ISTANBUL TİCARET ODASI TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE YABANCILAŞMA: RİSK Mİ FIRSAT MI? HAZIRLAYANLAR Prof. Dr. Tekin Akgeyik Doç. Dr.



Benzer belgeler
Key Words: Turkish banking sector, foreign entry, financial integration, liberalization, de-regulation.

BANKACILIK SEKTÖRÜNDE GLOBAL SERMAYE HAREKETLERĐ : YÖNÜ ve YANSIMALARI ÖZET ABSTRACT

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

FİNANSAL SİSTEM DÜZENLEMELERİ VE EKONOMİK BÜYÜME

24 HAZİRAN 2014 İSTANBUL

EKONOMİK GÖRÜNÜM MEHMET ÖZÇELİK

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ...

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2006

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ

Dünyada ve Türkiye de Doğrudan yabancı Sermaye Yatırımları

Toplam Kalite Bir Yaşam Biçimidir. TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ Daha İyi Bir Yaşam İçin 1

Avrupa Birliği Lizbon Hedefleri ne UlaĢabiliyor mu?

FİNANS KOÇ HOLDİNG 2013 FAALİYET RAPORU

EXPERIAN BANKACILIK BÜLTENİ Çeyrek

F. Gülçin Özkan York Üniversitesi

BU YIL ULUSLARARASI KOOPERATİFLER YILI!

CORPORATE GOVERNANCE

FİNANS 2013 yılında bankacılık sektörü Koç Topluluğu Finans Grubu 2013

FİNANSAL RİSKLER & KORUNMA YÖNTEMLERİ

STRATEJİK YÖNETİM UYGULAMALARI. Yrd. Doç. Dr. Tülay Korkusuz Polat

Özet Tanıtım Dokümanı

Türkiye de Dünya Bankası: Öncelikler ve Programlar

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ

MECLİS TOPLANTISI. Ender YORGANCILAR Yönetim Kurulu Başkanı. 25 Şubat 2019

BAKANLAR KURULU SUNUMU

Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL

SAĞLIK DİPLOMASİSİ Sektörel Diplomasi İnşası

Türkiye de Yabancı Bankalar *

ÇALIŞMA RAPORU KONU: TURİZM YÖNETİMİ PROGRAM: TURİZM YÖNETİMİ VE PLANLAMA TÜRÜ/SÜRESİ: LİSANSÜSTÜ DİPLOMA, 04/10/ /10/2011

24 Haziran 2016 Ankara

LİBERTY SİGORTA TÜRKİYE DE BİRLİKTE BÜYÜYELİM

Özet Tanıtım Dokümanı

Dünya Bankası Finansal Yönetim Uygulamalarında Stratejik Yönelimler ve Son Gelişmeler

TTGV Çevre Projeleri Grubu 13 Aralık k 2006, Ankara

Doğal Gaz Dağıtım Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi. Mehmet Akif DEMİRTAŞ Stratejik Planlama ve Yönetim Sistemleri Müdürü İGDAŞ

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2015 LANSMANI 24 HAZİRAN 2015 İSTANBUL

BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ...

Toplumlar için bilginin önemi

izlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulmuştur. IMF'ye bağlıbirimler: Guvernörler Konseyi, İcra Kurulu, Geçici Kurul, Kalkınma Kurulu

R KARLILIK VE SÜRDÜRÜLEB

MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİ (PZL208U)

2012 SINAVLARI İÇİN GÜNCEL EKONOMİ ÇALIŞMA SORULARI. (40 Test Sorusu)

Elektrik Perakende Sektörü. Perakende Pazarında İş Geliştirme Fırsatları. 30 Eylül 2015

AB Krizi ve TCMB Para Politikası

İŞLETME 2020 MANİFESTOSU AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK

TEB KOBİ AKADEMİ Tarım Buluşmaları. 13 Aralık 2012 İZMİR

BANKA DIŞI FİNANS KESİMİNİN GELİŞİMİ VE GELECEĞİ DR. GÜRMAN TEVFİK KURUMSAL YATIRIMCI YÖNETİCİLERİ DERNEĞİ

RUS TÜRK İŞADAMLARI BİRLİĞİ (RTİB) AYLIK EKONOMİ RAPORU. Rusya ekonomisindeki gelişmeler: Aralık Rusya Ekonomisi Temel Göstergeler Tablosu

TÜRKĠYE DÜNYANIN BOYA ÜRETĠM ÜSSÜ OLMA YOLUNDA

Türkiye nin G-20 Başkanlığı ndaki 3 Önemli Önceliği. 1. Investments (Yatırımlar) 2. Inclusiveness (Kapsayıcılık) 3. Implementation (Uygulama)

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

TEB HOLDİNG A.Ş YILI 3. ARA DÖNEM KONSOLİDE FAALİYET RAPORU

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2008

II. MALİ SEKTÖRÜN GENEL YAPISI

Dünya ve Türkiye de, Kamu Çağrı Merkezi Uygulamaları ve Son Trendler 26 Eylül 2012

5.1. Ulusal Yenilik Sistemi 2023 Yılı Hedefleri [2011/101]

MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİ

KÜRESEL OTOMOTİV OEM BOYALARI PAZARI. Bosad Genel Sekreterliği

SERMAYE PİYASASI KURULU BAŞKANI SN. DOÇ. DR. TURAN EROL UN

SAĞLIK HARCAMALARINDA SON DURUM

AKP hükümeti zamanında ekonomik büyüme ve istikrar sağlanmıştır

Bilişim ve İletişim iş yapış şekillerini ve sosyal hayatı doğrudan etkileyen ana-yapıtaşı konumundadır.

