Büyük Filozoflar ve Felsefeleri (Les grands philosophes et leur philosophie)

Benzer belgeler
Fen - Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü

FELSEFE BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ I.YARIYIL DERSLERİ

Giorgio Colli, Felsefenin Doğuşu / Çev. Fisun Demir Dost Yayınları, Ankara, 2007, s. 94.

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ

6 Sofistlerin O rtaya Ç ıkışın d a Etkili O lan Felsefe-D ışı N edenler ıo Felsefi N ed enler

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ- FELSEFE DOKTORA PROGRAMI BİLGİ PAKETİ

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T+U Kredisi Akts Felsefeye Giriş IV

Matematik Ve Felsefe

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ 8 YARIYILLIK DERS PROGRAMI (İNG. KAPANDIKTAN SONRA)

03 Temmuz 2013 tarih ve 51 sayılı Üniversite Senato toplantısının 1 nolu karar ekidir.

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ)

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİ İŞLERİ DAİRE BAŞKANLIĞI

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

AŞKIN BULMACA BAROK KENT

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ 8 YARIYILLIK (DÖRT YIL) DERS PROGRAMI (YENİ DÜZENLEME)

EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ. 3. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

Tanrının Varlığına İlişkin Argümanlar Atölye Çalışması (20-21 Mayıs 2011)

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

İÇİNDEKİLER. Yedinci Baskıya Önsöz 15 İkinci Baskıya Önsöz 16 Önsöz 17 GİRİŞ 19 I. BÖLÜM FELSEFE ÖĞRETİMİ 23

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS SİYASİ DÜŞÜNCELER TARİHİ I SDT

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı. 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

V. Descartes ve Kartezyen Felsefe

Antik Yunan da Felsefe ve Çağımıza Etkileri Ulusal Sempozyum Programı

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ KISIM FELSEFENİN AMAÇLARI VE DEĞERLERİ 7

I. KİTAP: BATI FELSEFE GELENEĞİ: ÖĞRETİ VE KAVRAMLAR AÇISINDAN YAKLAŞIM FELSEFEYE GİRİŞ

EĞİTİM FELSEFESİ KISA ÖZET KOLAYAOF

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

AHLAK FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI

Estetik (MTT194) Ders Detayları

DEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Felsefe ve Din Bilimleri Tezli Yüksek Lisans Programı Alan Dersleri. I.

İLETİŞİM KURAMLARI EYLÜL 2016

FARABİ DE BEŞ TÜMEL. Doktora Öğrencisi, Sakarya İlahiyat Fakültesi, İslam Felsefesi Bilim Dalı,

Türk-Alman Üniversitesi. Hukuk Fakültesi. Ders Bilgi Formu

Sizin değerleriniz neler ve neden bu değerlerin önemli olduklarını düşünüyorsunuz? Neyin önemli olduğuna inanıyorsunuz?

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

On Yedinci Yüzyılda Felsefe Descartes. Prof. Dr. Doğan Göçmen Dokuz Eylül Üniversitesi Felsefe Bölümü Ders: 03/10/2016

4.HAFTA/KONU: IMMANUEL KANT IN ETİK GÖRÜŞÜ: İNSANIN DEĞERİ. Temel Kavramlar: Ahlak yasası, isteme, ödev, pratik akıl, maksim.

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS Ön Koşul Dersler

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Dersin Adı D. Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS003 IV Ön Koşul Dersler

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS

EĞİTİM FELSEFESİ. Felsefe, Eğitim, Eğitim Felsefesi

KAMU YÖNETİMİ PROGRAMI

Modern Felsefenin Kısa Tarihi

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS

Adnan Menderes Üniversitesi Bilgi Paketi. Dersin Verildiği Düzey Ön Lisans ( ) Lisans ( ) Yüksek Lisans( ) Doktora( )

ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

1. Dönem. Felsefeye Giriş-I

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ- FELSEFE YÜKSEK LİSANS PROGRAMI BİLGİ PAKETİ

Bilgisayar II, Bahar, Kültür Üniversitesi, İstanbul, Nisan

Din Felsefesi ve Hermenötik Atölye Çalışması (15 Mayıs 2010)

