S Ö Y L E M ( DİSCOURS ) ve A N L A T I ( RECİT ) Ü Z E R İ N E

Benzer belgeler
BAĞLI SÖZCE ve KOPMUŞ SÖZCE

Yahut İLETİŞİMİN TEMEL ELEMENTLERİ

HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 :

EDEBÎ ESERLERDE ZAMAN 1

BİR METİN ANALİZİ MODELİ

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

H İ K Â Y E A N L A T I H İ K Â Y E ETME

II) Hikâye Dışı düzlemi

HER CÜMLEDE ÜÇ ZAMAN VARDIR

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

Metin Edebi Metin nedir?

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 BÖLÜM 2

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

METİNLERİ SINIFLANDIRILMASI

E D E B Î ESERLERDE B A K I Ş A Ç I S I K İ M G Ö R Ü Y O R? 1 1

alan makalelerinden yararlanılmıştır:

6. SINIF TÜRKÇE DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

PENTRU DISCIPLINA LIMBA ŞI LITERATURA TURCĂ MATERNĂ

Edebi metin, dilin estetik amaçla kullanıldığı metindir. Bir Metnin Edebi Oluşunu Şu Şekilde özetleyebiliriz:

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF TÜRKÇE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

ZAMİRLER(ADILLAR) Zamir sözcük türlerinden biridir. Zamiri yapmak için cümleyi çok çok iyi anlamak gerekir

Kübra YILMAZ, Yudum HACIOĞLU, Kadri ŞAHİN, Abdülkadir Arslan

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKÇE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ DERS SAATİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

YAZI TÜRLERİ ŞENDA SOLMAZ KONUSUNU YAŞAMDAN ALAN YAZI TÜRLERİ OLAY YAZILARI

Bir duygu, düşünce veya durumu tam olarak anlatan sözcük ya da söz öbeklerine cümle denir. Şimdi birbirini tamamlayan öğeleri inceleyeceğiz.

gösteren gösterilen biçim anlam

7. SINIF TÜRKÇE DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 6. SINIF TÜRKÇE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

İDV ÖZEL BİLKENT ORTAOKULU SINIFLARINA KONTENJAN DAHİLİNDE ÖĞRENCİ ALINACAKTIR.

5. SINIF TÜRKÇE DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

7. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır.

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10.SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

ÝÇÝNDEKÝLER TEMA 1. Anlam Bilgisi. Yazým Bilgisi. Dil Bilgisi. SÖZCÜK ANLAMI...15 Gerçek, Yan ve Mecaz Anlam...15 Deyim...15

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

1: İLETİŞİM, DİLVE KÜLTÜR

T.C. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

YÖNLENDİRİLMİŞ ÇALIŞMA I DERS NOTLARI

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ARAPÇA IV DKB

EKİM ÜNİTE II ÖĞRETİCİ METİNLER

METİNDE KATILANLAR (ACTANTS) NASIL BULUNUR? -BİR UYGULAMA-

Gelişim Analizi P P P P P P P P P P P P P P P P P ÖZ BAKIM BECERİLERİ BİLİŞSEL GELİŞİM Ocak. Tehlikeli olan durumları söyler.

11. HAFTA 2.ARAŞTIRMA İNCELEME YAZILARI

1 Yves Reuter, İntroduction a l analyse du Roman, Bordas, Paris, 1991, s.37.

..OKULU ÖZEL EĞİTİM SINIF I. EĞİTİM-ÖĞRETİM YLILI HAFİF DÜZEYDE ZİHİNSEL ENGELLİLER; SINIFLAR TÜRKÇE DERSİ ÇERÇEVE PLANI

SIFATLAR. ÖN ADLAR (Sıfatlar)


ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI:

CÜMLENİN ÖGELERİ YÜKLEM / ÖZNE

(16 Hafta 368 Saat) Bahar Dönemi

2016 EYLÜL MUSTAFAKEMALPAŞA / BURSA T.C. MUSTAFAKEMALPAŞA İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ DİL VE ANLATIM DERSLERİ UYGULAMA SINAVI YÖNERGESİ

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM 6. SINIFLAR FEN BİLİMLERİ DERSİ İL GENELİ I. ORTAK YAZILI SINAVI BELİRTKE TABLOSU

KAVRAMLARIN ANLAMINI KARŞITLARI BELİRLER

a) FİGÜRLER DÜZLEMİ ÖRNEK: Aşağıdaki metinde figürler düzlemi kırmızı ile gösterilmiştir:

İNGİLİZCE HAZIRLIK PROGRAMI SEVİYE 1 DERS MÜFREDATI

NOKTALAMA - YAZIM NOKTALAMA. 1. Nokta (.) Çocuklar bahçede oynuyor. Dr. Ayhan Bey tanıdığımızdır. (doktor) Yarışmada 1. olmuş.

