Kentsel Dönüsüm hâlleri hakkinda birkaç saptamalar Aman, İstanbul Miami olmasın! JFP İstanbul Dergisi, n 56, 2006, 28-32. Hemen hemen yedi seneden beri, oldukça yorulmayan bir sehir gözlemcisi olarak, sözde "karar verici" çevrelerde veya «yetkili» bürolarda planlanan/yeniden sekillendirilen soyut Istanbul'dan ziyade, siradan alanlarda somut somut görülebilen ve yasanan Istanbul'la ilgilenmeye çabaladik. Arastirma yöntemimizi, bir sekilde, güncel "sehir gündemi" tarafindan belirlenmis oldu. Cogu zaman, ilk asamada, gazete haberleri üzerinden hareket ediyordum. Böylece, ilk saha arastirmalarimdan biri, Temmuz 2000'de, Içerenköy'de oldu: tapu tahsis belgesi olan gecekondu sahiplerin ivedeli yerden edilmesi, IBB'ye aït olan islah edilen arsasinin yeniden degerlendirilmesi beklentileri... Bilinen, sonraki yillarda tekrarlanmasi gereken bir süreç ve manzara... O tarihte, Kentsel Dönüsüm (KD) diye bir «yönlendirici sehir vizyonu» yoktu; fakat o zamanda uygulanan politikalarin, bugünkü uygulanan politikalara benzetiklerini dersek, yanlis olmaz. Tek fark, aslinda, tepeden üretilen dogrulayici söylemler seviyesinde yer alir. Simdi, sehrin bütün sorunlarina cevap verebilen, herkesin kabul edilmesi gereken, kaçinilmaz, "üst" bir gereklilik haline geldi, büyücü Kentsel Dönüsüm. Nitekim, asil ve beklenen yasa bir türlü çikmadan, fiilen ve yan/parçaci/yedek yasalar yolundan ve, sabirsiz ilçe belediye baskanlariyla birlikte, firsatçi inşaat şirketleri tarafindan yürütülmüs hale geldi, KD. "Kentsel Dönüsüm Yasasi kanunlasmadan TOKI, 66 belediye ile kentsel dönüsüm projesi anlasmasi yaparak uygulamaya baslar." (Gelecek, Ocak 2006, s.22). Yine geçenlerde okuyabildigimiz gibi ("Mortgage kentsel dönüsüm araci olacak" : Referans, Konut ve Emlak, 30/09-1/10/2006, s.3)), KD hakkinda biriktirilmis karisiklik o kadar asikar ki, bir an önce ne olup biteni netlestirmemiz lâzim. Piyasada sunulan genel ve tatmin edici olmayan tanimlarin ötesinde - "teknik, sosyal ve ekonomik bakimindan bozunmus ya da islevini kaybetmis kent parçalarinin, yenilenip sagliklastirilmasi..."/"kentsel sorunlarin çözümü saglayan ve degisime ugrayan bir bölgenin ekonomik, fiziksel, sosyal ve çevresel kosullarina kalici bir çözüm saglamaya çalisan kapsamli bir visyon ve eylem... " -, KD'ün boyutlari ve dile getirilmeyen yönlerini incelemekte mutlaka yarar var... Yeni Iskan Kanunu 1)Kentsel dönüsüm boyutlari Uzun süredir siyasi gündemde olan KD yasa tasarisina bakacak olursak, bahis konusu "kavramin" muglak olmasi hemen anlasilir. Sihirli bir ifade gibi siyasi laflar piyasasina ortaya çikan, 2003'ten itibaren yerel ve ulusal acendasinda çok (fazla) gündemde olan, ama hiç bir zaman kamuoyunda tartisilamayan, «Kentsel Dönüsüm»'ün, fiilen, en az dört farkli boyutu var. -Tarihî semtlerdeki Kentsel Dönüsüm (bak. 5366 n lu yasa) Agirlikli olarak Tarihî Yarimada'yi, ama Beyoglu'nun bir kismini (Dolapdere, Tarlabasi) da ilgilendiren birinci boyut, daha çok turizm gelismesine odakli bir boyut ("eskiyen ve özelligini kaybetmis kent bölgelerinin yeniden insa ve restore edilmesi"). Küçük üretici ve atölye sahipleri için, KD, kent disindaki (sur disindaki) sanayi alanlarina tasinmak demektir. Bu tür KD'ü destekleyenler, kimler? Gedikpasa esnaflarina göre (Cumhuriyet, 22/07/2006, s.6) : önemli turizimciler ve otelciler, Ikitelli Organize Sanayi Bölgesi'nin insaatlarini yapan "kooperatif