Yrd.Doç.Dr. BERFİN KART

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler

2016 KPSS ÖN LİSANS TESTİNİN ANALİZİ

2016 KPSS ÖN LİSANS TESTİNİN ANALİZİ

FELSEFE + SANAT => SANAT FELSEFESI

SANAT EĞİTİMİ ÜZERİNE. Doç. Dr. Mutlu ERBAY

SİYASİ DÜŞÜNCELER TARİHİ (TAR222U)

Bilimin Doğası ve Bilim Tarihi

DOÇ. DR. DOĞAN GÖÇMEN DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ

İktisat Tarihi I. 27 Ekim 2017

JACQUELINE RUSS yönetiminde

DERS PROFİLİ. Siyaset Kuramı I POLS 305 Güz

KANT FELSEFESİNDE PRATİK AKLIN ÖZGÜRLÜK POSTULATI

GERÇEK YAŞAM* Gençliği Yoldan Çıkarmaya Yönelik Bir Çağrı

ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı. ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri. ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri

230 Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi. * Yrd. Doç. Dr., Şırnak Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Felsefe ve Din Bilimleri Öğretim Üyesi

KODU DERSİN ADI T U K Çağdaş Sanat I-II Yard. Doç. Dr. Solmaz BUNULDAY HASGÜLER

KİTAP İNCELEMESİ SİSTEMATİK FELSEFE BAĞLAMINDA PLATON ARİSTOTELES KARŞILAŞTIRMASI. Prof. Dr. Arslan Topakkaya, İstanbul, Nobel Yay. 2013, 310 s.

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

Mantıksal Operatörlerin Semantiği (Anlambilimi)

Skolastik Dönem (8-14.yy)

Fen - Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Programı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF FELSEFE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Yrd.Doç.Dr. TUNCAY SAYGIN

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ,

ÖZGEÇMİŞ. Doçent / YÖK Üniversiteler Arası Kurul / Felsefe: Epistemoloji ve Etik / 2006

FELSEFE BÖLÜMÜ LİSANS DERSLERİ İÇERİKLERİ I. ÖĞRETİM

SOSYOLOJİNİN TEMELLERİ

EDEBİYAT FAKÜLTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ ÖĞRETİM YILI GÜZ DÖNEMİ KESİNLEŞMİŞ DERS PROGRAMI

Söylem Çözümlemesi (ETI205) Ders Detayları

YAZILI SINAV SORU ÖRNEKLERİ FELSEFE

İKTİSADİ DÜŞÜNCELER TARİHİ

İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal

VARLIKBİLİMSEL KANIT ÜZERİNE KANT IN DÜŞÜNCESİ

DİNİ GELİŞİM. Bilişsel Yaklaşım Çerçevesinde Tanrı Tasavvuru ve Dinî Yargı Gelişimi

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Çocuk Edebiyatı SNFS Ön Koşul Dersler

İÇİNDEKİLER. Çeviri Ekibi /5 Çeviri Önsözü / 6 Şekiller Listesi / 8 Tablolar listesi / 9 Ayrıntılı İçerik / 10

YENİ BİR İSLAM MEDENİYETİ TASAVVURU İÇİN FELSEFEYİ ANADOLU DA YENİDEN YURTLANDIRMAK PROJESİ

Dr. Serdar GÜLENER TÜRKİYE DE ANAYASA YARGISININ DEMOKRATİK MEŞRULUĞU

Nazım Gökel. Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü, (Dahili: 1410)

Transkript:

Büyük Filozoflar ve Felsefeleri (Les grands philosophes et leur philosophie) François DAGOGNET Çev. Zeynep DURUKAL YKY yay., İstanbul, 2007, 159 sayfa Tanıtan: Tamer YILDIRIM* Kitap, kısa bir Önsöz den sonra Antik Çağ, Klasikler ve Çağdaş Felsefe adlı üç bölüm ve Sonuç kısmından oluşmaktadır. Yazarın genel kanısına göre, felsefe sahasına çıkan filozofun kaygısının kendinden öncekileri veya rakiplerini saf dışı bırakmaktır. Dolayısıyla da felsefe tarihi felsefeler toplamından başka bir şey değildir. Daha doğrusu yazar, özgün felsefelerin oluşmasını her felsefenin kendinden öncekini yadsımasına bağlar (s. 8-11). Yazar, felsefenin bir savaş alanına benzediğini, sistemlerin belirleyiciliğinin yıkıcılıklarından ileri geldiğini ve bunun olumlu bir şiddet olduğunu; çünkü yeniliğe yol açtığını fakat tek sebebin olumsuzlama olmadığını belirtir (s. 19). Bu konuda yazarın en ilginç değerlendirmesi ise şudur: Felsefe, onu geçmişinden kurtaran Hegelci-Marksist sistem sayesinde yaşıyor. Yapılacak şey evreni gözlemlemek ya da onu yalnızca düşünmek değildir. Düşünceyle gerçeği karşılıklı bir tür nedensellik içinde birbirine bağlamak, bunları birbiriyle pekiştirmek gerekir. Yazara göre ayrıca Hegel ve Marx bütün çağdaş felsefeyi silivermekle kalmadı daha kötüsünü de yapmaktan kaçınmadı: hepsinin aynı felsefi söylemleri sergiledikleri gerekçesiyle klasikleri deyim yerindeyse aşağıladı. Yazar kitapta şunu yaptığını söylemektedir: Felsefeciye kuramsal kültürü ve bunun temellerini daha iyi anlamasını sağlayacak düşünme araçlarını ve örneklerini, hareketli ve sürekli savaşımlı geçen bir felsefe tarihinin içinde sunmak. (s. 14-15). Birinci bölüm olan Antik Çağ kısmını Sokrates le başlatmakta ve Sokrates in düşüncelerinin devamında Platon u ele almakta ve onun özellikle iki görüşü; Mağara benzetmesi ve anımsama kuramı hakkında yazar, önce kendi yorumunu, ardından Platon un eserlerinde geçen bölümleri vermektedir. Üç sedir analojisi, yazı-diyalog karşılaştırması, aşk ve insanın yapısı(ruh ve beden) na değinilerek Platon la ilgili kısım bitirilmektedir. Aristoteles in incelendiği bölüme yazar, Aristoteles in Platon u eleştirdiği idealar kuramı ile şey arasındaki ayrımı belirterek başlar. Plâtonculuğa geri dönüş olarak nitelediği Aristoteles in deizm olarak * Yrd. Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi, tameryildir@hotmail.com 197

belirtebileceğimiz düşüncesine ve Aristotelesçi fizik anlayışı, sınıflandırması, biçim-özdek ya da ruh-beden arasındaki ilişki, ahlak düşüncesi, siyaset felsefesine ana hatlarıyla değinerek bu bölümü bitirir. Sonraki bölüm olan Stoacılar ı incelediğinde yazar, Stoacıların Aristotelesçi hareketi, Yeni Plâtonculuğun eleştirisini sürdürmeyi ve genişletmeyi görev bildiklerini belirtir ve onların üç bilim dalını yücelttiklerini ifade eder. Bu bilim dalları mantık, fizik ve toplumsal ahlaktır. Mantık konusunda yaptıkları yenilikleri, fizik görüşleri, ruh-beden ilişkisi, ahlak ve siyaset hakkındaki görüşlerini özetleyen yazar, ahlak konusuna özellikle değinir ve şunları belirtir: Ahlak hakkında Stoacılar genel olarak insanın seçimleri konusunda kişinin bir yazgısı olduğunu ama kişinin yine de kendi girişimlerini yazılı olan bu yaşamın içine sıkıştırabileceği görüşündeyken Epiktetos, Seneca ve Marcus Auerelius gibi Stoacılarda bu biraz değişir ve onlara göre kişi tercih yapar. (s. 54). Birinci bölümü yazar, Epikurosçuları inceleyerek bitirir. Bu bölümde Epikurosçuların önce mantık sonra fizik ve sonunda ahlakla uğraştıklarını belirtir. Epikurosçuların genel eğilimi kendinden öncekilere bir karşı çıkış, bir değiştirme çabası şeklindedir. Mantıkta Epikurosçular sistem ve diyalektiği reddettiler, bunların yerine gerçeği öğreten bir yöntem olarak düşünmeyi, sezgileri ve duygulanımları dayanak olarak aldılar. Fizik konusunda ise Epikurosçular, bu bilimin bizi iki kaygıdan kurtaracağını söylerler: Tanrılardan duyulan kaygı ve ölüm kaygısı. Peki, bu nasıl olacak? İlkin fizik bütün olguları Tanrılara ihtiyaç duymadan açıklamaktadır ve devamında geçerli olan sadece nedenselliktir. Ahlak konusunda da bu karşı oluşu devam ettirmişlerdir. Örneğin Platon hazza ve bedenselliğe karşı çıkarken Epikuros sadece bunları yüceltmiştir. İlk bölümü yazar, dönemin genel ruhunu belirterek bitirir: Her bir dizge kendisinden öncekini yıkmaya çalışmıştır. (s. 63). İkinci bölüm Klasikle adını taşır. Bu bölümde ilk incelediği düşünür Descartes tir. Yazar, kartezyen felsefenin yeni bir felsefe oluşturduğunu ve antik çağın sonunu getirdiğini belirtir. Descartes in cogito kavramını ele alarak inceleyen yazar, Kartezyenciliği Aziz Augustinus un öncelediğini, Cogito ergo sum şeklindeki ünlü cümlede var olan olarak olumlanan ya da olumlanabilenin, yalnızca düşünce olduğunu ve bundan dolayı, cogitoyu kendini düşünen düşünce olarak tanımlar. Descartes te olduğu gibi cogitodan sonra bunun bir sonucu olan Tanrı nın ontolojik ve kozmolojik kanıtlamasını verir. Bunun bilgiden varlığa geçiş olduğunu belirtir. Hatta Descartes, dinsiz birinin bilgi sahibi olamayacağını söyler. Yazar, Descartes in genelde evreni özelde ise dünyadaki oluşumları açıkladığı mekanik modele değinerek bitirir. Devamında Spinoza yı ele alır ve Spinoza yı Kartezyen felsefenin mensuplarından biri olarak değerlendirilmesine karşın onu anti-kartezyenlerin en kartezyeni olarak niteler (s. 76). Yazar, Descartes in her şeyi Tanrı ile dünya, ruh ile beden, düşünce ile uzam, anlık ile istenç şeklinde ayırmışken Spinoza nın farklı olarak her şeyi birleştirmeye çalıştığını belirtir. Yazar Spinoza nın başlangıçta Kartezyen Felsefenin İlkeleri nde Kartezyen düşünceye 198

