir.

İÇİNDEKİLER SERBEST SEÇİM HAKKI...817 AÇIKLAMA... 817 Seçme hakkı... 819 Yurtdışında ikamet edenler... 819 Tutuklu ve hükümlüler... 820 Seçilme hakkı... 820 Adaylık şartları... 821 Seçilmişlik sıfatının düşmesi... 823 Seçim sistemleri... 824 Seçimlerin örgütlenmesi ve yönetimi... 826 Siyasi partilere devlet yardımı... 826 Seçimlerin yönetimi... 827 Medyadan yararlanma... 828 ÖNEMLİ KARARLAR... 830 Yasama organı seçimi 02.03.1987 9267/81 MATHIEU-MOHIN ve CLERFAYT - BELÇİKA... 830 Seçimlerde ülke barajı 08.07.2008 10226/03 YUMAK VE SADAK - TÜRKİYE [BD]... 841 Seçilme yeterliliği 22.12.2009 27996/06 SEJDIC VE FINCI - BOSNA HERSEK [BD]... 856 VII

SERBEST SEÇİM HAKKI P1, md. 3: Serbest seçim hakkı Sözleşmeci Taraf Devletler yasama organının seçimi için, halkın düşüncelerini serbestçe ifade etmesinin güvence altına alındığı şartlarda, makul aralıklarla, gizli oyla serbest seçimler yapmayı taahhüt eder. AÇIKLAMA Sözleşme ye Ek Birinci Protokolün 3. maddesi serbest seçim hakkını düzenlemektedir. Bu hak, Sözleşme nin güvence altına aldığı tek siyasi haktır. Sözleşme nin Başlangıcına göre, temel insan hakları ve özgürlükleri en iyi şekilde, etkili bir siyasal demokrasi tarafından korunabilir. Bu nedenle, serbest seçim hakkı gerçek demokratik bir rejimde temel bir haktır. Birinci Protokolün 3. Maddesi ( 3. madde ), demokrasinin karakteristik bir prensibini içerdiğinden, bu madde Sözleşme sisteminde temel bir öneme sahiptir. Gerçekten de demokrasi, Avrupa kamu düzeninin aslî bir öğesini oluşturmaktadır ve 3. maddede güvence altına alınan haklar, hukukun üstünlüğü ile yönetilen etkin bir demokrasinin temellerinin kurulmasında ve korunmasında büyük önem taşımaktadır ( Yumak ve Sadak, 105). 3. madde devletlere belirli bir seçim sistemi kabul etme zorunluluğu getirir tarzda yorumlanamaz. Bu düzenlemedeki koşullara uygun olmak kaydıyla, devletler istediği seçim sistemini seçebilirler. Sözleşme de ve 1, 4, 6 ve 7. Protokoller deki maddelerin hemen hepsinde, Herkes... hakkına sahiptir veya Hiç kimse gibi terimler kullanılmıştır. Ancak 3. maddede, Sözleşmeci Taraf Devletler... taahhüt eder ifadesi yer almaktadır. İlk başta bu ifadeden, 3. maddenin bireylere, Sözleşmeci Tarafların egemenlik yetkisi içinde bulunan herkes için doğrudan güvence altına alınan haklar ve özgürlükler tanımadığı (İrlanda, 239), fakat sadece devletler arasında bir yükümlülük doğurduğu sonucu çıkarılmıştır. Böyle bir tanımın doğal sonucu, bu düzenlemenin kişiler bakımından bir hak öngörmediği yorumu olur. Oysa bu yorum kabul görmemiştir; bu madde kişiler tarafından ileri sürülebilecek bir hak içermektedir; bu nedenle bireysel başvuru hakkına konu olabilir ve olmaktadır. Birinci Protokolün Başlangıcına göre bu Protokol, Sözleşme nin Birinci Bölümünde bulunanların yanında, başka bazı hak ve özgürlüklerin birlikte yerine getirilmesini güvence altına almaktadır. Ayrıca bu Protokolün 5. maddesi şöyle demektedir: Sözleşmeci Taraflar bu Protokolün 1, 2, 3 ve 4. maddelerini, Sözleşme ye ilave maddeler olarak kabul ederler. Sözleşme nin 25. maddesi dâhil, Sözleşme nin bütün hükümleri buna göre uygulanır. Dahası, Dördüncü Protokolün Başlangıcı, diğerlerinin yanında, Birinci Protokolün 1-3. maddeleri nde korunan haklar ve özgürlükler den söz etmektedir. Birinci Protokolün hazırlık çalışmalarında da, bu Protokolün 3. maddesi bakımından bireysel başvuru hakkının kullanılmasını hariç tutma niyeti bulunduğu görülmemektedir. 817

İHAS: AÇIKLAMA VE ÖNEMLİ KARARLAR Bu hakkı Mahkeme nin yargı yetkisinden çıkarma fikri uzun bir süre tartışılmış, ancak sonunda terk edilmiştir. Ayrıca hazırlık çalışmalarında sık sık, siyasal özgürlük, siyasal haklar, bireylerin siyasal hakları ve özgürlükleri, serbest seçim hakkı ve seçim hakkı gibi terimler kullanılmıştır ( Mathieu-Mohin ve Clerfayd, 48-49). 3. maddenin devletlerarası taahhüt rengindeki ifade tarzı, Sözleşme de ve Protokollerde yer alan diğer haklarla bu düzenlemede yer alan hak arasında esaslı bir fark bulunduğunu göstermez. Bu ifade tarzının nedeni üstlenilen taahhüde daha büyük bir ağırlık kazandırma isteği ile bu alandaki başlıca yükümlülüğün, kişisel ve siyasal hakların çoğunluğunda olduğu gibi müdahaleden çekinme veya müdahale etmeme değil, fakat devletin demokratik seçimler yapmak için, pozitif tedbirler alma şeklinde olmasıdır ( Mathieu-Mohin ve Clerfayd, 50). Mahkeme, etkin ve edilgin seçim hakları arasında bir ayrım yapmaktadır. Başka bir anlatımla, seçimlere bir seçmen olarak katılmak (seçme hakkı) etkin (aktif) bir katılma olarak nitelendirilirken, seçimlere seçilmek için aday olarak katılma (seçilme hakkı), edilgin (pasif) bir hak kullanımı olarak görülmektedir. Seçme hakkı, seçilme hakkına göre daha kuvvetle korunan bir haktır. Mahkeme, birçok kez, çoğulculuğun esas koruyucusu olan devletin çoğulculuğu güvence altına almak için oynadığı rolün önemini vurgulamıştır. Devlet, bu rolü yerine getirirken, yasama organının seçilmesinde halkın düşüncesini özgürce açıklamasını sağlayacak koşullara uygun olarak demokratik seçimler düzenlemek için pozitif tedbirler almak zorundadır ( Yumak ve Sadak, 106). 3. maddenin düzenlediği haklar mutlak değildir. Bu madde, bu hakları açık terimlerle düzenlemeksizin, sadece tanımamakla yetindiğinden, zımni sınırlamalara yer bırakılmıştır ( Golder, 38). Sözleşmeci Devletler kendi iç hukuk düzenlerinde seçme ve seçimlerde aday olma haklarını, 3. maddeye aykırı olmayan koşullara ya da sınırlamalara tabi tutabilirler. Devletler, bu konuda geniş bir takdir alanına sahiptirler; fakat Sözleşme nin gereklerine uygunluk bakımından nihai kararı vermek, Mahkeme ye düşen bir görevdir. Mahkeme, getirilen koşulların, bu hakların özünü zedeleyecek şekilde ve ölçüde kısıtlamadığına ve hakları etkililikten yoksun bırakmadığına kanaat getirmelidir. Ayrıca bu koşullar meşru bir amaç izlemelidir ve kullanılan araçlar bu meşru amaca ulaşmak bakımından orantısız olmamalıdır. Nihayet bu koşullar, yasama organının seçiminde halkın kendi düşüncelerini serbestçe ifade etmesini engellememelidir ve bu hakkın özüne dokunmamalıdır ( Mathieu-Mohin ve Clerfayd, 52). 3. madde, sadece yasama organı seçimlerine veya bu organın iki meclisi varsa, en azından bir meclisin seçime uygulanır. Ancak yasama organı, mutlaka ulusal parlamento anlamına gelmez; bu kelimenin, ilgili devletin anayasal yapısı ışığında yorumlanması gerekir. Eğer bir yerel meclisin ulusal meclise üye göndermesi söz konusu ise bu durumda bu düzenleme bu seçimlere de uygulanabilir. Örneğin Almanya, Avusturya, Belçika veya İsviçre gibi federal devletlerde federe devlet parlamentoları bu madde anlamında yasama organı olarak düşünülmektedir. Matthews Birleşik Krallık davasında Mahkeme, yasama organı sözcüğünün sadece ulusal parlamento anlamına gelmediğine, bu sözcüğün, yukarıda da değinildiği gibi, ilgili devletin anayasal yapısına göre değerlendirilmesi gerektiğine karar vermiştir. Olayda Birleşik Krallık ın kolonisi Cebelitarık ta yaşayan İngiliz vatandaşı D. Matthews, Avrupa Birliği organı Avrupa Parlamentosu seçimlerine seçmen olarak kaydedilme isteminde bulunmuş, oy kullanma hakkının Birleşik Krallıkla sınırlı olduğu gerekçesiyle talebi reddedilmiştir. Mahkeme bu davada Sözleşme nin yaşayan bir belge olduğuna dikkat çekerek dinamik bir yorum yapmış ve Avrupa Parlamentosunun gelişim sürecini 818

