YAŞAM REHBERİM POLİS AKADEMİSİ BAŞKANLIĞI REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMA BÜRO AMİRLİĞİ YAŞAM REHBERİM Yıl, 3 - Sayı, 26 MART, 2013 Bu sayıda: Sağ Beyin Duygusal, Sol Beyin Mantıklı 2 Refleksoloji Nedir? 4 Güçlü Görünen Büyümemiş Çocuklar Hiperaktif Büyükler 8 Masal Dinleyen Çocukların Gelişimindeki Fark 6 10 HAYATA DAİR...YAŞAMAYA Zaman ayır. Çünkü ömür bunun için yaratılmıştır...düşünmeye Zaman ayır. Çünkü başarının anahtarı odur....sevmeye Zaman ayır. Çünkü bu seni daima güçlü kılar...iyiliğe Zaman ayır. Çünkü insan olmanın sırrı budur. (Goethe)
Sayfa 2 YAŞAM REHBERİM SAĞ BEYİN DUYGUSAL, SOL BEYİN MANTIKLI Prof.Dr. Nevzat Tarhan de kendisi önceliklidir. Erkeklerin sol beyinleri baskın çalıştığı için benmerkezci yanları baskındır. Beynin sol kısmı, iradeyi mantıksal olarak kullanır. Beynin yapısı hakkında neler biliyorsunuz? Hayatınızın ana kumanda masasında neler oluyor? Düşünme sisteminin şifrelerini çözmek ister misiniz? "Ama" ve "fakat" diyen sol beyin ile anlık hareket eden sağ beyin arasındaki farklar nelerdir? İşte beynin gizemli dünyasından bir kesit... Sağ ve Sol Beyin Şifreleri Yapılan araştırmalar her geçen gün beyin ile ilgili yeni bilgiler veriyor. Kişinin duygularını tanıması ve beynini doğru yönlendirmesi de giderek önem kazanıyor. Sol beyin EĞER ve FAKAT der Bugün artık biliyoruz ki, sol beyin, kelime ve sayılarla ilgilenen, sağ beyne nazaran geçmişin üzerinde daha çok duran beyin alanıdır. Bu alanın özellikleri, soğuk, keskin, köşeli, mesafeli ve sert olması, katı kurallarının bulunmasıdır. Sol beyin eğer ve fakat sözlerini çok kullanır. Bu iki kelime hemen karar vermemeyi ifade eder. Beynin sol tarafı, bir şeyi anlamaya çalışırken aynı zamanda ertelemeye de yatkındır. Ayrıca benmerkezci olma eğilimindedir. Kendisini mutlu edecek şeyleri önemser. Bu sebeple Sağ beyin duygusaldır! Sol beyin, yeni fikirlere açık değildir. Koruyucu, tutucu ve savunucudur. Oysa sağ beyin farklılıklara gebedir. Deneme yanılmayla karar verir. Duygusal alanlarla ilgili olduğu için istekleri hemen olsun ister. Stratejik düşünmek yerine, taktik bulur. Arzularını ertelemekten hoşlanmaz. Hızlı karar verip harekete geçmek eğilimindedir, acelecidir. Sol beyin eril, sağ dişildir. Sol beyin, yeni fikirlere açık değildir. Koruyucu, tutucu ve savunucudur. Sağ beyin farklılıklara gebedir. Deneme yanılmayla karar verir. Sol beyin sayı ve rakamlarla ilgilenirken sağ beynin ilgi alanı daha çok görsel konulardan ve zevklerden oluşur. Estetik kaygılar sağ beyinde etkilidir. Sağ beyin sevgiye göre karar verir! Sağ beyni baskın çalışan kişiler iradelerine duygularını katarlar. Bir insanla iş yaparken ya da onun hakkında karar verirken kâr-zarar analizi yapmaktan çok, onu sevip sevmediklerini ölçü alırlar. İnsanları analiz ederken "o beni çok sever" ya da "ben onu çok severim" diyerek referanslarının duygu olduğunu belli ederler. Sağ beyin niyete sol beyin sürece bakar. Sol beyinde niyet önemli değildir.
