OTOİMMÜN VEZİKÜLOBÜLLOZ HASTALIKLAR



Benzer belgeler
%20 En sık neden cilt kuruluğu Gebeliğe özgü cilt hastalıkları İntrahepatik kolestaz İlaç ve diğer allerjik reaksiyonlar Sistemik hastalıklara bağlı

VULVADA SIK GÖRÜLEN İNFLAMATUAR LEZYONLARIN AYIRICI TANI ÖZELLİKLERİ 21.ULUSAL PATOLOJİ KONGRESİ İZMİR

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 9 Ağustos 2016 Salı

5 Pratik Dermatoloji Notları

Prof. Dr. Cengizhan Erdem Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı

Epidermal bazal hücrelerden veya kıl folikülünün dış kök kılıfından köken alan malin deri tm

Deri Layşmanyazisi. Prof. Dr. Mehmet HARMAN Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı

3 Pratik Dermatoloji Notları

PEMFİGUS VULGARİSLİ HASTALARDA KULAK, BURUN VE BOĞAZ TUTULUMU

YAYGIN, KAŞINTILI, PAPÜLLÜ DÖKÜNTÜ. Araş. Gör. Dr. Nahide Gökçe ÇAKIR KTÜ AİLE HEKİMLİĞİ ANABİLİM DALI

İçindekiler I.KISIM Genel Bilgiler İlaç Erüpsiyonları ile İlgili Genel Bilgiler

PEMFİGUSLU 66 HASTADA KLİNİK SEYİR VE PROGNOZ (6 YILLIK HAYDARPAŞA DENEYİMİ) DR. ELVAN ENDOĞRU (UZMANLIK TEZİ)

KRİYOGLOBÜLİN. Cryoglobulins; Soğuk aglutinin;

Referans: e-tus İpucu Serisi K.Stajlar Ders Notları Sayfa:353

ENDOJEN POSTERİOR ÜVEİTLERDE MEDİKAL TEDAVİ YÖNTEMLERİ DR ŞENGÜL ÖZDEK

Otoimmün Büllü Hastalıkların Spektrumu: 331 Hastanın Retrospektif Değerlendirilmesi

PEMFİGUSLU HASTALARIN SAĞLIKLI BİRİNCİ DERECE AKRABALARINDA PEMFİGUS OTOANTİKORLARININ SIKLIĞININ ARAŞTIRILMASI

LENFOSİTİK VASKÜLİT PATERNİ LUPUS ERİTEMATOSUS İÇİN UYARICI MI?

GEBELİKTE SİFİLİZ. Dr. Mustafa Özgür AKÇA Bursa Yüksek İhtisas E.A.H. Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği

Dr. Özlem Erdem Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji AD 22. ULUSAL PATOLOJİ KONGRESİ

HĐPERPĐGMENTASYONLA SEYREDEN HASTALIKLAR

OTOİMMÜN HASTALIKLAR

PERİNATAL HERPES VİRUS İNFEKSİYONLARI. Uzm.Dr.Cengiz Uzun Alman Hastanesi Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları

T.C. PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ. Sağlıklı yaşam, mutlu bireyler, güler yüzlü toplum ÜVEİT EL KİTABI

ANCA SAPTANMASI VE TANI KRİTERLERİ DR. NİLGÜN KAŞİFOĞLU

DÖNEM V, 5. GRUP, DERMATOLOJİ EKİM AYI STAJ DERS PROGRAMI

Gastrointestinal Sistem Hastalıkları. Dr. Nazan ÇALBAYRAM

ANTİNÜKLEER ANTİKOR. ANA Paterni İlişkili Antijen Bulunduğu Hastalık. Klinik Laboratuvar Testleri

Oral Mukozanın Erozif, Ülseratif, Veziküler ve Büllöz Lezyonları

HIV & CMV Gastrointestinal ve Solunum Sistemi

Otoimmün Büllöz Dermatozlarda Başlangıç Özellikleri Ve Eşlik Eden Otoimmün Hastalıklar

DÖNEM V, DERMATOLOJİ STAJI B GRUBU EYLÜL AYI DERS PROGRAMI

Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi

Acil Servisde Deri Döküntülü Hasta DR. YUSUF KENAN TEKİN CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP AD. ANTALYA-2018

TİROİDİTLERDE AYIRICI TANI. Doç.Dr.Esra Hatipoğlu Biruni Üniversite Hastanesi Endokrinoloji ve Diabet Bilim Dalı

Glomerül Zedelenmesi -İmmunolojik Mekanizmalar-

mm3, periferik yaymasında lenfosit hakimiyeti vardı. GİRİŞ hastalığın farklı şekillerde isimlendirilmesine neden Olgu 2 Olgu 3

PEMFİGUS VULGARİS HASTALARINDA OSTEOPOROZ SIKLIĞI

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

Gebelik ve Trombositopeni

Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Kliniği 2

ÜRÜN BİLGİSİ. CLAVOMED FORTE 250 mg / 62,5 mg Oral Süspansiyon Hazırlamak İçin Kuru Toz

Örtü Epiteli Tipleri:

Romatizma BR.HLİ.066

Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller. Dr. Dilara İnan Isparta

ANEMİYE YAKLAŞIM. Dr Sim Kutlay

III. BÖLÜM EDİNSEL SAF ERİTROİD DİZİ APLAZİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011

OTOİMMUN HASTALIKLAR. Prof.Dr.Zeynep SÜMER

ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği

EOZİNOFİLİK ÖZOFAJİT ANTALYA 2016 DR YÜKSEL ATEŞ BAYINDIR HASTANESİ ANKARA

Kanserin sebebi, belirtileri, tedavi ve korunma yöntemleri...

