ARKEOMETRİ SONUÇLARI TOPLANTISI 21:97-104 (2005) İNSAN İSKELET KALINTILARINDA BOY UZUNLUĞUNUN HESAPLANMASI: TROİA İSKELETLERİ ÜZERİNDE KARŞILAŞTIRMALI BİR ARAŞTIRMA İzzet DUYAR * ÖZET İskelet kalıntılarında boy uzunluğu iki farklı yaklaşımla hesaplanır. Literatüre anatomik ve matematiksel metot olarak yerleşen bu iki farklı hesaplama yönteminin eski insan topluluklarında ne tür sonuçlar doğurduğu yeterince incelenmemiştir. Bu çalışmanın amacı, sözü edilen iki metodu antik Troia iskeletlerine uygulayarak hangisinin daha güvenilir sonuçlar verdiğini irdelemektir. Angel (1951) tarafından incelenen ve boyları Pearson formüllerine dayanılarak tahmin edilen bu materyal içerisinden, Fully nin anatomik hesaplama metoduna uygun olan 7 iskelet (4 kadın, 3 erkek) seçilmiştir. Anatomik metotla yapılan hesaplamalar, Troialıların, daha önce verilen rakamlardan istatistiksel olarak daha uzun boylu olduklarını ortaya koymaktadır. Bireysel bazda yapılan değerlendirmeler, anatomik metodun, kişiye özgü varyasyonları dikkate aldığı için boy tahmininde daha başarılı olduğunu göstermektedir. Omurga uzunluğunun ve kafa yüksekliğinin hesaplamalara katılması yöntemin daha hassas çalışmasında önemli bir etkendir. Bu bulgular gözönüne alındığında, iskelet çalışmalarında ve âdli kimliğin tayininde anatomik metoda öncelik verilmesi gerektiği anlaşılır. Anahtar Kelimeler: İskelet biyolojisi, boy tahmini, anatomik metot, matematiksel metot, vücut oranları GİRİŞ İskelet kalıntılarından boy uzunluğunun tahmin edilmesi iskelet biyolojisi ve adlî antropoloji çalışmalarında önemli bir yer işgal eder. Araştırıcıların bu konuya ilgi duymalarının nedenleri, boy uzunluğunun hem adlî kimliğin ayrılmaz bir parçası olması hem de iskelet topluluklarının sağlık ve beslenme durumu hakkında vazgeçilmez bir bilgi kaynağı olmasıdır. Örneğin adlî antropolojide adlî kimliğin belirlenmesi sıra- * Prof. Dr. İzzet DUYAR, Ankara Üniversitesi Adlî Tıp Enstitüsü, 06590 Dikimevi, Ankara (izduyar@yahoo.com)
2 sında cinsiyet ve yaştan sonra merak edilen ilk husus, bireyin boyunun ne olduğudur. Öte yandan iskelet çalışmalarında, bireyin veya toplumun sağlıklı olup olmadığı, yeterli düzeyde beslenip beslenemediği, yaşam veya geçim biçiminin insan bedeni üzerinde etkiler bırakıp bırakmadığı genellikle merak edilen sorulardır. Bu ve benzeri soruların aydınlatılmasında yine başvurulan ilk değişken boy uzunluğudur. İnsan iskelet kalıntılarında boy uzunluğu iki farklı yaklaşımla, anatomik metot ve matematiksel metot la hesaplanır. Anatomik metodu kısaca, toplam iskelet uzunluğuna yumuşak doku kalınlığının eklenmesi şeklinde tanımlayabiliriz. Bu hesaplamayı yapabilmek için, boya doğrudan katkısı olan kemiklerin tamamının ya da büyük bir bölümünün mevcut olması gerekir. Kemiklerin eksik olduğu durumlarda ise matematiksel metotlar gündeme gelir. Basit oranlama hesaplamaları yapılarak (femurun boya oranı gibi) ya da önceden oluşturulmuş regresyon formülleri (Pearson ya da Trotter- Gleser eşitlikleri gibi) kullanılarak boyun tahmin edilmesi bu yaklaşımın ana fikrini oluşturur. Yukarıda tanımlanmaya çalışılan boy hesaplama