Yıl, 3 - Sayı, 26 Sayfa 3 SAĞ BEYİN DUYGUSAL, SOL BEYİN MANTIKLI Prof.Dr. Nevzat Tarhan Sürece ve sonuca bakar. Sağ beyin ise niyete göre hareket eder. Sol beyin hayal kurmaz ama sağ beyin hayalcidir. Yine sağ beyin sezgilere çok değer verir. Beyin görüntüleme çalışmalarında sol beynin görsel unsurlara hızlı tepki verdiği ortaya çıkmıştır. Oysa sağ beyin duygusal sayılabilecek uyarılara daha çabuk cevap vermektedir. Sağ beyin sempatik, ön beyin empatiktir. Sol beynin önceliği kendisindeyken, sağ beynin önceliği başkalarındadır. Oysa ön beyin, önceliğin kendisinde mi yoksa başkalarında mı olacağını, hangi şartta nasıl tercihler yapacağını iyi belirler. Ön beyin empatik düşünür. Mesela, sol beyniyle düşünen bir kimse karşısındakine yol tarif ederken, yönleri kendisine göre tarif eder. "Sola gideceksin" dediğinde bu sol taraf kendi soludur. Oysa empati yapabilen insan karşı tarafın yönünü dikkate alır. Sol gerçekleri, sağ beyin duyguları analiz eder. Sağ beyin pembe düşler görür. Gerçeklerden uzak hayaller kurmak onun işi- dir. Sol beyin ise, hayali ve sezgileri önemsemez, kullanmaz. Sağ beyin dişil özellikler barındırdığı için, sezgisel düşünmeye yatkındır ve sezgilerinde çoğunlukla haklı çıkar. Ön beyin ise sezgileri süzgeçten geçirerek kullanır. Her hissettiğini doğru kabul eden sağ beyne mukabil, ön beyin sezgilerinin doğru olup olmadığını anlamaya çalışır. Sol beyin gerçekleri, sağ beyin duyguları, ön beyin ise doğruları analiz eder ve öncelik verir. Sol beyinde erkeksi özellikler baskın! Sağ beyin duygusal kararlar verdiği için, bu kararları inanarak vermek ister. Sol beyin, inanamasa da karar vermekten yanadır. Sol beyin tekil ve erildir. Yani erkeksi özellikleri baskındır. Sağ beyin ise çoğulcudur ve dişil özellikleri vardır. Sol beyin anlamaya çalışırken, sağ beyin hissetmek için uğraşır. Sol beyin karşılaştığı olaylarda çıkarı doğrultusunda tepkiler verirken, sağ beyin sempatik bir bakışıyla yaklaşır. Yani kendini hemen olaya kaptırır. Sağ beyni baskın çalışan kimse, birisi ağladığı zaman onunla beraber ağlar. Kendisinden çok başkalarını mutlu etmeye uğraşır. Kadınlarda bu özelliğe sık rastlanır, kadınların şefkat duyguları yoğundur ve iyi annelik yaparlar.