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı

56Y, erkek hasta Generalize LAP ( servikal, inguinal, aksiller, toraks ve abdomende ) Ateş Gece terlemesi Lenfopeni IgG, IgA, IgM yüksek

İSTANBUL MEDENİYET ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DERİ VE ZÜHREVİ HASTALIKLARI ANA BİLİM DALI TIPTA UZMANLIK EĞİTİMİ PROGRAMI

AKUT GRAFT VERSUS HOST HASTALIĞI. Hemş.Birsel Küçükersan

Deri Kanserleri Erken Tanı ve Korunma

NEFROTİK SENDROM. INTERN DR. H.RUMEYSA DAĞ Eylül 2013

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Gastroenteroloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 17 Ocak 2017 Salı

İSTATİSTİK, ANALİZ VE RAPORLAMA DAİRE BAŞKANLIĞI

AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015

Normal değerler laboratuarlar arası değişiklik gösterebilir. Kompleman seviyesini arttıran hastalıklar nelerdir?

*Hijyen hipotezi, astım, romatoid artrit, lupus, tip I diabet gibi otoimmün hastalıkların insidansındaki artışı açıklayan bir alternatiftir.

KULLANMA TALİMATI. Bu Kullanma Talimatında:

YENİ AJANLARLA YAN ETKİ YÖNETİMİ NASIL OLMALIDIR?

BİRİNCİ BASAMAKTA PRİMER İMMÜN YETMEZLİK

Tedaviyi İzleyen Değişiklikler ve Değerlendirme Zorlukları. Prof. Dr. Duygu Düşmez Apa Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji AD

GLUTEN SENSİTİF ENTEROPATİ(ÇÖLYAK HASTALIĞI) TANISINDA NON- İNVAZİV TANI TESTLERİ İLE İNVAZİV TANI TESTLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

LENFOİD SİSTEM DR GÖKSAL KESKİN ARALIK-2014

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

HİPOFARİNKS KANSERİ DR. FATİH ÖKTEM

Romatizma ve Tedavisi Hakkında Yanlışlar ve Doğrular

Gebede HSV İnfeksiyonu. Dr. Süda TEKİN KORUK Koç Üniversitesi Hastanesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü

FİBRİNOJEN DEPO HASTALIĞI. Yrd.Doç.Dr. Güldal YILMAZ Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı Ankara

ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger

Membranoproliferatif Glomerülonefriti Taklit Eden Trombotik Mikroanjiopatili Bir Olgu

NÖROMUSKÜLER HASTALIKLAR TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

Göğüs Cerrahisi Kuthan Kavaklı. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine

Anormal Kolposkopik Bulgular-1 (IFCPC, 2011)

Tip 1 diyabete giriş. Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü

Hipersensitivite, Alevlenme Reaksiyonları ve Anaflaksi. Hem. Okan Duran Medikana internatinational. Ankara Hastanesi 19 Nisan 2014

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP C TEORİK DERS PROGRAMI.

Osteoartrit. Uzm. Fzt. Kağan Yücel Ufuk Üni. SHMYO Öğrt. Grv.

FORMÜLÜ 1 gram Locasalene Merhem; 0.2 mg flumetazon pivalat, 30 mg salisilik asit ve diğer yardımcı maddeler yanında propilen glikol içermektedir.

Otoimmün Büllöz Hastal klar n Tan s nda mmünofloresan Bulgular

ği Derne Üroonkoloji

VİRUS HASTALIKLARINDA TANI YÖNTEMLERİ

REVIEW ARTICLE / DERLEME

Amiloidozis Patolojisi. Dr. Yıldırım Karslıoğlu GATA Patoloji Anabilim Dalı

NEFRİTİK SENDROMLAR. Dr.LATİFE ERDOĞAN Ekim 2013

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP B TEORİK DERS PROGRAMI.

İNFLAMATUVAR DERİ HASTALIKLARI (DERMATOZLAR) Prof. Dr. Nesimi Büyükbabani İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı

Prof.Dr.Babür Kaleli Pamukkale Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum A.D. 8.MFTP Kongresi Ekim 2012 İstanbul

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın

Konya ilinde büllöz hastalıklar: 93 olgu üzerine bir çalışma


Romatizmal Ateş ve Streptokok Enfeksiyonu Sonrası Gelişen Reaktif Artrit

6 Pratik Dermatoloji Notları

A) Plazma hücrelerinin infiltrasyonu. B) Multinükleer histiyositik dev hücreleri. C) Lenfositlerden zengin inflamasyon. D) Fibrozis.

