ÖZEL EGE LĠSESĠ Apis mellifera ALT TÜRLERĠNDE PROMELLĠTĠN GEN ĠFADESĠNĠN KARġILAġTIRILMASI HAZIRLAYAN ÖĞRENCĠLER: Defne ERÇETĠN & Bartu ĠNCE 2013 ĠZMĠR
ĠÇERĠK LĠSTESĠ PROJENĠN ADI.......1 PROJENĠN AMACI......1 GĠRĠġ.....1 YÖNTEM.........5 SONUÇLAR ve TARTIġMA...9 ÖNERĠLER 11 TEġEKKÜR...... 11 KAYNAKLAR....... 11
PROJENĠN AMACI Bu projede Türkiye de bal üretimi için kullanılan üç farklı bal arısı alt türünün (A. melliferae anatolica, A. melliferae italiana, A. melliferae caucasian) zehrinde bulunan mellitin proteininin üretimini kodlayan promellitin geninin ifadesinin karģılaģtırılması amaçlanmıģtır. GĠRĠġ 21. yüzyılda dünyamızın karģı karģıya kaldığı en önemli küresel sorunların baģında küresel iklim değiģimi (CO 2, kuraklık ve sıcaklık gibi), yetersiz enerji ve besin üretimi gelmektedir. Küresel iklim değiģikliklerine neden olan insan etkinlikleri aynı zamanda kirlenme ve toprak erozyonu gibi ikincil çevresel etkileri de Ģiddetlendirmektedir. Ayrıca atmosferdeki CO 2 ve diğer sera gazlarının insana bağlı artıģı sera etkisi olarak bilinen sıcaklık artıģına dolayısıyla kuraklığa da neden olmaktadır. Bu faktörlerin tümü her yıl besin üretiminde büyük kayıplara sebep olmaktadır. Bu nedenle günümüzde bilim adamlarının cevap bulmaya çalıģtığı en önemli sorulardan biri 21. Yüzyılda yeterli besin üretebilecek miyiz? sorusudur. Census Bureau nun 2008 yılında yayınlaģmıģ olduğu rapora göre dünya nüfusunun 2025 yılında 8 milyar, 2040 yılında ise 9 milyar olacağı tahmin edilmektedir [1]. Dolayısıyla önümüzdeki 30-40 yılda 10 bin yılda ürettiğimiz kadar besin üretmek ve bunu giderek değiģen küresel iklim koģullarına karģı baģarmak zorundayız. USDA (2007) tarafından, dünyada insanların baģlıca gıda kaynağını oluģturan buğday, mısır ve soya fasulyesi stoklarının 2000 yılı ile karģılaģtırıldığında 2016 yılında yaklaģık %30 oranında azalacağı rapor edilmiģtir [2]. ġu an mevcut teknolojiler göz önüne alındığında, günümüzde tüm bu problemlere karģı, biyolojik önlemlerin çözüm olabileceği düģünülmektedir. Örneğin çiçeklenme baģta olmak üzere bitki büyümesinin tüm yönlerinin aydınlatılması gerekmektedir ki zorlu ortam koģullarına rağmen temel besin kaynağımızı oluģturan bitkilerin veriminde azalma meydana gelmesin. Bu nedenle, değiģen iklim koģullarının bir sonucu olarak azalan bitki tozlaģmasının bu olayda görev alan ve dünya ortamına iyi uyum sağladığı bilinen (arthropodlar gibi) canlılar aracılığıyla gerçekleģtirilmesine olanak sağlanmalıdır [3]. Ancak unutulmamalıdır ki tozlaģmada kullanılan bu canlıların sayısındaki artıģ, allerjik bünyeli insanların sağlık sorunlarında artıģa neden olacaktır. Bu amaçla insanlar, yaklaģık bir milyon tür ile temsil edilen arthropoda grubu üyelerinin çok azından (arı, ipek böceği, yengeç vb.) yararlanabilmektedir. Özellikle insanların ve besin olarak kullanılan evcil hayvanların ana besin kaynağını oluģturan çiçekli bitkilerin tozlaģmasında, bir arthropoda grubu üyesi olan Apis melliferae (bal arısı) dan yoğun olarak yararlanılmaktadır. Diğer yandan günümüzde insanların en iyi tanıdığı bal arıları çoğunlukla bal, polen, propolis, arı sütü ve arı zehri üretiminde kullanılmaktadır.
