BAĞ DOKU HİSTOLOJİSİ DERS NOTLARI -2

Benzer belgeler
BAĞ DOKUSU. Prof. Dr. Levent ERGÜN

Bağ doku. Mezodermden köken alır. En Yaygın bulunan dokudur ( Epitel, Kas, Kemik sinir)

DOKU. Dicle Aras. Doku ve doku türleri

BAĞ DOKUSU. Gevşek Bağ Dokusu Sıkı Bağ Dokusu (Düzenli, Düzensiz) Özelleşmiş Bağ Dokusu

Düz Kas. Nerede???? İçi boş organların duvarı, Kan damarlarının duvarı, Göz, Kıl follikülleri. Mesane. Uterus. İnce bağırsak

Atatürk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Histoloji Embriyoloji Anabilim Dalı Bağ dokunun iplikleri

Bağ ve kemik dokusu biyokimyası. Prof.Dr. Ümit TÜRKOĞLU

EKSTRASELÜLER MATRİKS

11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU

KALP KASI Kalpte ve kalpten çıkan büyük damarlarda bulunur. Miyofilamanların organizasyonu iskelet kasındakilerle aynıdır; histolojik kesitlerde

HİSTOLOJİ. DrYasemin Sezgin

KİNEZYOLOJİ ÖĞR.GÖR. CİHAN CİCİK

ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER

Sıkı bağ dokusu yapısında parankimi yada dalak pulpasını. birbiriyle devamlılık gösteren bölümlere ayıran trabekulaların

LİPOPROTEİNLER. Lipoproteinler; Lipidler plazmanın sulu yapısından dolayı sınırlı. stabilize edilmeleri gerekir. kanda lipidleri taşıyan özel

ABSTRACT ANAHTAR SÖZCÜKLER / KEY WORDS

FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU

13 HÜCRESEL SOLUNUM LAKTİK ASİT FERMANTASYONU

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ...

Hücre. 1 µm = 0,001 mm (1000 µm = 1 mm)!

Tıp Fakültesi 1. Sınıf Genel Histoloji Laboratuvar Ders Programı

HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ. YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111

LENFOİD SİSTEM DR GÖKSAL KESKİN ARALIK-2014

VÜCUDUMUZDA SISTEMLER. Destek ve Hareket

Heterolog tip I kolajen biostimulation deri hücresi

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar

ADIM ADIM YGS-LYS 37. ADIM HÜCRE 14- ÇEKİRDEK

KAS DOKUSU. Prof.Dr. Ümit TÜRKOĞLU

Epitel hücreleri glikokaliks denen glikoprotein örtüsü ile çevrilidir. Epitel hücrelerinin birbirine yapışmasını sağlar. Epitel hücrelerinin üzerine

Özofagus Mide Histolojisi

Kemik iliği yapısı Miyeloretiküler Bağ Dokusu

Atatürk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Histoloji Embriyoloji Anabilim Dalı. Histoloji I Hücre. Doç.Dr. Nejdet ŞİMŞEK

KAS DOKUSU. Kontraksiyon özelliği gelişmiş hücrelerden oluşur Kas hücresi : Fibra muskularis = Kas teli = Kas iplikleri

İSKELET YAPISI VE FONKSİYONLARI

11. SINIF KONU ANLATIMI 29 ENDOKRİN SİSTEM 4 BÖBREK ÜSTÜ BEZLERİ (ADRENAL BEZLER)

ENDOTEL YAPISI VE İŞLEVLERİ. Doç. Dr. Esra Atabenli Erdemli

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger

FİZYOTERAPİDE KLİNİK KAVRAMLAR. Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ

Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler

HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücrenin fiziksel yapısı. Hücre membranı proteinleri. Hücre membranı

Destekleme Koruma Hareket. Kemik dokusunun Fonksiyonları. Mineral depolama (Ca, P) Kan yapımı Enerji depolama (kemiklerdeki sarı kemik iliği)

İnsan vücudunda üç tip kas vardır: İskelet kası Kalp Kası Düz Kas

KIKIRDAK DOKUSU. Prof.Dr. Bülent AHISHALI. İstanbul Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı

Kemik Doku. Prof.Dr.Ümit Türkoğlu

HİSTOLOJİ VE EMBRİYOLOJİ ANABİLİM DALI. Doç. Dr. Meltem KURUŞ Yrd.Doç. Dr. Aslı ÇETİN

KEMİK DOKU HİSTOLOJİSİ DERS NOTLARI - 1

İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL

II.Hayvansal Dokular. b.bez Epiteli 1.Tek hücreli bez- Goblet hücresi 2.Çok hücreli kanallı bez 3.Çok hücreli kanalsız bez

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ

MAKEDONYA BİYOLOGLAR BİRLİĞİ. Çözümler

Hücre Nükleusu, Nükleus Membranı, Nükleus Porları. Doç. Dr. Ahmet Özaydın

Fizyoloji. Vücut Sıvı Bölmeleri ve Özellikleri. Dr. Deniz Balcı.

Mikroskobun Yapımı ve Hücrenin Keşfi Mikroskop: Robert Hooke görmüş ve bu odacıklara hücre demiştir.

Histoloji ve Embriyolojiye Giriş. Histolojiye Giriş

İ. Ü İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Filiz Aydın

İLK DEFA 1665 YILINDA ROBERT HOOK, MANTAR DOKUSUNU İNCELEMİŞ GÖZLEMLEDİGİ YAPILARDA KÜÇÜK BOŞLUKLAR GÖRMÜŞ VE GÖRDÜĞÜ BU BOŞLUKLARA İÇİ BOŞ ODACIKLAR

Kalp Fonksiyonları KALP FİZYOLOJİSİ. Kalp Fonksiyonları. Kalbin Lokalizasyonu ve Ölçüleri. Kalbin Lokalizasyonu ve Ölçüleri. Dolaşım Sistemleri

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 2 DAMARLAR

Anatomik Sistemler. Hastalıklar Bilgisi Ders-2 İskelet-Kas-Sinir Sistemleri

Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU

İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof. Dr. Filiz Aydın

Proteinlerin Tersiyer & Kuaterner Yapıları. Dr. Suat Erdoğan

Kloroform, eter ve benzen gibi organik çözücülerde çözünen bunun yanı sıra suda çözünmeyen veya çok az çözünen organik molekül grubudur.

CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN TEMEL BİLEŞENLER

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1: HİSTOLOJİYE GİRİŞ VE TEMEL HİSTOLOJİ TEKNİKLERİ...1

11. SINIF KONU ANLATIMI 48 DOLAŞIM SİSTEMİ 1 KALP KALBİN ÇALIŞMASI

CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ Beslenme Boşaltım Üreme Büyüme Uyarıları algılama ve cevap verme Hareket Solunum Hücreli yapı

Kuramsal: 28 saat. 4 saat-histoloji. Uygulama: 28 saat. 14 saat-fizyoloji 10 saat-biyokimya

Organizmanın en sert dokusudur. Kemik dokusunun hücreler arası maddesinin içinde kollajen teller ve inorganik elemanlar bulunur. İnorganik elemanlar

Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU

HÜCRE. Yrd.Doç.Dr. Mehtap ÖZÇELİK Fırat Üniversitesi

BAĞ DOKUSU. Prof. Dr. Levent ERGÜN

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI

KAS FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

PLASENTANIN OLUŞMASI. Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU

Canlıların yapısına en fazla oranda katılan organik molekül çeşididir. Deri, saç, tırnak, boynuz gibi oluşumların temel maddesi proteinlerdir.

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #12

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #18

Hayvan Yapı ve İşlevine Giriş

VÜCUT SIVILARI. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN. Copyright 2004 Pearson Education, Inc., publishing as Benjamin Cummings

ENDOKRİN BEZ EKZOKRİN BEZ. Tiroid bezi. Deri. Hormon salgısı. Endokrin hücreler Kanal. Kan akımı. Ter bezi. Ekzokrin hücreler

Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir.

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

1.2)) İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİSİ

11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI

DOKULAR. A-Hücreler B-Hücrelerarası madde (intersellüler substans) veya -Temel madde (Fundamental substans)

Hücreler arası Bağlantılar ve Sıkı bağlantı. İlhan Onaran

ADIM ADIM YGS LYS. 73. Adım ÜREME BÜYÜME GELİŞME EMBRİYONİK ZARLAR İNSAN EMBRİYOSUNUN GELİŞİMİ-1

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın

Solunum: Solunum sistemi" Eritrositler" Dolaşım sistemi"

HAYVANSAL DOKULAR Doku Histogenez

KAS VE HAREKET FİZYOLOJİSİ

OKSİJENLİ SOLUNUM

İskelet ve kemik çeşitleri nelerdir?

ENDOKRİN SİSTEM #4 SELİN HOCA

FARMAKOKİNETİK. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

LİPOPROTEİN METABOLİZMASI. Prof.Dr. Yeşim ÖZKAN Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı

*Canlıların canlılık özelliği gösteren en küçük yapı birimine hücre denir.

YAZILIYA HAZIRLIK SORULARI. 9. Sınıf 2 KARBONHİDRAT LİPİT (YAĞ)

Transkript:

BAĞ DOKU HİSTOLOJİSİ DERS NOTLARI -2 B. Fundamental substans (ekstrasellüler matriks=ecm): Bağ dokusunun hücrelerarası maddesi hücrelere oranla hacimce daha çok olduğundan fundamental substanlı ( hücrelerarası maddesi bol anlamında!!) bir doku olarak tanımlanır. Yani diğer dokulardan (epitel, kas, sinir) farklı olarak, bağ dokusunun ana bileşeni ECM dir. Bu ECM; şekilsiz bir temel madde, doku sıvısı ve çeşitli liflerden (kollagen, retikülin, elastik) oluşur. Fundamental substans (ECM) bağ dokusunun ana fonksiyonu olan homostazis in yapıldığı yer olarak da tanımlanabilir. Temel madde; hücrelerin yüzeyindeki reseptör proteinlerine ( integrinler) ve diğer matriks bileşenlerine bağlanarak matriksin dayanıklılığı ve sertliğine katkıda bulunan anyonik makromoleküller ( glikozaminoglikanlar ve proteoglikanlar) ve çoklu yapışkan glikoproteinlerden ( laminin, fibronektin ve başkaları ) oluşan yüksek düzeyde su sever (hidrofilik) akışkan bir komplekstir. Bu moleküller yapısal işlevlerinin yanısıra, hücre çoğalmasını ve farklılaşmasını kontrol eden hormonlara yönelik bir depo oluşturmak gibi, başka önemli biyolojik işlevleri de gerçekleştirir ( Junqueiera 2006, s:95). Bağ dokusunun besleyici,destekleyici ve bağlayıcı fonksiyonları fundamental substansı tarafından yerine getirilir. Fundamental substans hücreler ile kan arasında madde alış verişinin yapıldığı bir ortamdır aynı zamanda. Bağ doku fundamental substansını(ecm); I. Amorf ( şekilsiz temel madde) ve II. Fibröz ( bağ doku iplikleri) kısım olmak üzere ikiye ayırarak incelemek konuyu daha anlaşılır kılar: Fundamental substansın amorf ( heparin hariç) ve fibröz kısmı büyük ölçüde fibroblastlar tarafından yapılır. Embriyonal bağ dokularında ise bunlar mezenkim hücreleri tarafından yapılır. I. Fundamental substans'ın amorf (şekilsiz) kısmı: Bütün bağ doku türlerinde bağ doku hücreleri ve iplikleri strüktür göstermeyen, kolloidal özellikte, renksiz, şeffaf bir maddeler kompleksi içine yataklanmışlardır, ki bu madde bağ doku fundamental substansının amorf kısmını oluşturur. Bu amorf kısım başlıca şu üç grup maddeden oluşur: a. Glikozaminoglikanlar (asit mukopolisakkaridler) b. Glikoproteinler c. Doku sıvısı a. Glikozaminoglikanlar (asit mukopolisakkaridler):

