SAYI: 17. www.ngdergi.com



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Dekorasyona dair Küçük Sırlar

KIRILL ISTOMIN in. renkli dünyası ve DEKO TASARIM

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT

Jamie Foxx J

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Eğitim Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni. Sayı:1 Nisan 2015

Bir hedef seçtiğiniz zaman o hedefe ulaşmanın getireceği bütün zorluklara katlanmanız gerekir. Her başarım bana ayrı bir heyecan, ayrı bir enerji

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Her birini özenle seçtiğimiz çiçeklere ek olarak mağazamızda İtalya'dan getirdiğimiz kullanışlı ve dekoratif hediyelik eşyaları da bulacaksınız.

/elaresort /elaresort

DEĞERLER EĞİTİMİ PROJESİ

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız?

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU VE ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8.VELİ BÜLTENİ

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (10 Eylül-19 Ekim 2018)

4 MEVSİM TATİLDE YAŞAMAK...

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (07 Aralık Ocak 2016)

Kararlı Kadınlar 4 Yaşında!

SODA Sunar. Meriç Kara. SODA, tasarımcı Meriç Kara nın ilk kişisel sergisi A Domestic Schizophrenic Project e ev sahipliği yapıyor!

ÖZEL OKAN İLKOKULU EĞİTİM ÖĞRETİM YILI

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (18 Eylül-27 Ekim 2017)

çocukların çok ilgisini çekti. Turdan sonra çocuklar müzedeki atölyede

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (18 Aralık Şubat 2018)

HEDİYE ALMAK HAYATIN GÜZEL ANLARINDAN BİRİDİR

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (20 Ekim Aralık 2014 )

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

ÖZEL ÜSKÜDAR SEV İLKÖĞRETİM OKULU

İçindekiler. Baskı Beton (4-28) Baskı Sıva (29) İnce Yüzey Kaplama (30) Özel Yüzey Boyama (31) Parlak Yüzeyli Beton (32)

H.CAHİT DERMAN 18. KİŞİSEL RESİM SERGİSİ 30 MART-13 NİSAN


yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin

Her daim yenilikçi anlayış

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (19 Aralık Şubat 2017)

5 Yaş : En sevdiğim arkadaşım Yaş : Kurallar ve törenler 9-11 yaş : Kuvvetlenen Arkadaşlık Bağları

V İ L L A L A R V E S U İ T L E R

BAHARA MERHABA. H. İlker DURU NİSAN 2017 İLKOKUL BÜLTENİ

İÇ MİMARLIK ÇÖZÜMLERİ

2. En başarılı olduğunuzu düşündüğünüz dersler hangileri? 3. En başarısız olduğunuzu düşündüğünüz dersler hangileri?...

Pırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla. Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen. insanların kullandığı yoldan;

Müze eğitiminin amaçları nelerdir?

A NEW LIFE STYLE IN THE WORLD NEW S 15

Yaşam alanları ihtiyaca ve koşullara göre değişiklik

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (18 Ocak-11 Mart 2016 )

Yaşam alanları ihtiyaca ve koşullara göre değişiklik. gösterir. BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI

Siyahın Tasarımlardaki Önemi Nedir?

Bunların takibini kolaylaştırmak için tüm haberlerin tek bir noktada eksiksiz ve güncel şekilde bir araya getirilmesi gerekiyordu.

ÖZEL ASÇAY ANAOKULU SİHİRLİ ELLER SINIFI HAFTALIK BÜLTENİ

OCAK AYI BÜLTENİ ŞEKİL KAVRAMI TEMA ÇALIŞMALARIMIZ KAVRAMLAR RENK KAVRAMI SAYI KAVRAMI SES KAVRAMI ÖZEL BİLGİ İLKÖĞRETİM OKULU 6 YAŞ ANASINIFI

İçindekiler. Baskı Beton (4-35) Baskı Sıva (36-37) İnce Yüzey Kaplama. Özel Yüzey Boyama (39) Parlak Yüzeyli Beton (40) Endüstriyel Yapı Ltd. Şti.

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası

SANAT ATÖLYEMİZ ATÖLYEDE NELER OLUYOR? Renk çalışmaları, Üç Boyutlu Çalışmalar ve Otoportre Çalışmaları

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

HighLight Aydınlatma

BULUNDUĞUMUZ MEKAN VE ZAMAN

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

Hakkımızda. Vizyonumuz. Misyonumuz

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

DALGALANDIM DA DURULDUM. ÖMER FARUK DERE, YASEMİN ACAR KARA ve KURSİYERLERİ EBRU SERGİSİ

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

"Gerçek tasarımcı elinde firca ile doğar" iç mimar Anna Malyakina'yı tam anlamıyla tanımlayan bir ifade. Anna çizim yapmaya konuşmayı öğrenmeden

2018 İlkbahar Koleksiyonu

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ PDR ÖĞRENCİSİ AHMET İSA SOYLAMIŞ RECEP YAZICIOĞLU BENİM İÇİN ÖRNEK ŞAHSİYETTİR

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Simla nın seçimi ürünleri

Benimle Evlenir misin?

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. ( 07 Eylül-16 Ekim 2015 )

Bırakın doğa evinize gelsin!

HAYATI ŞİMDİ İSTEDİĞİNİZ GİBİ YAŞAYIN. Remley Land, bir Remley Grup projesidir.

İstanbul da, Bursa da, Çanakkale de, Sakarya da. Ve şimdi Konya da.

Pratik ev Fikirleri ve Alışveriş Dergisi

Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Kulübü Başkanı Metin Baykal: Halkla ilişkilerci girişken olmazsa çok şeyi kaybeder..


Dünyayı Değiştiren İnsanlar

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

Yukarıdaki soru, bu yazının meselesini tüm boyutlarıyla içermese de konuyla ilgili karşılaştığım soruların özünü teşkil etmektedir.

Menümüzü incelediniz mi?

İBRAHİM DEMİREL FOTOĞRAF DİLİNDE BİR SÖYLEŞİ. asosöyleşi

Yüksek Topuk Gölgesinde Hayatlar

MUTFAK & BANYO MODERN VE KLASİĞİN BULUŞTUĞU YER, KALİTEYE HOŞ GELDİNİZ...

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

Biz beyaz yakalılarız. Günümüzün çoğu plazalarda geçer. 9-6, 9-9, bazen de ne kadar giderse o kadar çalışırız. Adımız aynı zamanda kimliğimiz.

Page 1 of 6. Öncelikle, Edirne de yaşanan sel felaketi için çok üzgünüz. Tüm Edirne halkına, şahsım ve üniversitem adına geçmiş olsun demek istiyorum.

Fotoğraf Sevdalısı Bir Doktor:

Transkript:

ÖNE ÇIKANLAR TASARIM AZİZ-DERİN SARIYER TELEVİZYON BURCU ESMERSOY KÜLTÜR MİRASI EGE-AKDENİZ ROTASI DEKORATİF ARENA-ATRIUM-MARFIL STİL ŞIK DÜĞÜN SOFRALARI DÜNDEN BUGÜNE GÖZLÜK SAYI: 17 www.ngdergi.com

Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre malik olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine maliktir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz. Vicdan hürriyeti, mutlak ve taarruz edilemez, ferdin tabii haklarının en mühimlerinden tanınmalıdır.

EDİTÖR Gülden GÜRAL Kütahya Porselen San. A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Geleceğimizi gençler inşa edecek Firmamızın Yönetim Kurulu Başkanı Nafi Güral, Yeditepe Üniversitesi ndeki Kariyer Günleri kapsamında yaptığı konuşmada, çözüm odaklı düşünmenin önemine değinirken Hiçbir zaman, hiçbir engelin yolunuzu kapatmasına izin vermeyin, bu engelin hayatın doğal bir parçası olduğunu unutmayın, tüm sorunları yenecek güce sahipsiniz, diyerek gençleri yüreklendirdi. Nafi Güral ın genç nesille paylaştığı bu samimi konuşma aslında markamızın en önemli hedeflerinden birini de özetler nitelikte. Çünkü biz, yıllar yılı tercih edilen bir marka olmayı, gençlerle kurduğumuz bu samimi yakınlığa borçluyuz. Belki de bu sebeple marka değerimizi anlatmak için her zaman gençlerin bulunduğu ortamları tercih edip, başarımızı onlarla paylaşmanın bizi daha da büyüteceğini düşünüyoruz. NG dergimiz kanalıyla ülke çapında yaptığımız tüm etkinlikleri sizlerle paylaşma fırsatı buluyoruz. Bu ay üniversitelerle gerçekleştirdiğimiz ortak çalışmaların yanı sıra Nafi Güral Fen Lisesi nin, Ali Güral Lisesi nin, Nafi Güral Eğitim Vakfı nın başarılı çalışmalarından gurur duyduk. Her ay olduğu gibi bu ay da çok özel insan hikayeleri bulacaksınız dergimizde. Tasarımın önemli isimlerinden Aziz-Derin Sarıyer le, Autoban ın kurucuları Seyhan Özdemir ve Sefer Çağlar la, televizyonunun sempatik yüzü Burcu Esmersoy la yapılan keyifli röportajlar dergimizin genç ve dinamik yüzünün sadece bir bölümü. Kütahya Seramik ve Kütahya Porselen in en yeni ürünleriyle hazırladığımız özel prodüksiyonlar, kadınları yakından ilgilendiren güzellik ve bakım önerileriyle güzel ve keyifli bir yaz geçirmenizi diliyoruz... Saygı ve sevgilerimle 6