Dünya da ve Türkiye de İş Sağlığı ve Güvenliği

İçindekiler kısa tablosu

Büyüme Rakamları Üzerine Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme. Tablo 1. En hızlı daralan ve büyüyen ekonomiler 'da En Hızlı Daralan İlk 10 Ekonomi

Basın Sohbet Toplantısı. 14 Temmuz 2009, İstanbul

HOLLANDA ÜLKE RAPORU

Sigortacılık Sektöründe Öngörülen Riskler 2017 Türkiye Sonuçları

Original Sin olgusu ve BRIC-T ülkelerinin Dış finansmana Dayalı Kalkınması. Tahsin BAKIRTAŞ

Asya Fırtınası: Çin 12 Şubat 2018

Ekonomide Değişim. 15. ÇözümOrtaklığı Platformu. 15 Aralık

İKTİSAT ANABİLİM DALI ORTAK DOKTORA DERS İÇERİKLERİ. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS

Döneminde Türk Bankacılık Sektörü

REKABET GÜCÜ VE DEĞİŞEN DÜNYA TUNCAY SONGÖR REKABET KURUMU II. BAŞKANI KURUL ÜYESİ

Türkiye nin Tarım Vizyonu ve Geleceği

ZORLUKLAR, FIRSATLAR VE STRATEJĐLER

Büyüme, Tasarruf-Yatırım ve Finansal Sektörün Rolü. Hüseyin Aydın Yönetim Kurulu Başkanı

DSK nın Ortaya Çıkışı ve Gelişimi

2014 YILI EKİM AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri

Global Ekonomi ve Yurtdışı Piyasalar. Temmuz 2011

SERAMİK KAPLAMA MALZEMELERİ VE SERAMİK SAĞLIK GEREÇLERİ SEKTÖRÜNDE DÜNYA İTHALAT RAKAMLARI ÇERÇEVESİNDE HEDEF PAZAR ÇALIŞMASI

Anket`e katılan KOBİ lerin ait olduğu branş 10,02% 9,07% 5,25% 3,10% Enerji sanayi. Oto sanayi. Gıda sanayi. Ağaç sanayi. İnformasyon teknolojisi

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

Makroekonomik Hedeflere Ulaşmada Rekabet Politikası ve Uygulamalarının Rolü

EKONOMİK KRİZİN EMEK PİYASALARINA ETKİLERİ

Tekstil-Hazır Giyim Gülay Dincel TSKB Ekonomik Araştırmalar Kasım 2014

Ekonomik Rapor 2011 I. MAKRO BÜYÜKLÜKLER AÇISINDAN DÜNYA EKONOMİSİNE GENEL BAKIŞ 67. genel kurul Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği /

2014 YILI EYLÜL AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

Özet Tanıtım Dokümanı

BİLGİ BİRİKİMİ ALANLARI İşi yapmak için bilinmesi gereken bilgiler

Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. Ücretlendirme Politikası

Hakan ATEŞ DenizBank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı

Transkript:

ISTANBUL TİCARET ODASI TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE YABANCILAŞMA: RİSK Mİ FIRSAT MI? HAZIRLAYANLAR Prof. Dr. Tekin Akgeyik Doç. Dr. Arif Yavuz YAYIN NO: 2008-50 İstanbul, 2008

Copyright İTO Tüm haklar saklıdır. Bu yayının hiç bir bölümü, yazarın ve İTO'nun önceden yazılı izni olmaksızın mekanik olarak, fotokopi yoluyla veya başka herhangi bir şekilde çoğaltılamaz. Eserin bazı bölümleri veya paragrafları, sadece araştırma veya özel çalışmalar amacıyla, yazarın adı ve İTO belirtilmek suretiyle kullanılabilir. ISBN 978-9944-60-325-6 (Basılı) ISBN 978-9944-60-326-3 (Elektronik) İTO ÇAĞRI MERKEZİ Tel: (212) 444 0 486 İTO yayınları için ayrıntılı bilgi Bilgi ve Doküman Yönetimi Şubesi Dokümantasyon Servisi'nden alınabilir. Tel : (212) 455 63 29 Faks : (212)512 06 41 E-posta : ito.yayin@ito.org.tr İnternet : www.ito.org.tr Odamız yayınlarına tam metin ve ücretsiz olarak internetten ulaşabilirsiniz. YAYINA HAZIRLIK, BASKI, CİLT Artus Basım Huzur Mah. İmam Çeşme Cad. No: 14/1 Seyrantepe/İstanbul Tel: (212) 289 88 80 Faks: (212) 289 88 84 www.artusbasim.com

ÖNSÖZ Küreselleşmeyle birlikte ortaya çıkan liberalizasyon politikaları, sermaye hareketlerine ilişkin sınırlamaların kaldırılmasına zemin hazırlamıştır. Bu yönde gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere yabancı sermaye yatırımlarının eskiye oranla daha fazla miktarlarda yapıldığı görülmektedir. Geleneksel olarak ve kapsamlı bir şekilde düzenlenmiş, rekabete karşı korunmuş olan bankacılık alanının liberalize edilmesi sonucunda ortaya çıkan konsolidasyon, entegrasyon, özelleştirme ve liberalizasyona ilişkin piyasa trendlerindeki değişim yabancı banka girişlerinde artışa neden olmuştur. Tüm Dünya'da geçerli olan yabancılaşma olgusunun gelişmekte olan ülkelerin kriz sonrası dönemlerinde ya da özelleştirme sürecinde daha yoğun bir şekilde yaşandığı görülmektedir. Örneğin Doğu Avrupa'da 1995 yılında % 11 olan düzeyinde olan yabancı bankaların piyasa payı günümüzde %65'e ulaşarak 1995 senesinin altı katı seviyesine ulaşmıştır. Yabancı bankaların bu dönemde Latin Amerika, Merkezi ve Doğu Avrupa, Merkezi Asya ve Sahra Altı Afrikası ile Karayipler'de daha kuvvetli bir etkiye sahip olduğu görülmektedir. Türkiye'de ise IMF istikrar politikaları ve AB üyelik süreci sayesinde yabancı bankalar Türk bankacılık sektörüne gözle görülür şekilde artan oranlarda dahil olmaktadır. Örneğin 2000 yılında yabancıların sektördeki %3 oranındaki ağırlığı günümüzde %50'lere dayanmıştır. Bankacılık alanındaki güncel gelişmelerden belki de en önemlisi olarak gösterilebilecek yabancılaşma konusunda hazırlanan bu çalışmanın asıl amacı yabancı banka girişlerinin Türk Bankacılık sektörü açısından risk ve fırsat analizini yaparak durum değerlemesi yapmaktır. Yabancı bankaların çeşitli ülke deneyimleri incelendiğinde yerel bankalarının peşi sıra yerel ekonomiye girerek piyasadaki rekabeti zorlayıp yerel bankaların kurumsal etkinliklerine, en önemlisi de ülke ekonomisi ve sürdürülebilir büyümeye katkıda bulunmaları olumlu yönleri olarak değerlendirilmektedir. Ancak aynı zamanda özellikle etkin bir denetim mekanizmasının olmadığı ülkelerde krizlere açık bir ekonominin yaratılması, KOBİ'lere yönelik kredi arzının sınırlanması ve kriz dönemlerinde sermayenin dışarı kaçmasında önemli bir kanal yaratmasına daha büyük sebebiyet verilmesi de dikkate alınması gereken bir başka noktadır. 3