II. başarıya III. çalışmıyorsanız IV. ulaşmanız

TÜRKÇE BİÇİM KISA ÖZET.

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI ERENLER ANADOLU İMAM-HATİP LİSESİ 10. SINIF ARAPÇA YETİŞTİRME KURSU YILLIK PLANI

Dal - mış - ım. Dal - mış - sın. Dal - mış. Dal - mış - ız. Dal - mış - sınız. Dal - mış - lar. Alış - (ı)yor - um. Alış - (ı)yor - sun.

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...III

TANZİMAT DÖNEMİNDE ÖĞRETİCİ METİNLER. Ufuk KÜSDÜL Arhavi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

EĞİTİM ÖĞRETM YILI MUSTAFA ŞIK İLKOKULU 4. SINIF TÜRKÇE KONU VE KAZANIMLARI

İNGİLİZCE HAZIRLIK PROGRAMI SEVİYE 4 DERS MÜFREDATI

İLETİŞİM TEKNİKLERİ. Diğer Sağlık Personeli Temel Eğitim Programı. Dr.V.Aydan İZGİ

Türk Dili Anabilim Dalı- Tezli Yüksek Lisans (Sak.Üni.Ort) Programı Ders İçerikleri

İLETİŞİM - 2 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

CJ MTP11 AYRINTILAR. 5. Sınıf Türkçe. Konu Tarama Adı. 01 Sözcük ve Söz Gruplarında Anlam - I. 02 Sözcük ve Söz Gruplarında Anlam - II

Cümle, bir düşünceyi, bir dileği, bir haberi ya da duyguyu tam olarak anlatan, bir veya birden çok sözcükten oluşmuş anlatım birimidir.

T.C. NEVŞEHİR HACI BEKTAŞ VELİ ÜNİVERSİTESİ. Fen Edebiyat Fakültesi Dekanlığı İLGİLİ MAKAMA

MÜNEVVER ÖZTÜRK ORTAOKULU EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 5. SINIF SINAV TARİHLERİ VE KONULARI

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

CÜMLENİN ÖGELERİ. YÜKLEM Cümlede anlatılan iş, olay, duygu, düşünce ya da yargıyı içeren temel öğeye yüklem denir.

5. SINIF TÜRKÇE KELİME TÜRLERİ TESTİ. A) Ben ise yağmur yağmasını bekliyordum. Cümlesindeki isimlerin hepsi tekildir.

ÖZEL ÖĞRETİM KURSU TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI-I ÇERÇEVE PROGRAMI. :Tercih Özel Öğretim Kursu :Kesikkapı Mah. Atatürk Cad. No.

Sunum Teknikleri Eğitimine HOŞ GELDİNİZ. Program. Neler bilmem gerekir?

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI KDZ.EREĞLİ ANADOLU LİSESİ 11. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI

2-ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM NEDİR

DERS BİLGİLERİ. İngilizce 4 ENG 212 Bahar 3+0 3

ÇÖZÜMLEYİCİ OKUMA İÇİN. İLK ADIMLAR 1

DÜZYAZI (NESİR) TÜRLERİ

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Cümlede Anlam TEST 39. 1) Bu güzellikleri görmek için Uzungöl e gün doğarken gelmelisin. Bu cümlede aşağıdaki sorulardan hangisi nin cevabı yoktur?

ÇÖZÜMLÜ ÖRNEK 3.5 ÇÖZÜM

9. SINIF BURSLULUK SINAVLARI DAĞILIMI / TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI

İNGİLİZCE HAZIRLIK PROGRAMI SEVİYE 2 DERS MÜFREDATI

Güz Dönemi Hafta Ünite Ünite İçeriği Ekstra Alıştırmalar Yazma Konusu 1

İNGİLİZCE FİLOLOJİ YILLIK PLAN ORTA DÜZEY

Bir cümledeki konu ve haber nasıl bulunur? :

Bilimsel İletişim Süreci

Selahittin Tolkun, Özbekçede Fiilimsiler, Dijital Sanat Yayıncılık, Kadıköy, İstanbul, 2009, s. 269.