Sayfa 4 YAŞAM REHBERİM REFLEKSOLOJİ NEDİR? Fzt.Ersin AYTAÇ tabanlarımızda, vücudumuzun son bulduğu sinir noktaları mevcuttur. Bir başka deyişle;her organın el ve ayak tabanında karşılık geldiği bir nokta vardır. Örneğin, ayaktaki mide noktasına yapılan refleksoloji uygulanması, mideyi uyarır. Tıbbi sözlüklere göre "refleks" kelimesi dış etkilere bağlı olmak üzere istemsiz kas kasılması olarak tanımlanır. Ancak "refleks" kelimesi, bu terapinin içeriğinde, bütün organizmanın, kafanın, boynun ve gövdenin küçük bir ekran gibi görülen ayakta yansıması olarak ele alınır. Refleksoloji, ayaklarda, bedenin tüm bölgelerine, organlarına ve sistemlerine karşılık gelen refleks noktalarına, el ve parmaklarla uygulanan bir baskı tekniğidir. Bu yöntemle bedenin kendi kendini tedavi etme mekanizması harekete geçirilir ve bedende fizyolojik bir rahatlama sağlanır. Refleksoloji bir MASAJ DEĞİL, vücudun kendi kendini iyileştirme mekanizmasını harekete geçirmeye yarayan özel bir TE- DAVİ YÖNTEMİDİR. Refleksoloji Nasıl Uygulanır? Bu yönteme göre, ellerimiz ve ayak Refleks bölgeleri uyarmak için Refleksologlar Refleksolojide 6 özel teknik kullanırlar.bunlar:tırtıl, kuş gagası, vida, kelebek, kanca, yırtma-ayırma hareketleridir. Bu hareketler, ellere ve ayaklara aynı şekilde uygulanır. Önemli olan, bu tekniğin kime uygulanacağıdır. Kişinin fiziki yapısı ve o andaki sağlık durumu göz önünde bulundurularak hangi tekniğin uygulanacağına karar verilir. İyi bir refleksolog, kısa, acısız seasların tekrarlanmasını, bütün hastalığın bir tek acı verici seans tedavisine tercih eder. Her seans 15 dk-30 dk sürer ve devam eder. Refleksoloji uzmanının uygulamaya zihinsel olarak hazırlanmış olması önemli bir konudur.uygulamanın yapılacağı ortam sakin ve ılık olmalı, refleksolog ve hasta rahat olmalıdır.ortamdaki hafif bir müzik hastanın gevşemesine katkı sağlayacaktır. Hastadan rahat bir yatağa ayakları çıplak olarak yatması istenir. Bir refeksolog, ayağı, kristalleri bulana kadar, aynen kör bir insanın Braille okuması gibi
Yıl, 3 - Sayı, 26 Sayfa 5 REFLEKSOLOJİ NEDİR? Fzt.Ersin AYTAÇ okur. Onların üzerine bastırdıkça, hasta bastırılan bölgede, bedenin bu organda temsil edilen bölgesinde ve bazen her ikisinde de acı hisseder. Bir veya bir kaç tedavi seansından sonra belli refleks noktalarındaki acılar, yavaş yavaş, -vücudun kendi iyileştirme kuvvetleri fizyolojik dengesizliği giderdikçe- ortadan kalkar. Hatta sık şikayetler bir tek seanstan sonra da ortadan kalkabilir. Hastanın tedaviye tepkisi farklıdır. Bazı hastalar kendilerini duygusal olarak bitkin, bazıları da güçlenmiş hissederler. Refleksoloji yi Kimler Uygulayabilir. Refleksoloji ciddi bir eğitim ve altyapı gerektirir. Refleksoloji uygulayan kişi, iyi bir anatomi ve fizyoloji bilgisine sahip olmalıdır Ayrıca hastalıkları da çok iyi tanımalıdır. Reflekslere verilen tepkileri yorumlamak ciddi bir eğitim ve uzmanlaşma gerektirir. Refleksoloji Hangi Hastalıklara İyi Gelir? böbrek ve safra taşları gibi çarpıcı durumlarda iyi sonuç alırlar. Özellikle migrende refleksoloji ile iyi sonuç alınabilir ve sinir problemleri de kolayca