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP C TEORİK DERS PROGRAMI

Transkript:

OTOİMMÜN VEZİKÜLOBÜLLOZ HASTALIKLAR Bu hastalıklarda vezikülobüllöz lezyonlar primer elemanter lezyonlardır. Bu hastalıklarda temel patolojik değişiklikler epidermiste, epidermal-dermal bileşkede veya dermisin üst kısmındadır. Vezikülobüllöz hastalıkların patogenezi tam olarak aydınlatılamamıştır. Viral enfeksiyonlarda inflamasyon, yanıkta travma normal proteinleri değiştirerek antijenik yapabilir. Yapısal proteinlerde genetik varyasyonlar olabilir. Self toleransın kaybı sonucu otoimmün prosesin tetiklenmesi çeşitli yapısal moleküllere karşı oto antikorların gelişmesine neden olabilir. Bu hastalıkların bir kısmı konjenital olup, anormal yapısal proteinlere bağlıdır. Keratin genlerinde mutasyonlar herediter vezikülobüllöz hastalıklara neden olur. Diğer bir kısmı akkiz olup, epidermisin ve/veya epidermal-dermal bileşkenin yapısal komponentlerine karşı antikorlar vardır. Bunlar otoimmün vezikülobüllöz hastalıklar olarak tanımlanırlar. Canlı epidermal hücreleri bir arada tutan yapılar desmozomlardır. Hücrelerin bazal tabakadan stratum korneuma hareketinin başlangıcı sırasında oluşan bu yapılar hücreler stratum korneuma ulaştıklarında ortadan kalkarlar. Desmozomlar en iyi elektron mikroskobu ile bakıldığında görülürler. İntrasellülar ve ekstrasellülar komponentlerden oluşurlar. Bir desmozom; sitoplazmik plak, hücre membranı bölümü, intersellülar bağlantılar, hücre membranı bölümü ve sitoplazmik plaktan oluşur. Desmozomlar canlı epitel hücrelerinin spesifik karakteridir. Bu nedenle bir kutanöz malin tümörde desmozomların bulunması yassı hücreli karsinoma anlamına gelir. Desmozomal yapılara karşı oto antikorlar veya bu yapılarda kalıtsal defekt hastalıklara neden olur. Epitelyal hücreler arasında desmozomlar, bazal hücreler ile bazal membran arasında hemidesmozomlar vardır. Hemidesmozomların hemen altında elektron lusid bir alan olan lamina lucida, bunun altında elektron dens bir alan olan lamina densa, en altta ankoring fibriller ve üst dermisin diğer fibröz yapılarından oluşmuş sublamina densa zonu bulunur. Tüm bu yapılar epidermis ile dermis arasında sağlam ve esnek bir bağlantı oluştururlar. Otoimmün vezikülobüllöz hastalıkların tanısı klinik, histopatolojik özellikler ve immünolojik bulgularla konur. PEMFİGUS GRUBU HASTALIKLAR Pemfigus deri ve mukozaları tutan, yaşamı tehdit eden, kronik seyirli bir grup vezikülobüllöz hastalığı içerir. Bu gruptaki hastalıklar intraepidermal vezikülobüller ve akantolizis ile karakterizedirler. Epidermal hücreler arasındaki adezyonlar otoimmün mekanizmalar ile yok olmuştur. Tzanck smearde bül sıvısında serbest yüzen akantolitik keratinositler saptanır. Perilezyonal derinin direkt immunofloresans muayenesinde ve hasta serumunun indirekt immunofloresans muayenesinde çeşitli epidermal adezyon bileşiklerine karşı antikorlar saptanır. Pemfigus grubu hastalıklar 1. Pemfigus vulgaris, P. vejetans 2. Pemfigus foliaceus, P. eritematozus, Endemik Brazilian pemfigus (Fogo selvagem) 3. IgA Pemfigus 4. Paraneoplastik pemfigus Majör Pemfigus formlarında hedef antijenler Hastalık formu Hedef antijenler P. Vulgaris Desmoglein 3 P. Foliaceus Desmoglein 1 Paraneoplastik pemfigus Desmoglein 1-3, plakin proteinleri ve diğerleri Pemfigusun dünyadaki yıllık insidansı bölgeden bölgeye değişmekte olup, milyonda 0.76-9.3 arasında değişmektedir. En sık P. vulgaris gözlenmektedir. HARMAN M. Otoimmün Vezikülobüllöz Hastalıklar 1

