DANIŞTAY BAŞKANLIĞI'NA 04.11.2014 Yürütmenin Durdurulması İstemli İptal Davası DAVACI : ANKARA BAROSU BAŞKANLIĞI Adliye Sarayı B Blok 5. Kat 06251 Sıhhiye/ANKARA VEKİLİ : Av. Mehtap CEVİZCİ-Av. Sinem DOĞAN Ihlamur Sok. No:l Kat:3 Kızılay/ANKARA DAVALI : İÇİŞLERİ BAKANLIĞI- ANKARA KARAMAN VALİLİĞİ-KARAMAN TEBLİĞ TARİHİ : 01.11.2014 tarihinde haricen öğrenilmiştir. KONU : Karaman Valiliği'nin 10515 sayılı ve 29.10.2014 tarihli talebi üzerine tesis edilen 23635644.530 sayılı, 81 il valiliğine 29.10.2014 tarihinde faks ile iletilen İçişleri Bakanlığı kararının iptali ve dava sonuna kadar yürütmesinin durdurulması istemini içerir iptal davasıdır. AÇIKLAMALAR : 28.10.2014 tarihinde Karaman İli Ermenek ilçesinde bir maden ocağını su basması sonucu meydana gelen göçüğün, 18 işçinin maden ocağında mahsur kalmasına neden olduğu maden kazası üzerine, Ankara Barosu Başkan Yardımcısı Avukat Seçkin Arıkan ve Baro Saymanı Avukat Mahmut Karatekin, Ermenek ilçesine giderken Konya ili Kulu ilçesi girişi Akpet tesisleri karşısında İstanbul'dan Ermenek'e giden 18 kişilik bir grubun Emniyet güçleri tarafından durdurulduğunu ve gidişlerine müsaade edilmediğini tespit etmişler ve yaptıkları görüşmede gerekçesinin Karaman Valiliği'nin 10515
sayılı ve 29.10.2014 tarihli talebi üzerine tesis edilen 23635644.530 sayılı İçişleri Bakanlığı emri olduğunu öğrenmişlerdir. İçişleri Bakanlığı tarafından tesis edilen ve 81 il valiliğine gizli kodlu faks emri ile gönderilen emir, Karaman'a gitmesi muhtemel kişi ve gruplara, bulundukları noktada engel olunmasına yönelik ve hukuka aykırı bir işlem olduğundan, öncelikle yürütmesinin durdurulmasına ve iptaline karar verilmesi için iş bu davanın açılması zorunlu olmuştur. Şöyle ki; EHLİYET YÖNÜNDEN : Barolar hukukun üstünlüğünü koruma yetkisi ile donatılmış meslek kuruluşlarıdır. Bu itibarla diğer meslek kuruluşlarından çok farklı misyonları ve görevleri bulunmaktadır. Bu yetki Barolara 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile açıkça tanınmıştır. Kanunun "Baroların Kuruluş ve Nitelikleri" başlığı altında düzenlenen 76. maddesinde; Baroların görevinin, meslek mensupları arasında dürüstlük ve meslek düzenini korumakla birlikte, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü korumak ve sağlamak olduğu açık şekilde düzenlenmektedir. 1136 sayılı Avukatlık Yasası'nın 76. Maddesinde, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak Baroların amaçları arasında sayılmış, 95/2-21. Maddesinde ise hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak Baro Yönetim Kurulları'nın görevleri arasında sayılmıştır. Avukatlık Kanunu'nun 76. Maddesinde de açıkça ifade edildiği gibi Barolar, kendi özel Kanununu ile meslek kuruluşu olmanın ötesinde hukukun üstünlüğünü korumakla görevlendirilmiş kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır; "Baroların mesleki bir örgütü olmanın ötesinde, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak gibi bir işlev yüklenmesi nedeniyle diğer meslek örgütlerinden farklı bir konumda olduğu açıktır. " (DİDDGK 2003/417 E. 2005/234 K. sayılı kararı) Avukatlık Kanunu'nun, 4667 sayılı Yasa ile değişik 95. Maddesinin 21. Fıkrasında da "hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak " Baro Yönetim Kurullarına verilen görevlerdendir.
