TUTUMLAR VE TUTUM DEĞİŞİKLİĞİ
Tutumlar bir uyarıcının duygusal, davranışsal ve bilişsel bilgiler temelinde bir değerlendirme boyutu üzerinde gruplanmasını ya da kategorilere ayrılmasını içerirler. Duygusal öğe: kişinin tutum nesnesine yönelik duygu ve heyecanlarından, özellikle de olumlu ve olumsuz değerlendirmelerinden oluşur. Davranışsal öğe: kişinin tutum nesnesine karşı belirli bir yönde (olumlu ya da olumsuz) davranma eğiliminden oluşur. Bilişsel öğe: kişinin o belirli tutum nesnesine ilişkin olgu, bilgi ve inançlarını da içeren düşüncelerinden oluşur.
Tutum nesnesi, bir kişi, nesne, olay, grup, ideoloji, durum ve benzerleri olabilir. Tutumların bilişsel öğeleri oldukça karmaşık olabilirken duygusal öğe genellikle yalındır. Şekil 5.1 de bir tutum nesnesinin (sigara kullanımı) bağlantılı olduğu bilişler ve bu bilişlere yönelik genel tutumun olumlu (+) ve olumsuz (-) duygusal öğeleri gösterilmiştir.
Akciğer kanserine yol açar - Sosyalleşmeye yardımcı olur + Cinsel iktidarsızlığa neden olur - Akademik başarıyı artırır + Sigara kullanımı Bağırsakları çalıştırır + Söz konusu bilişlerin mutlaka kanıtlanmış olgulara dayanması gerekmez. Tutumunu belirlemede kişinin bu bilişlere inanması yeterlidir. Fiyatı yüksektir - Çevredekilere zarar verebilir -
Bilgiden farklı olarak, tutumlar bir değerlendirme ya da duygu öğesi içerirler. Örn. Bir bilim adamı, insan hücresinde 46 kromozom bulunduğuna inanır ama kromozomlara karşı herhangi bir duygusu yoktur. BİLGİ Değişime karşı dirençli değildir. Kanıtlar bulunduğu sürece bilginin değişmesi çok daha kolaydır. TUTUM Bir kez geliştikten sonra değişime karşı daha dirençli olurlar. Daha karmaşıktırlar ve yeni bir gerçek karşısında kolayca değişmezler.
Davranış birçok durumda tutumu izlememektedir. ABD de beyaz bir sosyoloji profesörü olan La Piere (1934) genç bir Çinli öğrenci ve karısıyla birlikte ülkeyi dolaştı. 66 otel ve 184 lokantaya birlikte gittiler. O dönemde ABD de Çinlilere karşı güçlü önyargılar bulunmaktaydı. Bir otel dışında hizmet vermeyi reddeden olmadı. Bir süre sonra aynı kuruluşlara Çinlileri misafir olarak kabul edip etmeyeceklerini soran birer mektup gönderildi. Yanıt veren 128 inden %92 si hizmet vermeyeceklerini belirtti. Bu bulgular tutumlarla davranışlar arasında temel bir tutarsızlık bulunduğu biçiminde yorumlandı. Davranışı kestirme olasılığı en yüksek tutumlar: 1. Kararlı 2. Önemli 3. Kolayca değerlendirilebilen 4. Doğrudan deneyimler aracılığıyla gelişmiş 5. İnsanların emin oldukları 6. biliş ile duygu arasında yüksek derecede tutarlılık gösteren
Tutumların Gücü Yüksek tutum-davranış tutarlılığı için önemli bir koşul, tutumun güçlü ve belirgin olmasıdır. Bir tutumun gücünü artıran her şey tutum-davranış tutarlığını da artırır. Tutumların gücüne katkıda bulunan etmenler: Tutum nesnesi hakkında sahip olduğumuz bilgi miktarı. Tutumlarla alıştırma ve uygulama yapma (tutumun gücünü artırır). Bir konuda doğrudan deneyimlerimiz olması. Konuyla ilgili olarak kazanılmış haklar ya da konuya bencil ilgiler. Tutumun önemi.