Çizelge 1 de görüldüğü gibi 2009-2010 yılı verilerine göre kovan sayısı ve bal üretimi bakımından dünyada 2. sırada olan ülkemizin arı ürünlerinin çeģitliliğini arttırması (arı zehri gibi) daha rahat rekabet edebilmesini sağlayacaktır [4]. Çizelge 1: Dünya Kovan Sayısı ve Bal Üretimi Kovan Sayısı Bal Üretimi (Ton) Sıra Ülke Adı 2009 2010 Sıra Ülke Adı 2009 2010 1 Çin 8,777,150 8,777,150 1 Çin 407,367 398,000 2 Türkiye 5,339,220 5,602,670 2 Türkiye 82,003 81,115 3 Etyopya 4,598,230 4,598,230 3 ABD 66,413 79,789 4 Ġran 3,500,000 3,500,000 4 Ukrayna 74,000 70,800 5 Rusya 2,975,620 3,041,480 5 Arjantin 62,000 59,000 6 Arjantin 2,970,000 2,970,000 6 Meksika 56,071 55,684 7 Tanzanya 2,700,000 2,700,000 7 Rusya 53,598 54,000 8 Kenya 2,510,000 2,510,000 8 Ġran 46,000 47,000 9 ABD 2,498,000 2,684,000 9 Etyopya 40,688 45,300 10 Ġspanya 2,425,000 2,425,000 10 Brezilya 38,764 44,600 11 K. Kore 1,988,000 1,900,000 11 Hindistan 43,865 39,500 Dünya Toplamı 65,386,783 66,172,109 Dünya Toplamı 1,534,998 1,541,282 (FAOSTAT, 2012) Arı yetiģtiriciliği ve bal üretiminde temel etken olan iklim Ģartları, coğrafik koģullar ve ballı bitki örtüsünün uygun olması, ülkemiz açısından büyük bir Ģans olarak görülmekte ve dünyada mevcut ballı bitki tür ve çeģitlerin yüzde 75 inin Türkiye de bulunması büyük bir doğal zenginlik olarak ön plana çıkmaktadır. ÇeĢitli bölgelerimizin kır, ova, yayla ve meralarında farklı tarihlerde ballı bitkiler çiçek açmakta, bol ve kaliteli nektar salgılamaktadırlar. Bu bölgelerimiz yaz aylarında adeta bir nektar seline dönüģmektedir. Ayrıca mevcut nektar ve polen kaynaklarımızın yalnızca 1/10 unu kullanmakta olduğumuz sık sık öne sürülmektedir. Bu görüģ de, ülkemize ait bal verimi ortalamasını artırmaya yönelik çalıģmalarda materyal olarak kullanılacak ham maddenin ülke potansiyelinde mevcut olduğunu göstermektedir. Ülkemizde önemi henüz kavranmamıģ olmasına rağmen polen, propolis, bal mumu, arı zehiri ve arı sütü gibi ürünler de bal dıģında arıcılığın son derece değerli ürünleri arasında yer almaktadır. Bu ürünler de baģta ilaç, kozmetik olmak üzere önemli bazı sektörlerin vazgeçilmez hammaddeleridir.