Glikozaminoglikanların (GAG) her molekülü hidrofiliktir. Amorf maddedeki suyun tamamı bunlara bağlıdır. Bu nedenle ayağa kalkdığımızda bağ dokudaki su aşağıya doğru akmaz. Aynı nedenden dolayı bağdokunun suyunu enjektörle aspire etmek mümkün değildir. Bağ doku amorf maddesinin sol halinde bulunması hücre ve diğer dokuların beslenmesinin yanısıra bağ doku hücrelerinin hareketleri için de zorunludur. Makrofajlardaki bazı özel hidrolazların yokluğunda GAG ların turn-over ları gecikir veya bozulursa; Hurler s sendromu, Hunter s sendromu, Sanfilippo sendromu, Marquios sendromu gibi bozukluklar meydana gelir). GAG lar ; 1.Sülfatsız ve 2. Sülfatlı GAG lar olarak iki gruba ayrılırlar : 1.Sülfatsız GAG : (turn-over ları 2-4 gündür) -Hyaluron asiti: Fibroblastlar tarafından salgılanır, amorf maddenin sol-gel durumunu ayarlar. ( not: hyaluronidaz üretebilen bazı bakteriler bağ doku viskozitesini azaltarak daha hızlı yayılma etkisine sahiptirler. 2. Sülfatlı GAG (bunlara proteoglikanlar adı da verilir): turn-over ları 7-10 gündür) Bunlar bağ doku ipliklerinin organizasyonunda görev alırlar. Belirgin bir osmotic basınca ve dolayısıyla çok yüksek şişme kapasitesine sahiptirler. Bunlardan önemlileri ve işlevleri şunlardır; -Dermatan sülfat: Çeşitli bağ dokularında (dermis, tendon, ligament, fibröz kıkırdak) kollagen ipliklerin (I. tip kollagen) organizasyonunda görev yaparlar. -Heparan sülfat: Retikülin ipliklerinin ( III. tip kollagen ) organizasyonunda görev yaparlar (dalak, hepar, lenf nodları). -Kondriotin sülfat: Hyalin ve elastik kıkırdakta kollagen (tip II kollagen) ve elastik ipliklerin organizasyonunda görev yapar. - Keratan sülfat : Kornea da bulunur, tip VI ve tip VIII kollagen liflerle ilgilidir. b. Glikoproteinler: Çeşitli bağ ve destek dokuların amorf maddesinde yerine göre bulunan başlıca glikoproteinler şunlardır: - Fibronektin: Bağ dokuda fibroblastlar tarafından salgılanır, bağ doku hücrelerini kollagen ipliklere bağlar. - Kondronektin: Kıkırdak dokuda kondroblastlar tarafından salgılanır, kıkırdak hücrelerini kollagen ipliklere bağlar. - Osteonektin: Kemik dokuda osteoblastlar tarafından salgılanır, kemik hücrelerini kollagen ipliklere bağlar. - Laminin: Epitel hücreleri tarafından salgılanır, epitel hücrelerini bazal membrandaki retikülin ipliklerine bağlar. - Entaktin: Bazal membranda bulunur, laminini tip IV kollagene bağlar.

- Trombospontin : Deri, kas ve kan damarlarında bulunur, bulunduğu yere gore fibroblast, düz kas ve endotel hücreleri tarafından salgılanır. c. Doku sıvısı: Bağ doku amorf kısmının bir miktarını da doku sıvısı adı verilen, kan plazmasına benzeyen bir sıvı oluşturur. Kapillar damarlardan amorf madde içine geçen besin maddeleri, hormonlar ve iyonları içeren sıvıdır. Doku ve hücrelerin beslenmesine, ayrıca amorf maddenin sol-gel durumunun ayarlanmasına yardım eder. Bu sıvı aynı zamanda doku ve hücrelerde oluşan metabolik artıkların uzaklaştırılmasını da sağlar. Metabolik artıklar doku sıvısı vasıtasıyla tekrar kapillarlara aktarılır ve bu yolla, vücuttan atılmak üzere, karaciğer, böbrek gibi organlara ulaştırılır. Doku sıvısı statik bir sıvı değildir. Devamlı olarak yenilenir. Patolojik etkiler altında doku sıvısında artış olursa ödem şekillenir. (Doku sıvısının şekillenmesi ve drenajı: Doku sıvısının kaynağı kapillar damarlardır. Kapillar içindeki sıvıya etki eden iki kuvvet vardır; 1. kalbin pompalayıcı etkisine bağlı olan hidrostatik basınc ve 2. damar dışı sıvının tekrar emilimini sağlayan, kan plazmasındaki proteinlerden kaynaklanan kolloidal ozmotik basınc. Kapillarların arteriel ucunda hidrostatik basınç ozmotik basınçtan daha yüksek olduğu için, normal olarak su, iyonlar ve küçük molekül ağırlıklı maddeler dışarı çıkarak doku sıvısını oluştururlar. Kapillerlerin venöz yarımlarında ise hidrostatik basınç düşük buna karşın colloidal ozmotik basınç yüksek olduğundan doku sıvısı tekrar damar içine çekilir. Geri emilen su miktarı çıkandan daha azdır, geri kalan su ve diğer bazı maddeler ise lenf kapillarları yoluyla tekrar dolaşıma döner. Normal olarak çıkan ve geri dönen su ve diğer maddeler arasında denge mevcuttur. Bazı patolojik durumlarda doku sıvısı artarsa ödem şekllenir. Ödem; venöz veya lenf damarlarının tıkanmaları sonucu, kalp yetmezlikleri sonucu veya çeşitli beslenme bozuklukları gibi çok çeşitli nedenlerle oluşabilir). II. Fundamental substans'ın fibröz kısmı: Bağ doku fundamental substansının fibröz kısmını fibroblastlar tarafından salgılanan başlıca kollagen ve elastin adlı proteinlerden oluşan lifler teşkil eder. Elektron mikroskopik yapıları ve boyanma özellikleri dikkate alındığında ; kollagen, retikülin ve elastik iplikler olmak üzere üç çeşittir. Kollagen ne retikülin ipliklerinin her ikiside tropokollagen adı verilen proteinden yapılır, oluşan iplik demetleri 50 nm den daha küçük çaplıysa retikülin iplikleri, 50 nm den büyük çaplıysa kollagen iplikler olarak adlanırlar. a. Kollagen iplikler:

Kollagen iplikler bağ dokusundan başka kıkırdak ve kemik dokusunda da bulunurlar. Bağ dokusunda fibroblastlar, kıkırdak dokusunda kondroblastlar, kemik dokusunda osteoblastlar ve dişte odontoblastlar tarafından sentezlenirler. Ayrıca arter duvarında, solunum- sindrim yollarında ve uterusta bulunan düz kas hücrelerinin tip I ve tip III kollagen sentezleyebilirler. Epitel hücrelerinin de tip IV kollagen sentezledikleri bildirilmektedir. Kollagen vücutta en çok bulunan proteinlerden (glikoprotein) biridir. Dokularda en az 12 farklı formda kollagen bulunduğu bildirilmekte ise de, bugün için özellikleri açıkca tanımlanmış 5 tip kollagen maddesi bilinmektedir. Bunların hepsininde ana ögesi tropokollagen adlı maddedir. Kollagenez = kollagen sentezi: - Kollagen sentezleyen hücreler: En önemlileri ; fibroblastlar, kondroblastlar, osteoblastlar. - Kollagen sentezıyle ilgili en çok kullanılan amino asitler: glisin, prolin, aspartic acid, hidroksiprolin, hidroksilizin, arginin, leucine. Sentezde kullanılan amino asit çeşitine bağlı olarak farklı tiplerde kollagenler ortaya çıkar. - İlgili hücre poliribozom larında bir araya getirilen adı geçen amino asitler preprokollagen molekülleri halinde birleştirilir ve ger içine enjekte edilirler. Preprokollagen üçlü sarmal halindedir ve uçlarından işaretleyici peptidlerle sabitlenmişlerdir. - ger içinde preprokollegen in işaretleyici uçları koparılıp ayrılır ve prokollagen e dönüştürülür. Ayrıca bunlara burada karbonhidratlarda eklenir. - Prokollagen ger + Golgi içinde, prolin hidroksilaz ve lizin hidroksilaz enzimlerinin etkisiyle hidroksilasyon ve glikolizasyon işlemlerinden geçirilir (bu işlemler için kofaktör olarak askorbik asit (Vit. C) gerekir, yetersiz yara iyileşmeleri C vitamini eksikliği ile oluşan iskorbitin özelliğidir). Bu işlemler prokollagen in hücre içinde polymerize olmasını önler.

- Prokollagen Golgi den hücre dışı ortama verilir. Matriks içindeki prokollagen peptidaz adlı özel enzimler ; prokollagen in polymerize olmasını önleyen peptidleri ( registrasyon peptidleri) ortadan kaldırır. Bu değiştirilmiş protein tropokollagen adını alır ve polymerize olarak iplikcik lere dönüşür. İplikcikler de birbirleriyle birleşerek iplik leri oluşturur. Fibroblastlarda sentezlenip ara madde olarak salgılanan tropokollagen molekülleri Tip I, Tip II, Tip III kollagenlerde özel bir tertiplenmeyle mikroiplikcikler oluştururlarken, Tip IV ve Tip V kollagenlerde özel bir tertiplenme göstermeksizin ipliksel makromoleküller halinde kalırlar. Bu özel tertiplenme durumundan dolayı mikroiplikcikler enine bantlaşma gösterirler, bu nedenle mikroiplikciklerin birleşmesi ile oluşan fibriller ( Tip I, Tip II, Tip III) enine bantlaşma gösterirler, buna karşın Tip IV ve Tip V kollagenden oluşan fibriller enine bantlaşma göstermezler. Bu 5 tip kollagen ipliğin özellikleri şöyle sıralanabilir: - Tip I kollagen: Dermis, kemik, diş, tendo, ligament, fibröz kıkırdak ve organ kapsüllerinde bulunur. Yerine göre iplikler halinde veya demetler teşkil etmiş olabilir. Her iplik farklı sayıda iplikcikten oluşur, iplikler de birleşerek demetler ( bantlar) yaparlar. Tip I kollagen iplik demetleri 1-20 mikron çapında olabilir, uzunlukları ise farklıdır. Demetler birbirleriyle anastomozlaşabilir, enine bantlaşma gösterirler. - Tip II kollagen: Hyalin ve elastik kıkırdakta, nucleus pulposus'ta, vitreus humor'da bulunur. Küçük çaplı iplikcik bantları oluştururlar, demetleşme göstermezler. İplikcikler enine bantlaşma gösterirler. - Tip III kollagen: Fötal deri, bazal membranlar, düz kas dokusu, yara iyileşme yerleri ve kemik iliği, dalak, lenf düğümleri gibi organların stromasında bulunur. Küçük çaplı bantlar yaparlar, büyük demetler yapmazlar. Bu tür kollagene aynı zamanda retikülin iplikleri de denir. - Tip IV kollagen: Bazal membranın bazal lamina katında bulunur. Unpolimerize veya hafifce polimerize tropokollagen moleküllerinden oluşur. Sadece birkaç veya hiç iplikcik oluşur, iplik oluşmaz, enine bantlaşma göstermez. - Tip V kollagen: Sadece plasenta'daki bazal membranlarda bulunur. Bazal membranı alttaki stromaya bağlayan çapa iplikciklerini yaparlar. Enine bantlaşma göstermez. Diğer kollagenler; - Tip VI kollagen: Böbrek, karaciğer, uterus bağ dokusu, göz korneasında bulunmuştur. - Tip VII kollagen: Deride, dermis-epidermis birleşme yerinde bulunduğu, tip I ve tip III kollagenler etrafında ilmek oluşturduğu bildirilmektedir. - Tip VIII kollagen: Aortun endotel hücreleri tarafından salgılandığı (endotelyal kollagen), kornea epitelinin bazal laminasını oluşturduğu bildirilmektedir. - Tip IX, Tip X ve Tip XI kollagen : Kıkırdakta bulunduğu bildirilmektedir. - Tip XII kollagen: Dokulardaki dağılım ve fonksiyonları henüz aydınlatılmamıştır.

