1961 ANAYASASıNDAN 1982 ANAYASASıNA



Benzer belgeler
TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

Hazırlayan: TACETTİN ÇALIK. Tacettin Hoca İle KPSS Vatandaşlık

İÇİNDEKİLER TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI. Madde Sayfa BAŞLANGIÇ...17 BİRİNCİ KISIM. Genel Esaslar. I. Devletin şekli

MEHMET UTKU ÖZTÜRK 1961 KURUCU MECLİSİ

Tüm Kamu Personeli İçin GYS. Görevde Yükselme Sınavlarına Hazırlık El Kitabı. Konu Anlatımı + Soru Bankası

1: İNSAN VE TOPLUM...

TEMEL HUKUK. Sosyal Düzen Kuralları

Sosyal Düzen Kuralları. Toplumsal Düzen Kuralları. Hukuk Kuralları Din Kuralları Ahlak Kuralları Görgü Kuralları Örf ve Adet Kuralları

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI BAŞLANGIÇ

2-) Türkiye de tek dereceli seçim ilk kez hangi seçimlerde uygulanmıştır? A) 1942 B) 1946 C) 1950 D) 1962 E) 1966

1982 ANAYASASI, ANAYASANIN HAZIRLANMASI, KABUL EDİLMESİ VE TEMEL İLKELERİ

İ Ç İ N D E K İ L E R

2015 YILI 25. DÖNEM MİLLETVEKİLİ GENEL SEÇİMİNDE ADAY OLMAK İSTEYEN KAMU GÖREVLİLERİYLE İLGİLİ REHBER

Sosyal Düzen Kuralları

Lex specialis derogat legi generali

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI II. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

Tanzimat tan Günümüze Anayasal Gelişmelerde Temel Hakları Sınırlayan Ceza Muhakemesine İlişkin Düzenlemeler

ÖZETLE. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

KAMU YÖNETİMİ KAMU YÖNETİMİ YRD.DOÇ.DR. BİLAL ŞİNİK

Cumhurbaşkanı. Türkiye nin Yönetim Yapısı Doç. Dr. Aslı Yağmurlu

LAW 104: TÜRK ANAYASA HUKUKU 14 HAFTALIK AYRINTILI DERS PLANI Doç. Dr. Kemal Gözler Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi

DERSİMİZİN TEMEL KONUSU


TCK-CMK-CGTİK-PVSK ve İLGİLİ MEVZUAT

TÜRK HUKUK DÜZENİNİN YÜRÜRLÜK KAYNAKLARI (2) Dr. Öğr. Üyesi Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

KARAR 1 (672 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarılmaya dair) Davalı : Başbakanlık /ANKARA

Adalet Bakanlığı. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü. Personeli Görevde Yükselme GYS. Konu Anlatımlı. Sınavlarına Hazırlık El Kitabı

M. Gözde ATASAYAN. Kamu Hizmetlerinin Süreklilik ve Düzenlilik İlkesi

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm ANAYASA KAVRAMI

2014 YILI MAHALLİ İDARELER SEÇİMİNDE ADAY OLMAK İSTEYEN KAMU GÖREVLİLERİYLE İLGİLİ REHBER

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

DEMOKRASİ VE SAYDAMLIK ENSTİTÜSÜ

Anayasası na göre, TBMM aşağıdakilerden hangisini bir parlamento kararıyla gerçekleştirir? Anayasası na göre ara seçim ne demektir?

TÜRK ANAYASA DÜZENİ Bahar dönemi Ara sınavı

Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Başlangıç Metni ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun

9.Sınıf Sağlık Hizmetlerinde İletişim. 3.Ünte Toplumsal İletişim HUKUK KURALLARI / İNSAN HAKLARI 21.Hafta ( / 02 / 2014 )

T.C. D A N I Ş T A Y ONİKİNCİ DAİRE Esas No : 2011/6627 Karar No : 2015/4677

GENEL OLARAK DEVLET TEŞKİLATI SORULARI

İNSAN HAKLARI. Sosyal ve Ekonomik Haklar Kültürel haklar (10. Hafta)

Kanun, üniversitelerin ülke sathına dengeli bir biçimde yayılmasını gözetir.

KAMU YÖNETİMİ. 5.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

DEMOKRATİK, ÖZGÜRLÜKÇÜ VE EŞİTLİKÇİ BİR ANAYASA İÇİN; ANAYASA KADIN PLATFORMU NUN TALEPLERİ

10. Herhangi bir sebeple boşalan bakanlığa en geç kaç gün içinde yeni bakan atanır? A) 5 gün B) 10 gün C) 15 gün D) 20 gün E) 25 gün

Aşağıdakilerden hangisi parlamenter sistem ile ilgili doğru bir bilgi değildir? A) Yasama organı, güvensizlik oyu ile Bakanlar Kurulunu düşürebilir.

ŞİKAYET NO : /317 KARAR TARİHİ : 21/01/2014 RET KARARI ŞİKAYETÇİ :

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI SORULARI

İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ

TOPLU İŞ HUKUKU (HUK302U)

21 EKİM 2007 TARİHLİ HALKOYLAMASI

II- UYGULANACAK YASA KURALI DEĞERLENDİRMESİ:

BİRİNCİ KISIM İDARE HUKUKUNUN TEMEL KAVRAMLARI

SAĞLIK MEVZUATI VE. HEMġIRELIK HAFTA Anayasası Kapsamında ÇalıĢanların Hakları. HEDEFLER Bu üniteyi çalıştıktan sonra;

Bölüm 6 DEVL ET ŞEKİLL ERİ I : MONARŞİ VE CUMHURİYET

KAMU YÖNETİMİ. 9.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI. Resmi Gazete: Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas Sayısı : 2009/59. Karar Sayısı : 2011/69

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI

Özet : Hakim ve savcıların havaalanlarında VIP uygulamasından yararlanamayacağı

BDP KARŞILAŞTIRMALI ANAYASA PAKETİ TASLAĞI

HUKUK. Soru Bankası İÇTİHAT

Görevde Yükselme. Konu Anlatımı Soru Bankası GYS. Sınavlarına Hazırlık El Kitabı. Sosyal Güvenlik Kurumu. Şef ve Memur Unvanlar İçin

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü TÜRK ANAYASA DÜZENĐ BAHAR DÖNEMĐ ARA SINAVI CEVAP ANAHTARI

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS

2016 YILI GÖREVDE YÜKSELME; - MÜDÜRLÜK

Birleşmiş Milletler Avukatların Rolüne İlişkin Temel İlkeler Bildirgesi (Havana Kuralları)

Türkiye'de "Decentralization" Süreci

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...V ÖZET...VII ABSTRACT...VIII İÇİNDEKİLER...IX KISALTMALAR LİSTESİ...XV GİRİŞ...1

İnsanlık ailesinin tüm üyelerinde bulunan onuru ve onların eşit ve ayrılmaz haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu,

24 Aralık 2007 PAZARTESİ. Sayı : MAHKEMESİ KARARI. Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : İTİRAZIN KONUSU :

CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUN DA BELİRLENEN İLKELER

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASININ BAZI MADDELE RİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN. (Resmi Gazete ile yayımı: 16.6.

İMAR HUKUKUNDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT DAVALARI

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

ANAYASA UZLAġMA KOMĠSYONU BAġKANLIĞINA

Başkentteki Yardımcı Kuruluşlar. Türkiye nin Yönetim Yapısı Doç. Dr. Aslı Yağmurlu

TCK-CMK-CGTİK-PVSK ve İLGİLİ MEVZUAT

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI NA

Çocuk Hukuku. Çocuk Hukukunun Özellikleri. Çocuk Hukukunun Özellikleri Yrd. Doç. Dr. Çetin ERDOĞAN. 16 Mayıs

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

VERBİS. Kişisel Verileri Koruma Kurumu. Veri Sorumluları Sicili. Nedir?

Türkiye Milli Eğitim Sisteminin Yasal Dayanakları. 2. Eğitim ve Öğretimi Düzenleyen Yasalar. 3. Milli Eğitim Şuraları. 4.