tekniklerinin kullanım alanları ve boyu tahmin etmedeki güvenirlikleri farklılıklar gösterir. Anatomik metotta boya katkı yapan tüm bileşenlerin hesaplamaya dâhil edilmesi nedeniyle daha güvenilir sonuçlara ulaşıldığı bilinmektedir (Olivier, 1969; Lundy, 1985). Buna karşılık, boya katkısı olan kemiklerin tümünün birden ele geçmesi düşük bir olasılık olduğu için anatomik tekniğin kullanılma şansı ister istemez kısıtlı kalmaktadır. Matematiksel metodun bu noktada avantajlı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, bu avantajına rağmen matematiksel hesaplamaların daha az güvenilir sonuçlar verdikleri de gözden ırak tutulmamalıdır. Diğer taraftan matematiksel hesaplamalarda, kullanılacak eşitliklerinin elde edildiği grup ile bu eşitliklerin uygulanacağı kişi ya da serinin aynı vücut oranlarına sahip olduğu önkabulü vardır. Pek çok yakın ve uzak dönem iskelet topluluğunda boy uzunluğu tahmin edilirken, günümüz toplumlarından elde edilen regresyon eşitliklerine başvurulmakta, ancak bu eşitliklerin eski toplulukları ne ölçüde yansıttığı çoğu zaman bilinmemektedir. Anadolu da şimdiye dek gün ışığına çıkarılan iskelet serileri üzerine yapılan çalışmalara baktığımızda, bunların pek çoğunda boy hesaplamalarının yapıldığını görürüz. Bu hesaplamaların hepsinde istisnasız biçimde, günümüz toplumlarından çıkartılmış olan oransal değerler ya da regresyon formülleri kullanılmıştır. Ancak günümüz toplumlarından elde edilen regresyon formüllerinin Anadolu iskelet serilerine uygulanmasının ne tür sonuçlar doğurduğu ve tahminlerin gerçek boyu ne ölçüde yansıttığı konusunda herhangi bir inceleme yapılmamıştır. Bu soruların açıklığa kavuşturulmasının yollarından birisi de, boy uzunluğunun, aynı iskeletler için, hem anatomik hem de matematiksel yolla hesaplanıp, karşılaştırılmasıyla mümkündür. Elinizdeki çalışma, yukarıda ifade edilen sorulara cevap bulmak amacıyla gerçekleştirilmiştir. VERİ KAYNAKLARI VE YÖNTEM Yukarıdaki amacı gerçekleştirebilmek için, ilk aşamada, hem anatomik metodun gerektirdiği hesaplamaları yapabilecek düzeyde iskelet ölçülerine yer veren hem
3 de matematiksel yollarla boy uzunlukları hesaplanmış olan seriler taranmıştır. Taramalarımız sırasında Angel (1951) tarafından incelenen Troia iskeletlerinin bazı küçük değişikliklerle böyle bir araştırma için uygun olduğu tespit edilmiştir. Angel çalışmasında, Troia ve yakın çevresindeki çeşitli katmanlara ait iskeletlerin her birinin ayrıntılı dökümünü vermiştir. Sözü edilen yayının tablolarına bakıldığında (Tablo VI ve VII), IX uncu tabakada ele geçen 4 bireyin (2 kadın, 2 erkek) ve Geç Roma dönemine tarihlendirilen 3 bireyin (2 kadın, 1 erkek) incelememiz için gerekli asgari koşulları taşıdıkları görülür. Bu bireylerin Angel (1951) tarafından verilen referans numaraları ile cinsi-yet ve yaş bilgileri Çizelge 1 de verilmiştir. Diğer iskeletler ya boyları verilmediği ya da anatomik metodun gerektirdiği iskelet bileşenlerini içermedikleri için araştırmaya dâhil edilememiştir. Bazı iskeletlerin incelemeye alınmamasının nedeni ise bebek, çocuk ya da yeniyetme çağında olmalarıdır. Belirtilen sebeplerle