Arılardan elde edilen bal, balmumu, arı sütü, polen, ana arı ve oğul gibi ürünlerin parasal değeri, arıların tozlanma dolayısıyla bitkisel üretime olan katkılarının yanında oldukça azdır. Yani arıcılık faaliyeti bitkilerde tozlaģmayı sağlayarak bitkisel üretimin nitelik ve niceliğinin artmasında da son derece önemli katkıda bulunmaktadır. Bunun parasal değeri rakamlarla ifade edilemeyecek kadar fazladır. Öyle ki tozlaģma olmadığı zaman bitkisel üretimde %30 gibi bir düģüģ olacağı gerçeği söz konusudur. Yapılan araģtırmalara göre, arıcılığın bitkisel üretime katkısının, bal ve balmumu üretiminden elde edilen gelirlerin toplamından 143 kat daha fazla olduğu bildirilmektedir [5]. Alerjik reaksiyon riski açısından en dikkatli olunması gereken madde, arı zehridir. Arı zehri: Apidiae familyasına mensup bal arılarının (Apis mellifera veya diğer bal arısı türleri ve varyeteleri) abdomeninde bulunan bezlerden salgılanır. Arı zehri iğnenin dip kısmındaki zehir kesesinde toplanır ve içeriğinde baģlıca mellitin, apamin, fosfolipaz A2 ve MCD (Mastcell Degranula-ting) peptid 401 bulunur. Keskin kokulu, acı tatda, sarımtırak renkte, Ģeffaf, hava ile teması hâlinde çabuk kuruyup kristallenen ve asidik özellik gösteren (ph 4,5 5,5) bir maddedir [6]. Bu zehir, günümüzde romatizma, bel ve adale ağrısı, eklem ve sinir iltihaplanması tedavisinde kullanılmaktadır. Kuvvetli bir antibiyotik olan Apitoksin adı verilen tabletler yapılmaktadır. Arı zehri, atardamarlardaki kan akıģının hızını değiģtirmekte, kanı sulandırmakta ve pıhtılaģmayı önlemektedir. Bu da kalp hastalığı ve yüksek tansiyon riskini azaltmaktadır. Buna ek olarak; yapılan araģtırmalarda, zehrin mikroenjeksiyon yardımıyla ağrılı bölgeye uygulanmasıyla (apiterapötik akupunktur) nörolojik lumbago ve siyatikte %88 baģarı sağlandığı belirtilmektedir. Arı zehri, yukarıda belirtilen tüm bu alanlarda kullanılmasına rağmen günümüzde hala arı zehrinin kalitesi için uluslararası bir standart henüz yoktur. Bu nedenle arı zehrinin içindeki allerjik maddelerin ayrıģtırılması farklı hastalık gruplarına etken maddelerin ayrı ayrı ve belirlenen dozlarda uygulanabilmesi için arı zehri içindeki mellitin, apamin, dopamin vb. maddelerin standardizasyonu yapılmalıdır. Bal arılarının ürettiği arı zehrinden dolayı günümüzde çok sayıda insan alerjik reaksiyonlardan dolayı zarar görmektedir [7]. Apitoksinin (arı zehiri) en aktif komponenti, Melittindir. Melittin, 26 amino asitten (GIGAVLKVLTTGLPALISWIKRKRQQ) oluģan bir peptiddir ve bu peptid arı zehrinin kuru ağırlığının %50 sini oluģturmaktadır [8]. Bu protein, zarların parçalanarak kan hücrelerinin yıkımında rol oynamaktadır. Aynı zamanda histamin salınmasına sebep olarak kan basıncının azalmasına sebep olmaktadır. Yine arı zehirinde ağrı oluģumuna sebep olan komponent, mellitindir. Hem mellitin hem de apamin, vücutta doğal bir steoid olan kortisol salımına sebep olurlar. Mellitin son zamanlarda anti-kanser ajanı olarak da araģtırılmaktadır.