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

TİCARÎ SIR, BANKA SIRRI VE MÜŞTERİ SIRRI HAKKINDA KANUN TASARISI

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI. Resmi Gazete tarih/sayı: /25526 Esas Sayısı : 2004/52 Karar Sayısı : 2004/94 Karar Günü :13.7.

ELAZIĞ VALİLİĞİNE (Defterdarlık) tarihli ve /12154 sayılı yazınız

Görevde Yükselme Sınavlarına Hazırlık

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI

CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİ, KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMESİ, YÖNETMELİK ve KARARI

Komisyon. KPSS HUKUK Çek Kopar Soru Bankası ISBN Kitap içeriğinin tüm sorumluluğu yazarlarına aittir.

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO HBYS Programı. Yargı Örgütü Dersleri

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO HBYS Programı. Yargı Örgütü Dersleri

İçindekiler. BİRİNCİ BÖlÜM ANAYASA KAVRAMI * FONKSİYONU - YORUMU TÜRK ANAYASA HUKUKUNUN TARİHSEL GELİŞİMİ

Transkript:

Muzaffer SENCER * 1961 ANAYASASıNDAN 1982 ANAYASASıNA GİRİş Türkiye'nin Cumhuriyet dönemindeizlediği siyasal ve yönet~el süreç dar anlamıyıa: bir Anayasal süreçtir. Toplumdaki siyasalde~ ğişme ve gelişmeler son yansımasını Anayasa'da bulmuş ve Turkiye tarihinin belli başlı dönemeçleri ayrı Anayaşal dönemler olarak belirmiştir" Türkiye Cumhuriyeti'ni önceleyen Kurtuluş Savaşı koşullarının ürünü olan 1921 Anayasası'ndan başlayarak 1924, 1961 ve 1982 Anayasaları, aralarında derin ayrımlar bulunan toplumsal dönemlenn anlatımıdır. Yeni Türkiye'nin kuruluş dönemini düzenleyen 1924 Anayasası, laik Cumhuriyet rejimini temel kurumlarıyla birlikte gerçekleştirmeyi amaçlayan ve yola çıktığı halk egemenliği ilkesi uyarınca bu egemenliği kullanan biricik organ olarak yasama (Meclis) üstünlüğüne dayanan bir Anayasadır. Tek parti rejimine olduğu kadar çok partili yaşama da uyarlanabilen 1924 Anayasası, değişik siyasal iktidatlara tanık olmak La birlikte Cumhuriyet'in oluşum koşullarına uygun düştüğü için 1960'lara kadar 36 yıl yaşayabilmiştir. Ancak yasamaya tanıdığı tartışma"sız üstünlükle"bir Parlamento egemenliğine yol açtığı gibi, ekonomik ve toplumsal haklarla yasama ve yürütmenin yargı denetimine yer vermediği iç~n t()plumda giderek yoğunlaşan «demokratik ve sosyal hukuk deyleti» istem" lerine yanıt verememiş, bu nedenle yerini yeni bir Anayasa'ya bırakmıştır,,~ Dr.) TODAİE Öğretim Üyesi..

4 İNSAN HAKLARI YILLlCı Yeni toplumsal istemleri karşılamak üzere 1960 Devrimi'yle başlayan dönemin başlıca ürünü, yasama ve yasamanın bir türevi olan yürütme karşısında denetleyici bir organ olarak yargıya tanıdığı ağırlıkla güçler dengesini sağlamak isteyen 1961 Anayasası'dır. Böylece yargıyı güçlendiren yeni Anayasa, demokratik ve toplumsal beklentilere karşılık olarak, temel hak ve özgürlükleri tam bir güvence altına alırken, Türk yurttaşlarına çağdaş Anayasalar' da yer bulan ekonomik ve toplum'sal hak ve özgürlükleri de kapsamlı olarak tanımıştır. 1961'i izleyen dönemde geniş hak ve özgürlüklerden yararlanan çeşitli toplum kesimlerinin giderek etkinleşen örgütlü istem ve muhalefeti karşısında Anayasanın öngördüğü ilkeleri gerçekleştirmeyen siyasal iktidarlar, bu ortamda boyatan toplumsal ve siyasal kargaşadan Anayasayı sorumlu saymaya başlamıştır. 1971 ara rejimiyle 1961 Anayasası iki kez önemli değişmelere uğramış; temel hak ve özgürlüklere kimi sınırlamalar, Anayasal kuruluşlara kimi kurallarnalar getirilirken, yürütmeye daha geniş bir eylem özgürlüğü tanıyan değişikliklere gidilnıiştir. 1971 ve 1973 Anayasa değişikliklerine karşın, toplumun yapısal sorunları çözümlenemediği için 12 Mart'ı izleyen yıllarda da toplumsal barış ve gönenç sağlanamamıştır. Bunda, rejimi giderek yıpratan siyasal çekişmelerin yanında 1977'de başlayan ekonomik bunalımın varolan sorunları daha da ağırlaştırmasının önemli bir rolü olmuştur. Güçlü, kararlı ve sürekli iktidarlara elvermeyen koalisyon hüküınetleriyle sorunların üzerine gidilemediği gibi, siyasal iktidarlarca bunalımın kökeni toplumsal ve ekonomik yapıda bulunacak yerde Anayasada aranınıştır. Anayasanın güçlü bir yürütmeye olanak tanımadığı, yargının yasama ve yürütme yerine geçtiği savları iktidarların başarısızlıkları için ileri sürdükleri başlıca gerekçeler olmuştur. Siyasal iktidarların bu anlayışla ekonomik sorunlara çözüm bulmak şöyle dursun, toplum'sal dirlik ve güvenliği bile sağlayamadığı bir ortamda toplumsal kargaşanın 1978'den sonra anarşi ve teröre dönüşerek hızla tırmanmasıyla Türkiye'de yeni bir siyasal ve Anayasal dönemin koşulları hazırlanmıştır.

1%1 ANAYASASıNDAN 1~2 ANAYASASıNA 5 Böylelikle, kamu düzenini yeniden sağlamak amacının ön aldığı ve 1961 Anayasası'nın yürütmeyi öteki organlar karşısında güçlendiren yeni bir Anayasa'ya yerini bıraktığı 1980 rejimi'ne geçilmiştifo 1980 REJİMİ Bu gelişmeler sonucu 12 Eylül 1980 tarihinde «ülkenin ve milletin bütünlüğünü korumak... can ve mal güvenliğini sağlamak... ve Devlet otoritesini tarafsız olarak yeniden tesis ve idame etmek» amacıyla Türk Silahlı Kuvvetleri «emir ve komuta zinciri içinde bir hareket»le «yönetime el koymak zorun emirle gerçekleştirdiği da kalmıştır». «Demokratik özgürlükçü parlamenter sisteme inancını» belirten hareket, sistemin,«dejenere edilmesine ve tıkanmasına mani olucu ve Türk toplumuna yaraşır bir Anayasa, seçim kanunu ile partiler kanununu hazırlamayı ve paralel düzenlemeler yapmayı müteakip», «özgürlükçü, demokratik, laik ve sosyal hukuk kurallanna dayalı bir yönetime ülke idaresini devretrnek» amacındadır. Bu hazırlıklar tamamlanıncaya kadar «her türlü siyasi faaliyetler» -ilerde izin verilmek üzere- «her kademede -zorunlu olarakdurdurulmuştur.» Parlamento üyeleri -«vaktiyle suç işlediği saptananlar» dışında - «siyasi faaliyetlerinden dolayı suçlanmayacak», «can güvenliklerinin sağlanması amacı ile... belli yerlerde ikamete olan parti liderleri «durum müsait olunca serbest tabi tutulmuş» bırakılacaktır». «Harekatı gerçekleştiren Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlan, yeni hükümet ve yasama organı kuruluncaya -kadar muvakkat bir zaman için yasama ve yürütme yetkilerini kullanmak üzere», Milli Güvenlik Konseyi (M.G.K.) olarak örgütlenmiştir. Devlet, Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı'nca açıklandığı gibi, «harekat»ın amaçlan, «milli birliği korumak; anarşi ve terörü önleyerek, can ve mal güvenliğini tesis etmek; devlet otoritesini hakim kılmak ve korumak; sosyal banşı, milli anlayış ve beraberliği sağlamak; sosyal adalete, ferdi hak ve hüriyetlere, İnsan haklanna dayalı Laik Cumhuriyet rejimini işler hale getirmek