» Ben işlerimi zamanında yaparım. cümlesinde yapmak sözcüğü, bir yargı taşıdığı için yüklemdir.

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

REHBERLİK VE İLETİŞİM 8

II.Ünite: KLASİK MANTIK (ARİSTO MANTIĞI)

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Odabaş

Bilimsel İletişim Süreci

Transkript:

S Ö Y L E M ( DİSCOURS ) ve A N L A T I ( RECİT ) Ü Z E R İ N E Prof. Dr. Rıza FİLİZOK Yazılı eserler, sözden farklıdır, bununla birlikte bütün yazılı ifadeler, sözün bir çeşit taklididir ve sözün izlerini taşır. Bunun için yazılı metinleri gereğince anlamak önce söz olgusunun teorik temellerini anlamaya bağlıdır. Söz sistemini anladıktan sonra yazılı metinlerin sözle birleşen ve ayrılan yönlerini tanımak kolaylaşır. Bundan dolayı anlatı (recit) konusunu ele almadan önce söz teorisi üzerinde durmamız ve sözceleme sistemi ni hatırlamamız yararlı olacaktır: SÖZCELEME SİSTEMİ (système énonciatif) Eskiden dilbilimi, bir sözü incelerken onun hangi şartlar altında söylendiğini pek hesaba katmazdı. Günümüzde ise gösterge bilimi sözü incelediği kadar onun üretiliş şartlarını da gözönünde bulundurur. Çünkü sözlerin anlamı, çok zaman söylendiği zamana ve mekâna bağlıdır. Yazılı metinlerin de sözceleme haliyle sıkı ilişkileri vardır. Sözceleme sistemi, sözce ve sözceleme hâlinden oluşur. Hikâye ve Roman gibi edebî eserlerin incelenmesinde de sözceleme sistemiyle ilgili meseleler merkezî bir konumdadır. SÖZCE ve SÖZCELEME HÂLİ (Enoncé et la situation d'énonciation): Söz söyleyen yahut anlatan kişi (locuteur) tarafından üretilen sözlü yahut yazılı her türlü mesaja sözce (énoncé) denir. Sözceleme, bu mesajın üretilmesi sürecinin adıdır. Bu süreç, konuşan bir kişinin (locuteur) belirli bir yerde, belirli bir zamanda, belirli bir amaçla bir dinleyene (destinataire) bir söz (sözce) söylemesi olgularını içine alır. Bütün bu unsurlar, sözceleme sistemini oluşturur. Sözlü olsun yazılı olsun her metin üretiliş şartlarının izlerini taşır. Her metinde az yahut çok konuşanın, dinleyenin, zamanın, mekânın izleri görülür:

Yarın seni burada bekleyeceğim. sözünde konuşanın (-m), zamanın (yarın), mekânın (burada) izleri vardır. Sözceleme belirtileri dil bilimsel belirtiler ve anlam bilimsel belirtiler olarak ikiye ayrılır. Şimdi bunları görelim: SÖZCELEME BELİRTİLERİ (Les marques d'énonciation): 1. Dil bilimsel belirtiler: Birinci şahıs belirtileri ( konuşan locuteur yahut émetteur ) ve ikinci şahıs belirtileri (dinleyen destinataire yahut récepteur ): Bu belirtiler şahıs zamirleri olabilir: (ben, bana beni, sen sana, seni, siz size), şahıs zamirlerinin sahiplik bildiren şekilleri de olabilir: (benim, bizim, senin, sizin, benimki, seninki, bizimki, sizinki) Yer ve zaman belirtileri: Zaman zarfları ve yer tamlayıcıları: (Şimdi, burada) Bazı fiil zamanları: Şimdiki zaman 2. Anlam bilimsel belirtiler: Duygusal ifadeler: Bazen söylenen bir sözde konuşan kişinin anlattığı şeyle ilgili duygularını yansıtan kelimeler bulunur, bunlar sözceleme belirtileridir. Değerlendirme ifadeleri (évaluatifs): Bir söz söyleyen kişi bazen, söylediği şeyle ilgili yargı ve hükümlerini sözlerine yansıtır, değerlendirmelerini dile getirir. Aynı şekilde konuşan bir kişi kullandığı sıfat ve eklerle sözünü ettiği bir şeyi yüceltebilir yahut alçaltabilir: ( zavallı adam, bu büyük adam...) Güvenirlik kipleri (modalisateurs): Bunlar, söyleyenin söylediği şeyin doğruluğu, yanlışlığıyla ilgili kişisel fikirlerini yansıtan sözlerdir: Her dilde güvenilirlik derecesini ifade eden fiiller vardır: İnanıyorum ki..., kabul ediyorum ki..., şüphe ediyorum ki.... Konuşan kişi, olumsuz bakışını asla, hiç... gibi zarflarla şüphesini belki... gibi ifadelerle ortaya koyabilir. Sözceleme haline bağlı sözcelere söylem (discours) denir. SÖZCE + SÖZCELEME yahut BİLDİRİŞİM HALİ = SÖYLEM (DISCOURS) Sözlü yahut yazılı bütün metinler, bir sözceleme anının ürünüdür, böyle olmakla birlikte bazı sözlerde sözceleme anının izleri görülmez. Sözler, sözceleme anının izlerini taşıyıp