agalari", ve Eminönü'nde turistlere satan büyük tekstil, deri ve ayakkabi üreticileri. Kiptas ve TOKI'nin merkezî semtlerle ilgilenmeye basliyor olmalari, bana çok mânidar geliyor. Kiptas'in yürüttügü "Topkapi Merkez Evleri" isimlendirilmis proje ("Istanbul'a 0 km" sloganiyla piyasaya sürülmüs), Sulukule'de TOKI'nin bas ettigi proje gibi, "kurumsal müteahhitlerin" tarihî anlanlara yönlendirilmis olamalari bir belirtisidir. -Kentsel Dönüsüm ve deprem ("Depreme hazirlik sürecini uygarlik atagina dönüstürmek", L. Altun). Depreme odakli KD, Zeytinburnu'nda oldugu gibi, deprem olasigin karsinda, "güvenli olmayan" tespit edilen binalarin, ya güçlendirilmesi, ya yikilip/yeniden insaat edilmesi anlamina gelir. -Kentsel dönüsüm ve sehir dokusunun kaçak olmasini bitirme istekleri Bu anlamda, KD, genis çapli, "tepeden" yürütülen, bir güzellestirme/imaj yaratma olarak tanimlanabilir. Küçükçekmece'de oldugu gibi, KD'nin amaci, görünür çirkin olmasindan çikarak, sehir dokusuna, kabul edilebilir (belli standartlarina göre) bir görünüm kazandirmak. Ayni zamanda, bu tür tesebbüs, yoksul mahallelere (çingenelerin, ya da yeni göç edenlerin oturdugu alanlar) yogunlasmis bulunuyor. Kaçak yapilasmaya yönelik yerel politikacilar tarafindan 90'larin sonuna kadar gösterilmis olan müsaha, acimasiz (ama seçici) bir sertlik tarafindan ikame edilmis gözüküyor. Seçici çünkü su ana kadar, KD, kaçak "lüks" villalara (Sariyer Uyum Villalari gibi...) hiç degmemis. Hem de, yasal (tapulu) olmasina ragmen, yoksul evler, hedef tahtasinda. Karadolap mahallesinde oldugu gibi, baska siyasi baglamlarda verilen tapu, iptal edilebilir... Üstelik, Pasalimani/Armutlu'da oldugu üzere, "umumî çikar" adina, istimlâk yapilabilir. Üst umumî çikarlarin arkasinda, bazen, rant yükselme beklentileri asikar olur. "Gecekondulardan kurturulmak" (Milliyet, Emlâk, 22/10/2005, s.8) bazen, manali bir sekilde, KD'ün asil heefi olarak takdim edilir. -Kentsel dönüsüm ve sanayisizlestirme Son olarak, Kartal örneginde görülebildigi üzere, KD, sanayiden kârli hizmet sektörüne geçistirme politikalarini cagristirabilir. "Fabrikalari kapatin, Kartal'a 5milyar dolarlik gökdelen dikelim" (Hürriyet, 26/02/2006, S.9). Burada amaçlanan hedef, bos ve terk edilmis durumda olan arsalar, yeni yatirimcilar çekerek, yeniden degerlendirilmektir. 2)Sürecin «yeni» olmasi hakkinda Kent, gerek birbirlerini etkilesen kendi iç dinamiklerinden (kamu/özel girisimleri, çikar çekismesi, rant arayisi, bireysel inisiyatifler, demografik baskilar...), gerekse dis dinamiklerin etkisi neticesinde, sürekli degisen olaganüstü karisik bir «olgu»dur. Aslinda, dönüsüm, kentin asîkar bir gerçegi. Kamunun iddiasi, bu baglamda, sadece bu süreklin dönüsümün bir parçasini yönlendirmek/anlamdirmak olabildigini kanaatimdayim.yoksa, Iletisim modalarinin ötesine gidecek olursak, sehir günesinin altinda degisen bir sey yok: rant arayisi devam eder, yeniden seçilme yönelik kisa hesaplar devam eder, Hafizasiz bir sehirde, dönüsüm hep «yeni» ve benzersiz gözüküyor... Menderes, Dalan zamanlarini hatirlayacak olursak, yasamakta oldugumuz dönüsümler görkemli olmalarini kaybeder.