Bütün bu hususlar göz önünde tutularak; konuyla ilgilenenlere bilgi sunabilmek amacıyla hazırlanan "Türk Bankacılık Sektörü'nde Yabancılaşma: Risk mi Fırsat mı?" isimli çalışma Odamızca kitap haline getirilmiş olup, çalışmayı gerçekleştiren Prof. Dr. Tekin Akgeyik ve Doç. Dr. Arif Yavuz yanında Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Şubesi personeline teşekkür eder, çalışmanın tüm üyelerimize ve konuyla ilgili herkese yararlı bir kaynak oluşturmasını dilerim. Dr. Cengiz Ersun Genel Sekreter 4

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 3 GİRİŞ 9 BİRİNCİ BÖLÜM BANKACILIK SEKTÖRÜNDE KÜRESEL SERMAYE I. KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE BANKACILIK 15 A. SEKTÖREL YENİ EĞİLİM VE GELİŞMELER 15 1. Gelişmenin Yönü ve Boyutları 15 2. Yeniden Yapılanma Tartışmaları 18 a) Çok Boyutlu Dönüşüm 18 b) Melez Kurumlar: Bancassurance 19 c) Değişen İstihdam Koşulları 20 3. Özelleştirme Dalgası 22 a) Yönlendirici Faktörler 22 b) Uygulama Stratejileri 23 c) Kurumsal Performans 26 B. YENİ SEKTÖREL ÇEVRE: YENİ BANKACILIK VİZYONU 26 1. Teknolojik Alt Yapıda Devrim 26 a) Bilgi Teknolojileri 26 b) Elektronik B ankacılık (E-B ankacılık) 29 c) Biometrik Teknolojiler 31 2. Yoğunlaşan Rekabet 33 3. Stratejik Pazarlama Anlayışı 35 4. Birleşme ve Satın Alma Hareketleri 36 II. FİN ANSAL LÎBERALİZASYON VE KÜRESELLEŞME. 39 A. LÎBERALİZASYON POLİTİKALARININ ROLÜ 39 1. Muhafazakar Geleneğin İflası 39 2. Liberalizasyon Çağı 41 3. Uluslararasılaşması ve Regülasyon 43 a) Finansal Uluslararasılaşma 43 b) Thatcher Doktrini.44 c) Karşılıklı Bağımlılık 44 5

4. Avantajlar ve Maliyetler 45 a) Sermaye Hareketleri 45 b) Ekonomik ve Finansal Yansımalar 49 c) Kurumsal Etkinlik 47 d) Dikensiz Gül Bahçesi 48 B. BANKACILIKTA ULUSLARARASILAŞMA 48 1. Yabancı Girişi: Kavram ve Sınırlamalar 49 a) Tanımsal Çerçeve 49 b) Sınırlamalar 50 2. Motivasyon Faktörleri 50 a) Endüstriyel Organizasyon Teorisi 51 b) Karşılaştırmalı Avantajlar 51 c) Uluslararası Yatırım Teorisi 52 d) Portföy ve Risk Varyasyonu 52 e) Uluslararasılaşma Teorisi 53 f) Eklektik Teori 53 3. Evrensellik Konsepti 54 a) Parametreler 54 b) Karar ve Yöntem 55 c) Global Bankacılık 55 4. Sınırlayıcı Koşullar 56 İKİNCİ BÖLÜM KÜRESEL SERMAYE: TRENDLER, FIRSATLAR VE RİSKLER I. YABANCILAŞMA SÜRECİNDE ULUSLARARASI DENEYİMLER 59 A. GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER 59 1. Latin Amerika ve Karayipler'deki Gelişmeler 60 a) Deregülasyon ve Yabancılaşma 60 b) Karayipler'de Konsolidasyon Trendleri 62 2. Merkezi Doğu Avrupa ve Baltık Ekonomileri 63 a) Geçiş Sancıları 63 b) Mono-Bankacılıkta Parçalanma 66 c) Liberalizasyon ve Yabancılaşma 67 3. Uzakdoğu Deneyimleri 69 a) Giriş Stratejileri 69 b) "Havuç ve Sopa" Politikası 70 6

C) Reform ve Kaygılar 73 4. Afrika ve Orta-Doğu'da Deregülasyon 76 a) Reform Tartışmaları 76 b) Finansal Açılım Programları 78 B. GELİŞMİŞ ÜLKELER 80 1. ABD'de Küresel Sermaye 80 a) Liberalizasyon Süreci 80 b) Yabancı Bankaların Rolü 81 c) Mega Birleşmeler 82 2. Çift Yönlü Sirkülasyon: Kanada 83 3. AB'de Son Durum 85 a) Finansal Deregülasyon 85 b) Yapısal Dönüşüm 86 c) Kuzey'de Genişleme Stratejileri 93 4. Diğer Gelişmiş Ülkelerde Trendler 96 a) Zorunlu Evlilikler 96 b) Pasifik Bölgesi 97 II. YABANCILAŞMA: FIRSATLAR VE ÇELİŞKİLER 99 A. BANKACILIK, YABANCILAŞMA VE FIRSAT ALGILAMALARI 99 1. Finansal Derinleşme 99 a) Büyüme Dinamizmi 99 b) Kredi Olanakları 100 2. Kredilendirmede Rasyonalizasyon 101 3. İstikrar ve Dinamizm 103 a) Rekabetçi Ortam 103 b) İstikrar 104 4. Teknoloji ve Finansal Yenilikler 104 B. ÇELİŞKİLER VE RİSKLER 105 1. Varsayımlar ve Reel Politik Olgular 105 2. Yabancılaşma ve Ulusal Çıkarlar... 107 a) Yabancılaşma 107 b) Ulusal Çıkarlar 107 3. İstikrarsızlık 108 4. Bebek Endüstrisi Argümanı 109 5. Kurumsal Farklılıklar 109 7