taşımamalarına göre ikiye ayrılırlar. Sözceleme anının belirtilerini taşıyanlara bağlı sözce, taşımayanlara kopmuş sözce denir. Şimdi bunları görelim: BAĞLI SÖZCE / KOPMUŞ SÖZCE Yazılı olsun sözlü olsun bir metin (sözce) ile sözceleme hali (situation d'énonciation) arasında iki tip ilişki vardır: Bunlar bağlı sözce ve kopmuş sözcedir: I) BAĞLI SÖZCE (Énoncé ancré): Söyleme anının izlerini (embrayeur) taşıyan sözcedir. «Ben burada oturuyorum.» sözünde «ben» ve «burada» kelimelerinin anlamı söylendiği yere bağlıdır yani söyleyene ve söylendiği yere bağımlı olarak anlam kazanırlar. Sözceleme halinin en az bir belirtisini taşıyan sözceye «BAĞLI SÖZCE» denir. Bağlı sözcelerde şahıs zamirleri, zaman ve mekan belirticileri sözceleme anının şartlarına bağlı olarak anlam kazanırlar. Söylem, bir bağlı sözcedir. Bu sözcelerde Şimdi, burada, dün, bugün, yarın, ben, sen... gibi işaret edici (deiktik) kelimeler bulunur. ÖRNEK : SÖZCELEME ANINA BAĞLI SÖZCE SÖZÜN SÖYLENME ŞARTLARI: Zaman: 26 Ağustos 2008 Mekan: İzmir Saat Kulesi Yanı Söyleyen: Ali Çalışkan Dinleyen: Mehmet Doğru Söylenen söz (s ö z c e): Yarın seni burada bekleyeceğim. Bu örnekteki «Yarın seni burada bekleyeceğim.» sözcesi, söylendiği anın, sözceleme halinin belirtilerini taşımaktadır :