6 1:\SAN HAKLARI YILLlCı ve nihayet nıakul bir sürede yasal düzenlemeleri tamamladıktan sonra sivil i~areyi yenide~ tesis etmek»tir. 1 1980 rejimi, kamu düzeninin yeniden kurulması yolund~ki amaçlarına ulaşana değin yürürlükte olacak hukuksal düzeni' 'belirlemek üzere 27.10.1980 tarih ve 2324 sayılı bir yasayla 2 yeni Anayasal düzeninin esaslarını koymuştur. Buna göre, sayılan ayrıkhklar (istisnalar) dışında «yeni bir Anayasa kabul edilip yürürlüğe girinceye kadar» ı961 Anayasası yürürlükte sayılmıştır. Anılan ayrıklıklara gelince, bunlar, «Anayasada. TBMM'ne, Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu'na ait olduğu belirtilmiş bulunan görev ve yetkiler»in 12 Eylül 1980 tarihinden itibaren geçici olarak Milli Güvenlik Konseyi'nce ve Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkilerinin de,milli, Güvenlik Konseyi Başkanı ve Devlet Başkanı'nca yerine getirilip kullanılmasıdır. Yasa' da, taşıdığı yetkilerle «Milli Güvenlik Konsey'ince kabul edilerek yayımlanan bildiri ve karar hükümleriyle yayımlanan ve yayımlanacak' olan kanunların Anayasaya ay kırılığı iddiasının ileri sürülemeyeceği» belirtilerek Konsey' in kararları ve yasalarının Anayasa'ya uygun düşmediği durumlarda Anayasa hükmü yerine geçeceği hükme bağlanmıştır. Bu hükümleyasama işlevini geçici olarak yargı denetimine kapayan yasa, Milli Güvenlik Konseyi'nin bildiri ve kararlarındaki hükümlerle kararnamelerin, yürütülmesinin durdurulması ve iptali istemlerine izin vermeyerek yürütmeyi de bir süre için yargı denetiminin dışına almıştır. Bunq.n gibi, kamu personeline ilişkin işlem ve kararların yürütülmesinin' durdurulması istemine de İzİn verilmeyerek memur güvenliğine ilişkin hükümler yeni bir statüye bağlanmıştır. Son olarak ilk maddede örtük olarak belirtilen hükümlere açıklık getirilerek Milli Güvenlik Konseyi' nin bildiri ve kararlarındaki hükümlerle Konsey' ce kabul edilerek yayımlanan ve yayımlanacak i Devlet, Genelkurmay. ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Kenan Evren'in 12 Eylül 198Q tarihli Radyo-Televizyon Konuşması ile 16 Eylül 1980 tarihli ilk basın toplantısı, Bkz. 12 Eylül Öncesi ve Sonrası, 's.' 196-206. «Anayasa Düzeni Hakkında Kanun», Resmı Gazete, 28.10.1980-17145.

1961 A,NAYASASINDAN1982 ANAYASASıNA olan yasaların «Anayasa hükümlerine uymayanlan»nın An:aya5fl değişikliği, yasalara uymayanlarınınsa yasa değişikliği olarak yürürlüğe gireceği vurgulanmıştır. «Anayasa düzeni» kurulu:rken yineaynı. tarihte kabul edilen bir yasayla 3 çalışmaları durdurulan siyasal partilere «kayyim tayini» öngörülmüş; ancak 16 Ekim 1981 tarihli bir yasayla 4 siyasal partiler kapatılmış (feshedilmiş)tir. Buna göre, «12 Eylül 19BO tarihine kadar kurulmuş olan bütün siyası partiler;. tüm merkez, il, ilçe ve diğer şube teşkilatları, kadın ve gençlik kolları ve her türlü yardımcı kuruluş ve yan organları ile birlikte feshedilmiştir.» Tüm malları Hazineye geçen siyasal partilerden CHıp'nin Atatürk'ün vasiyetnamesine göre sahip olduğu mal varlığının yönetiminin Devlet Başkanlığı Genel Sekreterliğince yerine getirilmesi öngörülmüştür. Bu yasayla, o tarihe değin yürürlükte olan64b sayılı Siyasi Partiler Kanunu yürürlükten kaldınlmıştır. 12 Eylül rejimi, yeni Anaya sal düzeni belirledikten sonra 12 Aralık 1980 tarihlimilli Güvenlik Konseyi'ne ilişkin bir düzenlemeyle s yasama yetkisinin yanısırakısa bir süre için yürütme yetkisini -de kullanan Konsey'in yapısıyla -Başkan ve üyelerinin adlannı, görev ve yetkilerinin süresini göstermiştir: İlgili yasada Millı GüvenHk Konseyi'nin, aynı zamanda Devlet Başkanı ve Konsey Başkanı olan Genelkurmay Başkanıyla Kuvvet Komutanları ve Jandarma Genel Komutanından oluştuğu belirti! dikten sonra «yeni 'DBMM'nin fiilen görevine başlamasına kadar Başkan ve üyelerinin görev, yetki ve sorumluluklarının rütbe ve hizmet süreleriyle yaş hadlerine bakılmaksızın süregeleceği» hükme bağlanmıştır. Aynı yasada TBMM'nin oluşmasından önce halkoyuna sunula.. cak olan yeni Anayasa'yı hazırlayacak bir Kurucu Meclis'in oluşturulması öngörülmüştür. 3 2325 sayılı «Faaliyetleri Durdurulan Siyasi Parti, Demek, Federasyon ve Konfederasyonlara Kayyım Tayini Hakkında Kanun», R.G. 28.10.1980-17145. 4 2533 sayılı «SiyaSİ Partilerin Feshine Dair Kanun., R.G. 16.10.1981.17486. 5 2356 sayılı «Millı Güvenlik Konseyi Hakkında Kanun», R.G. 12.12.1980 17188 (Mük.)

8 İNSAN HAKLARI YILııGI.21 Eylül 1980 tarihinde' kurulan BakanlarKurulu'nun yürütme sorwnluluğunu,:'üstlenmesinden. sonra'yasama,yetkisiyle birlik~e Başkanı eliyle-cumhurbaşkanının yetkisini kullanan' Milli Güvenlik Konseyi, yasama işlevini yerine getirecek bir organ olarakkurucu!\1eciis'i oıuş~urm~ştur: '. 29 Haziran 1981 tarihli bir yasayla 6 bu yasada verilen görevleri yerine getirmek üzere, Kurucu Meclis,kurulmuştur. Kurucu Meclis, ilgili yasa hükümleri dışındaklkonularda Anayasa Düzeni Hakkınd;ıki Kanun,uyarınca 'TBMM'ne ait görevleri yerine getirerek yetkilerini kullanacak. olanmilli Güvenlik KQns~yi'yle, üyeleri Kon sey tarafından seçilecek b.ir Danışma Meclisi'nden oluşmuştur. Kurucu Meclis'in bir kanadını, oluşturan Danışma Meclisi'nin, 120 üyesi-otuz yaşını bitirmiş yüksek öğreniıpli olm;ık ve ı ı Eylül ı980 tarihinde bir siyasal partinin üyesi 'bulunmamak koşuluyla-her ilin sc;ı,ptayıp öj;lerdiği isteidi adaylar arasından illerin nüfusuna gö:e, 40'iysa-y~ksek öğrenim koşulu aranmaksızın Milli Güvenlik Konseyi'ne başvuranlar arasından-doğrudan doğruya Konsey tarafından seçilerek çalışması sağlanmıştır? ' Adıgeçen yasa hükümlerine göre, Kurucu Meclis'in başlıca görevleri; yeni Anayasa'yı. ve Anayasa'mn halkoyuna sunulmuş yasasını hazırlamak; halkoyuna sunularak ulusca kabul edilince kesinleşerek yürürlüğe girecek olan Anayasanın ilkelerine uygun (olarak) Siyasi Partiler Kanunu'yla her iki düzenlemeyi gözönünde tutarak Seçim Kanunu'nu hazırlamak ve Milli Güvenlik Kon'seyi'nce kararlaştırılacak tarihte.yapılacak Genel Seçimlerle TBMM kurulup fiilen göreve başlayıncaya kadar yasa koyma, değiştirme ve kaldırma suretiyle yasama görevlerini yerine getinnektir. «Türk milleti adına görev yapacak» olan Danışma Meclisi üyelerine dokunulmazlık tanındığı gibi, «üyelik sıfatlarını yitirme durumları dışında görevlerineson verilemeyeceğb hükmüyle üyelik güvencesi sağlanmış ve kamu kurum ve kuruluşlannda çalışanlara izinli sayılrna, ötekilere görevlerini aksatmamak 'koşuyla mesleksel çalışmalannı sürdürme izni verilmiştir. 6 2485, sayılı «Kurucu Meclis Hakkında Kaniın», R.G. 30.6.1981, 17386 (Mük.) 7 Mesleklerine göre,. Danışma Meclisi üyelerinin 4S'i hukukçu, 29'u öğretim üyesi. 23'ü emekli asker, 14'üyse eski parlamenterdir.