çalışmaya alınmayan iskelet sayısı 22 dir. İncelememize konu olan 7 iskeletin boy uzunlukları Fully (1956) tarafından ayrıntıları verilen anatomik metotla yeniden hesaplanmıştır. Bu metoda göre boya doğrudan katkı yapan iskelet bileşenleri (kafanın basion-bregma yüksekliği, C2-S1 arasında yer alan her bir omurun ön gövde yüksekliği, femur ve tibia kemiklerinin fizyolojik uzunlukları, talo-calcaneal yükseklik) toplanmakta ve elde edilen değere yumuşak doku kalınlığı eklenmektedir. Yumuşak doku için yapılan ekleme, iskelet uzunluğu 153,5 cm veya daha düşük olanlar için 10 cm, 153,6-165,4 arasında olanlarda 10,5 cm, 165,5 cm ve üzerindekilerde ise 11,5 cm dir. Çizelge 1. İncelemeye konu olan Troia iskeletlerinin kimlik bilgileri (Angel 1951) Kat İskelet No Cinsiyet Yaş Troya IX Tr 27 Kadın Geç erişkin Troya IX Tr 28 Kadın Genç erişkin Troya IX Tr 29 Erkek Orta erişkin Troya IX Tr 30 Erkek? Genç erişkin Geç Roma Tr 41 Erkek Genç erişkin Geç Roma Tr 42 Kadın Genç erişkin Geç Roma Tr 43 Kadın Genç erişkin Angel (1951) in verdiği tablolar incelendiğinde, Çizelge 1 de yer alan tüm bireylerin basion-bregma değerleri ile femur ve tibia uzunluklarının eksiksiz şekilde verildiği görülür. Omur yükseklikleri ise çalışmamız açısından bir miktar problemlidir. Çünkü anılan kaynakta, gövde kemiklerine ilişkin (postkraniyal) ölçülerin verildiği Tablo VII de yalnızca L1-L5 mesafeleri mevcuttur. Bu sorunun üstesinden gelebilmek için, omurga bölümlerinin toplam omurga uzunluğu içindeki oransal ilişkilerini inceleyen araştırmalara bakılmış ve L1-L5 mesafesi kullanılarak toplam omurga uzunluğunun belirlenebileceği tespit edilmiştir. Örneğin Tibbets (1981) in verilerine göre L1-L5 mesafesi tüm omurun erkeklerde yüzde 28,16 sını ve kadınlarda ise 29,03 ünü oluştur-
4 maktadır. Fully ve Pineau (1960) da benzer değerleri zikretmektedir (bkz. Krogman ve İşcan, 1986). Yukarıda verilen oranlar dikkate alınarak her bir birey için (cinsiyetler de göz önüne alınarak) C2-L5 mesafesi hesaplanmıştır. Burada karşımıza çıkan diğer bir sorun da, Angel (1951) in verileri arasında S1 in yükseklik değerinin bulunmamasıydı. Bu sorunu gidermek üzere Pelin ve çalışma arkadaşları (2005) tarafından sakral ve koksigeal omurlar üzerinde gerçekleştirilen bir araştırmanın verilerine başvuruldu. Sözü edilen çalışmada yalnızca erkek bireyler incelenmiş olup, 42 yetişkin erkeğin S1 gövde yüksekliği 31,7 mm olarak bulunmuştur. Kadınlar için ise, cinsiyet farkının yüzde 10 olacağı varsayılarak, 28,5 mm değeri dikkate alınmıştır. Fully nin anatomik metodunda iskelet uzunluğunun son bileşeni talus ve kalkaneus un anatomik konumdaki yüksekliğidir. Troia iskeletlerinde bu ölçü yer almadığı için yine literatürdeki çalışmalara başvurulmuştur. Yapılan taramada, Chen ve çalışma arkadaşlarının (1998) kırılan topuk kemiklerinin ortopedik tedavisi sırasında aldıkları radyografik ölçülerin çalışmamız için en uygun verilerı sunduğu sonucuna ulaşılmıştır. Sözü edilen çalışmada sağlam ayaktan alınan ölçümler, talokalkaneal yüksekliğin kadınlarda 7,1 cm (n=6), erkeklerde ise 7,7 cm (n=22) olduğunu ortaya koymaktadır. Troia