Baromuz açtığı bu davayla, idari işlemin etkin ve yaygın bir biçimde hukuka uygunluk denetiminin sağlanması, Anayasal ilkelere uygunluğunun tartışılması amacıyla idari yargıyı harekete geçirmekte, dolayısıyla, hukukun üstünlüğüne işlerlik kazandırmaktadır. Dava konusu işlem, en başta Anayasal ve temel bir hak olan seyahat özgürlüğünün kısıtlanmasına neden olduğundan, yukarıda anılan yasal düzenlemeler uyarınca hukukun üstünlüğü ile kamu yararını koruma görev ve yükümlülüğünü taşıyan bir meslek kuruluşu olan müvekkil Kurum Ankara Barosu Başkanlığı'nca iş bu davanın açılması zorunluluğu doğmuştur. ESAS YÖNÜNDEN : 28.10.2014 tarihinde Karaman'ın Ermenek ilçesinde bulunan bir kömür ocağında madeni su basması sonucu 18 işçinin mahsur kaldığı kaza nedeniyle yardım etmek için Ermenek'e gitmek üzere yola çıkan kişi ve gruplar, bu konuda İçişleri Bakanlığı emri bulunduğu gerekçesi ile uygulama yapan illerde durdurularak alıkonulmuş ve Karaman il sınırları içerisine ulaşımları engellenmiştir. İÇİŞLERİ BAKANLIĞI EMRİ ANAYASA'NIN 13 ve 23. MADDELERİNE AYKIRIDIR Bakanlık emri olarak adlandırılan bu işlem, Anayasamızın 23. Maddesinde yer alan seyahat hürriyetine açıkça aykırıdır. Seyahat hürriyeti, Anayasa'da açıkça ifade edildiği üzere; "...suç soruşturma kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir." ve Anayasa hükmü şöyledir: 1982 ANAYASASI "Madde 23 - Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir. Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak; Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek; Amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir. Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir. Vatandaş sınır dışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz." Görüldüğü üzere seyahat hürriyeti, ancak suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle suç işlenmesini önlemek amaçlarıyla ve sadece kanunla sınırlanabilir. Somut olayda, Anayasa'mn 23. Maddesine aykırı olarak kanuni bir düzenleme ile değil, valilik talebi ve İçişleri Bakanlığı kararı ile tesis edilen dava konusu işlem açıkça hukuka aykırıdır.
Anayasa'nın 13. Maddesi uyarınca "temel hak ve hürriyetler, ÖZLERİNE DOKUNULMAKSIZIN yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ANCAK KANUNLA sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkelerine" aykırı olamaz. Anayasa'nın 13. Maddesinin gerekçesinde "demokratik toplum düzeninin gerekleri" ölçütünün tercih edilmesinin nedeninin, "hak ve hürriyetlere getirilecek sınırlamalar veya bunlar konusunda öngörülecek sınırlayıcı tedbirlerin demokratik rejim anlayışına aykırı olmaması gerektiğidir. Klasik demokrasiler temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Kişinin sahip olduğu dokunulmaz, vazgeçilmez, devredilmez temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle dokunulmaz hale getiren kısıtlamalar, demokratik toplum düzeninin gerekleriyle uyum içinde sayılamaz. Belirtilen nedenlerle dava konusu işlem, Anayasa'nın 13. maddesine de aykırıdır. DAVA KONUSU İŞLEM AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİNİN SERBEST DOLAŞIM ÖZGÜRLÜĞÜNÜ DÜZENLEYEN 4 NO'LU EK PROTOKOLÜNÜN 2.MADDESİNE DE AYKIRIDIR. AİHS'in ilgili madde metni aşağıdaki gibidir : AİHS Ek 4. Madde 2 "Madde 2 - Serbest dolaşım özgürlüğü 1. Bir devletin ülkesi içinde usulüne uygun olarak bulunan herkes, orada serbestçe dolaşma ve ikametgahını seçebilme hakkına sahiptir. 2. Herkes, kendi ülkesi de dahil, herhangi bir ülkeyi terk etmekte serbesttir. 