1961 ANAYASASıNDAN 1982 ANAYASASıNA DanışmaMeclisi üyeliğinin düşmesi; istifa yada seçilmeye en gel bir suçtan kesin hüküm giyme yada kısıtlanma, Meclis çalışmalarına özürsüz olarak bir ay içinde toplam beş gitn katılmama ve üyelikle bağdaşmayan işlerden birini kabul etme koşuluna bağ~ lanmıştır. Kurucu Meclis' de yasaların yapılmasına gelince, yasa önerme yetkisi Milli Güvenlik Konseyi üyeleriyle Bakanlar Kurulu ve en az 10 üyenin imzasını taşımak koşuluyla Danışma Meclisi üyelerine verilmiştir. Danışma Meclisi Başkanlığı'na yapılacak olan yasa öne1 rilerinden Hükümetce gönderilen tasarılarla üyelerden gelenler Genel Kurul'da görüşülüp «aynen veya değiştirilerek kabul veya reddedilen»ler Milli Güvenlik Konseyi'ne gönderilmektedir. Konsey'in Danışma Meclisi'nden gelen «kanun tasarı ve tekliflerini aynen veya değiştirerek kabul veya reddetme» yetkisi v2.rdır. Bu düzenlemeye göre, nanışma Meclisinde reddedilmiş olan bir yasayı bile «aynen kabul etme» yetkisine sahip olan Milli Güvenlik Konseyi, yasama işlevinde son sözü söyleyen organdır. Kurucu Meclis yasası, Anayasa'nın kabulü, halkoyuna sunulması ve kesinleşmesine ilişkin hükümler de koymuştur. Buna göre, Danışma Meclisi Anayasa Komisyonu tarafından hazırlanarak Genel Kurul'ca kabul edilecek olan Anayasa metni, Milli Güvenlik Konseyi'nce «aynen veya değiştirilerek kabul edildikten» sonra, bu amaçla çıkarılacak yasa hükümlerine göre halkoyuna sunulacak ve bu oylama sonucu kabul edilen Anayasa kesinlik kazanacaktır. Kurucu Meclis' ce hazırlanan Anayasa'nın halkoyuna sunulmasına ilişkin düzenlemelerle,s oylamaya katılma yeterliğiyle halkoylaması tarihi (7 Kasım 1982) belirtildikten sonra, Anayasa'nın halka tanıtılması konusunda özel hükümler getirilmiştir. Buna göre, Anayasa halka tanıtılırken, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun'un propaganda serbestliğine ilişkin hükümlerinin uygulanmasına izin verilmemiş; Anaya 8 1 Temmuz 1982 tarih ve 2687 sayılı «2485 Numaralı Kurucu Meclis Hakkındaki Kanun Hükümlerine Göre Anayasanın Halkoyuna Sunulması İçin Hazırlanacak Oy Verme KütUklerinİn Düzenlenmesine Dair Kanun», R.G. 3.7.1982-17743. 24 Eylül 1982 tarih ve 2707 sayılı «Anayasanın Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun», R.G. 25.9.1982-17823.

10 İNSAN HAKLARI yılllc-ı sa metninin Resmi Gazete'de yayınlanmasını izleyen günden (20 Ekim 1982) başlayarak Milli Güvenlik Konseyi'nin ilgili (70 sayılı) Kararı hükümleri çerçevesinde 25 Ekim'e kadar açıklanması ve tanıtılması serbest bırakılırken, bu tarihten başlayarak { son iki hafta süresince) tanıtma ve açıklama etkinliklerinin Konsey'ce belirlenecek esaslara göre yapılması hükme bağlanmıştır. Aynı yasa, geçerli oyların yarıdan çoğunun «kabul» oyu olması durumunda Anayasa'yı Türk ulusu tarafından kabul edilmiş saya.. rak, oy kullanma yeterliği olduğu halde bu oylamaya katılmayanlar için yaptırımlar getirmiştir: «Hukuki ve fiili bir mazereti olmaksızın halkoylamasına katılmayanlar, Anayasanın halkoylamasını takip eden beş yıl içinde yapılacak genel ve ara seçimleriyle mahalli seçimlere ve diğer halkoylamalarına katılamazlar, seçimlerde aday olamazlar.» Yapılan bu düzenlemeler uyarınca yeni Anayasa -öngörüldüğü gibi- 7 Kasım 1982'de halkoyuna sunulmuş % 91.4 oranında kabul oyu alarak 2709 sayılı Kanun olarak yürürlüğe girmiştir. Böylelikle, 21 yıl yürürlükte kalan 1961 Anayasası yerini yeni T.C. AnayasaSl' na bırakmıştır. 1982 ANAYASASı 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasası çeşitli çevrelerce yeni bir Anayasa olarak nitelenmekle birlikte, gerçekte hemen her maddesiyle 1961 Anayasası'nı değiştiren bir Anayasa değişikliğidir. Bu değişiklikler ülkeyi 1980' e getiren etmenler arasında sayılan 1961 Anayasası'nın tanıdığı geniş özgürlük ve yasalgüvenceyle kapsamlı yargı denetimine karşı bir tepki niteliğindedir. T.C. Anayasası, kimi ayrımlarına karşın, 1961 Anayasası'nın sistematiğini benimsemiş, ancak, dönemin gerekleri ve rejinıin amaçları doğrultusunda temel tüm maddelerinde önemli değişikliklere gitmiştir. Bu değişikliklerin genel doğrultusu, temel hak ve özgürlüklerin. özellikle olağanüstü durumlarda- sınırlarını belirlemek ve yasamayla yargı 'karşısında -başta Cumhurbaşkanı olmak üzere- yürütmeyi engellerinden arındırarak güçlendirmektir. Genel yaklaşımıyla 1961 Anayasası'ndan ayrılan 1982 Anayasası kimibiçimsel özellikleriyle de ayrımlar göstermektedir. Herşeyden önce, 177 madde ve 16 geçici maddesiyle 1961 Anayasası'ndan

