İSTANBUL TİCARET ODASI ETÜT VE ARAŞTIRMA ŞUBESİ

Benzer belgeler
SAĞLIK SEKTÖRÜ RAPORU

Meyve ve Sebze ile ilgili kavramlar ve GDO

Modern Biyoteknolojinin Tarımda Kullanımının Politik ve Ekonomik Yönden Değerlendirilmesi

Türkiye Cumhuriyeti-Ekonomi Bakanlığı,

BVKAE

TÜRKİYE DE BİYOGÜVENLİK KONUSUNDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE UYGULAMALAR

OECD TARIMSAL POLİTİKALAR VE PİYASALAR ÇALIŞMA GRUBU

ORGANİK TARIMDA ÖNCÜ KENT: İZMİR

Tarımın Anayasası Çıktı

Türkiye Cumhuriyeti-Ekonomi Bakanlığı,

BİTKİSEL ÜRETİM GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TOHUMCULUK DAİRE BAŞKANLIĞI

Türkiye Cumhuriyeti-Ekonomi Bakanlığı,

Dünya Mısır Pazarı ve Türkiye

Organik Tarım ve Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar

"GDO Yönetmeliði" tamam:gdo'suza GDO'suz demek yasak!.

10. SINIF KONU ANLATIMI 37 KALITIM 18 GENETİK MÜHENDİSLİĞİ VE BİYOTEKNOLOJİ ÇALIŞMA ALANLARI

İNŞAAT SEKTÖRÜNDE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK: YEŞİL BİNALAR & NANOTEKNOLOJİ STRATEJİLERİ. Muhammed Maraşlı İMSAD-UNG Çalışma Grubu Üyesi

Bu nedenle çevre ve kalkınma konuları birlikte, dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde ele alınmalıdır.

İLAÇ, ALET VE TOKSİKOLOJİ ARAŞTIRMALARI ÇALIŞMA GRUBU. Dr. A. Alev BURÇAK Bitki Sağlığı Araştırmaları Daire Başkanlığı

ADIM ADIM YGS- LYS 92. ADIM KALITIM 18 GENETİK MÜHENDİSLİĞİ VE BİYOTEKNOLOJİ ÇALIŞMA ALANLARI

2013/101 (Y) BTYK nın 25. Toplantısı. Üstün Yetenekli Bireyler Stratejisi nin İzlenmesi [2013/101] KARAR

AR&GE BÜLTEN 2009 EKĠM SEKTÖREL

ULUDAĞ İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİĞİ AR&GE ŞUBESİ

Bitkisel Üretimde Genetiği Değiştirilmiş Ürünler: Efsaneler ve Gerçekler

ÖDEMİŞ İLÇESİNDE PATATES ÜRETİMİ, KOŞULLAR ve SORUNLAR

YEMEKLİK TANE BAKLAGİLLER ÇALIŞTAYI ( MERSİN) ÖZEL SEKTÖR AÇISINDAN SORUNLAR ÖNERİLER

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

ULUDAĞ İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİĞİ AR&GE ŞUBESİ

BAKLİYAT DOSYASI. 4 TÜRKİYE ABD 240 Kaynak: FAO

ABD Tarım Bakanlığının 12/07/2018 Tarihli Ürün Raporları

ORGANİK TARIM HIZLA GELİŞİYOR

Dünyada ve Türkiye de Organik Tarım

İLAÇTA AR-GE SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAKIŞI

tepav Biyoteknolojide son yıllarda artan birleşme ve satın alma işlemleri ne anlama geliyor? Haziran2014 N POLİTİKANOTU

TÜRKİYE DE TARIMIN GELECEĞİ ve AVANTAJLAR

AVUSTURYA VE MACARİSTAN DA TAHIL VE UN PAZARI

TAŞOCAKÇILIĞI *BU RAPOR KAYNAKÇADA BELİRTİLEN GÖSTERGELERDEN VE YAYINLARDAN DERLENMİŞTİR.

İYİ TARIM UYGULAMALARI VE EUREPGAP. Prof. Dr. Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

Türkiye nin Tarım Vizyonu ve Geleceği

CAM SANAYİİ. Hazırlayan Birsen YILMAZ T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi

ADANA İLİ TARIM TOPRAKLARININ AMAÇ DIŞI KULLANIM DURUMU

ABD Tarım Bakanlığının 12/08/2018 Tarihli Ürün Raporları

ÜSİMP TTO TECRÜBE PAYLAŞIMI. ÖMER BAYKAL, GAZİ TTO 26 Temmuz 2013, ASO

DTÖ DOHA MÜZAKERELERİ VE TARIM POLİTİKALARI. Prof. Dr. Ahmet ŞAHİNÖZ Başkent Üniversitesi

Prof. Dr. Birol Akgün - Selçuk Üniversitesi, İİBF - k.edu.tr

Türkiye nin İnşaat Demiri Üretim ve İhracatındaki Rekabet Gücü. Dr. Veysel Yayan Genel Sekreter Türkiye Demir Çelik Üreticileri Derneği

TR 61 DÜZEY 2 BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (ANTALYA-ISPARTA-BURDUR)

ULUSAL KLİNİK ARAŞTIRMA ALTYAPI AĞI (TUCRIN) UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi

GIDA GÜVENCESİ-GIDA GÜVENLİĞİ

Sağlıklı Tarım Politikası

Dünya Bakliyat Pazarı ve Son Gelişmeler

COĞRAFİ İŞARETLER ALANINDA AB TÜRKİYE İŞBİRLİĞİ UMUT İLKAY KAVLAK AB DELEGASYONU FİKRİ MÜLKİYET HUKUKU SEKTÖR SORUMLUSU

12. SINIF KONU ANLATIMI 7 GENETİK MÜHENDİSLİĞİ VE BİYOTEKNOLOJİ ÇALIŞMA ALANLARI

PricewaterhouseCoopers CEO Araştõrmasõ

İYİ TARIM UYGULAMALARI VE EUREPGAP. Prof.Dr. Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

Bir işletmenin temel hedefi nedir?