bağlı olduğunu; ama Etik in özellikle 2. önermesinden itibaren bu düşünceden ayrıldığını ifade ederek Spinoza nın İlahiyat ve Siyaset İncelemesi ne değinir ve dilbilimle ilgili bir kitap yazan Spinoza nın dilbilimsel değerlendirmelerinde başarılı olduğunu belirtir. Burada Spinoza nın İncil de Tanrı nın Sina ya inmesi veya ateş olarak tanımlanmasının Tanrı nın bir yer tutması ve devinmesinin ve görünür herhangi bir şeye benzemesinin imkânsız olduğunu belirterek karşı çıkmasını ve Kutsal Kitab ın birçok kişi tarafından yazıldığından içinde düzensizlikler olduğu görüşüne sahip olduğunu belirtir. Yine Spinoza dan hareketle Yahudilerin orta neden nedir bilmediklerini, her şeyi Tanrı ya bağladıklarını; örneğin; Tanrı dağları derken burada kastedilenin yüksek dağlar demek olduğunu, dolayısıyla söylenen veya yazılanın harfi harfine alınmaması gerektiğini ifade eder. Spinoza ayrıca Yahudilerin seçilmiş millet olduğu fikrine Tanrı nın böyle bir seçme yapmayacağından dolayı karşı çıkar. Yazar Leibniz i anlattığı kısımda Leibniz in hem Descartes hem de Spinoza ya karşı çıktığını belirtir. Spinoza gibi Leibniz de Tanrı dan yola çıkar. Yazar Leibniz in kötülük ve mümkün dünyaların en mükemmeli görüşüne değinir ve Leibniz in Tanrısının bir tür ahlaksal zorunluluk gereği olduğunu belirtir. Son olarak Monadoloji fikrine değinerek bölümü bitirir. Yazar bir sonraki bölümde Locke, Condillac, Hume üçlüsünü ele alır. Bunun kökeninde yazarın özgün felsefelerin oluşmasını her felsefenin kendinden öncekini yadsımasına bağlaması yatmaktadır. Zira bunlar diğer kartezyen düşünürlerden farklı olarak deneyciliği, doğuştancılığın veya idea nın yerine almışlardır. Bundan sonra amaç metafiziği onarmak veya tamamlamak değil, onu baş aşağı çevirmektir. Bunun pek çok sebebi olsa da yazar durumu bir uygarlık değişmesi olarak görmektedir. İlk olarak Locke u ele alarak, onun kartezyen felsefeye ters olan bilginin iki kaynağı konusuna değinir. Locke e göre bunlar; nesnelerin bizde yarattığı izlenimler ve ruhun kendi üzerine düşünmesidir. Locke den sonra, onu öncekilerin dogmatik fikirlerini kendinde bulunduruyor diye eleştiren Condillac ı ele alır ve Condillac ın saf düşüncenin dış duyu yoluyla birikmiş malzemelere dayanarak yenilikler yapabilecek özerk ve üretici bir çalışmayı kabul ettiğini belirtir (s. 93). Son olarak Hume un metafiziğe zarar veren nedensellik fikrine değinir. Burada bir hususa işaret etmemiz gerekir: Bölümün başlığına Diderot nun adı eklenmesine rağmen kitap boyunca Diderot hakkında tek bir cümle bile geçmemektedir. Bu durum, Diderot kısmı vardı da atlandı mı, yoksa Diderot adı başlığa yanlışlıkla mı eklendi sorularını akla getirmektedir. Bu bölümde son olarak ele alınan filozof ise Kant tır. Yazar Kant ın felsefe binasına yeni bir taş eklemediğini, bilakis onu yeniden ele alıp dönüştürdüğünü belirtir. Adeta bir düzlem değişikliği yaptığını, bir yanda Descartes i ve onun egemen olan cogitosunu, diğer yanda Hume ve onun eleştirel çözümlerinin çıkmazından felsefeyi, felsefenin temellerini değiştirerek kurtarmaya çalıştığını ifade eder. Yazar önce kategoriler ayrımına değinir, devamında ahlak düşüncesini ele alarak Kant ın kimi yerlerde kendi görüşünü desteklemek için zor- 199