1961 A~AYASASI~DAN 1982 ANAYASASI.\:A 11 daha uzun bir mehndir. Yine 1961 Anayasası'nda olduğu gibi Anayasa metninden sayılmakla birlikte, içerikce değişik bir «Başlangıç» bölümü vardır. Dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten «Başlangıç» bölümünde «12 Eylül 1980 Harekatı»nın gerekçesi açıklandıktan sonra Anayasa'nın «Atatürk inkılap ve ilkeleri doğrultusunda»1 Türkiye Cumhuriyetinin «çağdaş ınedeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde» «Egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu mijlet adına kullanmaya yetkili olanların... hukuk düzeni dışına çıkamayacağı», «kuvvetler ayrımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip... bir işbölümü ve işbirliği niteliğinde olduğu», «hiçbir düşünce ve mülahazanın Türk milli menfaatlerinin... karşısında korunıa göremeyeceği», «her Türk vatandaşının (sayılan) temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanacağı» ve «Türk vatandaşlarının... millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu» biçiminde anlaşılması öngörülmüştür. Başlangıç metniyle 1961 nıetninden ayrılan yeni Anayasa, değişmeye elverişlilik bakımından da değişik bir yapıdadır. 1961 Anayasası, Anayasa değişikliği için TıBlM'M üyelerinin üçte birinin önerisi ve üçte ikisinin kabulünü yeterli sayarken, 1982 metninde aynı koşullar korunduğu gibi, Cumhurbaşkanı'na Anayasa değişikliklerini de TBMM'ne geri gönderme-ve geri gönderilen yasanın Meclis'ce aynen kabul edhnıesi durumunda - bu değişiklik yasasını halkoyuna sunabilme yetkisi tanınmıştır. Anayasa, değişiklikleri denetlernek üzere bu kurallamalarla yetinmeyerek Geçici 9. maddesiyle ilk genel seçimler sonucu toplanacak TBMM'nin Başkanlık Divanı' nı oluşturduktan sonraki 6 yıllık bir süre için özel bir düzenleme getirmiştir. Buna göre, Cumhurbaşkanı tarafından TiBM'M'ne geri gönderilen Anayasa değişikliklerinin aynen kabul edilip tekrar Cumhurbaşkanı'na gönderilebilmesi içinüye tam sayısının dörtte üç çoğunluğunun oyu gerekli görülmüştür. Değişikliğe karşı korunaklı olan 1982 Anayasası, «Genel Esaslar» başlığı altındaki maddeleriyle ilkeee 1961 hükümlerini yinelemiştir : Genel Esaslar'da (Mad. 1-2), Türkiye Cumhuriyetinin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olma nitelikleri korunurken, millilik ilkesiı sapma yorumlara yervermemek amacıyla «Atatürk

12 İNSAN HAKLARI YILLlGı Milliyetçiliği» olarak düzenlenmiş ve bu bağlamda «toplumun huzuru,milli dayanışma ve adalet anlayışı» Cumhuriyetin niteliklerine eklenmiştir. Ancak «Cumhuriyetin nitelikleri» başlıklı maddede Türkiye Cumhuriyeti'nin insan haklarına «dayalı» oln1ak yerine «saygılı» olduğu belirtilerek anlamlı bir anlatım değişikliğine gidilmiştir. Devletin bütünlüğü, resmi dili ve başkentini belirten maddeye (Mad. 3) bayrağı ve milli marşı eklenerek, bu madde hükümleri, «Devletin şekli» ve «Cumhuriyetin nitelikleri» nin yanısıra «Değiştirilemeyecek Hükümler (Mad. 4)}} başlığı altında değiştirilemeyecek ve değiştirilmesi önerilemeyecek hükümler kapsamına alınmıştır. 1982 Anayasası, 1961'de «Temel Haklar ve Ödevler» - «Temel hakların niteliği ve korunması» başlığı altında düzenlenmiş kimi ilkeleri de kapsayacak biçimde bu kısımda «Devletin temel amaç ve görevleri»ne (Mad. 5) yer vermiştir: 9 Bu maddede devletin amaç ve görevlerinin başına ulusun bağımsızlık ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhı:ıriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak amaç ve görevleri eklenmiştir. Egemenlik maddesini (Mad. 6) olduğu gibi koruyan yeni Anayasa, erklerin kullanılmasına ilişkin düzenlemelerinde (Mad. 7-9), «Yasama»nın TIHMM'ne ait, «yargı»nın bağımsız mahkemelerce kullanılan birer yetki olduğunu yinelerken, 1961 Anayasası'nda bir görev sayılmış olan «yürütme»nin aynı zamanda bir yetki olduğunu belirtmiş; böylelikle yürütme organını yasama ve yargıyla eş düzeyde ele almıştır. 1961 Anayasası'nın yine «Temel Haklar ve Ödevler» kısmında yer verdiği «ıkanun önünde eşitlik» ilkesinigenel Esaslar'a alan Anayasa (Mad. 10), herkesin «dil, ırk, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep» bakımından olduğu gibi «renk» bakımından da ayrım gözetilmeksizin yasa önünde eşit olduğunu belirtirken, 9 1961 Anayasası, devlete «kişinin temel hak ve hürriyetlerini... sınırlayan siyasi, iktisadi ve sosyal bütün engelleri kaldırmak» ve «İnsanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekji şartları hazırlamak» ödevi yüklerken, 1981 Anayasası devleti sözü geçen koşulları «hazırlamaya çalışmak»la yükümlü saymıştır.

1961 ANAYASASıNDAN 1982 ANAYASASİNA 13 devlet organları ve idareyi tüm işlemlerinde bu ilkeye uygun davranmakla yükümlü saymıştır. Temel Haklar ve Ödevler 1982 Anayasası'nda en geniş kapsamlı değişikliklerin yapıldığı <ı.kısım» «Temel Haklar ve Ödevler (ikinci Kısım)>> dir: Genel Hükümler başlığını taşıyan Birinci Bölümde, herşeyden önce «temel hak ve hürriyetlerin niteliği (Mad. 12)>> belirtilirken bu hak ve özgürlüklerin «kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklan»nı da kapsadığı eklenerek toplumsal bir sorumluluk içerdiği vurgulanmıştır. Temel hak ve özgürlüklerin herkes için varlığını tanıyan Anayasa, bunların sınırsız olmadığı, çeşitli amaç ve gerekçelerle sınırlanabileceği ilkesini benimsemiştir. Sınırlama maddesinde (ımad. 13), 1961 Anayasası'nın «temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunulamayacağı»na ilişkin hükmüne yer verilmezken, hak ve özgürlüklerin sıl1ırlan.ına nedenlerine, 1961 Anayasası'nda sayılan «Devletin ilkesi ve mitietiyle (bölünmez) bütünlüğü»nün, «Cumhuriyetin», «milli güvenliğin», «kamu düzeninin», «kamu yararının», «genel ahlakın» ve «genel sağlığın» korunması gerekçelerinin yanısıra «milli egemenlik» ve «genel asa~ yış»'ln korunmasıyla Anayasa'nın ilgili maddelerinde öngörülen özel nedenler eklenerek hükmün kapsamı genişletilmiştir. Sınırlama maddesi, saydığı sınırlama nedenlerinin temel hak ve özgürlüklerin tümü için geçerli olduğunu belirterek genel bir düzenleme hükmü getirmiştir ~ Ancak aynı maddede sınırlayıcı düzenlemenin, demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacağı gibi, öngörüldüğü amaç dışında kullanılamayacağı belirtilmiştir. 1982 Anayasası, «Temel Hak ve Hürriyetlerin Kötüye Kullanıln1aması»nı, sınırlanmasına ilişkin hükümden ayırarak ayrıca düzenlemiştir (Mad. 14). Bu madde, Anayasa'da yer alan hak ve özgürlüklerin yıkıcı ve aykırı amaçlarla kullanılamayacağını hükme bağlamıştır. Maddeye göre hak ve özgürlüklerin kötüye kullanıldığı durumlar; «Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, tenıel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin bir kişi veya