ULUSAL BİYOGB. Protokolü. Cartagena Biyogüvenlik. ü ne dayanır

BATI AFRİKA ÜLKELERİ RAPORU

BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (BAKA) TARIMSAL AR-GE PROJE DESTEKLERİ

MEVZUATLAR KANUNLAR. TEBLİĞ, TALİMAT ve KARARLAR YÖNETMELİKLER KANUNLAR. Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu

TOHUMCULUK SEKTÖRÜ ULUSAL STRATEJİ GELİŞTİRME PROJESİ

20/09/2018 ABD Tarım Bakanlığının 12/09/2018 Tarihli Ürün Raporları Mısır:

GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ÜRÜNLER (GDO) ÜZERİNE GENEL BİR DEĞERLENDİRME. Mahmut ARIKAN

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

4.GIDA GÜVENLİĞİ KONGRESİ KAPANIŞ BİLDİRGESİ

Modern Bitki Biyoteknolojisi

BİYOTEKNOLOJİ BÖLÜMÜ

TÜRKİYE TARIMI, GELİŞMELER ve GENÇ TARIMCILAR

PAMUK RAPORU Şekil-1 Pamuk ve Kullanım Alanları (Kaynak;

Araştırma Merkezlerinin Mevcut Durumu. Politika ve Uygulamalardaki Gelişmeler

Mehmet Emin Turgut Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü Yem Dairesi Başkanı. Antalya-18 Nisan 2016

Tohumculuk Sektöründe Üniversite-Kamu-Özel Sektör İşbirliği

Evrak Tarih ve Sayısı : E Yazının Ekidir YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

26 Mart 2010 CUMA. Resmî Gazete. Sayı : KANUNU BİYOGÜVENLİK KANUNU BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam ve Tanımlar MADDE 1 - BİYOGÜVENLİK

ULUDAĞ İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİĞİ AR&GE ŞUBESİ

B E K L E N T İ L E R İ

SAĞLIK DİPLOMASİSİ Sektörel Diplomasi İnşası

Orta Karadeniz Bölgesel İnovasyon Stratejisi

ÇEVRE DENETİMİNDE KÜRESEL GÜNDEM VE EUROSAI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN DENETİMİ SEMİNERİ

KURU ÜZÜM ÜRETİM. Dünya Üretimi

ATILIM ÜNİVERSİTESİ ARAŞTIRMA, GELİŞTİRME, TASARIM, UYGULAMA, DANIŞMANLIK VE TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ (ARGEDA-TTO) YAPI VE İŞLEYİŞ YÖNERGESİ

ECZ 965 Farmasötik Ürünler İçin İyi İmalat Uygulamaları 8. HAFTA. Doç.Dr. Müge Kılıçarslan

ÇİFTLİK HAYVANLARINDA LİF ÜRETİMİ. 2. Hafta. Prof. Dr. Gürsel DELLAL

TÜRKİYE TOHUMCULUK SANAYİSİNİN GELİŞİMİ VE HEDEFLERİ İLHAMİ ÖZCAN AYGUN TSÜAB YÖNETİM KURULU BAŞKANI

Tarım & gıda alanlarında küreselleşme düzeyi. Hareket planları / çözüm önerileri. Uluslararası yatırımlar ve Türkiye

KÜRESEL TİCARETİN ÜÇ ELEMANI: HAMMADDE, ÜRETİM, PAZAR

BİYOTEKNOLOJİ BÖLÜMÜ

Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu 28. Toplantısı. Yeni Kararlar

TOHUMCULUK ÜRETİM. Türkiye Cumhuriyeti-Ekonomi Bakanlığı,

FASIL 18 İSTATİSTİK. Öncelik 18.1 ESA 95 e uygun anahtar ulusal hesap göstergelerinin zamanında oluşturulması. 1 Mevzuat uyum takvimi

ENERJİ GÜVENLİĞİ ÇALIŞTAYI Türkiye Nükleer Güç Programı 2030

VETERİNER HEKİMLİK ALANINDA ANTİMİKROBİYEL DİRENÇ İZLEME ve KONTROL STRATEJİLERİ EYLEM PLANI

DOĞU AKDENİZ, DOĞU ANADOLU, GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ TOHUMCULUK İHTİYAÇ ANALİZİ

Bir yandan bu katkı maddelerinin bulunmadığı yiyecekleri. Sağlıklı Olmanın Yolu, Doğal Beslenmeden Geçiyor. Derleyen: Mustafa Koç

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TARIMSAL UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ (TUAM) YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM AMAÇ, KAPSAM VE DAYANAK

BMİDÇS -COP16 SONRASI DEĞERLENDİRMELER

Ayakkabı Sektör Profili

Yumurta sektörünün en önemli özelliği canlı materyal ile üretim yapmasıdır. Yumurta üretimine başlama aylık bir süreçte gerçekleşebilmekte ve

GDO VE DĠĞER BĠYOTEKNOLOJĠLERDE RĠSK DEĞERLENDĠRMESĠ

Transkript:

İSTANBUL TİCARET ODASI ETÜT VE ARAŞTIRMA ŞUBESİ BİYOTEKNOLOJİ SEKTÖR PROFİLİ Hazırlayan: Ömer Kuray 2004

2. Gelişme Yolundaki Ülkeler ve Biyoteknolojik Ürünlerin Ticareti: Dünya ticaretini yönlendiren kuralların belirlendiği uluslararası bir kuruluş olan DTÖ nün toplam 136 üyesinin %80 inden fazlası, gelişme yolundaki ülkeler, en az gelişmiş ülkeler ve pazar ekonomisine geçiş sürecini yaşayan ülkelerden oluşmaktadır. Günümüzde, çok taraflı ticaret kurallarının gelişmiş ülkelerin tekelinde şekillenmediğini söylenebilir. Gelişmiş ülkelerin dünya ticaretindeki gelişmeleri tek başlarına yönlendirmemeleri ve gelişmekte olan ülkelerin çıkarlarını da dikkate almaları gerektiği anlaşılmıştır. Gündemdeki konular üzerinde-çevre, sağlık, tarım, kültürel çeşitlilik, fikri mülkiyet hakları, sosyal standartlar, rekabet- gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin çıkarları ve beklentileri arasında farklılıklar bulunması gibi nedenlerle bu konuda yapılan ticari müzakereler başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Başarısızlığın bir diğer nedeni de kamuoyu baskısıdır. Küreselleşmeyle birlikte birçok konunun birbiriyle bağlantılı olarak ele alınması gerekliliği ortaya çıkmış ve kamuoyu kendisini ilgilendiren alanlardaki gelişmelere karşı duyarlılığını sivil toplum kuruluşları kanalıyla, yoğun bir biçimde ortaya koymuştur. Gelişme yolundaki ülkelerin ve kamuoyunun, modern biyoteknoloji yöntemleriyle üretilen ürünlerin ticaretiyle ilgili olarak, üzerinde önemle durulan konular şunlardır: Modern biyoteknolojinin tarım sektöründeki eski sorunlara yeni çözümler üreterek kırsal kalkınmaya katkı sağlayabileceği belirtilmektedir. Ancak, biyoteknolojik araştırma yöntemleri geleneksel yöntemlere göre daha pahalıdır ve daha zor uygulanabilmektedir. Bu nedenle araştırmalar az sayıdaki ülkede, belirli firmalar tarafından sürdürülmektedir. Geleneksel yöntemlere göre sürdürülebilir gıda üretimi iklim, toprak ve su koşullarına bağlıdır. Modern biyoteknolojik yöntemlerle yapılan üretimde bunlardan bağımsız olarak üretim yapabilme olanağı bulunmaktadır. Ancak bu tür bir üretimin biyolojik çeşitlilik, insan, hayvan ve bitki sağlığı üzerinde kısa, orta ve uzun dönemde oluşturabileceği olumsuzlukların bilinmesi ve önlenmesi gerekmektedir. Modern biyoteknoloji yöntemleriyle yapılacak üretimde, kullanılan teknolojinin ne kadarının dışarıdan ithal edileceği, ne kadarının içeride üretileceği önemlidir. Bu yöntemlere başvurulduğunda sadece ürünün alınması yeterli olmayacak, teknolojinin de alınması gerekecektir. Modern biyoteknoloji alanındaki pek çok yenilik patente bağlanmıştır. Patent uygulaması, teknolojiyi üretmeyen ancak kullanmak durumunda olan ülkeler açısından ağır bir bedel ödenmesi anlamına gelmektedir. Çok uluslu şirketlerin zengin biyolojik çeşitliliğe sahip gelişme yolundaki ülkelerdeki canlı türlerinin genetik materyallerini patente bağlamaları ve ticari ürün olarak kullanmalarının önüne geçilmesi gerekmektedir. 3. Biyoteknolojik Ürünlerin Ticareti: Dünya ticaretinde biyoteknolojik ürünlerin pazar payı hızla artmaktadır. Bu yöntemle büyük ölçekli üretim yapılabilmesi ve ayrıca biyoteknolojik ürünlerin üretilmesi için gerekli teknolojik gelişmenin patent haklarının saklı tutulabilmesi nedenleriyle ticari kazancın boyutları da hızla artmaktadır. Modern biyoteknoloji yöntemleriyle elde edilen ürünlerin yaklaşık %74'ü ABD'de, geriye kalanı ise Arjantin (%15); Kanada (%10); Avustralya, Meksika, İspanya, Fransa, Güney Afrika ve Çin Halk Cumhuriyeti'nde (%1) üretilmektedir. Bugün modern biyoteknoloji yöntemleriyle üretilen 80 den fazla genetik ürünün uluslararası ticarete konu olduğu tahmin