Yedi seneden beri en çok degisen unsur, belki, kentsel arsa arzinin daralmasi. Bu arsa daralma baglaminda, isgal altinda mevcut "kamu" arsalara bakislar yönlendirildi. 3)Kentsel Dönüsüm ve "Istanbul'un satilmasi" yükselen iddialari Bir anlamda, KD adi altinda yürütülen daginik politikalar, 1990'lerin basindan itibaren yükselen «Dünya Sehir» olma iddialarinin bir kolaylastirici «yan ürünü» olarak algilanabilir. Egemen liberal söylemde, sorgulamadan, sikça basvurulan «uluslararasi sehir piyasasi'»nda Istanbul'u satmak, ilk basta, Istanbul'u daha görünebilir hale getirme anlama geldigini düsünüyoruz. Baska bir deyisle, "küresel kentler yarisi"'ndaki kendi yerini almak amaciyla, Istanbul hazirlanmasi gerekir. Kentin "kaçinilmaz" markalasmasinin öte yüzü, KD. Bunun baglaminda, KD politikalari çok fazla turizm sektörünün beklentilerine odakli gözüküyor, özellikle tarîh yarimada için. Az önce degindigimiz Akbiyik Caddesi'ndeki "turizme odakli kentsel tasarim projesi", simdiden baya egemen "turizm dininin" bir örnegidir. Bu inanç, turizmin çok naïf ve indirgemeci bir anlayisi üzerinde duruyor, banakalirsa. Moda haline gelen "inanç turizm"'den hep bahsediliyor, benim ise, daha çok turizm inanciyla ilgilenmeye egilimim. Istanbul'da kalan senede 2-3 milyon yabanci turist sayisindan, 2010 senesi için, 10 milyon sayisina geçistirilmesi bekleniyor. Fakat islevler çesitligi korunmazsa eger, sehir sosyal dokusu olumsuz bir sekilde etkilenmis olur. Tarihî Yarimada, sirf yabanci, varlikli, tüketici turistlere hitab eden "tipik" bir Osmanli tarihî sahnesine dönüstürülse eger, su ana kadar yasanan mekanlarin insanî netiligi kaybolmus olur. Cünkü, anitsal/cansiz mirasin ötesinde, "insanî miras" diyebilecegimiz gözardi edilmemesi gereken bir gerçektir. 4)Kentsel Dönüsüm, kentsel tasarim ve göz ardi edilen sosyal gerçekleri Giderek, KD ile kentsel tasarim arasindaki fark azaliyor ; bu fiil örüsme yeni karisikliklara yol açarak. KD'ün asil itici "kurumu" IMP, zaten, isiminde hem planlama hem kentsel tasarim geçer. Bu tesadüf degil. Akbiyik Caddesi'ndeki IBB ile Eminönü Belediyesi ortalasa bir sekilde yürütülen "Turizm odakli kentsel tasarim projesi"'nde oldugu gibi, kentsel tasarim sinirlari baya genisletilmis oldu. Ayrintili sosyal/ekonomik/mekânsal arastirmalardan kopuk kaldigi müddetçe, KD, afâki bir seviyede kalma tehlikesinde bulunuyor. Cogu zaman, KD projeleri, agirlikli kentsel tasarim projelerinden olusuyor. Ve bazen mimarlik/tasarim yaklasimindan, sosyal yaklasima tehlikeli bir geçis yapiliyor. 1970/1980 Fransa'da oldugu gibi, sirf binalari dönüstürerek (yikilarak yada degistirerek), dengesiz sosyal yapiyi düzeltme iddialari, son derece naïf ve tehlikeli geliyor bize. Kentsel designers sosyal mühendislikle ugrastiklari zaman, baya kritik bir durumla karsi karsiya bulunabiliriz. Mesela, ilan edilen "Kentsel Dönüsüm" projeleri arasinda, Fatih ilçesi nüfus yogunlugunun düsürülmesi (¼ oraninda, hem de), kolay, kendiliginden gelistirebilen bir süreç degil, kuskusuz. Sonradan karar verdikten ve santiyelere baslattiktan sonra - katilimcilik girisimlerine ragmen, tepeden inme bir sekilde yürütülen Kentsel Dönüsüm, toplumun zorunlu bir "modernlesme" çabasi olarak yorumlanabilir, bir açidan. Mesela, bazen kirk sene önce insaat edilmis olan kendi gecekondularinda yasamak tercih edenleri, "apartman hayati"'na dönüstürme çabalari, bir