«YARIN» ZARFI : Sözceleme anına bağlı bir zaman belirtisidir, bu söz 26 Ağustos 2008 de söylendiğine göre, «yarın» zarfının anlamı 27 Ağustos 2008»dir. «-İM» EKİ : Birinci tekil şahıs belirtisidir ve söyleyeni (enonciateur) gösterir. Bu sözün anlamı, burada söylenme şartlarına göre Ali Çalışkan dır. «SEN» ZAMİRİ : İkinci şahıs belirtisidir. Dinleyeni gösterir. Söyleme şartlarına göre burada bu sözün anlamı Mehmet Doğru dur. «BURADA» ZARFI : Yer belirtisidir. Söyleme şartlarına göre anlamı İzmir Saat Kulesi nin yanı dır. Bu durumda «Yarın seni burada bekleyeceğim.» cümlesinin SÖZCELEME HALİNE BAĞLI ANLAMI şöyledir : «Ali Çalışkan 27 Ağustos 2008 de İzmir Saat Kulesinin yanında Mehmet Doğru yu bekleyecek.» Diğer taraftan bu cümle, başkası tarafından başka yerde söylenseydi, başka bir anlam üretecekti! Görüldüğü gibi bazı sözcelerin anlamı, sözceleme halinin bilinmesine bağlıdır. Böyle sözcelere sözceleme haline bağlı sözce diyoruz. Bağlı sözcelerde zaman sistemi, «şimdiki zaman» etrafında kurulur : Sözceleme anı merkez olarak alınır, öncesi geçmiş, sonrası gelecek olarak ifade edilir : «On yıl önce İstanbul yadım. Şimdi İzmir deyim. On yıl sonra Ankara da olacağım.» cümlesinin zaman yönünden belirginlik kazanması için «şimdi» ile ifade edilen sözceleme anının bilinmesi yeterlidir. Sözceleme anı 1990 ise, on yıl öncesi 1980, on yıl sonrası 2000 yılıdır. (Edebî eserlerde bulunan diyaloglarda geçen zaman ifadelerinin değeri araştırılırken bu husus göz önünde bulundurulmalıdır.) Otobiyografik eserler, mektuplar, birinci şahıs ağzından yazılmış eserler, günlükler, diyaloglar bağlı sözce ile yazılırlar. II) KOPMUŞ SÖZCE (Énoncé coupé) : Buna karşılık bazı sözler, söyleme anının hiçbir

belirtisini (embrayeur) taşımaz : «Su yüz derecede kaynar.» sözünde söylendiği yere, zamana, onu söyleyen kişiye ait hiçbir belirti yoktur. Adeta söyleme anından kopmuş bir sözdür. Kopmuş sözcelerde yer belirticileri, konuşmacının bulunduğu yeri değil, metinde daha önce sözü edilen bir yeri gösterir. Asla sözceleme anına bağlı yeri ifade emez. Zaman belirticileri, Metinde daha önce sözü edilen zamanı ifade eder, asla sözceleme zamanına işaret etmez. Zamir olarak, o ve onlar kullanılır. O zaman, o gün, daha önce, ertesi gün gibi belirticiler kullanılır. Anlatılar (recit), kopmuş sözcedir. ÖRNEK : SÖZCELEME HALİNDEN KOPMUŞ SÖZCE SÖZÜN SÖYLENME ŞARTLARI: Zaman: 26 Ağustos 2008 Mekan: İzmir Saat Kulesi Yanı Söyleyen: Ali Çalışkan Dinleyen: Mehmet Doğru Söylenen söz (s ö z c e): Mustafa Kemal Paşa, 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir i düşman işgalinden kurtardı. Bu örnekteki «Mustafa Kemal Paşa, 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir i düşman işgalinden kurtardı.» sözcesinde söylendiği anın, sözceleme halinin hiçbir belirtisi (embrayeur) yoktur. Bundan dolayı bu sözceye SÖZCELEME HALİNDEN KOPMUŞ SÖZCE denir. Böyle sözlere, genel olarak, anlatı (recit) denir.

Verdiğimiz ilk örnekte sözce, sözceleme şartlarına göndermede bulunuyordu. Bu örnekteki sözcede ise sözceleme haline hiçbir gönderme yapılmamıştır. Bununla birlikte bu durumda dikkatli olmamız lazımdır : Sözcede sözceleme halinin hiçbir belirtisi olmasa da SÖZÜN SÖYLENME ŞARTLARI yani SÖZCELEME HALİ vardır. Yani söze yansımamış olsa da örneğimizdeki sözün bir söyleyeni, bir dinleyeni, bir söylenme yeri, bir söylenme zamanı vardır. «Mustafa Kemal Paşa, 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir i düşman işgalinden kurtardı.» sözcesinin «anlatıcı»ya göre sözceleme hali, şu öğeleri içine alır : *SÖYLEYEN (enonciateur) : Ali Çalışkan dır. *DİNLEYEN (destinataire) : Mehmet Doğru dur. *SÖZCELEME YERİ : İzmir Saat Kulesi yanı. *SÖZCELEME ZAMANI :26 Ağustos 2008 Görüldüğü gibi SÖZCELEME HALİNDEN KOPMUŞ SÖZCE ler sözceleme haline göndermede bulunmasa da bir sözceleme hali içinde doğmuşlardır ve onların da bir sözceleme hali vardır. Ancak kopmuş sözcelerde bu haller daima belirgin olmayabilir : Mesela «Ak akçe kara gün içindir.» atasözünde bu şartlar rol olarak vardır ama, belirgin değildir. Üçüncü şahısla yazılan roman ve hikâyelerde genellikle kopmuş sözce kullanılır. Görüldüğü gibi, sözler sözceleme hâlinin izlerini taşıyıp taşımamasına göre bağlı sözce ve kopmuş sözce olarak ikiye ayrılmaktadır. Bunladan birincisine söylem (discours), ikincisine anlatı (recit) da diyoruz. Böyle olmakla birlikte anlatı da da yani roman ve hikâyelerde de yer, zaman belirticileri ve zamirler kullanılır. (Ayrıca bir anlatıda hikâye etme sırasında diyaloglara da yer verilir. Anlatının içinde yer alan bu diyaloglar, bağlı sözcedir ve birer söylemdir.) Bağlı sözcelerde yer ve zaman belirticileri ile zamirler, sözceleme anına, sözceleme haline bağlıdır. Buna karşılık kopmuş