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE YABANCILAŞMA I. LİBERALİZ AS YON VE KÜRESEL SERMAYE 111 A. DEREGÜLASYON EĞİLİMLERİ 111 1. Kurumsal Arka Plan 111 2. Sektörde Dönüşüm ve Kriz. 113 a) Küresel Entegrasyon 113 b) Bankacılık Krizleri 116 3. Finansal Liberalizasyon 117 B. YABANCILAŞMA EĞİLİMLERİ 120 1. Yabancı İlgisi ve Boyutları 120 2. Motive Edici Faktörler 122 a) Ekonomik Değişkenler 122 b) Açılım Politikaları 125 c) Kurumsal Gelişmeler 125 d) Ürün ve Müşteri Farklaştırması 125 3. Sınırlayıcı Faktörler 126 II. FIRSATLAR VE POTANSİYEL RİSKLER 128 A. FIRSATLAR 128 1. Yapısal Transformasyon 128 2. Kurumsal Etkinlik...129 3. Makro Dengeler 131 a) Küresel Sermaye 131 b) Ödemeler Dengesi 131 c) Finansal İstikrar 132 B. POTANSİYEL RİSKLER 133 1. Modern Kolonizasyonculuk 133 2. Dışlanma Riski 134 3. Ekonomik Kaygılar 135 a) Kriz ve Kırılganlık 135 b) Bağımlılık Riski 136 c) Arbitraj İddiası 137 d) Tahsis Sorunları 138 4. Yenilik Potansiyeli 138 5. Sermaye ve Mevduat Çıkışı 139 SONUÇ 141 KAYNAKLAR 145 8

GİRİŞ Son çeyrek asırlık periyot, finansal sektörlerde ciddi değişimlerin ve liberalizasyon eğilimlerinin yaşandığı bir dönemi temsil etmektedir. Kökeni 1970Ti yıllara kadar uzanan finansal küreselleşme, liberalizasyon ve deregülasyon tartışmaları, sonraki dönemde gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerin öncelikli gündemi haline gelmiştir. Bu dönemde Uluslararası Para Fonu (International Monetary Fund-IMF), Dünya Bankası (World Bank-WB) ve Dünya Ticaret Örgütü (World Trade Organization-WTO) finansal piyasaların açılmasını teşvik eden güçlü uluslararası aktörler olarak ön plana çıkmışlardır. Süreci aktif olarak destekleyen bireysel oyuncular ise, ABD, Japonya ve AB'nin başat ülkeleridir. Ekonomik globalleşmenin doğal bir yansıması olan finansal küreselleşme mali piyasaların uluslararası ölçekte entegrasyonunu zorunlu hale getirmiştir. 2000Ti yıllarda geri dönülemez bir konuma ulaşmış olan entegrasyon dalgası, sadece gelişmiş değil gelişmekte olan ekonomileri de kapsayan bir fenomen haline dönüşmüştür. Gelişmekte olan bir çok piyasa küresel finansal liberalizasyona eklemlenerek yerel piyasalar için yeni fırsatlar yaratma çabasındadırlar. Bu olgu, genelde finansal sektörler, özelde bankacılık sisteminin küresel bir ölçekte deregüle edilmesine olanak sağlarken, aynı zamanda sektörün harmonize olmasına da zemin hazırlamaktadır. Finansal piyasalarının küresel oyunculara açılmasını ifade iden harmonizasyon, deregülasyon politikalarının benimsenmesini önceliklendiren bir strateji öngörmektedir. Geleneksel muhafazakar konsepte köklü bir kırılmanın yaşanması anlamına gelen deregülasyon süreci, ezber bozan yeni politik argümanların izlenmesini gerektirmektedir. Açılım politikaları, faiz oranlarının liberalize edilmesini, kredi kontrollerinin lağvedilmesini, kamu bankaları ve finansal kurumların özelleştirilmesini, yabancı banka ve finansal kurumların yerel piyasalara girmelerine ilişkin sınırlamaların azaltılmasını, kredilendirmeye ilişkin kuantatif kontrollerin kaldırılmasını ve sermaye hesaplarının liberalize edilmesini teşvik etmektedir. Liberalizasyon politikaları sermaye hareketlerine ilişkin sınırlamaların kaldırılmasına zemin hazırlayan bir ortam yaratırken, küresel sermaye mobilitesi özellikle kamusal finansal kurumların özelleştirilmesi ve sınır ötesi birleşme 9

operasyonları ile somutlaşmaktadır. Böylece portföy işlemlerinde artışlar yaşanırken, doğrudan yabancı yatırım hareketlerinde (foreign direct investment-fdi) ve sınır ötesi birleşme ve satın alma operasyonlarında ciddi sıçramalar gözlenmektedir. Finansal rekabeti global bir ölçeğe taşıyan bu gelişmeler, bankacılık sektörünü hem ulusal hem de örgütsel düzeyde ciddi biçimde etkilemektedir. Bu sürece uyum gösteren ulusal politikalar, finansal sektörlerde rekabeti teşvik etmeye dönük bir kurguda farklı piyasa segmentleri arasındaki düzenlemelerin azaltılması ve sınırlamaların elimine edilmesi yönündedir. Örgütsel açıdan ise, sürecin doğal bir sonucu olarak hem yerel hem de uluslararası düzeyde gözlenen rekabet baskıları organizasyonları etkinlik arayışlarına itmekte, bankaları maliyetleri azaltmaya, verimliği geliştirmeye zorlamaktadır. Etkinlik arayışları her ülkede makro ve mikro ölçekte kapsamlı reform arayışları ile karşılık bulmaktadır. Bu kapsamda sektörel alt yapı dönüştürülürken, kamunun sistem içindeki payı azaltılmaktadır. Özelleştirme ve konsolidasyon etkinlik politikalarının merkezi araçları olarak işlev görmektedir. Ayrıca yeni ürünler ve internet gibi hizmetin sunumuna ilişkin yeni kanallar geleneksel bankacılık anlayışını büyük ölçüde değiştirme eğilimindedir. Transformasyon sürecinde sinerji yaratan bilgi teknolojileri (Information Technology-IT) bankacılıkta ve finansal hizmetlerde yeni fırsatların habercisi konumundadır. Teknolojideki dramatik dönüşümler, bilgiye daha kolay ve hızlı ulaşmayı mümkün kılarak yatırımcının farklı piyasalardaki kurumsal performansları izleyebilmesine olanak sağlamaktadır. Ayrıca işlem maliyetlerinde ciddi bir etkinlik sağlayan bilgi ve iletişim teknolojileri finansal kuruluşların daha geniş bir müşteri kitlesine ulaşmasını mümkün kılmaktadır. Özellikle internet tabanlı teknolojik donanım finansal sektörlerde gerçek anlamda bir devrimin yaşanmasına yol açmıştır. Internet teknolojisi bankacılıkta geleneksel olarak kurumsal niteliği ağır basan bir çok hizmeti bireyselleştirmiştir. Böylece müşterinin kişisel bilgisayarlar yoluyla hesaplarına ulaşması ve tüm işlemleri doğrudan interaktif bir ortamda yapabilmesi mümkün hale gelmiştir. 10