14 İNSAN HAKLARI YILLIGI zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenüğini sağlamak veya dil, ırk, din ve mezhep ayırımı yaratmak veya sair herhangi bir yoldan bu kavram ve görüşleredayanan bir devlet düzenini kurmak»tır. Kötüye kullanma hükmünün 1961 düzenlemesinden ayrıldığı önemli noktalar, kapsamının genişletilmesi yanında, türk Ceza..Kanunu'nunda yer alan bir hükmeto yer vermesidir.1961 Anayasası'nın ilgili maddesinde dil, ırk, din ve mezhep ayrımı gibi, genelolarak sınıf ayrımına dayanma yasağı, nitelikleri Anayasa'da belirtilen Cumhuriyeti ortadan kaldırmak amacına bağlanmışken, 1982 Anayasası, sınıf ayrımına dayalı bir devlet düzeni kurma yasağını, sı1)ıf egemenliği sağlama amacına bağlayarak özel bir hükümle düzeiılemiştir. Aynı madde, bu yasaklara aykırı hareket edenlerin yanısıra, «başkalarını bu yolda teşvik veya tahrik edenler» için de yaptırımlar öngörmüştür. Son olarak bu maddede, Anayasa'nın hiçbir hükmü nün «Anayasa'da yer alan hak ve hürriyetleri yok etmeye yönelik bir faaliyette bulunma hakkını verir şekilde» yorwnlanamayacağı hük~ me bağlanmıştır. 1982 Anayasası,temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması ve kötüye kullanılmama'sına ilişkin düzenlemeden sonra yeni bir maddeyle (Mad. 15), «savaş, seferberlik sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde», temel hak ve özgürlüklerin «kullanılmasının kısmen veya tamamen durdurulması veya bunlar için Anayasada öngörülen gü. vencelere aykırı tedbirler alınabilmesi»ne olanak tanımıştır. Ancak bu durumlarda da, kişinin yaşama hakkı ve maddi ve manevi varlığının bütünlüğü,korunduğu gibi; din, vicdan, düşünce ve kanı özgürlüğütyle suç ve cezalara ilişkin temel ilkelerin gözetil~ mesi öngörülmüştür. Anayasamız İkinci Kısmın İkinci Bölümü'nde düzenlediği «Kişinin Hakları ve Ödevleri» konusunda da önemli değişiklikler yapmıştır. Bunlardan başta' geleni, kişi dokunulmazlığıdır. ' lo Anayasa'daki bu hükmün, 1 Mart 1926 tarih ve 765 sayılı Türk Ceza ~_ nunu'nun 141/1. ve 142/1. maddelerinin «Sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü tesis etmeye» yönelik örgüt kurma ve propaganda yapmayı yasaklayan hükmünden kaynaklandığı açıktır. Ancak bu maddelerde geçen «tahakküm» sözü:ıaün «egemenlik» le karşılanması yanıltıcıdır. Egemenlik, Anayasanın öteki maddelerinde olduğu gibi, «tahakküm(zorbalık»} değil. «hakimiyet» anlamına gelir.

1961 ANAYASASıNDAN 1982 ANAYASASINA 15 {{Kişi dokunulmazlığı, maddı ve manevi varlığı»na ilişkin mad dede (Mad. 17) 1961 Anayasası'nda aynı başlık altında yer alan «kişi hürriyeti» ayrıca düzenlenmek üzere ayrık tutulurken, «kişi dokunulmazlığı ve hürriyeti, kanunun açıkca gösterdiği hallerde verilmiş hakim kararı olmadıkça kayıtlanamaz» hükmü maddeden çı.karılmıştır. Bunakarşılık, «mahkemelerce verilen ölüm cezalarının yerine getirilmesi hali ile meşru müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilme'si, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde yetkili mercinin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiillerh, kişinin «yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı» na aykırı sayılmamıştır. Aynı maddede kişinin «vücut bütünlüğüne» dokunulmazlık tanınırken, işkence ve eziyeii yasaklayan fıkrada «kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulması»na da izin verilmemiştir. 1961 Anayasası'nda «Sosyal ve İktisadi Haklar ve Ödevler» kapsamında ele alınarak «çalışma ile ilgili hükümler» arasında yer verilen çalışma özgürlüğü ilkesi, 1982 düzenlemesinde «Zorla çalıştırmayasağı» başlığı al~ında (Mad. 18) {(ikişinin Hakları ve Ödevleri» bölümünde yer almıştır. Buna göre, karşılıksız çalıştırma anlamındaki «angarya» gibi, isteğe bağlı olmayan «zorla çalıştırma» da yasaktır., Ancak, ülke gereksinmesinin zorunlu kıldığı alanlarda yurttaşlık ödevi niteliğindeki çalışmalara ek olarak ~hükümlülük veya tutukluluk s~releri içindeki çalıştırmalar» ve «olağanüstü hallerde vatandaşlardan istenecek hizmetler» zorla ça1ıştırma kapsamı dışında tutulmuştur. Öte yandan zorla çalıştırma sayılınayan çalıştırma ve hizmetlerin biçim ve koşullarının yasayla düzenlerimesi ön göıülürken, 1961 Anayasası'ndaki «demokratik esaslara uygun olma» koşuluna yerverilmemiştir. Kişi dokunulmazlığından ayrik, tutulan «kişi hürriyeti», 1961 Anayasası'nda «Haklarınkorunmasıyla ilgili hükümler»in başında yer alan «Kişi güvenliği»yle birleştirilerek KKişi hürriyeti ve güvenliği» başlığı altında (Mad. 19) yeniden düzenlenmiştir.

16 İNSAN HAKLARİ YILU(tf Bu madde, «herkese kişi hürriyeti ve güvenliği» tanımakla birlikte, biçim ve koşulları yasada gösterilmek üzere kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılabileceği durun1lan saymıştır: Bu durumlardan başlıcaları, mahkemelerce verilen özgürlüğü kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik önlemlerinin yerine getirilmesi, bir mahkeme kararının yada bir yükümlülük gereği ilgilinin yakalanması yada tutuklanması, bir küçüğün ıslahı yada (akıl hastası, uyuşturucu madde yada alkol tutkunu, bir serseri yada hastalık yayabilecek biri gibi) toplum için tehlike oluşturanların tedavi, eğitim yada fslahıdıf. Kişi özgürlüğünün kısıtlanabileceği durumları belirten aynı ınadde 1961'deki düzenlemeye koşut olarak «suçluiuğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin» belli koşul ve durumlarda yargıç kararıyla tutuklanabilmesine izin verirken, suçüstü yada gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda koşulları yasada gösterilmek üzere yargıç kararı olmadan yakalanmasına olanak tanımıştır. 1961'den değişik bir yaklaşımla, yakalanan yada tutuklanan kişilere bunun «sebepleri ve haklarındaki iddialan>1n herhalde yazılı» olarak, «bunun hemen mümkün olmaması halinde sözlü olarak» derhal, «toplu suçlarda en geç hakim önüne çıkarılıncaya kadar bildirilmesi» kuralını benimsemiştir. Aynı madde yakalanan yada tutuklanan kişinin-1961'de olduğu gibi- en geç kırksekiz saat ve toplu olarak işlenen suçlarda en çok onbeş gün içinde yargıç önüne çıkarılması öngörmüş, ancak «bu sürelerin olağanüstü hal, sıkıyönetim ve savaş hallerinde uzatılabil mesini» hükme bağlamıştır. Yakalanan yada tutuklanan kişinin durumunun yakınlarına bildirilmesi, soruşturmanın açığa çıkmasının sakıncalı olmaması koşuluna bağlanmış, tutuklanan kişilere makul süre içinde yargılanmayı ve serbest bırakılmayı isteme hakkı verilmekle birlikte, serbest bırakılmanın yargılama ve hükmün yerine getirilmesini sağlayıcı bir güvenceye bağlanabilmesi öngörülmllştür. 1982 Anayasası, 1961 Anayasa'sı gibi öteki klasik hak ve özgürlükleri de sayıp tanımakla birlikte, bunların düzenlenmesinde önemli değişikliklere gitmiştir. «Özel hayatın gizliliği» hükmü (Mad. 20) aile yaşamını ve saygınlığını içerecek biçimde düzenlenmiş, «haberleşme hürriyethnin