Akılcı Davranış Kuramı (Fishbein ve Ajzen, 1975) Tutum-davranış tutarlılığını etkileyen etmenleri belirlemeye çalışır. Bilinçli niyetlerimizle uyumlu davrandığımız varsayımı üzerine kurulmuştur. Bu varsayıma göre, bilinçli niyetler de sırasında (1) davranışımızın olası etkilerine (2) başkalarının o davranış hakkında ne düşüneceklerine ilişkin bilinçli hesaplamalarımız üzerine kurulmuştur.
Bir kişinin davranışlarını belirleyen etmenlere ilişkin akılcı davranış kuramı Davranışın çıktılarına ilişkin değerlendirmeler X Her çıktının olasılığı Davranışa ilişkin tutumlar Davranışsal niyet Davranış Davranışın önemli başkalarınca kabulü X Başkalarının isteklerine uyma güdüsü Öznel toplumsal normlar
Bir kişinin davranışı davranışsal niyetlerden kestirilebilir. Örn. Eğer bir kadın gebeliği önlemek için doğum kontrol hapı kullanmaya niyetlendiğini söylerse, bunu yapma olasılığı, niyeti olmayan birisininkinden daha yüksektir. Davranışsal niyet iki ana değişkenden kestirilebilir: 1. Kişinin davranışa ilişkin tutumu (hap kendisi için olumlu bir adım mıdır?) Bu tutum beklenti-değer yaklaşımı çerçevesinde kestirilir: Gebeliği önleme aşırı derecede önemlidir ve hapın gebeliği önleme olasılığı çok yüksektir, hafif olumsuz yan etkileri olabilir fakat herkes için değil. 2. Öznel toplumsal normlar (Eşi bunu istemekte midir? Kilise onaylamakta mıdır?) Bu normlar önemli başkalarının algılanan beklentilerinden kestirilir. Eşi hapı kullanmasını istiyor olabilir ve kadın eşini mutlu etmek istemektedir, kilisesi karşı çıksa da buna aldırmayabilir.
Bazen niyetlendiğimiz şeyi yapmak için yeterli yetenek ve kaynağa sahip olmayabiliriz. Buradan yola çıkarak araştırmacılar kurama çıktılar üzerindeki kontrol algısının eklenmesini önerdiler. Schifter ve Ajzen (1985), kilo verme niyetleri ile davranışları arasındaki ilişkiye baktılar. Yalnızca ağırlıklarını kontrol edebileceklerine ve denerlerse zayıflayabileceklerine inananlar kilo verebilmiştir. Kilo vermenin istenirliğine ilişkin zayıflama konusunda kendisini çaresiz hissedenlerin davranışları üzerinde çok az etkisi vardı. Bununla birlikte duyarlılık, korku, dışsal kısıtlılık ve fırsatlar gibi kurama girmeyen etmenler de önemli olabilir.
Tutumların nasıl gelişip biçimlendiğini ve nasıl değiştirilebileceğini anlamada birçok kuram ve yaklaşım önemlidir. Bu kuram ve yaklaşımlar birbirleriyle çelişkili ya da tutarsız olmak zorunda değildir.
ÖĞRENME KURAMI Tutumlar, diğer davranış ve alışkanlıklar nasıl kazanılıyorsa öyle kazanılır. Tutum nesnesiyle ilişkili hem bilişler hem de duygular öğrenilir. Çağrışım yoluyla öğrenme: Tarih öğretmeniniz gamalı haçlı bir askeri gösterip de düşmanca bir sesle Nazi derse, olumsuz duygularla Nazi sözcüğü arasında bir çağrışım kurarsınız. Pekiştirme ve cezalandırma yoluyla öğrenme: Eğer bir psikoloji dersi alır da sınav notunuz A olursa, psikoloji derslerine ilişkin tutumunuz olumlu, sınavdan F alırsanız psikoloji derslerine ilişkin tutumunuz büyük olasılıkla olumsuz olacaktır. Taklit aracılığıyla öğrenme: İnsanlar başkalarını taklit ederler, özellikle de bu başkaları güçlü ve önemli kişilerse. Çocuklar anababalarının tutumlarını taklit etme eğilimindeyken, ergenlikte birçok konuda akranlarının tutumlarını taklit etmeye daha eğilimlidirler.
