SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRAS VE KÜLTÜREL İFADE ÇEŞİTLİLİĞİ



Benzer belgeler
B RKAÇ SÖZ. Foreword / Par l éditeur

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK HALKBİLİMİ ANABİLİM DALI

Somut Olmayan Kültürel Miras. İrem ALPASLAN

UNESCO VE İNSANLIĞIN SÖZLÜ VE SOMUT OLMAYAN MİRASI BAŞYAPITLARI

TERİM OLARAK SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRAS

FOLKLOR (ÖRNEK: 2000: 15)

TÜRKSOY ÜYESİ ÜLKELER UNESCO MİLLÎ KOMİSYONLARI İKİNCİ TOPLANTISI ÇALIŞMA RAPORU

UNESCO VE GELENEĞİN USTALARI

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK HALKBİLİMİ ANABİLİM DALI

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

UNESCO, KÜLTÜR VE TÜRKİYE

UNESCO Kültür Sektörü. İrem ALPASLAN UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Kültür Sektör Uzmanı. 31 Ekim - 1 Kasım 2014, Antalya

UNESCO Dünya Mirası.

HALKBİLİMİ ÇALIŞMALARININ YENİ DÖNEMİ: SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRASIN KORUNMASI SÖZLEŞMESİ

Fen - Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

B RKAÇ SÖZ. Foreword / Par l éditeur

Somut Olmayan Kültürel Miras (SOKÜM) İhtisas Komitesi. Prof. Dr. Öcal OĞUZ Komite Başkanı

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi

UNESCO Bilgi ve İletişim Sektörü

İSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN IN KONUŞMASI

ÖZGEÇMİŞ. 4. Öğrenim Durumu :Üniversite Derece Alan Üniversite Yıl Türk Lisans. Halk Atatürk Üniversitesi Türk Halk Hacettepe Üniversitesi 1971

Elektrik, Plastik Cerrahi ve Prometheus: İlk BK Romanı Frankenstein 18 Ocak2014. Ütopyadan Distopyaya, Totalitarizm ve Anksiyete 25 Ocak 2014

HALE OZANSOY RESİM SERGİSİ DEFNE SANAT GALERİSİNDE AÇILDI

UNESCO Türkiye Millî Komisyonu 4. Türksoy Üye Devletleri UNESCO Millî Komisyonları Toplantısı 2. Kültürel ve Doğal Miras Semineri

KAYNAK: Çınar, İkram "Çocuk Edebiyatı ve Yayıncılığı" Eğitişim Dergisi. Sayı: 22 (Mart 2009).

AVRUPA KÜLTÜR PROGRAMI. Erasmus Bahar Toplantısı 8-9 Nisan İzmir

İZMİR KÜLTÜR VE TARİH ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ

ÇEVRE VE DOĞA KORUMAYLA İLGİLİ ULUSAL VE

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

Dr. YALÇIN TOSUN İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi SİNEMA ESERLERİ VE ESER SAHİBİNİN HAKLARI

İ Ç E R İ K. M i s y o n & V i z y o n. N e d e n İ n g i l i z D i l i v e E d e b i y a t ı B ö l ü m ü?

BİRKAÇ SÖZ. Foreword / Par l éditeur. 4

Dağlık alanda yaşayan insanlar ve yaşadıkları çevreler için birlikte çalışmak

Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi

TÜRK EDEBİYATINDA 26 DURAK 254 ŞAİR VE YAZAR

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

DİKMEN BÖLGESİ STRETEJİK GELİŞİM PLANI

Metin Edebi Metin nedir?

TED KDZ. EREĞLİ KOLEJİ VAKFI ÖZEL ORTAOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI SOSYAL BİLGİLER DERSİ 5. SINIF YILLIK PLANI

Projenin Adı: ERGOTERAPİ İÇİNDE HAYATIN RİTİMLERİNİ ÖĞRENMEK

187 SAYILI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNİ GELİŞTİRME ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ, 2006

İş Hayatına Yeni Atılan ve İş Kurma Başlangıcında Olan Kadınlar için Girişimcilikte Başarıyı Güçlendirme

4. SINIF - 3. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Öğretim Yılı

Bulgaristan-Türkiye Sınırında Yaşayan Yerel Halkın Geleneksel Kültürleri ve Yaşayan Müzik Biçimleri

Kültürel Mirasın Dijitalleştirilmesinde Halk Kütüphaneleri

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır.

Dr. Öğretim Üyesi. Necati Demir

Hasankeyf ve Dicle Vadisi Sempozyumu Sonuç Bildirgesi

Âşıklık Geleneği ve Medya Endüstrisi -Geleneksel Müziğin Medyadaki Serüveni-

AYIRAN SINIRLAR OLMADAN AVRUPA İÇİN PAYLAŞILAN TARİHLER

Uluslararası Sempozyum Duyurusu KADIN ESERLERİ KÜTÜPHANESİ VE BİLGİ MERKEZİ VAKFI VE YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ TARİH BÖLÜMÜ

ÇOCUK HAKLARI HAFTA 2

I. BÖLÜM I. DİL. xiii

1.Medya Hukukunun Kavram ve Kaynakları. 2.Basın ve Yayın Faaliyetleri ve Yasal Düzenlemeler. 3.Radyo ve Televizyon Yayıncılığı