3. Bu haklar, ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlık ve ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler olarak ve yasayla öngörülmüş sınırlamalara tabi tutulabilir. 4. Bu maddenin 1. fıkrasında sayılan haklar, belli yerlerde, yasayla konmuş ve demokratik bir toplumda kamu yararının gerektirdiği sınırlamalara tabi tutulabilir." Dava konusu işlem, aynı zamanda ülkemizin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin Ek 4 No'lu Protokolünün 2. Maddesine de aykırıdır. Bu maddede; serbest dolaşım özgürlüğünün sadece belli gerekçelerle (ulusal güvenlik, ulusal güvenlik, kamu emniyeti, kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlık ve ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması) ve demokratik ve bir toplumda zorunlu tedbirler olarak ve yasayla öngörülmüş sınırlamalara tabi olarak kısıtlanabileceği vurgulanmıştır. İPTALİ TALEP EDİLEN İŞLEM. BM MEDENİ VE SİYASAL HAKLAR SÖZLEŞMESİ'NİN 12/1 MADDESİNE DE AYKIRIDIR
Madde metni; Madde 12- Seyahat özgürlüğü 1. Bir Devletin ülkesinde hukuka uygun olarak bulunan bir kimse, o ülke sınırları içinde seyahat etme özgürlüğüne ve yerleşeceği yeri seçme hakkına sahiptir. 2. Herkes kendi ülkesi de dahil, bir ülkeden ayrılmakta serbesttir. 3. Yukarıda belirtilen haklar, bu Sözleşmede tanınan diğer haklara uygun olarak ulusal güvenlik, kamu düzeni (ordre public), genel sağlık veya genel ahlak veya başkalarının hak ve özgürlüklerini korumak için gerekli sebepler ile hukuken öngörülmüş sınırlamalar dışında hiçbir sınırlamaya tabi tutulamaz. 4. Hiç kimse, kendi ülkesine girme hakkından keyfi olarak yoksun bırakılamaz. Bu bağlamda, BM Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nin 12/3 maddesinde; seyahat özgürlüğünün sadece suç soruşturması ve kovuşturması nedeniyle hâkim tarafından sınırlandırılabileceği, bunun dışında sınırlandırılamayacağı, seyahat özgürlüğünün, tüm yurttaşların yurt içinde ve dışında eğitim, sağlık, gezi, turizm, dini ziyaretler ve diğer çeşitli nedenlerle kullandıkları vazgeçilmez ve engellenemez temel bir insan hakkı olduğu vurgulanmıştır. Temel haklar, sübjektif kamu haklarındandır. Bu haklar ilke olarak bireylere, devlet organlarının müdahale veya hareketsizliğine karşı dava yoluyla talepte bulunma hakkı sağlar. Anayasanın 40. Maddesine göre " Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurmak imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir. Gerek Anayasalarda gerekse temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası sözleşmelerde bu hak ve özgürlüklerin kısıtlanabileceği öngörülmekle birlikte bu yetki sınırsız değildir. Kısıtlamalar, her temel hakkın nitelik ve özelliğine göre gerekli, haklı ve adil olmalıdır. Aksi, bu hususta otoritelere sunulmuş "beyaz bir çek" anlamını taşır. Çünkü bir demokratik toplumda özgürlük kural, kısıtlama ise istisnadır.( Human Rights or a Way of Life in Democracy, Council of Europe, Strasbourg, 1985) Yukarıda yer verilen açıklamalar çerçevesinde insan haklarına getirilecek sınırlamaların aynı zamanda "ölçülü" olması da gerekmektedir. Eğer getirilen sınırlama, sınırlamaya neden olan halin gerektirdiği ölçünün ötesine taşıyorsa, iş bu dava konusunda olduğu gibi, söz konusu sınırlama da yasaya aykırı bir sınırlama niteliğindedir. Ayrıca, Avrupa Birliği seyahat özgürlüğünü o kadar geniş yorumlama eğilimindedir ki; AB Endüstri ve Girişimcilik Komisyonu tarafından, seyahat etmenin bir insan hakkı olduğundan yola çıkarak maddi durumu elvermeyen bireylerin bile seyahat edebilmesi için yeni bir sistem oluşturma çalışmaları içinde olunduğu belirtilmektedir.