iskeletlerinde eksik olan bu bölümler için yukarıdaki değerler dikkate alınmıştır. Bu eksiklikler giderildikten sonra çalışmaya konu olan 7 iskeletin boy uzunluğu yukarıda tanımlanan anatomik metot çerçevesinde tek tek hesaplanmış ve Angel (1951) tarafından Pearson formülleri kullanılarak hesaplanan boy değerleriyle karşılaştırılmıştır. İki farklı yöntemle hesaplanan boy değerlerinin farklılık gösterip göstermediği Wilcoxon bağımlı örneklem testiyle istatistiksel olarak sınanmıştır. Tüm istatistiksel işlemlerde ve hesaplamalarda SPSS 11.5 paket programı kullanılmış ve anlamlılık düzeyi α = 0,05 olarak kabul edilmiştir. BULGULAR Troia da gün ışığına çıkartılan 7 iskeletin Fully anatomik metoduna göre hesaplanan boy uzunluğu değerleri Çizelge 2 de verilmiştir. Karşılaştırma yapmaya imkan tanımak amacıyla çizelgede ayrıca, Angel (1951) in Person formüllerini kullanarak uzun kemiklerden hesapladığı boy değerlerine de yer verilmiştir. Anatomik ve matematiksel metotlarla yapılan tahminler karşılaştırıldığında göze çarpan en önemli husus, anatomik yöntemle bulunan ortalama boy değerlerinin bir birey dışında Pearson formülleriyle hesaplanandan daha yüksek değerler vermesidir (Şekil 1). Orta-lama değerleri kıyasladığımızda da aynı tespiti yapabiliriz. Anatomik yöntemle bulunan ortalama değer 158,81 cm iken, Pearson formülleriyle bulunan değer 157,87 cm dir. Bireyler bazında değerlendirildiğinde ise, Tr 27 numaralı iskelet dışında tüm bireylerin boy uzunluğunun anatomik metotla daha yüksek çıktığı görülür. Altı birey için bulunan fark 0,35 2,32 cm arasında değişmektedir (Şekil 2). En düşük farkı veren iskelet Geç Roma dönemine ait olup, Tr 43 etiketiyle kayıtlara geçmiştir. En yüksek farka ise IX uncu katta ele geçen Tr 29 numaralı iskelette ulaşılmıştır.
5 Çizelge 2. Fully anatomik metoduna ve Pearson formüllerine göre Troia iskeletlerinin boyu (cm) Kat İskelet No Cinsiyet Boy Uzunluğu (Fully) Boy Uzunluğu (Pearson) Fark* Troya IX 27 Tr Kadın 152,55 153,5-0,95 Troya IX 28 Tr Kadın 149,35 148,4 0,95 Troya IX 29 Tr Erkek 172,12 169,8 2,32 Troya IX 30 Tr Erkek? 161,57 160,1 1,47 Geç Roma 41 Tr Erkek 165,72 164,6 1,12 Geç Roma 42 Tr Kadın 155,01 153,7 1,31 Geç Roma 43 Tr Kadın 155,35 155,0 0,35 * Fark = Fully Pearson şeklinde hesaplanmıştır. Boy uzunluğunun anatomik ve matematiksel yollarla hesaplanmasının cinsiyetler açısından nasıl bir değişime yol açtığı sorusunun cevabını Çizelge 3 te bulabiliriz. Buradan da görüleceği gibi, anatomik metot hem erkeklerin hem de kadınların daha önce hesaplanan değerlerden daha uzun boylu olduklarını ortaya koymaktadır. Ayrıca, bulgularımıza bakarak anatomik metodun kadınlardan çok erkekler üzerinde etkili olduğunu söyleyebiliriz. Anatomik metodun boy uzunluğunu daha gerçekçi bir şekilde tahmin ettiği hatırlanırsa, Troialıların sanıldıklarından daha uzun boylu oldukları ortaya çıkmaktadır. 175 170 Pearson Fully Hesaplanan Boy (cm) 165 160 155 150 145 140 Tr27 Tr28 Tr29 Tr30 Tr41 Tr42 Tr43 İskelet No Şekil 1. Pearson formüllerinden elde edilen boy değerleri ile anatomik teknikle hesaplanan boy değerlerinin karşılaştırılması.