halledilir. Refleksoloji Kimlere Uygulanmaz? -Refleksoloji hamileliğin ilk üç ayında tavsiye edilmez. Meydana getirdiği hormon değişimlerinin etkisiyle oluşabilecek muhtemel düşük hadisesine karşı bir önlem olarak bu öneri dikkate alınmalıdır. -Tromboz durumunda hekim onayı alınmadan uygulama yapılmamalıdır. -Kalp Krizi:Refleksoloji kalp krizi geçirmiş bazı hastalara ters etki yapar.kalp kaslarının kendini toparlaması için en az 3 ay beklemekte fayda vardır. -Grip veya Bulaşıcı Hastalıklar: Vücut sıcaklığı yüksek, ateşi olan veya döküntüsü olan kişiler genellikle kendilerini iyi hissetmezler. Vücutlarını refleksoloji ile uyarmak onları daha kötü yapmaktan öteye gitmez. Refleksoloji, akupunktur gibi fonksiyonel hastalıklarda başarılıdır. Bir enfeksiyonu iyileştirmesi olası değildir ve fıtık, bağırsak düğümlenmesi veya kırık bacak gibi yapısal bozukluklar için yapabileceği hiçbir şey yoktur. Zihinsel ve bedensel stresi azalttığı bilinmektedir. Son derece rahatlatıcı olabilir. Kas gerginliğini azaltır ve bu sayede lenf ve kan dolaşımını yükseltir. Bedenden toksinlerin atılmasını sağlar ve böylelikle vücudun içindeki şifa gücünü harekete geçirir. Refleksologlar, kabız, astım, stres halleri, mesane hastalıkları, başağrılarında,
Sayfa 6 YAŞAM REHBERİM GÜÇLÜ GÖRÜNEN BÜYÜMEMİŞ ÇOCUKLAR Psk.Ayşe BEKTAŞOĞLU kalayamayacağıdır. İnsan çift kutupludur, iyiyi de kötüyü de, gücü de zayıflığı da mizacında barındırır. Aynı zamanda, yaptığı hatalardan, zayıflıklarından da yeni bir şeyler öğrenmeye devam eder. Bireyin kendisini değersiz hissetmesiyle, eksik hissetmesi arasındaki önemli fark da budur. Eksik hissetmek besleyici ve yapıcı bir duygudur. Kişiyi eksikliklerini tamamlamaya, hayatına yeni şeyler katmaya, keşfetmeye teşvik eder. Oysa değersizlik hissi kişiyi kısıtlar ve enerjisini faydasızca tüketmesine sebep olur. Çocukluk döneminde temeli atılan değersizlik hisleri yetişkinliğe taşındığında hayattan alınacak zevkin önünde büyük bir engel haline gelirler. Güçlü görünmek, sürekli diğerleriyle yarış halinde kendimize değer biçmek için çabalamak sonu gelmeyecek bir uğraştır. Modern zamanın gereklilikleri gün geçtikçe; daha da acımasızca; mücadele edilen bir yarış pistini hatırlatıyor. Bu düzenin içerisinde, kendisine bir yer bulmaya çalışan bireyler de bazen içinden çıkılması zor bir kısır döngünün çarklarına takılıyorlar. Hayata tutunabilmek, kendi değerimizi hissedebilmek için adeta hep güçlü olmak zorundayız, eksiksiz, mükemmel! Ya da öyle görünmek zorundayız. Çünkü işin aslı, bireylerin asla mükemmelliği ya- Kendisinin değerli olduğunu düşünen, ama temelde değersiz hisseden kişi eksik taraflarından kaçar. Bu şekilde zihninde kurguladığı mükemmel benliği korumaya çalışır. Girdiği ortamlarda sürekli kendisini diğerleriyle kıyaslar, aşağıda ya da yukarıda konumlandırmaya çalışır. Bu şekilde değeri azalır ya da artar. Eleştirilerden şiddetle korkar. Çünkü eleştiriler ona çocukluğundan miras kalan eleştirel iç sesini hatırlatır. Değersizlik duygusu genelde 3-6 yaş arasında, oyun dönemindeki ebeveyn tutumları sonucunda içselleştirilir. Oyun dönemindeki çocuk artık benmerkezciliğini geride bırakmaya, biz demeye ve ebeveynlerinin onayını alabileceği davranış modellerini araştırmaya başlamıştır. Ebeveyn tepkileri çocuğun dünyasında başroldedir artık. Çocuktan mükemmeli bekleyen, çok eleştirel, kıyaslayıcı ve ancak katı kurallara uygun davrandığında takdir edip onaylayan ebeveynlerin çocukları kendilerine değer ver-