edilmektedir. Yapılan araştırmalar, 1998 yılında biyoteknolojik yöntemlerle üretilen bitkilerin tüm satışlarının 1,5 milyar dolar civarında olduğunu, bu ürünlerin 1995-1998 dönemindeki satış gelirlerinin % 20 oranında arttığını göstermektedir. Bu trendin devam etmesi halinde, sözkonusu bitkilerin tüm satışlarının bu yıl 3 milyar dolara, 2005 yılında 8 milyar dolara, 2010 yılında ise 25 milyar dolara ulaşabileceği tahminleri yapılmaktadır. Biyoteknolojik ürünlerin tamamında, orta ve uzun dönemde, 100-150 milyar dolarlık potansiyel bir ticaret hacminden söz edilmektedir. 4. Tüketici Tercihleri ve Uluslararası Ticaret: Uluslararası ticareti yönlendiren unsurlardan biri olan tüketiciler, bilimsel ve teknolojik gelişmeler karşısında daha bilinçli davranmak durumunda olan kesimdir. Bu kesim konuya sağlık, çevre ve etik kurallar olmak üzere üç farklı açıdan yaklaşmaktadır. Yapılan araştırmalar, OECD ülkeleri arasında, Kuzey Amerika ülkeleri ile Avrupa ülkeleri arasında, biyoteknolojik ürünlere yaklaşım şeklinde önemli farklılıklar bulunduğunu ortaya koymaktadır. Amerikalılar gıda üretimi için modern biyoteknolojinin kullanımına olumlu yaklaşır ve modern biyoteknolojinin gıda üretimi açısından olduğu gibi, çevrenin de yararına olduğunu belirtirken, Avrupalılar aksine konuya şüpheyle yaklaşmaktadır. Amerika ve Avrupa ülkeleri arasındaki bu yaklaşım farklılığı mevzuat düzenlemelerine de yansımıştır. AB genetik olarak değiştirilmiş mikroorganizmalardan üretilen ürünlerin onaylanması konusunda ABD'den farklı bir süreç izlemekte ve uygulamaları "ihtiyatlılık" ilkesine dayanmaktadır. AB'nin Yeni Gıdalar Yasası, biyoteknolojik yöntemlerle üretilen ürünlerin etiketlenmesini gerektirmektedir. Biyoteknolojik ürünlerin ticaretinde uygulanacak kurallar konusunda, AB ile ABD arasında ciddi görüş farklılıkları bulunmaktadır. AB uluslararası kuruluşlardaki çalışmalarda, biyoteknolojik ürünlere yönelik etiket uygulamasının yaygınlaşması için çalışmaktadır. ABD ise, bu ürünlerin besin değeri, sağlık üzerine etkileri ve alerjik özellikleri bakımından incelendiğini ilgili kuruluşlar tarafından onaylanan genetik ürünlerin geleneksel benzerlerinden farklı bir sağlık riski taşımadığının kanıtlandığını belirtmekte, AB'yi ticarette korumacı uygulamalar yapmakla suçlamaktadır. Her iki taraf konuyu Transatlantik Ekonomik Ortaklığı, Transatlantik İş Diyaloğu ve OECD bünyesinde ve ayrıca, DTÖ tarım müzakereleri kapsamında görüşmektedir. Tüketiciler açısından esas olan kaygı, gıda üretiminde genetik biliminin kullanılmasının olası bilinmeyen riskleridir. Bu durum sağlık ve çevre açısından kabul edilebilir risk düzeyinin tanımlanmasını da güçleştirmektedir. Bu kaygılar tüketicileri, modern biyoteknoloji yöntemleriyle üretilen ürünlerin etiketlenmesi veya bu ürünlerin orta ve uzun dönemli etkileri konusunda risk değerlendirmesinin yapılması yönünde talepte bulunmaya yönlendirmektedir. 5. Etiketleme Uygulaması ve Uluslararası Ticaret: Modern biyoteknoloji yöntemleriyle üretilen ürünler ile geleneksel yöntemlerle üretilen ürünleri birbirinden ayırt etmede bir takım güçlükler yaşanmaktadır. Ancak, etkin pazar çözümlerine ulaşabilmek için, tüketicilerin aldıkları ürünle ilgili her türlü bilgiye ulaşabilmeleri gerekir. Bu doğrultuda etiketleme, uluslararası ticarette sıkça karşılaşılan ve tartışılan bir uygulamadır. Uluslararası ticarette önemli olan etiketleme uygulamasının ne şekilde yapılacağıdır. Etiketleme uygulamasının gönüllü mü yoksa zorunlu mu olacağı, etikette ürünün içeriğinin mi yoksa üretim sürecinin mi yer alacağı, etikette yer verilecek bilginin kapsamının ne olacağı konuları tartışma yaratmaktadır. Uluslararası ticarette yaygın olarak karşılaşılan uygulama ise ürünün içeriğinin tanımlandığı etiket uygulamalarıdır. Genel olarak, üretim ve işleme yöntemleri etiket programlarına konu olmamıştır. Genetik ürünlerin dış ticarete konu olmasıyla birlikte, OECD ve DTÖ'de, ticarette teknik engeller ve çevre ile bağlantılı ticaret önlemleri kapsamında, üretim ve işleme yöntemlerine ilişkin bilginin de etiketlemeye konu olabilmesi tartışılmaya başlanmış ancak henüz bir uzlaşmaya varılamamıştır.