yukaridan çagdaslamadan ibarettitr. Belirsiz bir kitleye villa ya da lüks konut üreterek, yoksulluk sorunu çözülemez. Düzenli gelir olmayana, yillar boyunca her ay ödenmesi gereken yeni bir ev sunulamaz. "Bu insanlar ev istiyor ev, villalar istemiyor"...(dikmen Vadisi 3. Etap Projesi). 5)Kentsel Dönüsüm ve soylulastirma egilimleri Keza, IMC'nin lüks konut birimine dönüstürülmesi - ki bir zaman, resmen düsünülmüs olan bir degisim - sosyal boyutlari içeren bir plandir. 2-3 Mayis 2006'da GYODER tarafindan düzenlenen "Gayrimenkul Zirvesi IV"'ten önce, ULI Türkiye Baskani (ve eski GYODER baskani) Hasan KODAL, çok net bir sekilde görüsünü ifade etti : "KD sart" (Aksam Emlak Vizyon, 30/04/2006, s.5). Sehrin özellestirilmesinden ziyade, KD, bir kamu girisimi olarak algilanabilir. Yönetisim pratikleri, daha çok özel aktörleri dahil edebilir, ama hep, kamunun hakem olma rölünü üstlendigi takdirde. Kamu, çikarlar arasinda bir denge saglayarak, umumi çikar, orta ve uzun vadeli ufuklari çizerek, hatirlatmali. KD söylemin yükselisi zamani, kentsel güvenlik kaygisinin doruk noktasina geldigi bir dönemdir. Bu söylemlerin paralel olmasi, tesadüf degil. Sokaklarin gece aydinlatmasi sistematik hale getirilmesi, MOBESE sistemin hayata geçirilmesi, özel güvenlik sektörün görkemli gelismesi, kent yönetemindeki degisimin manali bir ifadesidir. Ama kamu, sehirdeki biraraya gelme olanakligi saglanmazsa, sehir parçalanip, ölür. Sonuç olarak, görünür ki, KD, psikanalist terimlerde gerçegin inkâr edilmesi olarak tanimlanabilir ; daha çok ekonomik terimlerde, saygili gerekçeler bahane ederek, siradan rant saglayacak bir arsa arayisi ve kapmasi olarak..."k.çekmece, Miami olacak" (Sabah, 24/03/2006, s.32)... diyor, biri, "Kagithane Istanbul'un Hollywood'u olacak" (Aksam Emlak Vizyon, 30/04/2006, s.4) cevap verir öbürü, "K. La Défense olacak" takip eder bir baskasi (Hürriyet, 26/02/2006, s.9)..."tarlabasi, Istanbul'un Champs-Elysées olacak." (Radikal, 10/11/2005, s.4)."kartal bölgenin yeni Manhattan'i olacak" (Radikal, 26/02/2006, s.15). Yabancilastiran rüyalar bitsin istiyoruz ; Istanbul'a sahiplenelim, sosyal somut gerçeklerinden kaçmayarak... Herkes, kafasinda, bir KD tanimlamasi var oldugunu görüyoruz. B kesmeskes, kuskusuz, vatandaslar arasindaki tartismalari kolaylastirmiyor. O açidan, KD 'in hem totaliter (her seyi kapsayacak gibi takdim edilen «mucizevî çözüm») bir içerigi, hem de çok saf bir yani var (sanki bu yoldan, karsilastigimiz bütün zorluklar, çözebilicek gibi). KD, böylece, küresel bir liberal rüzgarin etkisi sonuncundaki belli bir kamu sorumlulugun krizi çerçevesinde, ulusal ve yerel yönetimlerin kendi icraatlarinin bir sözlü anlamdirma/dogrulastirma söylemi olarak tarif edilebilir. Bir duman ekrani... KD'den "yepyeni firsatlar" (Vatan, Emlâk,
23/06/2006 : "Dönüsüm hangi semtlerin yildizini parlatacak?") arayanlarin durusu belli ve pek sasirtici degildir. Fakat, kamunun söylemi bize daha çok sasirtici geliyor. Yine yabanci referanslara (bu sefer daha çok Ingiltere'ye) gönderme yapan - tipki, 23 Mart 2005'te, UK Trade and Investment destegiyle, IBB tarafindan düzenlenmis olan, "Türkiye- Ingiltere Kentsel Dönüsüm/Yenilesme Sempozyumu'nda gözlemlenildigi gibi -, çoktandir yürütülen politikalarin bir devami gibi geliyor bize...