İÇİNDEKİLER 48 10 HOBİ Gerçek bir sanat aşığı: Emekli Tuğgeneral Mehmet Bali 13 SERGİ Şapka sergisi Vakko Moda Merkezi nde 48 STİL Open Stock ürünleri ile rengarenk bir yaz 54 MİMAR Autoban firmasının kurucuları Seyhan Özdemir ve Sefer Çağlar la samimi bir sohbet 14 KİTAP Özlem Akşit Kuşcan kadının öyküsünü anlatıyor 58 KÜLTÜR MİRASI Ege den Akdeniz e kültürel tatil rotanız 16 YENİ SERİ Kütahya Seramik in bilgisayar destekli kesim teknolojisi sujet serilerine yenisi eklendi 18 DEKORATİF Doğallık ve sadeliği mekanlarınıza taşıyan Kütahya Seramik in Arena, Atrium ve Marfil ürünleri 20 KOLEKSİYON Atatürk figürlü kupalar 62 STİL Kütahya Porselen in yeni serilerine Kütahya Seramik in karoları eşlik ediyor 68 GURME Radisson Blu Bosphorus Hotel Executive Chef i Ümit Yüksel den lezzet önerileri 74 OTEL Atatürk ün katılımıyla Bursa da açılan Çelik Palas Hotel ve Mardin deki Shmayaa Butik Otel 78 22 TELEVİZYON Burcu Esmersoy la hayata dair 26 EVLİLİK HAZIRLIĞI Evlilik öncesi düğün ve dekorasyon hazırlıkları 32 DÜNDEN BÜGÜNE Hem estetik hem işlevsel: Gözlüğün heyecan verici hikayesi 35 TASARIM Tasarımcı baba-oğul Aziz Sarıyer ve Derin Sarıyer ile yaratıcılığa dair... 40 FUAR Dünyanın en önemli mobilya ve aksesuar fuarlarından Salone del Mobile den en son haberler 42 KOLEKSİYON Ece Kanışkan ın eğlenceli çaydanlık koleksiyonu 44 GEZİ Doğunun Paris i Beyrut 78 VİTRİN Kütahya Porselen den eğlenceli vitrinler 80 SAĞLIK Bitki bilim ve güzellik uzmanı Suna Dumankaya dan sağlıklı güzellik formülleri; Prof. Dr. Gönül Ergenekon dan cilt sağlınız için tavsiyeler 82 ESTETİK DOKUNUŞ Aslı Börek, Kütahya Porselen ürünleriyle sunum yapıyor 83 PROMOSYON Brisa nın yöneticisi Hafi Naimoğlu, Kütahya Porselen le yaptıkları özel işbirliğini anlattı 84 BAYİ Kütahya Porselen in en eski bayilerinden Yücel İnşaat ın başarısının sırrı 86 BİZDEN HABERLER 98 BULMACA 8 SAYI: 17 HAZİRAN 2011 İmtiyaz Sahibi Kütahya Porselen San. A.Ş. adına Ali Abacı Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Nazmiye Doğan Eser Çetintaş İletişim Adresi Atatürk Bulvarı, 43001, Kütahya. Tel: (0274) 225 15 16 Faks: (0274) 225 15 17 info@tapsajans.com www.ngdergi.com NG Dergisi Kütahya Porselen San. A.Ş. tarafından 2 ayda bir yayınlanır ve ücretsiz dağıtılır. Yayına Hazırlayanlar Turkuvaz Gazete Dergi Basım A.Ş Yayın Direktörü Aslıhan Sarp İşman Yayın Yönetmeni Fatma Özel Görsel Yönetmen Nazlı Sarı Editörler Çiğdem Hasanoğlu, Zeliha Köşlü Fotoğraflar Ahmet Gül, Ceren Can Korkmaz, Haydar Erçin Yazışma Adresi: Turkuvaz Dergi Grubu, Toprak Center, Ihlamur Yıldız Cad. No: 10, 34353,Beşiktaş/İstanbul. Tel: (0212) 326 30 16 Basımcı: Turkuvaz Matbaacılık Yayıncılık A.Ş. Basıldığı Yer: Akpınar Mah. Hasan Basri Cad. No: 4, Sancaktepe, İSTANBUL Tel: (0216) 585 90 00

HOBİ RESİM HAYALLERİN PEŞİNDE Emekli Tuğgeneral Mehmet Bali, gerçek bir sanat aşığı. Uzun ve zorlu askerlik hizmetinin ardından yıllarca içinde sakladığı sanat aşkını tuvallere aktarıyor. Mesleklerinin yanında gönüllerindeki işi yapmak isteyen geçlere de söyleyeceği çok şey var Yazı Nur Eren Fotoğraflar İsa Arslan 10

1970 yılında Hava Harp Okulu nu bitiren ve Teğmen olarak Hava Kuvvetleri Komutanlığına katılan Mehmet Bali, 36 yıllık hizmetten sonra Tuğgenerallik rütbesiyle emekli olmuş. Sanata ve sanatçıya duyduğu yakınlığı onun askerlik hizmetine de yansımış ve Anadolu da en çok ziyaret edilen Tugay Müzesi ni hayata geçirmiş Mehmet Bali. Şimdi emeklilik sonrasında yıllarca içinde biriktirdiği sanat aşkını, amatör bir ruhla resim çalışmalarına aktarıyor. Sizi resme yönelten ne oldu? Fırat a bakan bir dağın yamacında, çok çetin bir coğrafyada, etrafı meşe, badem, erik, köknar ve kuşburnu ile kaplı bir evde doğdum. Baharda devedikenlerinin mor renkli çiçek açtığı ve rüzgarın kekik koktuğu, kışın rüzgarın kar estiği bembeyaz bir ortamda büyüdüm. Babam kök boyalar ile yün ve iplik boyardı kilim yapmak için. Ayrıca Anadolu kadınının rengarenk basmalardan yapılan giysilerini de annem dikerdi. Kök boya ile boyanmış kilim desenleri, basma giysilerin çiçekleri ve bu vahşi tabiat büyülemişti beni. Yün, iplik boyama ve kilim yapma fırsatım olmadığı için kağıtlara çiçekler çizerek başladım resme. Resimlerinizde neleri konu alıyorsunuz? Doğa ve doğadaki canlı cansız tüm varlıklar benim resmime konu olabilir. Özellikle atları çok seviyorum. Özgürce koşan atları resmediyorum. Onlara gem vurulsun istemem tablolarımda. Dağları seviyorum. Hırçın, kıpır kıpır denizi seviyorum. Ayın ve güneşin denizle buluşmasını seviyorum. Üstat Ahmet Yakupoğlu gibi rüzgarı resmetmek isterim. Usta ressam, dostum Hüseyin Yüce den natürmort bir tablo yapmasını istedim. Birkaç gün sonra elinde kır çiçekleri resmedilmiş bir tablo ile geldi. Vazoya koymaya kıyamadım dedi. Ben düşüncelere, hayallere sınır konsun istemem. Beni gecekonduların penceresi önündeki tenekenin içindeki sardunyalar, çerçeveleri örümcek ağı bağlamış harabe evlerden fışkıran çiçekler etkiler. Son zamanlarda mesleğinde başarılı, savaşçı amazon kadınlar beni çok etkiliyor. Onları mozaik formda resmetmek istiyorum. Çünkü onların toplumun eşsiz mozaikleri olduğuna inanıyorum. Özel bir teknik veya malzemeye dayalı bir çalışma yapıyor musunuz? Ben alaylı bir boyamacıyım. Hocalarım Abdülrezzak Kurtuluş, Hüseyin Yüce gibi. Ressam olabilmek zaman, emek ve temel eğitim gerektirir. Ben atölyede usta çırak usulü yetiştim. Onlar gibi tuvalimi kendim yapıp boyalarımı alır ve günlerce izlenimlerimi, düşüncelerimi tuvale yansıtmaya çalışırım. Yapar bozarım ve resmim asla bitmez, zaman buldukça yeniden ilaveler yaparım. Geçmişe dönseniz bu mesleği, gerçek mesleğiniz olarak seçer miydiniz? Ressam olmak general olmaktan zormuş. Bana ressam olma payesi verirler miydi, bilmiyorum. Ancak ressam olmak için tereddütsüz her zorluğa katlanır ve ressam olurdum. Gerçi Türkiye de Asker Ressamlar başlangıçta öncü rol oynamışlar ve resim sanatına çok emek vermişlerdir. Türk Silahlı Kuvvetleri resme çok önem verir ve çok değerli ressamlar yetiştirmeye, onları desteklemeye devam etmektedir. Kaç yıldır resim yapıyorsunuz? Hiç hatırlamıyorum. Ancak, yirmi yıldır yaptıklarımı biriktiriyorum. Dostlarıma verdiklerim hariç. Dostlarıma verdiğim resimler biriktirdiklerimden fazladır. Severek başköşeye asarlar resimlerimi ve bu beni çok mutlu eder; zaman zaman onları görmek bahanesi ile dostlarımı da ziyaret etmiş oluyorum. Başladığınız ilk yıllardan bu yana nasıl bir değişim geçirmiş olabilir tekniğiniz? Çok değerli ressam dostlarım Ahmet Yakupoğlu, 2005 yılında yitirdiğimiz Abdullah Taktak ve Hüseyin Yüce ile Kütahya da açtığımız karma sergiden bu yana resimlerimi kimse pek görmedi. Bu nedenle olumlu veya olumsuz geri besleme almadım. Gelişmeleri ancak kendime göre değerlendireceğim için bu bir subjektif değerlendirme olur. Sevgili karım Kezban resimlerimi beğenmiyor ve beni hala amatör buluyor. Ben profesyonel olmayı sevmiyorum. Emeklilik bir yerde resmime de yansıdı demek ki. İnsan emekli olunca görmediği yerleri ve yapamadığı işleri yapmak istiyor ve nasıl olsa zamanım çok diye düşünebiliyor. Halbuki zaman ışık hızı ile geçiyor. Günü yakalamam ve ona bir resim armağan etmem gerek. Resim çalışması her zaman daha iyiye ulaşmanın heyecanını da içinde barındırır, sizin varmak istediğiniz nokta nedir? 2009 yılında Louvr Müzesi ni gezerken Milo Venüsü ve 11