6 3 2,5 2,32 Fark (Fully-Pearson, cm) 2 1,5 1 0,5 0-0,5 1,47 1,31 1,12 0,95 0,35 Tr27 Tr28 Tr29 Tr30 Tr41 Tr42 Tr43-1 -1,5-0,95 İskelet No Şekil 2. İki ayrı teknikle hesaplanan boy değerleri arasında gözlenen farklılıklar. Çizelge 3. İki farklı yöntemle hesaplanan boy uzunluğu ortalama değerlerinin cinsiyetler açısından karşılaştırılması Pearson Fully Ort. S* Ort. S* Fark** Kadınlar (n = 4) 152,65 2,91 153,06 2,77 0,41 Erkekler (n = 3) 164,83 4,85 166,47 5,31 1,64 Toplam (n = 7) 157,87 7,38 158,81 8,04 0,94 * Standart sapma ** Fark = Fully Pearson şeklinde hesaplanmıştır. Son olarak, çalışmamıza konu olan 7 birey için anatomik metotla bulunan boy değerlerinin Pearson formülleriyle bulunan değerlerden istatistiksel olarak farklı olup olmadığı incelenmiştir. Yapılan Wilcoxon işaret testi, iki hesaplama arasındaki farklılığın önemli olduğunu, yani anatomik metotla bulunan değerlerin Pearson formüllerinden anlamlı düzeyde yüksek olduğunu ortaya koymaktadır (Z = 1,947; P = 0,051). TARTIŞMA Eski insan toplumlarını ve kültürlerini inceleyen araştırıcılar için insan-çevre ilişkilerinin anlaşılması ve sosyal/kültürel yapının insan bedeni üzerine etkilerinin karmaşık doğasının açıklığa kavuşturulması hayatî bir önem arz eder. Bu nedenle pek çok uzman, sözü edilen ilişkileri ortaya koyacak ya da bu ilişkilerin anlaşılmasına
7 yardım edecek bilgi kaynaklarının peşindedir. Bu açıdan bakıldığında, iskelet kalıntılarının önemli bir bilgi kaynağı olduğu inkâr edilemez. Kemik ve dişlerin pek çok özelliği bu amaç doğrultusunda kullanılabilir. İskelet sisteminin lineer gelişimini yansıtan boy uzunluğu da bunlardan birisidir. Gerçekten de, diğer antropolojik ve arkeolojik bulgularla birlikte değerlendirildiğinde, boy uzunluğu, toplumsal yapı, sağlık ve insan-çevre ilişkileri hakkında hiç de küçümsenmeyecek bilgiler sağlayabilir. Belirtilen özelliklerinden dolayı iskelet çalışmalarında boy uzunluğunu tahmin etmek her zaman araştırıcıların ilgisini çeken bir konu olmuştur. Bu ilgiyi Türkiye de yapılan iskelet çalışmalarında da görmek mümkündür. Türkiye de en eski çalışmalarda bile boy hesaplamalarının yapıldığını görmekteyiz. Nitekim Angel (1951) da Troia nın çeşitli katmanlarından ve yakın çevresinden ele geçen iskeletleri antropolojik açıdan incelediği çalışmasında, Pearson formüllerini kullanarak boy uzunluğunu hesaplamıştır. Araştırıcı toplam 22 iskelette boy hesaplamıştır (Angel 1951:Tablo VII). Bu bireylerden biri (Tr 2) 12 13 yaşlarında bir çocuğa aittir. Geriye kalan 21 bireyin 9 u kadın, 12 si erkektir. Angel in verdiği değerlerin aritmetik ortalamasını hesapladığımızda, kadınların 155,00 cm, erkeklerin 161,40 cm, tüm yetişkinlerin ise 157,61 cm boyunda olduklarını görürüz. Bilindiği gibi Pearson (1899) boy formüllerini, 19 uncu yüzyılda Fransa da ölen bireylerin kadavralarının uzun kemik ölçülerinden geliştirmiştir. Bu çalışma, regresyon tekniğinin bu alandaki kullanımının ilk örneği olması açısından da ayrı bir öneme sahiptir. Ancak çalışmamızın bulguları, Pearson formüllerinin Troia ve çevresinde yaşayan insanları sistematik bir biçimde kısa boylu çıkardıklarını göstermektedir. İncelenen 7 bireyden sadece 1 i (Tr 27) bu genel eğilime ters yönde sonuç vermiştir. Bu bireyin özelliklerine yakından bakıldığında (Angel, 1951:16), yaşlı bir kadın olduğu ve omurlarında eğiklik olduğu görülecektir. Dolayısıyla, omurgayı dikkate almaksızın yalnızca uzun kemiklere dayanılarak yapılan hesaplamanın kişiyi olduğundan daha uzun boylu çıkarması gayet normaldir. Anatomik yolla