Yıl, 3 - Sayı, 26 Sayfa 7 GÜÇLÜ GÖRÜNEN BÜYÜMEMİŞ ÇOCUKLAR Psk.Ayşe BEKTAŞOĞLU meyi öğrenemezler. Ebeveyninin eleştirel tavrını içselleştirirler. Yetişkinliğinde ebeveyni yerine kendi iç sesi kendisini yargılamaya devam eder. Kendisine değer vermeyi bilmediği için de ne yaparsa yapsın tatmin olmaz. Ne kadar kaçarsa kaçsın, ikinci plana atıldığı her ortamda değersizlik hisleriyle karşı karşıya kalır. Bu yüzden ikinci plana düşeceği ortamlardan sakınır. Hayatını, aktivite alanını dar bir çerçeveye hapseder. Dünyayı yeterince tanıyamaz. Oyun döneminde çocuğa dengeli ama koşulsuz bir sevgi sunulmalıdır. Sürekli en mükemmel, en önde olamaya zorlamamalıdır. Kazanmak gibi kaybetmenin de normal bir durum olduğunu anlatmalıdır. Çocuğu başarısızlıkları, uygunsuz davranışları sonucunda katı bir biçimde cezalandırıp reddetmemelidir. Bunun yerine, kimsenin mükemmel olamayacağını, herkesin hata yapabileceğini; farkında olmak ve telafi edebilme erdemini gösterebilmenin daha önemli olduğunu kavramasına yardım etmelidir. Ona değer verdiğinizi ve hatalı davrandığı için üzüldüğünüzü, böyle durumlarda ne yapması gerektiğini anlayabileceği şekilde anlatın. Bu şekilde çocuğu özerk bir varlık olarak kabul edip varoluşuna saygı duymuş olursunuz. Böylece çocuk değerini salt eylemleriyle ölçmeyecek, özsaygısını sağlıklı bir şekilde oluşturacaktır. Kendisini eksiklikleriyle, yetenekleriyle bir bütün halinde kabul edecektir. Eksikliklerini gidermeye çalışacak, kendisine değer vermeyi öğrendiği için başkalarına da değer verebilecek, kişiler arası ilişkilerde sağlıklı bir yol izleyebilecektir. Çocukluk döneminde temeli atılan değersizlik hisleri yetişkinliğe taşındığında hayattan alınacak zevkin önünde büyük bir engel haline gelirler. Birincisi, kişi diğerleriyle sağlıklı, doğal ilişkiler kuramaz. Çünkü kendisine bile değer vermeyi bilmediği için, diğerlerine de değer verip gerçek paylaşımların tadını yaşayamaz. Bazen üstünlüğünü kanıtlamak, değerli olduğunu hissetmek için insanlarla yoğun ilişki halindedir. Kendisini değersiz hissettiği zamanlarda ise insanlardan soyutlanmayı, kabuğuna çekilip hiç ilişki kurmamayı tercih eder. Güçlü görünmek, sürekli diğerleriyle yarış halinde kendimize değer biçmek için çabalamak sonu gelmeyecek bir uğraştır. Gerçek benliğimizle tanışmamıza da engeldir. Kendimizi negatif ve pozitif, tüm yönlerimizle, bütünüyle tanıyıp kabullenecek kadar cesareti gösterdiğimiz ölçüde yeniliklere ve değişime de açık oluruz. Böylece potansiyelimizin tamamıyla hayata katılma fırsatını yakalayabiliriz. Güçlü görünmek yerine, gerçekten güçlü olan, kendisiyle yüzleşebilecek cesareti gösterebilen bireylerdir. Ve eksik yanlarını tamamlamak için gösterdiği çaba, dış etkenlere ihtiyaç duymadan kendisine verdiği değerin en büyük göstergesidir.