Keratinosit adezyonunun kaybolması sonucu keratinositlerin birbirlerinden ayrılması (akantolizis) tüm pemfigus formalarında saptanan en temel patolojidir. Bu olaya epidermal hücre yüzey antijenlerine karşı gelişmiş olan antikorlar sebep olur. Bu antikorlar genellikle IgG tipindedir. PEMFİGUS VULGARİS Normal görünümlü deri ve mukozalarda vezikül ve büllerin gelişmesi ile karakterize, kronik seyirli, patojenik antikorlarla oluşan otoimmün bir hastalıktır. Tedavi edilmezse sıklıkla ölümle sonuçlanır. En sık 30-60 yaşları arasında başlar ve kadınlarda daha sıktır. Akdeniz havzasında ve Yahudilerde özellikle daha sık olup, HLA DR4/DRw6 ile güçlü birliktelik vardır. Pemfigus epidermal keratinositlerde bulunan ve bir desmozomal adezyon molekülü olan desmogleinin ekstrasellülar kısmına karşı gelişen otoantikorlar tarafından oluştururlur. Desmozom yapısındaki desmogleinlere karşı IgG yapısında oto antikorlar vardır. Desmoglein-1 primer olarak epidermisin üst kısımlarında, desmoglein 3 ise tüm epidermiste ve mukozada bulunur. Pemfigus antikorları desmogleinin ekstrasellülar kısmını parçalayarak keratinositler arasındaki bağlantıyı zayıflatırlar. Hastaların çoğunda antikor titresi hastalığın klinik şiddeti ile paralellik gösterir. Pemfiguslu anneden doğan bebekler anneden plasenta yoluyla aldıkları pemfigus antikorları nedeniyle geçici akantolitik deri lezyonlarına (neonatal pemfigus) sahip olabilirler. Klinik Bulgular: P. vulgaris sıklıkla sinsi başlar. Hastalık olguların yarısından çoğunda ağız mukozasında başlar. Oral mukozadan başlamasa bile oral tutulum hastaların nerdeyse tamamında gözlenir. Hastalığın tipik gevşek vezikülobüllöz lezyonları konuşma ve çiğneme hareketleri sonucu hızlı bir şekilde patladığı için ağızda sağlam vezikül-bül nadiren görülebilir, nonspesifik tedavilere yanıt vermeyen kronik inatçı ağrılı erozyonlar vardır. Bazı erozyonların kenarlarında bül artıkları gözlenebilir. Nazal, özefagial ve laringeal tutulum pemfigus vulgarisli hastalarda sıktır. Buna bağlı olarak ses kısıklığı, boğaz ağrısı ve yutma güçlüğü olur. Nadiren hastalık oküler mukozadan başlayabilir ve bu olgular kronik konjunktivit veya blefarit ile başvurabilirler. Hastalık olguların yaklaşık %30 unda deriden başlar. Deride en sık saçlı deriden başlar ve iyileşmeyen sulantılı ekzema görünümündedir. Olguların çoğunda deri lezyonları oral tutulumdan haftalar-aylar sonra ortaya çıkar. Deride sıklıkla göbekte küçük, gevşek bülle başlayabilir. Aksilla, göğüs altları ve kasıklar gibi intertriginöz alanlar başta olmak üzere deride büller gelişir. Periferi eritematöz olan büller gevşek ve berraktırlar. Duvarı ince olan büller kolayca patlarlar. Bu nedenle yer yer krutlarla kaplı erode alanlar temel klinik tabloyu oluştururlar. Bül yakınındaki sağlam deriye parmakla kaydırma şeklinde basınç uygulandığında epidermisin üst kısmının kaydığı görülür. Sağlam büllere yandan basınç uygulandığında ise büllerin genişlediği görülür. Her iki durum Nikolsky belirtisi olarak bilinir. Nikolsky belirtisi remisyon dönemlerinde negatifleşir. Lezyonlarda ağrı dışında genellikle hastalar asemptomatiktir. Epitel bulunan tüm alanların tutulabilmesi (serviks, larinks, özefagus, rektum ve üretral tutulum gibi) sistemik belirtilere neden olabilir. Yeni gelişen bir bül veya büllün kenarından biyopsi yapıldığında akantolitik keratinositleri içeren intraepidermal ayrışma görülür. Büllün tabanında sıklıkla bazal hücreler vardır ve mezar taşı görünümünü verirler. Taze bül açılıp, tabanından alınan smearde akantolitik hücreler görülür (Tzanck smear). Bu akantolitik keratinositler perinuklear açık zona ve koyu tek nukleusa sahiptirler. Direkt immunofloresans muayenede perilezyonal deride başlıca IgG (özellikle IgG4) olmak üzere immunglobulinlerin ve komplemanın (C1, C3, C4) birikimi epitel hücreleri arasında görülür. Dolaşımdaki antikorlar indirekt immunfloresan inceleme ile gösterilebilir. Olağan substrat olarak maymun özefagusu kullanılır ve karakteristik olarak ağ şeklinde intersellülar boyama paterni görülür. Antikor titresi remisyonlarda düşer, alevlenmelerde artar. HARMAN M. Otoimmün Vezikülobüllöz Hastalıklar 2