Finansal sektörlerde dönüşümün bir diğer yansıması birleşme ve satın alma operasyonlarındaki genişlemedir. Kar maksimizasyonu, rasyonalizasyon politikaları, belirsizliği azaltma gereksinimi ve defansif kaygılar finansal sektörlerde yerel ve sınır ötesi birleşme ve satın alma aktivitelerini destekleyici bir ortamın gelişmesine zemin hazırlamaktadır. Ulusal hükümetler tarafından da desteklenen bu argümanın sektörel konsolidasyonda önemli bir diğer belirleyici olduğu açıktır. Hükümetlerin özellikle özelleştirme yoluyla bu süreci hızlandırdıkları görülmektedir. 1990'lı yıllarda finans organizasyonların yapı ve aktivitelerinde önemli değişimlere yol açan konsolidasyon politikası, birleşen kurumlar açısından etkinlik arayışlarına ve küresel rekabete yanıt olarak geliştirilen güçlü bir argüman olarak ön plana çıkarılmıştır. Böylece kurumsal etkinlik kazanımları genişlerken, evrensel bankalar küresel bir ölçekte devasa büyüklüklere ulaşarak ölçek ekonomisi ve maliyet etkinliği taleplerine tepki vermektedirler. Liberalizasyonun bir diğer yansıması yabancı sermayenin yatırımlarını giderek artan ölçüde gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere kaydırmasıdır. Yabancı banka girişinde gözlenen artışın aynı zamanda konsolidasyon, entegrasyon, özelleştirme ve liberalizasyona ilişkin piyasa trendlerinin bir sonucu olduğu görülmektedir. Bu eğilim, bir çok ülkede geleneksel olarak kapsamlı bir şekilde regüle edilmiş ve rekabete karşı korunmuş olan bankacılık alanının liberalize edilmesinin bir sonucudur. Ayrıca bankaların global bir ölçekte genişleme ve yayılmaya duydukları ilginin bu süreçteki rolü de yadsınamaz. Bu olgunun bir uzantısı olarak geçmişte yerel piyasalarda marjinal bir rol üstlenen yabancı bankaların ağırlığı artma trendine girmiştir. Hemen tüm ekonomiler için geçerli olan yabancılaşma trendinin özellikle bazı geçiş ekonomilerinde kriz sonrası dönemde ya da özelleştirme sürecinde belirgin biçimde genişlediği gözlenmektedir. Örneğin Doğu Avrupa'da yabancı bankaların piyasa payı 1995 yılında %11 düzeyinde iken bu oran günümüzde %65'e ulaşmıştır. Bu durum Latin Amerika'daki duruma oldukça benzemektedir. Asya, Afrika ve Ortadoğu'daki diğer gelişen ekonomilerde de yabancı banka girişinin giderek arttığı bilinmektedir. Bankaların sınır ötesi genişleme çabalarını motive eden bir çok faktörün olduğu açıktır. Neoklasik teori, zengin ülkelerden düşük tasarruflu ancak yük- 11

sek büyüme potansiyeline sahip ülkelere sermaye girişine olanak sağlayacağı gerekçesiyle finansal entegrasyonun gelişen piyasalarda büyümeyi güçlendireceği varsayımına sahiptir. Bir çok gelişmiş ekonomide belirli bir doyum noktasına ulaşmış olan yabancı bankalar orijin ülkedeki büyüme olanaklarının sınırlanmasına bağlı olarak özellikle gelişmekte olan ekonomilere yönelmektedirler. Özellikle yükselen piyasaların yarattıkları güçlü büyüme potansiyelinin yabancı bankaları cezbeden önemli bir faktör olduğu bilinmektedir. Ayrıca misafir ülkelerdeki düşük rekabet düzeyi ve yeni müşterilere ulaşabilme olanağı da çekici faktörler arasında yer almaktadır. Yabancı bankaların varlığı bir ülkedeki bankacılık sistemini çeşitli açılardan etkileyebilmektedir. Uluslararası düzeyde finansal entegrasyonun ve yabancı girişinin özellikle gelişmekte olan ekonomilerde sermaye piyasasının derinleşmesine zemin hazırlayacağı varsayımı hakimdir. Finansal deregülasyona ilişkin eğilimlerin son yıllarda Türkiye'de de belirgin bir hız kazandığı açıktır. Türk bankacılık sektöründe 1980'li yıllarda başlayan finansal liberalizasyon süreci sektörün güçlenmesine ve kurumsallaşmasına zemin hazırlayan bir işlev görmüştür. Özellikle 2000 ve 2001 krizleri sonrasında sektör önemli bir yeniden yapılanma dönemi geçirmiştir. Bu değişim son yıllarda yabancı bankaların sektöre gösterdikleri yoğun ilgi ile yeni bir boyut kazanmaktadır. Buna karşılık bankacılık sektöründe yabancı girişine izin verilip verilmemesi ya da yabancı girişine hangi ölçüde izin verilmesi gerektiği önemli bir tartışma alanı olarak hala varlığını sürdürmektedir. Bu konular özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalarda ekonomik ve politik gündem açısından hassas bir konu olma eğilimini korumaktadır. Ülkemizde yeterince olgunlaşamamış ve derinleşememiş ulusal finansal sistem büyük ölçüde bankacılık sektörüne dayanmaktadır. Dolayısıyla bankacılık sektörü ekonomik bağımsızlık, piyasa istikrarı ve sürdürülebilir büyüme konsepti açısından stratejik derecede önemli bir alan olarak görülmektedir. Ancak birçok durumda kamuoyunda yapılan tartışma ve değerlendirmelerde ekonomik ölçütler aşılarak politik algılamalar ve argümanlar ön plana çıkarılmaktadır. Her şeye rağmen finansal sektörlerde liberalizasyon eğilimlerinin bir çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de yeni tartışmaları gündeme taşıdığı açıktır: Acaba Türk bankacılık sektöründe yabancılaşma yeni fırsatların mı yoksa 12