Yüksek. Eğitim bilimleri. Eğitim bilimleri

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

Köy Seyirlik Oyunlarında İnsan, Doğa ve Topluluk İlişkisi

TANZİMAT DÖNEMİNDE ÖĞRETİCİ METİNLER. Ufuk KÜSDÜL Arhavi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

Yeni Osmanlılar Cemiyeti Kurucularından Mehmed Âyetullah Bey Dönem-İnsan-Eser

Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti

Uluslararası Sempozyum Duyurusu Nisan 2014/İstanbul /Yeditepe Üniversitesi

folklor/edebiyat, cilt:20, sayı:80, 2014/4

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

SORUN İLK OLARAK TEKNOLOJİK VE HAMMADDE ÖZELİKLERİ İLE ÇÖZÜLMÜŞ 1829 ÜÇ ÇAĞ SİSTEMİ TAŞ DEVRİ BAKIR DEVRİ DEMİR DEVRİ

TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNDE GERİ SAYIM BAŞLADI KAMPANYASI DAHA ADİL BİR DÜNYA İÇİN YANIMDA OL

İKLİM MÜCADELELERİ. bu küresel sorunlarla yüzleşmede kilit bir rol oynayacak, eğitme, tecrübeye ve uzmanlığa sahiptir.

Türkiye nin geleceğini 25 milyonluk kitle belirleyecek

UNESCO MİLLÎ KOMİSYONLAR TÜZÜĞÜ

Uluslararası Süreçler Çerçevesinde Çevre Eğitimi

KAYNAK: Birol, K. Bülent "Eğitimde Sanatın Önceliği." Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ

1.Bireyden Kitleye. 2.Habere İlk Adım: Gazete. 3.Her Yerdeki Ses: Radyo. 4.Düş mü, Gerçek mi?: Sinema. 5.Evdeki Dünya Televizyon

Pepee den Önce Pepee den Sonra P.Ö- P.S

DEVİNİMİN GÖRSEL DİLİ SERGİSİ VE KİTABI (VISUAL LANGUAGE EXHIBITION OF MOTION AND ITS BOOK)

Çocuk Dergiciliği Alanında Türkiye den İki Örnek Bilim Çocuk ve Meraklı Minik

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

Aşk Her Yerde mi? - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ SOSYOLOJİ LİSANS MÜFREDATI I. ÖĞRETİM (GÜNDÜZ) ZORUNLU DERSLER

DESTANLAR VE MASALLAR. Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE. Masal. KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon

Diyalog İçin Halk Bilimi Projesi Ankara Etkinlik Haftası Çerçevesinde BALKANLAR VE TÜRKİYEDE HALK KÜLTÜRÜ KONFERANSI

Singa kimdir HEDEFLER DERNEĞİ

ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (19 Aralık Şubat 2017)

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

Dünyayı Güzellik Kurtaracak Wednesday, 07 February :39 - Last Updated Sunday, 11 February :11

3. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (17 Aralık Ocak 2013) Sayın Velimiz, 17 Aralık Ocak 2013 tarihleri arasındaki temamıza ait bilgiler bu

Türk dünyası, bilişim alanında ortak terimler kullanmalı

ZfWT Vol 10, No. 2 (2018) 281-

Öğrenim Durumu. LİSANS Üniversite. YÜKSEK LİSANS Üniversite. DOKTORA Üniversite Enstitü Öğrenim Alanı Tez Başlığı KİŞİSEL BİLGİLER

... SINIF TEMA ESASINA DAYALI YILLIK PLAN TASLAĞI

COĞRAFİ İŞARETLER. Ceren TURGUT Türk Patent Enstitüsü Markalar Dairesi ANKARA - TESK 2016

İLETİŞİMDE TASARIM TASARIMDA İLETİŞİM KONULU ULUSLARARASI KATILIMLI SEMPOZYUM VE SERGİ GERÇEKLEŞTİ

Yaşamımızı sürdürebilmemiz için kullanıp attığımız bazı

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

Uluslararası Anlaşmalar İhtisas Komitesi

Bülent Ecevit Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü

İKİNCİ BİNYILIN MUHASEBESİ İÇİNDEKİLER

Sayın Yetkili, Organizasyon Komitesi. Prof. Dr. Melih ERSOY. Doç. Dr. Ela BABALIK-SUTCLIFFE. Prof. Dr. Murat BALAMİR

METİNLERİ SINIFLANDIRILMASI

UNESCO VE ORGANLARI. Genel Konferans. Yürütme Kurulu

TÜRK NEFROLOJİ DERNEĞİ 2014 YILI DÜNYA BÖBREK GÜNÜ ETKİNLİKLERİ

Transkript:

SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRAS VE KÜLTÜREL İFADE ÇEŞİTLİLİĞİ Le patrimoine culturel immetariel et la diversite de l exression culturelle Prof. Dr. M. Öcal OĞUZ* ÖZ Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması düşüncesi, folklor kavramı ile ortaya çıkmış ve gelişmiştir. Bu düşünce UNESCO nun 1972 Doğal ve Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi nin hazırlık çalışmaları sırasında uluslararası bir araca dönüşmüştür. Bolivya, 1973 yılında Yazar Hakları Evrensel Sözleşmesi ne folklorun korunması ile ilgili bir protokol eklenmesini önermiştir. Bu öneriden sonra folklor bir UNES- CO terimi niteliği kazanmıştır. 1989 Geleneksel Kültür ve Folklorun Korunması Tavsiye Kararı, 1994 Yaşayan İnsan Hazineleri Programı, 1997/98 İnsanlığın Sözlü ve Somut Olmayan Başyapıtları İlan Programı ve nihayet 2003 yılında imzalanan Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi bu süreçte ve bu koruma düşüncesi içinde hazırlanmıştır. Bu arada İstanbul Bildirgesi ni de hatırlamak gerekir. 2002 yılında İstanbul da gerçekleşen Kültür Bakanları Üçüncü Yuvarlak Masa Toplantısı Kültürel Çeşitliliğin Aynasında Somut Olmayan Kültürel Miras başlıklı Kültür Bakanları Üçüncü Yuvarlak Masa Toplantısı, iki sözleşmenin ruhunu ve özünü yansıtmaktadır. Nitekim, bu toplantıdan bir yıl sonra Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi, üç yıl sonra ise Kültürel İfadelerin Çeşitliğinin Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesi UNESCO da kabul edilmiştir. Birinci sözleşme somut olmayan kültürel mirasların korunmasını ve gelecek kuşaklara aktarılmasını istemektedir. İkinci sözleşme ise insanlığın kültürel ifade çeşitliliğini savunmaktadır. Sözleşmenin tanımladığı kültürel ifade çeşitliliğinin kaynaklarının büyük kısmı, somut olmayan kültürel miras alanındadır. Yani denilebilir ki, somut olmayan kültürel mirasını koruyamayan ülkelerin kültürel ifade çeşitliliğine katkı vermesi beklenemez. Türkiye, son dönemlerde çeşitli nedenlerle birçok somut olmayan kültürel mirasını örgün ve yaygın eğitim alanına, kent yaşamına ve medyaya taşıyamamıştır. Bunun sonucu olarak birçok referans kaynağı unutulmuş, onların yerini kitle kültürünün ürettiği örnekler almıştır: Nardaniye Hanım ın yerini Pamuk Prenses, Köroğlu nun yerini Robin Hood, Kerem ile Aslı nın yerini Romeo ve Juliet, Boz Atlı Hızır ın yerini Noel Baba almıştır. Bu durum hem somut olmayan kültürel mirasın yok oluşu hem de kültürel ifade çeşitliğinin kayboluşu olarak görülebilir. Bu örnekler de göstermektedir ki, kültürel ifade çeşitliliğinin korunması, somut olmayan kültürel mirasın yaşatılmasına bağlıdır. Anahtar Sözcükler UNESCO, Sözleşme, Somut Olmayan Kültürel Miras, Kültürel İfadelerin Çeşitliliği RESUME La pensé de la sauvegarde du patrimoine culture immatériel s est révélée et s est développée avec le concept de folklore. Cette idée est devenue un instrument international a l UNESCO au cours de la préparation du texte de la convention concernant la protection du patrimoine mondial, culturel et naturel en 1972. La Bolivie a proposé un protocole concernant la sauvegarde du folklore dans la convention universelle du droit de auteur en 1973. Après cette proposition, le terme de folklore est devenu un terme de l UNESCO. La recommandation sur la sauvegarde de la culture traditionnelle et populaire en 1989, Le commencement du programme des trésors humains vivants en 1994, le commencement de la proclamation des chefs-d œuvre du patrimoine oral et immatériel de l humanité en 1997/98 et enfin la convention pour la sauvegarde du patrimoine immatériel en 2003 ont été préparés dans cette processus et dans cette esprit de la sauvegarde. Dans cette signification, Il faut se rappeler la déclaration d İstanbul sur la protection de la culture immatériel, qui a été préparée au cours de la troisième table ronde des ministres de la culture, appelée le patrimoine culturel immatériel, miroir de la diversité culturelle en 2002. Le nom de Cette réunion reflétait l âme et l esprit de la convention 2003 et 2005. Après cette initiative, les deux conventions ont été préparées dans les conférences générales de l UNESCO en trois ans. La convention pour la sauvegarde du patrimoine culturel immatériel demande que le patrimoine culturel immatériel se transmette de génération en génération. Quant à la convention sur la protection et la promotion de la diversité des expressions culturelles, elle défend la diversité des expressions culturelles de l humanité. Le plus part des sources de la diversité des expressions culturelles, qui a été définie dans le texte de la convention, est dans le domaine du patrimoine culturel immatériel. A savoir, on peut dire que, si un pays ne sauvegarde pas son patrimoine culturel immatériel, il n est pas capable d avoir la diversité des expressions culturelles. Mots-cles UNESCO, Convention, Patrimoine culturel immatériel, Diversité de l expression culturelle * Gazi Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Halkbilimi Bölümü Öğretim Üyesi, ocaloguz@gazi.edu.tr