lama durumlara başvurduğunu belirtir. Son olarak estetik düşüncesine değinen yazar, Kant ın sanatçılara ve onların yapıtlarına değinmemesinin sebebinin güzelin gerçek varlık nedeni, doğası, kendimizde bulunur düşüncesinden kaynaklandığını belirtir (s. 104). Yazar kitabın üçüncü bölümü olan Çağdaş Felsefeler de felsefenin büyük bir sallantıya uğradığını ve bu bilim dalının bütünüyle altüst olduğunu, Kant ın bunu çözmek için uğraşılarının başka çelişkileri beraberinde getirdiğini; fakat buna karşı Hegel felsefesinin bu ortaya çıkan çatışmadan kendini kurtardığını belirtir. Bundan dolayı da bu bölüme Hegel le başlar ve ona göre Hegel felsefesiyle bildiğimiz felsefe son bulur. Bununla yazar felsefi bilgi denen şeyin bittiğini, filozofların bunun yerine içine kapanıp kalma tehlikesi olan felsefe tarihini koyduklarını belirtir. Yazara göre Hegelciliğin önemi, felsefenin, içinde kaybolup gittiği çıkmazdan kurtulmasını sağlamış olmasındadır. İlk kısımda Hegel i inceleyen yazar Hegel in Tinin Fenomenolojisi yle birlikte klasik felsefeyi belirleyen cogito alanından çıkıyoruz diyerek başlamaktadır. Fakat bir önceki satırda klasik felsefe olarak nitelenen şey modern felsefe olarak nitelendirilmiştir. Eğer bu bir çeviri hatası değilse kavramsal bir çatışmanın ya da daha doğru ifadesiyle çelişmenin olduğunu söyleyebiliriz. Yazar bu bölümde ilk olarak Hegel in Tinin Fenomenolojisi adlı eserinin içeriğinden bahseder. Sanat anlayışına değinir. Bir sonraki bölümde, Marx ı ele alır. Yazar Marx ın çözümlemesinin ve eleştirisinin Hegel in devlet felsefesine yönelmiş olduğunu, Marx ın egemenliği halka vererek, siyasal yaşamı dengesizleştiren Hegelciliği yıkmaya giriştiğini belirtir. Buna karşın Marx ı da gerçek bir Hegelci olarak niteler (s. 116). Yazar Marksizm i tarihsel materyalizm olarak Plehanov un nitelediğini belirtmektedir. Oysa tarihsel materyalizm Engels/Marx a aittir. Plehanov un nitelemesi diyalektik materyalizmdir. Hatta yazar devamla: Tarihsel sözcüğü yanıltıcıdır. Bunun yerine diyalektik sözcüğünü koyacağım; tarihte geçen ama buna karşın onunla özdeşlemeyen bir diyalektik (s. 118-119) demektedir. Yazar son olarak Marx ın içine düştüğü çelişkilere değinir. Bölümün sonunda ise bu bölümde yaptığı sıralamaların nedenine değinen yazar, çağdaş felsefenin daha önceki dönemdeki felsefeler gibi birbirinden çıkmış durumda olmadıkları, birinin varlığının diğerine etki etmediği görüşündedir. Dolayısıyla yaşam sırası sonra gelen Comte u Marx ve Nietzsche den sonra verir. Bu, eserin genelinde takip edilen yönteme terstir. Ayrıca yazar, Comte un Marx ı bilmezden gelmediğini belirtir (s. 122). Fakat Comte un Marx a değinişi ne demektir ve hangi konulardadır? Buna hiç değinilmiyor. Yazar, devamında Nietzsche yi ele alır. Yazar, Nietzsche nin geleneksel yöntemlerden farklı bir yönteme başvurduğunu, bunun da her şeyi karma karışık bir hale getirdiğini, onu felsefenin neresine yerleştireceğini tam olarak bilemediğini; çünkü hepsini sorguladığını ve Freud un Psikolojide oynadığı rolü felsefede üstlenerek bambaşka bir düzlem açtığını belirterek ilk olarak Nietzsche nin iyi hakkındaki değerlendirmelerini ve felsefe konularında 200