risklerin mi habercisidir? Muhtemel fırsat ve riskler nelerdir? Benzer deneyimlere sahip ülkelerde sonuçlar hangi yönde gelişmiştir? Küresel sermaye finansal ve reel piyasalar açısından ne gibi sonuçlar yaratmaktadır? Sınırlama gerekli midir? Bu çalışmanın amacı, finansal sektörlerde yabancı girişinin varlığı ya da düzeyiyle ilişkili bir tartışma başlatmak değil, bankacılık sektöründe yabancılaşma tartışmalarına dönük bir gündem yaratmaktır. Çalışmanın ana misyonu, bankacılık sektöründe yabancı sermaye artışını analiz etmek, mevcut durumun boyutlarını değerlendirmek, küresel sermayenin Türk bankacılık sektöründeki artışının ekonomik ve sosyal sonuçlarını risk ve fırsat çelişkileri konteksinde irdelemektedir. Çalışma, bankacılıkta deregülasyon eğilimlerini analiz etmeyi, sektörde yabancıların ilgisini uluslararası karşılaştırmalarla ortaya koymayı, bankacılık sektöründe yabancılaşma trendinin muhtemel avantaj ve dezavantajlarını çok yönlü olarak tartışmayı hedeflemektedir. Araştırma, bu amaçla üç ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde küreselleşme sürecinde bankacılık sektörünün konumu karşılaştırmalı bir düzlemde irdelenmektedir. Bu bölümde sektörel eğilimler, yeni bankacılık vizyonu, finansal liberalizasyon tartışmaları ve bunun yabancı girişinin teorik boyutları ele alınmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde, sektördeki yabancılaşma dalgası uluslararası deneyimler çerçevesinde analiz edilmekte ve bunun sonuçları değerlendirilmektedir. Yabancı girişinin, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerdeki konumu ile yabancılaşmanın yaratmış olduğu fırsat, risk ve tehditler bu bölümde yer verilen konulardır. Nihayet son bölümde, Türk bankacılık sektöründe yabancı girişi ekonomik ve sosyal sonuçları ile irdelenmektedir. Bankacılık sektöründe yeni trendler, yabancı sermayenin mevcut konumu ve küresel sermayenin fırsatları ve çelişkileri özellikle ön plana çıkan konulardır. 13

BİRİNCİ BÖLÜM BANKACILIK SEKTÖRÜNDE KÜRESEL SERMAYE ı. KÜRESELLEŞME SÜRECINDE BANKACıLıK Son çeyrek asırlık dönemde reel ekonomik alandaki küreselleşme trendini izleyen finansal sektörler korumacılık yaklaşımından hızla uzaklaşarak uluslararasılaşma sürecine girmiştir. Bu gelişme bankacılık sisteminde daha önce görülmemiş ölçüde bir değişim sürecinin habercisi olmuştur. A. SEKTÖREL YENİ EĞİLİM VE GELİŞMELER 1. GELİŞMENİN YÖNÜ VE BOYUTLARI Son çeyrek asırlık dönemde finansal sektörler kapsamlı bir değişim süreci geçirmiştir. Değişimin yönü ve boyutları ülkeden ülkeye değişmekle birlikte özellikle bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, finansal deregülasyon ve liberalizasyon, finansal piyasaların küreselleşmesi bir çok ekonomide ve özellikle gelişmekte olan piyasalarda gözlenen dönüşüm sürecinin yansımalarıdır (Das; 2003: 132). Değişim sürecinin başat aktörleri olarak merkez bankaları, mevduat bankaları, mortgage bankaları, kredi kuruluşları, sigorta ve emeklilik fonları, finans kuruluşları, nakit yönetim şirketleri ve diğer finansal aracı kuruluşlar olarak ön plana çıkmaktadır (ILO; 2001: 5). 15

Dönüşüm bir çok ekonominin uluslararası bankacılığa ilişkin yasal sınırlamaları kaldığı bir süreçte ön plana çıkmıştır. Özellikle teknolojik gelişme artık finansal kuruluşların kapsamlı finansal bilgi akışlarını yönetmelerini mümkün kılmakta, maliyetlerin geçmişe göre belirgin biçiminde azaltılmasına olanak sağlamaktadır (Berger et al; 2003: 451). Gelişme her ülkede kurumsal alt yapıları dönüştürdüğü gibi yeni hizmet ve ürünlerin de yaratılmasına zemin hazırlayan bir ortam oluşturmaktadır. Bu amaçla bir çok banka faaliyet alanını genişletme stratejisi izlemektedir. Bu strateji geleneksel bankacılık sektörünün ve anlayışının daraldığını ifade ederken, muhafazakar kurumsal konsept değişime zorlanmaktadır. Örneğin Deutsche Bank gibi geleneksel bankalar bile faaliyet alanlarını çeşitlendirme çabasındadırlar. Faaliyet alanlarındaki genişleme özellikle yatırım bankalarından kaynaklanmaktadır. Yatırım bankaları ticari ve sanayi kredileri gibi yeni ürünleri geliştirerek ve borsa komisyonculuğuna yönelerek etkinlik alanlarını yeniden tanımlama eğilimindedirler (Boot; 1999: 39). Dönüşümün önemli bir sonucu da piyasaya girişin görece daha kolay bir hale gelmesidir. Bu olgu, yerel ve küresel bankacılık sektöründe rekabeti belirgin bir şekilde derinleştirmektedir. Dolayısıyla, kar marjları daralırken, bu durum hem yerel piyasalarda hem de küresel piyasalarda birleşme ve satın alma operasyonlarını teşvik etmektedir. Bu operasyonlar aslında sektörel konsolidasyonun bir yöntemi olarak ön plana çıkarken, değişim sürecine uyumu destekleyen bir sinerji de yaratmaktadır. Bu boyutuyla birleşme trendi sektörün yeniden dizayn edilmesine olanak sağlayan güçlü bir dinamizm oluşturmaktadır. Özellikle 1990'h yıllarda konsolidasyon finansal küreselleşmenin bir sonucu olarak ulusal sınırların ötesine geçen bir fenomen olma eğilimi kazanmıştır. Bu fenomen sadece ilgili ekonomileri değil aynı zamanda küresel finansal aktörleri ve aktiviteleri de etkilemektedir. Özellikle "Grup 10 Ekonomileri" (Group of Ten (G-10) Economies)* olarak tanımlanan ülkelerde son 10 yıllık dönemde birleşme ve satın alma operasyonlarında ciddi bir hareketlilik yaşanmıştır (Das; 2003: 133). Birleşme ve satın alma trendi hemen her ülkede piyasa yoğunluğunda sistematik artışlarla sonuçlanmaktadır. Merkezi Avrupa'nın geçiş ekonomileri bu * ABD, Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda, İngiltere, İsveç, İsviçre, İtalya, Japonya ve Kanada. 16