Brezilya yerlilerini soylu vahşi olarak selamlayan Romantik Akım veya James Macpherson (1736-1796) tarafından temeli atılan ve 18. yüzyıla damgasını vuran Ossiancılık daha bu çağlarda, kültürlerin kentsel ve teknolojik gelişmeler karşısında yok olduğu ve korunması gerektiği fikrini ortaya atmıştı. J. G. Herder (1744-1803) ile başlayan ve onun takipçilerince sürdürülen halkın ruhu görüşü, bu koruma duygusunun sistemli bir bilim dalı haline gelişinin başlangıcına konulması gereken önemli bir öyküdür. Kendisine disiplinin İngilizce adını borçlu olduğumuz W. J. Thoms (1803-1885), folklor adını önerdiği makalesinde geleneksel kültürlerin teknolojik ve kentsel dönüşüm süreçlerindeki yok oluşuna dikkat çekmiş, bunların derlenmesi, korunması ve gelecek kuşaklara aktarılmasının önemine işaret etmiştir. W.J. Thoms un 1846 yılında kaleme aldığı bu yazı, geleneksel kültürlerin ve popüler edebiyatların korunması fikrinin kurumlaşmasını sağlamış, bu tarihten sonra, bu alanda beliren kültürel verimleri derleme, arşivleme, yeniden üretme ve eğitim süreçlerine ekleme, denilebilir ki küresel bir tutuma dönüşmüştür. 19. yüzyıl, bu tutumun şahlanışına tanıklık etmiştir. Ziya Paşa nın (1825-1880) 1868 yılında Londra da yayımlanan Hürriyet gazetesinde yazdığı Şiir ve İnşa makalesi, bu düşüncenin Türk aydınları arasında da yeşermeye başladığının kanıtıdır. Bu yazısında Ziya Paşa özetle söylenecek olursa Divan Edebiyatı olarak adlandırılan edebî verimlerle Halk Edebiyatı olarak adlandırılanları karşılaştırır ve hangisinin millî veya Türk e ait olduğunu sorarak, unutulan ve taşraya hapsedilen halk edebiyatının gerçek Türk Edebiyatı olduğunu savunur. Her ne kadar Ziya Paşa Türkiye ye döndükten sonra birkaç yıl içinde bu fikrinden vazgeçmiş olsa da bu bakış açısı, -ara dönemdeki kimi cılız sesler bir yana- daha güçlü bir akım olarak 1908 de gerçekleşen İkinci Meşrutiyetle birlikte kitleleri peşinden sürükleyen bir akıma dönüşür. Ziya Gökalp (1876-1924), Fuad Köprülü (1890-1966) ve Rıza Tevfik (1869-1949) tarafından 1913 ve 1914 yıllarında kaleme alınan ve başlığında folklor veya ona Türkçe karşılık olarak önerilmiş halkiyat terimleri bulunan yazılar (Oğuz 2008a) da geleneksel kültürlerin ve popüler edebiyatların millî kimlik açısından önemine ve korunmasına yöneliktir. Türk folklor tarihinde folklorun ilk üç makalesi olarak tanınan bu yazıların açtığı çığır, günümüze kadar yapılan folklor çalışmalarının da temelini oluşturmuştur. Bu temel özetle şöyle ifade edilebilir: Kent ve Medrese merkezli yazılı Osmanlı edebiyatı, binlerce yıllık kültür kaynaklarını küçümsemiş ve bu kaynaklardan yararlanmamıştır. Oysa bu kaynaklar millete kimlik ve tarih veren ve ulus olarak farklılığını vurgulayan asli kaynaklardır. Bu kaynaklar aranmalı, derlenmeli, yeniden işlenmeli ve en önemlisi gelecek kuşaklar bu temel üzerinde yetiştirilmelidir. Osmanlı Döneminin son on yılında benimsenen ve biçimlenen bu görüş, Cumhuriyet döneminde de aynen sürdürülmüştür. İstanbul Üniversitesi bünyesinde kurulan Türkiyat Enstitüsü, Türk Ocakları, Halkevleri ve Milli Folklor Enstitüsü gibi önemli devlet kurumları veya bu kurumların düşüncelerini kitlelere ulaştıran dergi, dernek, vakıf gibi özel kuruluşlar, folklorun derlenmesi, arşivlenmesi, müzelenmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması amacına hizmet etmişlerdir. Bugün üniversitelerimizin halkbilimi ile ilgili birimleri, yok olan kültürün korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması hedeflerine uygun monografiler hazırlamaya devam etmektedir. Türkiye de folklor alanında çıkan dergi ve kitapların satır aralarında bu