yer alan temel karşı çıkışlarını verir. Devamında Comte u ele alan yazara göre o yalnızca toplumsal olanla ilgilenmiştir. Comte a göre insanın yazgısını iyileştirmek ve yeni eleştirici bir toplum düzeni kurmak için şimdiden çalışmak gerekir. Devamında üç hal kanununa değinir: Bu üç hal teolojik, metafizik ve pozitif ten oluşmaktadır. En üstün aşama pozitif dönemdir ama ondan sonra teolojik gelir en son değerde olan metafiziktir. Yani Comte taki bu ilerleme sıralı bir okumadan kaçınmayı gerektirir. Bu sıralama tarihsel bir sıralamadır, en alttakinden en üsttekine giden bir sıralama değildir. Devamında Comte un kadının konumu ve sevgi hakkındaki düşüncelerine değinerek bölümü bitirir. Bir sonraki bölümde Bergson u ele alan yazar Bergson un 20. yüzyıl Fransız felsefesine egemen olduğunu belirtir. Madde ve Bellek adlı eserindeki görüşleriyle maddeciliği işlemez duruma getirip geçersizleştirmeyi başardığını iddia eder. Son olarak Ahlakın ve Dinin İki Kayağı adlı yapıtında ahlak ve dinin kaynaklarını belirterek bölümü bitirir. Devamında yazar Bachelard a değinir. Kitapları yüzden fazla dile çevrilen düşünürün bilim ve metafiziğe bakış açısını ele alır. Bachelard a göre gerçek bilim adamı, alanının temellerini devam ettiren değil, yeniden sorgulayandır. Yazar, Bachelard ın bu düşüncesi ekseninde genel felsefesini değerlendirir. Bir sonraki bölümde Heidegger i ele alan yazar, Heidegger in Hitler taraftarı olduğunun göz ardı edilmemesi gerektiğine değinerek başlar. Devamında Heidegger in varlık tanımına getirdiği açıklamalara değinir. Dile ilişkin açıklamalarına değinerek bölümü bitirir. Son olarak Sartre ı ele alır. Önce onun varlıkla ilgili görüşlerine, devamında da siyasetle ilgili görüşlerine değinerek bölümü bitirir. Yazar sonuç kısmında felsefe tarihi yazmada dikkat edilmesi gerekenlere değinir. Yazara göre felsefenin kendisi gerçekte bir tarih oluşturmamıştır, çünkü her filozof kendinden önce gelenlerden ayrılmaya çabalar. Filozofa felsefeyi öğreten, tarihsel olmayan tarihtir. Sonuçların kendilerinden çok, nasıl elde edildikleri önemlidir. Yazara gör her felsefe kendi içinde değerlendirilmelidir. Öncesi veya sonrasına bakılmamalıdır. Yazar tamlığı boğucu bulduğunu ve buna karşı çıktığını, yalnızca temel olana ve ana çizgilere değinmek istediğini belirterek diğer filozof veya felsefi sistemleri veya bir düşünürün bütün düşüncelerini inceden inceye niçin incelemediğini açıklar. Yazara göre felsefe artık sosyal ve siyasal gelecek için çalışıyor ve yeni değerlerin ortaya çıkışıyla ilgileniyor. Buna kayıtsız kalan filozof modernlikten geri kalıyor, kendi dalından kopuyor. Kitabın son cümlesi oldukça etkili bir şekilde bitişi getiriyor: Günümüzde felsefede fırtınalar esiyor. En sağlam kurumlar bile buna dayanamıyor. Biyoloji ailenin temellerini sarsıyor; teknoloji insanla makine arasında eskisinden çok başka ilişkileri gerektiriyor; ulus daha geniş, rekabetli topluluklar içine yayılıp karışmaktan yarar sağlıyor. Kısacası, kentin kendisini yeniden düzenlemesi gerekiyor. Değişimi düşünmek ve kendisini yönlendirmek için filozofa güveniyor. Kürsüsünden inen felsefe, devrimci misyonunu, Marx ın onun için saptadığı, bugün de katlandığımız eşitsiz ekonomiyle savaşmasını gerektiren misyonunu üstlenmelidir. (s. 159). 201