HOBİ RESİM Antakya dan çalınmış (tabir kaba ancak doğru) eşsiz güzellikteki mozaikleri gördüm. O eserleri ait olduğu yerlere getirmek isterim fakat çok zor. Olanak yaratıp aynı yerde ve ebatlarda onları resmedip ülkemin insanlarına armağan etmek isterim. Ben Anadolu da yaşanmış tüm medeniyetlerin vurgunuyum. Hepsinin karışımı bir tekniğim olsun isterim. Anadolu da yaşayan tüm canlıların l anne ve bebeklerini resmetmeye başladım, o seriyi tamamlamak isterim. Benim resimde bir yerlerde olma gibi bir derdim yok. Birileri benim resimlerimi beğensin gibi bir endişem de olmadı. Çünkü hayatımı resim yaparak renklendiriyorum. Ancak, emeğe değer veren, sanatı seven işçi, memur, öğretmen, asker ve özellikle ikinci kuşak girişimci olan insanların evinin duvarlarında resimlerim olsun isterim. Onlar resmin kıymetini daha iyi bilirler. Müzayedelerde değil çok gezilen Anadolu daki müzelerde resmim olsun isterim. Gününüzün kaç saatini resim yaparak geçiriyorsunuz? Ben günümün en az yarısını resim ile geçiririm. Birileri ile konuşurken, dinlerken; yazarken ve okurken hariç, diğer zamanlarımda önümdeki kağıtlara kafamdakileri boşaltırım. Ben atölyeye memur gibi belli saatlerde girmem. Bu konuda kendimi özgür bırakırım. Günlerce sancısını çekerim eserin, tuvale yansıdığında da istediğim gibi olmaz. Günlerce uğraşırım istediğim rengi biçimi yakalamak için. Bir sanatçıyı diğer insanlardan ayıran temel fark nedir sizce? Onlar hayata daha farklı mı bakıyorlar? Ben kendimi önce insan olarak değerlendireceğim. Diğer insanlardan daha çok noksanımın olduğunu da biliyorum. Ben sade bir insan gibi fark ederim, kaydederim, biriktiririm ve bıkmadan çalışmayı çok severim. Gençliğimden beri şiir yazarım. Düz yazı yazmak isterim fakat sabredemem. Aşırı derecede aceleciyim. Edison un çok hoşuma giden bir sözü var: Yaratmanın yüzde doksan dokuzu terlemek, yüzde biri de ilhamdır. Ben binlerce at eskizi yaptım. Kaslarını, gözlerini, iskeletini, kuyruğunu ve özellikle gövde kısmını. Ancak, zaman zaman atlarım ya kurda veya geyiğe benzer. Zor iştir resim yapmak.tanrı yaratıcılığının bir kısmını insana vermiştir. Bir annenin dünyaya getirdiği o eşsiz varlığı hangi sanatçı, hangi heykeltıraş yaratabilir. Ancak sanatçı fark eden ve fark ettiği ile fark yaratan insandır. Diğer yandan ben iflah olmaz bir hayalperestim. Önceden görmeye çalışırım yapacağım herhangi bir işi. Varacağım hedefe defalarca giderim hayalimde. Bazen hedefe vardığımda sanki daha önce görmüşüm gibi gelir bana orası. Bence her insan gibi sanatçı da hayal eder, ölesiye çalışır, ancak ilham diğerlerinden farklı olarak şimşeğin çakması gibi gelir. Sanatçı, ilhamı hisseder ve farkı yakalayarak eserini yaratır. MEHMET BALİ DEN GENÇLERE TAVSİYELER Gönüllerindeki işi yapmak isteyen gençlere ne önerirsiniz? Günümüzde, işini iyi yapan bir nalbant, bir kuaför, bir marangoz iyi bir işletme doktorundan hem daha kolay iş buluyor hem daha çok para kazanıyor. Gençler, kendilerini meslek sahibi yapmayan eğitim kurumlarını asla tercih etmesinler. Ülkemiz, üniversite eğitimi görmüş mesleksiz ve mutsuz gençlerle dolu. Okumuş olmak için değil üretmek için okumalıyız. Bugünün gençlerinin 22. yüzyılı görme şansları çok fazla. Nanoteknoloji ile hem yaşam kalitesi yükselecek hem ortalama insan ömrü uzayacak. İyi icra edebilecekleri bir meslekleri olsun. Resim, heykel, müzik yapmak, uçmak ve dans etmek bir zevktir, ayrıcalıktır. Herkesin içinde bunlardan mutlaka bir parça var, yoksa bile okumak, izlemek ve bilgi sahibi olmak da bir ayrıcalıktır. HAKKIMIZDA... Mesleğimin en güzel beş yılını Kütahya ile bütünleşmiş Hava Er Eğitim Tugay ında geçirdim. Tugayda 150.000 genci eğitip Havacı olarak yetişmelerine katkıda bulundum. Kütahyalı dost ve hemşerilerimden aldığım destek ve yakın ilgiden bir sevgi seli oluşturup ülkemin her tarafına aktık. Dünyada dost ve kardeş sayısı en çok olanlardan biriyim. Yurdumun her yerinde sığınabileceğim bir yuva ve sımsıcak bir yürek vardır. Benim en kıymetli birikimim bu genç evlatlar ve Kütahyalı dostlarımın sevgileri. Uzun süredir uzak kaldığım dostlarımla haberleşme olanağı verdiği için derginizin tüm emektarlarına, dostluğu benim için çok kıymetli olan Nafi Güral ve Güral ailesine teşekkür ederim. 12

SERGİ VAKKO MODA MERKEZİ ŞAPKA SANATI Sanatın şapka çıkardığı sergi, dünya müzelerinden sonra şimdi İstanbul da... Stephen Jones&the Accent of Fashion 7 Haziran tarihine kadar Vakko Moda Merkezi nde sanatseverlerle buluşuyor. Şen Şapka dan, Türkiye nin en köklü moda markası olmaya kadar geçen süre içinde, moda, sanat ve tasarım endüstrileri arasında bir köprü kuran Vakko, bu vizyonunu bir kez daha hayata geçiriyor. 2011 yılında Wallpaper dergisi tarafından dünyanın En İyi Çalışma Alanı seçilen Vakko Moda Merkezi nde, Türk moda ve sanatseverleri, dünyaca ünlü şapka tasarımcısı Stephen Jones ile buluşturuyor. 20. ve 21. yüzyıllarının en radikal şapka tasarımcısı olarak bilinen Stephen Jones, kariyerinin 30. yılını Stephen Jones&the Accent of Fashion retrospektif sergisi ile kutluyor. Sanatın şapka çıkarttığı sergi, dünya müzelerinden sonra şimdi İstanbul Vakko Moda Merkezi nde sanat severlerle buluşuyor. Bu çok özel sergi, birçok dünya devi ile çalışan şapka tasarımcısı Stephen Jones ın dünyasını, kendi koleksiyonu için yaptığı tasarımlarının yanı sıra Jean Paul Gaultier, Thierry Mugler, Comme des Garçons, Claude Montana, John Galliano, Christian Dior, Azzedine Alaïa,Walter Van Beirendonck, Marc Jacobs ve daha birçok marka için tasarladığı şapkaları gözler önüne seriyor. Sergide, dört farklı temada 180 olağanüstü tasarımın yanı sıra Stephen Jones un Şen Şapka dan seçtiği çok özel bir şapka da yer alıyor. Açılış daveti için İstanbul a gelen Stephen Jones Kariyerim boyunca, tasarladığım şapkalar kuzeyden güneye, batıdan doğuya pek çok sınır geçti. İstanbul un bu muhteşem serginin dünya turundaki ilk durağı olmasından büyük mutluluk duyuyorum. Bir şapka dükkanı olarak hayata başlayan Vakko nun, benim şapkalarıma Türkiye de ev sahipliği yapması ne kadar şahane! dedi. Jones un olay yaratan sıradışı retrospektif sergisi, moda ve sanat severler arasında büyük ilgi görüyor. www.vakko.com Sergide, Stephen Jones ın kendi koleksiyonu için hazırladığı tasarımların yanı sıra Jean Paul Gaultier, Thierry Mugler, Comme des Garçons, Claude Montana, John Galliano, Christian Dior, Azzedine Alaïa,Walter Van Beirendonck, Marc Jacobs ve daha birçok marka için tasarladığı şapkaları izleyicilerle paylaşılıyor. 13

KİTAP ÖZLEM AKŞİT KUŞCAN KADIN IN ÖYKÜSÜ Mavi Ajans tarafından yayınlanan Antik Çağdan Günümüze Kadının Öyküsü, Özlem Akşit Kuşcan ın kaleme aldığı bir insanlık tarihi kitabı. Toplumsal süreç içerisinde farklı kültürlerin kadına biçmiş olduğu konumu gözlemleyeceğiniz kitapta, sosyal hayatta anlam veremediğimiz pek çok sorunun da yanıtını bulacaksınız. Yazı Fatma Özel Tarih boyunca kadın öylesine göz önündedir ki dini olgular, sosyal dinamikler hep onun etrafında varolurlar. Geçmiş ve bugün kadın kavramı etrafında irdelendiğinde toplumsal gerçekler hemen su yüzüne çıkar. Özlem Akşit Kuşcan ın kitabı da kadın kavramının bilimsel olgular ışığında ele alınması açısından çok etkileyici. Kitapta, geçmiş ve bugün arasındaki yorumlar tutarlı gerçeklerden hareketle irdelenmiş ve zengin kaynakça ile bu konu üzerine araştırma yapmak isteyenlere yol gösterecek bilgilere yer verilmiş. Bu bilgiler kitabı, özellikle bir akademik çalışma için eşsiz bir referans kaynağına dönüştürmüş. Uzun ve titiz bir araştırmanın eseri olduğu konusunda hiçbir şüphe bırakmayan Antik Çağdan Günümüze Kadının Öyküsü tarih süzgecini popüler bir konu olan kadın üzerinden geçirerek feminizim, toplumsal baskılar gibi sosyal alanda her gün tartışılan konulara ışık tutuyor. Bu kitabı hazırlamaya nasıl karar verdiniz? Her insanın yaşadıklarından öğrendiği, çocuklukta belleğine kazınan olaylar ya da nedenini sorgulayıp cevap aradığı bazı sosyal gerçekler vardır. Kadın ve kadına dair bir anı, okuduğumuz bir acı haber, bir fotoğraf karesi ya da ama neden kadın? diye isyan ettiren çağdışı uygulamalar insanda açıklama ve paylaşma isteği uyandırıyor. Bu kitabı yazmak, kimi zaman hayranlıkla kimi zaman hüzünle kimi zaman içimde öfke duyarak, şaşırarak, gülerek, of çekerek, vay canına diyerek bin bir gözlemle aldığım bir yolculuktu. Ve bu kitabın okuma araştırma süreci bittikten sonra yazmak ve kitlelere mesajını ulaştırmak içimde bir tutkuya dönüştü. Kitabın içeriğini ne kadar sürede hazırladınız? Yaklaşık 13 yıl sürdü. Hazırlık süreci nasıl gelişti? 14