hedef rahatlıkla görülebilir. Bir ülkeye, ulusa veya topluma millî kimlik duygusu veren kültürel mirasların korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması düşüncesi, küresel bir uygulama olarak bütün eğitim sistemlerinde yerini almaktadır. Yani geleneksel kültürü koruma ve gelecek kuşaklara aktarma çabası, Türkiye ile sınırlı bir hareket değildir. Hatta uluslararası toplum, bu konuda daha organize ve daha güçlü bir eylem ortaya koyma çabasını UNESCO çatısı altında yaklaşık 40 yıldır sürdürmektedir. UNESCO nun 17. Genel Konferansı sırasında 16 Kasım 1972 tarihinde kabul edilen Dünya Doğal ve Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi, yapmış olduğu ve korumayı hedeflediği kültürel miras tanımı ile somut olmayan kültürel mirasın da korunması gerektiği fikrini bir karşı görüş olarak ortaya çıkarmış, bu sayede folklorun korunması kabul gören bir düşünce olarak UNESCO belgelerinde 1973 yılından itibaren tartışılmaya başlanmıştır. 1989 Geleneksel Kültür ve Folklorun Korunması Tavsiye Kararı (Oğuz 2008b), 1994 yılında ortaya çıkan Yaşayan İnsan Hazineleri Programı (Oğuz 2008c) ve 1997/98 yıllarında başlayan İnsanlığın Sözlü ve Somut Olmayan Başyapıtları İlan Programı ve bu kapsamda 2001, 2003 ve 2005 yıllarında gerçekleşen 90 başyapıt ilanı (Oğuz 2008d) bu sürecin doğal uzantısı olarak görülmelidir. UNESCO nun 32. Genel Konferansı nda 17 Ekim 2003 tarihinde kabul edilen Somut Olmayan Kültürel Mirasın (SOKÜM) Korunması Sözleşmesi (Oğuz vd. 2005) ile 33. Genel Konferansı nda kabul edilen Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin (KİFAÇ) Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesi (Oğuz vd. 2009), sözü edilen bu kırk yıllık çabanın meyvesidir. Şunu da unutmamak gerekir ki bu kırk yıllık çaba, bir anlamda yaklaşık iki yüzyıldır var olan folklorun korunmasının ulusal kimliğin ve kültürün korunması anlamına geldiği düşüncesinin hükümetlerarası bir enstrümana dönüşmesidir. Dünyanın iki yüzyıllık deneyiminin ve entelektüel belleğinin talebi, geçen süreçlerdeki gözlem ve değerlendirmelerin ortaya çıkardığı bir haklılık olarak görülmüş ve bu hüküm sözünü ettiğim bu iki sözleşme ile resmî belge niteliği kazanmıştır. Somut Olmayan Kültürel Mirasın (SOKÜM) Korunması Sözleşmesi, bir toplumun kendi kültürel kimliğinin bir parçası olarak gördüğü ve kuşaktan kuşağa aktarmak suretiyle günümüze kadar getirdiği somut olmayan kültürel miraslarını korumasına ve gelecek kuşaklara aktarmasına katkı sağlayacak yol, yöntem ve imkânları tanımlamaktadır. Bu sözleşme ile oluşacak Ulusal Envanterler, somut olmayan kültürel miras unsurlarının ulusal, İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Miras Temsili Listesi ve Acil Koruma Gerektiren Somut Olmayan Miras Listesi ise, hem ulusal hem de uluslararası süreçlerde sözleşmede tanımlanan mirasların nasıl korunması gerektiğini biçimlendirmekle, öteden beri hemen her toplumda dile getirilen kültürümüz ölüyor şeklindeki yakınmalara da bir anlamda cevap vermektedir. İki yüzyıllık folklor çalışmalarının ortaya koyduğu bu yargıya duyarsız kalmayarak konuyu entelektüeller arası bir yakınma ve kaygı konusu olmaktan çıkararak hükümetlerarası bir koruma belgesine dönüştüren UNESCO nun ürettiği metnin amaca ne denli hizmet edebileceği tartışılabilir olsa bile, küresel bir talebi karşılamaya çalıştığı gerçeği gözden kaçırılmamalıdır. Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin (KİFAÇ) Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesi ise, kültürel ifadelerin çeşitliliğinin kültürel endüstri alanında