Desmoglein ELISA pemfigus grubu hastalıkların tanısında büyük kolaylıklar sağlamıştır. Bu test ticari amaçla üretilen ve birçok laboratuarda uygulanan, kantitatif değerli bir testtir. Bu testte; eğer serum örneği desmoglein-3 e karşı pozitifse tanı P. vulgaris, desmoglein-1 e karşı pozitif ve desmoglein-3 e karşı negatifse tanı P. foliaceustur. Sekonder enfeksiyonlar, sıvı-elektrolit imbalansı ve beslenme bozukluğunu değerlendirmek için diğer laboratuar tetkikleri yapılmalıdır. Seyir ve Prognoz: Pemfigus erozyonlarının iyileşme eğilimi düşüktür. Pemfigus tedavisiz bırakıldığında genellikle yeni lezyon çıkışları devam eder. Sistemik kortikosteroidlerin tedavide kullanılmasından önce hastalık genellikle 1-3 yılda mortalite ile sonuçlanmaktaydı. Ölümün majör nedenleri enfeksiyonlar, sıvı-elektrolit kaybı ve malnutrisyondur. Mukozal erozyonlar ağrı nedeniyle hastayı ileri derecede rahatsız edebilir. Pemfigus tedavisinde sistemik kortikosteroidlerin 1950 li yıllardan itibaren kullanımı ile mortalite oranı dramatik şekilde azalmıştır. Son yıllarda sistemik kortikosteroidlerin azatiyoprin başta olmak üzere immunosupressiflerle kombinasyonu sonucu mortalite %5 civarına inmiştir. Günümüzde tedavi gören hastalarda pemfigustan ölüm nadir olup, ölümün en önemli nedeni tedavinin komplikasyonlarıdır. Ayırıcı Tanı: Desmoglein ELISA ile P. vulgaris ile P. foliaceus birbirinden ayrılabilir. Büllöz ilaç reaksiyonları ve eritema multiforme ile ayırıcı tanı yapılmalıdır. Sadece oral lezyonlar olduğunda lupus eritematozus ve liken planusun erozif lezyonları ile karışabilir. Günümüzde immunfloresan muayene ve ELISA testi ile spesifik antidesmoglein antikorlar saptanmaktadır. Pemfigus Vulgaris ile Büllöz Pemfigoid Arasındaki Majör Farklar Özellik PV BP Yaş Orta yaş Yaşlı Bül Gevşek, berrak, kolay patlar Gergin, sağlam, sıklıkla hemorajik Oral tutulum Sık Sık değil Nikolsky + - Tzanck smear Akantolizis Akantolizis yok İmmunfloresan intersellülar birikim BMZ da birikim Majör antijenler Desmoglein 3 ve 1 BPAG1, BPAG2 Pemfigus vulgaris tanısı klinik, histopatolojik özellikler ve immünolojik bulgularla konur. Klinik olarak oral mukozada kronik inatçı erozyonlar, deride gevşek vezikülobüller ve erozyonlar, pozitif Nikolsky belirtisi tanıda önemlidir. Tedavi: Sistemik tedavinin temelini kortikosteroidler oluşturur. Genellikle tedaviye 1-2 mg/kg/gün dozunda oral prednizolon ile başlanır. Yeni bül çıkışı durup, remisyon sağlandıktan sonra (genellikle bu süre 4-6 hafta sürer) doz aşamalı olarak azaltılarak günlük 5-15 mg arasında değişen idame dozuyla tedavi sürdürülür veya yeni bül çıkışı durup, remisyon sağlandıktan sonra alternate gün tedavisine geçilerek tedavi sürdürülür. Sistemik kortikosteroidlerin hemen hemen tüm organlarla ilişkili çok sayıda yan etkileri vardır. Bu yan etkilerden kısmen sakınmak amacıyla adjuvan tedaviler önerilmektedir. Bu adjuvan tedaviler; azathioprine, siklofosfamid, mikofenolat mofetil, yüksek doz İV IgG, plazmaferezisi içerir. Topikal tedavi 2. derece yanıklardaki gibi yapılır. Sıvı elektrolit dengesi sağlanır. Proteinden zengin tuzsuz gıdalar verilir. Antiseptik yaş pansumanlar yapılır ve derideki erozyonlara gümüş sulfadiyazin içeren merhemler uygulanır. Oral lezyonlara topikal anestezik ajanlar uygulanabilir. Sekonder bakteriyel ve kandidal enfeksiyonlar açısından dikkatli davranılmalıdır. Tedavi ile lezyon çıkışı durur, erozyonlar kabuklanarak ve epitelize olarak iyileşir. Lezyon yerinde postinflammatuvar hiperpigmentasyon gelişebilir. HARMAN M. Otoimmün Vezikülobüllöz Hastalıklar 3

PEMFİGUS FOLİASEUS Epidermiste çok yüzeyel akantoliz nedeniyle vezikülobüllerden çok erozyonlar vardır. Majör antijen desmoglein-1 dir. İlaçların indüklediği pemfigus olgularının çoğu klinik olarak pemfigus foliaseustur. Sıklıkla saçlı deri, yüz, sternum veya göğüs yan yüzlerinden başlar. Başlangıç lezyonları olan yüzeyel düz büller kolayca patladıkları için ince skuamlar ve krutlarla kaplı, çoğunlukla madeni para büyüklüğünde, çok sayıda, kaşıntılı nemli alanlar vardır. Müköz membran tutulumu neredeyse hiç gözlenmez. Bakteriyel kolonizasyon kötü kokuya yol açabilir. Erüpsiyon yaygın olduğunda klinik eksfoliyatif dermatit şeklindedir. Histopatolojik bulgular: Akantoliz epidermisin üst yarısındadır. Özellikle epidermisin üst yarısında desmoglein-1 e karşı antikorlar vardır. Hastalık kronik bir seyir gösterir. Bazı hastalarda yaz aylarında alevlenmeler görülür. Seboreik dermatit, impetigo ve diğer eksfoliyatif dermatit nedenlerinden histopatolojik ve immunofloresans bulguları ile kolayca ayrılır. Tedavi: P. vulgaristekinden daha düşük dozlarda sistemik steroide yanıt verir. Hafif olgular dapsona yanıt verebilir. Sınırlı lezyonlar topikal kortikosteroidler ile kontrol altına alınabilir. Yaygın erozyonların varlığında KMnO4 içeren yaş pansumanlar da yapılmalıdır. PARANEOPLASTİK PEMFİGUS Başta akantolitik büller olmak üzere polimorfik lezyonlarla karakterize, mukozal tutulum ve pemfigus antikorlarının bulunduğu ve neoplazilere eşlik eden pemfigus formudur. En sık non-hodgkin lenfoma ve kronik lenfositik lösemi gibi hematolojik malignensilere eşlik eder. Daha az sıklıkta Castleman hastalığı (Giant lenf nodu hiperplazisi), Waldenström makroglobulinemisi, timoma, myasthenia gravis, sarkom ve karsinomlara eşlik edebilir. Tümörün sentezini indüklediği antikorlar çeşitli epitelyal yapılarla reaksiyona girer. Bu hastaların tümünde desmoglein-3 e karşı antikorlar ve çoğunda desmoglein-1 e karşı antikorlar vardır. Ayrıca plakin proteinlerine, plectin e ve BPAG1 e karşı antikorlar bulunabilir. En önemli klinik bulgu şiddetli, sıklıkla hemorajik ve ağrılı oral erozyonlardır. Dudaklarda kalın kurutlu erozyonlar tipiktir. Konjunktiva, genital bölge, perianal bölge ve hatta tırnak yataklarında ağrılı erozyonlar gelişebilir. Avuç içi ve ayak tabanları, gövdenin üst kısmı ve ekstremiteler predileksiyon yerleridir. Lezyonlar oldukça polimorf olup, büllöz pemfigoid veya eritema multiformeye benzeyebilir. Nikolsky belirtisi pozitif olabilir. Rozet formatında lezyonlar ve likenoid papüller görülebilir. Histopatolojik olarak supra ve/veya subepidermal büller, bazal tabakada vakuolar hasar ile birlikte likenoid dermal lenfosittik infiltrat vardır. Seyir ve prognoz altta yatan tümöre bağlıdır. Tümör beninse çıkarıldığında dramatik iyileşme görülür. Malin tümörlerde prognoz kötüdür. Tedavisi zordur. Oral lezyonlar oldukça dirençlidir. Pemfigus vulgaristeki tedavi denenebilir. Son zamanlarda adjuvan IVIG tedavisi önerilmektedir. PEMFİGOİD GRUBU HASTALIKLAR Pemfigoid grubunda büller bazal membranın lamina lucidasında oluşur. Bu büllerin çatısını tüm epidermis oluşturur. Büller sıklıkla hemorajik ve gergindirler. Akantoliz olmadığı için Tzanck test ve Nikolsky belirtisi negatiftir. Bazal membran zonu (BMZ) nun çeşitli komponentlerine karşı antikorlar vardır. Subepidermal Otoimmün Büllü Hastalıklarda Antijenler Hastalık Büllöz pemfigoid Herpes gestasyones Sikatrisyel pemfigoid Linear IgA dermatozu Epidermolizis bülloza acquisita D. herpetiformis Antijen BPAG2, BPAG1 BPAG2 BPAG2, laminin 5 ve 6, İntegrinler BPAG2, laminin, integrinler, tip VII kollajen Tip VII kollajen Bilinmiyor HARMAN M. Otoimmün Vezikülobüllöz Hastalıklar 4