Evet, uzun zamanımı alan, cevabını bulduğum soruların bilimsel temelini oluşturmada zengin bir kaynakça taraması yapmak gerekiyordu. Eskiçağ tarihini anlatan mitoloji kitapları ve tarihi kitaplar, şiirler de dahil, kutsal dinlerin ilahi kitapları ve ilahiyatçıların kaynakları, psikologların kaynakları ve makaleleri, kadın dergileri, Türk kültüründe kadını ve feminizmin yerini sorgularken okuduğum destanlar ve edebiyatımızdaki bazı edebi şahsiyetlerin eserleri gibi uzayıp giden bir listeyi sıralayabiliriz. Kadının bugünkü duruşunu nasıl yorumluyorsunuz? Geçmişteki kadının bugüne dek olan insanlık ve medeniyet yolculuğunda geçirdiği süreçleri irdelemeden, tarihi gelişmelerin detaylı yönlerini okumadan, bugünkü duruşu algılayabilmek çok zor. Bütün bir resmi görebilmek zorundasınız. Örneğin yeryüzünün ısınmasıyla buzulların erimesi sonucu yaşamın değişmesi, tarımın keşfedilmesi ve ardından kentleşme olgusunun, yeni yaşam düzenlerinin gelişmesiyle yeryüzü yaşamını paylaşan iki varlık, yani kadın ve erkek için meydana gelen sosyal değişimleri, kimlikleri ve maskeleri bir film sahnesi gibi izlemek gerekiyor. Türk toplumu hariç birçok yeryüzü toplumlarında kadın, kökeninde şeytani, lanetli, rahmetten kovuluşun, kıtlıklardan, hastalıklardan ve çileli yaşam koşullarından oluşan yeryüzünün sebeb-i mimarisi kabul edilmiş. Bu nedenle de çok eziyet görmüş, horlanmış, arka plana itilmiş olduğundan sıkıntılı bir yol almış. Mevcut durumlar içinde mücadeleler vererek feminizm denen kavramı dişiyle, tırnağıyla hak etmiş ve bugünkü seviyesine gelebilmiştir. Türklerde ise eskiçağlardan bugüne kadının varlığı, diğer örneklere göre tam bir tezat oluşturuyor. Kadın zaten erkeğiyle eş bir statüye sahip, donanımlı, güçlü bir role sahipken, tarih sürecindeki oluşumlarla farklı hüviyetlere bürünüyor. Mücadele vermek için ciddi bir çaba göstermeye gereksinim duymuyor bile. Çok arka planda da kalmıyor, bir şekilde gücünü değişik suretlerde gösterebiliyor. Çünkü Türk toplumu anaerkil bir toplumdur ve ana ya değer veren, anayı yücelten motiflere sahip. Kadın her zaman perde arkasından yönetmeyi bilmiş. Bu bağlamda yakma, işkence ayinleri gibi çileleri gören batılı kadınlar için çok anlamlı olan feminizm,türk kadını için ithal bir kelime. Ancak bugünün modern, tüketim dünyası içinde bizde de batıda da kadının saygın yerinin doğru olarak tanımlanabildiğini düşünmüyorum. Kadın hala ağırlıklı olarak görsel, maddesel yanıyla ön plana çıkmayı sürdürüyor. Bizler bazen Türkiye yi büyük şehirlerden ibaretmiş gibi algılıyoruz. Tüm bu kavramlara Anadolu açısından yaklaştığımızda neler söyleyebilirsiniz? Anadolu da kadın, şu anda tartıştığımız noktalarda mı? Anadolu, çok eski medeniyetlerin üzerinde yükselen ve bu medeniyetlerin geçmişten günümüze hala canlılığını motif motif yaşattığı geleneklerle, töresel davranışlarla aktardığı bir coğrafya. Kadının bugün yaşadığı berdel, namus cinayetleri ya da ölen ağabeyin kardeşiyle evlendirilmesi, erkek çocuk veremeyen kadının önemsiz sayılması, eşikte bekletilmesi gibi pek çok çarpık adet, bu topraklarda yaşayan insanlara geçmiş yaşantıların, kültürlerin mirasıdır. Anadolu da yaşayan tüm topluluklar bu mirasın içinde kaynaşıp ataerkilleşmişler. Ve maalesef Anadolu kadını geçmiş kültürün boynuna geçirdiği yaftadan hala silkinip kurtulabilmiş değil. Bunu ancak tarihi daha etkin okumakla doğru bilgiye ulaşmakla ve tartışabilir hale gelmekle aşabileceğiz. Bu kitap bunu başarabilme yolunda, mütevazı bir çaba gösterme değeri taşıyor. Ana tanrıça idolünde kadın ne kadar yüceltildiyse bugün bir o kadar sosyal bir ezilme yaşıyor. Erkeklere ne oldu da antikçağda yücelttikleri kadını bugün ezmek istiyorlar? Aslında bu kaotik meseleye her şeyden evvel kadın-erkek meselesi olarak değil insanlık ve medeniyet tarihi penceresinden bakmak lazım. Doğa olayları, keşifler, sanayinin gelişmesi ve daha birçok şey kadının rol değişimlerinde etkili süreçler. Tsunami, kasırga gibi olağanüstü olaylar karşısında ölen insanların kayboluşuna anlam veremeyen erkek için kadın, canı alana karşı, dişil doğurgan yönüyle canı veren olduğu için tapılası bir varlık olmuş. Tarımın keşfi kadını toprağa iş gücü üreten bir kaynak durumuna indirgerken, Antik Yunan filozofları kadının kendi kendine yaratamayacağı, dölü erkeğin verdiğini ve bu nedenle erkeğin efendi olacağı hükmüne varmışlar. Kadının tartışılmaz ana tanrıça tacını da başından çekip almışlar. Ünlü antikçağ düşünürü Philon İbrani, düşünce sistemindeki ilk günahkar fikrini Antik Yunan filozoflarının tohum- toprak ilişkisi teziyle birleştirerek kadının toplumdaki statüsünü sıfır noktasına getiren fikirlerin kabul görmesini sağlamış. Yüzyıllar boyunca da insanlık tarihindeki her değişim kadına binlerce yüz kazandırmış. Kadın ise bu binlerce yüz, binlerce kişilikle bazen entrikayla, bazen cazibesiyle ve zekasıyla bir şekilde erkeği yönetmeyi başarabilmiş, varolma mücadelesini sürdürmüş. Kitabınızda biraz daha açmalıyım, üzerinde çalışmalıyım dediğiniz bölümler var mı? Bu konuda ikinci bir çalışmaya hazırlanıyor musunuz? Bu kitaba, kadının saygınlığını nerede ve ne zaman kaybettiği gibi bazı soruların geçmişteki izdüşümlerini yakalamak ve karanlık koridorların dehlizlerini bir nebze aydınlatabilmek amaçlı yola çıkmıştım. Çok uzun bir yolculukla okuru sıkmak kaygısıyla uygun noktada bıraktığımı düşünüyorum. Ancak Anadolu kadınının gelişim sürecini daha geniş perspektifli bir biçimde işleme konusundaki keşke lerimi ikinci kitaptaki araştırmalarıma yönlendirdim ve üzerinde çalışıyorum. 15

YENİ SERİ KÜTAHYA SERAMİK Seramikte üçüncü boyut Kütahya Seramik, bilgisayar destekli kesim teknolojisi ile üretilen sujet serilerine bir yenisini daha ekledi. İstanbul Yapı Fuarı 2011 de ziyaretçilerin beğenisine sunulan, üç boyutlu görüntüye sahip yeni seri, profesyonellerden yoğun ilgi gördü. 16

Seramik, porselen, mermer, granit, her türlü yer döşemeleri ve tüm metalleri, ısıtmadan, deforme etmeden kusursuz bir şekilde kesebilen Kütahya Seramik Sujet Teknolojisi sayesinde, bilgisayar ortamında çizilen her tür çizim hayata geçirilebiliyor. Müşteri tarafından iletilen çizim ya da görselin, dijital ortama aktarıldıktan sonra, makinelerin kesimine uygun hale getirilip, kesiminin yapılması aşamalarından oluşan sujet kesim teknolojisi, son derece çevre dostu. Bu işlem, toz, talaş, parçacık ve kimyasal atık üretmiyor. Sujet teknolojisi endüstriyel kesim alanında yeni bir çağ açarken, teknolojiyi sanata yaklaştırarak, artistik ve dekoratif alandaki yaratıcı çalışmalar için önemli katkılar sağlıyor. Kütahya Seramik tasarım ekibi tarafından tasarlanan yeni seri üç boyutlu sujet, bu teknolojinin mimari, dekorasyon ve her türlü tasarımın vazgeçilmez yaratıcısı haline geldiğinin göstergesi. 17