Fakat alerjik reaksiyon oluģturduğu için son çalıģmalar bu olumsuzluğu gidermek üzere yapılmaktadır. Bu amaçla; araģtırmamızda üç farklı bal arısı alt türünün (A. melliferae anatolica, A.melliferae italiana, A.melliferae caucasian) zehrindeki ana bileģen olan mellitin proteinin kodlanmasından sorumlu olan promellitin gen ifadelerinin belirlenmesi hedeflenmiģtir. Arı zehrinde bulunan mellitin gibi maddelerin hangi bal arısı alt türünde az, hangi alt türünde çok salgılandığının bilinmesi bal üretimi ve polenizasyonda kullanılacak olan ya da apiterapide kullanılacak potansiyel bal arısı alt türünün belirlenmesine büyük fayda sağlayacaktır. ÇalıĢmamızda materyal olarak kullanılan üç bal arısı alt türünün özellikleri Çizelge 2 de görülmektedir [9]. Çizelge 2: Damızlık bal arısı ırklarına ait özellikler Özellik Anadolu (anatolica) Bal arısı ırklarına ait özellikler Ġtalyan (italiana) Vücut yapısı Orta irilikte Orta irilikte ince - uzun Renk 2. ve 3. karın halkaları turuncu Sarı 1. ve 3. karın halkaları üzeri sarı Kafkas (caucasian) Orta irilikte ince - uzun Koyu gümüģi gri karın halkalarının 3. ve 4. tergit üzeri koyu gri Dil Uzunluğu (mm) 6,3 6,7 6,3 6,6 6,7 7,2 Kubital Ġndeks 2,10 2,32 2,00 2,65 1,90 2,30 Tergit kıl zunluğu (mm) 0,18 0,23 0,20 0,40 0,30 0,40 Keçe kuģak geniģliği (mm) F (sık, gri) 0,80 1,01 F (sık, gri) 1,50 2,80 F (sık, gri) 180 2,90 Ana arının doğum kütlesi en az (mg) 155 170 160 ÇiftleĢmemiĢ ana arı kütlesi en az 175 185 180 (mg) ÇiftleĢmiĢ ana arı kütlesi en az (mg) 195 205 200 Atıcı A, 2012
YÖNTEM Materyal temini: Bu çalıģmada, Anadolu bal arısı ekotipi, italyan bal arısı ekotipi ve kafkas bal arısı ekotipleri kullanılmıģtır. Apis melifera alt türlerinin tümüm Ġzmir ilinin bir birine çok yakın olan çiğli ve menenmen ilçelerinden ekim ayında toplanmıģtır. Bal arısı alttürlerinden Apis melliferae anatolica Ege Tarımsal AraĢrırma Enstitüsünden (Menemen- Ġzmir), Apis melliferae italian ve Apis melliferae caucasica ise Çiğli- Ġzmir civarındaki arıcılık yapan çiftçilerden sağlanmıģtır. Arı örnekleri alınmadan önce güvenlik önlemleri (maske, eldiven ve bot giyilerek) alınmıģtır. Arı örneklerinin alınması sırasında geniģ ağızlı cam kavanozlar kullanılmıģtır. Kovanın çıkıģına cam kavanozların ağızları gelecek Ģekilde yerleģtirilmiģ altı tane arı kavanozun içine girinceye kadar beklenmiģ ve daha sonra kavanozun ağzı kapağı ile hızlıca kapatılmıģtır. Arı örnekleri her bir alt tür için 3 ayrı rasgele kovanlardan alınmıģtır. Arıların metabolizmalarını düģürmek için bir süre soğukta bekletilmiģ ve daha sonra arılar kavanozdan özel taģıma kaplarına alınarak laboratuvara kadar canlı olarak gelmeleri sağlanmıģtır. TriPure Isolation kiti (Roche) içerisine atılan örnekler -80 o C de diğer örnekler gelinceye kadar bekletilmiģtir. Örneklerin bir birine yakın zamanlarda ve yakın habitatlardan alınmasına dikkat edilmeye çalıģılmıģtır. Gruplar belirlendikten sonra tüplerin üzerine grubun kodu yazıldı. Arı Örneklerinde Promellitin Gen Ġfade Profillerinin Belirlenmesi: I) Total RNA izolasyonu prosedürü: Toplanan arılar laboratuvara getirildikten sonra TriPure Isolation kiti (Roche) kullanılarak ve aģağıdaki protokol takip edilerek total RNA izolasyonu yapılmıģtır; 1. Her örnek için steril polipropilen santrifüj tüpüne 1 ml TriPure Isolation Reagent kondu ve tüp içine 1 adet arı eklendi 2. Cam-teflon homojenizatör yardımı ile arı dokuları homojenize edildi ve nükleoprotein kompleksinin ayrılması için homojenatlar 25 C de 5 dk inkübe edildi 3. Her örneğe 0.2 ml olacak Ģekilde kloroform eklendi. Tüplerin kapağı kapatıldı ve 15 sn güçlü bir Ģekilde çalkalandı. Daha sonra örnekler 25 C de 15 dk inkübe edildi 4. Faz ayırımı yapmak için +4 C de 12000 g de 15 dk santrifüj yapıldı