BÜLLÖZ PEMFİGOİD Eritematöz bir zeminde gergin büllerle karakterize, genellikle yaşlılarda görülen, kronik büllü otoimmün bir hastalıktır. Çocuk olgular çocukluk çağının kronik büllöz hastalığı olarak isimlendirilmiştir. Bu hastalıkta hemidesmozomlarda 2 hedef antijen saptanmıştır. Bu antijenler 230-kDa BPAG1 ve 180 kda BPAG2 (Tip XVII kollajen) dir. IgG yapısındaki oto antikorların antijene bağlanması komplemanı aktive ederek subepidermal bülle sonuçlanan inflamatuar reaksiyonu tetikler. Büllöz pemfigoid paraneoplastik marker olabilir. Antihipertansif ajanlar ve furasemid gibi diüretikler hastalığa neden olabilir. UV, PUVA ve X-ışınları hastalığı tetikleyebilir. BP ile dermatomiyozit, SLE, pemfigus, dermatitis herpetiformis, ülseratif kolitis, romatoid artrit, liken planus ve psoriasis gibi hastalıkların birlikteliği bildirilmiştir. Klinik bulgular: Başlangıç lezyonları sıklıkla kaşıntılı urtikarial lezyonlar şeklindedir. Daha sonra özellikle boyun, aksilla, kasıklar, uylukların iç yüzü ve karında büller ortaya çıkar. Büyük ve gergin olan büller hem urtikarial plaklar üzerinde hem de normal deride ortaya çıkarlar. Bazı büllerin hemorajik olması güçlü bir şekilde BP i akla getirmelidir. Büller gergin ve sağlamdır. Rüptüre olduklarında erozyonlar görülür. Erozyonların periferinde yeni büllerin gelişmesi subepidermal büllü hastalıklarda görülen bül rozetlerine neden olur. Erozyonlar hemorajik krutludur. Mukozal lezyonlar nadirdir. Histopatolojik olarak subepidermal bül vardır. Büllün tavanını tüm epidermis oluşturur. Perilezyonal derinin immunfloresan muayenesinde bazal membran zonunda Linear C3 ve IgG birikimi vardır. Seyir ve Prognoz: Hastalık kronik seyirli olup, sistemik kortikosteroidler ile genellikle kontrol edilebilir. Kortikosteroid tedavisinden önce mortalite yaklaşık % 40 olarak bildirilmiştir. Hastalık yıllar süren bir peryoddan sonra hafifleyebilir. Mortalite tedavinin yan etkilerine bağlıdır. Ayırıcı tanı: Pemfigus vulgaris, dermatitis herpetiformis, linear IgA dermatozu, akkiz epidermolizis bülloza, eritema multiforme, artropod ısırığına bağlı büllöz reaksiyonlar ve diyabetin büllü hastalığından ayırım yapılmalıdır. Tedavi: Tedavinin temelini sistemik kortikosteroidler oluşturur. Genellikle günlük 30-60 mg prednizolon yeterli olur. Hastalık kontrol altına alındıktan sonra alternate gün tedavisi veya steroid tamamen kesilerek Azathioprine gibi ajanlarla tedavi sürdürülür. Dapson, tetrasiklin ile nikotinamid kombinasyonu ve plazmaferezis klinik iyileşme oluşturabilir. Erken eritematöz lezyonlara potent steroidlerin uygulanması bül çıkışını engelleyebilir. Erozyonlar P. vulgaristeki gibi tedavi edilmelidir. HERPES GESTASYONES Klinik olarak büllöz pemfigoide benzeyen ve gebeliğe eşlik eden büllöz bir hastalıktır. İnsidans 50 bin gebelikte bir olarak tahmin edilmektedir. Hastaların çoğunda BPAG2 ye karşı serumda IgG antikorlar vardır. Bu antikorlar komplemanı aktive ederek bazal membran zonunda immun kompleksler oluştururlar. Komplemanı bağlayan bu antikorlar herpes gestasyones faktör olarak ta bilinirler. Bu antikorlar plasentadan geçerek infantlarda geçici hastalığa neden olabilir. Klinik bulgular: Gebeliğin 2. veya 3. trimesterında başlayan çok kaşıntılı erüpsiyon genellikle karında urtikarial lezyonlarla başlar. Günler sonra erüpsiyon yüz ve mukozalar dışında generalize olur. Büyük, gergin, sıklıkla hemorajik büller, küçük herpetiform veziküller ve urtikarial plaklar vardır. Hastalık doğumdan sonra aşamalı olarak azalıp kaybolur. Menstruasyon sırasında hafif alevlenmeler olabilir. Oral kontraseftifler hastalığı tetikleyebilir. Hastalık sonraki gebeliklerde sıklıkla tekrarlar. Bu hastalar başta Graves hastalığı olmak üzere diğer otoimmün hastalıklar açısından risklidirler. Olguların en az %10 unda hipertiroidizm gelişir. Histopatolojik olarak BP tekinden daha inflamatuar büller vardır. Bül sıvısında eozinofiller dominant olabilir. DİF muayenede BMZ unda C3 birikimine ilave olarak olguların % 50 sinde IgG ve hatta IgA birikimi vardır. Salt-split skin de C3 birikimi ayrılmanın epidermal tarafındadır. Bu hastalarda tiroid fonksiyon testleri düzenli yapılmalıdır. Periferal eozinofili olabilir. Seyir ve prognoz: Gebelik olmaz ve oral kontraseftif alınmazsa doğumdan sonra birkaç hafif menstrual alevlenmeden sonra iyileşme olur. Prematuriteye neden olabilir. HARMAN M. Otoimmün Vezikülobüllöz Hastalıklar 5