DEKORATİF KÜTAHYA SERAMİK ARENA 100x50 cm ölçülerindeki Arena serisi, antrasit, kahve, bone, gri, vizon renklerinde. Seri gerek 100x50 cm ebadı, gerekse tasarımındaki mineral sıva görüntüsüyle özellikle dış cephelerde sıkça tercih ediliyor. Doğadan mekanlara Kütahya Seramik mineral sıva görünümlü Arena, taş dokusu görünümlü Atrium ve Marfil ürünlerinin soft renkleriyle doğallık ve sadeliği mekanlarınıza taşıyor. 18

MARFIL Mermer dokulu toprak renklerindeki Marfil serisi, 50x50 cm ölçülerinde. Seri bej, bone renklerinde, mat ve parlak yüzey dokusu alternatiflerinde üretiliyor. Sırlı porselen karo özelliği taşıyan seri, kafe, alışveriş merkezi gibi yaya trafiğinin yoğun olduğu alanlarda tercih ediliyor. ATRIUM Atrium serisi 100x50 cm ölçülerinde, noce, gri, antrasit, beyaz ve bone renk seçeneklerine sahip. Dış cephe ve alışveriş merkezlerinde kullanılan Atrium serisi, taş dokusu ile mekanlara doğal bir güzellik taşıyor. 19

KOLEKSİYON FİNCAN Atamıza saygı Kütahya Porselen, Atatürk ün bize yön veren sözlerinin ve portresinin işlendiği çok özel bir koleksiyon hazırladı. Sevdiklerinize, bir ömür boyu saklayacakları, değerli bir hediye vermek istiyorsanız, Atatürk serisi tam size göre. Özel kadife kutusuyla şık bir sunuma sahip olan bu koleksiyon, tekli ya da ikili set alternatiflerine sahip. 28-56 TL arasında satışa sunulan seride, koleksiyona yeni dahil edilen Türkiye haritalı tepsisi, Atatürk portresi işlenmiş altın yaldızlı kahve fincanı ve su bardağı ile hazırlanan set, 99 TL den satışa sunuyor. 20

TELEVİZYON BURCU ESMERSOY BİR İSTANBUL AŞIĞI: BURCU ESMERSOY NTV Spor un güzel spor spikeri, Yok Böyle Dans yarışmasının en çok konuşulan ismi Burcu Esmersoy la işini, hayatını ama en çok da sevgilim dediği İstanbul u konuştuk. Fotoğraflar 2D 22

Hiçbir şey göründüğü gibi değil. Burcu Esmersoy da öyle Sadece güzel değil mesela. Hatta onu biraz tanıyanlar için bile güzelliği ikinci, üçüncü planda kalan biri Onunla aynı noktadan çıkış yapan, yani bir güzellik yarışmasıyla hayatımıza giren pek çok isimden farklı olarak o kendi yolunu seçmiş. Yıllarca kamera arkasında dirsek çürütmüş, sonra masallardaki güzel prensesler gibi her şeyi geride bırakıp aşkının peşinden gitmiş, masal bittiğinde kaldığı yerden hayatına devam etmiş. Kendisinin de söylediği gibi tam bir survivor o. Çok ama çok çalışkan bir survivor hem de. Öyle ki, yoğun temposu sırasında bu fotoğrafları çekebilmek, söyleşiyi yapabilmek epey zor oldu ama değdi doğrusu. Çok gezdiğinizi biliyoruz, en azından dünyada birçok ülkeyi, şehri biliyorsunuz. İstanbul u tüm dünya şehirleri ile kıyaslarsanız nasıl bir yere koyarsınız? Ne ifade ediyor bu şehir sizin için? Bülbülü altın kafese koymuşlar, ille de vatanım demiş atasözünün en canlı kanıtlarından biriyim sanırım. Çünkü İstanbul en en en güzeli. Hem Avrupalı hem Anadolu kokuyor; hem genç ve modern, hem tarihi. Doğup büyüdüğüm; anılarımın olduğu; yeni anılar, hatıralar yaratacağım sevgilim. İstanbul da yaşamak zor mu peki? Biraz yabancılaştırıp ötekileştiriyor, çokça yoruyor, ömür kısaltıyor bu şehir. Ama su ve nefes almak gibi asla vazgeçilemiyor. Sizce İstanbul un en hüzünlü yeri neresi? Aşiyan! Ama beni en çok üzen yer Balat, çünkü içinde, altında, yanında, sağında, solunda neler gizli, neler kayıp İstanbul da şurası benim için özel diyebileceğiniz bir yer var mı? Emirgan, Serencebey ve Nişantaşı. Çünkü hayatımın en güzel günleri hep buralarda geçti, anılarım en çok buralarda. Yurt dışından konuklarınız geldiğinde onlara İstanbul un nerelerini gezdiriyorsunuz? Gündüz mutlaka sahilde kahvaltı veya öğle yemeği yeriz. Sahil konusunu tamamladıysak Beyoğlu veya Nişantaşı nda zaman geçiririz. Kapalıçarşı, Sultanahmet ve çevresine de mutlaka götürürüm. Yemek yemek için tercih ettiğiniz mekanlar hangileri? Genelde gündüz Aşşk Kahve, Mia Mensa, Bebek Kahve, Happily Ever After gibi yerler. Akşam ise mevsime bağlı olarak Sunset, Mia Mensa Kuruçeşme, La Brise Asmalımescit ve çevresi. Sabahattin, Sultanahmet Köftecisi, Anjelique, Poseidon ve Banyan da olabilir. Dans etmek için nereye gidiyorsunuz? Anjelique veya Banyan da yemekten sonra, o civarda kalmayı tercih ederim. Çalışmadığınız günlerde nasıl vakit geçiriyorsunuz? Bizimle kahvaltı, spor, öğlen yemeği, alışveriş rotanızı paylaşır mısınız? Artık pek bir şey yapmaya vaktim olmuyor maalesef. Ama genelde erken kalkar şirkete gidip arkadaşlarımla kahvaltı ederim. Ardından spor yapar, ev alışverişini aradan çıkarıp, iş arkadaşım İsmail Şenol la sinemaya giderim. Birlikte gezmekten en çok keyif aldığınız kişi kim? Kendim ve sevgilim. Gezip tozma ekibiniz yok mu? Var. İki ayrı kız grubum var; çocukluk arkadaşlarım Merve, Figen, Jale, Esra ve ablam Müge. Bir de iş arkadaşlarım Serra ve Zeynep. Şimdiye kadar İstanbul un hangi semtlerinde oturdunuz? Offf Her yerde! Sırasıyla Serencebey, Nişantaşı, Maçka, Ataköy, Fulya, Etiler, Bebek, Kavacık (Beykoz), İstinye, Kemerburgaz ve Emirgan. İstanbul un yaşanacak semti neresi peki? Emirgan ve Nişantaşı. İstanbul dışında yaşamanız gerekse orada yaşardım diyerek tercih edeceğiniz bir şehir var mı? Londra ya da Hong Kong. Şu aralar dünyada aile kurmak özellikle de çocuk yapmak neredeyse trend oldu. Var mı sizin de içinizde böyle özlemler? Aile ve çocuk gibi sorumlulukların altına giremeyecek kadar sorumsuz ve yoğunum bu aralar. O yüzden şu ara mümkün değil. Bir gün işi gücü bırakıp evimin kadını, çocuğumun annesi olmak istiyorum dediğiniz olmuyor mu peki? Demiyorum dersem acaba kendime fazla mı güveniyor oluyorum. İnternette şöyle bir gezerken sizinle ilgili en çok yapılan tanımlamalardan birinin soğuk, diğerinin ise kendine fazla güvenli olduğunu gördük. Öyle misinizdir gerçekten? Yoksa ortada ünlü ve güzel kadını kıskanma durumu mu var? Soğuk olduğumu sanmıyorum. Kendine güvenmenin ise harika bir duygu ve bambaşka bir özellik olduğunu düşünüyorum. Kibirli değilim ama kendime güvenirim, evet. Oradaki fazla iğnelemesi ise yazanın kompleksindendir sanırım. Güzellik adına neler yapıyorsunuz? Özel bakım yöntemleriniz, güzellik reçeteleriniz var mı mesela? Cildimi iyi temizler ve nemlendiririm, sadece bu. Hayatta asla yapmam dediğiniz şeyler var mı? Asla asla demiyorum, ne dersem oluyor! Aman ha! 23