Genel olarak kitabı değerlendirecek olursak: Filozoflar incelenirken düşüncelerini belirleyen ya da felsefelerinin ana konu ve noktalarını aktaran yazar, aralara bu fikirlerinin belirtildiği filozofun eserinden alıntıları yerleştirir. Burada önemli olan bunu son derece akıcı şekilde yapması ve filozofun fikirleri hakkında bilinmesi gerekenleri, olması gereken miktarda belirtmesidir. Anlatımını ne dipnotlara boğmakta ne gereksiz ayrıntılara girmekte ne de belirtmesi gereken önemli bir noktayı atlamaktadır. Yani sadece anlatılan filozofun eserlerinden alıntı yapılıp başkalarının değerlendirmelerine yer verilmemektedir. Bu anlamda özellikle felsefe alanından olmayıp ilgili filozofların fikirlerini derli toplu öğrenmek isteyenler için güzel bir kitap. Fakat buna karşın yukarda belirttiğimiz bazı yanlış değerlendirmeler de mevcuttur. Ayrıca yazarın her ne kadar bütün filozofları değerlendirmesi mümkün olmasa da en azından ortaçağ filozoflarından bir veya bir kaçına değinebilirdi. Bu açıdan bakıldığında kitap ilkçağdan yeniçağ felsefesine geçmekte aradaki yüzlerce yıllık dönem yok sayılmaktadır. Ayrıca Fransız asıllı olan yazarın çağdaş felsefede Fransız filozoflara daha fazla yer verdiği görülmektedir. Fakat tüm bunlara rağmen felsefe tarihi alanına orijinal bir fikir ortaya koymasa da yeni bir eserin daha dilimize aktarılması Türk kültürü açısından önemlidir. Çeviri konusuna gelince, bir eser hangi konuda olursa olsun çevrilirken kullanılması gereken dil, günlük yaşamda kullanılan ve yerleşmiş olan kelimelerden oluşan dil olmalıdır. Zira kitabın okunması ve anlaşılması için bu gereklidir. Fakat kitapta hem günlük dilde kullanılmayan hem de aynı anlama gelen kelimelerin farklı kullanımları mevcuttur. Bunlara ilk bakışta şunlar örnek olarak verilebilir: Beti, yeniden anılama, kıstak, bağa, biçimcilik, özyaşamöyküsel, düzgü, ideorealizm, kentbilim, dirim, dirimbilim, görüngüsellik/fenomenoloji, madde/özdek, ruh/tin, çağdaş/ modern. Ayrıca tümel kavramının karşıtı olarak özel kullanılmış, oysa bu kelimenin karşıtının tikel olması gerekir. Platon un görüşlerinin anlatıldığı bölümde ve diğer kısımlarda geçen kent kelimesinin asıl karşılığı devlet tir. Kanaatimizce devlet kelimesinin kent olarak çevrilmesi tam olarak ifade edilen anlamı karşılamıyor gibidir. Kitapta örneğin, Düşünümü, düşünümün düşünümüdür (s. 36) gibi son derece düşündürücü cümle çevirileri de görülmektedir. 202