1961 ANAYASASıNDAN 1982 ANAYASASıNA 17 (Mad. 22) yargıç kararının yanısıra «gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kanunla yetkili kılınan merdin emri»yle kısıtlanabilcceği belirtilmiş, «ye::-leşme hi:irriyeti»nin 1961 sınırlamalarına ve genel sınırlama nedenlerine ek olarak suç işlenmesini önlemek, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek; «seyahat hürriyeti»ninse suç soruşturma ve kovuşturması nedeniyle ve suç işlenmesini önlemek amacıyla sınırlabilmesine izin verilmiştir (Mad. 23). «Din ve vicdan hürriyeti (Mad. 24)>> konusunda bir yenilik olarak din kültürü ve ahlak öğretimini ilk ve orta öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasına sokan 1982 Anayasası, 1961 Anayasası'nda «Düşünce Hürriyeti» bağlığı altında birlikte düzenlenen «düşünce ve düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü»nü birbirinden ~yırarak ayrı ayrı düzenlemiştir. «Düşünce ve kanaat hürriyeti (Mad. 25)>>nde ek bir hükümle kimsenin düşünce ve kanıları nedeniyle kınanıp suçlanamayacağı belirtilirken, «Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti (Mad. 26)»nde bu özgürlük, «resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak yada vermek serbestliği»ni kapsayacak biçimde düzenlenmiştir. Ancak «bu hürriyetlerin kullanılması»nın suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, devlet sırn olarak belirtilmiş bilgilerin açıklanman1ası» vb. gibi amaçlarla sınırlanabilmesi öngörülmüş, yine aynı maddede düşüncelerin açıklanması ve yayılmasında yasayla yasaklanmış olan herhangi bir dilin kullanılmasına izin vermemiştir. «Bilim ve sanat hürriyeti»ne ilişkin madde O\1ad. 27) de bu özgürlüğün «Devletin şekli», «Cumhuriyetin nitelikleri»yle «Devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkenti»ni beli:-ten maddeleri hükümlerinin değiştirilmesini sağlamak amacıyla kullanılamayacağı gibi, yabancı yayınların ülkeye girmesi ve dağıtımının yasayla düzenlenmesine engelolmayacağı belirtilmiştir. Basın ve yayımla ilgili hüküınlerde de çeşitli sınırlamalar getiren Anayasa, «Basın hürriyeti (!Mad. 28)>> alanında «düşünceyi açıklama ve yayma hürriyethyle «bilim ve sanat hürriyethne ilişkin sınırlamaları koruduğu gibi, ek kısıtlamalar da getirmiştir. Herşeyden önce, yasayla yasaklanmış olan bir dilde yayın yapılmasını (.nlemiş ve suç niteliği taşıyan «her türlü haber veya yazıyı, yazanlar veya bastıranlar veya aynıamaçla basanlar, başkasına \'crcnler:>: i sorumlu saymıştır. İlgili madde süreli yada süresiz yayınların da

18 İNSAN HAKLARI. YILııGI ğıtımının önlenmesi, toplatılması ve kapatılması önlemlerini ayrı ayrı düzenlemiştir. Buna göre, sayılan nedenlerle yayınların dağıtımının önlenmesi ve toplatılması, yargıç kararıyla yada gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda yetkili merciin emriyle olabilmektedir. Yine süreli yada süresiz yayınların, suç soruşturma ve kovuşturması nedeniyle genel hükümler uyarınca «zapt ve müsaadesi»ne olanak tanıyan Anayasa, belli suçlardan mahkum olmaları durumunda süreli yayınların mahkeme kararıyla geçici olarak kapatılabilmesini hükme bağlayarak kapatılan yayının açıkca devamı niteliğinde olan her türlü yayım yasaklamıştıry Suç niteliği içeren yayınlar için dağıtımın önlenmesi gibi yeni bir önlem getiren Anayasa, «Süreli ve süresiz yayın hakkı»nda, (imad. 29), süreli yayın çıkarabilrnek için gerekli bilgi ve belgelerin yasaya aykırılığı durumunda yayının durdurulmasına olanak tanımıştır. Öte yandan, «Basın araçlarının ko:-unması»na ilişkin n1adde (Mad. 30) de, belli suçlardan mahkum olunması durumunda, basımevlerinin «zapt ve müsadere)}sine ve işletilmekten alıkonuhnasına izin vermiştir. 1982 Anayasası'nda yeni düzenleme sayılabilecek kadar geniş kapsamlı değişikliğe uğrayan alanlardan biri de «Toplantı hak ve hürriyetleri»dir. «Dernek kurma hürriyeti (Mad. 33)>>nde 1961 Anayasası'ndaki sınırlamalar korunduğu gibi yeni kısıtlamalara da yer verilnıiştir. Buna göre, kuruluş için yetkili mercie verilmesi gerekli bilgilerin yasaya aykırılığının saptanması halinde ilgili merciin, «derneğin faaliyetinin durdurulması veya kapatılması için mahkemeye başvurması» öngörülürken; kurulmuş derneklerin genel sınırlamalara aykın davranamayacakları belirtildiği gibi, siyasal amaç gütmeleri, siyasal etkinlikte bulunmaları, siyasal partilerden destek görmeleri ve onlara destek olmalan, sendikalarla, kamu kurumu niteliğinde- II Dağıtımın önlenmesi; «Devletin iç ve dış güvenliğini, ülkesi ve milletiyle böiünmez bütünıüğünü tehdit eden veya suç işlemeye yada ayaklanma veya isyana teşvik eder nitelikte olan veya Devlete ait gizli bilgilerle ilişkin bulunan» yayımlar için söz konusudur. Toplatılma, «Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel ahii'lkın korunması ve suçların önlenmesi» amacıyla olabilmektedir. Kapatmaysa «Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünıüğüne, Cumhuriyetin temel ilkelerine, milli güvenliğe ve genel ahlaka aykırı yayımlardan mahkum olma» koşuluna bağlanmıştır.

1961 ANAYASASıNDAN 1982 ANAYASASıNA 19 ki meslek kuruluşları ve vakıflarla bu amaçla ortak hareket etmeleri yasaklanmıştır. 1961 Anayasası/nda salt silahsız,ve saldırısız olması öngörülen ve ancak kamu düzeninin korunması amacıyla yasayla sınırlanabileceği belirtilen «Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı»nda (Mad. 34), 1982 Anayasası önemli değişikliklere gitmiştir. Kamu düzenini ciddi biçimde bozacak olayların çıkması ve ulusal güvenlik gereklerine aykırı yada Cumhuriyetin ana niteliklerini yoketmeamacını güden fiillerin işlenmesi olasılığının çok yüksek olduğu durumlarda, yetkili mercie toplantı ve gösteri yürüyüşünü yasaklayabilıne yada iki ayı aşmamak üzere erteleyebilme yetkisini tanımıştır. Ayrıca, dernek, vakıf, sendika ve kamu kurumu niteliğindeki n1eslek kuruluşlarının, kendi konu ve amaçları dışında toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemeleri yasaklanmıştır. 1961 Anayasası'nda «Sosyal ve iktisadi Haklar ve Ödevler» arasında sayılan «mülkiyet hakkı», 1982 Anayasası'nda, mülkiyetin korunınasının, özgürlüğü de güvence altına alacağı g~rekçesiyle «Kişinin Hakları ve Ödev]erİ» başlığı altında yer almış (Mad. 35), böyle likle mülkiyet toplumsal bir hak olmaktan çok, bireysel bir hak olarak anlaşılmıştır. Bu bölümde hakların korunmasıyla ilgili 1961 hükümlerini genel olarak koruyan 1982 Anayasası, «Kanuni yargı yolu» başlıldı maddeyi «Kanuni hakim güvencesi (Mad. 37)>> biçiminde değiştirirken, «Suç ve cezalara ilişkin esaslar (Mad. 38)} da daha ayrıntılı düzenlemeye gitmiştir. Bu alanda, «cezaların kanuniliği ve şahsiliği» ile «zorlama yasağı»nı yineleyen ilgili madde, ayrıca kimseye suçu işlediği zaman yasada o suç için konulmuş olandan daha ağır bir ceza verilerneyeceği ve «suçluiuğu hükmen sabit oluncaya kadar» kimsenin suçlu sayılamayacağı ilkelerini belirterek, yönetimin kişi özgürlüğünü kısıtlayacak biryaptırım uygulamayacağını ve yurttaşın suç nedeniyle yabancı bir ülkeye geri verilemej'cceğini hükme bağlamıştır. 1982 Anayasası'nın genel eğilimi, Üçüncü Bölümü oluşturan «Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler»de de yahsımalarını bulmuştur: «Ailenin Korunması (J\llad. 41)»na ilişkin maddede, devlete ailenin «huzur ve refahbnı, aile planlamasının öğretimiyle uygulan