5. Santrifüj sonrasında 3 faz oluģtu (renksiz üst sulu faz RNA izolasyonu için kullanıldı) ve renksiz üst faz polipropilen santrifüj tüpüne aktarıldı 6. Bu fazdan RNA nın çöktürülmesi için 0.5 ml olacak Ģekilde izopropanol eklendi. Tüplerin kapağı kapatıldı ve birkaç kez ters-yüz edildi. Daha sonra örnekler 25 C de 10 dk inkübe edildi 7. +4 C de 12000 g de 10 dk santrifüj yapıldı ve süpernatant atıldı ve tüplere 1 ml %75 etanol eklendi ve örnekler vortekslenerek etanolde yıkandı 9. +4 C de 7500 g de 5 dk santrifüj yapıldı ve süpernatant atıldı ve hava akımı ile RNA dan etanol uzaklaģtırıldı 10. RNA pelleti 50 L RNaz-free su ile resüspande edildi. RNA bir pipet yardımı ile çözüldü, 10 dk 55-60 C de inkübe edildi ve kullanılıncaya kadar -80 C de saklandı. ġekil 1. Arı Örneklerin Homojenizasyonu
ġekil 2. Örneklerin santrifüjlenmesi II) Total RNA dan cdna Sentezi: Real-Time PCR cihazında gen ekspresyon profilinin incelenebilmesi için elde edilen total RNA lardan cdna sentezlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle cdna sentezi, cdna sentez kiti (Roche) kullanılarak aģağıdaki protokole göre gerçekleģtirilmiģtir; 1. Kullanılan tüm kitler çalıģma öncesinde çözüldü ve birkaç sn santrifüjledi 2. Steril PCR tüplerine Template primer karıģımı hazırlandı: 9.4 l Total RNA ve 2 l Random Hexamer primer (600 pmol/ l) 3. Template primer karıģımını denatüre etmek için tüpler 10 dk 65 C de bekletildi ve hemen buz üzerine alındı 4. Tüplere final hacim 20 l olacak Ģekilde; 4 l Reaksiyon tamponu, 0.5 l RNaz inhibitörü, 2 l Deoksinükleotid karıģımı (dntp), 1.1 l Revers Transkriptaz enzimi ve 1 l DDT eklendi 5. KarıĢım dikkatlice karıģtırıldı (birkaç sn santrifüjlendi) ve termal cycler a kondu
6. Revers transkriptaz reaksiyonu için 25 C de 10 dk yı takiben 55 C de 30 dk inkübasyon gerçekleģtirildi. 7. 85 C de 5 dk bekletilerek Revers transkriptaz enzimi inaktive edildi ve tüpler soğuk buz üzerine alınarak reaksiyon durduruldu. cdna içeren tüpler kullanılıncaya kadar - 20 C de saklandı. III) Real-Time PCR ile Gen Ekspresyonunun Belirlenmesi: Real-Time PCR cihazında gen ekspresyon profilinin incelenebilmesi için LightCycler SYBR Green kiti (Roche) kullanılarak aģağıdaki protokol uygulanmıģtır; 1. Ġki gen (Beta actin ve promellitin) için 2 tüp hazırlandı 2. PCR karıģımı hazırlandı (1 tüp için): 11 l dh2o, 1.6 l Mg+2, 0.2 l F primer, 0.2 l R primer ve 2 l SYBR Green I enzim karıģımı 3. LightCycler kapiller tüpleri soğuk akü üzerine yerleģtirildi ve 18 l PCR karıģımı kapiller tüplere aktarıldı 4. Üzerine 2 l cdna ilave edildi ve kapakları kapatıldı 5. Kapiller tüpler 5 sn 700 g de santrifüjlendi. Kapiller tüpler Roche 1.5 LightCycler cihazına yerleģtirildi. LightCycler koģulları: Denatürasyon: 95 C 10 dk Amplifikasyon: 95 C 10 sn 60 C 10 sn 45 döngü 72 C 10 sn Melting: 95 C 15 sn 60 C 10 sn 1 döngü 95 C 10 sn Soğutma: 40 C 30 sn Kullanılan Primer Sekansları aģağıda verilmiģtir; Beta Actin Forward 5'TGCCAACACTGTCCTTTCTG Reverse 5'AGAATTGACCCACCAATCCA Promellitin Forward 5'GTCAACGTTGCCCTTGTTTTTA Reverse 5'AACCCTGTTGCCTCTTACGTTTA