TELEVİZYON BURCU ESMERSOY Bundan 10 yıl sonra kendinizi nerede görmek istersiniz, var mı öyle bir yer? Burada. Galatasaraylı olduğunuz biliniyor. Galatasaray ın şu anki durumu hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce nasıl kurtulur Galatasaray? Yorum yok. Futbolu çok sevdiğinizi biliyoruz. Hiç futbol oynamayı denediniz mi? Eski eşim her hafta halı saha futbolu oynardı, ben de ona eşlik ederdim. Her iki takım da arkadaşlarımız ve eşlerinden oluştuğu için kadınlı erkekli gayri ciddi maçların yapıldığı zamanlar da olmuştu. Siz hangi sporları yapıyorsunuz? Dövüş sporları, dans, pilates ve yüzme. Tanıdığımız kadarıyla naif ve hatta utangaç denilebilecek birisiniz. Blog unuzdaki yakışıklı futbolculara beğenilerinizi sunduğunuz yorumları siz mi yazıyorsunuz? Hayatın pek çok tarafına dalga geçerek yaklaşmanın akıl sağlığını sabit seviyede tuttuğuna inanıyorum. Ayrıca fotoğraflar ortada, onu yazmasam da düşünüyor olacağım nasıl olsa. Bu yüzden yazıyorum, içimde tutamıyorum. Çünkü hepsi çok eğlenceli aslında ve gördüğünüz şeye farklı açılardan bakılabildiğini ispatlamaya çalışıyorum. İlk görüşte ne aklıma geliyorsa, düzeltme yapmadan konuşma diliyle yazıya döküyorum. Çünkü iki kere düşündüğümde veya durup düşündüğümde o yazdığım şeyi yazamam veya büyük ihtimalle büyük sansür uygularım. Bu kadar futbol bilgisi özel hayatınızda işinize yarıyor mu? Hayır, çünkü sevgilim bile beni gördüğünde Günün nasıl geçti? sorusu yerine Maç ne oldu? sorusunu soruyor. Moda sizin için önemli mi? Ne ifade ediyor? Geçici, sıkıcı ve bazen pahalı. Polemiğe girmekten çekinir misiniz? Şu isimle asla polemik yapmam dediğiniz biri var mı? Kimseyle isteyerek veya bilerek polemiğe girmem diyelim, bu konu da burada kapansın. İşiniz hayatınızın neresinde? Yani ne kadar önemli sizce? Hayatta en çok önem verdiğiniz üç şeyi sorsak, iş var mı aralarında? Hayatımın merkezinde. Çok önemli, en önemli! Sevgilim, kedim ve işim. Bu kadar çok iş yapmak sizi korkutmuyor mu, başarısız olmaktan hiç mi korkmuyorsunuz? Hiç korkmuyorum. Zaman geçip gidince, Şunu da yapsaydım demek istemiyorum. Hem gencim ve enerjim var. Yapabiliyorken neden yapmayayım, sınırlarımı neden zorlamayayım? Kaç yaşından beri kendi paranızı kazanıyorsunuz? Sizce bir kadının kendi parasını kazanması neden önemli? 17 yaşından beri kendi paramı kendim kazanıyorum. Ayakta kalmak, kendi ayakların üzerinde durabilmek için gerekli. Kendinizden başkasına güvenemeyeceğinizi biliyorsanız, evet önemli olduğunu siz de biliyorsunuzdur. Dans yarışmasına gelecek olursak, neden kabul ettiniz bu dans yarışması teklifini... İşin ucunda 0-6 yaş arası çocukların eğitimi için yapılacak bir okul vardı. İşe giderken kullandığım kestirme yolun üzerinde buna benzer bir okul yer alıyor. Trafik sıkıştığında o okuldan eve dönen çocukları görüyorum, kimisi annesinin elinden tutmuş, kimisi tek başına eve yürüyor. O kadar mutlu, o kadar umutlu görünüyorlar ki, o okul onlar için o kadar hayati ki Okullar da ne kadar çok olursa o kadar çok çocuk yararlanır düşüncesi benim için önemli ve hayati bir hal alıyor. Ben çok para kazanmıyorum, yardım kurumlarına maddi bağışı çok cüzi miktarlarda yapabiliyorum. Bu iş sayesinde paramı olmasa da, ben de (hepimizde) bolca bulunan zamanımı bu işe yardım olarak veriyorum. Son yıllarda Türkiye en çok diziler izleniyor aslında. Size de teklif geliyor mu? 15 yıldır geliyordu. O kadar çok hayır dedim ki, artık gelmiyor. Bugün dizilerde izlediğimiz pek çok isim aslında sizinle benzer bir geçmişten geliyor. Bildiğimiz kadarıyla o işte çok para kazanma ihtimali de var. Siz neden seçmediniz oyunculuğu? Benim hayatım, benim düzenim o kadar iyi ki, onu bozmaya cesaret edemiyorum diyelim. Bir röportajınızda Tek arzum, sinemada kariyer yapmak demişsiniz. İmkanınız mı olmadı, yoksa teklif edilen projeleri mi beğenmediniz? Yok yahu, öyle bir şey demedim. Öyle bir arzum olsa şu anda o kariyeri yapmış ikincisine geçmiş olurdum. Kariyer anlamında kat ettiğiniz yola baktığınızda, bu yolu nasıl tanımlar, hangi sözcüklerle anlatırsınız? I m a survivor. Sunuculuğunuzla ilgili, Türkçesi bozuk, diksiyonu kötü, çok hata yapıyor diye de çok yazılıp çiziliyor. Sinirlenir misiniz böyle eleştirilere? Siz kendinizi nasıl buluyorsunuz, başarılıyım diyebilir misiniz mesela? Hayır, hiç. Çok farklı ve öne çıkan bir kişi olmanın getirileri ve götürüleri var. Bir de spikerlik mesleğinde kendinize örnek aldığınız bir isim var mı? Ben haberleri hep... gibi sunmak isterim diyeceğiniz biri? Başarılı bulduğum çok isim var ama unutabileceğim isimler olabilir endişesi ile o listeden uzak durmayı tercih ediyorum. 24

Bülbülü altın kafese koymuşlar, ille de vatanım demiş atasözünün en canlı kanıtlarından biriyim sanırım. Çünkü İstanbul en en en güzeli. Hem Avrupalı hem Anadolu kokuyor; hem genç ve modern, hem tarihi. Doğup büyüdüğüm; anılarımın olduğu; yeni anılar, hatıralar yaratacağım sevgilim... 25

STİL EVLİLİK HAZIRLIĞI EVLİLİK HAZIRLIĞI Evlilik öncesi yapılan düğün ve dekorasyon hazırlıkları için incelikli alışveriş önerileri Yapım Zeliha Köşlü San Marco yemek takımı, (83 parça) 595 TL. Kristal kare mumluklar, (adedi) 33 TL. 26

Düğün hazırlıklarına başlarken 1 öncelikle sade bir düğün mü, kalabalık bir havuz başı partisi mi, yoksa doğa ile içi içe bir kır düğünü mü istediğinize karar verin. Bu kararın ardından düğün organizasyon detaylarınızı sizin adınıza planlayacak firmayı araştırın. Önceleri bembeyaz düğünler tercih 2 edilirken şimdilerde mor, siyah ve fuşya renkler de düğünlere damgasını vurmaya başladı. Düğünün ambiansını belirleyecek klasik bir renk mi, yoksa iddialı bir renk mi tercih edeceğinize karar vermelisiniz. Yemek masalarında ve parti alanlarında farklı 3 dekorasyon öğeleri kullanılmaya başlandı. Örneğin masaları süsleyen küçük biblolar şimdilerde çok moda. Biblolar davetin sonunda konuklara günün hatırası olarak da veriliyor. Düğün konseptinin yanı sıra hayalinizdeki 4 gelinliği seçerken, müstakbel damadın kıyafetinin de seçimi önem taşıyor. Bu noktada gelinlik ve damatlığın uyumuna dikkat edilmeli. En mutlu gününüzün rahatsız bir ayakkabı 5 yüzünden zehir olmaması için gelinliğinizin altına şık, ama rahat bir ayakkabı seçmenizi öneririz. Kütahya Porselen, düğün sofraları için şık biblolar tasarlıyor. 27

STİL EVLİLİK HAZIRLIĞI Bol kristalli, şık düğün masaları 6 kadar, doğa dostu, geri dönüşümlü malzemelerle tasarlanmış duyarlı bir masa da ilgi çekici olabilir. Düğünün konseptine uygun 7 porselen seçimi başlı başına bir uzmanlık alanı oldu. Rengi ve dokusuyla masayla uyumlu yemek takımları seçmek, peçetelik ve mumluklara karar vermek için profesyonel bir yardım almanız hem böylesi stresli bir günde rahatlamanıza yardımcı olur, hem de zaman kazanmanızı sağlar. Eviniz için aksesuarlarınızı seçerken 8 acele etmeyin, alışveriş yapmayı düşündüğünüz mağazanın evlilik listesi hizmeti olup olmadığını öğrenin. Sonrasında dostlarınızın bu listeye göre hediye seçimi yapmalarını sağlayın. 9Evleneceğiniz döneme denk gelen evlilik kampanyası ve indirim paketlerini dikkate alın. Size sunulan imkanları kullanın. 10 Sofra takımlarınızı oluştururken seçtiğiniz ürünlerin devamının olup olmadığını öğrenin. Eksiğiniz olduğunda veya sayı artırmak istediğinizde, güçlü bir markanın, devamı olan ürünlerini seçmeniz uzun vadede sizin için pratik çözümler sunar. 28

Her parçayı tek tek alarak istediğiniz takımı oluşturabileceğiniz Perge serisinde %15 yaz indirimi var. Dekoratif meyveler, (adedi) 6.80 TL. Çatal-bıçak takımı, (24 parça) 108 TL. 29

STİL EVLİLİK HAZIRLIĞI Zeugma yemek takımı, (85 parça) 772,55 TL. Bu takım ile birlikte 30 parça günlük set hediye! Masalarda kullanılan dekoratif biblolar 60-80 TL arasında değişiyor. 30

11 Tane ile satın alınan bir tabak serisini kendi ihtiyaçlarınıza ve bütçenize göre seçebilir, ihtiyacınız değiştikçe farklı parçalarını da almaya devam edebilirsiniz. Bu şekilde zamanla sofra takımınızı büyütebilirsiniz. 12 İhtiyacınızdan fazla mutfak eşyası almamaya özen gösterin. Zamanla ihtiyacınız oldukça en yeni koleksiyonlardan seçim yapmak daha keyifli olabilir. 13 İşlevsel sofra ürünlerini tercih edin. Ağırlıklı olarak bulaşık makinesinde yıkanması sakıncalı olmayan, buzluğa ve mikrodalgaya girebilen ürünleri tercih etmeniz, onları uzun yıllar ilk günkü güzelliğinde kullanmanızı sağlar. 14 Değişik boy ve ebatlardaki tabakları, fırın kaplarını ve benzeri ürünleri seçerken ağır olmamalarına dikkat edin. Kendisi ağır olan ürünlerin içine konan malzemelerden sonra ağırlığı artacağından, ergonomik olarak kullanımları sakıncalı olabileceği gibi çabuk yorulmanıza da sebep olabilir. 15 İki farklı insan olarak her konuda eşinizle zevkleriniz uymayabilir. Evlilik öncesi eviniz için yapacağınız alışverişlerde birlikte karar vermeniz hem ihtiyaçlarınıza odaklanmanıza, hem de bütçe planlaması yapmanıza yardımcı olur. 31