yapılan hesaplamanın, omurları da hesaba kattığı için daha gerçekçi bir sonuç olduğuna dair kuşkumuz yoktur. Bu örnek bize aynı zamanda, anatomik metodun matematiksel metoda göre üstün olduğu bir başka noktayı daha göstermektedir. Anatomik metot, yapısı gereği, bireylerin boyuna katkı yapan tüm vücut bölümlerindeki bireye özgü değişim ve sapmalara duyarlıdır. Buna karşılık matematiksel metot dâhilinde yapılan hesaplamalar, Tr 27 örneğinde olduğu gibi, omurgadan kaynaklanan kısa boyluluğu ya da uzun boyluluğu yansıtma yeteneğinden yoksundur. İki hesaplama yöntemi arasındaki ortalama fark 0,94 mm olarak tespit edilmiştir (Çizelge 3). İlk bakışta bu, küçük bir farklılık gibi görünebilir. Ancak yukarıda özel durumunu açıklığa kavuşturduğumuz bireyin (Tr 27) değerlendirme dışında tutulmasının daha doğru olacağı düşüncesinden hareketle, hesaplamalar yeniden yapılmış ve iki hesaplama metodu arasındaki farkın 1,25 cm olduğu görülmüştür. Öte yandan 0,94 mm lik farkın bile istatistiksel olarak önemli bulunmuş olması, anatomik metodun boyu daha gerçekçi tahmin ettiğini açıkça ortaya koymaktadır.
8 Pearson formülleriyle yapılan boy uzunluğu tahminlerinin anatomik metoda oranla daha düşük değerler vermesinin en önemli nedeni, formüllerin çıkartıldığı populasyonun vücut oranlarının Troia ve çevresinde yaşayan insanlardan farklı olmasıdır. Troia ve çevresinde yaşayan insanların uzuv oranlarını bilmediğimiz için, farklılığın hangi vücut bölümünden kaynaklandığını tespit etmek şimdilik mümkün görünmemektedir. Ancak Pearson formüllerinin, toplam boy uzunluğunun neredeyse yarısını oluşturan oturma yüksekliğinin (yani omurga + kafa yüksekliği) hesaplamalara katılamamasının yukarıda sözü edilen farklılığın ortaya çıkmasında önemli bir payının olduğu kuşkusuzdur. Bu çalışmanın bulguları, eskiden yaşamış olan topluluklar için günümüz toplumlarından çıkartılan regresyon formüllerinin kullanımının sakıncalarına işaret etmektedir. Bu sorunun çözümü için değişik stratejiler takip edilebilir. Örneğin, boy hesaplamalarının mümkün olduğunca anatomik metotla yapılmasında yarar vardır. İkinci bir alternatif olarak, istatistiksel olarak yeterli sayıya ulaşan bir iskelet grubunda anatomik metotla boy hesaplandıktan sonra regresyon formüllerinin oluşturulması ve daha sonra da formüllerin anatomik hesaplamaya uygun olmayan bireylere tatbik edilmesi önerilebilir. KAYNAKLAR ANGEL JL (1951) Troy: The Human Remains. New Jersey: Princeton University Press. CHEN Y-J, HUANG T-J, HSU K-Y, HSU RW-W, CHEN C-W (1998) Subtalar distractional realignment arthrodesis with wedge bone grafting and lateral decompression for calcaneal malunion. Journal of Trauma 54:729-737. KROGMAN WM, İŞCAN MY (1986) The Human Skeleton in Forensic Medicine. 2nd ed. Springfield: Charles C. Thomas. LUNDY JK (1985) The mathematical versus anatomical methods of stature estimate from long bones. American Journal of Forensic Medicine and Pathology 6:73-76. OLIVIER G. (1969) Practical Anthropology. Springfield: Charles C Thomas. PEARSON K (1899) On the reconstruction of stature of prehistoric races. Mathematic contributions to the theory of evolution. Philosophical Transactions of the Royal Society of London A 192:169-244. PELİN C, DUYAR İ, ZAĞYAPAN R, KAYAHAN E, AĞILDERE M, ERAR A. (2005) Body height estimation based on dimensions of sacral and coccygeal vertebrae. Journal of Forensic Sciences 50:294 297. TIBBETS GL (1981) Estimation of stature from the vertebral column in American Blacks. Journal of Forensic Sciences 1981;26:715 23.