sözcelerde yer ve zaman belirleyicileri (deiktikler) dış dünyaya değil, yine metne göndermede bulunur: Kopmuş sözcede: 1) Yer belirticileri: Metinde daha önce sözü edilmiş bir yeri gösterir: Asla sözceleme anına bağlı bir yeri ifade etmez. 2) Zaman belirticileri: Metinde daha önce sözü edilmiş bir zamana atıfta bulunur: Asla sözceleme zamanına atıfta bulunmaz. 3) Zamirler: O, onlar kullanılır. Anlatılardaki yer ve zaman belirticileri göreli ve mutlak oluşlarına göre de sınıflandırılırlar: A) YER BELİRTİCİLERİ: 1) Bağlı sözcede: a) Göreli belirtilerde: Sözceleme haline göndermede bulunur: Burası, sağda... b) Mutlak Belirtilerde: Alıcı ve vericinin ortak olarak tanıdığı bir dünyaya ait belirtiler kullanılır: Ankara, İzmir. 2) Kopmuş sözcede: a) Göreli belirtilerde: Sadece metinde daha önce sözü edilmiş olan bir yere gönderme yapılır: Oraya, bu evin sağında... b) Mutlak Belirtilerde: Alıcı ve vericinin ortak olarak tanıdığı bir dünyaya ait belirtiler kullanılır: Ağrı Dağı, Sakarya Irmağı... B) ZAMAN BELİRTİCİLERİ:

1) Bağlı sözcede: a) Göreli belirtilerde: Sözceleme haline göndermede bulunur: Bugün, dün, yarın... a) Mutlak Belirtilerde: Alıcı ve vericinin ortak olarak tanıdığı bir dünyaya ait belirtiler kullanılır: 19 Mayıs 1919 da, 23 Nisan 1920 de... 2) Kopmuş sözcede: a) Göreli belirtilerde: Sadece metinde biraz önce belirtilmiş bir zamana, ana gönderme yapılır: O gün (19 Mayıs 1919 manasınadır), O tarihte (23 Nisan 1920 de... manasınadır.) b) Mutlak Belirtilerde: Alıcı ve vericinin ortak olarak tanıdığı bir dünyaya ait belirtiler kullanılır: Birinci Dünya Savaşında, Kurtuluş Savaşında... Görüldüğü gibi, anlatılarda bağlı sözcelerden farklı bir belirtme sistemi vardır. Zaman ve mekân incelemelerinde asıl yapılması gereken iş, bu sistemin bulunup ortaya konulmasıdır. Şimdi söylem ve anlatıyı tanımlayalım: SÖYLEM ( Discours) / ANLATI ( Récit ) Ayırımı Söylem ve anlatı ayırımı, aslında kavranması çok kolay olan bir ayırımdır. Bununla birlikte terim belirsizliklerinden dolayı kavranmaları oldukça güçleşmektedir. Buradaki güçlüğün ikinci bir sebebi, anlatı teriminin çok anlamlı olmasıdır. Üçüncü ve en ciddî güçlük ise edebî eserlerde anlatı içinde bazen onun karşıtı olarak tanımlanan söylem in de bulunabilmesidir. Hikâye etme biliminin bir terimi olarak bu iki kavramı birbirinden kolayca ayırabiliyoruz:

Söylem (discours): Anlatan kişi (locuteur) anlatımda kendini gizlemiyorsa buna söylem diyoruz. Anlatı (récit): Anlatan kişi, anlatımda kendisini gizliyorsa buna anlatı diyoruz. BİR HİKÂYE ETME DE (NARRATİON) Anlatıcı kendisini gizliyorsa Anlatıcı kendini gizlemiyorsa ANLATI / (RECİT) SÖYLEM (DİSCOURS) SÖZ KONUSUDUR SÖZ KONUSUDUR Ancak bu iki sistemin de birer hikâye etme kipi olduğu unutulmamalıdır. Bundan dolayı edebî bir eserde bu iki sözceleme sisteminin bir arada bulunabileceğini unutmamak gerekir. Söylem ve anlatı, hikâye etmede (narasyonda) kullanılan başlıca üslup formlarından ikisi olduğundan bu iki terimi aşağıda daha geniş bir şekilde ele alacağız: 1) Söylem (discours): Sözceleme haline bağlı olan ve sözceleme halinin izlerini taşıyan sözlü ve yazılı bütün sözcelere söylem denir. Bu sözlerde anlamını kullanıldığı yer ve zamandan alan kelimeler bulunur. Mesela: Bugün, ben, sen, şimdi, burada... Anlatıcı, kendisinin de

içinde yer aldığı bir olayı anlatır. Anlatan kişi ( locuteur), kendini ve düşüncelerini sözlerine yani söylediği sözceye, anlattığı hikâyeye yansıtırsa ortaya bir söylem çıkar. Söylemi bir insan topluluğu karşısındaki konuşma olan söylevle yani nutukla karıştırmamak gerekir. Söylem bir bağlı sözcedir. Sadece sözlü ifadelerde değil roman ve hikâye gibi yazılı anlatılarda da söylem vardır. Bir anlatıcı kahramanların sözlerini naklettiğinde anlatının içine söylem girmiş olur. 2) Anlatı ( récit): Hikâye etme metinlerine anlatı denir. Anlatı kelimesinin üç anlamı vardır: 1) Hikâye etme (naration) sözcesi, 2) Olaylar dizisi yani hikâye, 3) Hikaye etme işi yani aktı (Naration). Burada kelime, birinci anlamında yani hikâye etme sözcesi anlamında kullanılacaktır. Kısacası anlatı, hikâyenin metnidir. Anlatıcı (locuteur), kendisini sözlerine, anlattığı hikâyeye hemen hemen hiç yansıtmıyorsa, okuyucularına (destinataire ) hemen hemen hiç seslenmiyorsa bir anlatı söz konusudur. Anlatı da anlatan kişi (locuteur) kendisini gizler, ortaya çıkmaz. Anlatı, bir kopmuş sözcedir. Bir anlatıcı eğer sözcelerine kendisini yansıtıyorsa bu bir söylemdir (discours ). Bir metinde mesela bir anlatıda hem anlatı hem söylem kipi bir arada bulunabilir. Bunun sebebi, anlatıcının anlatırken sözü ikinci bir anlatıcıya bırakabilmesidir. Doğrudan aktarmalarda discours direct anlatıcı sözü bir başka anlatıcıya bırakmış olur. Söz diğer anlatıcıya geçince sözceleme hali de değişmiş olur. Bu husus çok önemlidir çünkü yorumların bu değişikliğe göre yapılması gerekir. Anlatılar kopmuş sözceler dir. Bunlarda anlamını kullanıldığı yer ve zamandan alan kelimeler görülmez. Farklı zaman ve yer belirticileri kullanılır. Burada yerine orada, yarın yerine ertesi gün gibi ifadeler kullanılır. Anlatıda genellikle geçmiş olaylar hikâye edilir. Anlatılarda referans sistemi anaforik tir yani beliticiler dış dünyaya değil, metne, metinde daha önce adı anılmış bir varlığa göndermede bulunur. Anlatı, sadece metinde var olan bir şahıs olan anlatıcı tarafından anlatılan hayal mahsulü bir metindir. Söylem Örneği: 1)