Tedavi: Gebeliğin geç dönemlerinde sistemik kortikosteroidler güvenle kullanılabilir. Günlük 20-40 mg prednizolon yeterlidir. Günlük 400-900 mg pyridoxine, dapson etkili olabilir. Pruritus için difenhidramin kullanılabilir. Nonhormonal kontrasepsiyon önerilmelidir. Topikal kortikosteroidler semptomları ve sistemik tedavi ihtiyacını azaltabilir. SİKATRİSYEL PEMFİGOİD (Benin Mukozal Membran Pemfigoidi) Başta konjunktiva olmak üzere mukozalar ve deriyi tutan, skar bırakan kronik büllü bir hastalıktır. Primer olarak yaşlıların hastalığı olup, kadınlarda daha sıktır. Olguların % 90 dan fazlası oral lezyonlara, % 70 i okular lezyonlara ve % 25 kadarı deri lezyonlarına sahiptir. Oral tutulum kronik periodontal hastalığa benzer. Lezyonların skar bırakma özelliği vardır. Deri lezyonları yerlerinde hiperpigmante atrofik petçler bırakarak iyileşirler. Hastalık gözde subkonjuktival fibrozis, bulbar ve palpebral konjuktiva arasında yapışıklığa neden olur. Hastalık başlangıçta sadece bir gözü tutabilir. Hastaların çoğunda tanı skar aşamasında konur. Entropiyon, trikiazis, korneal vaskularizasyon, keratit ve hatta körlük gelişebilir. Lakrimal kanalın tıkanması gözde kurumanın nedenidir. Hastaların yaklaşık % 25 inde glokom gelişir. Ağızda ağrılı erozyonlar vardır. Larinks, özefagus ve genital mukoza tutulabilir. Mukozalarda yapışıklıklar ve strüktürler problem oluşturur. Histopatolojik olarak subepidermal ayrışma ve inflamatuar hücrelerden oluşan inflamasyon vardır. Geç dönemde fibrosis ve vaskuler proliferasyon oluşur. Perilezyonal deriden yapılan biyopsinin DİF incelemesinde olguların % 60 ında BMZ nda IgG, C3 ve bazen IgA birikimi saptanır. IIF olguların % 50 sinden azında pozitiftir. Seyir ve Prognoz: Okular SP sıkıntı verici bir hastalıktır. Tedavi zor olup, olguların % 20-60 ında körlük gelişir. Ağızdaki ağrılı erozyonlar beslenmeyi etkiler. Larinks ve farinksteki stenoz hayatı tehdit eden komplikasyonlara neden olabilir. Mukozal skar üzerinde yassı hücreli kanser gelişebilir. Tedavi: Sistemik steroidler deri lezyonlarında özellikle etkilidir. Siklofosfamid en etkili immunosuppressif ajandır. Sistemik steroidlerle birlikte azathioprine kullanılabilir. Dapson ve retinoidler etkili olabilir. Siklosporinin etkili olduğu olgular bildirilmiştir. Topikal olarak steroidler ve siklosporin kullanılabilir. İntralezyonal triamsinolon asetonid enjeksiyonları denenebilir. AKKİZ EPİDERMOLİZİS BÜLLOZA BMZ nda tip VII kollajene karşı antikorlarla karakterize, skar bırakan, kronik büllü bir hastalıktır. Olguların yaklaşık yarısı noninflamatuvar tipte olup, klinik olarak porfiriya kutanea tardaya benzer. Fakat idrar ve serumda porfirin negatiftir. Özellikle güneş gören alanlarda büller gelişir ve bunlar iyileşirken yerlerinde milia oluşur. Diz, dirsek gibi basınca maruz kalan yerlerde de büller gelişir. Alopesi ve tırnak distrofileri gelişebilir. İnflamatuar tipte ise urtikarial lezyonlar, büyük gergin büller ve kaşıntı vardır. Bunlarda skar gelişim eğilimi azdır. Özellikle gövde ve ekstremitelerin fleksural yüzlerinde büller gelişir. Klinik olarak BP e benzer, fakat tedaviye daha dirençlidir. DİF muayenede perilezyonal deride BMZ unda IgG birikimi saptanır. İmmun elektron mikroskobisinde birikim hem lamina densa hem de ankoring fibrillerde görülür. Kesin tanı saltsplit skin incelemede konur. Akkiz EB da antijen ayrışmanın tabanında, BP de ise tavanındadır. Büllöz SLE tan immunfloresan bulgularla ayırım yapmak zordur. Hastalık kronik seyirli olup, tedavisi çok zor olabilir. İnflamatuar tipte 1 mg/kg/gün prednizolon ile tedaviye başlanır. Bu etkili olmazsa siklosporin 5 mg/kg/gün dozunda kullanılır. Diğer tedavi seçenekleri dapson, IVIG, kolşisin, günde 600-1200 mg vitamin E ve plazmaferezistir. DERMATİTİS HERPETİFORMİS (Duhring Hastalığı) Kronik, çok kaşıntılı, polimorfik lezyonları olan, dermal papillalarda granüller IgA birikimi ile karakterize bir hastalıktır. Genellikle adolesan veya genç erişkinlik dönemlerinde başlar. Hastalık güçlü bir HLA predispozisyonu gösterir. Klasik patern HLA-A1 (% 75), HLA-B8 (% 88), HLA-DR3 (%95), HLA-DQA1/DQB1 (% 95) şeklindedir. Aynı HLA profili Celiac hastalığında da vardır ve d. herpetiformisli birçok hastada glüten enteropatisi vardır. Bu hastaların % 10 u GİS HARMAN M. Otoimmün Vezikülobüllöz Hastalıklar 6