süreçte iyi birer örnektir. Bu ülkelerde sektördeki oyuncu sayısının gerilemesine paralel olarak sektörel konsolidasyon da genişlemiştir. Bu gelişme piyasa ekonomisi sancılarının çekildiği bir periyotta, diğer gelişmekte olan ekonomilere göre, bankacılık sektöründe daha yüksek bir konsolidasyon oranının yaratılmasına yol açmıştır (Das; 2003: 134). Konsolidasyon bir diğer yansıması bir çok ulusal piyasanın sınırlı sayıdaki büyük aktörler tarafından domine edilmesidir. Bu olgunun tipik bir yansıması, küresel bankacılık alanında için hacim ve coğrafi yaygınlık açısından önemli bir ölçek ekonomisi etkisi yaratmasıdır. Buna karşılık hala bir çok kurum açısından ölçek ekonomisi arayışları bölgesel düzeydeki etkinlik çabalarıyla somutlaşmaktadır (Deloitte; 2006: 3). Etkinlik alanının küresel ölçekte zemin bulması uluslararası finans kurumlar açısından genişleme stratejisi olarak hem gelişmiş, hem de gelişen piyasalarda sınır ötesi büyüme potansiyelinin değerlendirilmesine odaklanmaktadır. Bu yaklaşım, entegrasyon sürecinin global düzeyde yaşanmasını mümkün kılmaktadır. Nitekim küresel bankalar sınır ötesi birleşme, satın alma ve işbirliği girişimlerini yoğunlaştırmaktadırlar. Benzer şekilde ulusal bankacılık piyasalarının büyük yabancı rakip firmaların piyasa girmesini teşvik ettiği görülmektedir. Bu geçiş yerel piyasalarda müşteri açısından banka milliyetini bir kriter olmaktan uzaklaştırırken, piyasa alanlarını yönlendiren güçlü organizasyonların ortaya çıkmasına yol açmaktadır (Berger et al: 2003: 451). Konsolidasyon trendinin küresel bir fenomen haline gelmesi bu dönemde hemen tüm ekonomilerde sektördeki oyuncu sayısının gerilemesiyle sonuçlanmıştır. Örneğin gelişmekte olan Asya ekonomilerindeki deneyimler bu yöndedir. Banka sayısı beş Asya ülkesinde (Endonezya, Kore, Malezya, Filipinler ve Tayland) 1997-98 ekonomik kriz döneminde azalmıştır. Bu süreç, G- 10 ekonomilerinden farklı olarak piyasa konsantrasyonunu da azaltma eğilimindedir. Latin Amerika'daki deneyimler biraz daha farklıdır. Finansal kriz bu bölgede gerek Asya gerekse Doğu Avrupa ekonomilerinden önce yaşanmıştır. Bunun doğal bir sonucu olarak, konsolidasyon süreci Latin Amerika'da çok daha önce başlamıştır. Banka sayısı bölgenin gelişmekte olan tüm ekonomilerinde, özellikle Arjantin ve Brezilya'da, gerilemiştir. Bu daralma piyasa konsantrasyonuna artışa paralel bir şekilde yaşanmıştır (Das; 2003: 134). 17

Sektörde gözlenen daralma ve konsolidasyon eğilimleri istihdamdaki daralmayı etkileyen başat faktörlerdir. Otomasyon, bilgi teknolojilerinin yaygın kullanımı ve rekabet baskılarının da bu daralmayı yönlendirdiği açıktır. Buna rağmen mali hizmetler bir çok ülkede hala istihdamın en önemli alanlarından biridir. Finansal sektörler istihdamı iki açıdan desteklemektedir. İlk olarak, sektör yüksek düzeyde kaliteli işgücünün istihdamı açısından cazibesini korumaktadır. Ayrıca bu sektör diğer sektörlere krediler arz ederek istihdamı dolaylı olarak da teşvik etmektedir. İyi işleyen bir finans sistemi bir çok ekonomide istihdamın lokomotif gücü olmaya devam etmektedir (ILO; 2001: 5). 2. YENİDEN YAPILANMA TARTIŞMALARI A) ÇOK BOYUTLU DÖNÜŞÜM Finansal hizmet sektörü küresel düzeyde görülmemiş ölçüde bir yeniden yapılanma süreci yaşamaktadır. Özellikle bankacılık sektörü 1990'lı yıllarda ciddi ve kapsamlı mevzuat, teknolojik alt yapı ve ölçek değişimi geçirmiştir. ABD'de ve Batı Avrupa'da bu süreç çok boyutlu bir zeminde yürütülürken, Asya'da ise, değişim yeniden yapılanma ile sınırlı kalmıştır. Buna karşılık, Merkezi ve Güneydoğu Avrupa'nın geçiş ekonomilerinde bu dönemde uygulamaya konulan dönüşüm politikaları bankacılık sektörünün dramatik bir biçimde yeniden inşasını gerektirmiştir. Dönüşümün nihai misyonu modern bir bankacılık sisteminin kurgulanmasını hedeflemektedir. Bu kapsamda kamu bankaları özelleştirilirken, finansal liberalizasyonu destekleyen kurumlar ve alt yapı mekanizmaları geliştirilmiştir (Bonin and Hasan and Wachtel; 2005: 2156). Kamunun sektörden çekilmesi bir çok açıdan değişimin manivelası olmuştur. Her şeyden önce kamu bankaların özel alana devri özellikle gelişmekte olan ekonomilerde tüm finansal sektörü dönüştürmenin bir metodu olarak finansal liberalizasyon sürecinin bir yansımasıdır. Kamusal bankacılık alanının daraltılması sistemdeki oyuncuların değerini, büyüme fırsatlarını, karşılaşabilecek riskleri ve dolayısıyla performanslarını etkileyebilmektedir (Boubakriet al; 2005: 2016). Yeniden yapılanma girişimlerinin sektörde yarattığı en belirgin sonuçlardan birisi sisteme dahil olan yeni oyuncu profilleri ile ilişkilidir. Sigorta şirketleri (Prudential ve Zürich), borsa komisyoncuları (Schwab), dağıtıcılar (Vir- 18