SERBEST SEÇİM HAKKI / Açıklama izleyerek Maastricht ten itibaren Parlamentonun siyasi bir kimlik kazandığını ve eski salt danışma organı durumundan çıkıp yetkilerini arttırdığını, bu nedenle bu madde açısından bu meclisi bir yasama organı olarak gördüğünü belirtmiştir. Böylelikle 3. madde, sadece ulusal yasama organları bakımından değil, uluslararası temsili yasama organları bakımından da uygulanabilirlik kazanmıştır. Seçme hakkı Mahkeme ye göre, 3. maddenin etkin görünümlerinden birisi olan seçme ya da oy kullanma hakkı bir ayrıcalık değildir. 21. yüzyılda demokratik bir ülkede bu hakkın en geniş toplum kesimlerine tanınması temel ilkedir ( Hirst (no 2), 59). 3. maddede düzenlenen haklar mutlak değildir. Bu madde, zımni sınırlandırmalara yer bırakmaktadır. Sözleşmeci Devletler bu hakkın sınırlandırılması bakımından belirli bir takdir alanına sahiptirler. Mahkeme, bu konuda devletlerin takdir yetkisinin geniş olduğunu belirtmiştir (Mathieu-Mohin ve Clerfayt, 52). Bununla birlikte, bu maddenin gereklerine uyulup uyulmadığını belirlemek, nihai olarak Mahkeme ye düşmektedir. Mahkeme, sınırlamaların söz konusu hakların özünü zedeleyecek ölçüde kısıtlamadığından, hakkı etkisiz kılmadığından ve kullanılan araçların orantısız olmadığından emin olmalıdır. Özellikle de getirilen bir koşul, yasama organının seçiminde halkın kendini özgürce ifade etmesine engel oluşturmamalıdır; diğer bir ifadeyle bu koşullar, evrensel oy hakkı yoluyla halkın iradesini belirlemeyi amaçlayan seçim usulünün bütünlüğü ve etkililiğini koruma amacını yansıtmalı ya da bu ilkelere ters düşmemelidir. Örneğin, asgari bir yaşın getirilmesi, seçim sürecine katılanların yeterince erişkin olmalarını sağlamak için göz önünde bulundurulabilir; bazı durumlarda ilgili ülkeyle yeterince sürekli veya yakın bağı olanları veyahut menfaat sahiplerini belirlemek için, seçmenlik ikametgâh gibi kriterlere bağlanabilir ( Hilbe Liechtenstein (k.k.); Melnychenko, 56). Mahkeme ye göre genel oy hakkı ilkesinden bir sapma, bu yolla seçilmiş yasama organının ve yaptığı yasaların demokratik anlamdaki geçerliliğini zayıflatma tehlikesi taşır. Bu nedenle, toplumda var olan gruplardan birinin veya toplumdaki belirli bir kategorinin seçme hakkından yoksun bırakılması, bu maddenin temel ilkelerine uygun olmak zorundadır ( Zdanoka [BD], 105; Aziz, 28). Bu değerlendirme, genel oy hakkına getirilen otomatik ve yaygın istisnalar bakımından da geçerlidir ( Hirst (no 2), 62). Mahkeme Alajos Kiss Macaristan davasında böylesi otomatik ve genel bir yasaklamayı, vesayet altına alınan kısıtlı kişiler bakımından da Sözleşme ye aykırı bulmuştur. Her ne kadar böyle bir kısıtlama, eylemlerinin sonuçlarını değerlendirme yeteneğine sahip kişilerin oy verme hakkından yararlanması gibi meşru bir amaç izlese de, Mahkeme ye göre hakları kısıtlanan kişilerin gerçek durumu incelenmeden getirilen otomatik bir kısıtlama Sözleşme ile bağdaşmamaktadır. Yurtdışında ikamet edenler Seçmenin ikametgâhına bağlı olarak, vatandaşı olduğu ülkede yaşamayan kişilerin seçme hakkının tanınmamasını, Mahkeme şimdiye kadar Sözleşme ye aykırı bulmamıştır. Mahkeme ye göre, bu eksiklik şu nedenlerle makul görülebilir: İlk olarak, yurt dışında yaşayan kişi ülkesinin siyasi gelişmelerinin doğrudan muhatabı olmayabilir ve bu konuları daha az tanıyabilir. İkinci olarak, ülke dışında yaşayan kişilerin, seçilecek adayların belirlenmesinde ve programlarının oluşturulmasında daha az etkileri vardır. Üçüncü olarak, yasama meclisini seçme hakkı ile bu meclisin kabul ettiği düzenlemelerden doğrudan etkilenme arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Dördüncü olarak, yasakoyucunun, yurtdışında yaşayan yurttaşların özellikle ve öncelikle yurtiçinde yaşayan yurttaşları ilgilendiren yasaların tartışılması ve kabulünde daha az ağırlığının olması gibi makul bir düşüncesi de olabilir ( Hilbe, (k.k.); Sitaropoulos ve Giakoupoulos, 69). 819