BİR İHTİYAÇ OLARAK ORTAYA ÇIKAN GÖZLÜKLER YILLAR GEÇTİKÇE ŞEKİLDEN ŞEKLE GİRMİŞ, DÜNDEN BUGÜNE GÖZLÜK göz VE SONUNDA AMAÇLARININ DIŞINDA BİRER TASARIM OBJESİ HALİNİ ALMIŞLAR. lük Sadece işlevleriyle değil moda dünyasının en şık aksesuarlarından biri olma sıfatıyla da bilinen gözlüklerin heyecan verici hikayesini, bir gözlük tutkunu ve koleksiyoneri olan Mimar Asiye Cengiz in yorumlarıyla mercek altına aldık. Yazı Gülderen Tumba Fotoğraflar Ceren Can 32

Mimar Asiye Cengiz in gözlük koleksiyonundan bir kare. 33

DÜNDEN BUGÜNE GÖZLÜK 34

Mercek kelimesinin kökeni İtalyanca lenticchie sözcüğünden geliyor. Türkçe ye çevirdiğimizde mercimek anlamına gelen bu sözcük İngilizce ye ise lentil olarak yerleşmiş. Lentil sözcüğü yaklaşık iki yüzyıl boyunca gözlük camı anlamında kullanılmış. Dolayısıyla günümüzde kullanılan lens adının kökeni de bildiğimiz mercimeğe dayanıyor. Kelimelerin kökenlerini incelediğimizde şaşırtıcı sonuçlara varabiliyoruz. Bugün kullanılan mercek sözcüğü ile mercimek arasındaki benzerlik de her iki formun birbirine olan yakınlığından kaynaklanıyor olmalı. Gelelim lenticchie sözcüğünün kullanımının başladığı yıllara: İlk olarak bu sözcükle, 14. yüzyıl İtalya sında karşılaşıyoruz. Ancak gözlüğün tarihçesi çok daha eskilere dayanıyor. Antik dönemlerde yaşayan insanların optik hakkında bilgileri olduğu, camın belirli bir formunun cisimleri büyüttüğünü fark ettikleri biliniyor. Hatta milattan önce l000 yıllarına ait, büyüteç olarak kullanılmış cam örneklerine, Girit teki kazılarda rastlanmış. 12. ve 13. yüzyılların başında ise Venedik te cam endüstrisinin de gelişmesiyle birlikte görme bozukluğunu gidermek amaçlı mercek kullanımının olduğu söyleniyor. Bugünkü kullanım şekli ile gözlük, İngiliz bilim adamı ve filozof Roger Bacon tarafından bulunmuş. Günümüzdeki kullanımına en yakın gözlüklere lorgnette deniyor. Daha sonradan kelebek adı verilen bu gözlükler, burun üstüne oturtulan model anlamına geliyor. Monokl denen ve tek gözde, göz çevresi kaslarıyla sıkıştırılarak kullanılan modeller gibi çok sayıda kullanım aşaması geçiren gözlük, 1727 yılında Londra da Edward Scarlett in gözlük sapını bulmasıyla tam olarak bugünkü şekline kavuşmuş. İlk gözlükçü dükkanı ise 1783 de Philadelphia da açılmış. Önceleri elde üretilen gözlük, daha sonra fabrikasyon üretime geçerek maliyetlerinin de düşmesiyle çoğalarak yaygınlaşmış. Yaşam kalitesini artırarak görme bozukluklarını gidermesi sebebiyle gözlüğün insanlığın gelişimine önemli bir katkısı var. Ancak gözlükler, dünyaca ünlü yıldızlar tarafından, sahne ışıltılarını tamamlayan birer aksesuar olarak kullanılmaya başlandığı andan itibaren, ihtiyaçtan çok estetik duruşuyla öne çıkmaya başladı. Elton John, Michael Jackson, Audrey Hepburn, John Lennon, Tom Cruise gözlükleriyle hafızalara kazınan yıldızlardan sadece birkaçı. Son yıllarda gelişen lazer göz operasyonlarını da katarsak tıbbi anlamda gözlük kullananların sayısı azalıyor denebilir. Ancak gözlük çok karakteristik bir aksesuar. Gözlüğü bir tasarım objesi olarak düşünen ve yıllar yılı biriktirdiği gözlüklerle heyecan verici koleksiyonlar yapan meraklıların sayısı azımsanmayacak kadar çok. Bu koleksiyonerlerden biri de Mimar Asiye Cengiz. 2004 yılında bir arkadaşının ona eski bir Dior gözlük hediye etmesiyle başlamış koleksiyon yapmaya. O günler için moda dışı olan bu kocaman gözlüğü bir diğeri izlemiş. Asiye Cengiz kendini bir anda formu, rengi veya sıra dışı bir özelliği açısından ilginç bulduğu gözlükleri biriktiriyorken bulmuş. Gözlük öncelikle çoklu üretilen bir endüstriyel tasarım. Bu açıdan mimari veya iç mimari tasarımdan farklı bir boyutu var. Gözlüğü insan hayatına sokan daha iyi görmek veya dış etkenlerden korunmak gibi temel ihtiyaçlar, kişilerin yüz çeşitliliklerine göre fark- Mimar Asiye Cengiz. lılaşan bir estetik arayışını da beraberinde getiriyor, diye yorumluyor gözlük sözcüğünü. O da tanınmış simalarla bütünleşmiş gözlüklerden bahsederken dünyaca ünlü yıldızları anıyor: En iyi tasarım diye tarif ettiğim yuvarlak gözlük Lennon gözlüğü olarak da bilinir örneğin. Sadece John Lennon ın ismiyle değil tarzı ve felsefesiyle de bütünleşmiştir. Yıllar sonra benzer gözlük Harry Potter da da kullanılıp yeniden vücut buldu üstelik. Woody Allen ı siyah çerçeveli gözlüğü olmadan gözümüzün önüne getiremeyiz. Filmlerde dişi sekreter karakterine illa ki kedi çerçeveli bir gözlük takılır. Top Gun filminde Tom Cruise, Ray Ban pilot gözlüğünü belleğimize kazır. Göz kamaştıran koleksiyonunun eşliğinde sizlerle paylaştığımız dünden bugüne gözlüğün hikayesini mimar Asiye Cengiz in sözleriyle noktalıyoruz: Bir gözlükte tasarım da işlev de çok önemli. Numaralı gözlük zaten bir ihtiyaç. Onun dışında gündelik hayatımızda en çok güneş gözlüğü kullanıyoruz. Yüzme, kayak, bisiklet, vb gibi sportif ihtiyaçlarla da gözlük takıyoruz. Yüzün büyüklüğüne, formuna, göz aralığı mesafesine veya burnun yapısına uygun gözlük seçilirse zaten o yüz için en estetik ürün de seçilmiş oluyor. Elbette bu işin sadece teknik yanı. Güncel moda değerleri ve teknolojinin sunduğu malzeme olanakları ile bu seçimler farklılaşıyor, çeşitleniyor. Bu da benim gibi bir koleksiyoner için şahane bir yelpaze demek! 35

TASARIMCI AZİZ-DERİN SARIYER BABA OĞUL SARIYERLER İLE Tasarım dünyasının en stil sahibi babaoğullarından Aziz-Derin Sarıyer ile baba-oğul olarak ilişkilerini ve tasarımın onlar için ne ifade ettiğini konuştuk. Röportaj için buluştuğumuzda onları az çok tanıdığımı sanıyordum. Meğer benim onlar hakkında bildiklerim buzdağının görünen kısmıymış. Yazı Yasemin Savcı Fotoğraflar Jamtul DERİN MEVZULAR 36