Sayfa 8 YAŞAM REHBERİM HİPERAKTİF BÜYÜKLER e-psikiyatri.com.tr yatr Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Örneğin hızlı araba kullanan kişiler de genelde hiperaktiftir diyor ve hiperaktif yetişkinlerin özelliklerini şöyle sıralıyor: Birden bire yola fırlarlar, konuşurken akıllarına ilk geleni söylerler, ilk duyduklarına inanma eğilimindedirler. Bu kişiler hareketli, yani kıpır kıpırdır; beklemeyi sevmezler. Bekletilmeleri durumunda huzursuz olurlar ve bulundukları mekanda bir şeyleri karıştırırlar, sürekli bir şeylerle oyalanmak isterler. Uzmanlara göre, yüz yetişkinden ikisi yerinde duramıyor Günün 24 saatini 48 saat gibi yoğun yaşıyor, kısa zamana birçok iş sığdırıyor, çok değişik alanlarda faaliyet gösteriyor, daldan dala atlıyor, sıklıkla eş ve iş değiştiriyor, dinlenmeyi pek sevmiyorlar. Çünkü onlar hiperaktifler. Psikiyatri bilimi, yetişkinlerde hiperaktiflik tanımlamasını 7-8 yıldır kabul etmiş durumda. Son yıllarda vakaların artmış olması buna bağlanıyor. Psikiyatri uzmanlarının İzlenimlerine göre, çocuklardaki hiperaktivite ile yetişkinlerdeki hiperaktivite genel hatlarıyla birbirine benziyor. Fakat yetişkinlerde daha çok dikkat eksikliği olarak ortaya çıkıyor. Memory Center ın kurucusu Psiki- Hiperaktiflerin dokunmayla öğrenme zekaları yüksektir. Uzun süre oturmayı sevmezler. Bir eylemi yapıyor olmaktan çok, onun ritüelini severler. Fanatik futbol hayranları arasında hiperaktif çoktur. Çok fazla söz keserler, sadece kendileri Konuşmak isterler. Arkadaşları arasında aceleci olarak bilinirler. Zekiyseler, zekaları ortalamanın üzerinde olur. Bu kişiler kritik bilgiye çabuk ulaşırlar ve eğer çabuk karar verirlerse iyi sonuç, alabilirler. Riski sevdikleri için hata da yapabilirler. Ticarete atılıp genç yaşta başarılı olanlar, erişkin hiperaktifler arasında çoktur. Riski sevdikleri için maceraya da düşkündürler. Tahammül gösteremedikleri İçin is teklerinin hemen olmasını beklerler. Kadınlardaki hiperaktivite, daha çok bilinçsiz alışveriş olarak ortaya çıkar. Önlerine gelene aşık olurlar. Duygularını kontrol edemezler. Bir diğer Önemli özellikleri, fevri-tepkisel olmalarıdır. Konuşurken birden tepki verirler. Sonucunu düşünmeden tepki verdikleri için yakınlarını incitme olasılıkları yüksektir.
Yıl, 3 - Sayı, 26 Sayfa 9 HİPERAKTİF BÜYÜKLER e-psikiyatri.com.tr Hiperaktivite ve yaratıcılık Prof. Dr. Nevzat Tarhan, beyinde hiperaktivite geni ile yaratıcılık geninin komşu olduğunu belirtirken, Bu kişilerin bireysel yaratıcılıkları da yüksek oluyor diyor. Bakarsınız, hiç kimsenin düşünmediğini düşünür ve görürler. Bu nedenle bazı akademisyenler, yaratıcılıkları ölmesin diye hiperaktifleri tedavi etmeye yanaşmazlar. Mesela birçok bilim adamı hiperaktiftir. Hiperaktif kişiler radikaldir de. Örneğin, Che Guevara muhtemelen hiperaktifti. Bu kişiler idealleri için rahatlıkla kendilerini ortaya atarlar. Edison ve Einstein da böyleydi mesela. Lider özellikleri taşırlar. En tipik davranışlarından biri, yerinde duramadıkları için koltuğun ucunda oturmalarıdır. Bu kişiler uyum bozukluğu yaşamıyorsa, bu