İHAS: AÇIKLAMA VE ÖNEMLİ KARARLAR Sitaropoulos ve Giakoupoulos Yunanistan kararına konu olan olay, Fransa da yaşayan ama Yunanistan seçimlerinde oy kullanamamaktan şikâyetçi olan Yunan vatandaşlarına ilişkindir. Mahkeme, bu davada yurt dışında yaşayan Yunanlıların ikamet ettikleri ülkelerde Yunan parlamento seçimleri için oy kullanamamalarının Sözleşme ye aykırılık oluşturmadığına karar vermiştir. Mahkeme bu sonuca varırken, konuyla ilgili uluslararası ve ulusal hukuk belgelerinin devletlere yurt dışında yaşayan vatandaşlarının ülkedeki seçimlerde oy verme haklarını kullanmaları için düzenleme yapmasını gerektirecek bir yükümlülük yüklemediğini belirtmiştir. Ayrıca Mahkeme, Avrupa Konseyi ne üye devletlerde bu alanda bir uygulama birliğinin olmamasını da dikkate alır. 820 Tutuklu ve hükümlüler Mahkeme Hirst (no 2) Birleşik Krallık davasında, mahkûmların oy haklarının engellenmesinin Sözleşmeye aykırılık oluşturup oluşturmadığını incelemiştir. Bu davada Mahkeme, Avrupa Konseyi ne üye devletler arasında bu konuya ilişkin bir ortak uygulama veya standart olmamasına karşın, mahkûmların oy hakkını engelleyen otomatik ve geniş kapsamlı sınırlamaların 3. maddeyi ihlal ettiğine karar vermiştir. 2002 yılında Kanada da karara bağlanan Sauve Kanada davasına da gönderme yapan Mahkeme, mahkûmların özgürlüklerinin ellerinden alınmasının onların Sözleşme tarafından güvence altına alınan bütün haklarını kaybettikleri anlamına gelmeyeceğini belirtmiştir. Mahkeme ayrıca cezanın çekilmesi ile seçme hakkının engellenmesi arasında mantıksal bir ilişkinin bulunmadığını vurgulamıştır. Hirst (no 2) kararından sonra Mahkeme, mahkûmların oy haklarının engellenmesi konusunda Scoppola (no 3) İtalya kararında getirilen sınırlamayı, Sözleşme ye aykırı bulmamıştır. Mahkeme nin Scoppola (no 3) kararında Hirst (no 2) kararından farklı bir sonuca varmasına yol açan neden, iki ülkede mahkûmlara getirilen sınırlamanın kapsamı ve ceza çekme rejimlerinin farklılığıdır. Mahkeme, Scoppola (no 3) kararında ( 96), Hirst (no 2) kararında koyduğu temel ilkeyi şu sözlerle yinelemiştir: Mahkeme, Hirst kararında belirlediği ilkeleri, özellikle de oy kullanma hakkına getirilen genel bir sınırlamanın, fark gözetmeden bir grup kişiye, bu kişilerin ceza sürelerine, cezaların niteliğine, işledikleri suçun ağırlığına ve niteliğine ve kişisel hallerine bakılmaksızın, sadece mahkûm oldukları için otomatik olarak uygulanmasının Birinci Protokolün 3. maddesi ile bağdaşmadığı ilkesini onaylar. Ancak Mahkeme, Scoppola (no 3) kararında İtalya da öngörülen sınırlamanın genel ve otomatik nitelikte olmadığını, suçun ağırlığı ve mahkûmun kişiliğine bağlı olduğunu ve yasakoyucunun farklı yarar ve dengeleri gözeten tedbirler aldığını belirtmiştir. İtalyan hukukunda mahkûmiyetten sonra oy hakkının sınırlandırılması, her ceza için geçerli değildir (ilke olarak üç yıl ve üstü hapis cezaları için geçerlidir) ve sadece sınırlı sayıda belirli suçları kapsamaktadır. Mahkeme, bu davada tasarlayarak adam öldürme gibi, ağır ceza gerektiren suçlardan mahkûm olan başvurucun bu haktan yoksun bırakılmasını Sözleşme ye aykırı görmemiştir. Seçilme hakkı Mahkeme, 3. maddenin pasif unsuru olarak nitelenen seçimlerde aday olma hakkına getirilen kısıtlamaları, bu maddenin aktif unsuru olarak nitelenen oy kullanma hakkına getirilen kısıtlamalara göre daha ayrıntılı incelemeye tabi tutmaktadır. Mahkeme, seçilebilirlik ile ilgili kriterlerin belirlenmesi konusunda devletlerin geniş bir takdir yetkisine sahip olduğunu vurgulamıştır. Mahkeme Zdanoka Letonya [BD] kararında şöyle demiştir ( 106):

SERBEST SEÇİM HAKKI / Açıklama... bu kriterler, seçilenlerin bağımsızlığı ve aynı zamanda seçmenlerin özgürlüğü sağlanma gibi genel bir düşünceden kaynaklandığı halde, her devletin kendine özgü tarihi ve siyasi durumuna göre değişmektedir. Avrupa Konseyi ne üye devletlerin seçim mevzuatlarında ve anayasalarında öngörülen birçok durum, bu konuda mümkün olan değişik tercihlerin varlığını göstermektedir. Bu nedenle, 3. maddenin uygulanması anlamında, tüm seçim yasalarının, ilgili ülkenin siyasi gelişimi ışığında değerlendirilmeleri gerekir. Podkolzina Letonya davasında Mahkeme, seçim yasalarının ilgili ülkenin siyasi gelişimi ışığında değerlendirilmesi gerektiğini ve bir sistemde kabul edilmeyen ayrıntının bir başka sistemde haklı görülebileceğini belirtmiştir. Ancak Mahkeme bu takdir alanının, 3. maddenin temel ilkesi olan yasama organının seçilmesinde halkın düşüncelerini serbestçe ifade etmesine saygı ile sınırlı olduğunu belirtmiştir. Mahkeme devletlerin takdir alanlarının sınırını belirlerken, Aziz Kıbrıs davasında şu ifadeleri kullanmıştır ( 28):... devletler, kendi anayasal sistemlerinde, milletvekili seçimleri ile ilgili kuralları ve kendi meclislerinin oluşumunu belirleme konusunda geniş bir takdir yetkisine sahiptirler; çünkü bu konudaki kriterler, her devletin kendine özgü tarihi ve siyasi durumuna göre değişmektedir. Ancak Mahkeme, seçimlerle ilgili bazı kuralların şahıslara veya bir grup insana, özellikle yasama organındaki üyelerin seçilmesinde, siyasi yaşamın bir parçası olmayı yasaklamaması gerektiğini belirtmektedir; bu hak hem Sözleşme ile hem de tüm devletlerin anayasalarında güvence altına alınmıştır. Adaylık şartları Zdanoka Letonya [BD] davasında Mahkeme, demokratik sürecin bütünlüğünü korumak gibi meşru bir amacın ve bu amacı açıklayan çok istisnai tarihi nedenlerin bazen bir hakkı sınırlamayı haklı kılabileceğini belirtmiştir. Zdanoka davası, geçmişinde anayasa dışı etkinliklerde bulunduğu için seçimlere katılması engellenen bir başvurucunun şikâyeti hakkındadır. Başvurucuyla ilgili alınan tedbir, komünizm sonrası dönemde Baltık devletlerinde alınan, bu döneme özgü ve istisnai tedbirlerden birisidir. 1995 tarihinde kabul edilen bir yasa, 1991 yılından itibaren Letonya Komünist Partisi ile ilişkisini sürdüren kişilerin seçimlerde aday olmalarını yasaklamıştır. Mahkeme Dairesi bu davada 3. maddenin ihlal edildiğini belirlemiş, ancak davayı yeniden inceleyen Büyük Daire bu maddenin ihlal edilmediği sonucuna varmıştır. Büyük Daireye göre, bu sınırlama Letonya nın çok istisnai koşullarıyla ilgilidir. Letonya, totaliter bir rejimden demokrasiye çok yakın zamanlarda geçmiştir; yeniden totaliter bir rejime geçme ihtimali dem okrasi için gerçek bir tehdittir. Bu nedenle, uzun yıllardır demokratik rejimle yönetilen bir ülke için kabul edilemeyecek olan bu sınırlama Letonya için kabul edilebilir nitelikte görülebilir. Bu çerçevede Mahkeme, demokratik rejimin korunması ve yerleşmesi için gerekli tedbirlerin belirlenmesinde Letonya makamlarının geniş bir takdir alanına sahip olduğunu belirtmiştir. Ancak Mahkeme, bu davada Letonya parlamentosunun bu sınırlamanın gerekliliğini incelemesini ve kısa bir süre sonra ortadan kaldırması gerektiğini de vurgulamıştır. Mahkeme, bu sınırlamaların ve engellemek istedikleri tehditlerin güncelliğini kaybetmesi durumunda, bunların Sözleşme ile uyumsuz hale gelebileceğini belirtmiştir. Sejdic ve Finci Bosna-Hersek davası Roman ve Yahudi kökenli kişilere, üç kurucu halk grubuna dâhil olmadıkları gerekçesiyle yasama meclisi ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olma imkânının tanınmaması hakkındadır. Bosna-Hersek Anayasası başlangıcında iki grup yurttaş ayrımı yapmaktadır: Kurucu halklar (Boşnak, Hırvat ve Sırp) ve diğerleri (Yahudi, Roman, diğer azınlıklar ve herhangi bir etnik gruba aidiyet beyan etmeyenler). Bosna-Hersek Meclisi ve Başkanlığı sadece üç kurucu halktan gelen üyelere açıktır. Mahkeme, bu davada bu istisnai tedbirin, etnik savaş sonrasında barışı 821