Aziz Sarıyer, sohbet etmeye doyamayacağınız, her konuda söyleyecek şeyi olan bir nevi modern filozof. Şimdiye dek tanıdığım en renkli kişiliklerden biri. Soğuk ve ulaşılmaz görüntüsünün ardında, her an sürpriz yapabilecek yaramaz bir çocuk var. Derin Sarıyer, hayata ve yaptığı işe son derece rasyonel bakabilen, tasarım olgusunu hayatına bambaşka bir şekilde dahil etmiş bir genç adam. Emek verdiği marka ile ilgili konuşurken yeşil gözlerinin içi parlıyor. Onlara şimdiye kadar sorulmuş olanlardan farklı, biraz daha özel hayatlarına dair sorular sormak istedim. Tasarım sizin için nasıl başladı? Aziz Sarıyer: Küçüklüğüm, babam subay olduğu için Anadolu şehirlerini gezerek geçti. Sık sık şehir değiştirmemiz gerekiyordu. Biz önce gidiyorduk, eşyalar arkadan kara trenle geliyordu. 15-20 gün eşyasız kaldığımız oluyordu. Yeni eve eski eşyaları uydurmaya çalışmak, bir takım zorluklar ve beraberinde de tasarım gereklilikleri doğuruyordu. Gözlem yönüm de o dönemde gelişti. Dördüncü yaş günümde ailem bana minyatür bir marangoz seti aldı. O oyuncak marangoz aletleriyle her şeyi kesip biçer, arada azar da işitirdim. Annemin Singer marka dikiş makinesi ile el işi derslerinde kumaş parçalarını kesip, içlerine pamuk doldurup dikiyor, oyuncaklar yapıyordum. 16 yaşımda kendi giysi ve ayakkabılarımı kendim yapıyordum. Mütevazı bir ölçüde, bir terzinin yanında, hafta sonları hem ona yardımcı olup, hem de kendi çizdiğim tasarımları hayata geçiriyordum. Derin firmasını kurmanız nasıl oldu? Aziz Sarıyer: Babam emekli olunca bir mobilya mağazası açtı. Talaşı ilk defa o yıllarda yuttum. Hafta sonları babamla birlikte mal aldığımız imalathaneleri geziyordum. Sonra eczacılık fakültesine girdim. Orada bir yıl okudum. O zamanlar Mimar Sinan Üniversitesi nde endüstri ürünleri tasarımı bölümü yoktu, iç mimarlık bölümüne girip, bir galeri açmayı düşünüyordum. Ardından genç yaşta bir izdivaç yaptım. Artık çalışıp para kazanmam gerekiyordu. 1971 yılının ocak ayında ilk Derin showroom unu açtım. 1972 yılında Derin doğdu. Ben de mesleğimin yüksek eğitimini atölyemde ve galerimde yaptım. Önce firma Derin, sonra oğul Derin Aziz Sarıyer: Derin kelimesi benim için ayrı bir önem taşıyor. Genç yaşta, tecrübesizken mükemmele ulaşmak çok kolay olmuyor. Bilgiyi, tartışmanın sonunu, ulaşılmak istenen mertebeyi ifade ediyor bana Derin kelimesi. Bu bir slogan ya da dürtü gibi Yaptığım işin hiç tükenmeyeceği, hep gelişeceğine dair bir dürtü. Kendime yüksek bir hedef koydum. Bu benim için mükemmele yaklaşmak yolunda bir işaret. Bilgelik yolunda bir pencere. Derin ismi kesinlikle kafamdaydı, kız olsa da Derin koyacaktım. Giyim tarzınız, yakasız ceketler, dik yakalı gömlekler, tüm bunlar da Derin de yakaladığınız o yalınlığın devamı mı? Aziz Sarıyer: 15 yıldır bu şekilde giyiniyorum. 70-80 yaşında bir terzim var. Hepsini kendim çiziyorum ve diktiriyorum. Yakasız ceket, gömlek, sade ve yalınlık anlamına geliyor. Böylelikle nötr kalabilmeyi sağlıyorum. Teferruata kaçmayan, pür hedefe odaklanmış, işin özüne daha yakınlaşmış hissediyorum kendimi. Atölyede çalışırken toz toprak içinde kalabiliyorum, hemen sonrasında katılmam gereken bir yemek varsa oraya da gidebileceğim bir giysi olmalı. Takım elbise giymiyorum. Bu kıyafete kravat taktığımda başbakanla da konuşabilirim. Derin senin de belirgin bir giyim tarzın var. Hep siyah takım elbise ve altına spor ayakkabı giyiyorsun. Siyah giymek senin için ne ifade ediyor? Derin Sarıyer: Siyah toparlayıcı güç, hayatı kolaylaştırıyor aslında. Aynaya baktığımda bir bütünlük hissediyorum. Hiç aksesuar kullanmıyorum. Yalınlık içimize işlemiş. Nelerden ilham alıyorsun? Derin Sarıyer: Derin firmasının hem yöneticiliğini hem tasarım direktörlüğünü yaptığım için özellikle son iki senedir daha dışa dönük bir hayat yaşıyorum. Meraklı bir yapım var ve merakımı yaptığım işe olumlu anlamda yansıtacak şekilde kullanmaya çalışıyorum. Geldiğimiz noktanın üstüne nasıl bir tuğla daha koymayı başarırız düşüncesiyle hareket ediyoruz hep. Benim düşünce tarzım ve ilhamım da böyle şekilleniyor. Dinlediğim müzikler, okuduğum kitaplardan besleniyorum tabii ama bir yandan Aziz Bey le olan iletişimimiz de bu anlamda çok önemli. Onun yaptığı serbest işlerde ya da bazen benim yaptığım tasarımlarda Derin markası üzerinde yoğunlaştığımızda artık aramızda sanki adı konulmamış özel bir dil olduğunu hissediyoruz. Çoğu zaman konuşmadan birbirimizi anlıyoruz. Ben ilhamımı merakımdan alıyorum. O merak benim yeni şeyler yapmama sebep oluyor. Babanın tasarımcı kişiliği, senin de tasarım yönetimini ele almış olman aranızda gizli bir anlaşma gibi Derin Sarıyer: Kesinlikle. İşimizle ilgili önemli bir etkinlik varsa ve orada bulunmamız gerekiyorsa, birimizin gitmesi bizi kurtara- 37

TASARIMCI AZİZ-DERİN SARIYER caktır. Böyle bir durumda bizi temsilen genellikle ben giderim. Böylece biz orada temsil edilmiş oluruz. O biraz daha merkezde işin çekirdeğini kontrol eden, ben merkezden ayrılmış, dışarıda görevini devam ettiren görevli konumunda olurum. Bu tabii bu kadar keskin, bıçakla ayrılmış bir görev bölümü değil aslında birbirimizin yerine iş yaptığımız da çok olur. Babana röportajın başından beri Aziz Bey diyorsun. Bu iş hayatıyla ilgili özel bir durum mu? Derin Sarıyer: Ben Milano dan döndüğümde ve artık Derin firmasında söz sahibi olduğumda böyle bir karar aldık. İş ortamında böyle konuşuyoruz. Aziz Sarıyer nasıl bir baba? Derin Sarıyer: Çok duygusal ama hayata ve olaylara karşı çok nötr bir yapısı var. Bizimki çok klasik baba-oğul ilişkisi değil. Hatta olgun davranması gereken benim. Şu aralar kendini tasarım ve sanat anlamında da daha özgür bıraktı. En derin sırlarımızı birbirimize açmayız. Ama bir yandan da iki çok yakın erkek arkadaşın konuşacağı her şeyi konuşuruz. Aziz Sarıyer: Hatta bazen o kadar yakın iki arkadaş oluruz ki, Ben dün gece bu çocuğun annesiyle aynı yataktaydım diye düşünür, kendi kendime şaşarım. Baba-oğul hangi konularda ayrılıyorsunuz? Derin Sarıyer: Küçükken müzikle çok ilgiliydim. O zamanlarda girl s band (kız grubu) olarak algılanan Duran Duran mesela Ama müzikalitesi belirli bir seviyenin gerçekten de üstündeydi. Ben de sürekli onlarla ilgili yazıları okurdum. Çok ilgimi çekmişti: John Taylor ile ikisi grubun liderliğini yapıyor gibilerdi. Simon Le Bon a soruyorlar: Müzikle ilişkiniz söz konusu olduğunda birbirinizi nasıl kıyaslarsınız?. Simon Le Bon, John Taylor için; O her zaman mutfağın içinde. Hayatını müzikle belirleyen, ifade eden bir yapısı vardır, benim için ise hayatın bir parçası. demişti. Burada John Taylor konumunda Aziz Sarıyer, Simon Le Bon pozisyonunda da ben oluyorum bir de az önce konuştuğumuz rakı-şarap benzetmesi var. Rakının dominant bir içki olduğu ve çevresindeki mezelerin ona hizmet ettiği, şarabınsa bir ziyafete eşlik eden bir unsur olduğu Aziz Sarıyer için tasarımın ya da yaratımın yeri rakı gibi, ben ise şarap konumundayım. Peki hangi konularda çatışıyorsunuz? Derin Sarıyer: Ben kendimi daha çok Derin markasına adamaya, o da her türlü tasarıma açık olmaya eğilimli. O konuda çatışma yaşadık denebilir. O yaşanması gereken bir çatışmaydı ama son üç senedir dengelerin iyi kurulduğu, temiz bir sayfa açtık. Yurtdışında Moroso, Zeritalia, Cappellini gibi firmalarla tasarım yapmaya nasıl başladınız? Aziz Sarıyer: Derin markasıyla yola çıkmamdan sonra kendiliğinden başladı aslında. Fuarlarda yabancı tasarım firmalarının dikkatini çektik. Basın konuşmaya başladı. Çeşitli çevrelerden onaylar almaya başladık. Tabii Türkiye o dönemde tasarım anlamında çok geri planda olduğu için bu geç bile oldu. Derin koleksiyonu için dışarıdan da tasarım alıyorsunuz. Bunu yaparken ne gibi kriterleriniz var? Aziz Sarıyer: Bir tasarımın iyi olması, evrensel anlamda başarılı olması bizim onu Derin firması koleksiyonu içerisinde değerlendireceğimiz anlamına gelmiyor. Bize uygun, bizi yansıtan, modern, yenilikçi ama zamansız olmalı. Bundan sonraki hedeflerin neler? Derin Sarıyer: Mobilya odaklı işler yapmaya, bunu dünya platformunda sergileyebilecek seviyede tutmaya devam edebilmek istiyorum. Pek farkında olmadan bir yandan da zamanın hızla akıp geçmesinin yarattığı eksiklik duygusundan en az hasarla çıkabilme mekanizmasını geliştiriyor insan. Temel ihtiyaçlar dışında hayatın korkulduğu kadar ciddi bir şey olmadığını biraz erken anladım. Boşluk, hiçlik gibi kavramlar kafamı o kadar kurcaladı ki, sonunda bu durumun bende rahatlatıcı bir etkisi oldu. Genç tasarımcılara ne önerirsiniz? Aziz Sarıyer: Bugüne kadar kendi alanlarında nelerin yapıldığını iyi araştırmalılar, tasarım külliyatını iyi analiz edip bunların üstüne kendi tavırlarını ekleyip nasıl yeni şeyler önerebileceklerinin yollarını bulmak için ısrarla çalışmalılar. Özellikle önümüzdeki dönemlerde tek bir disipline bağlı kalmadan daha esnek bir tavırla işler ortaya çıkarmak için hazırlıklı olmalılar. HAKKIMIZDA... Kütahya Porselen in ürünleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Kütahya Porselen denince aklıma ilk olarak sofra aksesuarları ve porselen objeler geliyor. Çok büyük üretim kapasitesitelerinde, küçük detaylara yoğunlaşabilmek zordur. Kütahya Porselen bu alanda çok tutarlı ve devamlılığı olan bir performans gösteriyor. Ayrıca çevre konusundaki hassasiyeti ile ilkeli üretim biçimleri, insanların Kütahya Porselen ürünlerini seçmelerinde etkili oluyor. 38