Japonya, Avustralya, Yeni Zelanda, İsviçre, Norveç ve AB ne üye ülkeler biyoteknolojik ürünlerle ilgili ulusal etiket programlarını devreye sokmuşlardır. Modern biyoteknoloji yöntemleriyle üretilen ve ayrıca, herhangi bir işlemden geçmeyen ürünlerde doğrudan etiketleme yapılabilmekte ancak, bunların işlenerek kullanılması durumunda etiketleme uygulamasında güçlük çekilmektedir. Yapılan çeşitli araştırmalarda, bütün dünyada tüketiciye sunulan işlenmiş gıda maddelerinin yarısında modern biyoteknoloji yöntemleriyle üretilen genetik ürünlerin bulunduğu tahminleri yapılmaktadır. Tüketicilerin besinlerinin genetik modifikasyonla üretildiğini veya bir kısmının bu yöntemle işlem gördüğünü bilme hakları bulunmaktadır. Ürünün çiftlikten alınıp nihai ürün olarak tüketiciye sunulmasına kadar geçen her aşamada, kullanılan girdilerin tanımlanmasını gerektiren ve üretici ve tüketiciler için gıda zincirindeki bütün ürünleri izleyebilme olanağı veren bir yöntem olan ve organik ürünler için de uygulanabilen "identity preservation" sisteminin getirdiği yüksek maliyet nedeniyle biyoteknolojik yöntemler kullanılarak üretilen ürünlere uygulanmasında güçlük yaşanmaktadır. Genel olarak, ürünün paketi ile ilgili olan etiketleme uygulaması, ürünün niteliğini ilgilendiren ve sağlık önlemi olarak uygulanan ürün standartlarına göre ticareti daha az bozucu uygulamalar olarak kabul edilmektedir. Ayrıca biyoteknolojik yöntemlerle üretilen ürünler için tüketicinin satın alma kararını olumsuz yönde etkileyen bu uygulama, organik ürünlerin ticaretinde teşvik edici bir etki yaratmaktadır. 6. Dünyada Genetik Yapısı Değiştirilmiş Ürünlere Tepkiler: Genetik yapısı değiştirilmiş tarım ürünleri 1996 yılında gündeme getirildiğinde ziraat dünyası büyük umutlar beslemişti. Ancak teknik açıdan devrim sayılan bu ürünler sağlıkla ilgili kuşkuları da beraberinde getirmiş ve kısa sürede çevreci ve tüketicilerin yoğun tepkisiyle karşılaşmıştır. 2002 yılında genetik yapısı değiştirilmiş tarım ürünlerinin ekim alanı bir önceki yıla göre artarak, 130 milyon hektara ulaşmıştır. Bu yeni ürünler, zararlı böceklere ve hastalıklara daha dirençli olmalarına rağmen ziraat dünyasını ikna edememiş, çiftçilerin büyük bir bölümünün bu ürünleri yetiştirdiği ABD ve Kanada da muhalif sesler yükselmiştir. Tarımda biyoteknoloji uygulamalarından ABD, Avustralya, Arjantin, Brezilya gibi ülkeler yaygın biçimde yararlanırken ve Latin Amerika ülkeleri bu teknolojiye sıcak bakarken, Meksika'da durum farklıdır. Yürürlüğe giren bir yasa ile, genetik müdahale yolu kullanılarak bitki ve hayvanlarda ıslah ve geliştirme çalışması yapan bilim adamlarına hapis cezası verilmesi öngörülmüştür. Daha önceleri biyoteknolojiye uzak duran bazı Afrika ülkeleri de özellikle açlık ve yoksullukla mücadelede kısa dönemde yüksek ve kaliteli verim imkanı sağlayacağına inandığı biyoteknolojik yöntemleri artık kullanmak istemektedir. Benzer biçimde, Çin ve Hindistan, stratejik biyoteknoloji planlarını yapmış ve devreye sokmuş durumdadırlar. Avrupa Birliği ülkeleri biyoteknoloji konusunda ABD, Arjantin gibi ülkelere göre çok daha temkinli davranmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinde transgenik ürün ticaretinin yasak olduğu dönemlerde konuyla ilgili bilimsel çalışmalar devam ettirilmiştir. Çıkarılan yeni yasayla birlikte bazı transgenik ürünlerin ticareti üzerindeki yasak kaldırılmıştır. Avrupa da tarımı yapılmak üzere bazı transgenik ürünler için ise başvuruda bulunulmuştur. Bu ürünlerin güvenliğiyle ilgili sorunların çözümlendiği, yalnız etiketleme sorununun mevcut olduğu iddia edilmektedir. V. TÜRKİYE DE BİYOTEKNOLOJİNİN DURUMU Dünyada teknoloji alanında gerçekleşen gelişmeler hızlı bir şekilde yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu gelişmelerden biri de, tarımda yeni bir çağ açmaya başlayan biyoteknolojidir. Biyoteknoloji çağımızın en hızlı büyüyen ekonomi sektörü durumundadır. 1990-1997 yılları