gin, Carrefour ve Quelle) ve hatta üreticiler (General Electric ve Volkswagen) gibi yeni aktörler banka ürünlerinin provizyonu için rekabet etmektedirler. Yeni girişlerin rekabetçi profili, geleneksel piyasa kurallarını değiştirmeye zorlamaktadır. Zengin finansal piyasaların bazılarında yeni girişlerin etkisi oldukça dramatik olmaktadır. Piyasa payı sınırlı olmasına rağmen yeni aktörlerin kar marjları üzerindeki etkileri oldukça dikkate değerdir. Örneğin British Gas's Goldfish ve MBNA gibi şirketler İngiltere'de kredi kartı piyasasında kar marjlarının %20'den %12'ye çekilmesindeki belirleyici bir rol oynamıştır (ILO; 2001: 16). Sektörde rekabet oyununun bu şekilde daha çetrefil hale gelmesi kurumsal aktörleri yeni arayışlara yöneltmektedir. Sözgelimi yetkinlik temelli örgütsel yapılanma yaklaşımı bu çabaların somut bir sonucu olarak ön plana çıkan bir olgudur. Özellikle dijital devrim, bankaların çeşitli nedenlerle daha dar uzmanlık alanları yaratılmasını mümkün kılmaktadır. Geçmişte bir bankanın kredi kartı işlemlerini outsource etmesi pek rasyonel bir politika olarak görülmezken günümüzde iletişim maliyetinde gözlenen hızlı gerilemeyle bu düşünce değeri yitirmektedir. Böylece yüksek sabit maliyetli yatırım yükünden kurtulan yeni şirketler belli bir segmentte uzmanlaşarak diğer şirketlere outsourse hizmeti sağlamakta, hatta büyük iş hacimlerine ulaşabilmektedirler (ILO; 2001: 15). B) MELEZ KURUMLAR: BANCASSURANCE 1980'li yılların ortasından itibaren bankalar ve sigorta şirketleri arasında çapraz pay sahipliği ve diğer ortaklık biçimleri hem ulusal hem de uluslararası düzeyde genişleme eğilimindedir. Bancassurance bu kapsamda ön plana çıkan yeni bir kurumsal yapıyı yansıtmaktadır. Alternatif bir modeli olarak bancassurance günümüzde sigorta ve banka şirketlerinin evliliğinden meydana gelen melez bir yapıyı temsil etmektedir. Bu trend, özellikle Danimarka, Fransa, Almanya, Hollanda, İspanya ve İngiltere'de gözlenmektedir (ILO; 2001: 21). Fransızca bir kavram olan Bancassurance sigorta ürünlerinin bir bankanın dağıtım kanalları aracılığıyla satılmasını tanımlamaktadır. Bankalar yoluyla sigorta ve emeklilik ürünlerini satan bu tür kurumlar birbirinde çok farklı ekonomik aktiviteleri bünyesinde toplamaktadır. Uluslararası deneyimler bancassurance tipi kurumların çok farklı metotlarla yaratılabildiğini göstermektedir. (Norman; 2007: 117). 19

Bazı analistler oldukça farklı temel alanlara sahip bankalarla sigorta şirketleri arasındaki birleşme ve satın alma operasyonlarının geçerliliğini şüphe ile karşılamaktadır. Kimya ve ilaç şirketleri, otomobil ve havacılık gibi uyumlu sektörlerde bile birleşme ve satın alma girişimleri genellikle başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Buna karşılık bancassurance son dönemlerde Avrupa'da bazı finansal sektörlerde birleşme ve satın alma işlemlerinde dikkat çekici bir eğilim olmaktadır (ILO; 2001: 20). Gerçekten de Fransa'da BNP, Paribas ve Société Générale (SocGen) ile Hollanda'da ING bu yöndeki girişimlerden bazılarıdır. Benzer biçimde Crédit Suisse faaliyetlerini sigorta şirketi Winterthur'u satın alarak genişleme hedefini gerçekleştirmiştir (Boot; 1999: 54). Bancassurance İtalya'nın en büyük banka grubu Banca Intesa için de bir önceliktir. Bu grup, Avrupa'da Banca Commerciale Italiana (BCI) ile entegrasyonunu tamamladıktan sonra Avrupa'da genişleme çabasındadır (ILO; 2001: 20). Paralel bir trendin AB D'de de ön plana çıktığı görülmektedir. Modelin tipik örneği Citicorp ve Travelers Group arasındaki birleşme ile en büyük Bancassurance'm yaratılmasıdır. Citicorp ve Travelers tarafından gerçekleştirilen sektörler arası birleşme sigorta aktivitelerinin banka kökenli finansal alanlarla birleştirilmesini tipik bir yansıtmaktadır (Boot; 1999: 39). Buna karşılık bazı ülkelerde bancassurance faaliyet alanı bulamamaktadır. Japonya bu ülkelerden biridir. Bu ülkede yasal düzenlemeler kredi kurumlarının bankacılık dışındaki aktivitelere girmesini yasaklamaktadır. Buna karşılık, Japonya'da farklı bir melez örgütlenme geleneği mevcuttur. Keiretsu (şirket ağları) olarak tanımlanan bu model genellikle bir banka etrafında örgütlenen bir grup şirket arasında oldukça yakın işbirliği ile karakterize edilen çok yönlü kolektif bir dayanışma kültürünü yansıtmaktadır (Bhappu; 2000: 413). C) DEĞİŞEN İSTİHDAM KOŞULLARI Yeniden yapılanma süreci, finansal sektörlerde istihdam koşullarını ciddi biçimde dönüştürmektedir. Geçiş dönemi sadece iş güvencesini tehdit etmemekte aynı zamanda yoğun stres, motivasyon eksikliği ve örgütsel bağlılıkta da gerilemeye yol açmaktadır. 20