IV) Veri Analizi: Analiz sonunda LightCycler cihazından Ct değerleri elde edilmiģ ve Ct Metodu kullanılarak elde edilen verilerden gen ekspresyon düzeyleri hesaplanmıģtır [10]. SONUÇLAR VE TARTIġMA Arılardan izole edilen total RNA lar, RNA izolasyon kontrolü için Nano-Drop spektrofotometre cihazında ölçüm yapılmıģtır. Elde edilen RNA miktarları Çizelge 3 de görülmektedir. Çizelge 3. Arı alttürlerinden elde edilen RNA konsantrasyonları Nükleik Asit Konsanrasyonu (ng/ L) Örnek No Anatolica Ġtaliana Caucasian 1 2567,6 1111,3 2290,1 2 2109,6 1137,1 2271,4 3 2235,8 1256,3 2433,7 Yapılan Real-Time PCR analizi sonucunda mellitin gen ekspresyon seviyeleri belirlenmiģtir ve sonuçlar ġekil 3 de görülmektedir. Bu değerlere göre mellitin geni, en fazla italiana alt türünde ifade olmuģtur. Gen ifade seviyesi bakımından daha sonra anatolica ve en son olarak da kafkas alt türü gelmektedir. D Ct Değerleri 6 5 4 3 Mellitin 2 1 0 Anatolica Ġtaliana Caucasian ġekil 3. A.mellifera alttürlerinde mellitin gen ekspresyon seviyeleri
ÇalıĢmamızda mellitin üretim aktivitesi yüksek olan Apis mellifera italiana arısının, apiterapide eczacılık ve tıp alanlarında mellitin maddesi bakımından potansiyel olduğu saptanmıģtır. Diğer yandan promellitin geni aktivitesinin arttırılması ilaç sanayine büyük katkılar sağlayabilir. Böylece gen aktivitesinin arttırılması ile apiterapik tedavi masraflarının azaltılması sağlanabilir. Dünyada ikinci sırada olduğumuz arıcılık sektörünün ülkemize ekonomik katkılarının artması da sağlanabilir. Bu araģtırmanın (i) insan sağlığını tehdit etmeyecek Ģekilde değiģen iklim koģullarına karģı bitki tozlaģmasını kolaylaģtıracak bal arısı çeģidinin belirleneceği çalıģmalara (ii) arılarda allerjen maddelerin üretimini sağlayan genlerin susturulması çalıģmalarına (iii) hastalık gruplarında kullanılan arı zehirlerinin standardizasyonunun yapılacağı çalıģmalara kaynak olacağı kanısındayız. Arıcılık, toprağa bağımlı bir tarım kolu olmadığı için özellikle ülkemizin kırsal kesimlerinde ve yetersiz veya verimsiz toprağa sahip çiftçilerin bilinçlendirilmesi ve arı ürünlerinin artırılması düģük maliyetli olan arı üretiminin desteklenmesi ülkemiz iģ gücünün ve biyolojik olanaklarının verimli kullanılması bakımından önemlidir. Arıcılığın desteklenmesi, ülkemiz endemik bitkilerinin korunması ve yayılıģ alanlarının daralmasını engelleyebilir. Bu durum, dolaylı olarak ülkemizde ekoturizmin geliģmesine de olanak sağlayacaktır. Koloni yönetimi, hastalıklar, zararlılarla mücadele ve genetik geliģtirme (ıslah) çalıģmaları arıcılığın önemli konularındandır. Genetik geliģtirme yöntemleri kullanılarak bal arılarının ekonomik açıdan önemli olan genetik özellikleri geliģtirilebilir. Bu konu özellikle kendi yerli ırklarına sahip olan ülkelerin gen kaynaklarını koruyup geliģtirmeleri için çok önemlidir. Ülkemiz bal arısı varlığı ve genetik çeģitliliği bakımından dünya üzerinde önemli bir konuma sahiptir. Türkiye nin sahip olduğu farklı ekolojik bölgelere adapte olmuģ genetik çeģitliği yüksek olan bal arısı ırkları diğer ülkelerin bilim adamlarının ve arıcılarının ilgisini çekmektedir. En ünlü örnek ise Brother Adam ın Buckfast bal arısı hattını oluģtururken Anadolu arısını (Apis mellifera anatolica) kullanmasıdır. Brother Adam 1987 yılında yayınladığı kitap da, bu arının birçok karakter yönünden diğer arılardan çok daha üstün olduğunu belirtmiģtir. Bununla beraber Anadolu arısı Türkiye de bulunan 5 arı ırkımızdan sadece birisidir [11].