İHAS: AÇIKLAMA VE ÖNEMLİ KARARLAR getirmek amacıyla alındığını ve bu nedenle meşru bir amaç izlediğini kabul etmiştir. Ancak Bosna-Hersek te durumun belirli bir ölçüde düzelmesini de dikkate alan Mahkeme, bu istisnai tedbirin halen korunmasının herhangi bir nesnel ve makul nedeninin kalmadığını belirtmiş ve 3. maddeyle bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Adamsons Letonya davasında Mahkeme, zamanın geçmesi ile birlikte, seçilme hakkına getirilmiş genel sınırlamayı haklı göstermenin güç olduğunu ve belirli bir şahsın yarattığı gerçek riskin dikkate alınmasını sağlayan bireysel bir değerlendirmenin yapılması gerektiğini belirtmiştir. Mahkeme, Melnychenko Ukrayna kararında ( 57), milletvekili seçimlerinde adaylık için aranacak şartların, oy kullanmak için aranan şartlara göre daha katı olabileceğini kabul etmiştir. Bu noktada, devletlerin soyut olarak (in abstracto) seçilme şartlarını belirlerken geniş bir takdir yetkisi bulunduğu doğru olmakla birlikte Mahkeme, bu hakların etkili olması ilkesi gereğince, seçilme usulünün, keyfi sınırlandırmaları engelleyebilecek güvenceler içermesi gerektiğini belirtmiştir (Podkolzına, 35). Podkolzina Letonya davasında başvurucu 1998 parlamento seçimlerinde adaydır. Ancak dil müfettişlerinin iki kez yaptığı incelemeden sonra Letonya resmi diline yeterince hâkim olmadığı gerekçesiyle, ismi adaylar listesinden silinmiştir. Seçim mevzuatının adaylık için aradığı ön koşullardan birisi Letonya diline yeterince hâkim olunduğuna dair bir sertifika sunulmasıdır. Mahkeme bu davada 3. maddenin ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Mahkeme ye göre, bir ulusal parlamentonun çalışma dilinin ne olacağına karar vermek her devletin mutlak takdir alanı içine girer. Ancak Mahkeme, bu kişinin ilgili mevzuatın öngördüğü koşulu yerine getirdiğini, Letonya resmi dilini bildiğini kanıtlayan resmi bir sertifikaya sahip olduğunu ve bu belgenin geçerliliğinin tartışma konusu olmadığını belirtmiştir. Bu nedenle Mahkeme, bu kişinin dil düzeyinin incelenmesinin herhangi nesnel bir nedene dayanmadığı ve adayların seçilme yeterliliği bakımından gerekli koşulu yerine getirmesine karşın ulusal makamların ek bir koşul yarattıkları sonucuna varmıştır. Mahkeme ye göre, başvurucunun isminin adaylar listesinden silinmesi orantısız bir müdahaledir. Krasnov ve Skuratov Rusya davasında, başvurucuların Duma Meclisine seçilebilmek için sundukları adaylık dilekçelerinde seçmenleri yanıltıcı bilgi verdikleri gerekçesiyle adaylıkları kabul edilmemiştir. Krasnov bir ilçe meclisinde müdür olduğunu ileri sürmesine karşın, dilekçesini sunduğu tarihte bu görevinden alınmış bulunmaktadır. Skouratov ise, bir devlet üniversitesinde geçici süreli bölüm şefi olduğunu ileri sürmesine karşın, aynı bölümde profesörlüğe atanmıştır. Skouratov aynı zamanda Komünist Parti üyeliğini gizlemekle suçlanmıştır. Mahkeme, Krasnov un gerçekten yanıltıcı bilgiler verdiğini belirtmiş ve bu nedenle Rus makamlarının aldığı kararı 3. maddeye aykırı bulmamıştır. Oysa Mahkeme ye göre ulusal yargı yerleri, Skouratov için başvurucunun yanlış bilgi verdiği iddiası hakkında birbirleriyle çelişkili ve yasal temeli olmayan kararlar vermişlerdir. Ayrıca başvurucunun kötü niyetle yanıltıcı bilgi verdiği kanıtlanamamış ve geçici süreli bölüm başkanlığı ile profesörlük arasındaki farkın seçmeni nasıl yanılgıya düşüreceği açıklanamamıştır. Ayrıca Mahkeme, dosyadaki incelemede başvurucunun Komünist Parti üyeliğini gizlemediği sonucuna varmıştır. Mahkeme bu gerekçelerle Rus makamlarının aldığı kararın 3. maddeyi ihlal ettiği sonucuna varmıştır. Sukhovetskyy Ukrayna davasında başvurucu seçimlerde aday olmak için 218,10 Euro ya karşılık gelen harcı ödeyemediği için aday olamamaktan şikâyetçi olmuştur. Mahkeme bu davada Sözleşme nin ihlal edilmediği sonucuna varmıştır. Mahkeme bu sonuca varırken, Avrupa Konseyi ne üye birçok devlette hayalci adayları caydırmak için 822

SERBEST SEÇİM HAKKI / Açıklama bu tarz tedbirlerin bulunduğunu belirtmiştir. Ukrayna da talep edilen miktar, Avrupa daki diğer örnekler arasında en düşük olanıdır. Mahkeme ye göre bu tutar, aşırı ve gerçekten adaylık için başvurmak isteyen kişilerin aşamayacağı idari bir engel değildir. Seçilmişlik sıfatının düşmesi Mahkeme, seçilmiş kişilerin bu sıfatlarının ellerinden alınması şeklindeki ağır ve radikal bir tedbiri, ancak zorlayıcı nedenlerin haklı kılabileceğini belirtmiştir ( Lykourezos, 52; Ilıcak, 30). İspanya da kabul edilen 27 Haziran 2002 yasası hakkında Mahkeme nin önüne üç dava gelmiştir ( Herri Batasuna ve Batasuna İspanya; Etxeberria ve Diğerleri İspanya; Henrritarren Zerrenda İspanya). Bu yasaya dayanılarak Herri Batasuna ve Batasuna partileri yasadışı ilan edilmiş ve kapatılmıştır. Bu kapatma kararı sonrasında yerel seçimlere katılmak için oluşturulmuş çeşitli aday gruplaşmaları, bu adaylar kapatılan partilerde görev yaptıkları gerekçesiyle iptal edilmiş ve seçimlere katılamamışlardır. Mahkeme bu davada önce parti kapatma kararını Sözleşme nin 11. maddesi çerçevesinde incelemiş ve bu maddenin ihlal edilmediği sonucuna varmıştır ( Herri Batasuna ve Batasuna İspanya). Etxeberria ve Diğerleri kararında ise Mahkeme, 3. maddenin ihlal edilmediği sonucuna varmıştır. Mahkeme bu sonuca varırken, İspanyol yargı organlarının bu aday gruplaşmalarının ETA adlı terörist örgüte desteği nedeniyle kapatılmış Herri Batasuna ve Batasuna partilerinin etkinliklerini sürdürmek amacıyla kurulduklarının kanıtlandığına karar verdiklerini belirtmiştir. Bu davada Mahkeme ayrıca, İspanya da ayrılıkçı siyasi partilerin yasaklanmadığını, aksine bu tarz partilerin Bask Özerk Bölgesi dâhil, birçok özerk bölge yönetiminde yer aldıklarını kaydetmiştir. Bu çerçevede Mahkeme, ayrılıkçı görüşlerin ifadesinin kendi başına bir devletin ülkesel bütünlüğü ve ulusal güvenliği için tehlike oluşturmadığını da hatırlatmıştır ( 55). Paksas Litvanya kararı ise, daha önce anayasaya ve yeminine aykırı hareket etme (impeachment) gerekçesiyle görevinden alınan Cumhurbaşkanının milletvekili seçilme yeterliliğini kaybetmesi hakkındadır. Mahkeme bu davada, getirilen sınırlamanın aşırı orantısız olduğu gerekçesiyle Sözleşme nin ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Mahkeme ilk olarak, Litvanya nın Avrupa Konseyi üyesi devletler arasında Cumhurbaşkanının görevden alınması ile görevden alınan kişinin seçilme yeterliliğini kaybetmesi arasında otomatik bir ilişki kuran istisnai bir örnek olduğunu belirtmiştir. Mahkeme ayrıca, bu sınırlamanın belirli bir süre ile sınırlı olmaması nedeniyle orantısız bir müdahale olduğunu değerlendirmiştir. Diğer yandan bu sınırlama, bir anayasa hükmü olarak düzenlendiği için değiştirilmesi de çok güçtür. Mahkeme ye göre, belirli bir tarihi bağlama ve kişiye bağlı bu tarz bir sınırlama, 3. madde ile bağdaşmamaktadır. Tanase Moldova davasının konusu ise, 2008 yılından itibaren çifte vatandaşlığı bulunan Moldova vatandaşları meclise seçilseler dahi milletvekili sıfatının tanınmaması hakkındadır. Bu kişiler, ancak diğer vatandaşlıktan çıkma usulünü başlatacak olurlarsa milletvekili sıfatını kazanabilmektedirler. Romanya ve Moldova vatandaşı olan başvurucu, 2009 yılında milletvekili seçilmiş, ancak milletvekili sıfatını elde edememiştir. Mahkeme, bu davada 3. maddenin ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Mahkeme, bu davada Moldova da bulunan hem Romanya ve hem de Moldova vatandaşı olan geniş bir toplum kesiminin hedef alındığını ve bu kesimin seçilme hakkından yoksun bırakılmasının hedeflendiğini belirtmiştir. Bu tedbir, Moldova nın bağımsızlığını ilan etmesinden 17 yıl ve çifte vatandaşlığa ilişkin mevzuatını yumuşatmasından 5 yıl sonra alındığı için, Moldova nın ulusal güvenliği ve yasalarına saygı için alındığı gerekçesi yeterli görülmemiştir. 823