korunmasını öngörmektedir. Yani, bu sözleşmeyle, sinema, müzik, televizyon, kitap, dergi, elektronik alan gibi kültüre dayalı bir çok endüstri dalındaki tektipleşmeye karşı, uluslararası toplumun harekete geçmesi ve küresel kültürler karşısında ulusal kültürlerin de endüstri alanında varlık göstererek kültürel ifade çeşitliğini sağlama hedeflerine katkı vermesi beklenmektedir. Bu sözleşmede, kültürel ifade çeşitliliği için özgün, bireysel ve çağdaş yaratımların yeri ve önemi vurgulanıyorsa da geleneksel kültürlerin -daha doğru bir ifadeyle SOKÜM ün Korunması Sözleşmesi nin tanımladığı alanlarda ortaya çıkan kültürün- bunu sağlamadaki rolü, yeri ve katkısı da kaydedilmektedir. KİFAÇ ın Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesi kapsamında UNESCO çatısı altında bugüne kadar üretilmiş belgelerde kültürel ifade çeşitliliği ile somut olmayan kültürel miras arasındaki var olan ilişki hiçbir şekilde reddedilmemiştir. Nitekim, 2002 yılında Türkiye nin öncülüğünde ve ev sahipliğinde UNESCO Genel Müdürlüğü ile ortaklaşa İstanbul da düzenlenen Kültürel Çeşitliliğin Aynasında Somut Olmayan Kültürel Miras başlıklı Kültür Bakanları Yuvarlak Masa Toplantısı, gerek 2003 ve 2005 Sözleşmelerinin hazırlık çalışmalarını başlatan hükümetlerarası iradenin ortaya çıkması gerekse bu iki terimin birbirini bütünlediğinin bu denli güçlü bir şekilde vurgulanması bakımından sözleşmelerin öz ve amaçlarını belirleyen ilk adım olarak hatırlanmalıdır. Küreselleşmenin ve kitle kültürünün olumsuz etkileri her iki sözleşme metninde de açık bir şekilde vurgulanmıştır. (Oğuz vd. 2005:163; Oğuz vd. 2009:106-107). Her iki sözleşmede de tek bir merkezden yayılan ve insanlığın zengin yerel ve geleneksel kültürlerini ve bu kültürlere dayalı yeni üretimlerini tehdit eden kitle kültürü veya popüler kültür ürünlerinin hızla geleneksel kültürlerin yerini aldığı, ilgili toplulukların, grupların veya genel anlamda bütün toplumun içinde bulunduğu olumsuz koşullar veya iletişim çağının yarattığı birtakım algılar nedeniyle yeterli bilincin oluşturulamadığı, böylece insanlığın binlerce yılda ürettiği ve kuşaktan kuşağa aktardığı kültürlerin yok olma sürecine girdiği, bu kültürlerden esinlenen yeni üretimler yapma imkânının ortadan kalktığı, bunun sonucunda da insanlığın kültürel ifade çeşitliliğini kaybederek tek-tipleşmekte olduğu bu iki sözleşmenin satır aralarından okunabilir. SOKÜM ün Korunması Sözleşmesi, insanlığın kültürel ifade çeşitliliğinin sürdürülmesinin SOKÜM ün korunmasına bağlı olduğunu açık bir dille vurgulamaktadır. Sözleşmenin Giriş kısmında 1989 UNESCO Geleneksel Kültür ve Folklorun Korunması Tavsiye Kararında, 2001 Kültürel Çeşitlilik Evrensel Bildirgesinde ve Kültür Bakanları Üçüncü Yuvarlak Masa Toplantısında kabul olunan 2002 İstanbul Bildirgesinde vurgulandığı gibi, somut olmayan kültürel mirasın kültürel çeşitliliğin potası ve sürdürülebilir kalkınmanın güvencesi olduğu açık bir dille ifade edilmektedir. (Oğuz vd. 2005:163) Benzer şekilde KİFAÇ ın Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesi nde de kültürel ifade çeşitliliğinin sağlanmasına yönelik en önemli unsurlar arasında SOKÜM ün Korunması Sözleşmesi nin tanımladığı kültür ürünleri gösterilmektedir. KİFAÇ ın Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesi nin Giriş kısmında iki ayrı paragrafta Somut olmayan ve maddi zenginlik kaynağı olarak geleneksel bilginin veya Geleneksel olanlar da dahil olmak üzere kültürel ifadelerin çeşitliliğinin bireylerin ve halkların kendi düşünce ve değerlerini ifade etmelerine ve başkalarıyla paylaşmalarına imkân sağ-

layan önemli bir etken olduğu (Oğuz vd. 2009:106) vurgulanmaktadır. Bu cümleler kültürel ifade çeşitliliğini korumak ve buna katkı sağlamak isteyen sanatçıların esin kaynaklarını da işaret etmektedir. Tam bu noktada tek merkezden yayılan kitle kültürlerinin etkisi altında kalan Türk toplumu gibi toplumların -her iki sözleşmenin de yorumlanabilecek başka amaç veya sonuçları bir yana bırakılarak bakıldığında- içine düştüğü insanlığın kültürel ifade çeşitliliğine katkı yoksunluğu, üzerinde durulması gereken bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu süreç hem somut olmayan kültürel mirasları yok eden hem de insanlığın kültürel ifade çeşitliğine katkı vermeyen iki yönlü bir olumsuzluk süreci olarak okunabilir. Bu konudaki en çarpıcı örnekler, ilgili topluluk veya grubun arasında bulunması ve kuşaktan kuşağa aktarılarak yaşatılması gereken somut olmayan kültürel miras unsurlarının kültürel ifade çeşitliliğini oluşturabilecek veya destekleyebilecek sinema, müzik veya televizyon gibi en yaygın kültür endüstrisi alanlarında var olamaması ve binlerce yılda oluşan ortak belleğin referans kaynakları olarak kullanılamaması ile ortaya çıkmaktadır. Grimm Kardeşlerin derlediği ve yaklaşık iki yüzyıldır uluslararası toplumun benimseyip kültür endüstrisi alanında birçok kez yeniden ürettiği Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler Masalı, insanlığın ortak belleğine yerleşmiştir. Çağdaş Türk toplumunda da bu masalı tanımayan ve bir şekilde onunla karşılaşmayan hemen hemen yoktur. Bu nedenle de bu masal önemli bir gönderme(referans) kaynağı olarak gündelik hayatta ve sanatsal yaratmalarda yerini almıştır. Gazi Üniversitesi Türk Halkbilimi bölümünde okuyan öğrencilerle yıllardır yürütmekte olduğumuz Medya ve Halkbilimi dersinin araştırma sonuçlarına göre Türk sinema ve dizi alanında, Pamuk Prenses veya Yedi Cüceler masalına metne bağlı olarak sayısız göndermeler yapıldığını gördük. Bu göndermelerin sağladığı açık ve kesin bir sonuç olarak Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler Masalı yediden yetmişe Türk toplumu tarafından bilinmektedir. Oysa, Türk halkı arasında bu masalın yüzyıllar boyunca anlatılan ve kuşaktan kuşağa aktarılan bir başka biçimi veya bir anlamda yerli versiyonu olan Nardaniye Hanım ve Kırk Haramiler (Boratav 1992: 96-101) veya Dürdane Hanım (Sivas İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Web Sayfası) masalları ise, örgün eğitim süreçlerinden geçenler ve kültür endüstrisi kullananlar arasında tamamen unutulmuştur. Bu masal hem somut olmayan kültürel miras olarak kuşaktan kuşağa aktarılamaz hem de kültürel ifade çeşitliliğine katkı sağlayacak şekilde kültür endüstrisine esin kaynağı oluşturamaz hale gelmiştir. Bu nedenle de kültürel gönderme yapılma şansı da ortadan kalkmıştır. Yani sokakta artık hiçbir kız çocuğuna sen Nardaniye Hanım gibi güzelsin demek mümkün değildir. Hem somut olmayan kültürel mirasın kuşaktan kuşağa aktarılamaması hem de kültür endüstrisinin bu alanı kullanmaması bu sonucu doğurmuştur. Türk halk kültürünün yaratılıp yaşatıldığı ve gelecek kuşaklara aktarıldığı önemli kültür alanlarından birini de Âşıklar oluşturmaktadır. Günümüzde Âşık edebiyatı deyip geçtiğimiz bu alanda oluşan ve halka mal olan kültür, bugün insanlığın sözleşmeyle oluşturmaya veya korumaya çalıştığı kültürel ifade çeşitliliğini ve zenginliğini binlerce yıllık bir süreçte oluşturmuştur. Âşıkların anlattığı Dede Korkut, Kerem ile Aslı, Emrah ile Selvi Han, Ferhat ile Şirin, Âşık Garip ile Şahsenem, Arzu ile Kamber ve Köroğlu gibi hikâyeler, toplumda aşk, kahramanlık, ayrılık gibi birçok alanda 10