arasında dünya ekonomileri %2 büyürken biyoteknoloji pazarı %32 büyümüştür. Türkiye nin önümüzdeki 20 yıl için tarım ve gıda alanında vizyonu oluşturulurken biyoteknolojide ve ilgili AR- GE faliyetlerinde soyut hedefler koyulmamalıdır. Dünyada çok büyük önemi olan ve yüksek teknolojinin uygulandığı biyoteknoloji ürünleri pazarının Türkiye deki büyüklüğü 1999 verilerine göre 960 milyon dolardır(dünya pazarının %0.4 ü oranında). Pazar büyüklüğüne ilişkin günümüze ait verilere ulaşılamazken, 2010 yılına ait Türkiye nin biyoteknoloji pazarı büyüklüğüne ilişkin tahminler (hızla büyüyen bir sektör olması dolayısıyla) 4.5-8.5 milyar dolardır. Ülkemizde, üretimi yapılan herhangi bir transgenik ürün bulunmamaktadır. Ancak, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından, pamuk, mısır ve patates için alan denemelerinin Tarımsal Araştırma Enstitülerinde yapılmasına izin verilmiştir. Bu ürünlerin ülkemizde üretilebilmesi için mevzuatta belirtilen tüm testleri geçmesi gerekmektedir. Ülkemizdeki mevcut biyoteknoloji çalışmaları Üniversiteler ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü ne bağlı Araştırma Enstitülerinde yapılmaktadır. Mevcut çalışmalar, herhangi bir üründe transgenik ürün elde edilebilecek düzeye gelmemiştir. Çalışmaların büyük bir çoğunluğu teşhis ve karakterizasyon ağırlıklı olarak yapılmaktadır. Gen transferi çalışmaları yalnızca, ODTÜ ve Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından yürütülmektedir. Bu alanda gerek üniversitelerde ve gerekse Araştırma Enstitülerinde yapılan çalışmalar birbirinden kopuk yürümektedir. Koordinasyon eksikliği, çalışmaların ayrı ayrı ve küçük çaplı olması daha büyük ve çok disiplinli çalışmayı gerektiren biyoteknoloji çalışmalarında ülkemizin hızlı mesafe almasını engellemektedir. Mevcut kapasitenin koordineli bir şekilde ve değişik disiplinlerin bir araya getirilmesi ile yapılacak çalışmalar daha hızlı ve daha başarılı sonuçlar üretecektir. Bunun yapılabilmesi için ülkemizde öncelikli faaliyet alanının belirlenmesi gerekir. Biyoteknolojinin ülkemizde öncelikli uygulama alanı tüm dünyada olduğu gibi tarım olması gerekir. - Ülkemizde kullanılabilir biyolojik çeşitliliğin zengin olması, - tarımın ülkemizdeki en önemli sektör olması, - dünya ile rekabet şansımızın yüksek olması, tarımın öncelikli olması için yeterli nedenlerdir. Ülkemizde modern biyoteknoloji henüz başlangıç aşamasındadır. Bu konuyla ilgili temel çalışmalar yapıldıktan sonra gerçekleştirilmesi gereken aşama geliştirilmiş bulunan teknolojinin transfer edilerek kullanılması, eldeki insan ve bitki gen havuzunun tanımlamasının yapılarak, bu bilgiye sahip çıkılmasıdır. Genetik bilgi ve malzeme, modern biyoteknoloji çalışmalarında önemli bir hammaddedir. Bu konu özellikle transgenik bitki türleri geliştirmek için önemli olduğu kadar tohum ıslahı ve melezleme yapabilmek için de çok önemlidir. Özellikle Avrupa da genetik değişikliğe uğratılmış organizmaların tartışmaları sürerken, Türkiye de tarım sektöründe biyoteknoloji uygulamalarının bu yönde öncelikli olarak başlatılması sayesinde, tarım bitkilerinin kuraklığa, bitki zararlılarına ve hastalıklara karşı direncinin artırılması, değeri yüksek yeni bitki türlerinin üretilmesi ya da mevcut olanların daha ucuza üretilmesi ve özelliklerinin geliştirilmesi sağlanabilir. Teknoloji transferi ve kullanımı ile ilgili alt yapı ülkemizde büyük oranda mevcuttur. Türkiye'de işlenmiş olanlar da dahil herhangi bir ürünün transgenik olup olmadığına ilişkin analizleri yapmak üzere Ankara İl Kontrol Laboratuar Müdürlüğü'nde yeterli teknolojiye sahip altyapının kurulduğu bildirilmiştir. Ayrıca Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından Bursa Gıda Kontrol ve Merkez Araştırma Enstitüsü'nde de benzer bir altyapının kurulmakta olduğu da belirtilmiştir. İleriye dönük, sanayiye aktarılabilecek ve sektörün kendi içinde kullanabileceği ürünlerin üretimine yönelik çalışmalar bir an önce başlatılmalıdır.

Ülkemizde henüz biyoteknoloji ürünleri geniş kitleler tarafından bilinmemekte ve konu dar bir çevrede, belirli bir bakış açısı ile değerlendirilmektedir. Söz konusu değerlendirmeler biyoteknolojiyi meslek olarak seçmiş kişiler tarafından yapılmakta ve her zaman olumlu yönleri gösterilmektedir. Ancak her yeni teknolojide olduğu gibi, biyoteknoloji de beraberinde hem avantajlar ve hem de dezavantajlar getirmektedir. Önemli olan her iki boyutunun da çok iyi değerlendirilerek gerekli faydaların sağlanmasıdır. Biyoteknolojik ürünlere talebin oluşması için öncelikle bilgilendirme safhasının geçilmesi gerekmektedir. Biyoteknolojide başarılı olmak için güçlü araştırma kuruluşlarının varlığı büyük önem taşımaktadır. Ayrıca yasal düzenlemeleri hazırlayarak kontrol eden ve teşvik sistemleri oluşturan devlet kuruluşlarının etkin çalışması, risk alabilen finans kuruluşlarının oluşması, gönüllü ve profesyonel örgütlerin mevcut olması gereklidir. Üniversite, sanayi, devlet kuruluşları ve bakanlıklar aracılığıyla toplum bilgilendirilerek, konuya ilişkin sorunların geniş katılımla çözülmesi sağlanmalıdır. Transgenik ürün (GMO) olarak ifade edilen genetik yapısı değiştirilmiş ürünlerin Türkiye de üretimi yoktur ancak belirli eşik değerlerin altında ithalatı yapılmaktadır. Bu ürünler ithal edilirken bir kontrole tabi tutulmamaktadır, çünkü kontrol müdürlüklerine verilen böyle bir talimat yoktur. Firmalardan ya da vatandaşlardan özel bir talep geldiği takdirde kontrol müdürlükleri numuneleri inceleyebilecek yeterli alt yapıya sahiptir. Transgenik ürünlerin ticareti ve bu ürünlerin kontrolüne ilişkin görüşmelerin devam ettiği ve bu konuyla ilgili bir kanunun hazırlık aşamasında olduğu belirtilmiştir. Türkiye de biyoteknoloji henüz çok yeni bir konu olmasına rağmen, pek çok ülkede bu konuyla ilgili üst düzey araştırmalar yapılmaktadır. - ABD, Arjantin gibi ülkelerde biyoteknolojik araştırmaların ve bu ürünlerin üretiminin yoğun olduğu, - bu ülkelerde üretilen transgenik ürünlerin soya ve mısırda yoğunlaştığı ve - Türkiye nin tohum üretiminin yeterli olmadığı ve bu ülkelerden soya ve mısır ithal ettiği, göz önünde bulundurulursa, Türkiye de transgenik ürün üretilmemesine rağmen satışa sunulmuş olan transgenik ürünlerin varlığından söz edilebilir. Türkiye nin mısır üretim rakamları incelendiğinde ihtiyacı karşılamadığı görülür. Türkiye bu ihtiyacının önemli bir kısmını tablo-3 te görüldüğü gibi ABD ve Arjantin den karşılamaktadır. TABLO:3 Türkiye nin mısır tohumu ithalatı (2003 yılı verileri)