İHAS: AÇIKLAMA VE ÖNEMLİ KARARLAR Sadak ve Diğerleri Türkiye davasında Mahkeme, DEP in kapatılması üzerine, bu partiye üye milletvekillerinin milletvekilliği sıfatlarının otomatik olarak düşürülmesini çok ağır bir tedbir olarak nitelendirmiş ve 3. maddeye aykırı görmüştür. Mahkeme ye göre, DEP in kapatılması ile birlikte başvurucuların milletvekilliği sıfatlarının düşürülmesi, kendilerinin siyasi etkinlikte bulunmalarını engelleme sonucunu doğurmuştur. Ilıcak Türkiye davası, bir milletvekili olan başvurucunun Anayasa Mahkemesi nin kararıyla Fazilet Partisi nin kapatılmasıyla birlikte milletvekilliğinin düşürülmesi ve beş yıl süreyle herhangi bir siyasi faaliyet yürütme olanağından yoksun bırakılması hakkındadır. Mahkeme, bu davada 3. maddenin ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Mahkeme ilk olarak kendi rolünün, bu madde yer alan hükümlerin uygulanmasını gözetmek ve seçimlerde oy vermeye ve aday olmaya bağlı hakların özüne dokunulmaması, etkinliğini yitirmemesi, meşruiyetin koruması ve kullanılan araçların orantısız olup olmadığının incelemesi olduğunu hatırlatmıştır. Mahkeme nin yerleşik içtihadına göre, özellikle yasama organlarının seçiminde halkın özgür iradesini sekteye uğratacak hiçbir engel yer almamalı, başka bir deyişle, genel oylama halkın isteğini yansıtmalı, etkin olmalı ve bütünlük önünde bir engel oluşturmamalıdır. Yine, halkın özgür iradesiyle yaptığı ve demokratik olarak tercihi ortaya koyduğu seçim sonuçları, demokratik düzeni zorlayıcı nedenler dışında, hiçbir değişikliğe uğramamalıdır. Ilıcak davasında Anayasa Mahkemesi Anayasa nın 69(6). fıkrasına göre, Fazilet Partisinin laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı haline geldiğine kanaat getirmiş ve bu partinin kapatılmasına karar vermiştir. Aynı kararda başvurucu dâhil beş siyasetçiye beş yıllığına siyasi kısıtlamalar getirilmiştir. Mahkeme, başvurucunun siyasi haklarına getirilen geçici kısıtlamaların sonuç itibariyle Türk siyasi rejiminin laik yapısının korunmasını amaçladığını kaydetmiştir. Bu ilkenin Türkiye deki demokrasi açısından önemi dikkate alındığında, Mahkeme bu önlemin kamu düzeninin korunması ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması meşru amaçlarını izlediğini belirtmiştir. Mahkeme bu tedbirin orantılılığı konusunda, başvurucunun siyasi haklarından geçici olarak yoksun bırakılmasında demokratik düzeni korumak bakımından zorlayıcı nedenler mevcut olup olmadığını incelemiş ve bu nedenlerin mevcut olmadığı sonucuna varmıştır. Mahkeme ye göre, olayların meydana geldiği dönemde yürürlükteki haliyle Anayasa nın 69(9). fıkrasının kapsamı oldukça geniştir. Parti üyelerinin tüm görüş ve fiilleri, kapatma kararına zemin hazırlayan anayasaya aykırı eylemlerin odağı haline geldiği görüşünü destekleyici nitelikte kabul edilmiş ve bu faaliyetlerin ağırlığı konusunda bir ayrıma gidilmemiştir. Mahkeme ayrıca başvurucu ile benzer durumda olan bazı parti üyelerinin ve özellikle parti genel başkanı ve yardımcısının başvurucunun maruz kaldığı şekliyle bir yaptırıma uğramamasını da dikkate almıştır (aynı yönde, Kavakçı Türkiye). 824 Seçim sistemleri Birinci Protokolün 3. maddesi, yasama organının seçilme yönteminin temel ögelerini belirlemiştir. Buna göre, yasama organı halkın kendi düşüncelerini serbestçe ifade etmesinin güvence altına alındığı koşullarda, makul aralıklarla yapılan ve gizli oy ilkesine saygı gösteren serbest seçimler neticesinde belirlenmelidir. Bu koşullar dışında bu madde, orantılı temsil sistemi veya tek ya da iki dereceli çoğunluk sistemi gibi, belirli bir seçim sistemini yürürlüğe koyma yükümlülüğü getirmemiştir. Sözleşmeci Devletlerin bu konudaki mevzuatlarının yere ve zamana göre değiştiğini dikkate alan Mahkeme, Sözleşmeci Devletlerin bu konuda geniş bir takdir alanına sahip olduğunu belirtmiştir. Ayrıca 3. madde bakımından bir seçim sistemi, ilgili ülkenin siyasal evriminin ışığında değerlendirilmelidir. Tercih edilen sistem, en azından yasama organının seçiminde halkın kendi görüşlerini serbestçe ifade etmesini güvence altına alan koşulları sağladığı