durum hastalık olarak kabul edilmiyor ve tedavi etmiyoruz. Hiperaktivitenin nedenleri Eskiden tanımlanmadığı için pek bilinmeyen, kişilik özelliği kabul edilen yetişkin hiperaktifliğinin sorumlusu, beynin ön bölgesinde bulunan dopamin maddesinin az salgılanıyor olmasıdır. Yetişkin hiperaktiflerde, beynin ön belgesinde, dur-düşün-yap mekanizması tam olarak çalışmıyor diyor Dr. Tarhan ve ekliyor: Duruyor ve yapıyorlar. Düşünmeden konuşmaları da bu yüzden. Hiperaktif kişiler üzerinde yapılan araştırmalarda görülüyor ki, tansiyon sorunu yaşıyorlar, erken yıpranıyorlar. Psikiyatr Dr. Bahadır Bakım ise, çocuklarda görülme oranı % 3 ila 10 olan hiperaktivitenin erişkinlerdeki yaygınlığının % 2 civarında saptandığını, özellikle başka bir psikiyatrik rahatsızlığı olanlarda bu oranın yüksek düzeyde bulunduğunu belirtiyor. Bakım, Genç alkol bağımlılarının 1/3 ünde, bu rahatsızlığa ait, geçmiş dönemde belirgin özelliklerin olduğu, 2/3 ünde ise bu rahatsızlığın var olduğu gözlenmiştir diyor. Aslında kolayca tedavi edilebilen bu durum, ne yazık ki, kişilerin ve yakın çevrelerinin bu durumu bir rahatsızlık olarak algılamamaları nedeniyle tedavisiz kalıyor ve kişinin gerekli işlevselliğe ve okul başarısına ulaşamamasına neden oluyor. Kişi kendinde var olan yetenekleri kullanamayıp, erişebileceği sosyal, mesleki, akademik düzeylerden daha düşük düzeylerde kalıyor. Tedavi edilmediği durumlarda rahatsızlık yıllarca kendini göstermiyor ve hastada depresyon, kaygı bozuklukları gibi diğer psikiyatrik bozukluklara yol açabiliyor. Psikiyatr Dr. Yankı Yazgan da hiperaktivitenin çocukluk çağına dayandığına dikkat çekerek, hiperaktivite ile birlikte seyreden dikkat eksikliğinin, çevresel faktörlerle bir araya geldiğinde, bir ruhsal bozukluk olarak ortaya çıkabileceğini belirtiyor
Sayfa 10 YAŞAM REHBERİM MASAL DİNLEYEN ÇOCUKLARIN GELİŞİMİNDEKİ FARK Uzm.Psk.Pınar GÜLGEN şır ve masal kahramanları sayesinde tecrübeler yaşayarak, iyi ile kötüyü birbirinden ayırt etmeye başlar. Olan biteni çok daha net bir şekilde algılar. Çünkü masallar aracılığıyla verilen iletiler, yerine çok daha kolay ulaşır. Masal kitaplarının renkli, görsel öğeler yönünden zengin olması ise; çocuğun görsel zekasının gelişmesine yardımcı olur. Evet, hikayeler çocukların güzel ve hoş vakit geçirmesinde önemli bir araçtır; fakat daha da önemlisi masallar, çocukların gelişimleri üzerinde çok olumlu etkiler yaratır. Çocuk eğitiminde masal; hayal gücünün gelişmesine, düşünce ufkunun açılmasına yardımcı olur. Kelime hazinesini zenginleştirir ve kavram öğrenimini hızlandırır. Diğer bir önemi de, çocukların merak duygularını uyandırır, yaratıcılığını hatta neden-sonuç ilişkisi kurma becerisini geliştirir. Masallar, çocukların hayal dünyalarında yaratmış oldukları korkuları giderir. Karşılaştıkları güçlükleri kavramasına, çözüm yolu bulmasına yardım eder. Kişiliklerini geliştirir. Çocukların tümü, masal kitaplarında ki kahramanların üstün özelliklerine ve başarılı hareketlerine hayranlık duydukları için onlarla özdeşim kurar, onlar gibi olmak isterler. Bu da çocukların karakter gelişimi üzerinde etkili olur. Bu nedenle çocuğunuza okuduğunuz hikaye ve masal kahramanların özellikleri mümkün oldukça gerçeğe yakın olmalıdır ki, çocuk gerçeklik duygusundan uzaklaşıp hayal dünyasına dalmasın. Kahramanların ulaştıkları başarılar veya kazandıkları zaferler, çabalarının bir so- Çocuklar, hayatlarındaki sevdiği ve nefret ettiği örneklerle, masallarda karşıla-