20 ınsan HAKLARI YILııGı masını sağlam~k konusunda ge.:-ekli önlemleri alma görevi yüklemiş, 1961 Anayasası'nda, ayrı bölümlerde «Bilim ve sanat hürriyeti» yle «Öğrenirnin sağlanması» maddelerinde düzenlenmiş olan «Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi (Mad. 42)»ni tek bir maddede toplayarak ayrıntılı biçimde düzenlemiştir. Bu maddede, «kimsenin eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamayacağı» temel hükmünden yola çıkılarak eğitimin «Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda» ve «Devletin gözetim ve denetimi altında» (1961'in «se:best» olduğu hükmüne yer verilmeksizin) yapılması öngörülmüştür. Maddeye yapılan eklerde, «eğitim ve öğretim hürriyeti»nin «Anayasa'ya sadakat borcunu ortadan kaldıramayacağı»belirtilerek eğitim ve öğretim kurumlarının ancak amaçlarıyla ilgili çalışmalarda bulunabileceği ve yine bu kurunılarda Türkçeden başka hiçbir dilin Türk yurttaşlarına a~1a dilleri olarak okutulup öğretilemeyeceği hükmü getirilmiştir. ~Kamu yararı» genel başlığı altında, kıyılardan yararlanma, toprak mülkiyeti, tarımda çalışanların korunması, kanıulaştırma ve devletleştirme konuları düzenlenmiştir. «Kıyılardan yararlanma (Mad. 43)>> konusunda, kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu hükme bağlanarak «sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilmesi» öngörülmüştür. «Toprak mülkiyeti» alt başlığını taşıyan madde (Mad. 44) de, çiftçiyi topraklandırma amacıyla dağıtılan toprakların bölünüp devredilmesini engelleyici hüküm konarak, toprağın dağıtım yapılan çiftçilerle mirascıları tarafından işletilmemesi durumunda devletçe geri alınması istenmiştir. 1961'de «Tarımın ve çiftçinin korunması» başlıklı madde, 1982 Anayasası'nda «Tarım, hayvancıhk ve bu üretim dallarında çalışanların korunması (Mad. 45)>> biçimini almış ve devlete tarımsal toprakların amaç dışı kullanılmasını önleme k ve tarımsalgirdilerin emeğini değerlendirmek», «tarımsal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerin üreticinin eline geçmesi için gerekli önlemleri almak» yükümü getirmiştir. sağlanmasl.tl1 kolaylaştırmak görevi yükle:ken, «tarımla uğraşanların «Kamulaştırma» maddesi (Mad. 46), kamu yararının gerektirdiği durumlarda özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların, karşı

1961 ANAYASASıNDAN 1982 ANAYASASıNA 21 lığı peşin ödenmek koşuluyla, «tamamı veya bir kısmı» kamulaştınitınlırken, «kanıulaştırma bedelinin tespiti»nde 1961 'de temel ölçü alınan «vergi beyanı»nın yanısıra, «kıymet takdirlerb, «taşınmaz malların birim fiyatları», «maliyet hesaplan» vb. gibi nesnel ölçülerin dikkate alınmasını ve bu bedelle vergi beyanı arasındaki farkın yasa uyarınca vergilendirilmesini öngörmüştür. Kamulaştırma bedelinin «nakden ve peşin olarak ödenmesi» ilkesini benimseyen ınadde, ancak tarım reformunun uygulanması, büyük enerji, sulama ve İskan projeleriyle orman yetiştirme, kıyıları koruma ve turiznı amaçlı kamulaştırmalarda toprak bedelinin ödenme biçiminin yasayla gösterilmesine olanak tanımış, bununla birlikte, yasanın taksitle ödemeyi öngörebileceği b'u durumlarda, (1961'de 20 yada 10 yılolan) taksitlendirme süre'sini beş yıla indirdiği gibi, taksitlerin eşit olarak ödenmesini ve takside bağlanan kısım için devlet borçları için öngörülen en yüksek faiz haddinin uygulanmasını istemiştir. Kamulaştırma hükmünü bir ölçüde yumuşatan Anayasa, devletleştirme konusunda da aynı yaklaşımı izlemiştir. İlgilİ madde (Mad. 47), «kamu yararının zorunlu kıldığı (1961 metninde «gerektirdiği») hallerde kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüslerin devletleştirilebilmesi»ne olanak tanırken, 1961 'in elverdiği taksitle ödemeye izin vermeyerek gerçek karşılığının (rayiç bedehnin, taksitsiz, nakden ve peşin olarak) ödenmesini öngörmüştür. Aynı bölümde, «çalışma ve sözleşme hürriyeti (Mad. 48)>>ni düzenleyen Anayasa, herkese «dilediği alanda çalışma ve sözleşme özgürlüğü ve özel teşebbüsler kurma serbestliği» tanırken, 1961' den değişik olarak bu özgürlüklerin ancak kamu yararı amacıyla yasayla sınırlanabileceği hükmüne yer vermemiştir. 1961 Anayasası'nın bu bölümde «tktisadi ve sosyal hayatın düzeni» başlığı altında düzenlediği ve «iktisadi ve sosyal hayat»ın «adalet, tam çalışma esasına ve herkes için insanlık haysiyetine yaraşır bir yaşayış seviyesi sağlanması amacına göre düzenlenmesi» ve «iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınma»nın «demokratik yollarla gerçekleştirilmesi»ne ilişkin hükümleri yeni Anayasa'da yer bulmamıştır. Çalışma ilişkileri, 1982 düzenlenmesinde önemli değişiklikiere uğrayan konulardan biridir.

22 İNSAN HAKLARI YILııGI «çalışmayla ilgili hükümler» genel başlığı ve «çalışma hakkı ve ödevi» alt başlığı altında (ımd. 49) değişik bir bir anlatım benimsenıniş ve devlete çalışanlar konusunda yüklenen görevler, «çalışanların insanca yaşaması»nı sağlamak yerine «hayat seviyesini yükseltmek», «işsizliği önleyici» önlemler almak yerine «işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için» gerekli önlemleri almak biçiminde dile getirilmiştir. Yine aynı alanda, «işçi-işveren ilişkilerinde çalışma barışının sağlanmasını kolaylaştıncı ve koruyucu tedbirler almak» devlete ödev olarak yüklenmiştir. 1961 Anayasası'nda «çalışma şartları» ve «Dinlenme hakkı» başlıklarıyla ayrı ayrı düzenlenen haklar, ı 982 metninde tek madde (Mad. 50) biçiminde birleştirilnıiş ve madde metnine, küçükler ve kadınların yanısıra «bedeni ve ruhi yetersizliği olanlanan «çalışma 'Şartları bakımındanözel olarak korunmaları» hükmü eklenmiştir. «Sendika kurma hakkı (Mad. 51)>> daha ayrıntılı bir biçimde düzenlenerek işçi ve işverenlerin sendika kurmaları, «çalışma ilişkilerinde ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek,) amacına bağlanmıştır. Dernekler konusunda olduğu gibi, sendikalar ve üst kuruluşlarının, çalışmaya başlayabilmek için yetkili merde vermeleri gereken bilgi ve belgelerin yasaya ay kırılığının saptanması durumunda, bu ınerciin mahkemeye başvurusu üzerine «faaliyetinin durdurulması veya kapatılması» öngörülmüştür. Aynı maddeye yapılan eklernelerle, işçiler ve işverenlerin aynı zamanda birden fazla sendikaya üye olamayacakları, bir işyerinde çalışmanın işçi sendikasına üye olmak yada olmamak koşuluna bağlanamayacağı, işçi sendika ve üst kuruluşlarında yönetici olabilmek için en az on yıl «bilfiil» işçi olarak çalışmış olma koşulu aranacağı hükme bağlanmıştır. 1982 Anayasası, yeni ve ayrı bir maddeyle (Mad. 52), «Sendikal faaliyeti» de düzenlemiştir. Buna göre, sendikaların genel sınırlamalara ek olarak siyasal amaç gütmeleri, siyasal etkinlikte bulunmaları, siyasal partilerden destek görmeleri ve onlara destek alınaları, derneklerle, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve vakıflarla bu amaçlarla ortak hareket etmeleri yasaklanmıştır. Aynı madde, «sendikal faaliyette bulunma»nın «o iş yerinde çalışmamayı hakkı göstermeyeceğini» hükme bağladıktan sonra, sendikalar üzerinde devletin «idari ve mali» denetimiyle «üye aidatı»nın