SERBEST SEÇİM HAKKI / Açıklama sürece, bir sistem bağlamında kabul edilemeyecek özellikler, diğer sistem bağlamında haklı görülebilir ( Py Fransa, 46). Diğer yandan seçim sistemleri, birbiriyle pek zor bağdaşan amaçların yerine getirilmesine çalışırlar. Bir tarafta halkın görüşlerinin adil ve doğru bir şekilde yansıtılması amaçlanmaktadır; diğer tarafta ise, yeterli düzeyde açık ve tutarlı bir siyasi iradenin ortaya çıkmasının sağlanması hedeflenmektedir. Yasama organının seçimi için, halkın kendi düşüncelerini serbestçe ifade etmesinin güvence altına alındığı koşullarda ifadesi, temel olarak tüm vatandaşlara oy verme ve seçimlere katılma haklarını kullanırlarken eşit davranılması ilkesini içermektedir. Bununla birlikte, bu ilkeden tüm oyların seçimin sonuçları bağlamında aynı ağırlığı taşıması gerektiği veya tüm adayların eşit başarı şansına sahip olması gerektiği anlamı çıkmaz. Nitekim hiçbir seçim sistemi boşa giden oylar gerçeğini ortadan kaldıramaz ( Yumak ve Sadak, 62). Sözleşme organları seçim barajları konusunu, üye devletlere tanınan takdir alanı bağlamında ele almış ve bu alanda devletlerin geniş bir serbestlikten yararlandıklarını belirtmiştir ( Federacion nacionalista Canari İspanya (k.k.); Etienne Tete Fransa, Komisyon (k.k.); Marcel Fournier Fransa (k.k.); Silvius Magnago ve Südtiroler Volkspartei İtalya, Komisyon (k.k.)). Mahkeme, önüne bir seçim barajının serbest seçim hakkına uygunluğu konusunda bir başvuru geldiği takdirde, getirilen sınırlamaların serbest seçim hakkının kullanılmasını hakkın özünü zedeleyecek ölçüde ve etkisiz kılacak şekilde engellemediğine ve bu sınırlamaların meşru bir amacı gerçekleştirmek için konulduğuna ve kullanılan yöntemlerin bu meşru amaçla orantılı olduğuna kanaat getirmek zorundadır (Mathieu-Mohin ve Clerfayt, 52). Getirilen sınırlamalar ya da koşullar, yasama meclisinin seçiminde halkın görüşlerini serbestçe ifade etmesini engellememelidir. Bir diğer ifadeyle bu koşullar, genel oy hakkı aracılığıyla halkın arzusunun belirlenmesini amaçlayan bir seçim usulünün etkinliğini ve bütünselliğini sağlama kaygısını yansıtmak zorundadır (Melnichenko, 56). 3. madde bölgesel olarak yapılanmış partilere, ülkenin geri kalan kısmında kazanılan oylardan bağımsız olarak mecliste temsil imkân sağlayan bir seçim sistemi benimseme yükümlülüğü getirmez. Ancak eğer bir seçim sistemi bu tür bölgesel partilerin mecliste temsil edilmesini önlemeyi amaçlıyorsa bu madde bakımından sorun çıkabilir ( Yumak ve Sadak, 124). Mahkeme ye göre, genel oy hakkı ilkesinden herhangi bir şekilde ayrılma, seçim yasalarının ve seçilmiş olan yasama meclisinin demokratik geçerliliğini zayıflatma riski taşır. Bir grubun veya genel bir halk kategorisinin bu haktan yoksun bırakılması halinde, bu durum 3. maddenin temelini oluşturan amaçlarla bağdaşır olmak zorundadır ( Aziz, 28). Aynı şekilde, bir kez halkın kanaatinin serbestçe ve demokratik bir şekilde ifade edilmiş olması halinde, seçim sisteminin düzenlenmesine dair sonradan yapılacak bir değişiklik, demokratik düzen açısından zorlayıcı nedenlerin mevcudiyeti ihtimali dışında, kabul edilemez ( Lykourezos, 52). Yumak ve Sadak Türkiye [BD] kararında Mahkeme, Türkiye de yasama meclisi seçimlerinde uygulanan yüzde 10 barajını, 3. madde açısından incelemiş ve bu konuyu Türkiye nin geniş takdir alanı bağlamında görerek bu maddenin ihlal edilmediği sonucuna varmıştır. Ancak varılan bu sonuç, Mahkeme nin bu barajın yüksek olduğu saptamasını yapmaya engel olmamıştır. Mahkeme, bu kararının sonuç bölümünde şunları belirtir: Sonuç olarak Mahkeme, genel olarak yüzde 10 luk seçim barajının aşırı yüksek olduğu kanısındadır. Bu bağlamda, barajın istisnai derecede yüksek seviyesini vurgulayan ve aşağı çekilmesini öneren Avrupa Konseyi organları ile mutabıktır; bu oranın indirilmesini tavsiye etmektedir. Bu baraj siyasi partileri, seçim sürecinin şeffaflığına katkıda bulunmayan taktikler izlemeye mecbur bırakmaktadır. Ancak mevcut davada Mahkeme, 825

İHAS: AÇIKLAMA VE ÖNEMLİ KARARLAR söz konusu seçimlerin kendine özgü siyasi çerçevesi ışığında ve pratikteki etkilerini sınırlayan düzelticiler ve diğer güvencelerle birlikte değerlendirildiğinde, barajın esas olarak başvuruculara Birinci Protokolün 3. maddesi bağlamında tanınan hakkın özünü zedelediğine ikna olmamıştır. 826 Seçimlerin örgütlenmesi ve yönetimi Mahkeme birçok kararında, özgür seçimlerin, ifade özgürlüğünün ve özellikle siyasi tartışma özgürlüğünün bütün demokrasilerin temelini oluşturduğunu belirtmiştir ( Yumak ve Sadak, 107). Yasama organının seçilmesinde halkın düşüncesini özgürce açıklama hakkı, aynı zamanda toplanma ve örgütlenme özgürlüğünü ve dolaylı olarak demokrasinin doğru bir şekilde işlemesi için gerekli bir örgütlenme şekli olan siyasi parti kurma özgürlüğünü güvence altına alan Sözleşme nin 11. maddesiyle de bağlantılıdır. Bir ülkedeki halkın barındırdığı fikir akımlarını temsil eden siyasi partilerin yarattığı rekabet olmazsa, halkın fikirlerini ifade edebilmesi düşünülemez. Siyasi partiler, yalnızca siyasi kurumlar içerisinde değil, aynı zamanda medya sayesinde bu fikir akımlarını yansıtırken, demokratik toplum kavramının özünde yer alan siyasi tartışmaya yeri doldurulamaz bir katkıda bulunmaktadırlar ( Yumak ve Sadak, 107). Halkın düşüncesini özgürce açıklaması ifadesi, seçimlerde bir veya daha fazla adayın seçilmesinde baskı uygulanmaması ve tercih sırasında seçmenlerin bir partiye ya da diğerine oy vermeye aşırı şekilde itilmemeleri gerektiği anlamına gelmektedir. Bu nedenle, aday ya da parti tercihlerinde, seçmenlere hiçbir şekilde baskı uygulanmamalıdır. Tercih kelimesi, siyasi partilere, seçimlerde adaylarını makul ölçülerde sunma fırsatı verilmesi gerektiği anlamına gelmektedir ( Yumak ve Sadak, 108). Mahkeme, bir davanın 3. maddeye uygunluğu incelerken, temel olarak iki kritere odaklanmaktadır: Keyfiliğin veya orantısızlığın söz konusu olup olmadığı ve kısıtlamanın halkın görüşlerinin özgürce ifade etmesine müdahale oluşturup oluşturmadığı. Mahkeme, 3. maddede güvence altına alınan hakların etkili olması ilkesi gereğince seçilme usulünün, keyfi kararları engelleyebilecek derecede güvence içermesi gerektiğini belirtmiştir ( Podkolzina, 35). Seçimlerin yönetimi konusunda Mahkeme, devlet memurlarının tarafsızlığının önemini belirtmiş ve bu ilkenin tamamlayıcısı olarak 3. maddede güvence altına alınan hakların gerçek bir demokrasi için vazgeçilmez olduğunu vurgulamıştır. Bu nedenle, devletlerin seçimlerin serbest seçim hakkına saygı içinde düzenlenmesini sağlamak bakımından pozitif yükümlülükleri vardır. Bu çerçevede Mahkeme, seçimlerin şeffaf bir şekilde işleyen ve siyasi manipülasyonlara karşı tarafsız ve bağımsız kalabilen bir organ tarafından yönetilmesinin gerekli olduğunu belirtmiştir ( Gürcistan İşçi Partisi, 101). Ancak Avrupa Konseyi üyeleri arasında bu organın çalışma ve üyelerinin belirlenme yöntemi hakkında yerleşmiş ortak bir uygulama mevcut değildir; tercihler her ülkenin siyasi veya tarihi koşullarına göre değişiklik göstermektedir. Bu nedenle Mahkeme, yasama organının seçilmesinde halkın düşüncesini özgürce açıklama hakkı na saygı göstermek kaydıyla, seçimlerin yönetimi alanında devletlerin geniş bir takdir alanına sahip olduğunu belirtmiştir ( Gürcistan İşçi Partisi, 103). Siyasi partilere devlet yardımı Özgürlük ve Dayanışma Partisi Türkiye davası, yasama meclisi seçimlerine katılıp yüzde 7 nin altında oy elde eden partilere devlet yardımı yapılmaması hakkındadır. Özgürlük ve Dayanışma Partisi, 1999 yasama meclisi seçimlerine katılma hakkı kazanmış bir parti olarak devlet yardımı almak için seçimler öncesinde başvuru yapmıştır. Ancak yasanın öngördüğü bir önceki seçimlerde yüzde 7 oy alma koşulunu yerine getirmediği