Ülke adı Ölçü Miktar Değer($) ABD Kg 1.113.063.275 174.464.701 ARJANTİN Kg 356.619.649 53.247.782 DİĞER Kg 347.234.893 44.102.647 Toplam Kg 1.816.917.817 271.815.130 Kaynak: DİE Türkiye de soya üretimi de ihtiyacı karşılamaktan uzaktır. Bu durum ithalat miktarına yansımaktadır. 2002 yılında yaklaşık 613 bin ton soya ithalatı yapan Türkiye, 2003 yılında 810 bin ton soyayı yemlik olarak ithal etmiştir. Ancak bunun 400 bin tonunun hayvan yemi olarak kullanıldığı geri kalan kısmının fabrikalarda yağı çıkarılarak soya yağı haline getirildiği iddia edilmektedir. TABLO:4 Türkiye nin soya tohumu ithalatı (2003 verileri) Ülke adı Ölçü Miktar Değer($) ABD Kg 382.823.785 105.092.695 ARJANTİN Kg 336.990.849 89.847.466 DİĞER Kg 93.821.060 25.501.000 Toplam Kg 813.635.694 220.441.161 Kaynak: DİE Bu gıdaların zararlı olup olmadığı konusunda uzmanlar da henüz fikir birliğine varmamışken Türkiye de bu konuda Tarım ve Köyişleri Bakanlığı nın denetiminde kontrollü bilimsel çalışmalar yapılmaktadır. Bugün Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından pamuk ve mısırda kontrollü koşullarda alan denemeleri yapılmaktadır. Dünya Ticaret Organizasyonu nun biyo-protokol anlaşmasına göre, transgenik ürünlerin sağlığa zararlı oldukları kanıtlanmadığı sürece bu ürünlerin ticareti engellenememektedir.

Ülkemizin tarımsal dış ticareti incelendiğinde en büyük ihraç pazarımızın AB olduğu söylenebilir. AB transgenik ürünlerin üretimi ve ithalatı konusunda çok sıkı düzenlemelere sahiptir. Dolayısıyla Türkiye transgenik ürün üretimine başlasa bile Avrupa pazarına girişin zor olduğu ve Avrupalı tüketicilerin bu tür ürünleri tercih etmediği düşünülürse, modern biyoteknolojinin tarım alanında kullanılmasının kısa ve orta vadede tarımsal ihracatımız açısından olumlu bir değişiklik yapmayacaktır. Hatta geleneksel ve organik ürünlerimize bulaşma olasılığı nedeniyle, bu tür ürünlerimizin ihracatını da sıkıntıya sokabileceği, hatta durmasına yol açabileceği düşünülmektedir. Bu durum özellikle tarımsal ürün ihracatımız içinde giderek önem kazanmaya başlayan organik tarım ürünleri ihracatımız üzerinde daha büyük bir tehdit oluşturabilecektir. Kaldı ki, Türkiye sahip olduğu toprak, bitki örtüsü ve iklim koşulları nedeni ile hemen her tür ürünün taze ve doğal olarak yetiştirilebildiği üretim yapısı ile dünyada tüketici düzeyinde transgenik ürünlere karşı tercih edilen bir üretime sahiptir. Ülkemiz İthalat Rejimi kapsamında kamu ahlakı, kamu düzeni ve kamu güvenliği ile insan, hayvan ve bitki sağlığının korunması veya sınai ve ticari mülkiyetin korunması amacıyla ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde önlem uygulanan ürünler kapsamı dışındaki tüm ürünlerin ithali serbesttir. Ayrıca, bütün tarım ve gıda maddelerinin ithalatında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'ndan; eczacılık, sanayi ürünlerinin ithalatında ise Sağlık Bakanlığı'ndan kontrol belgesi alınması gerekmektedir. Dış ticaretle ilgili veriler arasında, ülkemize modern biyoteknoloji yöntemleriyle üretilen tarım ve gıda maddelerinin ithal edildiği yönünde bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak, önümüzdeki dönemde kaydedilecek gelişmelere bağlı olarak, bu konunun gündeme gelmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle, modern biyoteknoloji yöntemleriyle üretilen ürünler için geçerli olacak çok taraflı ticaret kurallarının oluşturulmasından önce, bu alanı düzenleyen ulusal düzenlemelerin yapılmasında yarar bulunmaktadır. Ancak, ulusal düzenlemeler yapılırken, modern biyoteknoloji alanındaki gelişmelerin de düzenli bir şekilde izlenmesi ve bunun sonuçlarının ulusal düzenlemelere yansıtılması gerekmektedir. Bu kapsamda, çağdaş sistemlerde geçerli bir uygulama olan ve tüketicilere almak istedikleri ürünle ilgili her türlü bilgiye ulaşabilmeleri imkanını veren etiketleme uygulamasına geçilmesi etkin pazar çözümlerine ulaşabilmek bakımından yararlı olacaktır. Sonuç olarak Türkiye ileride ortaya çıkabilecek gıda kıtlığından olumsuz bir şekilde etkilenmemek ve tarımda diğer gelişmiş ülkeler gibi biyoteknolojik ürün ticaretinden hak ettiği payı alabilmek için var olan yetişmiş teknik elemanları ve bitkisel genetik zenginliğini, eksiği olan üniversitelerin kuracağı biyoteknoloji laboratuarları ile değerlendirmek zorundadır. Söz konusu teknolojiyi kullanamadığımız durumda, yabancı ülkelerin ürünlerini pazarladıkları bir ülke olmayı kabullenmekten başka seçenek kalmayacaktır. Bu nedenle ülkemizin her türlü kaynaklarından yararlanarak risk analizi ve değerlendirmeleri yapabilir niteliğe kavuşmak ülkemiz için öncelikli olmalıdır. VI. BİYOGÜVENLİK Biyogüvenlik, modern biyoteknoloji tekniklerinin uygulamalarının ve modern biyoteknoloji ürünlerinin insan sağlığı ve biyolojik çeşitlilik üzerinde oluşturabileceği olumsuz etkilerin belirlenmesi sürecini (risk değerlendirme) ve belirlenen risklerin meydana gelme ihtimalinin ortadan kaldırılması ya da, meydana gelme durumunda oluşacak zararların kontrol altında tutulması için (risk yönetimi) alınan tedbirleri ifade etmektedir.