referans kaynağı oluşturuyordu. Bugün kitle kültürü, bütün bu referans kaynaklarını ötelemiş, ölümüne sevmenin sembolü olarak Romeo ve Juliet, zenginden alıp fakire vermenin sembolü olarak Robin Hood gelip yerleşmiştir. Artık, kanatları olan ve uçan at denildiğinde zihinlerde Pegasus canlanmaktadır. Oysa, Türk anlatı geleneği içinde aşkı uğruna yanıp kül olan Kerem, dağları delen Ferhat veya sevgilisinin ölüm haberini alınca kendi canına kıyan Kamber gibi kahramanlar vardı ve onların hikâyeleri de en az Romeo nunki kadar trajikti. Onların sevgilileri Aslı, Şirin veya Arzu yu da Juliet inkinden daha iyi bir akıbet beklemiyordu. Ama artık günümüz Türk film ve dizilerinde ölümüne sevmek sadece Romeo ve Juliet ile anlatılmaktadır. Diğer yandan Zenginden alıp fakire vermek halk anlatı kültüründe Çamlıbel i kendine mesken tutan Köroğlu na ait bir özellikti ve onun iki yanında iki kanadı olan Kırat ı bu maceranın önemli bir motifi idi. Türk halk kültüründe nevruz ve hıdrellez, Boz Atlı Hızır ın geldiği, yeryüzüne bolluk, bereket, mutluluk, sağlık, sıcak, aydınlık yani kısaca yaz getirdiği yeni yılın ilk gününün adıdır. Hayvancı ve kırsal gruplarda nevruz, tarımcı ve kentli gruplarda hıdrellez olarak yaygınlaşan yeni yıl kutlamaları, 1926 yılından sonra yerini kentli toplumda miladi takvime bırakmış, bu süreçte de Noel Baba ve etrafında oluşan kültür benimsenmiştir. Noel Baba, kendisinden önce benzer bir role sahip olan Boz Atlı Hızır ı tamamen unutturmuş, kentli toplum için Hızır, marjinal bir İslami figüre dönüşmüştür. Bugün yeni yıl kutlamalarının ve kültür endüstrisinin hiçbir yerinde Hızır yoktur. Artık, Hızır ile yeni yıl arasında bir ilişki kurmak söz konusu değildir. Hızır la birlikte korunması gereken somut olmayan kültürel mirasın unutulması ve bunun yerini Noel Baba nın alması, kaçınılmaz bir sonuç olarak kültürel ifade çeşitliliğine de hizmet etmemektedir. Hazreti Ali Cenkleri, geleneksel Türk toplumunun en önemli hikâye ortamlarından birini oluşturmaktaydı. Hz. Ali, Allah ın aslanı ve Türk anlatı kültürünün epik kahramanı olarak elinde Zülfikâr ı ile zaferden zafere koşuyordu. Onu bu zaferlere eriştiren atının adı ise Düldül idi. Kitle kültürü son zamanlarda bir çizgi film yarattı. Bu çizgi filmin kahramanı olan Ret Kid in atı da Düldül dü. Bugün, sözlü kültür kaynaklarından beslenmeyen, örgün eğitim kurumlarının ve kitle kültürünün kaynaklarını tüketen kuşaklar için Hz. Ali nin atı olan Düldül, tarihin derinliklerinde kalmış ve unutulmuştur. Bugün genç kuşaklar arasında Düldül ün Hz. Ali nin atı olduğunu bilen hemen hemen yoktur. Son yollarda çekilen film ve diziler de bunu doğrulamakta, üniversiteli gençler arasında yaptığımız konuyla ilgili anket çalışmaları da bunu göstermektedir. Yaptığımız çalışmalarda ulaştığımız sonuçlar olarak genç kuşaklar, kendi mitolojilerinden, tarihlerinden, hikâyelerinden, masallarından veya efsanelerinden kaynaklanan kahramanları referans kaynağı olarak kullanamamaktadırlar. Yani Nardaniye Hanım gibi güzel olmak, Kerem gibi sevmek, Ferhat gibi dağları delmek, Köroğlu gibi zenginden alıp fakire vermek veya Hızır gibi yetişmek artık yaygın ve ortak bir kültür alanı oluşturmamaktadır. Buralardan esinlenen kültürel üretimler karşımıza çıkmamaktadır. 2008 yılında Medya ve Halkbilimi dersini alan öğrencilerle 1950 li yıllardan günümüze kadar çekilmiş 40 civarında sinema filmi üzerine çocuk oyunları açısından yapmış olduğumuz araştırmada gördük ki, eski filmlerde geleneksel Türk çocuk oyunlarına 11