Yıl, 3 - Sayı, 26 Sayfa 11 MASAL DİNLEYEN ÇOCUKLARIN GELİŞİMİNDEKİ FARK Uzm.Psk.Pınar GÜLGEN kitaplar, bu yaş gurubundaki çocuklar için faydalı olacaktır. Çocuğunuza resimlere bakarak hikâye anlatma imkânı sunun. Bu dönemde çocuklar, öykü anlatmaktan çok hoşlanırlar. nucu olmalıdır. Eğer başarı ve zaferler olağanüstü güçlerle veya rastlantı sonucu elde ediliyorsa, bu durum çocuğu da kolay yoldan başarı elde etmeye yönlendirebilir. Tüm bunların dışında, masal okuyarak çocuğunuza özel ve kaliteli bir zaman ayırmış olursunuz. Özellikle gün içinde çocuğunuza fazla vakit ayıramadığınızı düşünüyorsanız masal anlatarak beraber olmak, öyküyle ilgili yorumlar yapmak her iki taraf içinde harika bir duygu olacaktır. Çocuğunuz 3-5 yaşında ise; belirgin bir konusu ya da kahraman figürleri olan, tanıdık olayların anlatıldığı konuları içeren (örneğin parka giden aile gibi) masal kitaplarını tercih edebilirsiniz. Masalın konusu sade olmalı ve masaldaki resimler anlatılan öyküyü desteklemelidir. Çocuğun hayal gücünü harekete geçiren masalların olduğu Çocuğunuz 5-8 yaşında ise; dil ve kavram yönünden gelişmiş, sadece iyi ve doğruyu değil, kötü ve yanlış karakterleri de içeren, çocuğun bildiği kelimelerden oluşan, okumayı yeni öğrenenler için kısa ve büyük yazılarla yazılmış kitapları tercih edebilirsiniz. Bu yaş dönemindeki çocuklar, gerçek ve gerçek dışı olayları bir arada yaşar. Konuları hayvanlar, devler ve doğa olan masalları dinlemeye bayılırlar. Uygun uzunluktaki bir kitabı sonuna kadar dinler ve dinlediklerini çok iyi anlarlar. ÖNERİLER Anne-baba olarak çocuğunuzun hayal gücünü geliştirmek için; masala başlamadan önce birlikte resimlere bakın, inceleyin ve nasıl bir öykü olduğunu tahmin etmeye çalışın. (Tahmin önceliğini çocuğunuza verin.) Çocuğunuzun bilişsel becerilerinin ve problem çözme yetisinin gelişmesine katkıda bulunmak için; masal anlatırken, "Sence bir sonraki sayfada ne olacak?", "Bu masalın sonu nasıl olabilirdi?" gibi sorular sorun. Çocuğunuzun hafızasını güçlendirmek için; masalı bir- iki sayfa okuduktan sonra bir önceki sayfalarla ilgili sorular sorun "Çocuğun adı neydi?", "Nereye gitmişlerdi?" gibi.
P O L İ S A K A D E M İ S İ B A Ş K A N L I Ğ I R E H B E R L İ K V E P S İ KO LO J İ K D A N I Ş M A B Ü R O A M İ R L İ Ğ İ Ne zaman bir sorunum olsa, yaşamımdaki kötü bir anı anımsar ve "Bununla başa çıkabilmiştim. Şu an karşılaştığım zorluk bundan çok daha hafif, bunu da halledebilirim."derim. Wally Amos(İş Adamı) YERİMİZ; Başkanlık Binası 1. Kat Rehberlik ve Psikolojik Danışma Büro Amirliği TELEFONLARIMIZ; 28790-28792 28793-28794 Basım Merkezi: Polis Akademisi Fakülte Ders Araçları ve Yayın Şube Müdürlüğü