BİLİŞSEL TUTARLILIK KURAMLARI İnsanlar bilişlerinde tutarlıdırlar ve anlam arayışı içindedirler. Eğer bilişleri zaten tutarlıyken tutarsızlığa neden olabilecek yeni bir bilişle karşılaşmışlarsa, tutarsızlığı en aza indirmeye çalışırlar.
DENGE KURAMI (Heider, 1958) Kişinin bilişsel sistemindeki duygular arasındaki tutarlılık üzerine odaklaşır. İnsanlar tıpkı cansız varlıkları algılarken iyi biçimler ya da anlamlı bütünler oluşturmaya çalıştıkları gibi, başka insanları algılarken de iyi biçimler oluşturmaya çalışırlar. İnsanları denge arayışına iten temel güdü uyumlu, yalın, tutarlı ve anlamlı toplumsal ilişkilere duydukları gereksinimdir. Denge kuramı genellikle bir kişi (K), diğer bir kişi (Dk) ve bir tutum nesnesi (X), yani üçüncü bir öğe çerçevesinde anlatılır. Bu üç öğeyle ilgili duygular şunlardır: 1. Kişinin diğer kişiye ilişkin değerlendirmesi. 2. Kişinin tutum nesnesine ilişkin değerlendirmesi. 3. Diğer kişinin tutum nesnesine ilişkin değerlendirmesi.
Dengeli Durumlar Dengesiz Durumlar Michelle Öğretmen Yasal kürtaj K X Dk K Dk K Dk X X K Dk K Dk X X K Dk K Dk X X
Denge yönündeki baskı: Denge kuramına göre dengesiz durumlar dengelilik yönünde değişme eğilimindedir. Ancak hangi yönde değişeceği en az çaba ilkesiyle kestirilir. En az çaba ilkesi: İnsanlar dengesiz durumları dengeli olanlara doğru değiştirirken olabildiğince az sayıda duygusal ilişkiyi değiştirmek eğilimindedirler.
BİLİŞSEL ÇELİŞKİ KURAMI (Festinger, 1957) Bilişsel çelişki (tutarsızlık) bir kişi tutumlarıyla uyuşmayan bir davranışta bulunduğunda ortaya çıkan olumsuz ve rahatsız edici bir güdüsel durumdur. Bilişsel çelişki, birbirinin tersini gerektiren iki bilişin kişiyi içine soktuğu rahatsız edici bir durum olarak da tanımlanabilir.
Örn. Ben sigara içiyorum bilişi ile Sigara kanser yapar bilişi birbirinin tersini gerektiren iki biliştir. Bunlardan birinin tersi doğru olsaydı birey çelişki ya da rahatsızlık yaşamayacaktı. Örneğin, ilk biliş Ben sigara içmem ya da ikinci biliş Sigara sağlığa zararlı değildir olabilirdi. Çelişki psikolojik gerilim yaratır ve insanlar onu azaltma ya da giderme yönünde bir baskı duyarlar. Çelişkiyi azaltmanın üç yolu: 1. Tutuma ters düşen davranışı değiştirme. 2. Çelişkinin önemini azaltma. 3. Tutumu değiştirme.
Karar Sonrası Bilişsel Çelişki İki ya da daha fazla seçenek arasından birine karar verdiğimizde en son seçimimiz inançlarımızdan bazılarıyla çelişir. Çelişkiyi azaltma: Tercih edilen seçeneğe (daha çok sevilir) ilişkin değerlendirme yükseltilir ya da tercih edilemeyene (daha az sevilir) ilişkin değerlendirme düşürülür.