semptomlarına, % 25 i malabsorpsiyon bulgularına, % 60-70 i ince barsak biyopsilerinde villuslarda atrofi ve lenfosittik infiltrata sahiptirler. Hastalar glütenden zengin diyet yediklerinde hastalıklarında kötüleşmeyi fark edebilirler. IgA yapısındaki oto antikorlar doku transglutaminazına, gliadine ve retiküline karşıdır. Retiküline karşı gelişen oto antikorlar düz kas endomisyumu ile de reaksiyon verirler. Bu hastalarda diğer otoimmün hastalıklar daha sıktır. Bu olguların yaklaşık % 40 ında tiroid antimikrozomal antikorları vardır. Yarısından fazlasında gastrik parietal hücre antikorları vardır, gastrik atrofi ve hipoklorhidri sıktır. Sjögren snd., SLE, RA, dermatomyozit ve myastenia gravis ile birliktelik bildirilmiştir. Gastrointestinal lenfoma riski yüksektir. Bu hastalar halojen tuzlara, özellikle KI e karşı duyarlıdırlar. Aşırı iyot alınması hastalıkta alevlenmelere neden olabilir. Ekstremitelerin özellikle ekstensör yüzlerinde ve diğer deri alanlarında simetrik yerleşimli, tekrarlayan ve kaşıntılı makül, papül, vezikül başta olmak üzere polimorf lezyonlar vardır. Tipik olgularda dizler, dirsekler, omuzlar, saçlı deri ve kalçalarda kaşıntılı eritematöz makül ve papüller gelişir. Urtikarial ve veziküller lezyonlar da vardır. Kaşıntı nedeniyle kurutlu erozyonlar ve ekskoriasyonlar vardır. Histopatolojik olarak papiller mikroabseler ve subepidermal bül vardır. Bu abseler başlıca nötrofil içerirler. DİF incelemede olguların yaklaşık % 90 ında dermal papillalarda granüler IgA birikimi vardır. Biyopsi aktif lezyon yoksa kalçadan, aktif lezyon varsa perilezyonal deriden yapılmalıdır. Seyir ve Prognoz: Hastalık kronik seyirlidir. İntestinal lenfoma ve otoimmün hastalık riski nedeniyle hastalar izlenmelidir. Linear IgA dermatozu, papüller urtiker, skabies ve atopik dermatitten ayırıcı tanı yapılmalıdır. Tedavi: Günlük 50-150 mg dapson ile tedaviye başlanır. Hastalık kontrol altına alınınca doz azaltılır ve uzun süre günaşırı 50 mg ile tedavi sürdürülür. Dapson verilen hastalarda hematolojik, hepatik ve renal testler yapılmalıdır. G6PD eksikliğinde methemoglobinemi ve hemoliz gelişir. Periferal nöropati, lökopeni, agranülositozis, hepatit, kolestatik sarılık ve renal hasar gibi idiosynkratik reaksiyonlar nadirdir. Dapson tolere edilmediğinde sulfapyridin 500-2000 mg/gün dozunda verilmelidir. Glütensiz diyet verilmelidir. HARMAN M. Otoimmün Vezikülobüllöz Hastalıklar 7