SERBEST SEÇİM HAKKI / Açıklama için bu talebi reddedilmiştir. Mahkeme önünde başvurucu parti, talebinin reddinin, 3. maddeyle bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlalini oluşturduğunu iddia etmiştir. Başvurucuya göre, hazine yardımından yararlanmayan bir siyasi parti, görüşlerini halka ulaştırmak bakımından, bu yardımdan yararlanan partilere göre daha dezavantajlı konumdadır. Mahkeme, bu davada öncelikle siyasi partilere hazine yardımı yapılmasının bu partileri özel bağışçılara bağımlı olmasını engellemeyi amaçladığını hatırlatmıştır. Avrupa Konseyi ne üye devletlerde bu yardım ya mutlak eşitlik ya da adil bir dağılım temelinde iki şekilde yapılmaktadır. Ancak bütün bu ülkelerde aday enflasyonunu önlemek amacıyla genellikle her zaman bir asgari seçmen desteği çıtası belirlenmektedir. Belirlenen asgari seçmen çıtasının ne olduğu konusunda devletler arasında bir ortak uygulama olmadığı gibi, bunu gösteren bir metin de mevcut değildir. Siyasi partilere hazine yardımında belirli bir çıta öngörülmesi, bir yandan çoğulculuğu koruyarak diğer yandan adayların gereksiz çoğalmasını önleyerek belirli bir meşru amaç izlemektedir. Türkiye de bu çıta (yüzde 7) Avrupa Konseyi üyeleri devletler arasında en yüksek olanıdır. Ancak bu çıtanın yüksek olması hazine yardımında bir tekel oluşmasına yol açmamış ve birçok parti bu yardımdan yararlanmıştır. Ayrıca başvurucu partinin geçmiş seçimlerde elde ettiği oy oranı yüzde 7 oranının epeyce altındadır ve bu oy oranı ile diğer birçok Avrupa ülkesinde de hazine yardımına hak kazanamamaktadır. Başvurucu parti, Türkiye deki seçmenlerin kayda değer bir desteğini aldığını kanıtlayamamıştır. Nihayet Mahkeme, Türkiye de devletin siyasi partileri desteklemek için birçok başka tedbir aldığını (kimi vergi muafiyetleri, ulusal kanallarda propaganda yapma imkânı gibi) ve başvurucu partinin de bunlardan yararlandığını vurgulamıştır. Bu gerekçelerle Mahkeme, Sözleşme nin ihlal edilmediği sonucuna varmıştır. Seçimlerin yönetimi Gürcistan İşçi Partisi Gürcistan davası, seçimlerin çok özel koşullarda yönetimi hakkındadır. Kasım 2003 tarihinde Gürcistan da karma bir seçim sitemi ile genel seçimler düzenlenmiştir. Gürcistan İşçi Partisi bu seçimlerde yüzde 12,04 oranında oy almış ve nispi seçim sistemine göre, 150 üzerinden 20 milletvekili elde etmeye hak kazanmıştır. Ancak meclisin ilk toplantısı, hileli seçim olduğunu iddia eden kişilerin düzenlediği gösteriler nedeniyle kesintiye uğramış ve Cumhurbaşkanı istifa etmek zorunda kalmıştır (Güller Devrimi). Daha sonra Anayasa Mahkemesi, Kasım 2003 seçimlerini iptal etmiştir. Mart 2004 te Merkezi Seçim Komisyonunun gözetiminde yeni seçimler düzenlenmiştir. Bu Komisyon, Acaristan Özerk Cumhuriyeti ndeki iki seçim çevresinin (Khulove Kobuleti) seçim sonuçlarını iptal etmiş ve burada yeni seçimlerin yapılmasına karar vermiştir. Ancak bu seçim çevresinde seçim sandıkları seçim günü kapalı kalmıştır. Aynı gün Merkezi Seçim Komisyonu seçim sonuçlarını açıklamış ve Gürcistan İşçi Partisi nin yüzde 6,01 oranında oy alarak yüzde 7 ulusal barajın altında kaldığı ve bu nedenle mecliste temsil edilemeyeceği ortaya çıkmıştır. Gürcistan İşçi Partisi davasında Mahkeme, ilk olarak seçmen listesi düzenleme yöntemine ilişkin başvurucu partinin şikâyetini incelemiş ve bu konuda 3. maddenin ihlal edilmediği sonucuna varmıştır. Mahkeme, seçmen listelerinin iyi hazırlanması ve yönetilmesinin seçimlerin sıhhati bakımından temel önemde olduğunu vurgulamış ve dava konusu liste hazırlama yönteminin birçok Avrupa ülkesinde kullanıldığını not etmiş ve ayrıca seçimlerin uluslararası kuruluşlar tarafından izlendiğini de belirtmiştir. Mahkeme, seçmen listeleri konusunu bu çerçevede inceleyerek, halkın görüşünün özgür ifadesini sağlamak konusunda devlete düşen pozitif yükümlülüğün yerine getirildiği sonucuna varmıştır ( Gürcistan İşçi Partisi, 90). Mahkeme ikinci olarak, Merkezi Seçim Komisyonunun kompozisyonunu incelemiştir. Bu Komisyonun 15 üyesinin 7 sini (üstün oyu olan başkan dâhil) Cumhurbaşkanı ve onun mensup olduğu parti belirlemektedir. Mahkeme Komisyonun bu kompozisyonunu eleştirmiş ve Komisyon üyelerinin siyasi iktidarın 827

İHAS: AÇIKLAMA VE ÖNEMLİ KARARLAR baskısına karşı bağımsız kalmalarının güç olabileceğini belirtmiştir. Ancak başvurucu partinin bu Komisyonun seçim hilesi yaptığı yönünde ciddi bir kanıt getirememesini dikkate alarak bu şikâyet konusunda da 3. maddenin ihlal edilmediği sonucuna varmıştır. Buna karşılık Mahkeme, iki seçim çevresinde seçmenlerin seçme hakkından yoksun kaldıkları gerekçesiyle Sözleşme nin ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Mahkeme ye göre, başvurucu parti bu iki seçim çevresinden gelebilecek oylara güvenme hakkına sahiptir. Oysa Komisyon, nedeni anlaşılamayan keyfi bir kararla, yasal temeli olmaksızın bu iki seçim çevresinde seçimleri iptal etmiştir. Mahkeme ye göre, genel oy ilkesini hayata geçirmek konusunda devlete düşen pozitif yükümlük dikkate alındığında, bir devletin en kısa sürede bir meclise sahip olma meşru amacı Acaristan Cumhuriyeti ndeki 60,000 seçmeni oy kullanma hakkından yoksun bırakmayı haklı göstermeye yetmemektedir. 828 Medyadan yararlanma Rusya Komünist Partisi ve Diğerleri Rusya davası, Rusya daki siyasi muhalefet partilerinin ve siyasetçilerinin, 2003 parlamento seçimleri sürecinde siyasi partilerin seçim kampanyalarından yeterince yararlanamadığı iddiası hakkındadır. Bu parti ve adaylar, önde gelen 5 TV kanalında kendilerine eşit yer verilmemiş olması nedeniyle seçimlerin serbest biçimde yapılmadığını ileri sürmüşlerdir. Mahkeme bu davada 3. maddenin, etkili bir siyasal demokrasinin temel bir ilkesi olduğunu hatırlatır. Mahkeme ye göre, yasama organının seçiminde halkın kendi düşüncelerini serbestçe ifade etmesinin güvence altına alındığı koşullarda deyimi, Sözleşme nin 10. maddesinde korunan ifade özgürlüğünden ayrı olarak, esas itibarıyla bütün vatandaşların seçme ve seçilme haklarını kullanırken eşit muamele görme ilkesini ortaya koymaktadır. Mahkeme, Venedik Komisyonunun seçimlerde farklı siyasi partiler ve adaylara kamu makamlarının tarafsız davranması ve özellikle seçim kampanyası ve medyadan yararlanma bakımından fırsat eşitliği ilkesine uyulması gerektiğini belirttiğini de hatırlatmıştır. Somut olayda Mahkeme, şikâyeti devletin özgür seçimler konusundaki pozitif ve negatif yükümlülükleri açısından incelemiştir. Rusya Komünist Partisi ve Diğerleri kararında Mahkeme, devletin denetlediği medya üzerinde farklı siyasi parti ve adaylara eşit ve tarafsız davranması gerektiği konusunda, başvurucuların Hükümet yanlısı bir medya yaratarak seçimleri manipüle ettiği yönündeki iddialarını kanıtlayamadığı sonucuna varmıştır. Bu sonuca varırken özellikle o sırada yürürlükte olan kanun ve usullerin, muhalefetin televizyon erişimlerine dair asgari süreleri güvence altına almasını ve devlet medyasının tarafsızlığı ilkesini öngörmesini dikkate almıştır. Mahkeme ye göre, 2003 seçimlerinde ekrana çıkma konusunda eşitlik sağlanmamış olsa da, bu durum, seçimlerin Sözleşme anlamında serbest olmadığı sonucuna varacak düzeye ulaşmamıştır. Rusya Komünist Partisi ve Diğerleri davasında başvurucular hukuki düzenlemelerden değil, uygulamada 5 temel ulusal televizyon kanalının tarafsız davranmadığından şikâyet etmişlerdir. Mahkeme, başvurucuların bu şikâyetinin Yüksek Mahkeme tarafından incelendiğini ve bu mahkemenin başvurucuların iddialarını kanıtlayamadıkları sonucuna vardığını belirtmiştir. Kendisine sunulan bütün kanıtları değerlendiren Mahkeme, ulusal mahkemenin vardığı sonucun keyfi olduğunun ya da açıkça makul olmadığının ileri sürülemeyeceğini kabul etmiştir. Bu nedenle başvurucuların bu yöndeki iddialarını yeterince kanıtlayamadıkları gerekçesiyle reddetmiştir. Ancak Mahkeme incelemesinde bu sonuçla yetinmemiştir. Başvurucuların şikâyetini ayrıca 3. maddenin öngördüğü devletin pozitif yükümlülükleri açısından incelemiştir. Mahkeme ye göre: Birinci Protokolün 3. maddesi bağlamında devletin temel yükümlülüğü, diğer birçok medeni ve siyasi haklarda olduğu gibi, sadece bir şey yapmaktan kaçınma ya da