Brehm in (1956), deneyinde kız üni. öğrencilerine bir tost makinesi, bir kronometre ve bir radyo gibi sekiz ürün gösterilmiş ve kızlardan ürünlerden her birine ne kadar sahip olmak istediklerini belirtmeleri istenmiştir. Ardından ürünlerden ikisi gösterilerek bunlardan birisinin kendilerine verileceği söylenmiştir. Seçimlerinden sonra ürünleri tekrar değerlendirmeleri istenmiştir.
Yüksek çelişki koşulu Yüksek değer verilen bir ürünle ondan sonraki en iyisi arasında bir seçim yapmaları istenmiş. Düşük çelişki koşulu Yüksek değer verilen bir ürünle düşük değer verilen biri arasında seçim yapmaları istenmiş. Kontrol Seçtikleri ürün değil, yüksek değer verdikleri başka bir ürün verilmiştir. SONUÇ: Denekler, yüksek çelişki koşulunda seçtikleri ürünün değerini arttırırken, seçemedikleri ürünün değerini azaltmışlardır. Kontrol koşulunda ise seçtikleri ürünün değerini arttırmamışlardır. Burada kritik olan etmen karar dır. Değerlerde gözlenen değişiklikler, bilişsel çelişkinin bir sonucudur.
Kehanet Gerçekleşmediğinde (Festinger, Rieceken ve Schachter, 1956) Kıyamet kehanetçisi bir grup, belirli bir günde kıyametin kopacağına ve yalnızca inananların uzaydan gelecek gemiler tarafından kurtarılacağına inanıyordu. İlk kehanetin ardından gruptakiler malvarlıklarının büyük bir bölümünü sattılar. Dostlarıyla vedalaştılar ve kıyameti beklemeye başladılar.
SONRA KIYAMET KOPTU MU?
Ancak, kehanet gerçekleşmedi. Önce çok şaşırdılar. Yine de inançlarından vazgeçmediler. Kıyamet gününün ertelendiğine inandılar, dahası kendi çabalarının bu ertelemede rol aldığını savundular ve yeni üyeler kazanma çalışmalarını hızlandırdılar. Büyük bir olasılıkla bu yeni etkinlik ve çabaları başlangıçtaki davranışlarını haklı göstererek yaşadıkları çelişkiyi azaltmıştı.
Tutuma Ters Düşen Davranış Bir kişinin bir tutumu var da ona ters düşecek biçimde davranırsa, çelişki doğacaktır. Davranışın kendisini geri almak mümkün olmadığından çelişki tutumda bir değişiklik yapılarak azaltılır. Örn. Bir başkasına, çok sıkıcı olduğuna inandığı bir işin zevkli olduğunu söyleyen bir kişi bilişsel çelişki yaşar. Bu çelişkiyi işi daha olumlu bir açıdan yeniden değerlendirerek azaltabilir.
Yetersiz Neden Tutum değişikliği için kişiye davranışına ters düşen bir davranışta bulunmasına yetecek büyüklükte bir ödül ya da böyle bir sözün verilmesi zorunluluğu vardır. Tutuma aykırı davranışta bulunmak için alınan ödülün miktarı azaldıkça, doğacak çelişki büyüyecektir.
Tehditler Daha büyük tehditler daha az çelişkiye dolayısıyla daha az tutum değişikliğine yol açmaktadır.
Seçme Özgürlüğü Tutuma ters düşen davranış, yalnızca kişi davranışta bulunmayı özgür iradesiyle kendisi seçmişse (ya da öyle olduğuna inanıyorsa) bilişsel çelişkiye yol açar.
KENDİNİ ALGILAMA KURAMI (Bem, 1967) Bem e göre, gerçekte tutumlarımızın ne olduğunu bilmeyiz, onları yalnızca kendi davranışımızdan ve bu davranışın içinde geçtiği koşullardan çıkarsayabiliriz. Örn. İçinde 7 çeşit meyvenin bulunduğu bir tabaktan portakalı seçiyorsunuz, hemen arkasından biri portakal hakkında ne hissettiğinizi soruyor. Kendi kendinize, Daha şimdi yemek için portakalı seçtim. Kimse beni zorlamadı. Dolayısıyla portakalı gerçekten seviyor olmalıyım diye düşünür, soruyu soran kişiye portakalı sevdiğinizi söylersiniz.