Kollagen iplikler esnek değildir. Mekanik basınç ve çekilmeler etkisiyle uzamaz ve bu tür etkilere karşı büyük direnç gösterir. Buna karşılık eğilip bükülebilme özelliği gösterirler. Kaynatılınca eriyip jelatin denen maddeye dönüşürler. b. Retikülin iplikleri: Bu tür bağ dokusu iplikleri Tip III kollagenden yapılmışlardır. İncedirler, 0.5-2 mikron çapındadırlar, yerine göre anastomozlaşarak ağ oluştururlar. Organ duvarlarındaki düz kaslar etrafında, kan yapan organların stromasında, bazal membranlarda bol bulunurlar. Embryogenez sırasında ve yara iyişeşmesi sırasında çoğu bağ dokuları bol miktarda retikulum ipliği içerir, daha sonra bunların yerini Tip I kollagen alır. Retikulum iplikleri gümüş boyaları ile iyi boyandıkları için arjirofil iplikleri (gümüş seven iplikler) adını da alırlar. c. Elastik iplikler: Organizmada en az bulunan bağ doku ipliği türüdür. Elastik iplikler ; elastic lif sisteminin ( oksitalan + elaunin + elastic) en yaygın bileşenidir. Elastik kıkırdak, bazı ligamentler, elastik arterler ve akciğerlerde bol bulunurlar. Genelde 1-4 mikron çapındadırlar. Birbirleriyle anastomozlaşarak ağlar veya membranlar yapabilirler. Ayrıca dallanmadan birbirine paralel demetler oluşturabilirler (ligamentlerde). İleri derecede uzayabilirler.

(internet ten alınmıştır) Elastik iplikler elastin adı verilen proteinden yapılmışlardır. Elastin'in öncüsü olan proelastin büyük ölçüde fibroblastlar, ikinci derecede ise düz kas hücreleri tarafından sentezlenir ve salgılanırlar. Bu madde hüceden dışarı verilince polimerize olur ve iplik şeklini alır. Elastik liflerin sentezi: Elastik lifler fibroblastlar (deri ve tendonlarda), kondroblastlar ( kulak kepçesi, epiglottis, larinks, solunum yollarında) ve düz kas hücreleri ( aorta ve büyük damarlarda) tarafından sentezlenir. Elastik lif sistemi nin yapıları peşpeşe üç evrede gerçekleşir: Birinci evrede; fibrilin adı verilen büyük moleküllü madde başta olmak üzere çeşitli glikoproteinlerin oluşturduğu 10 nm lik mikrolifcik demetlerinden oksitalan lifleri ortaya çıkar. Oksitalan lifler gözün zonula liflerinde ve dermiste elastic sistemi bazal laminaya bağladığı bölgede bulunur. Oksitalan lifler elastic değildir, çekmelere karşı dirençlidir. İkinci evrede; Oksitalan mikro lifcikleri arasına elastin adlı protein düzensiz olarak birikerek elaunin lifleri ni oluşturur. Bunlar dermisteki ter bezlerinin çevresinde bulunur. Üçüncü aşamada ; elaunin lifleri etrafına elastin proteininin lifin ortasını iyice dolduruncaya kadar birikmesiyle elastik lifler ortaya çıkar. Elastin ön maddesi olan proelastin küre biçimli (70 kda) bir moleküldür. Elastik liflerin yapısına glisin ve prolin amino asitleri bolca girer, ayrıca iki önemli amino asit dezmozin ve izodezmozin de içerir. Bu amino asitler (dezmozin ve izodezmozin) olgun elastic liflerin çapraz bağlanmalarını, lastik bandlar gibi gerilmelerini ve geri çekilmelerini mümkün kılar.yapıya daha az oranda iştirak eden diğer amino asitlerde vardır. Bu maddeler poliribozom, ger ve Golgi

üçgeninde ; proelastin tropoelastin elastin olarak sentezlenir. Golgi den ayrılarak matrikse geçen elastin polymerize olarak elastic iplikciklere dönüşür. BAĞ ve DESTEK DOKUSU TİPLERİ: Vücudumuzun değişik yerlerinde, yerel fonksiyona uygunluk kazanmış, farklı görünüm, yapı ve kıvamda bağ ve destek dokuları bulunur. Farklılık yukarıda açıkladığımız bağ dokusu hücrelerinin, ipliklerinin ve amorf maddesinin bağ dokulardaki miktar ve organizasyonundan ileri gelir. Bu ölçülere göre bağ dokuları aşağıdaki gibi sınıflandırılır: BAĞ ve DESTEK DOKULAR A. Embryonal bağ dokular B. Olgun bağ dokular C. Özelleşmiş bağ dokular 1. Mezenkim dokusu 1. Gevşek bağ dokusu 1. Kıkırdak dokusu 2. Müköz bağ dokusu 2. Sıkı (kompakt, tıkız) bağ dokusu 2. Kemik dokusu - düzenli 3. Kan dokusu - düzensiz 3. Retiküler bağ dokusu 4. Yağ dokusu A. Embriyonal bağ dokular: 1. Mezenkim dokusu: Embryonal dönemde ve fötal dönemin ilk yarısında bulunur. Doku; mezenkim hücreleri ile bunların arasını dolduran amorf fundamental substansdan ibarettir. Bu doku