Seyahat özgürlüğü, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek amacıyla kanunla sınırlanabilir. Seyahat özgürlüğünün kanuna aykırı olarak sınırlanması olarak nitelendirilebilecek iptal davamıza konu dayanaksız bu işlem, başta kanunilik ilkesine aykırı olmakla, keyfi uygulamalar için fırsat yaratabilecek niteliktedir. Uygulamada sadece valilik emri ile seyahat özgürlüğünün kısıtlanabilmesi, bireylerin keyfi şekilde kısıtlanması anlamına gelmektedir ki, hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz kanun dışı keyfi yöntemlerin uygulanması ve artmasına sebep olacaktır. Temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanabilmesi için bizzat Anayasanın o konuda yasa koyucuya kanun çıkarmak üzere özel bir yetki tanımış olması gerekir, çünkü; temel hak ve özgürlüklerin içeriğinin belirlenmesi, çerçevesini çizilmesi ve kısıtlanması ancak ve ancak kanunla yapılabilir. Görüldüğü üzere, Anayasa, hukuk devletinin doğal bir sonucu olan, idarenin hukuka bağlılığı ilkesinden hareketle, temel hak ve özgürlüklerin içerik ve kapsamını belirleme ve bunları kısıtlama yetkisini, idarenin takdirine değil, yasama organına bırakmıştır. Hukuk devletinin gereği, seyahat özgürlüğüne ilişkin kısıtlamaların sadece ve sadece kanuni sınırlamalar çerçevesinde gerçekleştirilmesidir. Bu nedenle Karaman Valiliği'nin 10515 sayılı ve 29.10.2014 tarihli talebi üzerine tesis edilen 23635644.530 sayılı İçişleri Bakanlığı'nın kanuna aykırı kararının iptali ve dava sonuna kadar yürütmesinin durdurulması için iş bu davanın açılması zorunluluğu doğmuştur. D E L İ L L E R : Yazı örnekleri, Karaman Valiliği'nin 10515 sayılı ve 29.10.2014 tarihli talebi, bu talep üzerine tesis edilen 23635644.530 sayılı İçişleri Bakanlığı kararı ve her türlü yasal delil. HUKUKİ SEBEPLER : Anayasa, İYUK ve sair mevzuat. SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda belirtilen ve Mahkeme tarafından re'sen dikkate alınacak nedenlerle; 1)Karaman Valiliği'nin 10515 sayılı ve 29.10.2014 tarihli talebi üzerine tesis edilen 23635644.530 sayılı İçişleri Bakanlığı karar/olurunun yapılacak yargılama sonucunda iptaline,
2) Hukuk devletine yönelik açık bir ihlalin yaptırımsız kalmasının yol açacağı giderilmesi mümkün olmayan zararlar gözetilerek dava sonuna kadar yürütmenin durdurulmasına, 3) Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı idareler üzerinde bırakılmasına karar verilmesini, Anayasa ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 76. ve 95. maddelerinin verdiği "hukukun üstünlüğünü" ve "meslek düzenini korumak, meslek mensuplarına yönelik hak ihlallerine karşı avukatlık mesleğini ve meslektaşları savunmak" görevi çerçevesinde işbu davayı açan Ankara Barosu Başkanlığı adına vekaleten arz ve talep ederiz. Ankara Barosu Başkanlığı Vekilleri Av.r ~ DOĞAN EKLER : 1) Vekaletname sureti 2) Yetki belgesi