Bir denek, birisine aslında sıkıcı, belirli bir işin çok zevkli olduğunu söylemeye razı edilir. Arkasından deneğe işin ne kadar zevkli olduğu sorulduğunda, kendi kendine şöyle düşünmektedir. İşin zevkli olduğunu söyledim ve öyle düşünüyor olmalıyım. Eğer işin zevkli olduğunu söylemek için 1 dolar almışsa şöyle düşünür: 1 dolar yalan söylemem için yeterli bir neden olamaz, öyleyse, işin gerçekten zevkli olduğunu düşünüyor olmalıyım. Öte yandan eğer deneğe aynı iş için 20 dolar ödenmişse bu, yalan söylemesi için yeterli bir miktardır ve işin gerçekten zevkli olduğuna inanması olasılığı düşüktür.
Tutumların duygu yüklü olduğunu ve inanç yönünün varolduğunu kabul edersek DEĞER Değerler (Values) (Rokeach, 1960) Bireyin spesifik tutumları üzerinde yaygın kontrolü olan yüksek düzeydeki bir kavram. Amaç değerler Araç değerler
İdeoloji Kavram olarak değerle kesişir. Genellikle sosyal veya politik bir referansı olan bütünleşmiş bir inanç sistemidir. İdeoloji değer İdeolojiler iki niteliğe göre değişirler: Belirli değerlere belirli öncelikler atfedebilirler. Bazı ideolojiler çoğulcu bazıları tekilcidir.
Sosyal temsiller (Moscovici, 1988) İnsanların inançlarının sosyal olarak nasıl inşa edildiğini açıklamak için kullanılan bir kavram. Sosyal temsiller, toplumun belirli alanlarıyla ilgili sağduyu kuramlarıdır. Örneğin, belli bir toplumdaki ırkçılık incelenirken, belirli stereotipler, belli bazı ayrımcı davranışlar gözlemlenebilir. Bütün bunların temelinde insanın ne olduğu veya nasıl bir varlık olduğu ile ilgili bir insan doğası temsili bulunmaktadır. İşsizlik veya bazı bilim dalları (örn. nükleer fizik) ile ilgili temsiller de vardır.
Thurstone Eşit görünen aralıklar tekniği Likert Toplamalı sıralama tekniği Guttman Scalogram Birikimli ölçekleme tekniği Osgood- Duygusal anlam/anlamsal fark ölçeği
Thurstone un tersine, bir kişinin tutumu her bir iteme katılma derecesini göstermesini istemek suretiyle ölçülür. Çoğunlukla tamamen katılıyorum dan hiç katılmıyorum a doğru değişen 5 li dereceleme kullanılır.
1. Bir tutum objesi belirlenir. 2. Tutum ölçeğine konulacak tutum ifadeleri toplanır. Bu aşamada bazı noktalara dikkat edilmelidir: 1. Tutum cümleleri basit, kolay anlaşılır ve kısa olmalıdır. 2. Her cümlede bir tek fikir bulunmalıdır. 3. İfadeler, incelenecek tutumu yansıtmalıdır. 4. Cümleler çok sıradan, ya da çok tuhaf davranış veya düşünceleri konu almamalıdır; herkesin katılacağı veya hiç kimsenin katılmayacağı görüşleri içeren cümleler gereksizdir. 5. Cümleler, incelenen sorunun değişik boyutlarını kapsayacak çeşitlilikte olmalıdır. 6. Tutum ölçeği son halini almadan önce bir gruba uygulanarak madde analizi yapılmalıdır. 3. Tutum ifadeleri hep aynı (tutum objesine taraftar veya karşı) olmamalı ve dizilişleri karışık sırada olmalıdır. Tutum ölçeği formunun şekillendirilmesinde tutum ifadeleri sol tarafa, cevap seçenekleri sağ tarafa yerleştirilir. 4. Tutum ölçeğinin uygulanması 5. Değerlendirme.