bundan sonraki gelişmelerle tüm destek dokularına orijin verir. 2. Müköz bağ dokusu: Mezenkim dokusunun biraz daha gelişmiş şeklidir. Olgun bağ dokuları ile mezenkim dokusu arasında geçiş tipidir. Hücreleri mezenkim hücrelerine benzer ancak biraz fibroblast özelliği kazanmıştır. Amorf ara madde içinde tek tük kollagen lifler de bulunur. Müköz bağ dokusu fötal dönemin ikinci yarısında bulunur. Dokuda ağırlıklı unsur hyaluronik asitten oluşan bol miktardaki şekilsiz ara maddedir. Müköz bağ dokunun en tipik örneği göbek kordonundaki Wharton peltesi dir ( müköz bağ doksu bol proteoglikanlar içerir, bundan dolayı belirgin bir osmotic basınca ve dolayısıyla çok yüksek şişme kapasitesine sahiptirler. Bu özellikleri dokuyu sıkıştırmalara karşı dirençli kılar.. Bu nedenle fetus-anne arasındaki sıvı, gaz ve besin trafiğini sağlayan göbek bağının damarları proteoglikanca zengin bir bağ dokusuyla sarılarak güvenceye alınmıştır). Ayrıca erişkinlerdeki genç diş pulpası da müköz bağ dokusu özelliğindedir. Müköz bağ dokusu damar ve sinirlerden de zengindir. Temel maddesi içinde makrofajlar ve lenfositler de bulunabilir. B. Olgun bağ dokular: 1. Gevşek bağ dokusu (areolar bağ dokusu):

k:koll.iplik demet r: etikülin ipl. e: elastic iplik m: mastosit p: plazma hücresi f: fibroblast h: histiyosit d: melanosit l: lenfosit per: perisit lip: liposit kap:kapillar Vücutta bulunan en yaygın bağ doku tipidir. En çok fibroblast ve makrofajlar olmak üzere, retikulum hücreleri dışında, tüm bağ dokusu hücrelerini içerirler. Her üç iplik türü de bulunur, iplikler gevşek düzenlenmiştir. Bol miktarda doku sıvısı göletleri içerir. Areolar bağ dokusu adı da verilir. Organizmanın su metabolizmasında önemli yer tutar. İleri derecede rejenerasyon kabiliyeti vardır.

Gevşek bağ dokusunun bulunduğu yerler: Derinin stratum papillare'si, derialtı bağ dokusu(subcutis), kas ve sinir telleri arası ( endomizyum ve endonöyrium), tubuler iç organların lamina propriya ve submukoza katmanları, bezlerin çevresinde gevşek bağ dokusu bulunur. Gevşek bağ dokusu vücudumuzda oldukca geniş bir dağılıma sahiptir. Şüphesiz bulunduğu yere bağlı olarak organdan organa az çok farklılıklara sahip olabilirler. Bu farklılıkları yaratan kriterler göz önüne alınarak; hakiki gevşek bağ dokusu, membranöz bağ dokusu, örgümsü bağ dokusu, trabeküler bağ dokusu olarak ayrılabilir. Hakiki gevşek bağ dokusu; kas demetlerinin, damar ve sinirlerin çevresinde, bezlerin lob ve lobcukları arasında interstisyumu oluşturur. Özellikle onduleli kollagen lif demetleri ve çok az elastik lifler, en çok fibroblastlar olmak üzere tüm bağ doku hücreleri bulunabilir. Bu doku faydalı maddeleri organlara taşırken zararlı maddelerin de uzaklaştırılmasında hizmet görür ( çünkü doku sıvısı göletleri boldur). Yağ dokusuyla birlikte vücudun su dengesini de sağlar. Vücuda giren yabancı maddeler etrafında granulasyon dokusu oluşturarak organizmayı korur. Hasarlanan yerlerde genç granulasyon dokusu oluşturarak onarım sağlar. Hakiki gevşek bağ dokusunun özel bir tipi de ovaryum stromasında ve endometrium'un lamina propriyasın'da bulunur. Çok sayıda hücre ve retikülin lifleri içeren bu doku daha çok embryonal bir blastem özelliğinde olup ileri derecede histogen (yeni doku oluşturma ) yeteneğe sahiptir. Buradaki hücreler ovaryum follikülleri etrafında teka hücrelerine, uterusta ise Decidua hücrelerine farklılaşmağa daima hazır bir durumdadırlar. Membranöz bağ dokusu pleura, periton, pericardium, mezenterium da bulunur. Her yönde çaprazlaşan kollagen fibril demetlerinin yüzeyel olarak yayılmasından oluşmuştur. Omentum majus'ta bu kollagen fibriller geniş aralıklı bir doku oluşturarak "areolar bağ dokusu"nu yaparlar. Örgümsü bağ dokusu onduleli seyreden oldukca kalın kollagen lif demetleri, az sayıda elastik lif ağları arasında yerleşmiş az sayıda hücre içerirler. Hücre sayısı damar ve sinirler etrafında biraz artmıştır. Bu tip doku dermis'in stratum retikülare'sinde ve bazı mukozaların lamina propriyasında bulunur. Trabeküler bağ dokusu areolar bağ dokusuna benzerlik gösterir, sadece burada tek birkollagen fibril demetinden kurulu bağ dokusu trabekülleri vardır. Bu trabeküller sirküler seyirli elastik lifler ile sarılmıştır. Bu dokuda az sayıda fibrosit görülür. Beyin zarlarından arachnoid bu yapıdadır. 2. Sıkı ( kompakt, tıkız ) bağ dokusu:

Sıkı bağ dokusu mekanik çekimlerin çok olduğu yerlerde bulunur. Hücrelerden ziyade daha çok lifler içerir. Kollagen lif demetleri çok ve sıktırlar. Dolayısıyla içinde küçük kan damarları azdır, bu nedenle metabolizması da yavaştır. Gevşek bağ dokusu hücrelerden zengin iken sıkı bağ dokuda hücre azdır, dokuya hakim olan unsur fundamental substansdır, bilhassa fibröz unsurlar boldur. Dokuya hakim olan ipliklerin seyir durumuna göre sıkı bağ dokusu aşağıdaki gibi tiplere ayrılır: a. Düzensiz sıkı bağ dokusu: Kollagen iplikler hakimdir, değişik yönlerde seyrederek bir keçe örgüsü görünümü kazanmıştır. Arada elastik ipliklere de raslanır. Bulunduğu yerler: organ kapsülleri, trabeküla ve septumları, kemik, kıkırdak zarları, duramater ve en önemlisi derinin dermis tabakası. (internet ten alınmıştır) b. Düzenli sıkı bağ dokusu: Bağ doku iplikleri dokuya etki yapan güce göre paralel (tendo ve ligamentler), dikey ( dişlerin periodontium'ları) ya da hem paralel hem dikey (kasların fasiya ve aponöyrozları) seyrederler ve sıkı şekilde birbirlerine sokularak demetler yaparlar. Düzenli sıkı bağ dokusu içerdiği ipliklerin türüne göre de şöyle ayrılırlar: - Kolllagen türdeki düzenli sıkı bağ dokular: Tendo, ligamentler, fasiya ve aponöyrozlar.

- Elastik türdeki düzenli sıkı bağ dokular: Elastik ligamentler, elastik membranlar, elastik arterlerin tunika mediyası. 3. Retiküler bağ dokusu: Hücreden zengin bir dokudur. Retikulum hücreleri ve bunları dıştan destekleyen retikulum ipliklerinden oluşur. Bu dokuda, retikulum hücreleri sıvı ve hücre geçişine izin veren ince, üç boyutlu bir ağ örgüsü (süngersi bir yapı!!) oluşturmuştur. Bu ağ örgüsünün boşluklarında değişik gelişme aşamalarında bulunan kan hücreleri bulunur. Hücreler arasındaki şekilsiz temel madde gevşek bağ dokusundaki kadar bol değildir. Retiküler bağ dokusu lenfoid-immun system ve hematopoietik organların çatısını oluşturur (lenf nodları, tonsiller, dalak, kırmızı kemik iliği ). Bu çatı içinde kollagen ve elastik iplikler bulunmaz, bu iplikler sadece organı saran kapsüla ve ondan ayrılan trabeküller içinde gözlenirler. 4. Yağ dokusu ( adipöz doku ): Yağ hücrelerinin hakim olduğu özel bir bağ dokusu tipidir.

(internet ten alınmıştır) Vücudun yedek enerji deposu durumundadır. Vücut ağırlığının bayanlarda %20-25'i, erkeklerde %15-20'si yağdır. Depo yağ yaklaşık 40 günlük enerji rezervidir. Yağ dokusu vücudun en büyük enerji (trigliserid halinde ) deposudur. Vücutta enerji depolayan diğer iki önemli organ ise karaciğer ve kas tır (glikojen halinde). Trigliseritler daha düşük yoğunlukta olmaları ve daha yüksek kalori değerleri bulunması nedeniyle karbonhidratlarardan daha öncelikli olarak değerlendirilirler. Metabolik aktiviteleri ve görünümleri birbirinden farklı olan iki tip yağ dokusu vardır: a. Beyaz (ya da sarı)yağ dokusu ve b.esmer yağ dokusu. Her ikiside kan damarları ve sinirlerden zengindir: a.beyaz(sarı) yağ dokusu ( yaygın veya uniloküler yağ doku):

Vücuttaki yağın büyük bir bölümü bu tiptir. Erginlerde tüm yağ hücreleri olasılıkla beyaz yağ dokusu şeklindedir. Yağ hücreleri sıkıca bir araya gelerek loblar oluşturur. Lobların arası fibröz septumlarla ayrılmıştır. Yağ hücreleri etraflarından retikulum iplikleri ile kuşatılmıştır. Arada kapiller ağlar bulunur. Beyaz yağ hücrelerinde yağ tek bir vakuol halindedir ( univakuoler, unilokuler). Yağ hücreleri organelden fakirdir, çekirdek bir köşeye sıkışmıştır. Yeni doğanda vücudun her tarafındaki yağ dokusu eş kalınlıktadır. Yaşla birlikte cinsiyet hormonları ve ACTH hormonunun etkisiyle cinse bağlı olarak vücudun bazı yerlerinde yağ miktarı azalırken bazı yerlerinde artar. Çocuklarda deri altında depolanmış, uniform dağılmış yağ dokusuna pannikulus adiposus denir. Yağ erkeklerde başlıca ense, 7. servikal omur hizası; deltoid ve triceps kasları çevresi, lumbosakral bölge ve baldırlarda birikir. Dişilerde ise meme, baldır, kalçaların ön bölümü, epitrokanterik bölge başlıca yağ biriken bölgelerdir. Böylece erkek ve dişide vücudun dış biçimlenmesi ortaya çıkar. Bu yüzeyel yağ depolanmasından başka her iki cinste de omentum, mezenteryum, retroperitoneal bölgelerde yağ birikimi vardır. Bu birikmiş yağlar mobildir. Sözü edilen yerlerdeki beyaz yağ dokusu organizmanın enerji depolarıdır. Bazı yerlerde ise ( orbita, avuç içi, ayak tabanı) desteklik görevi yapan stabil yağ dokusu bulunur. Göz kapağı, penis derisi, skrotum, kulak aurikulasında yağ bulunmaz. b. Esmer yağ dokusu: Bu tür yağ doku hücrelerinin mitokondriyonlarında çok miktarda sitokrom'lar bulunduğundan esmer renkte görünürler. Kış uykusuna yatan hayvanlarda fazla gelişmiştir. İnsanlarda prenatal dönemde ve yeni doğanda yaygındır. Doğumdan sonra koltuk altı, arka boyun üçgeni ve böbrek hilus'u gibi bölgelerde küçük lobüller halinde kalır, erginde tamamen kaybolur, ancak yaşlılıkta kronik beslenme bozukluğu olanlarda belirli yerlerde tekrar ortaya çıkabilir. Esmer yağ dokusu hücreleri beyaz yağ dokusu hücrelerinden daha küçüktür.sitoplazmalarında birçok küçük yağ damlacığı bir arada bulunur ( multivakuoler, multilokuler ), çekirdekleri merkezidir. Esmer yağ dokusunun fonksiyonu: Yeni doğanda ilk 1-2 ay bebeği soğuktan korur. Soğuk durumlarda sempatik sinirlerden boşalan norepinefrin esmer yağ dokusu hücrelerindeki yağ damlalarını lipaz aracılığıyla parçalar. Bu evrede yağ hücreleri mitokondrisinde oksidatif fosforilizasyon olmaz, sonuçta ATP sentezi yapılmaz, böylece üretilen tüm enerji ısı enerjisi olarak değerlendirilir. Son çalışmalar; esmer yağ dokusundaki mitokondriyonların membranında bulunan bazı enzimlerin, bir vites gibi işlev yaparak, gerektiğinde oksidatif fosforilasyonla ATP sentezine imkan verdiği, gerektiğinde ise oksidatif fosforilasyonu durdurarak enerjinin direkt ısı enerjisi şeklinde kullanılmasını sağladığı gösterilmiştir. Bağ dokusuna hormonların ve beslenmenin etkisi:

Kortizon hormonu fibril sentezini baskılar. Bu nedenle yara iyileşmesi üzerine bu hormonların zararlı etkisi vardır. Buna karşılık; amorf ara madde ve fibrillerin değişime uğradığı kollajen hastalıklarda (romatoid artrit, lupus eritematodes) kortizon grubu ilaçların kullanılması yararlı olur. Tiroid hormonu GAG yapımına etkilidir. C vitamini kollajen sentezi için gereklidir. Noksanlığında sentez durur, haraplanan fibrillerin yerine yenileri yapılmaz, skorbüt hastalığı gelişir. BAZAL MEMBRAN Organizmada bulunan epitel hücrelerinin büyük çoğunluğu en az birer yüzleri ile bağ dokusu üzerine oturmuşlardır. Epitel hücrelerinin bağ dokuya temas eden bu yüzlerine bazal yüz adı verilir. Bu iki farklı dokuyu birbirinden ayıran ekstrasellüler matrikse "bazal membran" adı verilir. Bazal membran ayrıca kas telleri, sinirler ve yağ hücrelerinde de, bu hücrelerle etraflarındaki bağ doku arasında biraz ince de olsa bulunmaktadır. Bazal membran rutin H&E boyamalarında seçilmez, PAS ve gümüşleme boyamalarıyla iyi boyanır ve ışık mikroskobunda seçilebilir. Bazal membranın kalınlığı vücudun farklı yerlerinde değişebilir. Örneğin; trake da kalın, barsaklarda incedir. Böbrek glomerullarındaki süzücü membranlarda ve akciğer solunum membranındaki bazal membranın yapısı diğer yerlerdekinden farklıdır, kalındır ve ışık mikroskopunda görülebilir ( ilgili bölümlerde ayrıntılı bilgi verilecektir). Epitel hücreleriyle bağ dokusu arasındaki bazal membran genellikle iki ana katmana ayrılır ( aşağıdaki şekilden takip ediniz): a) bazal lamina ve b) retiküler lamina.

a) Bazal lamina: Epitel hücrelerine bitişik olan katmandır. Bu da tekrar iki alt katmana ayrılır; epitel tarafında bulunanı lamina rara (lamina lusida da denir), retiküler lamina tarafında bulunanı lamina densa olarak isimlenir. Bazal lamina proteoglikanlar (heparan sülfat) ve glikoproteinlerden ( laminin ve fibronektin ) oluşmuştur. Yapıştırıcı özelliği olan bu maddelerden laminin epitel hücrelerini, fibronektin ise retiküler lamina'yı lamina densa'ya bağlar. Bazal lamina içinde ayrıca tip IV kollagen lifler de bulunur (ayrıca Tip VII kollagen liflerin de bulunduğu bildirilmektedir), çok ince olan bu kollagen lifleri elektron mikroskobunda dahi zorlukla seçilen keçemsi bir örgü yaparlar. b) Retiküler lamina: Bazal membranın bağ dokuya dönük olan bu katmanı daha kalındır, tip III kollagen lifler ( retikülin lifleri ) ile bu iplikleri birbirine bağlayan fibronektin ve aralarını dolduran heparan sülfat tan ibarettir. Bazal membran kendisine bitişik olan dokular tarafından (epitel ve bağ dokusu) müştereken sentezlenir ve bu iki dokuyu birbirinden ayırma, birbirine bağlama işlevinin yanında ayrıca bir diffüzyon bariyeri olarak hizmet verir, hücre bölünmeleri ve göçünde destek sağlar. İki doku arasında madde alış-verişi bazal membran üzerinden olur. Yararlanılan kaynaklar: 1. Genel Histoloji : Mahmut Sağlam, Reşat Aştı, Aytekin Özer, Yorum Matbaacılık Sanayii, Ankara 1997. 2. Histoloji : Permin Paker. 3. Textbook of Histology: Leeson & Leeson & Paparo 4. Temel histoloji : Junqueira & Carnerio(Çev.Edit. Yener Aytekin, Nobel Tıp Yayınevi, 2006 5. Genel Histoloji : Aliye Erkoçak. 6. Tıbbi Histoloji. Meral Tekelioğlu. 7. Microscopic Anatomy Part 1, E.J. Spring-Mils, Department of Anatomy and Cell Biology State Univesity of New York, 1992. 8. Histology, A text and Atlas, Michael H. Ross, L.J. Romrell, G.I. Kaye,1995. 9. Lecture Notes on Histology, William A. Bresford, School of Medicine University of West Virginia, 1977. 10. Histology and Cell Biology, Kurt E. Johnson, George Washington University Medical Center, Washington, 1991. 11. Histoloji ve Hücre Biyolojisi, A. L. Kierszenbaum, (Çeviri Ed. Ramazan Demir), Palme yayıncılık, 2006 12.Gartner, L.P., Hiatt, J.L., Color Textbook of Histology, Third Ed., Saunders, 2007.