Bilsen Efruzcuğum, kırk gündür burada ne rahat yaşıyordum. Ses yok, seda yok, dost yok, düşman yok! Gürültü yok! Yorgunluk yok! Bizi bitiren benizlerimizi, dudaklarımızı sarartan, gür saçlarımızı vakitsiz döken ve ağartan hani o hırs dediğimiz sinir sıtması yok! Öyle bir rahat ki sanki adem! (yokluk âlemi) Ömer Seyfettin, İlk Düşen Ak, Sivrisinek,1945, s.67. 2) -Müverrih S... Beye mektup- Son tarihî makalenizi büyük bir dikkatle okudum; sizi bütün kuvvetimle, bütün maddiyetimle tasdik ederim. Gözlerini hudutsuz istikbâle dikip maziye asla ehemmiyet vermeyen bugünkü gençliğe güzel bir ders veriyorsunuz. Diyorsunuz ki: Yeni bir şey yoktur. Herşey eskidir. Eskiden cereyan etmiş bir vakanın aynı sebepler, şartlar dahilinde tekrarıdır... Ömer Seyfettin, Dalga, Tarih Ezelî Bir Tekerrürdür, 1952 s.3 Anlatı Örneği:

KERAMET Yangın yarım saatten beri devam ediyordu. Fakat mahallenin ahalisi iki ev sonra söneceğine kaildiler. Çünkü bir zatışerîfin türbesi vardı. Mümkün değil o tuşmazdı! Şiddetli bir kıble rüzgârı esiyor, alevleri, kıvılcımlar saçan tahta parçalarını, türbenin üzerine, türbenin altında evlerin çatılarına fırlatıyordu. İtfaiye bölüğü, tulumbalar son gayretlerini sarfediyordu. Polisler etrafı ablukaya almışlar, kaçırılan eşyanın yağmasına meydan vermiyorlardı. Çiroz Ahmet Etrafına bir göz gezdirdi. Bu kaşarlanmış bir külhanbeyi idi. Onca yangın demek vurgun demekti.. Ömer Seyfettin, Gizli Mabet, Keramet İstanbul,1945, s.43. Bu iki anlatımın arasındaki temel fark, birinci örnekte anlatıcının kendisini göstermesi, ortaya çıkması, ikinci örnekte ise anlatıcının kendisini tamamen gizlemesidir. Birinci metin bir bağlı sözcedir, ikinci metin ise kopmuş sözcedir. Anlatı Tipleri: Başlıca anlatı tipleri şunlardır: Gerçek Anlatısı (Gerçekler, metne yansır) Hayâlin Anlatısı (Gerçekler hayâlle değişerek metne yansır) Kısa anlatı Uzun anlatı Kısa anlatı Uzun anlatı Günlük konuşmalarda, Röportajlarda, Gazete yazılarında... Biyografi, Otobiyografi, Tarih... Mitler, Masallar, Fabller, Hikâyeler... Destan, Roman... Hikâye Etme nin Başlıca Terimleri:

HİKAYE ETME SÖYLEMİ (DİSOURS NARRATİF) = ANLATI (RECİT) + HİKÂYE (HİSTOİRE) + HİKAYE ETME (NARRATİON) Şimdi bu kavramları açıklayalım: 1) ANLATI (RECİT) : Anlatı, hikâyeyi tespit eden metindir, yani sözce dir (énoncé). Okuyucu tarafından okunan metindir. Anlatılan hikaye ile hikaye etme nin ürünü olan şeydir. 2) HİKÂYE (HİSTOİRE) : Anlatılan olaydır. Olmuş (gerçek) yahut olabilecek (hayalî) olaylar bütünüdür. 3)HİKAYE ETME (NARRATİON) : Bir hikâyenin anlatılış biçimi, hikâye etme tarzıdır. Bir hikâyeyi anlatı haline getirme sürecinin tamamıdır. Hikâye etme, bir diegesis tir yani belli bir zaman içinde gelişen olayların hikâyesidir, bu haliyle mimesis in yani taklidin karşıtıdır. Hikaye etme, anlatıyı üretmiş olan sözceleme halidir. Hikâyenin düzenini kuracak tekniklerin seçilmesi işidir. Bu teknikler şunlardır: a) Hikâye etme yetkilisinin seçimi (kim anlatacak?), b) Hikâye etme perspektifinin yani açısının seçimi (Hikâye hangi bakış açısından anlatılacak?), c) Hikâye etme kipinin seçimi (Anlatının süre ve ritmi, diyaloglar). http://www.ege-edebiyat.org