zengin örnekleriyle daha fazla yer verilirken bu oran günümüze doğru geldikçe düşmektedir. Bunun açıklanabilir sebebi, eski sinemacıların geleneksel kültürün kuşaktan kuşağa aktarıldığı zaman dilemlerinde çocukluklarını geçirmelerine karşılık, yeni kuşakların böyle bir imkândan mahrum oldukları ve geleneksel çocuk oyunlarını tanımadıklarıdır. Çünkü, kentsel alanda ve örgün eğitim kurumlarında geleneksel kültürün geçiş imkânları sınırlandırılmış, modernleşme, çağdaşlaşma batılılaşma gibi hedefler öne çıkarılarak kent ve eğitim alanı kitle kültürüne terk edilmiştir. Türk eğitim sisteminin ve kültür endüstrisinin, gerek somut olmayan kültürel mirasın yaşatılması gerekse kültürel ifade çeşitliliğinin toplumda benimsenmesi için yukarıda verdiğimiz birkaç örneğin dışında büyük bir zenginliğin bulunduğunu fark etmesi ve 2003 ile 2005 sözleşmelerinin kaygı duyduğu alanlarla ilgili olarak gerek eğitim mevzuatını gerekse kültür endüstrisi alanını yeniden gözden geçirmesi gerektiği bu örneklerden hareketle söylenebilir. Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması ve Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi sözleşmeleri, küresel karşısında savunmasız kalmış yerelin ve ulusalın kendi bağlamlarında korunması ve kültürel ifade çeşitliliği için önemli bir kaynak olarak kullanılmasını hedeflemektedir. Bunu yapmak için de toplumsal bilinç, eğitim ve katılımı öngörmektedir. Genç kuşakların kültür konusunda daha duyarlı ve korumacı refleksler oluşturması ve bu kapsamda oluşacak farkındalıkların kültür endüstrisine aktarılarak çeşitliliğinin korunmasına katkı sağlanacağı her iki sözleşmede de vurgulanmaktadır. Sonuç olarak, UNESCO nun bu iki sözleşmesi, insanlığın binlerce yılda yarattığı ve bir şekilde günümüze getirdiği somut olmayan kültürel mirasların kaybolma tehlikesi altında olduğunu, bu kayboluşun ise kültürel ifade çeşitliliğini ortadan kaldırmakta olduğunu savunmakta ve bunu önlemeye çalışan hükümetlerarası birer uzlaşı belgesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Her iki Sözleşmenin de kısa sürede yürürlüğe girdiği ve taraf devlet sayılarının yüzü aştığı dikkate alınırsa, kültür tartışmalarında önemli birer uluslararası enstrüman olma potansiyeline sahip oldukları görülebilir. Bundan sonraki süreçte devletlerin ve aydınların gerek yönetimsel gerekse bilimsel nedenlerle bu belgelere daha fazla eğilecekleri beklenmelidir. KAYNAKLAR Chefs-d œuvre du patrimoine oral et immatériel de l humanite, Proclamations 2001, Paris: UNESCO Yayını, 2001. Chefs-d œuvre du patrimoine oral et immatériel de l humanite, Proclamations 2003, Paris: UNESCO Yayını, 2003. Chefs-d œuvre du patrimoine oral et immatériel de l humanite, Proclamations 2005, Paris: UNESCO Yayını, 2006. Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesi, (Çev. M. Öcal Oğuz, Yeliz Özay ve Ebru Demircan), Millî Folklor 81 (Bahar 2009) 106-115) Oğuz, M. Öcal Araştırmaların Tarihi, Türk Halk Edebiyatı El Kitabı, Ankara: Grafiker Yayını, 2008a. Oğuz, M. Öcal. UNESCO ve Geleneğin Ustaları Millî Folklor 77 (Bahar 2008c): 5-9. Oğuz, M. Öcal, UNESCO ve İnsanlığın Sözlü ve Somut Olmayan Mirası Başyapıtları, Millî Folklor 78 (Yaz 2008d):5-11. Oğuz, M. Öcal. SOKÜM ün Korunmasına Giden Yolda 1989 Tavsiye Kararı, Millî Folklor 80 (Kış 2008b): 26-32. Proclamation des chefs-d œuvre du patrimoine oral et immatériel de l humanité, Guide pourla preséntation des dossiers de candidature, Paris: UNESCO Yayını, 2001. Somut Olmayan Kültürel Mirasın Koruması Sözleşmesi. (Çev. M. Öcal Oğuz, Yeliz Özay ve Pulat Tacar) Millî Folklor 65 (Bahar 2005): 163-171. 12