SERBEST SEÇİM HAKKI / Açıklama müdahalede bulunmama değil, ama aynı zamanda devletin demokratik seçimler örgütleme şeklinde pozitif yükümlülüğü de vardır ( 123). Mahkeme, bu pozitif yükümlülüğe dayanarak, seçimlerde medyanın rolü söz konusu olduğunda, devletin dengeleyici ve serbest seçimlerle uyumlu bir görevi olup olmadığı sorusunu sormuştur. Mahkeme bu bağlamda ilk olarak, devletin, kişilerin seçimlerin medya tarafından manipüle edildiği yönündeki şikâyetlerini inceleyecek etkili bir yol kurma şeklinde bir usul yükümlülüğü bulunduğunu hatırlatmıştır. Somut olayda bu yükümlülük yerine getirilmiştir. Diğer yandan Mahkeme, çoğulculuğun sağlanması için ister istemez devletin bir takım pozitif yükümlülükleri olduğunu belirtmiştir. Bu noktada Mahkeme, farklı parti ve adayların medyadan yararlanmaları için belirli kurallar olduğunu kaydetmiştir. Ayrıca Rusya mevzuatı kamu medya kuruluşlarının tarafsızlığını ve bağımsızlığını güvence altına almıştır. Sonuç olarak Mahkeme, Rusya Devletinin muhalefette olan siyasi parti ve adaylarına Rusya televizyonlarında yer verilmesi ve Rus medyasının editoryal bağımsızlığını sağlamak için önlemler aldığını belirtmiştir. Bu düzenlemeler belki uygulamada partilerin ekranı kullanmaları konusunda gerçek bir eşitlik sağlayamamaktadır. Ancak Mahkeme, önüne gelen bütün kanıtları değerlendirerek ve devletin bu alandaki takdir alanını da dikkate alarak, bu durumun 3. maddenin ihlalini oluşturacak düzeye gelmediği sonucuna varmıştır. Namat Aliyev Azerbaycan davasında başvurucu, parlamento seçimlerinde adaylığını koyduğu bölgede seçim gününde seçim kanununa yönelik bazı çok ciddi ihlaller yaşandığını ve usulsüzlükler yapıldığını, seçim bölgesindeki seçmenin gerçek eğilimini belirlemenin mümkün olmadığını ve serbest seçimlerde aday olma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Mahkeme, eğer bir adayın seçimlerde usulsüzlük olduğu yönünde savunulabilir bir şikâyeti varsa, bu şikâyetini sunabileceği bir yolun o ülke hukuk sisteminde olması gerektiğini belirtmiştir. Mahkeme ye göre ( 81): seçim hakları konusunda bireysel şikâyetlerin etkili bir şekilde inceleneceği ulusal bir sistemin varlığı serbest ve adil seçimler için temel güvencelerden biridir. Böyle bir sistem, bireysel haklardan oy vermek ve aday olmak haklarının etkili bir kullanımını sağlayacaktır, seçim sürecinde devletin idaresine dönük güveni koruyacaktır ve devletin Birinci Protokolün 3. maddesinden doğan pozitif yükümlülüğünü karşılayacak önemli bir araç oluşturacaktır. Gerçekten de, bütün seçim süreci boyunca demokratik seçimleri etkileyen olaylara karşı bu sorunları etkili bir şekilde inceleyen ulusal mercii olmazsa, devletin Birinci Protokolün 3. maddesinden ve bu maddenin güvence altına aldığı bireysel haklardan doğan yükümlülüğünün içi boşalacaktır. 829

ÖNEMLİ KARARLAR 02.03.1987 9267/81 MATHIEU-MOHIN ve CLERFAYT - BELÇİKA 830 yasama organı seçimi (Flaman bölgesindeki Fransızca konuşan azınlık seçmenlerin oy verdiği adayın seçildiği zaman Parlamentoda Fransızca yemin ederek Parlamentodaki Fransızca dil grubu üyesi olduğu için, bazı yasama fonksiyonlarına sahip Flaman Konseyi üyesi olamaması), serbest seçim hakkı konusunda ayrımcılık azınlığa mensup seçmenler arasında farklı muamele (Fransızca konuşan azınlık seçmenlerin oy verdiği adayın Flaman meclisine üye olamaması nedeniyle farklı muamele, bu şikâyetin serbest seçim hakkı bakımından incelenip reddedilmiş olması) serbest seçim hakkı DAVANIN ESASI I. Dava konusu olaylar A. Bayan Mathieu-Mohin 11. Fransızca konuşan bir Belçika vatandaşı olan bayan Mathie-Mohin, halen Brüksel de yaşamaktadır; fakat Komisyon a başvuru yaptığı sırada Vilvoorde da oturmaktaydı. Vilvoorde, Brüksel seçim bölgesinde bir Flaman Bölgesi olan Halle-Vilvoorde ilçesinde kalan bir beldedir. Başvurucu, doğrudan genel seçimlerde Brüksel seçim bölgesinden, Parlamentonun iki Meclisinden biri olan Senato üyesi olarak seçilmiştir. Başvurucu, parlamento yeminini Fransızca yaptığı için, Flaman Konseyi üyesi olamamıştır. Öte yandan başvurucu, Fransız Topluluk Konseyi üyesi olmuş, fakat Valon (Walloon) Bölge Konseyi üyesi olamamıştır. Başvurucu 8 Aralık 1981 seçimlerinde yeniden seçilememiş, Ekim 1985 genel seçimlerinde aday olmamıştır. B. Bay Clerfayt 12. Fransızca konuşan bir Belçika vatandaşı olan bay Clerfayt, Sint-Genesius-Rode da oturmaktadır. Vilvoorde gibi bu belde de, Halle-Vilvoorde ilçesinde ve Brüksel seçim bölgesinde kalmaktadır. Başkent Brüksel çevresindeki diğer beş beldeyle birlikte buraya, çok sayıda Fransızca konuşan sakininin bulunması nedeniyle, Parlamento tarafından özel statü verilmiştir. Bay Clerfayt, başlangıçtan beri, Brüksel Fransızca Konuşanların Demokratik Cephesi saflarında aktif olmuştur. Başvurucu 1968 yılından bu yana Brüksel den, Parlamentonun Temsilciler Meclisine seçilmiştir. Başvurucu, Parlamentoda Fransızca yemin etmiştir; bu durum, kendisinin Flaman Konseyi üyesi olmasını engellemiştir. Öte yandan başvurucu, Fransız Topluluk Konseyi üyesi olmuş, fakat Valon Bölge Konseyi üyesi olamamıştır. 13. Bay Clerfayt, 28 Kasım 1983 te Temsilciler Meclisi Başkanından, bölge planlaması, arazi politikaları, destek konutları ve kamu yararına zorunlu satış konularından sorumlu Flaman Hükümet üyesine, Sint-Genesius-Rode da ve Brüksel seçim bölgesinin diğer yörelerinde ortaya çıkan bazı sorunlarla ilgili soru sormak için izin istemiştir. Başvurucunun izin talebi, ertesi gün kabul edilemez görülerek, reddedilmiştir. Başvurucu bu izni, 13 Aralıkta, Flaman Konseyi Başkanından istemiş, 15 Aralıkta aynı cevabı almıştır.