ÖNERĠLER Ülkemizde yayılıģ gösteren bal arıları üzerinde yapılacak genetik çalıģmaların ve arı ürünleri üzerinde tıbbi, eczacılık ve kozmetik alanlarda yapılacak araģtırmaların yararlı olacağı kanısındayız. TEġEKKÜRLER ÇalıĢmalarımız sırasında laboratuvar desteği sağlayan, bilgi ve deneyimlerini paylaģan Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. N. Ülkü KARABAY YAVAġOĞLU ve Yrd. Doç. Dr. A. Hediye SEKMEN ESEN e, arılar ile ilgili bilgilere ulaģmamıza yardımcı olan Ege Üniversitesi Zootekni Bölümünden Yrd. Doç. Dr. Banu YÜCEL e, arı örneklerinin temin edilmesinde yardımcı olan Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı Ege Tarımsal AraĢtırma Enstitüsü Müdürlüğü Uzmanı Üzeyir KARACA ve çiftçi Hüseyin ESEN e teģekkür ederiz. Projemiz boyunca bizi bilimsel çalıģmalara teģvik eden, bu konuda her türlü desteği veren Biyoloji öğretmenimiz Mesut Esen e ve okul yöneticilerimize teģekkür ederiz. KAYNAKLAR [1] USDA (Unites States Department of Agriculture) Census of Agriculture, (2007), Cilt 1. [2] USCB (United States Census Bureau), (2008), National population projections. [3] Akın, G., Koca Özer, B., Gültekin, T., (2004), Ġnsanın evrim sürecine ait bir hipotezin değerlendirilmesi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt 44, No 1, sayfa 111-124. [4] FAO (BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım Örgütü )Statistics Division, (2012), Subat. [5] Sıralı, R., (2010), Arıcılığın Türkiye için önemi, Arıcılık AraĢtırma Dergisi, Cilt 2, Sayı 4, sf:3. [6] Atayoğlu, T., (2012), Apiterapi açısından arı ürünlerinin kalite kriterleri ve stardizasyonu, TSE Standart Ekonomi ve Teknik Dergisi, Cilt 51, Sayı 601, sayfa 73. [7] Yücel, B., (2004), Apiterapi; arı ürünlerinin insan sağlığı üzerindeki önemi, Ege Üniversitesi, Tarımsal Uygulama ve AraĢtırma Merkezi Çiftçi BroĢürü, Kasım, sayfa 4. [8] Domitas, E.M., Hider, R.C., (1987), Honeybee Venom, Bee World, Cilt 68, No 2, sayfa 51-70. [9] Atıcı, A., (2012), Arıcılık, bal sektörü, ve standartlar, Standart Ekonomik ve Teknik Dergisi, Cilt 51, Sayı 601, sayfa: 12
[10] Livak, K.J., Schmittgen, T.D., (2001), Analysis of relative gene expression data using real-time quantitative PCR and the 2(-DeltaDelta C(T) method, Methods,Cilt 25, sayfa 402 408. [11] Oskay, D., (2003), Türkiye bal arısı ırklarının korunmasının önemi, hastalık ve zararlılar ile mücadelede yeni yaklaģımlar, kolonilerin yönetimi ve genetik yapılarının istenen yönde geliģtirilmesi üzerine model oluģturulması, http://www.aridostu.com/index.