Biyoteknoloji uygulamalarında kullanılan teknik, canlıda yapılan genetik değişiklik, sonuç ürün ve ürünün kullanım amacı ile yeni farklı riskler oluşturduğundan, ayrı tedbirler gerektirmektedir. Bu nedenle biyogüvenlik, laboratuvar ve kapalı alan denemeleri (sera çalışmaları dahil), çevreye salımı ve gıda olarak kullanımı durumları için, ayrı düzenlemeleri içermektedir. Biyogüvenlik tedbirleri bilimin önünü kesmeden, insan sağlığı, sosyal yapı ve biyolojik çeşitlilik üzerinde oluşacak olumsuzlukları önceden belirleyerek, tedbir alma yolundaki kurumsal ve idari sistemleri gerektirmektedir. Bu bağlamda, biyogüvenlik, hukuki düzenlemeler ve bilgi paylaşımı dahil, değerlendirme-izleme-kontrol mekanizmalarını kapsayan kurumsal yapılanma olarak iki kısımda ele alınabilir. modern biyoteknoloji çalışmaları yapılırken güvenlik önlemleri de dikkate alınmalıdır. Alınacak güvenlik tedbirlerinin neler olacağı, yapılan faaliyetle doğrudan ilgili olmakla beraber, biyogüvenlik kapsamında alınması gerekli genel tedbirler belirlenmiş durumdadır. Bu tedbirler, gerek uluslararası ve gerekse Avrupa Birliği ve diğer bazı ülkelerin yapmış olduğu mevzuatlarda açıkça belirtilmektedir. Ülke olarak henüz başlangıç safhasında olmamız, bu çalışmaların daha güvenli ortamlarda ve daha güvenli sonuçlar üretecek şekilde planlanması ve yürütülmesini kolaylaştırmaktadır. Ayrıca, ülkemizde bu çalışmaların doğrudan kar amacına yönelik olmaması, gerekli güvenlik önlemlerinin alınmasını daha da kolaylaştırmaktadır. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de yeni bir kavram olan biyogüvenlik ile ilgili farklı yaklaşımlar mevcuttur. Ancak, üzerinde anlaşmaya varılan ortak bir nokta bu konuda bir güvenlik zincirinin oluşturulmasının gerekliliğidir. Ülkemizde de, aynı noktadan hareketle hem hukuki ve hem de kurumsal alt yapının oluşturulması için ilk çalışmalar başlatılmıştır. Ülkesel biyogüvenlik sisteminin kurulması için yasal düzenlemelerin yapılmasına, elde edilen bilgilerin kullanıcılar, karar vericiler ve halka duyurulması için gerekli tedbirlerin alınmasına ve kontrol ve takip sisteminin kurulmasına ihtiyaç vardır. Gerek ithal edilen ve gerekse yurt içinde üzerinde çalışılan biyoteknoloji ürünlerinin tamamının biyogüvenlik ile ilgili testlerin tamamından geçmesi gerekmektedir. Ülkemizde ilk mevzuat hazırlık çalışmaları Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından başlatılmıştır. Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü koordinasyonunda yürütülen çalışmalar neticesinde, ilgili mevzuat çalışmalarında çok kısa sürede büyük aşamalar kaydedilmiştir. Transgenik bitkilerle ilgili mevzuat çalışmaları dünyanın diğer ülkeleri ve uluslararası mevzuat çalışmaları ile paralel olarak yürütülmektedir. Belirlenen ana esaslar çerçevesinde, konu - Transgenik Kültür Bitkilerinin Alan Denemeleri, - Transgenik Kültür Bitkilerinin Tescili - Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmaların Üretilmesi, Pazara Sürülmesi olarak üç kısma ayrılmıştır. Bu kapsamda, söz konusu ürünlerin üretilmek üzere ülkemize girmeden önce gerekli araştırmaların yapılmasını sağlamak üzere Transgenik Kültür Bitkilerinin Alan Denemeleri Hakkında Talimat Mayıs 1998 de yürürlüğe girmiştir. Yukarıda bahsedilen çalışmalara paralel olarak TÜBİTAK koordinatörlüğünde kurulan komisyonlar tarafından Genetik Yapıları Değiştirilmiş Organizmaların Üretilmesi, Pazara Sürülmesi ve Genetik Olarak Değiştirilmiş Mikroorganizmaların Geliştirilmesi ve Kullanımı ile ilgili mevzuat çalışmalarına temel teşkil edecek teknik metinler hazırlanmıştır ve kanunlaşması için gerekli işlemler devam etmektedir.

YARARLANILAN KAYNAKLAR * Tarım ve Köyişleri Bakanlığı * Dış Ticaret Müsteşarlığı * TAGEM (Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü) * TİGEM (Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü) * TÜSİAD (Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği) * Konu ile ilgili makale ve gazete haberleri * Konu ile ilgili çeşitli web siteleri